Merhabalar. Ben Burak, 20 yaşında bir eşcinselim..
Zaten bu kelime duyunca anlamışsınızdir derin, dolu ve gerçek bir hikaye okuyacağınız.
Önce birazda kendimden ve ailemden bahsetmek istiyorum.
Çocukluğumda ve şimdi hemen hemen her eşcinselin geçtiği yollardan geçtim, geçiyorum, geçeceğim.
Ailem anne, baba, iki tane ablam ve kız kardeşimden oluşuyor. Klasik muhafazakar Türk ailesi bizimkisi. Babam emekli şuan fakat ek gelir için bazı ek işlerde çalışıyordu 3 hafta öncesine kadar. Şimdi babamda evde sayılır. Annem, bilirsiniz ev hanımı. Ablalarım evli ikişer çocukları var, kız kardeşim lise 4 öğrencisi. Ben şuan üniversitede Bilgisayar Mühendisliği bölümünde okumaktayım. İlk denememde kazandım 4000'ci olarak. Bilgisayarlarla aram çok iyi, onları seviyorum, anlaşabiliyoruz
Akrep burcuyum, heyecanı seviyorum ve ingilizceye ilgim var.
Gelelim anlatmak istediğim asıl konuya.
Okul öncesi dönemde tecavüze uğradım ve bu tecavüz olayı tekrarlandı, devam etti. Tabi ki ben bunu aileme söyleyemezdim ve söylemedim. Bir süre sonra bu ben değilim dedim yalnızlığıma. Bu ben olamam. Yüzsüzler annemden istiyorlardı beni. Tabii annemin haberi yok. Gönderiyordu beni.
Dayanamayacak duruma geldiğimde de yalnızdım, yanımda kimse yoktu, danışacak veya en azından anlatıp rahatlamamı sağlayacak kimse. Destek almam gerektiğinin farkına vardığımda Lise 2. sınıftaydım. Sınıfımızın yanında koridorun gereksiz kısmını kullanmak için pimapenden yapılmış ufak bir oda vardı. "Rehberlik Servisi". Sonunda oraya girme cesareti bulmuştum. Öyle böyle zorlanarak anlattım bana rehberlik yapması gereken kişiye. Benimle ilgileniyormuş gibi gözüküyordu, yardım ediyormuş gibi. Hüseyin beyle ikinci seansta anladık ki bana sadece hayatımı mahvetmek için yardım etmiş. Hocanın izlediği yol şuydu: "Bu sapıklara haddini bildirmemiz gerek, bizimde çocuklarım var, haydi polise !". Belki bir yerde doğru ama bir dakika önce benim problemlerimi çözmemiz gerekmiyor mu ? Sesimi çıkaramadım ama. Çocuğum daha heey ? Çocuk polisi amirliğine babamı çağırdılar. Lise 2 tam bir felaketti benim için. Ailemin öğrenmesi, mahkemeler, duruşmalar. Bu sırada İslama yöneldim. Daha öncede içimde yaşıyordum dinimi ama artık derinlemesine bir şeyler yapmak istiyordum. Kendimi çok kısıtladım bu dönem. Sokağa çıkmıyordum, sosyal hayatım tam anlamıyla sıfırdı. Televizyon bile izlemiyordum ki erkek görmeyeyim diye. Olduğumuz bölgeden ayrıldık ve yeni bir sayfa. Hala namaz kılıyorum, Kuran okuyorum. Bu dönem bir yılı aşkın sürdü. Bir sonuca ulaşamadım hala beynimdeki partnerim erkekti. Daha sonra pes ettim ve kabullendim. Kendi isteğimle ilişkiler yaşadım ve bunlar hoşuma gitti. Sonra aileme yalan söyledim. Ben iyileştim(!) bak anne kız arkadaşım var vs...
Tabi yalan yalanı doğurdu. Eşcinsel arkadaşlarımla veya sevgilimle görüşebilmem için bunu yapmalıydım. Çünkü artık böyle doğduğuma inanıyorum. Çünkü anasınıfda -tecavüzler başlamadan önce- öğretmenim beni fark etmiş ve aileme bilgi vermişti.
Din açısından bakacak olursak benim savunmam şu şekilde: "İnançlı biriyim. Allah beni böyle yarattı. Lut kavmi konusu ile gelmeyin bana. Onlar tamamen sapıktı, onlar herkese tecavüz ediyordu cinsiyet ayrımı yapmadan. Kuranı kerime inanmıyor değilim. Yorumlama farkları dikkatinizi çekti mi? Ben Lut kavminin olduğu ayetlerin yanlış yorumlandığına ve Allah'ın beni sevdiğine inanıyorum. Birde şu var; diyelim erkek-erkeğe ilişki günah, peki neden Kuran'da lezbiyenlerden bahsedilmiyor. Erkek-erkeğe günahsa kadın-kadına da günah olmalı. "
Ben duygusal biriyim. İslam dini sevgi dini derler. Ben de sadece seviyorum ve bu günah değil biliyorum.
Bir yazıda şu cümle dikkatimi çekti : "Bir durumun psikolojik bir rahatsızlık sayılabilmesi için öncelikle bu durumun insanın sosyal hayatında duraklamaya veya bir şeylerin ters gitmesine sebep olması gerek."
Hüseyin bey ile 3 seans görüştük. Peki neden devam ediyorum seanslara homoseksüel daha doğrusu homofil bir birey olduğumu kabul etmeme rağmen ?
Hüseyin beyin şu sözleri dikkatimi çekti: "Eşcinsel ilişkiler genelde kısa sürüyor ve ilişki bittiğinde duygusal olan birey daha çok acı çekiyor." Duygusal olan birey o kadar acı çekiyor ki hayatı ciddi anlamda duraklıyor veya çok şey ters gidiyor. Bu durum da bu bir rahatsızlık ya da sorun olabilir.