Gönderen Konu: FETULLAH GÜLEN TECAVÜZ MAĞDURU MUDUR?  (Okunma sayısı 21287 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
FETULLAH GÜLEN TECAVÜZ MAĞDURU MUDUR?
« : 28 Temmuz 2016, 05:04:56 ös »
www.huseyinkacin.com


FETULLAH GÜLEN TECAVÜZ MAĞDURU MUDUR?

Fetullah Gülen'i çocukken tecavüz mağduru olmuş birisi olarak düşünürsek pek yanılmış olmayız.

Tecavüz mağduru çocuklar, ergenlik dönemlerinde ve sonrasında yetişkinlik dönemlerinden psikolojik destek almadan kolay kolay kurtulamayacakları, " Çoğul Kişilik Bozukluğu / Disosiyatif Kimlik Bozukluğu " yaşarlar.

Tecavüz konusunda enlemesine derinlemesine hiç bir şekilde  bilimsel çalışmalar yapılmadığı için bu konuda iz sürmek kolay olmasa gerek. Düşünce açılımı sağlamak açısından Fethullah Gülen'in Küçük Dünyam ve Turan Dursun'un Kulleteyn kitabını da okumanızı önermiş olalım. Fetullah Gülen ve Turan Dursun din alanında iki fenomen olmuş isim olarak hayat hikayelerini kendi kalemlerinden yazarken bilinçaltlarına dair sırlar da vermişler.


KÜLLETEYN
TURAN DURSUN

https://ssosyalizm.files.wordpress.com/2013/01/turan-dursun-kulleteyn.pdf

Turan Dursun'un Çocukluğu I. (Kulleteyn)

https://www.youtube.com/watch?v=cT-zK-cx3F4&list=PLRZZE5ZlNitwbMqYuQIIBWhfrrlR_0kis


https://mobile.twitter.com/SenusiTekkesi/status/829796409020973056/video/1



EVLENMEME MESELESİ

Fakat Gülen'in bana anlattıklarında hakim olan bu tür muğlak üslup. Meselenin aslına gelince, Gülen'in yine bana anlattıklarından yola çıkarak söyleyecek olursak, Gülen'in göbeğinden dizine kadar vücudunda bir kaşıntı illeti var; vücudunun  o bölgesi çok kaşınmaktan dolayı yara bere içinde. Zaten çocukluk yıllarında dört sene kadar uyuz illetine müptela olmuş. Söz konusu kaşıntı illetinin bununla irtibatı olup olmadığını bilmiyoruz. Fakat 12 Mart muhtırasında hapse atıldığında bu illetin şiddetlendiğini ve O'nu çok mustarip ettiğini kendi anlattıklarıyla biliyoruz.

Meselenin bu yanını hiç düşünmemiştim. Bir gün Çamlıca'daki Akademide Nazlı Ilıcak, Gülper Refiğ ve Halit Refiğ beraber oturuyorduk. Nazlı Ilıcak, Gülen'in hayatını Akşam Gazetesi'nde tefrika etmek istediği için, Halit Refiğ de Gülen'in hayatını sinema filmi yapmak projesinden  dolayı oradaydı. Her ikisinin de bilgi kaynağı o gün için bendim. Halit Refiğ'e senaryo çalışması için elimdeki bazı bilgileri vermiştim. O bunlardan çıkış yaparak bir senaryo yazacak, sonra da bunu sinema filmi olarak çekeecktik. Bir ara Gülper Refiğ bana Gülen'in niçin evlenmediğini sordu. Ben ne söyleyeceğimi düşünürken, Halit Bey hemen devreye girdi. Göbeğinden dizine kadar vücudu yara bere içinde nasıl evlensin, dedi.

Tek sebebin bu olduğunu sanmıyorum. Bence daha baskın sebep onun kendisini Bediüzzaman'ın yerine konuşlandırmasıdır. Gülen'de taklit hastalık derecesindedir. Evlenmeme kararı da yine bu tür bir kuru taklidin sonucudur.

Latif Erdoğan, Şeytanın Gülen Yüzü

http://www.sabah.com.tr/kultur_sanat/2016/07/26/latif-erdoganin-beklenen-seytanin-gulen-yuzu-kitabi-cikti


Fethullah Gülen, 2006 yılında Ufuk Kitap tarafından basılan Küçük Dünyam adlı kitabında, kendisi ile ilgili şu bilgileri vermekte:

"Benim ilk Kur'an hocam annem Refia Hanım'dır. Kendi anlattığına göre bana dört yaşımda Kur'an okumayı öğretmiş. Bir ay içinde de hatmettiğimi söyledi. Ben, hatmettiğimi hatırlamıyorum. Ancak bütün köylüye yemek verdiler. Birisi bana 'senin düğünün oluyor dedi, ağladım.’



"Unutamadığım bir hatıram da şudur: Yatmak istediğimde baktım ayağımı arkadaşlardan birine doğru uzatmam gerekiyor; saygısızlık olur düşüncesiyle ona doğru ayağımı uzatmadım. Diğer tarafta kitaplarımız duruyordu. Kitaplara doğru da ayaklarımı uzatmam mümkün değildi. Beri taraf kıbleye denk geliyordu. Ayağımı uzatabileceğim tek yön vardı; orası da Korucuk istikametini gösteriyordu. Ve ben babam Korucuk’ta olabilir ve ona karşı saygısızlık olurum düşüncesiyle o tarafa da ayağımı uzatamadım."

Aşırı titizlik ve mükemmeliyetçilik özelliğinin vurgulanması bakımından  Obsesif Kompülsif Bozukluk yani Takıntı Hastalığı belirtilerine bakarak bu paragrafın

"Bazen bir kaç gün bir şey yemediğim olurdu. Günlük uyku saatim de iki saati geçmiyordu."



"Kalbimin derinliklerindeki gerçek niyeti ancak Allah bilir. Ama tahminim o ki, hizmetin dışında gözlerimin içine başka bir hayalin girmesini istemedim. Bunun yanında aşırı hassasiyet ve fevkalade titizliğimle kimsenin hayatını zehir etmeme düşüncesinin de evlenmeme kararımda ciddi bir tesiri olduğunu söyleyebilirim... 1978 yıllarındaydı çamaşırlarım iyice birikmişti. Akşam yıkarken canıma bayağı tak etti. Bir ara içimden 'acaba evlense miydim?' diye geçti. Katiyen düşünme şeklinde değil, şimşek süratinde gelip geçen bir fikir. Ertesi gün erken vakitlerde bir arkadaş geldi ve bana şunu nakletti: Akşam rüyamda Efendimizi gördüm size selam söyledi ve 'evlendiği gün ölür ve cenazesine de gelmem' buyurdu."



"Bir gün arkadaşlardan biri rüya görüyor. Hatice validemiz kapının dışında, Efendimiz de içeride oturuyor. Ders yaptığımız dört beş kişiyi kastederek Hatice validemiz, Efendimize: 'Ya Rasulallah, bunlar; 'Bizden hoşnut musun ya Rasulallah?' diye soruyorlar' diyor. Ve Efendimizden cevap geliyor: 'Evet hoşnudum. Hele birisi, hele birisi!...' diyor...



"Arkadaşlarla İşaret'ül İ'caz kitabını okumaya başladık. Gece geç vakit bazı arkadaşlar yattılar. Muazzam Bey'le biz okumaya devam ettik. Tam 'Ey Habib-i Şefik! Ey Şefik-i Habib!' ifadesini okurken evin duvarlarından inilti gelmeye başladı. Ses 'Of! Of!' diyor ve duvar adeta vuslat hasretiyle inliyordu. Muazzam Bey; 'ben üç defa duydum' dedi. Ben ise, aynı iniltili ve hicran dolu sesi beş defa duymuştum."



"Her gün üç umre yapıyordum... Enteresandır, Şamil dedem için umre yaparken birden bire ben de bir hal değişmesi oldu. Safa ile Merve arasında gidip gelirken ayaklarım yerden kesiliyor ve ben, adeta havada uçuyordum, Vücudumdan raşeler dökülüyordu. Her insanda olduğu gibi bende de fevkaladeden haller olmuştur. Belki de bu gibi durumlar Efendimiz'in 'Li zamanin' dediği hallerden biridir. Validem gördüğü bir rüyasını anlattı. Şamil dedemi melekler gibi bulutlar üstünde yüzüyor görmüştü. Rüyasının görüldüğü tarih, benim onun adına umre yaptığım tarihti... Rahmetli Ömer Kirazoğlu da bana yazdığı bir mektupta: 'Sizin için umre yaparken, Beytullah'ın kenarında birden bire başkalaştım. Bir yönüyle böyle bir hal, yapılan umrenin kabul edildiğini gösterir. Ben öyle bir kabule layık olmasam dahi, Rabbimin lütfu ve keremi çok engindir."



"Kâbe’de bir gün sabah namazı için yine ikinci kat mahfile çıkmıştım. Sabah namazını aynı duygular içinde kıldım. Namazdan sonra evrad ve ezkar ile meşgul oluyordum. Ansızın, kendini görmedim fakat sesini bütün baskısıyla vicdanımda duydum, şeytan bana: 'Hele buradan aşağıya bir kendini at' diyordu. Israrla birkaç defa bana 'kendini buradan at' dedi. Ben: 'Kendimi buradan atmamın ne faydası var ki? dedim. 'Olsun, sen at' diye cevap verdi. 'İyi ama niçin?' diye tekrar sordum. O yine, 'zararı yok. Sen kendini buradan at' diye ısrar etti. Ne olur ne olmaz, düşüncesiyle geriye çekildim."



"Rüyamda ben bu camide ikindi namazı kılıyordum. Sağ tarafıma selam verince baktım ki, Efendimiz de orada bulunuyor. Ancak mübarek yüzü yağmur yüklü bulut gibi dopdolu… Ben içimden 'Acaba Efendimizi üzen bir şey mi oldu' geçiriyorum ve uyanmışım. Bu rüyayı gördükten sonra bir daha o camide hadis dersi yapmamız mümkün olmadı. Anladım ki, Efendimizin mahsun olmasının manası buymuş."


"Bir gün Şaban Hocaefendi'yi mahkemeye çağırdılar. Ben de koğuşta sırt üstü yatıyordum. Şaban Hocaefendi giderken, başının üstünde bir beyaz kelebek vardı. Uçtu ve pencereden dışarıya çıktı. Ben 'Şaban Hoca'yı bugün salacaklar' diye tefeül ettim. Te'vil-i Ehadis açısından bir tefeüldü. O gün Şaban Hocaefendi'yi salmışlar."


http://www.haber10.com/gazete/gulenin_kucuk_dunyam_kitabinin_analizi-530436


Davutoğlu'ndan Gülen açıklaması: Şizofrenik bir hali var


Gülen'in bedduaları ne düşündürttü size?

İlim sahibi olmayan ama irfan sahibi olan babaannemden dedemden öğrendiğim ve saf Anadolu İslamını yansıtan bir şey var. "Beddua, gelir sana döner". İslam kültüründe beddua yoktur.

Arkasında ne var?

Alim olduğunu iddia eden birinin beddua etmek durumunda kalması ortada şizofrenik bir hal olduğunu gösterir. Bir kimlik bölünmesi var. İsrail Filistinlilere zulmederken, otoriteye başkaldırmamak lazım diyeceksiniz, zulmü meşrulaştırmaya çalışacaksınız. Sonra, Türkiye'ye zalim diyeceksiniz ve isyan çağrısında bulunacaksınız. Tutarlı bir tarafı yok.

http://www.yeniakit.com.tr/haber/davutoglundan-gulen-aciklamasi-sizofrenik-bir-hali-var-40492.html
« Son Düzenleme: 19 Aralık 2018, 11:04:43 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: FETULLAH GÜLEN TECAVÜZ MAĞDURU MUDUR?
« Yanıtla #1 : 29 Temmuz 2016, 09:02:57 öö »
SAYIN CUMHURBAŞKANIM: TACİZ TECAVÜZ ve EŞCİNSELLİK MEKTUBUMU OKUR MUSUNUZ?

Sayın Cumhurbaşkanım,

Bu mektubu ülkemizde ve dünyamızda sürekliliğini sağlamış ve devam etmekte bir olayı gündeme getireceğim.


http://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=1697.0

EŞCİNSELLİĞİN HANDİKAPLARI: TACİZCİME MEKTUBU: PİSLİK HERİF ŞEREFSİZ

Bugün ilk nefesini alacaksın. Öyle derin, öyle kararlı, öyle umutlu al ki o nefesi hiçbir güç seni yaşamdan alıkoymaya yetmesin.
Sakın durma.
Bugün sana 35 yalından sesleniyorum.
Şairin dediği gibi, yolun yarısından geçmiş halinden.
Ne ben seni hatırlıyorum ne de sen benden haberdarsın.
İkimizi ayıran darmadağın anılar,
İncinmiş bir çocukluk,
Örselenmiş bir gençlik var.
Tekrar bir araya gelmek, sana özüme dönmek için bugün sahip olduğum her şeyi verirdim.
Sana kötülük yapacaklar bebek.
Kahretsin! Engel olamayacağım.
Senin masumiyetinle benim olgunlaşmış ruhum arasında, talihsiz bir zamanda.
Kötülük bizi kıskıvrak yakalayıverecek, ölüm gibi.
Sonra yeniden dirilip cehennemvari acılara düşeceksin.
O girdaptan çıktığımda ben olacaksın.
Sen benden habersizsin, fakat ben neler yaşayacağını biliyorum.
Henüz doğmamış bir bebeğe böyle tatsız haberler vermek istemezdim.
Keşke 35 yıl önce tertemiz yüzüne şefkat ve hayranlıkla bakanlardan biri ben olsaydım.
Keşke sana zarar verecek insanları yanından uzaklaştırabilseydim.
Hiç görmemiş, tanımamış olsaydın onları.
Onlar dokunmadan sana suratlarına okkalı bir yumruk çaksaydım.
Bugün çaresizlik içinde 35 yıl öncesini izleyip kahroluyorum.
İniş takımları olmayan bir melek gibi başına gelecekleri biliyor ama seni koruyamıyorum.
Birazdan hayata ilk çığlığını atacaksın bebek.

http://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=1641.0


TECAVÜZ MAĞDURU ERKEK ÇOCUKLARI : ERKEK KİMLİĞİNDEKİ ÇATIŞMALAR

Merhabalar. Ben Burak, 20 yaşında bir eşcinselim..

Zaten bu kelime duyunca anlamışsınızdir derin, dolu ve gerçek bir hikaye okuyacağınız. 
Önce birazda kendimden ve ailemden bahsetmek istiyorum.
Çocukluğumda ve şimdi hemen hemen her eşcinselin geçtiği yollardan geçtim, geçiyorum, geçeceğim.

Ailem anne, baba, iki tane ablam ve kız kardeşimden oluşuyor. Klasik muhafazakar Türk ailesi bizimkisi. Babam emekli şuan fakat ek gelir için bazı ek işlerde çalışıyordu 3 hafta öncesine kadar. Şimdi babamda evde sayılır. Annem, bilirsiniz ev hanımı. Ablalarım evli ikişer çocukları var, kız kardeşim lise 4 öğrencisi. Ben şuan üniversitede Bilgisayar Mühendisliği bölümünde okumaktayım. İlk denememde kazandım 4000'ci olarak. Bilgisayarlarla aram çok iyi, onları seviyorum, anlaşabiliyoruz :)

Akrep burcuyum, heyecanı seviyorum ve ingilizceye ilgim var.

Gelelim anlatmak istediğim asıl konuya.

http://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=1481.0

İNTİHAR MEKTUBUM: EŞCİNSEL OLMAK İSTEMİYORUM

Taciz ve tecavüz mağduru biriyim. 6 yaşımdayken dayımın tacizine uğradım ve bu ilişkiye ben de alıştım. 10 yıl boyunca bu iğrenç ilişki devam etti. Babam işi yüzünden erken çıkar geç gelirdi. Taşındığımız mahallede ise sadece kızlar vardı. Arkadaşlarım da sadece kızdı. Okula başladığımda da arkadaşlarım kızlar oldu. Hiç erkeklerle takılmadım. Beraber olmadım. Zaman içinde kızların ilgilendiği şeylerle ilgilenir olmuştum. Baba figürünün eksikliğiyle daha feminen bir hal almıştım. Uğradığım taciz yüzündense erkeklerden hoşlanır olmuştum. Daha ilkokuldayken erkeklerle hayaller fanteziler kurmaya hatta bazı ufak cinsel münasebette bulunduğum olurdu. Tabi çocuk aklıyla cinsellik ne kadarsa o kadar. İçten içe kabul etmiyordum bunu. Ama uzun süre yani 10 yıl kadar eşcinsel kimliğimi kabul etmiştim. Ama artık çocuk değildim. İlkokuldayken ortaokuldayken benimle top gay kız diye dalga geçilmişti. Ama lisede bunu kabul edemezdim. Artık büyümüştüm. Bilgim mantığım bunu kabul etmemem gerektiğini söylüyordu. Hatta bazı arkadaşlarım bile. Aslında birkaç defa bu durumdan kurtulmaya çalıştım. Ama çırpındıkça battım. Hayatımın bir parçası olmuştu. Bana normal geliyordu. İstemesem bile. Hatta artık her gördüğüm hoş çocuk benim için bir yemekti. Ben de Afrika’dan fırlamış bir yamyam. Erkek açlığı bitmiyordu. Sonra aradan zaman geçince 9. Sınıfta bana cinsel kimlik bozukluğu teşhisi kondu. Ailem ne yapacağını tam bilmiyordu. Böyle dalgalanmalar devam etti. Bir psikoloğa gitmeye başladım. Ama o bayan en sonunda benim senle işim bitti deyip başka bir arkadaşına yönlendirdi. Bu seferki erkekti. Daha rahat açılabildim. Sonunda psikoloğa her şeyi anlatmıştım. Tacize uğradığımı başkalarıyla ilişkiler yaşadığımı ve bu durumdan memnun olmadığımı. Sadece alışkanlıktı hoşuma gidiyordu. Ama nereye kadar? Sonra psikoloğum bana eşcinselliğin bir seks bağımlılığı olduğunu söyledi. Bu da doğruydu. Her erkek bana cinselliği çağrıştırıyordu. Bu yüzden onlarla sağlıklı iletişim kuramıyordum. Ama fantazilerini hayallerini bile kuramadığım ve bana cinsel anlamda hiç çekici gelmeyen ve hiçbir şey hissettirmeyen kızlarla çok rahat iletişim kurup sohbet edebiliyordum. Hele ki kızsal feminen yanım da kuvvetli olduğu için sözlerim bilgim ilgi alanlarım onların da dikkatini çekiyordu. Neyse psikiloğum bana yol gösterdi ve durumu babamla paylaştı ki hiçbir şekilde asla babama söylemeyeceğimi bunun bana ne yararı olacağını söyleyip duruyordum. Ama bilinçaltı böyle çalışmıyor. Gerçekten rahatlamıştım. Ailem sonuna kadar arkamdaydı. Tedavi oluyordum. Bir şekilde sadece gerçekleri açıklayarak kabullenerek yüzleşerek ve konuşarak sanki büyü gibi gözle görülmüyordu. İlaç yutmuyordum ama iyileşmeye başladığımı hissediyordum. Daha erkeksi bir duruşum vardı. Daha az erkekler çekici geliyordu. Kızlarla ilgili fantaziler kurabiliyordum. Bir kızın tahrik edici bakışları duruşları beni artık etkileyebiliyordu. Kalbim yerinden fırlayacak gibi oluyordu. Tedavi olamayacağımı düşünüyordum. Kendi çabalarımla eşcinsellikten biseksüelliğe terfi etmeyi ve evlenmeyi düşünüyordum ama psikoterapiyle tüm bu olumsuzluklardan kurtulup direk heteroseksüel olabilirdim ve bunun aşamalarını yaşıyorum. Tedavinin başlarında intihar düşüncem çok yoğunlaştı. Teşebbüste bulundum ama vicdanım izin vermedi. Dini bile unutmuştum. Bazı zamanlar sonra eşcinselliğim tavan yaptı. Yatarken kalkarken yürürken yalnızken birileriyleyken daima aklımda cinsellik vardı. Hatta birkaç hatta birçok şeyde yaşadım. Ama her yaşayışımda iyice soğudum. İğrenir oldum. Tiksinmeye ve rahatsız olmaya başlamıştım. Bu azgınlık dönemim çok uzun sürmedi. Tiksinti şehveti bastırıyordu. Erkeksi kimliğim yerine oturmaya başlamıştı. Artık göze kalem çekmeler rimel eyeliner pudra fondöten ruj yoktu. Kızsı tavırlardan zaten kendi çabalarımla yarı yarıya kurtulmuştum. Tedavi ile bu iyice pekişti. İstediğim hayat bu değildi. Hayat benimdi. Kimsenin inadına hayatımı mahvedemezdim veya sırf zevk için geleceğimi çöpe atamazdım. Halimden birkaç arkadaşıma bahsetmiştim. Bazıları sen böyle biri değilsin. Ne gayliği erkek ol biraz dedi. Bazıları kendi hayatın kendi seçimlerin. Bazıları beni ilgilendirmez dedi. Ama düzel kanka… evet düzeliyorum ve mutluyum. Kızlar hala tam anlamda çekici değil. Ama az çok hoşlandığım öpüşmek istediğim, göğüslerini elleyip arkadan beline sarılmak istediğim de bir gerçek… ben güzeli severim ve kızlar güzeldir.


http://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=1477.0

GAZETECİ İKLİM AYFER BAYRAKTAR " EŞCİNSEL TERAPİ RÖPORTAJLARI "

"eşcinsel olmayı kabul etmek demek; size cinsel tacizde bulunan insanı haklı çıkartmak demektir."

İklim hanım merhaba ben hüseyin beyin 2 aylık danışayınım.kendisi ile düzenli terapilere başladıktan sonra hayatımın nasıl değiştiğini ve şekillendiğini sizlere elimden geldiğince aktarmaya çalışacağım.
 
herşey çocukluktaki o kısırdöngü anına dönüyor.annemin bir anlık ihmali ile tecavüze uğramam aynı anlama geliyordu.daha hiçbirşeyden anlamayan 6 yaşındaki ben ve beni seksi bir tema görüp tecavüze yeltenen o sapık.ne olduysa oldu o gün.hayatımı değiştiren o olay bir anlık ihmalin sonucu ile oldu,beni hiç ihmal etmeyen annem ne olduysa o gün ben ihmal etti.o günün akşamı sıradan bir akşam değildi.artık erkekliğini odunlukta bırakmış,hürriyeti elinden alınmış,bir tercihe zorlanmış bir hırpani beden vardı.annem durumu farkettiğinde benim içinde onun içinde iş işten geçmişti.yapacağı tek iş bunu ölene kadar saklamaktı.öylede yaptı bu sırrı babam haric herkesten sakladı.içine düştüğüm kuyunun ne kadar derin olduğunu bilmeyen ben,tecavüz sonrası verilen parayı bir ödül olarak kabul etmiştim.herhalde bu  doğruydu dedim.nasıl düşünebilirdim ya 5 yada 6 yaşındaydım? günler ilerledikçe her kavga edişimizde annem bu olayı bir kase önüme sundu içinde bolca küfür hakaretle beraber.bu olayı benim yaptığım iddasına yeltenip kendi ihmalkarlığını çoktan unutmuştu.her sene her kavga benim annemden daha çok uzaklaştırıyordu.Ettiği küfürlere bende aksiyle ağır karşılıklar veriyordum.işte bu önemli bir noktadır.Annemi kalpten sevemedim.ergenlik çağına geldikçe cinsel dürtülerinden uyanan filizler yerşemeye başlamıştıı artık,bilinçli bir cinsel tercih söz konusuydu.ve ben aklımın odak noktasında kalan ve tek kabullenilmiş gerçek olan eşcinselliği yeğliyor ona yöneliyordum.küçük bir karadeniz kasabasında bir kızla ilişkiye girmek demek ölmek anlamına gelebilirdi.hayatın sürüklediği ben,zamanla cinsel duygularımın yoğunluğunu fazlasıyla hissettim.herşey olmamaması gerektiği gibiydi.çünkü ben erkeklerden daha çok hoşlanıyor onlarla daha fazla birlikte zaman geçirmek istiyordum.zaman ilerledikçe artık bir boyfriend bulma zamanı gelmişti.sanal alemin ilk çıtırları elime düşüyordu.ne farkederdi evli yada bekar olması,erkek olsun yeter.bana mı sordular? sürüklenen ve girdap içinde kalan benliğimin anlamını bile bilmiyordum.sadece bir cinsel yön ve sıradan ben vardı.zamanla cinsel arzularım fazlasıyla ileri gidince bir gün durumu bir şekilde şüphelenerek öğrenmeye çalışan babamdan ağzım burnumdan gelene kadar dayak yedim.artık damgalanmıştım kimi tabirle i.ne olmuştum.fakat içimde bitmek bilmeyen bir nefret gelişiyordu.bunu ben nasıl hakettim? neden ben? bu başkasına olamazmıydı? hedef tahtasına neden ben geldim? çok üzüldüm içime kapandım bir zaman.sonra yeniden alevlenen ve sürekli erkek/gay muhabbetleri çeviren bir ortama doğru sürüklendim.bu süreçte bile bir ilişki yaşadım.tatsız ve anlamsız.yorgun düşen hırpani bedenim artık tek kurtuluşu maneviyatta görüyordu.hoş tabi her zaman maneviyat duygularım ağır basıyordu.hiçbir zaman inançsız olmayı kalpten geçirmedim.gördüğüm etkileyici bir rüya hayatmın 90 derece dönmesine sebeb oldu.sahip olduğum kazanımlarımdan hızla uzaklaştım.kendimi dine adadım.uzunca bir süre aklıma cinsellik gelmedi.gel zaman git zaman içimde kıvranan o pis yaratık yeniden güç buldu ve bu sefer madem öyle bu sefer dindarlıkla bu işi yürüteceğiz dedi.nasıl olurdu ve bu gerçekten riskli bir oyundu.dindar arkadaşlar bulunacak,tanışalacak,evine gidilecek cicilenecek bicilenecek sonra...sonrasımı? sonrası malum...kaybettiğim zamanlardı hep.eli ayağı düzgün/dindar birisi ve sonu hep aynı biten masallar.ruhum ve bedenim bu hastalığın içinde kıvranırken yine bir eşcinsel sitelerde birşeyler ararken hüseyin hocanın reklamına rastladım,belki! dedim şaşırdım.böyle bir şey de mi var ya? eşcinsel terapi? eee! ama derken iyice düşündüm tarttım hayatımdaki önyargıları kırmam lazımdı yoksa ben orta yerinden kırılacak duruma gelmiştim.hocayla tanıştım,terapilere düzenli başladım.evet anladımki eşcinsellik tedavi edilebilir bir hastalıktı,kanser gibi olmasada tüm vücüdunuzu kaplayan bir hastalıktı.karakterimdeki bölünmeler bende iki farklı tip yaratmıştı birincisi Cinsel Ben ikincisi Dindar ben.ikisi arasında gidip gelen ondan ona kaçıp duran ben.ve benliğimin yani şu satırları size yazan BENliğim.unuttuğumu GERÇEK BENİ hatırlamam yardımcı olan bu uğurda gerçekten birçok tehlikeyi göze alan hocamla bu yolculuğa başladığımda hiçbirşeyin kolay olmayacağını düşündüm ama güzelliklere sabretmeden ve mücadele vermedende erişilmeyeceğinide biliyordum.zorlandım,belki düştüm kalktım ve şu anda tedavimin dönüm noktalarındayım.eşcinselliğin dini yoktur bunu anlıyorum.iki yüzlü riyakar ve yalancı bir hastalıktır.fakat devasız dert  yaratılmadığına göre bununda elbette bir çıkış yolu vardır.

http://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=822.0

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: FETULLAH GÜLEN TECAVÜZ MAĞDURU MUDUR?
« Yanıtla #2 : 02 Ağustos 2016, 10:02:06 öö »
Eşcinsel eğilimden nasıl kurtulurum?

Maddi durumu yerinde 34 yasında bir gencim. Bekârım, ailem evlenmemi istiyor, ben de istiyorum. Ancak cinsel yönden bir problem olmamasına rağmen erkeklere ilgi duyuyorum. Yani eşcinsel eğilimler içindeyim. Şimdiye kadar ne erkekle, ne de bayanla hiçbir ilişkim olmadı. Aslında beş vakit namazını kılan inançlı biriyim, fakat kendime engel olamıyorum.

Yani bu konuyla ilgili Lut kavmini de, Kur'an'da olan ayetleri de bilmeme rağmen bazen nefsime mağlup olup internette bu sitelere giriyorum. Sonrasında çok pişman oluyorum. "Aslında belki evlensem bu işlerden kurtulurum" diyorum, ama kimsenin hakkına da girmek istemiyorum. Yani "Eşime yeterince cinsel istek duyar mıyım?" diye şüphe ediyorum. N'olur bana yardım edin.



Bu duyguyu hayra çevirin

Acısını çektiğiniz bu duyguyu hayra döndürme konusunda Fethullah Gülen Hocaefendi diyor ki: "Ne var ki bizim için her zaman, bu tür duyguları hayra çevirmek de mümkündür. Ve bize düşen de işte bunu yapmaktır. Biraz daha açalım. Mesela bir insan, kendi mahiyetine yerleştirilen şehvet hissi sayesinde veli olabilir. Evet, o insan eğer üzerindeki şehvânî istek ve arzuları karşısında namus ve iffetini kemal-i hassasiyetle koruyabiliyorsa, aynı durumda olmayan başka birinin bin rek'at namazla ulaşamayacağı seviyelere ulaşır.

"Çünkü bu kimse, o kadar şehvetle donatılmış olmasına rağmen, nefsini frenleyip onu zabt u rabt altına alabiliyor. Evet, tehlikenin boyutları nispetinde mükâfat söz konusudur. Hatta bazen böyle birinin terakkisi o kadar hızlı, o kadar amûdî (dikey) olur ki, başkaları velâyet yolunda katiyen ona yetişemezler. "

Bu hususa bir şey daha ilave etmek istiyorum. Mesela, bazı insanların hemcinslerine karşı fıtratlarında fazla bir temayül vardır. Eğer o insan bir hayat boyu o temayülünü gemleyip meşru dairede kalabilse, o öyle bir yükselir ki, hiçbir kimsenin buna yetişmesi mümkün olamaz. "Görüldüğü gibi şehvet, başlangıçta öldürücü bir ağ iken, irademizin hakkını verme sayesinde insanı yükselten nurdan bir helezon haline gelebilmektedir." (Zaman, 9.3.2007)

http://www.hayatifarket.com/artikel.php?artikel_id=203

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: FETULLAH GÜLEN TECAVÜZ MAĞDURU MUDUR?
« Yanıtla #3 : 13 Kasım 2017, 09:53:48 ös »