Gönderen Konu: ''Moda'' Olarak Başörtüsü İbrahim Hakkı Ergin  (Okunma sayısı 6266 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
''Moda'' Olarak Başörtüsü İbrahim Hakkı Ergin
« : 10 Mart 2013, 08:21:03 ös »
''Moda'' Olarak Başörtüsü

http://www.facebook.com/ibrahimhakkiergin


Bugünlerde halk arasında yayılan yeni bir moda var; Başörtüsü. Moda diyorum çünkü dini inançlarla alakası olmayan giyim tarzından başka bir şey değil. Gerçi başka dine mensuplar ise bunu da bilemem fakat ben müslüman olduklarını zannettiğim kişilerde bu saçma ''Moda'' olayını görür oldum. Dini inançlara göre başörtüsünün daha doğrusu daha genel bakarsak tesettürün olmasının sebebinden sapmış bir şekilde ilerleyen bu moda, görüntü kirliliğinin yanında bir de asıl tesettür dediğimiz olayı lekeleyecek türde olaylara sebebiyet veriyor. Tesettür dediğimiz olaydaki temel amaç vücut hatlarının belli olmayacak şekilde örtülmesidir. Fakat günümüzde bir takım insanlar bunu sadece baş kapatma olarak algılayıp geri kalan kurallara riayet etmemekte ısrarcılar. Dini sadece başörtüsü kavramına indirip geri kalan yükümlülükleri çiğnedikten sonra, ''Ben dinimin gerekliliklerini yapıyorum'' demek ne kadar absürt kaçar. Başörtüsünü İslami amaçlar uğruna takıp gözler önünde her türlü ahlaksızlığı yapan bu bir takım insanlar, İslami düşünceleri lekelemekle kalmayıp bir de komik duruma düşüyorlar.

Bir kapı ya açıktır ya kapalıdır. Bunun ortası yoktur bana göre. Eğer yapmayacaksanız bu hükümlerin gereklerini, bari ben İslam'a göre örtünüyorum demeyin de bu hükümleri aşağılamayın, olay baş örtmekle bitiyormuş gibi bir hava oluşturmayın. Yüze bir ton makyaj sürdükten sonra başörtüsü taksan ne olur takmasan ne olur. İslami çerçeveden bakarsak eğer, benim gözümde tesettür yapmayan bir bayan tesettürü yanlış yaparak amacından saptıran bir bayandan daha üstündür. Yanlış şekilde tesettüre bürünen bir kişi İslam dininin hükümleri kesinlikle tam tersi şeklinde yerine getiriyordur bu konuda.

Geçen gün gördüğüm bir olayı anlatayım gözünüzde tablo daha iyi canlansın. Erkekli kızlı bir grupta ''Örtülü'' diye tabir ettiğimiz bir bayan da vardı. Fakat grupta niyeyse en çok dikkat çeken de oydu, kahkahalarla gülmek mi dersiniz, erkeklerle haşır neşir olma mı dersiniz. Yüzündeki bir ton makyajla, sadece baş kapatma olayını hesaba bile katmıyorum. Bu kişiler bu durumu gerçekleştirince sorun olmuyor fakat ben onlara ahlaksızın önde gideni sizsiniz deyince sorun oluyor.

Sonuç olarak bu kişiler ister kabul etsin, ister kabul etmesin yaptıkları şeye İslam'ı karıştırmadan ''Moda'' olarak adlandırmadıkları sürece, bu ahlaksızlık ve cahillikten başka bir isme layık değildir.
« Son Düzenleme: 10 Mart 2013, 08:26:26 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Ynt: ''Moda'' Olarak Başörtüsü İbrahim Hakkı Ergin
« Yanıtla #1 : 10 Mart 2013, 08:22:04 ös »
Kötüye Giden İnternet Haberciliği

Uzun süredir takip ettiğim ve bunları ''iyi'' diye adlandırdığım birkaç haber sitesi vardı. Vardı diyorum çünkü haber siteleri bir bir gözümden düşmeye başladılar. Haber sitelerinin amacı haberleri görsel ve yazınsal olarak daha geniş tutarak okuyucu kitlesini yeniliklerden en kısa sürede haberdar etmek olmalı aslında. Fakat haber siteleri adeta alışveriş sitesi gibi çalışmaya başladılar. Önceleri her şey güzeldi örneğin bir Habertürk'ü internet üzerinden rahatlıkla takip edebiliyorduk, haberlere daha hızlı erişim sağlıyorduk ve görsel içeriğin vidyolarla yada fotoğraflarla daha da zengin bir biçim almasıyla daha kaliteli bir hal alıyordu habercilik. Derken bu haber siteleri hayatımızın büyük bir kısmını geçirdiğimiz sosyal ağlara da sıçradı. Bu da güzeldi, nihayetinde bu olay sayesinde sosyal dünyaya dalmış kişi bir nebze de olsa bu sosyal ortamlardan gündemi takip etmiş olacaktı. Bana göre internet haberciliği gelişimini bu şekilde iyi bir yönde kullanıyor olsaydı hala, yeni nesillerin eline geçecek olan taşınabilir teknolojilerin de artmasını göz önünde bulundurursak, gazetecilik dediğimiz olay radyo gibi ikinci sınıf evlat muamelesi görürdü. Nostaljik bir olaya dönüşürdü. Nihayetinde radyo kanalları internetten, arabalardan yada taşınabilir teknoloji ürünlerinden dinleniyor artık. Gelecek nesillerimize radyo dediğimiz aletin nasıl bir şey olduğunu sadece fotoğraflarla göstereceğiz bu gidişle. Gazetenin de ileride alacağı durum bu gibi gözüküyor, her ne kadar internet haberciliği doğru şekilde ilerlemese de.

Gelelim asıl konumuza, internet haberciliği bana göre nasıl yanlış bir şekilde ilerliyor? Eğer olması gereken neydi? diye bir soru sorarsak. Olması gereken, internet haberciliğinin sosyal ağların boyunduruğu altına girmeden, kendi üslubunda ilerlemesiydi. Fakat ne oldu? Sosyal ağlara sıçrayan internet haberciliği, popülizmin etkisi altına girerek, daha fazla kullanıcı çekme adına haber manşetlerini abartılmış biçimde yapmaya başladı. Hani böyle bir siteye girersiniz, sağda solda ''Bir ayda 10 kilo verin'' , ''Sigarayı bıraktırma mucizesi'' gibi şeyler vardır. Evet hepsi demiyorum fakat birçok önemsediğim haber sitesi bu reklamlardaki gibi basitleştirdi olayı. Bir diğer olay da mesela internet haberciliğinde 3. sayfa haberleri dediğimiz bir kavramın oluşmamış olma durumu. Bir haber sitesini açtığımızda karşımızda asıl görmemiz gereken şey günün manşetleri olmalıdır benim düşünceme göre. Yeni eklenen haberlerin ''A kişisi B'yi öldürdü'' gibi haberler olmaması gerektiği düşüncesindeyim. Hele bir de yok mu insanların zaaf noktalarını kullanıp müstehcen sınıfına kadar giden fotoğrafları anasayfalarda barındıran haber siteleri. Başbakanının, cumhurbaşkanının adını bilmeyenlerin var olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Peki siz haber sitelerini bu kadar bilinçsiz hazırlarsanız, site anasayfalarını gereksiz haber yığınlarıyla doldurursanız ben nasıl olur da internet haberciliği bizi olumlu bir noktaya sürüklüyor derim?

Manşetler konusuna yeterince değinmedik diye düşünüyorum. Manşetler çekici olmalıdır ama yanıltıcı olmamalıdır. Habertürk'ü düzenli takip eden biri olarak özellikle bu durumun Habertürk'te akılalmaz bir hale büründü. Manşet editörü gibi bir kavramları vardı da o kişiyi mi değiştirdiler, yoksa yeni bir pazarlama teknolojisi mi geliştiriyorlar bilmiyorum fakat birçok kullanıcının bu durumdan rahatsız olduğu kaçınılmaz bir gerçek.

İnternet haberciliğinde yanlış yapılan durumlardan biri de amatör habercilere yer verilmesi bence. Mesela benim gibi bir amatör yazarın bir Milliyet'e, bir Habertürk'e, bir Hürriyet'e haber yapmam ne kadar abes kaçarsa bence o kişilerin orada var olması da o kadar abes kaçıyor. Bu yazan mı kaynaklanıyor yoksa yazdırandan mı o kadar iyi incelemedim fakat iki türlü de olsa internetin, haberciliğinin vermiş olduğu kolay haber yayınlamanın oluşturduğu dezavantajlardan biri bence. Gazetelerde belli bir sayfa sınırı vardır, bölümlerin belli sayfa sınırları vardır ne bileyim daha birçok sınır vardır. Ama bu sektörde haber sınırı yok, bu da haber kirliliğine neden oluyor. Birçok haber sitesinin utanmasalar ''Son Dakika! Antalya'da bir kedi bir kuşu yedi'' gibi saçma sapan haberlerini artıracaklarını düşünüyorum.

İnternet haberciliğinin beraberinde getirdiği problemleri ve hatta getireceği problemleri yazmakla bitiremeyiz. Trt'nin bile orjinalliğini koruyamadığını gördüğümüz bu günlerde medya hayatında daha ne gibi değişikler olabilir, açıkçası kestirmek gerçekten güç. Fakat bu gidişat üzerine gidilirse ileriki tarihlerde medyada ''Facebook'',''Twitter'' gibi sosyal ağlarda kullanılan tarzdan nasibini alacak ve özgünlüğünü kaybedek.

İbrahim Hakkı Ergin

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4076
    • Profili Görüntüle
Ynt: ''Moda'' Olarak Başörtüsü İbrahim Hakkı Ergin
« Yanıtla #2 : 10 Mart 2013, 08:24:10 ös »
Yerli Üretim ve Yerli Fikir

Senelerdir kimsenin dilinden düşmez yerli üretim. Sürekli yerli üretimin teşviği konusu gündeme gelmiştir. Teşviklerin bir miktar da olsa işe yaramadığını söylersek adaletsiz hüküm vermiş oluruz. Teşvik yeterli değil fakat bu konuda. Çünkü Türkiye toplumu olarak biz risk almayı seven bir millet değiliz. Ayağımızı sağlama alıp kolay yoldan para kazanmayı daha çok severiz. Taklit olur genellikle kolay yoldan para kazanma yollarımız, yeni bir şey üretme riskli olacağından tercih edilmez. Bundan dolayıdır ki kendimizi başarılı addettiğimiz tekstil sektöründe bir türlü markalaşmayı tam anlamıyla sağlayamamışızdır. Bir USPA, bir Tommy Hilfiger dünya çapında bir markalaşmayı sağlarken kaynağımız olmasına rağmen biz yeterli şekilde bunu sağlayamamışızdır. Her zaman sürümden kazanmayı hedefleriz biz. Sınırlı kitleye kaliteli ürün yada halka fiyatı düşük ama kaliteli ürünler pazarlamayı beceremeyiz pek. Bunun altında kolaya alışmışlık yatmıyor desek yanılırız.

Bir de eleştiriler vardır yabancı marka kullananlara yönelik. ''Bunu kullanma bu Amerikan malı'' gibi, kardeşim adam gibi yerlisini ürettiniz de biz mi almadık. Giyim üzerine kurulmuş birkaç marka haricinde kaliteli olan diye tabir edebileceğim pek bir marka yok aslında. Dışa bağımlı olduğumuz gerçeğini kabul etmiyoruz ama başkalarını çok rahat suçlayabiliyoruz yabancı markaların ürünlerini kullandığı için. Yok eğer ki kabul ediyorsak dışa bağımlı olduğumuzu da hemen hükümet kimin elindeyse onu suçlarız ilk olarak. Kendimizde hatayı aramayız.

Teknolojiyi ele alalım bir de örnek olarak, Apple ürünleri olsun Samsung ürünleri olsun bir takım distribütörler tarafından ülkemizde dağıtılıyor fakat anlamadığım şey şu ki hiç mi Ar-ge çalışması yapılmıyor? Başkası üretsin biz ithal olarak alıp satarız mantığı hiç mi bitmeyecek? Tonlarca maddi kaynağı olan şirketler bile böyle bir girişimciliğe yanaşmıyor. Tutmayacağından korkuyorlar ve haklılar da. Çünkü yapacakları Casper firmasının yapmış olduğundan farklı bir şey olmayacak. Casper ne yaptı? Bilgisayar üretti sözde. Fakat içindeki donanımsal parçalar dünyada adı duyulan markaların artıklarından farksızdı. Örnek olarak içerisine Kingston bellek koyuyordu fakat Kingston kalitesinde değil. Bilgisayar üzerinden gidersek eğer yerli bir bilgisayar üreticisi olacaksanız içindeki malzemeler de yerli olmak zorundadır. Ama bu da Ar-ge'ye bol miktarda kaynak ayırmak demek. Kısa vadel düşünen bir toplum olarak bu da işimize gelmiyor tabi. Şunu da ekleyelim giyim gibi sektörlerde yabancı marka aldığımız için eleştiren kişiler takır takır yabancı üretim teknolojiyi kullanırlar ve yerli üretim olmadığından yakınarak bu tavrın arkasına sığınırlar.

Hadi bunlar uzun süreli gelişimlerdi, biz yakalayamadık bu yüzden üretemiyoruz deyip örtbas edelim. Peki ömrü 15 seneyi aşmayan internet camiasına ne demeli? Yine Amerika önderlik ediyor, Messenger bitti Facebook, Twitter geldi. Ama dikkat çekerim ikisi de Amerikan firmasıydı. Biz neden böyle bir şey üretemedik? Olay çok derin aslında, hepsi birbirini itekleyen, etkileyen şeyler. Çocuklarımız yanlış eğitim görüyor aslında birinci etmen bu. Gelişmiş ülke olarak tabir ettiğimiz ülkelerde projeler, öğrenci kulüpleri gibi faaliyetler öncelikken bizde ders çalışıp üniversite kazanmak daha büyük öncelik. Büyük bir şirkete geçmek istediğinizde öncelikle diplomanıza bakılır, işe kabiliyetiniz var mı yok mu bunlar teferruat şeylerdir. Profesyonel öğrenci olmak hedeftir bizde. İyi öğrenciyseniz, iyi bir çalışan da olursunuz anlayışı hakimdir. Peki ya gerçekten zeki olan fakat eğitim sisteminin bu yanlışlıklarını gördüğü için bu sisteme uymamayı tercih eden gençler ne olacak? Onlar daima sisteme uymaları için zorlanacaktır. Bizden bir Einstein, bir Bill Gates bu yüzden çıkmaz işte. Kendimizi diğer milletlerden daha aptal gördüğümüz için çıkmaz. Kendi fikirlerimizi, hayallerimizi uygulanamayacak sınıfına soktuğumuz, değersiz gördüğümüz için çıkmaz. Bu düzen böyle devam ettikçe,biz koyun sürüsü gibi davranmaya devam ettikçe, düşüncelerimizi sınırlandırmaya devam ettikçe bizdeki zekalar gün yüzüne çıkmaz ve değer görmez. Biz en iyisi ahmak bir şekilde ''elin Amerikalısı yapıyor ağabey'' demeye devam edelim. Buna layık olduğumuzu kabul ediyorsak şayet.

İbrahim Hakkı Ergin