Gönderen Konu: EN BÜYÜK İHANET: CİNSEL TACİZCİLER: ENSEST: GİZİL EŞCİNSEL BABALAR  (Okunma sayısı 4568 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Her birimiz küçükken anne-babalarımızın içimize ektiği zihinsel ve duygusal tohumlarla büyüyoruz. Kimi ailelerde bu tohumlar sevgi, saygı ve bağımsızlık kaynağı olurken, ne yazık ki birçok ailede tohumların arasında korku, yaptırım ve suçluluk duyguları da bulunuyor. Bu tohumlar biz büyüdükçe filizleniyor ve yetişkinlik hayatımızda duygularımızı, davranışlarımızı, dolayısıyla başkalarıyla kurduğumuz ilişkileri etkiliyor. Kitap, küçükken anne-babaları tarafından fiziksel, duygusal ya da cinsel tacize maruz bırakılan, korku ve suçluluk duygularıyla büyütülen ya da bakımları sağlanmayan yetişkinlere, hayatlarını yeniden kazanmanın kapılarını aralıyor.

Çocukken anne veya babanızdan korkar mıydınız? Anne veya babanıza karşı öfkenizi ifade etmekten çekinir misiniz? Anne veya babanızla fikir ayrılığında olmak sizi endişelendirir mi? Anne-babanız size hâlâ çocuk muamelesi yapıyorlar mı? Birine çok yakın olduğunuzda canınızı yakacağını veya sizi terk edeceğini düşünür müsünüz? Bu ve benzeri sorulara olumlu yanıt veren yetişkinler, kitapta anlatılan vakalar sayesinde onlara acı veren duygularıyla yüzleşecek ve önerilen çözüm yollarıyla hayatlarını bu duyguların olumsuz etkisinden arındırıp hasar gören özsaygı ve özgüvenlerini yeniden kazanacaklar.


İnandırıcılıkta eksiklik

Cinsel tacize uğrayan çocuklar. Deneyimlerinin en başında, inandırıcılık konusunda saldırganlara karşı dezavantaja sahip olduklarını fark ederler.  Saldırgan anne yada babanın alkolik, kronik olarak işsiz yada şiddete eğilimli olması fark etmiyor. Bir yetişkin, bir çocuktan her zaman daha inandırıcıdır. Hele bir de o yetişkin, hayatta belli bir başarı edinmiş bir kişilikse, çocuklar arasındaki inandırcılık aralığı iyice açılmış oluyor.
Kırkbeş yaşındaki uzay mühendisi Dan, beş yaşından itibaren babası tarafından tacize uğramaya başlamıştı. Bu durum üniversiteye gidene kadar devam etmişti.
Babamın bana yaptıklarını kimseye anlatmayacağımı küçükken bile biliyordum. Annem onun karşısında çok pasif ve çaresizdi, hayatta bana inanmazdı. Babam başarılı bir işadamıydı, tanınması gereken herkesi tanıyordu. Bu adamın hemen hemen her akşam banyoda oğlunun ağzına penisini soktuğunu söylesem bana kim inanırdı sizce? Herkes babamın başını derde sokmak istediğimi düşünürdü. Bana kimse inanmazdı.
Dan, korkunç bir kapana kısılmıştı. Sadece tacize uğramakla kalmıyor, kendi cinsi bir ebeveyn tarafından tacize uğradığı içinde kimliğini, kişiliğini sorguluyordu. Bu da utancını ve kimsenin ona inanmayacağı fikrini arttırıyordu.
Baba-oğul arasındaki ensest tahmin edebileceğinizden daha da çok görülen bir durum. Bu babalar genelde heteroseksüel bir hayat yaşayan fakat gizlice eşcinsel dürtülere sahip olan erkekler.  Gerçek duygularını itiraf etmektense, eşcinsel dürtülerini bastırmak amacıyla evlenip çocuk sahibi olabiliyorlar.  Gerçek cinsel tercihlerini yaşayabilecekleri bir ortam olmadığı için de eninde sonunda bir gün savunma mekanizmaları  yıkılıyor.
Dan”in babasının saldırıları kırk yıl önce başlamıştı ki o zamanlar ensest ve eşcinsellik gizli saklı konuşulan, mitlerle ve yanlış bilgilerle üstü örtülen iki konuydu. Dan, babasının sosyal statüsündeki bir adamın böyle bir suç işleyebileceğinin nasıl akıl almaz bir suçlama olacağını hissetmiş ve çaresizlik içerisinde yardım istemekten vazgeçmişti.  Ne kadar toksik olurlarsa olsunlar, anne babalar, inandırıcılık konusunda çocuklara kıyasla daha güçlülerdir.
İki kişilikli hayat

Ensest kurbanları küçük yaşta rol yapmayı  öğrenirler. İç dünyaları dehşet dehşet, şaşkınlık, keder ve yalnızlıkla kaplıdır, bu yüzden, dış dünyayla olan ilişkilerini sürdürebilmek için sahte bir kimlik geliştirir, her şey normalmiş gibi davranırlar.
Dan de bir Oskar ödülünü hak ediyordu:
Babamın gece bana yaptıkları yüzünden kendimi çok suçlu hissediyordum. Bir obje gibi hissediyor, kendimden nefret ediyordum. Bir yandan da mutlu beni oynuyor, aile fertlerime durum u çaktırmamaya çalışıyordum. Bir gün artık rüya görmemeye başladım, artık ağlamıyordum da. Mutlu bir çocukmuş gibi rol yapmaya karar vermiştim. Sınıfın palyaçosu, herkesi eğlendirmeyi seven bir piyanisttim. Fakat içeriden çok acı çekiyordum. On üç yaşıma geldiğimde gizli gizli sarhoş olmaya başlamıştım.
Dan, insanları eğlendirerek takdir ve beğeni toplamaya ihtiyacı vardı. Maalesef bir yandan da ıstırap çektiği için bu takdirden ötürü memnuniyet duyması mümkün değildi. Bir yalanı taşıyor olmanın maliyeti de buydu.
 


 
http://www.iletisim.com.tr/kitap/zor-bir-ailede-b%C3%BCy%C3%BCmek-1784.aspx

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
..