91
Eşcinsellik - Hayatlardan parçalar, hayata mektuplar (ziyaretçi karalama defteri) / Ynt: Eşcinsel Terapi ve sıradan bir duygu günlüğü
« Son İleti Gönderen: Mstf24 02 Mart 2024, 01:19:56 öö »24.02.2024
İKİNCİ TERAPİ SEANSI
İkinci terapiyi yaptıktan bir hafta sonra yazısını yazabildim. Ses kaydı almıştım. Bazı cümleleri direkt HK nın ağzından çıktığı gibi yazdım, tırnak işaretiyle belirttim zaten. İşte ikinci terapi seansı:
"Tipsizim dediğin an bitti, bütün şanslarını bitirdin". Bu tarz şeyleri kendime söylersem herhangi bir insan beni beğenmediğinde direkt aşağılık kompleksine girerim. Zaten ilk etapta ben kendimi beğenmezsen bir başkası beni niye beğensin. Bu yüzden kendime tipsizim demeyip kendimle ilgilenmeliyim(saçımla, başımla, kıyaftlerimle, vücudumla...) "Bir tarz yaratacaksın, istediğin kadar oynayıp bir şeyleri değiştirebilirsin". Bana özgüven kazandıracak, beğendiğim beni mutlu eden bir tarz yapmalıyım. Kendimi memnun etmeliyim ki başkasının sadece onu ilgilendiren fikri beni bozmasın. "Hayat bir sahne" ve kendi hayatımın başrolü olup her an sahnede olmaya hazır olmalıyım. Spot ışıklarının ne zaman üzerime döneceği belli olmaz, her zaman hazır olmalıyım. Kendimle barışmalıyım. Barışmamla arama koyduğum: burnum kötü, boyum kısa vs. gibi şeyler kendimle bariştığımda önemli olmayacak. Nihayetinde "bunlara sahip kişilerin de başka konularda güvenleri yok". Yani girdiğim kalıp fark etmez, hangi kalıpta olursam olayım kendimle barışmaya çalışmalıyım. Düştüğümde kendimden nefret etmek ya da pes etmek yerine, kendime iyi davranıp ayağa kalkmaya çalışmalıyım. Negatife değil pozitife odaklanmalıyım. MÜKEMMEL BİR ERKEK OLMAMA GEREK YOK. SÜREÇTEN ZEVK ALMAYI DENEMELİYİM. Kendimi başka erkeklerle kıyaslamamalıyım, "onlar iyi ben kötüyüm dediğim an kaybederim". "Özgüven kazanıp erkeksi enerji yayman gerek". Zaten özgüven kazanırsam o enerji yayılmaya başlar. Zor olaylardan sonra pes etmeyip güçlü bir karakter çıkarmaya çalışacağım. "Kendinden nefret etmek, pişmanlık, suçluluk ve aşağılık duyguları eşcinselliği güçlendirir".
Genel olarak terapi kendimize yapıştırdığımız ETİKETLERLE ilgiliydi. Etiket demek bir şeyin ederini belirleyen şey demektir. Biz insanız ve eylemlerimizi, kendimizi böyle bir şekilde sınırlandıramayız. Şayet bu etiketleri yapıştırırsak başkası da etiketimize bakıp kendimize biçtiğimiz edere göre davranacaktır. Olumsuz duyguları da kabul etmeli, 1 dakika önceki kişiyle bile aynı kişi olmadığımızı fark etmeliyiz. Yaptığımız hatalardan suçluluk duyup kısır döngüye girmek yerine durumu kabul edip bir daha tekrar etmemeye çalışmalıyız. Ha olur da tekrar yaparsak yine sorun değil, öğrenene ya da başarana kadar denemeye devam. Siz çetele tutmazsanız bir başkası da tutmayacaktır. Olur da biri başarısızlıklarınızın çetelesini tutarsa bilin ki o insanın başarabildigi bir şeyi olmadığı için egosunu başkasının başarısızlıklarıyla tatmin etmeye çalışan bir aşağılıktır.
Yazıyı bir hafta sonra yazdığımı söylemiştim. Bu hafta genel olarak kendime kötü davranmadım. Etiketlemedim. Kendimden nefret ediyorum demedim. Aynanın karşısında kendime iltifat ettim. Alışveriş yaptım. Güzel giyinerek okula gittim. Giymek isteyip "yok ya kötü durur bende" diyip giymedigim şeyleri denedim. Beğendim. İnsanlardan da iltifat aldım. İlk terapi haftasına kıyasla çok daha iyiydi, sadece işte terapiden bir öncek gün (bu yazıyı yazdığım gün, onu da günlük olarak ekleyeceğim.) Biraz kötü geçti ama yine de "kendimden nefret ediyorum" gibi kelimeler kullanmadım.
İKİNCİ TERAPİ SEANSI
İkinci terapiyi yaptıktan bir hafta sonra yazısını yazabildim. Ses kaydı almıştım. Bazı cümleleri direkt HK nın ağzından çıktığı gibi yazdım, tırnak işaretiyle belirttim zaten. İşte ikinci terapi seansı:
"Tipsizim dediğin an bitti, bütün şanslarını bitirdin". Bu tarz şeyleri kendime söylersem herhangi bir insan beni beğenmediğinde direkt aşağılık kompleksine girerim. Zaten ilk etapta ben kendimi beğenmezsen bir başkası beni niye beğensin. Bu yüzden kendime tipsizim demeyip kendimle ilgilenmeliyim(saçımla, başımla, kıyaftlerimle, vücudumla...) "Bir tarz yaratacaksın, istediğin kadar oynayıp bir şeyleri değiştirebilirsin". Bana özgüven kazandıracak, beğendiğim beni mutlu eden bir tarz yapmalıyım. Kendimi memnun etmeliyim ki başkasının sadece onu ilgilendiren fikri beni bozmasın. "Hayat bir sahne" ve kendi hayatımın başrolü olup her an sahnede olmaya hazır olmalıyım. Spot ışıklarının ne zaman üzerime döneceği belli olmaz, her zaman hazır olmalıyım. Kendimle barışmalıyım. Barışmamla arama koyduğum: burnum kötü, boyum kısa vs. gibi şeyler kendimle bariştığımda önemli olmayacak. Nihayetinde "bunlara sahip kişilerin de başka konularda güvenleri yok". Yani girdiğim kalıp fark etmez, hangi kalıpta olursam olayım kendimle barışmaya çalışmalıyım. Düştüğümde kendimden nefret etmek ya da pes etmek yerine, kendime iyi davranıp ayağa kalkmaya çalışmalıyım. Negatife değil pozitife odaklanmalıyım. MÜKEMMEL BİR ERKEK OLMAMA GEREK YOK. SÜREÇTEN ZEVK ALMAYI DENEMELİYİM. Kendimi başka erkeklerle kıyaslamamalıyım, "onlar iyi ben kötüyüm dediğim an kaybederim". "Özgüven kazanıp erkeksi enerji yayman gerek". Zaten özgüven kazanırsam o enerji yayılmaya başlar. Zor olaylardan sonra pes etmeyip güçlü bir karakter çıkarmaya çalışacağım. "Kendinden nefret etmek, pişmanlık, suçluluk ve aşağılık duyguları eşcinselliği güçlendirir".
Genel olarak terapi kendimize yapıştırdığımız ETİKETLERLE ilgiliydi. Etiket demek bir şeyin ederini belirleyen şey demektir. Biz insanız ve eylemlerimizi, kendimizi böyle bir şekilde sınırlandıramayız. Şayet bu etiketleri yapıştırırsak başkası da etiketimize bakıp kendimize biçtiğimiz edere göre davranacaktır. Olumsuz duyguları da kabul etmeli, 1 dakika önceki kişiyle bile aynı kişi olmadığımızı fark etmeliyiz. Yaptığımız hatalardan suçluluk duyup kısır döngüye girmek yerine durumu kabul edip bir daha tekrar etmemeye çalışmalıyız. Ha olur da tekrar yaparsak yine sorun değil, öğrenene ya da başarana kadar denemeye devam. Siz çetele tutmazsanız bir başkası da tutmayacaktır. Olur da biri başarısızlıklarınızın çetelesini tutarsa bilin ki o insanın başarabildigi bir şeyi olmadığı için egosunu başkasının başarısızlıklarıyla tatmin etmeye çalışan bir aşağılıktır.
Yazıyı bir hafta sonra yazdığımı söylemiştim. Bu hafta genel olarak kendime kötü davranmadım. Etiketlemedim. Kendimden nefret ediyorum demedim. Aynanın karşısında kendime iltifat ettim. Alışveriş yaptım. Güzel giyinerek okula gittim. Giymek isteyip "yok ya kötü durur bende" diyip giymedigim şeyleri denedim. Beğendim. İnsanlardan da iltifat aldım. İlk terapi haftasına kıyasla çok daha iyiydi, sadece işte terapiden bir öncek gün (bu yazıyı yazdığım gün, onu da günlük olarak ekleyeceğim.) Biraz kötü geçti ama yine de "kendimden nefret ediyorum" gibi kelimeler kullanmadım.