İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - psikolog

Sayfa: 1 ... 224 225 [226] 227 228 ... 273
3376
Eşcinsel Terapi ile ilgili tepkiler / Ynt: EŞCİNSEL TEDAVİ
« : 08 Kasım 2011, 10:46:13 öö »
eşcinsel olmayı kabul etmek demek; size çocuk yaşta cinsel tacizde bulunan insanı haklı çıkartmak demektir."


Eşcinsellerin kendilerini suçlu, huzursuz, yalnız, depresif, sıkıntılı ve gergin hissetmeleri sık rastlanan bir durumdur. Yani ruhuna ve benliğine aykırı olduğu halde eşcinsel eylemlerini sürdürmek zorunda kalmak veya dürtüyü kontrol edememek kişide ruhsal sıkıntı yaratabilir. Ayrıca eşcinsellik; özgür bir tercihin değil, genellikle çocuklukta yaşanan travmaların ve (anne-baba) ihmallerin bir sonucu gelişen bir durumdur. Bu açıdan baktığımızda da eşcinsellik ruhsal bir bozukluktur, bir cinsel eğilim bozukluğudur, bir cinsel kimlik bozukluğudur. Bu neden psikoloji biliminin eşcinsel yaşam tarzının ve toplumsal kimliğin sağlıklı olup olmadığını ayrıştırma, eşcinselliğin nedenini, yapısını ve tedavisini araştırmaya devam etme sorumluluğu vardır, olmalıdır, olacaktır. Bu bağlamda, kendi özgür seçimi ile eşcinsellikten kurtulmak isteyenlere tedavi imkanı sağlamamak, “bu tedavi edilebilen bir hastalık değildir” demek gerçekte eşcinselleri küçük düşüren ve ahlaki olmayan bir tutumdur.

Eşcinsel Terapi sürecinde aşağıdakine benzer öyküler sık sık dile gelmektedir.

"herşey çocukluktaki o kısırdöngü anına dönüyor.annemin bir anlık ihmali ile tecavüze uğramam aynı anlama geliyordu.daha hiçbirşeyden anlamayan 6 yaşındaki ben ve beni seksi bir tema görüp tecavüze yeltenen o sapık.ne olduysa oldu o gün.hayatımı değiştiren o olay bir anlık ihmalin sonucu ile oldu,beni hiç ihmal etmeyen annem ne olduysa o gün ben ihmal etti.o günün akşamı sıradan bir akşam değildi.artık erkekliğini odunlukta bırakmış,hürriyeti elinden alınmış,bir tercihe zorlanmış bir hırpani beden vardı.annem durumu farkettiğinde benim içinde onun içinde iş işten geçmişti.yapacağı tek iş bunu ölene kadar saklamaktı.öylede yaptı bu sırrı babam haric herkesten sakladı.içine düştüğüm kuyunun ne kadar derin olduğunu bilmeyen ben,tecavüz sonrası verilen parayı bir ödül olarak kabul etmiştim.herhalde bu  doğruydu dedim.nasıl düşünebilirdim ya 5 yada 6 yaşındaydım? günler ilerledikçe her kavga edişimizde annem bu olayı bir kase önüme sundu içinde bolca küfür hakaretle beraber.bu olayı benim yaptığım iddasına yeltenip kendi ihmalkarlığını çoktan unutmuştu.her sene her kavga benim annemden daha çok uzaklaştırıyordu."

Terapi odasının duvarlarında kalan bu psikolojik çığlıklar psikolog ve danışanı belli bir aşamadan sonra toplumsal bir haykırışa zorlamaktadır. Çocukken taciz ve tecavüz mağduru yada anne babaların yarattığı duygusal istismarlarının mağduru olan bireyler yıllarca süren suskunluklarını haykırmak için çabalamaktadırlar.

Son dönemde medya dünyasında sürekli olarak eşcinselliğin normalleştirilmesine yönelik çabalar gören gözlere aşikardır. Psikoloji giriş kitaplarında insan tanımlanırken " biyolojik, psikolojik, sosyolojik " bir varlık olarak ifade edilmektedir. Eşcinsel Derneklerinin çabaları ile eşcinselliğin genetik olduğuna yönelik  sözde bilimsel açıklamalar sık sık dile getirilmektedir. Bu metinlerde eşcinsellik söz konusu olduğunda insan " biyolojik ve sosyolojik " bir varlık olmaktadır.
Biyolojisi insanı eşcinsel yapmışsa, psikolojik süreçler dikkate alınmadan eşcinsel bireyin sosyal hakları gündeme getirilerek sosyolojik bir örgütlenme çabaları sarfedilmektedir. Aileler ergenlik döneminde kendileri için sarsıcı bir gerçekle karşılaştıklarında yıkılmaktadır. Çocuklarının eşcinsel olduğunu öğrendiklerinde kendilerini elleri kolları bağlanmış olarak çaresiz hissetmektedirler. Eşcinsel Terapi konusunda yeterli kuruluş ve yayın olmadığı için ilk adres genelde Eşcinsel Dernekleri olmaktadır. Bu derneklerin kapısını çalan aileler bir acı gerçekle karşı karşıyadırlar. Buradaki sözde yetkili ve yetkin kişiler eşcinselliğin tedavisinin olmadığını ve bunun doğal bir yönelim olduğunu ifade etmektedirler. Moral yitimi yaşayan ailelere bu durumu kabullenmeleri önerilmektedir.

Onarım Terapisi kitabının türkçeye tercümesi ile bu alanda çığır açan Kaknüs Yayınları, toplumsal anlamda bir birikime vesile olmuştur. Eşcinsel bireyler eşcinselliğin psikolojik kökenli olabileceğini belki de ilk defa düşünmeye başlamışlardır. Bu çizgide sessiz sedasız bir dönüşüm başlamıştır. Eşcinseller için bir umut ışığı yanmıştır. İçsel bir karanlığın içinde yürümek zorunda kalan eşcinseller bu ışıkla psikolojik destek arayışlarına yönelmişlerdir. Bu yöndeki terapi deneyimlerimiz arttıkça bu konunun önemini duyurma arayışlarımız başlamıştır. Onarım Terapisi kitabının başlattığı sürecin devamı olabilecek nitelikte Eşcinsel Terapi deneyimlerimizin kitaplaşması hem eşcinsel bireyler hem de aileleri için sağlıklı bir başvuru kaynağı olabilir. Böylece kendi kültürel dokumuzdaki psikolojik bozukluklar örneklendirilmiş olacaktır. Eşcinsel Terapi konulu kitabımızı okuyacak olan anne babalar ister istemez kendileri başka açılardan da sorgulamak durumunda kalacaklardır.

Kitabımıza düşündüğümüz isim " Tanrı'yı Affeden Erkekler & Eşcinsel Terapi "

Kitap özetle eşcinselliğe çözüm önerisi;

Kendileri ile yoğun çatışmaları olan bireylerin bu sorunlarının psikolojik kökeni genellikle babalarına duydukları kızgınlık,öfke ve nefrete dayanmaktadır. Çocuklukta baba otoritesi ile çatışan kişiler ergenlik döneminde varlıklarının anlamlarını sorgularken; Tanrı'ya da bir kızgınlık, öfke ve nefret duymaya başlamaktadırlar. " Neden beni böyle yarattın yada neden beni korumadın? " sorularının cevabını bulamamaktadırlar. Böylece
kendilerine yönelik bitip tükenmez kaygıları arttıkça artmaktadır.

Eşcinsel Terapi süreçlerinde babalarına yönelik bilinçaltı duygu ve düşünceleri ile yüzleşen bireyler; babalarını affetmeyi deneyimlemektedirler. Kendileri için çok zor olan bu süreci başaran danışanlar Tanrı'ya olan sitemlerini yeniden gözden geçirmektedirler. Geçmişte suçladıkları ve hesap sormak istedikleri Tanrı ile içsel olarak barışmaktadırlar. Bu süreç çözüm için nirengi noktası olmaktadır. Baba ve Tanrı ile barışan birey Kendisini de affederek kişiliğini ve kimliğini yeniden yapılandırmaktadır.

3380
Medya / Eşcinsellik üstüne... ahmettolgay@kibrisgazetesi.com
« : 06 Kasım 2011, 07:13:38 ös »
 Eşcinselliğin doğaya aykırı eylem olduğunu vurgulayan 171’inci madde üzerindeki tartışmalar gündemimizin bu kadar başında mı olmalı?.. Konu adeta mahalle baskısına dönüştürüldü. Bu baskıyı uygulayanlar herkesin eşcinsel hakları üzerinde konuşmasını dayatıyor. Demokrasi bunun neresinde?  Bu ülkenin bütün sorunlarını çözmüşüz de geriye acilen halletmemiz gereken bir tek 171'inci maddenin kaldığı düşüncesine katılamıyorum.
Eşcinsel haklarını yasayla tanıyan ülkeler o duruma gelinceye kadar insanlık tarihine şekil veren nice evrimler geçirmişler, nice kültürel, sosyal ve siyasal sorunlar çözmüşlerdir. Şimdi biz toplum olarak hiç o evrimleri yaşamadan, sistemsizlikleri sistem eylediğimiz, uygar kadın ve erkek haklarını bile kurumsallaştıramadığımız bu çarpık düzenimiz içinde eşcinsel haklarının verilmesine odaklanırsak, dünya çapında da, tarih önünde de gülünç oluruz.
Bugün “uygar” olarak tanımlanabilen hiçbir ülkede eşcinselliğin özgürleştirilmesi kolay olmadı. Bu aşamaya toplumun değer yargılarına karşı büyük mücadeleler sonucu gelindi. Buna rağmen en ileri eşcinsel özgürlüklerin olduğu ülkelerde bile hala eşcinselliğe olağan gözle bakamayan büyük kitleler vardır. Bu konu bir tabu ve ahlak meselesi olmaktan çıkarılamadı. Eşcinseller toplumdan dışlanmış durumda yine kendi kurumlarında ve kulüplerinde bir araya gelebilmekte, topluma katılabilmeleri sınırlı kalmaktadır.
Doğa erkeği erkek gibi, kadını da kadın gibi yaşaması için yaratmıştır. Kadınlık hormonlarının ağır bastığı erkeklerin cerrahi müdahaleyle kadına, aynı durumdaki kadınların erkeğe dönüştürülmesi olayına ise doğal bakarım. Bu, cinselliği belirleyen hormonlarla ilgili bir tıp ve sağlık olayıdır. Bunun dışındaki davranış biçimleri elbette ki doğaya aykırıdır. Erkek olarak yaratılmış bir kişinin kadın gibi, kadın olarak yaratılmış bir kişinin de erkek gibi yaşamasının ve hemcinslerine ilgi duymasının doğallığı nedir?.. Bunu bana hiç kimse açıklayamaz.
   Eşcinselliğin hastalık değil de bir tercih ve norm olduğunun savunulması, buluğ çağındaki çocukları etkileyebilecek bir çağrışımdır. Bu propagandayla etkilenen çocuk, cinsel yaşamını yönlendirmede karmaşa yaşar. Psikolog Mehmet Çakıcı’yı Reşat Akar’ın “Son Durum” programında izledim ve çelişkisine tanık oldum. Eşcinselliğin hastalık olmadığını savunan Çakıcı, daha sonra eşcinselliğin erkek çocuğun küçük yaşlarda annenin etkisinde kalması sonucu ortaya çıkan psikolojik bir durum olduğunu söyledi. Psikoloji biliminde “Elektra kompleksi” denilen bu durum psikolojik hastalıktan başka nedir ki?..
   Kutsanması adına bu kadar devinimlerde bulunulan eşcinselliği, kutsama erkini ruhani bir hak ve yetki olarak uhdesinde bulunduran hiçbir din kutsamamış, tam tersine lanetlemiştir. Din kitaplarında cinsel eğilimlerin Tanrı tarafından nasıl ağır biçimde cezalandırıldığının anlatımları vardır. Lut kavmine Tanrı’nın layık gördüğü akıbet bu anlatımların en ünlüsüdür.
Kutsanmasına çalışılan eşcinselliğin tüm erkek ve tüm kadın nesline yayıldığını düşünün. Erkekler erkekle birlikte, kadınlar lezbiyen ilişkileri gereği kadınla birliktedir. O zaman beşeriyetin sonu gelmez mi?
   Annesiniz, babasınız. Sizi empatiye davet ederim. Olayın sınamasını anne ve baba kimliğinizle yapınız: Hangi anne ya da baba neslini devam ettirmesini beklediği çocuğunu eşcinsel konumda görmek ister? “Ben isterim” diyen anne ve babalar varsa beri gelsinler ve bu istençlerini toplumun önünde mertçe söylesinler. 
   Bir yandan çocuk istismarına karşı çıkmak, öte yandan eşcinselliği savunmak bir çelişkidir.  Çocuk istismarını yapanların da genellikle eşcinseller olduğunu unutmamak gerek. Eşcinsellikle ilgisi olmayan hiç kimse "çocuk" denen kutsal varlığa dokunmaz.
   AIDS gibi bir dünyasal dramı bilmek ve analiz etmek için hekim olmaya gerek yoktur. AIDS denen o çağdaş bulaşıcı ve ölümcül vebayı tetikleyen de eşcinselliktir. Binlerce eşcinsel AIDS'ten öldü ya da AIDS'in pençesindedir. Bu durum bile eşcinselliğin doğaya aykırı bir cinsel eğilim olduğunun göstergesidir. Doğaya aykırı ilişkiden çağımızın en korkunç hastalığı türemiştir. Bir yandan AIDS’e karşı mücadele vermek, bir yandan da AIDS’in kaynağı olan eşcinselliği savunmak bir başka çelişkidir.
   Bu gerçeklere rağmen başka ülkelerde eşcinsellere neden mi özgürlükler ve haklar tanındı? Bu sorunun yanıtını ben kariyer sahibi ve yüksek eğitimli genç bir bayanın bana gönderdiği satırlarda gördüm. İşte o satırlar:
   “Modern dünyanın büyük zaferi !!! Dünyanın bir yerinde çocuklar açlıktan ölmeye terk edilirken, başka bir yerinde savaş ve teröre kurban edilirken veya başka bir yerlerde şiddete uğrayıp istismar edilirken, güçlünün güçsüze zulmü her geçen gün artarken, dünyada cinsiyet ayrımcılığının ve ırkçılığın önüne geçilemezken, insanlar düşüncelerinden dolayı yargılanmadan hapse atılırken veya faili meçhul bir şekilde öldürülürken, eşcinsellerin her türlü haklarının korunması, meşrulaştırılıp ve norumlaştırılması hemen hemen başarıya ulaşmıştır...Bazen düşünüyorum da acaba dünyayı yöneten egemen güçler homoseksüel bir ekolden mi geliyorlar ?."

3382
Psikoloji / Ynt: Psikolojide Korku ve Güven
« : 05 Kasım 2011, 11:29:43 öö »
ceden düĢünmek ve korku doğurabilecek olaylara karĢı kendini
hazırlamaktır.
36
Eğer korkan birisine destek olacaksak, ona güvende olduğu
duygusu verilmeli ve korkusunun üstesinden gelebileceğine ikna
edilmelidir. Böylece kendini koruma altında ve güven içinde hisseden birey sorunlarına yaratıcı bir bakıĢ açısıyla yaklaĢır.
37
Bireye, korku veren uyaranla birlikte, hoĢa giden ve istenen
uyaranı birlikte vermek, onun yeniden Ģartlandırılmasını kolaylaĢtırabilir. KiĢi korktuğu Ģeylerle hoĢa gitmeyen iliĢki ve tecrü-
beler yaĢar. Bu durumda onun dikkatini, aynı konuda hoĢa giden iliĢkilere çekmek uygun olur. Örneğin sudan korkan bir çocuğun su ile değiĢik oyunlar oynaması ya da küçük bir kayığa
bindirilmesi sağlanabilir.
38
Korkuyla mücadele ederken bu heyecanı uyandıran durum
hakkında yeterli bilgiye sahip olmak gerekir. Eğer birey korkuya
yol açan durum hakkında bilgi sahibi olursa, bu duruma uyum
sağlaması ve dolayısıyla korkusunun azalması mümkün olur.
39

3383
Psikoloji / Ynt: Psikolojide Korku ve Güven
« : 05 Kasım 2011, 11:29:25 öö »
neredeyse hiçbir yararı olmaz. Onu dile getirmek, üstesinden
gelmeyi kolaylaĢtırır.
32
Üçüncü yol, korkan kimseye, korkulan durumdan korkmayan kimseleri örnek göstermektir. Böyle bir örnek verilirse, birey
korkusuzluk duygusu geliĢtirebilir, korkusunun temelsiz olduğu
sonucunu çıkarabilir. BaĢka çocukların köpekten korkmadığını
gören çocuk da köpekten korkmaz. BaĢarısızlıktan korkan kimseleri eğitmek için, onlara diğer kimselerden daha iyi yaptıkları
Ģeyleri ortaya koymalarını önermek yararlı olur. Böylece kendi
gücüne ve üstünlüğüne inandırılan bireyin korkuları azalır.
33
Korkuyu önlemenin dördüncü yolu, ikaz ve uyarılarda bulunmaktır. Uyarılar bazen, yeni bir durum karĢısında duyulan
korkuyu önlemeye yardım eder. Bireyin yeni duruma birden bire
değil, aĢamalı bir Ģekilde alıĢtırılması bu uygulamada önemli bir
yer tutar. Korkuyu yenmesi için, bireye süre tanımak ve sorunun
çözümünü yavaĢtan almak yararlı olur. Örneğin sudan korkan
bir çocuğu, zorla suya sokmak yerine, kumsalda oynamaya bırakarak suyla barıĢmasını sağlamak daha uygundur. Köpekten
korkan bir çocuğu kocaman bir çoban köpeğini okĢamaya alıĢ-
tırmak yerine, iĢe yavru bir köpekle baĢlamak daha verimli
olur.
34
Korkuyla baĢa çıkarken, soruna yol açan nesne ya da durumla hemen karĢılaĢmak yerine, sistematik duyarsızlaĢma yöntemi kullanılmalı yani adım adım uygulanan, tedrici yöntemlere
baĢvurulmalıdır. Korkunun giderilmesi, yavaĢ yavaĢ ve zaman
içerisinde gerçekleĢtirilmelidir.
35
Korkuların baĢlıca sebeplerinden birisi, beklenmedik durumlardır. Bu gibi durumlarla baĢa çıkabilmenin en iyi yolu, ön-

3384
Psikoloji / Ynt: Psikolojide Korku ve Güven
« : 05 Kasım 2011, 11:28:57 öö »
en sık görülen ve her zaman tedaviye gerek duyulmayan fobilerdir. Örneği, ofidofobi yani yılandan korkmak basit fobidir.
29
III. Korkuyla BaĢa Çıkmanın Yolları
Korkuyu gidermenin çeĢitli yolları vardır. Bunlardan birisi,
korkan bireye, korkulan durumu etkili bir Ģekilde karĢılama imkanı sağlayan yetenekleri öğretmektir. Örneğin, bir kimse zorba
birisinin saldırısından korku duyuyorsa, saldırıya uğradığında
kendisini koruyabilecek savunma tekniklerini öğrenmesi korku
karĢısında etkili olur. Ġnsan ne yapacağını bilir ve bildiklerini
yapmak için sahip olduğu yeteneklere güvenirse korkuya kapılma olasılığı azalır. Korkuya karĢı en etkili çözüm bilgidir. Evreni
ve evrende geçerli olan yasaları bilmek korkuyu yenmede önemli
bir güçtür.
30
Korkuları aĢmanın ikinci yolu, korkulan nesne ya da duruma alıĢma imkanı sağlamaktır. Korkulan durumlara alıĢmanın, korkuyu azaltmakta etkili olacağına dair günlük yaĢantıda
çok sayıda örnekler görülebilir. Mesela, tavĢandan korkan bir çocuk bir süre tavĢanların yanında bulunduktan ve tavĢanın kendisine bir zarar vermeyeceğini gördükten sonra, artık bu durumdan korkmaz. Karanlık bir odada yalnız baĢına yatmaya alıĢtırılmıĢ bir çocuk karanlıkta kalmaktan ve yalnızlıktan korku duymaz.
31
Korku tedavisinin en etkili yolu korkuya maruz kalmaktır.
Ġnsan, korkunun nesnelerinden ve durumundan ne kadar kaçı-
nırsa o kadar kaygı geliĢtirir. Aldığı riskleri azalttıkça dünyası
daha çok sınırlanmaya baĢlar.
Korkuyla yüzleĢme cesareti gösterip karĢısına dikilmek,
onunla baĢa çıkmanın yollarından biridir. Korkuyu saklamanın

3385
Psikoloji / Ynt: Psikolojide Korku ve Güven
« : 05 Kasım 2011, 11:28:38 öö »
nın ve zayıflığının gösterilmesi, öne sürülmesi korku uyandırır ve
durumun daha da kötüleĢmesine yol açar.
25
Bazı nesne ve olaylar korku duygusunu o derece tahrik eder
ki, yaĢanan bu durum karĢısında birey iĢe yarayacağını düĢündüğü bazı tepkiler geliĢtir. Çekinme, sinme, kaçma gibi davranıĢ-
lar, tipik korku tepkileridir. Paniğe kapılmıĢ kimseler düzensiz el
kol hareketi yaparlar, nereye gittiklerini bilmeden kaçmaya çalı-
Ģırlar. Tehlikeli bir durumda kaçma davranıĢı hayvanların da
gösterdikleri tipik tepkilerden birisidir.
26
Korku sırasında örgensel fonksiyonlarda bozulma olur, örneğin, nefes tıkanır, ağız kurur, insan soğuk soğuk terler, sık sık
yutkunur, konuĢurken kekeler. Yine korku, kan dolaĢımını etkiler, kalp Ģiddetle çarpar, kan damarları Ģiddetli basıncın etkisiyle
daralır.
27
Psikologlar, nedeni belli olan durumlar ya da olaylar hakkında korku terimini kullanmayı uygun görürken, sorunun ne
olduğu bilinmeksizin duyulan korkulara kaygı nitelemesinde bulunurlar. Bu sınıflamaya göre korku kaygıdan daha Ģiddetledir.
Yine korku kaygıya göre daha kısa sürelidir.
28
Her insanın kaygıları ve korkularının olması doğal bir durumdur. Eğer korkunun derecesi bireyin günlük yaĢamını aksatacak bir düzeye eriĢirse, onun normal görevlerini yapmasını engellemeye baĢlarsa bu durum doğal olmaktan çıkar. Korkunun
aldığı bu duruma fobi denir. Oldukça iyi belirlenmiĢ bir nesne ya
da durumdan kaynaklanan korkuya basit fobi adı verilir. Bunlar

3386
Psikoloji / Ynt: Psikolojide Korku ve Güven
« : 05 Kasım 2011, 11:28:14 öö »
tür. O, insan davranıĢının kararlı güdüleyici gücünün güvenlik
ihtiyacı, emniyet ve korkudan emin olma olduğunu belirtmiĢtir.
Ona göre, potansiyel açıdan tehlikeli olarak algılanan bir dünyaya yönelik temel çaresizlik duygusunu yaratan Ģey yabancılaĢma,
düĢmanlık, korku ve azalan özgüven duygularının birleĢimidir.
Temel kaygı ve güvensizlik, bireyde güvenliğe yönelik bazı katkı
arayıĢlarını zorunlu kılar. Bu temel kaygı, kiĢiliğin bütünlüğü
üzerinde çocukluk döneminden itibaren etkili bir güç oluĢturur.
21
Horney, insanın ölüm veya doğa kuvvetleri karĢısında duyduğu anksiyeteyi normal aksiyete olarak tanımlar. O, güven duygusunu zedeleyerek tehlikeye düĢüren bir psiĢik impulsun
anksiyete yarattığını kabul eder.
22
Güvensizlik yaratan faktörler bağlamında ilk anılması gereken, ekonomik ve toplumsal alanda varolan güvensizliktir. Potansiyel düĢmanca gerilimlerin yarattığı korkular, baĢkalarını
ezme, aĢağılama ve sömürme eğilimleri nedeniyle misilleme korkuları, bireyler arası iliĢkilerden kaynaklanan duygusal yalıtım
ve buna eĢlik eden dayanıĢma yokluğu güvensizlik yaratan faktörler arasında sayılır.
23
II. Korkunun Psikolojik Boyutları
Ġlk geliĢim dönemlerinde korkunun kaynağı fiziksel desteğin
kaybolması, beklenmedik Ģekilde ortaya çıkan ve bireyin önceden
karĢılaĢmadığı durumlardır. Daha sonraları, itibarını kaybetme,
aĢağılanma ve alaya maruz kalma gibi sosyal tehditler, bedensel
hastalıklar, ekonomik sıkıntılar korkutucu olmaya baĢlar.
24
Korku, zayıflık, düĢkünlük ve beceriksizlik duygularının bir
sonucu olarak da ortaya çıkabilir. Uzun süre kiĢiye baĢarısızlığı-

3387
Psikoloji / Ynt: Psikolojide Korku ve Güven
« : 05 Kasım 2011, 11:27:30 öö »
Ahlâkî anksietede ise, korkunun kaynağı süperego sisteminin vicdanıdır. Ġnsan, benlik ülküsünün standartlarına aykırı bir
eylemde bulunmak ya da düĢünmekten dolayı vicdan tarafından
cezalandırılmaktan korkar.
18
Erikson‟un geliĢim kuramında temel güven ya da güvensizlik: Erikson‟a göre, güven duygusu sağlıklı bir kiĢilik örüntüsü
geliĢtirebilmek açısından hayatî öneme sahiptir. Sağlıklı kiĢiliğin
önemli unsurlarından birisi hem baĢkalarına hem de kendine
güven geliĢtirmektir.
19
Bebeğin anne-baba ya da onların yerine geçen kimseler ile
iliĢkileri, onun güven ya da güvensizlik duygusu geliĢtirmesinde
belirleyici etkendir. Özellikle annelerin bebeklerin ihtiyaç ve beklentilerini düzenli bir Ģekilde karĢılamaları halinde güven duygusu oluĢur. Anne, çocuğuna dünyanın güvenilir bir yer olduğunu,
en azından kendisine güvenebileceğini hissettirebilmelidir. Bebek
ile anne iliĢkisinin tutarlı, rahat, sevecen ve sıcak bir iletiĢim
örüntüsü içerinde gerçekleĢmesi bebeğin kiĢisel güven duygusunu pekiĢtirir. Annesinin kendisini sevdiğinden ve bırakmayaca-
ğından emin olan çocuk, hem annesine hem çevresindeki dünyaya güvenir. Bu durum çocukta iyimserlik ve mutluluk gibi duyguları ortaya çıkarır.
20
Horney‟in temel kaygı öğretisi: Horney, çaresiz bir bebeğin
düĢmanca ve tehdit edici bir dünyada güvenlik arayıĢını ele almıĢtır. Çocuğun doğduğu andan itibaren yabancı, düĢman bir
dünya karĢısında yalnız, yardımcısız, çaresiz durumda olduğunu
ve bundan dolayı kaygı ve güvensizlik duyduğunu ileri sürmüĢ-

3388
Psikoloji / Psikolojide Korku ve Güven
« : 05 Kasım 2011, 11:27:07 öö »
Psikolojide Korku ve Güven
I. Temel Güvenlik Ġhtiyacı ve Korkuya Dair Öğretiler
Psikologlar, insanda güven ihtiyacını ortaya çıkaran temel
sebeplere ve kaygı durumlarının iç ve dıĢ kaynaklarına dair araĢ-
tırmalar yapmıĢ, fikir yürütmüĢlerdir. Korkuya ve güvene dair
özgün fikirleriyle ön plana çıkan düĢünürlerden Maslow, Freud,E.H. Erikson ve Horney‟in bakıĢ açılarına burada yer vermek istiyoruz.
Maslow‟un ihtiyaçlar hiyerarĢisi kuramında güvenlik ihtiyacı: Güvenlik ihtiyacı, fiziksel ve duygusal tehlikelerden korunmayı, korkudan kurtulma ve kaygıdan uzak olmayı içerir. Fizyolojik
ve psikolojik açıdan insanın dengesini, normal halini muhafaza
edebilmek için karĢılanması gereken ihtiyaçları kapsar.
14
Fizyolojik ihtiyaçları karĢılanan birey, kendini güvende ve
tehlikeden uzak hissetmek ister. Oysa korku ve kaygı insanın
güvensizlik duymasına yol açar.
15
Freud, korku genelde dıĢ dünyada var olan herhangi bir Ģeye karĢı duyulan bir his olduğu için, anksiete kelimesini korkuya
tercih etmiĢtir. Ġnsanın sadece dıĢ tehlikelerden değil, iç tehlikelerden de korkabileceğini ileri sürmüĢtür. Buna bağlı olarak
anksieteyi kaynakları bakımından objektif, nörotik ve ahlâkî olmak üzere üçe ayırmıĢtır.
16
Objektif anksietede, tehlikenin kaynağı dıĢ dünyadadır. Ġnsan zehirli bir yılandan, kontrolden çıkan bir arabadan, yaĢam
için zorunlu olan bir nesnenin çevrede bulunmamasından korkar. Nörotik anksietede, tehdit id‟in içgüdüsel nesne seçimi içerisinde yer alır. Böyle bir durumda kiĢi, kendisine zararlı olabilecek bir davranıĢta bulunmasına ya da düĢünmesine sebep olabilecek kontrol edilemez bir isteğe yenilmekten korkar. Bir baĢka
deyiĢle nörotik anksiete, fevrî, dürtüsel isteklerin açığa vurulması
sebebiyle cezalandırılma korusudur.
17

3389
 Dizlerim hiç böylesine ağrımamıştı. Neredeyse 7 saat boyunca Van’a toplanan yardımları kolilemek için çalıştım. Oraya acı çeken, evsiz kalan, parasız kalan, çocukları gözleri önünde enkazdan çıkarılan ölü veya diri, ya da annesi babası, kardeşi, dedesi, n,nesi için üzülen insanlara okyanustaki 1 damla kadar da olsa yardım etmek için gittim. O 7 saat, ne korkularım, ne kaygılarım, ne yaslarım, ne acılarım geldi aklıma. Çabalıyordum, çabalıyordum ki hayatımda aradığım anlama biraz daha yaklaşayım. Kendim için çabaladığım hayatımda, biraz da başkalarına gerçekten bir mutlu an kazandırayım. Bugüne kadar hizmet ettiğim ’efendi’ lerin hiçbirine kalıcı bir mutluluk sağlayamadım yaptığım kölelikle. Onlarınki anlık mutluluktu. Ama gönderdiğim paltoyu biri giydiğinde, hazırladığım koliyi biri açtığında, bunu hazırlayana şükranlarını sunacak. İşte bana bir deneyim daha çıktı. Cesaretimin, düştüğüm yerden kalkmamın ekmeğini bir kez daha yedim. Kimileri de aman o yardımlar insanların eline geçiyor mu ki diye soruyordu bana. Geçmeyeceğini nereden biliyoruz. En azından safımı belli ettim, karınca misali. Kaldı ki, nasılsa yardımlar gitmeyecek diyip kenara çekilmenin ne faydası olacak.
 Evet belki, bu şehirde de deprem olacak ve o zaman da ben muhtaç olacağım düşüncesiyle korkum olduğu için yardım ettim, bunu düşünmedim değil. Ama korkup oturmadım, bir kez daha korkumun üstüne gittim. Artık korkularımdan uzaklaşmak, halının altına süpürmek daha çok korkutuyor beni. Belki de bu nedenle son ilişkimi yaşadığım erkeği kendime hayran bıraktım. Bıraktım da ne olduysa. Bana bir faydası olmadı belki diye düşünürken, aslında şunu anladım bir kez daha, korkan insan tehlike çanlarını çalıyor benim için, tam olarak korkan değil aslında korkularına sığınıp bir şey yapamayan demek daha mantıklı. Belki yine benzer bir eleştiri alır bu yazım. Bu kadar kolay mı 1 senede level atladığımı zannedenler olacak. Hiçbir gerçek terapi 1 senede böyle level falan atlatmıyor tabii ki de. Korkularla yüzleşmek, onlarla başa çıkmak da hiç de kolay olmuyor. Ama nasıl yapacağım, bilmiyorum, yapamıyorum sızlanmalarındansa harekete geçtiğiniz gün zaten başlarsınız ve eğer bunu gerçekten istiyorsanız vazgeçmezsiniz. İşte şimdi gerçekten güçlü bir erkeği istediğime, çünkü kendimin güçlenmeye başladığına inandım. Son koleksiyon parçasından sonra. Çok özel, diğer insanlardan farklı olduğumu düşünürüm çoğu zaman. Hayır, aslında biyolojik olarak ne farkım var, 2 el,2 ayak, 2 kolum, 2 gözüm var. Anılarımla yüzleşecek, kendimle hesaplaşacak cesaretim var farklı olarak. Sanırım bazen de fazlasıyla risk alıyorum. 2 haftadır tanıdığım bir çocuktan 7 yıldır kimseyi götürmediğin annemin mezarına beni götürmesini istedim. Bir erkekten istedim bunu. 1 soru bile sormadı gidene kadar. Kime gidiyoruz, nereye gidiyoruzu sormadı. Bu çocuk beni anladı. Bir şekilde bana dokundu. Annemle konuştum, duamı ettim geldim, fena da olmadım. Tabi ki yokluğu her gün daha çok dokunuyor bana annemin, ama bu konuda yapacak bir şey yok elimden gelen. Bununla baş etmeyi öğrenmekten başka. Beni mezarlığa götürmesini istersen kalbim o kadar hızla çarptı ki, bakışlarımla anlattım herhalde. Soru sorma, lütfen soru sorma, sadece gidelim ve yanımda ol. Şimdiye kadar hayatımda 5 6 senedir olan arkadaşlarımdan bile isteyememiştim bunu. Belki hazır değildim, belki onlara güvenmedim, ama şimdi 2 sini de yaptım.
 Ağır yüklerle, deneyimlerle ekildi toprağım, o kadar bereketli ki, ömür boyu yetecek, ömür botu hatırlayacağım şeyler var orada. Onlardan öğrendikçe öğreniyorum.

3390
Hüseyin KAÇIN / Ynt: KARA TOPRAK
« : 30 Ekim 2011, 11:51:06 öö »
Aysun    : Kusura bakmayın Zeynep Hanım! Amacım size acınızı hatırlatmak değil. Aslında birazda çekinerek aradım sizi. Fakat Hüseyin Bey’le dün akşam ki sohbetimizde rahmetli eşinizi andık. Bende hem bir başsağlığı vermek, hem de eşiniz ve Hüseyin Bey arasındaki dostluğu bir de sizden dinlemek istedim. Eşinizle bizzat tanışmak maalesef kısmet olmadı. Ama kendisi bizim hayatımızda çok özel bir ana şahitlik etmiştir. Açayım isterseniz biraz. Hüseyin Bey’den ilk evlilik teklifi rahmetli eşiniz vasıtasıyla gelmişti bana. Bu nedenle sizi aramak istedim.
Zeynep : Bende aramanıza çok memnun oldum. Kadir’i unutturan değil hatırlatan olaylar beni daha çok mutlu ediyor. Kadir ve Hüseyin Bey arasındaki ilişkiyi bende tam olarak bilmiyorum. Onların ki çok farklı bir ilişkiydi. Bir dönem sürekli birliktelerdi. Öyle ki evde nereye baksam Hüseyin Bey’i görür olmuştum. Çok farklıydı. Sanırım bir psikolog olarak Kadir’e yardımcı olmaya çalışıyordu. Zaten Kadir bu ilişkiyi benimle pek paylaşmazdı. Hüseyin Bey’in size ettiği evlilik teklifine vesile olduğundan da haberim yoktu mesela.


http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=246.0 tıklayınız

Sayfa: 1 ... 224 225 [226] 227 228 ... 273