3331
Psikoloji / Ynt: BEN SEN MİYİM YOKSA SEN BEN MİSİN?
« : 02 Aralık 2011, 09:09:41 ös »
özellik taşırlar. Eşler yansıtmalı özdeşimleri kabullenerek ilişkilerinin içinde kalırlar. Aynı özellik, çocuk ve anne-baba ilişkisi için de geçerlidir
ve yansıtmaları kabul eden genelde çocuklardır.
Çocuklar, çoğu kez anne-babanın sevgisini yitirme
korkusuyla yansıtmaları kolayca kabullenirler.
Tom Main’a göre (1975) yansıtmalı özdeşimde
“öteki”, aslında yansıtan tarafından yansıtılan ve
esasında kendisine yabancı olan saldırgan nitelikleri ve itkileri (impulse) hissetmeye zorlanır, garip
ve rahatsız hissedebilir ve yansıtana karşı kızgınlık
duyar. Fakat yansıtanın zayıflığı ve korkaklığı kar-
şısında, kendisine devamlı olarak zorla yüklenen
üstünlüğe ve saldırgan güce karşı koymak bir o
kadar da zorlaşabilir. Bu tür rahatsızlıklar az veya
çok tüm çift ilişkilerini etkiler. Bir kadın, örneğin,
kendisinin korkulan, istenmeyen, saldırgan ve hükmeden yanlarını kocasına yansıtır ve sonrasında da
kocasından korkar ve ona saygı duyar. Diğer taraftan koca, kendisine zorla yüklenen kaynaklardan
dolayı saldırgan ve hükmedici hissedebilir. Daha
da ötesi, kendine ait nedenlerden dolayı kişiliğinin
belirli çekingen yönlerini hor görebilir, reddedebilir ve yansıtmalı özdeşim ile bunları eşine yansıtır
ve böylece onu da hor görebilir. Böylece eşi, sadece kendine ait olan çekingen kısımlarla kalmayıp onunkileri de yüklenmiş olabilir. Belirli çiftler
öyle birbirine kenetlenmiş yansıtma düşlemlerinin
egemen olduğu dizgeler içinde yaşarlar ki, her biri
karşısındaki kişiyle değil sanki yansıtılan istenmeyen, bölünmüş kendi kısmıyla evli gibidir. Fakat
egemen ve kaba olan koca ve aptalca çekingen ve
saygılı olan kadın, kendileriyle ve karşısındakiyle aşırı mutsuz olabilir; buna rağmen bu evlilikler
istikrarlıdır, çünkü eşlerden her biri narsistik patolojik amaçlar için diğerine ihtiyaç duyar. Yani,
zorla yapılan yansıtma süreçleri, özellikle de yansıtmalı özdeşim, hem kişiyle hem de karşısındaki
nesneyle ilişkidir. “Öteki” (ki bu genellikle yakın
ilişki kişisidir), az veya çok, her zaman, yansıtmalı
özdeşimin içinde bulunmakta ve mutlaka süreçten
etkilenmektedir. İlişkilerde kimi zaman karşılıklı
yansıtmalı özdeşimlerin oluşturduğu bağlar öylesine bir düğüm meydana getirir ki, bunun sonucunda
ortak kişilik tükenişleri ve işgalleri yüzünden kişilerarası alanda bozukluklar ortaya çıkabilir.
Yansıtmalı özdeşimi olağan insan ilişkilerinde
kendisini gösteren bir iletişim formu olarak görenlerin en büyük katkısı, onu ağır psikopatolojilerle
sınırlı olmaktan çıkararak insan ilişkilerinin olduğu
her yerde işleyen bir süreç halinde tanımlamalarıdır.
Ogden’in Modeli
Son zamanlarda yansıtmalı özdeşim üzerine
yapılan çalışmalar, Klein’ın değil, Ogden’in modelini temel almaktadır; çünkü Ogden, yukarıda
özetlemeye çalıştığımız tüm tartışmaları gözden
geçirerek üzerinde kolay fikir birliği sağlanabilecek bir model geliştirmiştir. Ogden, temelde yansıtmalı özdeşimin hem normal hem de patolojik
olabileceğini dile getirmiştir. Ogden, yansıtmalı
özdeşimin patolojik biçiminin ağır kişilik bozuklukları ve psikozlarda görülebileceğini ve burada
yansıtılan materyalin kendilik tasarımları olduğunu
dile getirmiştir. Nevrozlarda ve sağlıklı bireylerin
gündelik yaşamlarında görülen daha sağlıklı yansıtmalı özdeşimlerin ise yalnızca nesne tasarımlarının yansıtılması şeklinde olduğunu belirtmiştir
(Ogden 1979; Ogden 1982). Ogden’in yansıtmalı
özdeşim modelinde yansıtmalı özdeşim, birbirini
izleyen üç aşamada anlatılmaktadır. Bunlar sırasıyla yansıtma, kişiler arası etkileşim ve yansıtmanın yeniden içselleştirilmesidir.
ve yansıtmaları kabul eden genelde çocuklardır.
Çocuklar, çoğu kez anne-babanın sevgisini yitirme
korkusuyla yansıtmaları kolayca kabullenirler.
Tom Main’a göre (1975) yansıtmalı özdeşimde
“öteki”, aslında yansıtan tarafından yansıtılan ve
esasında kendisine yabancı olan saldırgan nitelikleri ve itkileri (impulse) hissetmeye zorlanır, garip
ve rahatsız hissedebilir ve yansıtana karşı kızgınlık
duyar. Fakat yansıtanın zayıflığı ve korkaklığı kar-
şısında, kendisine devamlı olarak zorla yüklenen
üstünlüğe ve saldırgan güce karşı koymak bir o
kadar da zorlaşabilir. Bu tür rahatsızlıklar az veya
çok tüm çift ilişkilerini etkiler. Bir kadın, örneğin,
kendisinin korkulan, istenmeyen, saldırgan ve hükmeden yanlarını kocasına yansıtır ve sonrasında da
kocasından korkar ve ona saygı duyar. Diğer taraftan koca, kendisine zorla yüklenen kaynaklardan
dolayı saldırgan ve hükmedici hissedebilir. Daha
da ötesi, kendine ait nedenlerden dolayı kişiliğinin
belirli çekingen yönlerini hor görebilir, reddedebilir ve yansıtmalı özdeşim ile bunları eşine yansıtır
ve böylece onu da hor görebilir. Böylece eşi, sadece kendine ait olan çekingen kısımlarla kalmayıp onunkileri de yüklenmiş olabilir. Belirli çiftler
öyle birbirine kenetlenmiş yansıtma düşlemlerinin
egemen olduğu dizgeler içinde yaşarlar ki, her biri
karşısındaki kişiyle değil sanki yansıtılan istenmeyen, bölünmüş kendi kısmıyla evli gibidir. Fakat
egemen ve kaba olan koca ve aptalca çekingen ve
saygılı olan kadın, kendileriyle ve karşısındakiyle aşırı mutsuz olabilir; buna rağmen bu evlilikler
istikrarlıdır, çünkü eşlerden her biri narsistik patolojik amaçlar için diğerine ihtiyaç duyar. Yani,
zorla yapılan yansıtma süreçleri, özellikle de yansıtmalı özdeşim, hem kişiyle hem de karşısındaki
nesneyle ilişkidir. “Öteki” (ki bu genellikle yakın
ilişki kişisidir), az veya çok, her zaman, yansıtmalı
özdeşimin içinde bulunmakta ve mutlaka süreçten
etkilenmektedir. İlişkilerde kimi zaman karşılıklı
yansıtmalı özdeşimlerin oluşturduğu bağlar öylesine bir düğüm meydana getirir ki, bunun sonucunda
ortak kişilik tükenişleri ve işgalleri yüzünden kişilerarası alanda bozukluklar ortaya çıkabilir.
Yansıtmalı özdeşimi olağan insan ilişkilerinde
kendisini gösteren bir iletişim formu olarak görenlerin en büyük katkısı, onu ağır psikopatolojilerle
sınırlı olmaktan çıkararak insan ilişkilerinin olduğu
her yerde işleyen bir süreç halinde tanımlamalarıdır.
Ogden’in Modeli
Son zamanlarda yansıtmalı özdeşim üzerine
yapılan çalışmalar, Klein’ın değil, Ogden’in modelini temel almaktadır; çünkü Ogden, yukarıda
özetlemeye çalıştığımız tüm tartışmaları gözden
geçirerek üzerinde kolay fikir birliği sağlanabilecek bir model geliştirmiştir. Ogden, temelde yansıtmalı özdeşimin hem normal hem de patolojik
olabileceğini dile getirmiştir. Ogden, yansıtmalı
özdeşimin patolojik biçiminin ağır kişilik bozuklukları ve psikozlarda görülebileceğini ve burada
yansıtılan materyalin kendilik tasarımları olduğunu
dile getirmiştir. Nevrozlarda ve sağlıklı bireylerin
gündelik yaşamlarında görülen daha sağlıklı yansıtmalı özdeşimlerin ise yalnızca nesne tasarımlarının yansıtılması şeklinde olduğunu belirtmiştir
(Ogden 1979; Ogden 1982). Ogden’in yansıtmalı
özdeşim modelinde yansıtmalı özdeşim, birbirini
izleyen üç aşamada anlatılmaktadır. Bunlar sırasıyla yansıtma, kişiler arası etkileşim ve yansıtmanın yeniden içselleştirilmesidir.