İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - psikolog

Sayfa: 1 ... 217 218 [219] 220 221 ... 273
3271
Sevgili babacığım,

Sana bu mektubu çok uzaktan yazıyorum şimdi diyeceksin ki ne uzağı buradasın diye ama bedenlerimiz burada ama birbirimize şimdiye kadar ne kadar mesafede uzaktık düşündün mü bunu belki de diyeceksin bu mektup nerden icap etti niye yazdın çok saçma bulacaksın biliyorum ama işte bu kadar uzağız birbirimize baba gerçek bu işte. Sana bu mektubu yazmamın sebebi seninle benle ilgili çok önemli bir şeyi sana söyleyecek olmamdır. Duyduğunda belki benden nefret edeceksin hatta belki de evlatlıktan red edeceksin ama biliyorum ki bu mektubu sonuna kadar okuyup bana hak vermeyeceksin ama en azından beni biraz da olsa anlayacaksın mektup yazmamın diğer bir sebebi de bu çünkü yüzyüze olsak beni sonuna kadar dinlemeyip kestirip atacaksın. Baba benim durumun dışarıda gözüktüğü kadar iyi değil yani iç dünyam çok karmaşık diyeceksin neyin eksik maddi olarak belki de eksiğim yok ama içim kan ağlıyor sana direk yazacağım baba bunu ben eşcinselim evet şu anda yüzün nasıl oldu tahmin edebiliyorum

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=431.0  tıklayınız

3272
MERHABA SAYGIDEĞER HOCAM,

O KADAR İNANILMAZ BİR SÜREÇ YAŞADIM VE YAŞAMAKTAYIM Kİ NERESİNDEN BAŞLAYACAĞIMI NEYİ HANGİ SIRAYLA ANLATACAĞIMI BİLEMİYORUM. AMA ŞUNU ÇOK İYİ BİLİYORUM Kİ BEN ARTIK ESKİ BEN DEĞİLİM.
ÖNCELİKLE BU DURUMDAN NASIL KURTULMA KARARI ALDIM BUNDAN BAHSEDEYİM. BU TÜRLÜ İLİŞKİLER BANA HEP CAZİP GELDİ. BİR TÜRLÜ GÜÇ ARAYIŞI ASLINDA BU. ZAMAN ZAMAN AİLEME KIZDIM YAPTIM ZAMAN ZAMAN KENDİME HAKİM OLAMADIM YAPTIM AMA YANLIŞ OLAN BİR ŞEYLER VARDI BU GİDİŞATTA. DOĞAMA AYKIRI DAVRANIYORDUM ÇÜNKÜ. BUNU FARKETMEM 20 Lİ YAŞLARLA BİRLİKTE DAHA DA BELİRGİN OLDU. (KÜÇÜKLÜĞÜMLE İLGİLİ ANILARIMI SİZİNLE SEANSTA UZUN UZUN PAYLAŞMIŞTIM ) GERÇEKTEN DE DOĞAMA AYKIRI BİR DURUM VARDI ORTADA VE BEN ASLA VE ASLA BU ŞEKİLDE DEVAM EDEMEZDİM.ÇÜNKÜ BÖYLESİ HAYAT TARZI BEN DEĞİLDİM. ŞİMDİLERDE ANLIYORUM Kİ BU BİR HAYAL ALEMİ, SAHTE DÜNYA...
BU HAYAT TARZINI BENİMSEYEMEMİŞ OLMAK VE BU DURUMU İÇİME SİNDİREMEMEK BENİ BU DURUMDAN KURTULMAYA İTEN EN ÖNEMLİ GÜÇ OLDU VE TESADÜFEN SİZ SAYGIDEĞER HOCAMI GÖRDÜM NETTE. ACABA OLUR MU DEDİM. ZATEN ÖZELLİKLE DE 2010-2011 SENESİ BU RAHATSIZLIKTAN KURTULMAK İÇİN EN ÇOK MÜCADELE VERDİĞİM SENELERDİ. VE SİZİNLE TANIŞMAYA SİZE ULAŞMAYA ÇALIŞTIM NİTEKİM NETTEN SİZE ULAŞIP TELEFONLA GÖRÜŞTÜM. DAHA İLK TELEFON GÖRÜŞMESİNDE KENDİMİ O KADAR MUTLU HİSSETTİM Kİ. SESİNİZ BANA UMUT OLDU.SİZİNLE TELEFONDA GÖRÜŞTÜKTEN SONRA DA İLİŞKİLERİM OLDU BU İŞİN SADECE TELEFONLA ÇÜZÜLEMEYECEĞİNİ ANLADIM VE BİR ŞEKİLDE İSTANBULA GİTMELİYDİM. UZUN BİR BEKLEYİŞİN ARDINDAN İSTANBULA GELDİM. BU ARADA SİZİNLE 2010 YILININ KASIM AYIYDI GALİBA TAM HATIRLAYAMIYORUM TARİHİ O ZAMAN İLK DEFA GÖRÜŞMÜŞTÜK İSTANBULA GELENE KADAR TELEFON GÖRÜŞMELERİMİZİ SÜRDÜRDÜK.ÖZELLİKLE DE 2011 YILININ NİSAN-MAYIS AYLARI GİBİ İLİŞKİ YAŞAMA İSTEĞİMDE CİDDİ DÜŞÜŞ OLDU Kİ ZATEN NİSANDAN SONRA İSTANBULA GELENE KADAR 2 İLİŞKİ YAŞAMIŞTIM. BU BENİM İÇİN NEREDEYSE MUCİZE GİBİYDİ VE SADECE TELEFONLA GÖRÜŞMELERİMİZ SONUCU ELDE ETTİĞİMİZ MUCİZE. NEYSE HOCAM İSTANBULA BİR ŞEKİLDE HEM ARKADAŞ ZİYARETİ HEM DE ASIL AMACIM OLAN SİZİNLE GÖRÜŞMEK MAKSADIYLA GELDİM. İLK SEANSTA SİZE KENDİMİ ANLATTIĞIMDA O KADAR FARKLI HİSSETTİM Kİ HAYATIMDA İLK DEFA BİR İNSANA BU SIRRIMI AÇIKLAMIŞ OLUYORDUM ASLINDA BİR NEVİ YÜKÜMÜ PAYLAŞMIŞ OLUYORDUM. O KADAR RAHATLATICIYDI Kİ BELKİ DE BU YÜZDEN ETKİSİ UZUN SOLUKLU OLDU İNŞALLAH. SİZİNLE GÖRÜŞTÜKTEN SONRA MALUM ARKADAŞIMIN DA BU DURUMDA OLDUĞUNU ÖĞRENDİM VE KENDİSİYLE VE ARKADAŞIYLA BİRLİKTE MALUM BAR DENEYİMİM OLDU. O KADAR YALAN SAHTE VE ALDATICI GELDİ Kİ BANA O GECE ANLATAMAM.. İNSANLAR SANKİ ZİHİNLERİ UYUŞTURULMUŞ GİBİLERDİ. TEK YAPABİLDİĞİM BİR KÖŞEDE SESSİZCE OTURMAK OLMUŞTU. İŞTE O AN BİR KERE DAHA ANLAMIŞTIM Kİ BU HAYAT TARZI BEN DEĞİLDİM BÖYLESİ BİR YAŞAM BANA AİT OLAMAZDI. BU GERÇEĞİ GÖRMEM AÇISINDAN O BARA GİTMİŞ OLMAM BİR BAKIMA İYİ OLDU BANA.BAR DENEYİMİMDE ÖZETLE SAHTE HAYATLARI UYUŞTURULMUŞ ZİHİNLERİ VE AŞK ADI ALTINDA GÜÇ ARAYIŞLARI VE SIĞINMALARI GÖRMÜŞ OLDUM.
2. SEANSIMIZDA KAFAMDA BAZI ŞEYLER YERLİ YERİNE TAM OTURMASA DA EN AZINDAN YOLUMUN ARTIK DOĞRU YOL OLDUĞUNU ANLAMAYA BAŞLAMIŞTIM. HATTA O GÜN METROBÜSE BİNDİĞİMDE NE KADAR DOĞRU BİR İŞ YAPTIM DEDİM KENDİ KENDİME. ÇÜNKÜ BANA GÖRE BU BİR PSİKOLOJİK RAHATSIZLIKTI, SAPKINLIKTI VE DE DÜZELTİLMESİ GEREKİYORDU VE BUNUN İÇİN UZUN ZAMANDAN SONRA BİR ŞEYLER YAPMIŞ OLMAK RAHATLATMIŞTI BENİ. İSTANBULDAN AYRILDIĞIM GÜN İTİBARİYLE BENDE ARTIK BAZI ŞEYLERİN DEĞİŞTİĞİNİ HİSSEDER OLDUM EVET TUHAF AMA 2 SEANSTA (Kİ YETERLİ OLMADIĞINI BİLİYORUM DAHA FAZLA GÖRÜŞMEK İSTİYORUM SİZİNLE) KENDİMDE BÜYÜK DEĞİŞİKLİKLER HİSSETTİM. BUNUN EN BELİRGİNLERİNDEN BİR TANESİ ARTIK HERHANGİ BİR SİTEYE GİRİP DE ARAYIŞ İÇERİSİNE GİRMİYORUM. İSTANBULDAN SONRA İZMİRE GİTTİM ARKADAŞ ZİYARETİNE. GÜZEL BİR TATİLİN ARDINDAN TEKRAR MERSİN'E DÖNDÜM. DÖNDÜĞÜM GÜNDEN SONRASINI İLERLEYEN GÜNLERDE DİLE GETİRECEĞİM HOCAM. ÇÜNKÜ ESAS DEĞİŞİMLER O ZAMANDAN SONRA OLDU. ŞİMDİLİK HOŞÇAKALIN İYİ AKŞAMLAR..

07 Şubat 2012

3274
Medya / Lut Kavmi ve Eşcinsellik
« : 06 Şubat 2012, 01:16:18 öö »
İlahiyatçı-Yazar İhsan Eliaçık çok konuşulacak bir söyleşi yaptı.

İşte o söyleşiden eşcinsellikle ilgili olan bölüm

Eşcinsellik meselesine gelirsek, sadece lût kavminin helak edilmesi ile ilgili ayetlerde eşcinsellik meselesi ile karşılaşıyoruz. Ve burada eşcinsellik yoldan çıkma vs... gibi ibareler kullanılıyor. Siz aynı düşüncedemisiniz?

Lût kavminde eşcinsel ilişki kavmin zenginlikte ileri gelenlerinin bir davranışı olarak görülür. Bu ayetler eşcinselleri değil, eşcinsellerle ilişkiye girmek isteyenleri eleştiriyor. Misafirlerle ilişkiye girmek isteyenleri eleştiriyor. Tecavüz edeni eleştiriyor, tecavüz edilmek isteneni değil. Bu kavmin zenginlikte ileri gelenlerinin davranışıdır demiştik. İçki, kumar, eşcinsellik hep bu zümrelerin davranışları olarak görülür. Zenginlerde bu heves vardır. Çünkü eşcinsel ilişki yüksek derecede bir haz dışında bir şey vermez. Kadınla ilişkiye girersen evlenmek zorunda kalabilirsin, çocuğun olur sorumluluk almak zorunda kalırsın. Eşcinsel ilişkide böyle değildir. sadece anlık haz vardır. İnsanlar bu sorumlulukları almamak için kadınları bırakıp erkeklere gidiyorlar. Bunun için eşcinselliği uygun bulmuyorum.

3275
   Hangisi daha kötü acaba? babası olduğu halde baba diyememek mi? yoksa babası olmasa dahi tüm kalbiyle baba diyebilmek mi?
             Baba sen Allahın ailedeki halifesi; sen şefkatinle ve celalinle Allahın bir nefesi..baba al beni kollarına sımsacak bi sarıl nolur..oğlum de yavrum de öp bir kere ..dudağının sıcaklığını yanağımda hissedebileyim nolur..çok mu şey istiyorum senden baba?..çok şey mi istiyorum ha??  yeter artık bari buna cevap ver..çok mu zor şey istiyorum ha??.hadi cevap ver..ama bi dakka doğru ya sen benim bu  soruyu loş bir internet kafe köşesinde sezen aksu dinlerken ve göz yaşlarım yanaklarımı ıslatırken kalbimde hissettiğim tonlarca ağırlıkla yazdığımı bilmiyorsun ki.. olsun babam değil misin? hissedersin belki..kalpler bir olduktan sonra mesafelerin ne önemi var?.aslında sende istiyorsun gönülden bir oğlum demeyi biliyorum en azından hissediyorum..bu nasıl bi hikaye böyle Allahım..hayır bu hikaye değil gerçeğin ta kendisi...
              Baba seni mi arıyorum ben erkeklerde?..beni tüm kötülerden koruyabilecek, sevebilecek karşılık beklemeden, sahip çıkacak bana..güçlü endamlı bir erkek..baba bana sahip çık yoksa gidiyorum baba..kafayı yememek için harcadığım enerjiyle tükeniyorum baba..nolur çok şey mi istiyorum senden..çok mu pahalı istediğim şey?..bir günde aşağılama annemi hakaret hatta küfür etme ona..çok mu şey istiyorum baba?..o benim annem canımdan çok sevdiğim annem...O kalbinde zerre kadar kötülük beslemeyen, saf, temiz ..niye yaptın baba? niye ezdin onu?..dedemin ninemin amcalarımın halalarımın onu ezmesi, bitirmesi yetersiz mi geldi sana?..
             Korkuyorum anneciğim.. sana tekrar aşık olmaktan..sana tekrar bağlanmaktan..sana bi sillede ben vuruyorum biliyorum..belkide en ağırı bu..geceleri uyuyamadığını..sıkıntıdan dudağının uçukladığını.. kabuslar gördüğünü biliyorum.. hemde çok iyi biliyorum anneciğim; çünkü bende aynısını yaşıyorum..evet geçen gecemiydi nefesim kesilmiş avazım çıktığı kadar inlemiştim.. bırakma beni annee bırakma affet beni nolur..nefes alamıyorum annne..seni kim bu hale getirdi? anne..kalbim buna dayanmıyor artık anne..bu dünyada gün yüzü göremedin Allah ahiretini güzel etsin başka ne diim anne..olmaz tekrar bağlanamayız birbirimize..korkuyorum anne..beni tekrar babamdan uzaklaştırmandan..ah be anne neden yaptın bunu?..ne kadar kötü bir adam olsada o benim babamdı..neden ayırdın  bizi annem..neden yetim bıraktın beni..ya baba sen neden öksüz bıraktın beni..neden beni hayattayken anasız babasız bıraktınız? neden? neden? neden?


http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=922.0  tıklayınız

3276
Dengeleri tutturmak bu kadar mı zor, bazen içimden sayfalarca yazmak, çalışmak, başka şeyler yapmak gelirken, bazen de bütün gün, günler ya da hiçbir şey yapmadan öyle oturmak, pencere kenarından dışarıyı izlemek geliyor. Ama bu terapi yolculuğuna çıktıysam eğer, bunun sorumluluğunu almam gerektiğini düşünerek oturdum yine bilgisayarın başına.
 Hayat çok değişik gibi bu aralar benim için. Gittikçe derinleşiyor anlamlar, oyunlar gerek benim oynadığım, gerek etrafımdakilerin oynadığı çeşitleniyor çeşitleniyor, ben bunlardan anlamlar çıkarıyorum. En son seansımda ailemle ilgili birçok şey döküldü. İçimde bir ses var, onların hep kötü olduğunu söylüyor, ama bir ses de iyki bir ailem var diyor. Etrafımdaki ailelere bakınca, o kadar sarılıyorum ki aileme. Onlar yaptıkları hatalarla, yanlışlarla, eksik sevgileriyle, cahillikleriyle, her şeye rağmen beni seviyorlar, ben de onları seviyorum, hayatta kalan, taptığım erkek olan babamı, hiç anlaşamadığım, ama yine de sevdiğim ağbimi, ölmüş annemi hepsini seviyorum. Evet bu gerçek değişmiyor. Onlarla ilgili öğrendiğim şey, aslında hayatta biraz da olsa farkındalık sahibi olmayan her insanın yaptığı gibi oyun oynadıklarıymış. Bir sürü insan kendisini bir şeylere inandırmış, inanmak istemiş, rol yaptıkça yapıyorlar. Birbirlerinin arkalarında konuşmalar, hadi oğlum tükür babana, kavga ettiklerinde hadi kızım söyle kim haklı diyerek oyunlarına beni de almak istemişler, ben de saf çocuk tabii ki bir güzel kanmışım bunlara. Ama şimdi, ailemin düştüğü yanılgıya düşmek istemediğim için çabalıyorum. Gerçekliklerle bir ilişki yaşamak, gerçekliklerle bir hayat yaşamak istiyorum. Bunu tamamen gerçekleştirebileceğimi pek düşünmüyorum, illa ki bende oyunumu oynayacağım bazı anlarda, ama en azında bunu hayatıma yaymayacağımı düşünüyorum. Aile dostumuza yaptığımız ziyarette fark ettim ki, benim fikirlerime önem veriliyor artık, birlikte oyun oynadık tavla oynadık. İçimde bir erkek çocuğu var zaten o belli ediyor kendini, eve geç gelişim, babamın gülerek bu çocuk kime çekti bilmiyorum, ağbisi 8de eve girerdi demesi beni nedendir bilmiyorum mutlu ediyor. Bizim kız da saftır biraz çabuk kanar imajından kurtulmak istiyorum çünkü artık. İşte burada yine oklar ailemi gösteriyor. Fazla akıllı olmamı istemediler, ve sonra yaptıkları eserden beni sorumlu tuttular. Bizimkilerin öğreneceği çok şey var aslında. Ama yaşları da ilerlediği için bazı şeyleri öğretmek zor. İşin ilginç yanı hayatta bazı insanlardan çok övgü dolu sözler duydum, ailemden duyamadım ama bunları. O saçma düşünce mi var acaba akıllarında ‘aman şımartmayalım çocuğu’?. Bazen diyorlar ki bana anne olduğunda anlarsın, hep de bunu söylerler zaten, doğumda mı öğretiyorlar nerede öğretiyorlarsa bu anne babalara. Tuhaf bir çelişki yani bu, çocuğu güçlü yapmak istiyorlar, ama bir yandan da öğretmiyorlar çoğu şeyi, sonra da bizim çocuk bilmez öyle şeyler, ya da oğlan bilsin kız bilmesin otursun derler.
 Yaz tatillerinde babama yalvarırdım tatile gidelim diye, o bizi dedemlerin yanına falan götürürdü ve ben bu yüzden onları hiç sevmedim, babamı benden çalarlardı çünkü, babamda hala anne ve babasından kopamadığı için onlara boyun eğerdi. Babam hep kendinden aşağıdakileri düşün, dağda çobanlık yapan, tarlada çalışan insanları düşün derdi, daha da sinirlendirdim. Ama şimdi babamın bana öğrettiği b taktiği uygulayınca ailemin değerini anlıyorum. Ailemden utanılacak bir şey görmedim. Ben ailemi anlatabilirim birine çok rahat. Ve özellikle de bundan sonra hayatıma girecek bir insana. Onlar da beni anlatırlar rahatlıkla buna eminim. Hayatımda her şey yolunda mükemmel gidecek gibi boş bir hayalim vardı. Ama 13 kasım 2004 günü yaşadığım o kaza bana her şeyi öyle ağır bir şekilde öğretti ki, şimdi idrak ediyorum bunları. Beni kusurlu yaptı bu günden sonra hayat. Vücudumda ameliyat izleri, bir kısmı hissetmeyen bir bacağım var, hızlı koşamıyorum ve uzun bir süre topallık ne demekmiş bunu yaşadım. Bir sürü şeyi bana yaşattı. Herkes ne de iyi toparlandı ne güçlü kızmış diye düşünürken, kimse bir gün de nasılsın demedi bana, beni iyi görmek istiyorlardı gözlerinde. Bu kusurlar beni bazı anlarda güçlü yapıyor, bazı anlarda ise yerin dibine batırıyor. Bilmiyorum bunları nasıl dengeleyeceğim. Bazen küllerimden doğacağım, doğuyorum diyorum, bazen de sen zaten güçsüzdün, iyice güçsüzleşiyorsun, işte herkes gibi oynayan sıradan bir hayata sahip olacaksın diyorum. Hangisi benim, hangisi benim düşüncelerim o kadar çok ikilemdeyim ki. İnanmak istediğim ilki yani güçlü olanı. Ama yaptığım ufacık hatalar, dikkatsizlikler bu sürecimi baltalıyor. Yapacağım staja karar veremiyorum, kendi narsistliğimi başkasında görünce bir arada bile olmak istemiyorum. Bir şeyler oluyor hayatımda, değişimin oranı da çok yüksek, ama bir şeyler de bir o kadar eksik. Zihnim sürekli dolu, düşünceler sürekli kafamda uçuşuyorlar.
 Aileme bağlanmamda onlara karşı güçlü durmam bana yardımcı oluyor. Onlar artık benim evden gideceğimi, duygusal olarak da kopmaya başladığımı, benim de bir hayatım olacağını görüyorlar yavaş da olsa. Evet hep burnumun dikine gittim, hiç de pişman değilim, akrabalarım kalsa da babamın parasını yiyip özel üniversiteye gideceğime evlenseydim çocuk doğursaydım daha iyiydi, ağbim de beni evde oturan Sıdıka gibi bir kız yapmaya başladı, ama ben oldum bir özgür kız (ya da ona yakın bir şey, geziyor, bir yerlere gidiyor sürekli, birileri ile tanışıyor). Zerre kadar pişmanlık duymuyorum. Çünkü biliyorum ki, bu bana hep destek olacağını söyleyen sevgili ailem, ben onların istediklerini yaptığımda yenilgiye uğradığımda beni sorumlu tutacaklar, çocukken de böyle yapıyorlardı. E onlar değişmeyeceğine göre demek ki benim taktiğimi değiştirmem lazımmış. Bunlardan dolayı da beni evden çıkaran herkesten pek haz etmiyorlar, psikoloğum başta olmak üzere. Ama görüyorlar ki bu kız hiç laf dinlemiyor artık, yine burnunun dikine gidiyor. Ben hep böyle bir hayat hayal ediyordum ama, yani ailemin istediğine göre yaşamak değil, kendi isteğime göre yaşamak. Bu tabii ki şu demek değil, siz bana karışamazsını, istediğimi yaparım. Bu da aileye inat olsun diye yapılan fevri bir şeylerin bütünü. Ama bazen gemileri yakıp, ailemle çatışmayı göze alıp, çatır çatır çatışıp bildiğimi yapmanın doğru olduğunu gördüm. Hayatımda ilk defa bir gazeteci ile aynı masada oturdum, fikirlerime danışıldı. Hiç alçakgönüllülük yapmayacağım her kula nasip olmaz bu. Masadaki diğer insanlarla tanışmak buluşmak için, liralar bile harcasam fırsat olmazdı. Ve ben bu fırsatı tuttum bırakmadım. Ne olursa olsun dedim artık, o gece beni eve almayacaklarsa da bulurum gidecek bir yer. Benim için o masada oturmak her şeyden önemliydi. Ailemin anlamakta zorlandığı bir şeyler var. Yaşıtım gençlerin çoğunun yaptığı gibi barlarda, gece kulüplerinde zil zurna sarhoş olup eğlenmektense, ben başka şeyler yapmayı tercih ediyorum, artık daha dürüstüm onlara karşı, ama yine de geç kaldın, bu saate kadar görüşme mi olur cümlelerini söylemekten kendilerini vazgeçiremiyorlar. Ne gerek var ki onlara göre, atayım kapağı bir özel okula, ya da devlet okuluna işte bu kadar. Bugün misafirliğe gittiğimiz evde bilerek eşcinsellik konusunu açtım, sahilde iş yapan travestiler konuşuluyordu, ben de fırsat bu fırsat dedim, söyledim bir şeyler. Herkes vah vah tüh tüh dedi. Ve orada kestiler cümlelerini. Cesaretim fazla ise bu suç mu peki. Evine gittiğimiz adam yan kaldırımdan giderken laf atılan kızı korumak için arabadaki adamı dövüyor, ve bıçak bile çekiliyorsa ona bu anormal bir durum mu? Her şeye bu kadar susulmalı mı? Veya şimdiye kadar bunu yapan ailem halinden ne kadar memnun, düşündüler mi bunu hiç. Aksine genelde sızlanıyorlar, ağızlarında çok şükrü kelimesi var, ama zihinlerinde sızlanma var. O zaman hayatta seçim yapmak önemli. Ya ben, benim gibi insanlar gibi terapiye gelip, her şeyinizi döker dibe batar sonra suyun üstüne çıkarsınız, ya da ailemim yaptığı gibi yapar olduğunuz yerde sayarsınız. Arada başka modeller de olabilir tabi.
 İşte tek başına olmanın hikayesi burada başlıyormuş aslında benim için. Ama biliyorum ki ne olursa olsun benim yanımda olan bir ailem var. Başıma ne gelirse gelsin, bana sırt dönmeyecekler, hayatta en çok istediğim şey kimseye muhtaç olmamak, ama bu bir gün olursa da biliyorum ki dayanacağım bir ailem var. Aile şerefi filmindeki kadar şerefli bir aile değiliz belki, ama belki bu yolda emekleyen bir çocuk gibi bir aileyiz. Hayat boyu sürecek belki de bunu öğrenmek, belki öğrenemeden öleceğiz, bilmiyorum, ama ben hayatta olduğum sürece bir şeyleri daha iyi yapmak için çabalamaya devam edeceğim. Hayat yoruyor, ama yorulmadan olmuyormuş. Çocuk kalınmıyor, yaş büyüyor, hayat devam ediyor.

3277
          Hangisi daha kötü acaba? babası olduğu halde baba diyememek mi? yoksa babası olmasa dahi tüm kalbiyle baba diyebilmek mi?
             Baba sen Allahın ailedeki halifesi; sen şefkatinle ve celalinle Allahın bir nefesi..baba al beni kollarına sımsacak bi sarıl nolur..oğlum de yavrum de öp bir kere ..dudağının sıcaklığını yanağımda hissedebileyim nolur..çok mu şey istiyorum senden baba?..çok şey mi istiyorum ha??  yeter artık bari buna cevap ver..çok mu zor şey istiyorum ha??.hadi cevap ver..ama bi dakka doğru ya sen benim bu  soruyu loş bir internet kafe köşesinde sezen aksu dinlerken ve göz yaşlarım yanaklarımı ıslatırken kalbimde hissettiğim tonlarca ağırlıkla yazdığımı bilmiyorsun ki.. olsun babam değil misin? hissedersin belki..kalpler bir olduktan sonra mesafelerin ne önemi var?.aslında sende istiyorsun gönülden bir oğlum demeyi biliyorum en azından hissediyorum..bu nasıl bi hikaye böyle Allahım..hayır bu hikaye değil gerçeğin ta kendisi...
              Baba seni mi arıyorum ben erkeklerde?..beni tüm kötülerden koruyabilecek, sevebilecek karşılık beklemeden, sahip çıkacak bana..güçlü endamlı bir erkek..baba bana sahip çık yoksa gidiyorum baba..kafayı yememek için harcadığım enerjiyle tükeniyorum baba..nolur çok şey mi istiyorum senden..çok mu pahalı istediğim şey?..bir günde aşağılama annemi hakaret hatta küfür etme ona..çok mu şey istiyorum baba?..o benim annem canımdan çok sevdiğim annem...O kalbinde zerre kadar kötülük beslemeyen, saf, temiz ..niye yaptın baba? niye ezdin onu?..dedemin ninemin amcalarımın halalarımın onu ezmesi, bitirmesi yetersiz mi geldi sana?..
             Korkuyorum anneciğim.. sana tekrar aşık olmaktan..sana tekrar bağlanmaktan..sana bi sillede ben vuruyorum biliyorum..belkide en ağırı bu..geceleri uyuyamadığını..sıkıntıdan dudağının uçukladığını.. kabuslar gördüğünü biliyorum.. hemde çok iyi biliyorum anneciğim; çünkü bende aynısını yaşıyorum..evet geçen gecemiydi nefesim kesilmiş avazım çıktığı kadar inlemiştim.. bırakma beni annee bırakma affet beni nolur..nefes alamıyorum annne..seni kim bu hale getirdi? anne..kalbim buna dayanmıyor artık anne..bu dünyada gün yüzü göremedin Allah ahiretini güzel etsin başka ne diim anne..olmaz tekrar bağlanamayız birbirimize..korkuyorum anne..beni tekrar babamdan uzaklaştırmandan..ah be anne neden yaptın bunu?..ne kadar kötü bir adam olsada o benim babamdı..neden ayırdın  bizi annem..neden yetim bıraktın beni..ya baba sen neden öksüz bıraktın beni..neden beni hayattayken anasız babasız bıraktınız? neden? neden? neden?


mert-0990@hotmail.com

3278
Medya / EŞCİNSEL KUŞATMA
« : 25 Ocak 2012, 08:59:51 öö »
İddia edilen tez nedir? Eşcinsellik bir hastalık, bir sapma ve hatta insiyatif kullanılarak yapılan bir tercih değildir. Peki ya nedir? Cinsel yönelimdir. Yani birey bu özelliğini doğuştan getirmiştir. Bu yüzden onun bu "yönelimine" karışmak bir insan hakları ihlalidir.

 
“Eşcinsel Olmayanların musluğu kapatmaya gücü yetmez ise,
bir müddet sonra ıslak olmaya alışacaklardır”
After The Ball  adlı kitaptan
 
Son yıllarda cinsel kimliğin özgürce yaşanabilmesine ilişkin yaygın bir propaganda yapıldığını gözlemliyoruz. Bu propagandanın hukuk, siyaset, bilim, ekonomi, STK, sanat ve medya bileşenleri var. Dolayısıyla uzun vadeli ciddi bir ifsad planıyla karşı karşıyayız.
İddia edilen tez nedir? Eşcinsellik bir hastalık, bir sapma ve hatta insiyatif kullanılarak yapılan bir tercih değildir. Peki ya nedir? Cinsel yönelimdir. Yani birey bu özelliğini doğuştan getirmiştir. Bu yüzden onun bu “yönelimine” karışmak bir insan hakları ihlalidir. O zaman ne yapılmalıdır? Bu hak ihlalini önleyici siyasi ve hukuki düzenlemeler getirilmeli, STK’lar işe koşulmalı, eşcinsel organizasyonlar ekonomik olarak desteklenmeli, bilimsel sempozyumlar düzenlenmeli, film ve diziler içine eşcinsel rol modelleri yerleştirilmeli ve böylelikle halkımız bilinçlendirilmelidir(!)
Konu zaten son günlerde tamamen magazinel bir formatta, “ajitatif” “dramatik” bir dille toplumun gündeminde tutulmaya çalışılıyordu.  Bu tutumun son örneğini “eşcinsel hakem” tartışmalarında görmüştük. Şimdi ise Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Aliye Kavaf, “eşcinsellik tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır” dediği için linç edilmek isteniyor.  Medyanın bu konuda neredeyse kraldan çok kralcı tutumunu nasıl açıklayabiliriz? Olayın manşetlerden inmemesini, bazı gazetelerin bir anket seferberliği başlatmasını, bilim adamlarıyla ropörtajlar yapılmasını vb. nasıl okumalıyız? Bir propaganda ve ajitasyon tufanı içinde gerçekleri ne kadar konuşabiliriz? Evet, hakikat nedir? Eşcinsellik yanlısı hareketlerin arkaplanında ne var? Gerçekten bilimsel bir konuyla mı muhatabız, yoksa bilim kisvesiyle yapılan militan bir saldırıyla mı karşı karşıyayız? Yapılmak istenen nedir? Bu soruların cevabını bulmak için eşcinsellik yanlısı hareketin gelişim seyrine hiç yorumsuz bakmak bile yeterli olacaktır.
***
 “ Homosexualismus kendi cinsinden insanlara karşı şehvet arzusudur. Her ne kadar bazı müellifler insanları bisexuelle addetmişlerse de bu fikir ilmi esaslara dayanmamaktadır. Erginlik çağında kadının erkeğe, erkeğin kadına karşı normal olarak şehvet duymaya başladığı bu devrede bu sapıklar aynı şehveti kendi cinslerine karşı hissederler. Bir kısımları bunun ayıp ve çirkin olduğunu idrak ederler ve bundan uzaklaşmaya çalışırlar, fakat başta psikopatlar olmak üzere bir kısımları bu meyillerini dışa vurmaktan çekinmezler…”
Bu sözler Ord. Prof. Dr. İhsan Şükrü Aksel’in “Psikiyatri” kitabında yer almaktadır. Kitap 1959 yılında basılmış. O yıllarda yayınlanmış psikiyatri ya da psikoloji kitaplarında benzer pek çok ifadeye rastlayabilirsiniz. Ama bu türden ifadeleri bugün bir psikiyatrist ya da bir psikolog kullanmaya kalksa bilim çevreleri tarafından hemen aforoz edilecektir. Peki o tarihten bu yana ne olmuştur?
Eşcinsellik Yanlıları APA’nın Kongresini Basıyor
Eşcinsellik 1973 yılına kadar psikiyatrinin tanı kitabı olan DSM’de bir hastalık olarak tanımlanıyordu. O tarihten sonra DSM’nin diğer versiyonlarında eşcinselliğin bir hastalık olarak tanımlanmasından vazgeçildi. Peki eşcinselliğin hastalık kategorisinden çıkarılması nasıl olmuştu? Bir baskınla. Yanlış okumadınız, eşcinsel aktivistler APA’nın (Amerikan Psikiyatri Birliği) kongresini deyim yerindeyse “basmış” ve üyeleri baskı altında tutarak bir oylama sonucu eşcinselliğin hastalık kategorisinden çıkartılmasını sağlamışlardı (Ülserin oylama ile hastalık olmaktan çıkarıldığını düşünelim, ne kadar bilimsel değil mi?)! Oylamanın sonuçları da ilginçti. 17,905 APA üyesinden 10,555’i oy kullanmıştı ve oy kullananların 5854’ü eşcinselliğin DSM’den silinmesine evet, 3810’u hayır demişti.[1] Yani toplam üyelerin %32’sinin oyuyla eşcinsellik bir hastalık olmaktan çıkarılıyordu. Diğer bir ifadeyle “%32’nin %58’i” el kaldırarak “artık eşcinsellik bundan böyle hastalık değildir” demişti. Oylama devam ederken dışarıda yüzlerce eşcinsel aktivist gösteri yapmaya devam ediyordu. Yaşananlar militan bir hokkabazlıktan başka bir şey değildi.
Eşcinselliğin hastalık kategorisinden çıkarılmasıyla, daha doğrusu bir “oldubitti”ye getirilmesiyle, eşcinsellik yanlısı hareket Amerika’da giderek güç kazandı. 1980’li yıllarda bu konuda çok yönlü propagandif çalışmalar yapıldı. Eşcinsel lobi; bilim, hukuk, siyaset, sinema vb. araçlar üzerinde ciddi bir baskı kuruyordu.
Eşcinselliğin şaibeli bir “oylama” sonucu hastalık olmaktan çıkarıldığı o tarihten bu yana eşcinsellik yanlısı hareketler habire “eşcinselliğin artık bilimsel açıdan hastalık kabul edilmediğini” açıklayıp durdular. Ancak tarih eşcinselliğin bilimsel temellere dayalı olarak değil, “oylama” ile hastalık kategorisinden çıkarıldığını yazmıştı bir kere. Üstelik, psikiyatriyi sürekli kapitalist düzenin aracı olmakla suçlayan eşcinsellik yanlısı hareketler, söz “eşcinselliğin hastalık olup olmadığına” gelince kendilerini resmi psikiyatrinin görüşlerine dayandırma gibi ağır bir çelişkiyi de beraberlerinde taşıyageldiler.
Eşcinsellik yanlısı hareketler hep ajitatif, magazinel ve militan bir dil kullanmayı tercih ettiler. Eşcinselliğin doğuştan getirildiğine dair bir kanıtları olmamasına rağmen bu varsayımlarını, bilimsel bir gerçekmiş gibi savunmayı sürdürdüler. Eşcinselliğin tedavi edilebilir olduğunu gösteren Dr. Robert Spitzer (Columbia Üniversitesi) gibi bilim adamlarının çalışmalarını yine aynı dili kullanarak karalamayı tercih ettiler ya da yok saydılar.[2],[3], [4] Ne var ki, pskiyatrinin iki yüzlü tutumu bir kez daha kendi içinden gelen biri tarafından deşifre ediliyordu.[5],[6] Zira Spitzer, APA’nın kendi resmi belgelerine homoseksüelliğin DSM’den silinmesini sağlayan anahtar kişi olarak geçmişti.[7] Spitzer’in eşcinselliğin bir hastalık olmadığını öne süren çalışmaları ayakta alkışlanırken, eşcinsellerin tedavi edilebileceğini ortaya koyan çalışmalarına ise kuşkuyla yaklaşılıyordu. Gerçi, Spitzer’in o zamanlar bile, eşcinselliğin hastalık olarak adlandırılmasa da normal bir davranış olarak da görülmemesi yönünde bir görüşe sahip olduğu biliniyordu. Ne var ki, gay aktivistlerin militan tutumuna boyun eğmek zorunda kalmıştı.[8]
Dahası, bilimsel çalışmaları baskılayan eşcinsel lobiler “eşcinselliğin hastalık olup olmadığı” gibi bir araştırma konusunu bilimsel çalışma alanından çıkardılar. Bunu tartışmayı yasakladılar. APA (Amerikan Psikiyatri Birliği) 2000 yılında aldığı bir karar ile bireylerin cinsel yönelimlerini terapi ile değiştirmeye çalışmayı etik ihlali olarak açıkladı.[9],[10] Bunun yerine bilim adamlarını mevcut eşcinsel görüşü pekiştiren araştırmalar yapmaya yönelttiler. Her kim bu konuda muhalif bir şeyler söyleyecek olsa alaycı, tahkir edici, tahfif edici baskılara maruz bırakıldı.     
Utanma, Eşcinsellik Hakkında Olabildiğince Sık ve Yüksek Sesle Konuş 
Eşcinsellik gayet “bilimsel” bir yöntemle DSM’den silinmişti. Artık bilimin meşruiyet verici nesnel gücü eşcinsellerin yanındaydı. 1987 yılına gelindiğinde eşcinsellik yanlısı hareketin bir nevi manifestosu sayılabilecek “The Overhauling of Straight America” (Eşcinsel Olmayan Amerika’nın Yeniden Yapılandırılması/Revizyonu) isimli makale Guide dergisinde yayınlandı.[11] Marshall Kirk ve Erastes Pill (asıl adı Hunter Madsen) tarafından kaleme alınan bu makale eşcinselliği yaygınlaştırmak için takip edilecek stratejiyi anlatıyordu. Yazarlar eşcinsel hareketin yaygınlaşması için özenle hazırlanmış 6 aşamalı stratejik bir plan öngörüyorlardı. Ayrıntılarında Türkiye’de yaşananları da anlamamızı kolaylaştıracak bu belgenin sadece anahatlarını aktaralım. Takip edilecek stratejik harita özetle şu şekilde belirlenmişti:
Eşcinseller ve eşcinsellik hakkında olabildiğince sık ve yüksek sesle konuş
Eşcinselleri bir kurban olarak, acınacak bir portre olarak resmet, saldırgan bir tehlike olarak değil.
Koruyucu olarak adil/yasal bir neden bul.
Eşcinselleri iyi/sempatik göster.
Eşcinsellere saldıranları kötü göster
Ekonomik kaynak oluştur/talep et.
Kitapta özellikle gay karakterlerin sinemada ve TV’de (Kabadayı, Güneşi Gördüm, Yabancı Damat, Brokeback Dağı, Milk vb. film ve dizileri hatırlayalım) sıklıkla yer almasının teşvik edilmesi özellikle vurgulanıyor. Marshall Kirk bu kitabı yayınladıktan 2 yıl sonra, Hunter Madsen ile birlikte Amerika’da eşcinselliği yaygınlaştırmak için psikolojik manipülasyonu ve ikna tekniklerini anlatan “After the Ball”ı yayınladı.
Üzgünüz, Sizi Tedavi Edemeyiz! Eğer Israr Ederseniz Suç İşlemiş Sayılacaksınız
Eşcinsel hareket Amerika’da kök saldı. Hukuki ve siyasi destek aldı. McDonald’s gibi ünlü şirketler eşcinsel hareketi teşvik etti, destekledi. Birçok eyalette eşcinsel evlilikler yasallaştı. Avrupa Birliği ülkelerinde de ABD’ye benzer süreçler yaşandı. Öyle ki, bilim çevreleri bu konuda tamamen militan bir tarzda hareket ederek, bu durumundan rahatsız olanların tedavilerini yapmadı. Psikologlar/psikiyatristler “ben bu rahatsızlığımdan kurtulmak istiyorum” diyenlere var olan durumu kabullenmesi öğütlediler (Dr. Nicolosi “Onarım Terapisi” adlı kitabında bu militan tutuma ilişkin açıklamalar yapmaktadır). Eşcinsel lobi Amerika’daki “nefret suçunu” eşcinselleri de kapsayacak şekilde genişletilmesini başarmıştı. Eşcinsellik yanlısı hareketlerin hedeflerinden birisi de okullardı. Okullarda çocuklarda eşcinselliğin öğretilmesi noktasında çok yönlü çalışmalar yapıldı. Eşcinsel lobiler dönemin başkanı Clinton’un açıkladığı bir plan çerçevesinde, ilkokullarda (hatta anaokullarında bile) eşcinsellik propagandası yapmaya başladılar. [12] Amerika “yeniden yapılandırılmıştı” sıra dünyanın diğer ülkelerine gelmişti.
***
Eşcinsellik yanlısı hareket BM de dahil olmak üzere pek çok uluslar arası organizasyonun desteğini almıştır (İlginçtir, neredeyse bütün dünyayı arkasına alan eşcinsel yanlısı örgütler hala bir “dram dili” kullanmaya devam eder). Dünya Bankası başkanı Wolfowitz Türkiye’deki eşcinsellik yanlısı bir örgüte eşcinselliğe ilişkin gençleri ve anne-babaları bilgilendirmesi için iki kez ekonomik hibe yapmıştı.[13] BM Çocuk Fonu UNICEF çocuklara cinselliğin hem karşı cinse hem de kendi cinsine yöneltilebileceği ve bunun da normal bir durum olduğunu belirten bir kitap yayınını finanse etmişti.[14]
AB’ye mi Girmek İstiyorsunuz, O Zaman…
Avrupa Konseyi AB’ye adaylık sürecinde aday ülkelerin yasalarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uyumlu olup olmadığını denetlemektedir. Eşcinsel tercihlere getirilen cezalar bu sözleşmeyle çelişmektedir. Özetle bu belge, eğer bir ülke Avrupa Birliği’ne üye olmak istiyorsa “eşcinsellik yanlısı lobilerin” arzularıyla uyumlu yasaları çıkarmasını zorunlu kılmaktadır.
2005 yılında Kaos GL adlı eşcinsellik yanlısı hareket aynı adla bir dernek kurdu. Ankara Valiliği “Hukuka ve ahlâka aykırı dernek kurulamaz” hükmü gereğince derneğin kapatılması için Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na başvurdu. Savcılık, AB siyasi kriterleri, Katılım Ortaklığı Belgesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni gerekçe göstererek kapatılma istemini reddetti. O tarihten kısa bir süre önce Ankara, ironik bir şekilde, Brüksel’den müzakere tarihi alan hükümetin bu başarısını Kızılay Meydanı’nda kutlamış, AB’ye girecek olmanın coşkusunu yaşamaya başlamıştı.
Sonuç
Bugün eşcinsellik hakkında sağlıklı bir şekilde tartışmak mümkün görünmemektedir. Konu çok uzun zamandır bilimsel/objektif bir zeminde ele alınmamaktadır. Eşcinsellik sürekli olarak “insan hakları”, “ayrımcılık”, “özgürlük” vb. gibi politik enstrümanlar kullanılarak, “çığırtkan” bir uslupla savunulmaya çalışılmaktadır. Birileri çıkıp, farklı bir şeyler söyleyecek olsa “ayrımcılık” yapmakla itham edilerek “suçluluk psikolojisine” itilmeye, bu yolla susturulmaya çalışılmaktadır. Yakında aynı yöntemlerle “pedofili”nin de savunulduğuna; yine bir oylama sonucu “pedofili”nin de hastalık olmaktan çıkarıldığına şahit olursak hiç şaşmamak gerekir. 
Gelgelelim, eşcinsellik üzerinden böylesi fırtınalar koparan, “kelle” isteyen medyamız, bilim adamlarımız söz konusu başörtüsü olunca bir çift kelam etmeyecek, ikna odalarında onların inançlarını sorgulamaya devam edecektir.
 
[1] Sorba, R. (2007), Homosexual Activists Intimidate American Psychiatric Association into Removing Homosexuality from List of Disorders, http://conservativecolloquium.wordpress.com/
Ayrıca bkz. Mendelson, G. (2003)Homosexuality and Psychiatric Nosoiogy, Australian and New Zealand Journal of Psychiatry; 37:678-683

[2] Spitzer, R.L. (2003), Can Some Gay Men and Lesbians Change Their Sexual Orientation? 200 Participants Reporting a Change from Homosexual to Heterosexual Orientation, Archives of Sexual Behavior, Vol. 32, No. 5, October, pp. 403–417
Spitzer 200 eşcinsel kişiyle görüşmüş ve erkeklerin %66’sının, kadınların ise %44’ünün yeniden sağlıklı bir cinsel tercih edindiklerini ortaya koymuştu.
[3] Peer Commentaries on Spitzer (2003), Archives of Sexual Behavior, Vol. 32, No. 5, October , pp. 419–468
[4]Ayrıca eşcinsel eğilimlerin düzeltilebildiğine ilişkin Türkiye’de yapılmış bir çalışma için bkz. Akça, Ö.F. ve ark. (2009), Ergenlikte Kimlik Bocalaması Belirtisi Olarak Görülen Eşcinsel Davranışlar: Olgu Sunumu, Nöropsikiyatri Arşivi 2009; 46: 203-5
[5] Antidepresanların depresyonu iyileştirdiğine dair bilimsel kanıtları sağlayan Irving Kirsch de daha sonra başka araştırmalar yapacak ve “Antidepresanların depresyonu kimyasal olarak iyileştirdiği düpedüz yanlıştır” diyecekti.
[6] 30 yıl APA üyesi olarak çalışan Loren Mosher de “Psikiyatri neredeyse tamamen ilaç şirketleri tarafından satın alındı” diyerek istifa etmişti.
[7] Homosexuality and Sexual Orientation Disturbance: Proposed Change in DSM-II, 6th Printing, APA Document Reference No. 730008
[8] Mayes, R., Horwitz, A.V., (2005) DSM-III and The Revolution in the classification of mental illness, Journal of the History of the Behavioral Sciences, Vol. 41(3), 249–267 Summer
[9] Bkz. Dipnot 3.
[10]Amerikan Psikiyatristler Birliği bu “etik” açıklamayı yaparken, Amerikan Psikologlar Birliği (APA)’nın Etik ofis başkanı Stephen Behnke CIA tarafından psikologların işkencelerde kullanılmasının etik açıdan yanlış olmadığını belirtmişti. APA eşcinselliğinden rahatsız olan bir kişinin tedavi edilmesini etik bulmazken, Amerikan Psikologlar Birliği, psikologların işkencelerde kullanılmasında herhangi bir etik sorun görmüyordu. Ayrıca Amerikan Psikologlar Birliği’nin eşcinsellerin tedavilerini uygun görmediğini ifade eden açıklamaları için bkz. Report of the American Psychological Association Task Force on Appropriate Therapeutic Responsesto Sexual Orientation, APA, Agust 2009

[11] Kirk, M.,Pill, E. (1987), The Overhauling of Straight America, Guide Magazine, November

[12] LaBabera, P.(1999), Private schools are promoting homosexuality to children, Human Events, May 21,
[13] Milliyet Gazetesi, 15 Mart 2007
[14] Hürriyet Gazetesi, 13.05.2002


Mücahit Gültekin
yazar@kadinnews.com

http://www.kadinnews.com/index.php?ctgr_id=180&yazar_view=4623

3279
CİNSEL KİMLİK GELİŞİMİ VE CİNSEL KİMLİK BOZUKLUĞUNDA
PSİKOSOSYAL DEĞİŞKENLER:  GÖZDEN GEÇİRME

Berna ÖZSUNGUR*

ÖZET

Amaç: Son yıllarda çocuklarda ve ergenlerde cinsel kimlik gelişimini ve bozukluklarını anlamaya yönelik hem toplumda hem de bilim dünyasında bir ilgi artışı olmuştur. Çocuklarda karşı cinsiyet ilgi ve davranışlarının düşünüldüğü kadar nadir olmadığı görülmektedir. Bu yazıda çocuklarda cinsel kimlik geli-
şiminin normal özelliklerinin, cinsel kimlik gelişimi ve cinsel rol davranışlarını belirleyen psikososyal
değişkenlerin, cinsel kimlik bozukluğu (CKB) klinik özelliklerinin, tanı karmaşası ve etik sorunların, tedavi açısından yaşanan tartışmaların son araştırmalar ışığında gözden geçirilmesi amaçlanmıştır.
Yöntem: MEDLINE ve Türk Tıp Dizini taranmış, çocuklarda cinsel kimlik gelişimini ve bozukluklarını
araştıran çalışmalar değerlendirilmiştir.  Sonuçlar: Cinsel kimlik gelişiminde psikososyal etkenlerin
önemli rol oynadığı, CKB tanısı konan çocuklarda klinik görünümün ya da prognozun çeşitlilik gösterdi-
ği, eşhastalanım oranlarının yüksek olduğu görülmektedir. Tutarlı ve sürekli bir şekilde karşı cinsiyet
davranışları gösteren bir çocuğa sahip olmak, sıklıkla hem çocuk hem de anne baba için gerginlik kaynağı olmakta ve desteklenmeleri gerekmektedir.  Tartışma:  Çocuklardaki CKB tanısının geçerliği ve
güvenirliği, CKB’nin psikiyatrik bir bozukluk olup olmadığı, CKB tanısı konan çocuklara uygulanan çeşitli tedavi edici yaklaşımlar ile ilgili yoğun tartışmalar yapılmaktadır. Tepkisel değil bilimsel kararlar
almak gerekmektedir. 

Anahtar sözcükler: Cinsel kimlik, cinsel kimlik bozukluğu, çocuk, ergen

SUMMARY: GENDER IDENTITY DEVELOPMENT AND GENDER IDENTITY DISORDER: PSYCHOSOCIAL CHARACTERISTICS
Objective: Over the past several years gender identity development and gender identity disorder (GID)
in children and adolescents have become a center of interest both in the community and psychiatry. It is
estimated that cross-gender interests and behaviors among the children are not as rare as once thought.
The aim of this review is to examine the normal characteristics of gender identity development, the psychosocial factors that influence the gender identity development, and the clinical characteristics, diagnostic difficulties, ethical problems and treatment approaches in GID in the light of recent researches.
Method: The gender identity development and GID literature in the Pubmed and Turkish Medical Index
has been reviewed. Results: Psychosocial factors play an important role in the development of gender
identity. Clinical presentation and prognosis show variations and comorbidity rate is high in GID in children. Having a child who has strong and persistent cross-gender behaviors is usually very stressful both
for the child and the parents and they have to be supported. Discussion:  There is an ongoing discussion about the diagnostic validity and reliability of GID in children, whether it is a psychiatric disorder
or not, and which therapeutic approach is appropriate for children and adolescents. It is essential to take
scientific decisions rather than reactive ones.

Key words: Gender identity, gender identity disorder, child, adolescen

http://www.cogepder.org.tr/images/dosya/163_174.pdf tıklayınız

3280
S, 17 yaşında, erkek, lise 3 ö¤rencisi, Ege’de bir sahil kasa-
basında yaşıyor. Klini¤imize eşcinsel davranışlar ve bu davra-
nışlarından kurtulmak iste¤i ile başvurdu. Ayrıca kendisinin bu
konuda herhangi bir şikayeti olmamakla birlikte ablas›ndan al›-
nan hikayede çok yalan söyledi¤i, kimseye güvenmedi¤i, kendi
kararlar›n› veremedi¤i, özellikle annesinin davran›fl ve düflün-
celerini taklit etti¤i ö¤renildi.
Özgeçmifl
S, Ankara’da do¤mufl, on yafl›na kadar Ankara’da annesi ve
iki ablas›yla yaflam›fl. Babas› Ege’de bir sahil kasabas›nda tek-
ne iflletiyor, k›fllar› Ankara’ya geliyormufl. Baban›n evlili¤in ba-
fl›ndan beri olan, halen de süren evlilik d›fl› iliflkileri varm›fl. Bu
durumdan tüm aile haberdarm›fl. Baba bazen sevgililerini eve
getirir, zaman zaman da S’ye sevgililerinden söz edermifl.
S istenen bir bebekmifl ve cinsiyet tercihi yap›lmam›fl. Geli-
flim basamaklar›n› zaman›nda tamamlam›fl. Serbest yetifltirilen
bir çocukmufl. Dört-befl yafllar›nda iken bir kez on alt› yafl›nda-
ki bir erkek komflusu taraf›ndan tecavüze u¤ram›fl. O dönemler-
de çok a¤lad›¤›n›, tecavüz eden kifliyi gördü¤ünde kendini çok
kötü hissetti¤ini, bir süre gece uykular›n›n bozuldu¤unu, tüm er-
keklerden ve erkeklikle ilgili tüm etkinliklerden (futbol gibi) nef-
ret etmeye bafllad›¤›n› an›ms›yor. Halen futbolu sevememesinin
nedeninin bu olay oldu¤unu düflünüyor. Bu olay ailesi taraf›n-
dan ö¤renilmifl, ortaya ç›kt›ktan sonra üstü kapanm›fl ve yinele-
memifl. S, Küçük yafllarda yaflanan bir olay oldu¤u için ayr›nt›-
lar› çok iyi hat›rlayamad›¤›n› belirtti.

3281
Giriş
Cinsel kimli¤in çocuklarda 3-4 yaşlarında oluşmaya başladığı,
ikincil cinsiyet özelliklerinin belirginleşmesiyle ergenlik yılla-
nda tamamlandığı varsayılmaktadır. Cinsel kimlik bozuklu¤u ise
bireyin karşı cinsiyete karşı güçlü bir özdeşim kurması olarak ta-
nımlamaktadır. Cinsel kimlik bozuklu¤u olan bireyler kendi cinsiye-
ne ilişkin sürekli rahatsızlık duymakta, karşı cinse ait aktivite ve
özelliklerden hoşlanmaktadırlar (2). Bu bireyler ergenlik ve eriş-
kinlik döneminde bu belirtilere ek olarak eşcinsel düşünce ve ak-
tiviteler de gösterebilmektedirler (3). Hem cinsel kimlik bozuklu-
¤u, hem de eşcinsel davranışların etiyolojisinde çocukluk çağın-
da anne-baba ile ilişki örüntüsünün etkili oldu¤u, ayrıca ergenlik-
te, kimlik bunalımı ve cinsel kimlik sorunları yaşayanlarda eşcin-
sel eğilimlerin görülebileceği belirtilmektedir (4). Ancak ergenlik-
te eşcinsel davranışlarla başvuranların bir bölümünde eşcinsel
tercihten çok, kimlik bocalamasının bir parçası olarak cinsel
alanlarda yaşanan karmaşa bu durumun nedeni olabilmektedir.
Bu yazıda kliniğimize eşcinsel yaşantıları nedeniyle başvu-
ran, cinsel kimlik bocalaması yaşadığı düşünülen bir ergenin iz-
leminde cinsel kimliğini geliştirmesi ve eşcinsel yaşantılardan
uzaklaşma süreci tartışılacaktır.

3282
Homosexual Acts as a Sign of Gender Identity Confusion in Adolescence: A Case Report

The gender identity is assumed to be completed by development of the
secondary sex characteristics in adolescence. However, in the progress of
gender identity formation, biological characteristics, family dynamics, and envi-
ronmental factors may interfere with development of the child and problems with
gender identity formation may arise. Related to this condition, these individuals
may experience confusion about their gender identity, feel like opposite gender
and engage in homosexual acts in adolescence (1). These youngsters can disp-
lay impulsive and uncontrolled behaviors, and harm themselves by having
unprotected and random homosexual intercourses. Besides, this condition can
be socially disagreeable and may result in comorbid psychiatric disorders. In this
paper, we present an adolescent aged 17, who displayed symptoms of gender
identity confusion, and showed transition from homosexual fantasies and
behaviors to heterosexual orientation during one year of individual
psychotherapy. We discussed the dynamics of this change and the factors that
contribute to the development of homosexual activities in adolescence.
(Archives of Neuropsychiatry 2009; 46: 203-5)
Anahtar kelimeler: Adolescence, homosexuality, gender identity


http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=429.0

3283
Ömer Faruk AKÇA, Bedriye ÖNCÜ*, Emine ZINNUR KILIÇ**, Saynur CANAT*
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı, Ankara
*Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı, Ankara
**Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı, Istanbul, Türkiye

Ergenlikte Kimlik Bocalaması Belirtisi Olarak Görülen
Eşcinsel Davranışlar: Olgu Sunumu

Homosexual Acts as a Sign of Gender Identity Confusion in Adolescence: A Case Report

The gender identity is assumed to be completed by development of the
secondary sex characteristics in adolescence. However, in the progress of
gender identity formation, biological characteristics, family dynamics, and envi-
ronmental factors may interfere with development of the child and problems with
gender identity formation may arise. Related to this condition, these individuals
may experience confusion about their gender identity, feel like opposite gender
and engage in homosexual acts in adolescence (1). These youngsters can disp-
lay impulsive and uncontrolled behaviors, and harm themselves by having
unprotected and random homosexual intercourses. Besides, this condition can
be socially disagreeable and may result in comorbid psychiatric disorders. In this
paper, we present an adolescent aged 17, who displayed symptoms of gender
identity confusion, and showed transition from homosexual fantasies and
behaviors to heterosexual orientation during one year of individual
psychotherapy. We discussed the dynamics of this change and the factors that
contribute to the development of homosexual activities in adolescence.
(Archives of Neuropsychiatry 2009; 46: 203-5)
Anahtar kelimeler: Adolescence, homosexuality, gender identity
Ö ÖZ ZE ET T   
Ergenlik döneminin sonunda ikincil cinsiyet özelliklerinin de belirginleşmesiyle
cinsel kimliğin gelişiminin tamamlandığı varsayılmaktadır. Cinsel kimlik gelişimi
sürecinde çocuğun biyolojik özellikleri, aile dinamikleri ve çevresel etkenlerin
de etkisiyle bazı çocuklarda cinsel kimlik gelişiminde sorunlar ortaya çıkabil-
mektedir. Bu duruma bağlı olarak ergenlik yıllarında cinsel kimli¤i konusunda
karmaşa yaflayan bu çocukların, kendini karşı cins gibi hissetti¤i, bazılarında ise
eşcinsel yönelimlerin yaşandığı görülmektedir (1). Ergenlik dönemi özelli¤i ola-
rak dürtüsel ve kontrolsüz davranışlar da sergileyebilen bu gençler, seçkisiz ve
korunmasız eşcinsel ilişkiler sonucu kendilerine zarar verebilmektedir. Ayrıca
bu durum sosyal uyumu zorlaştırabilmekte ve buna ba¤lı olarak ek psikopatolo-
jiler gelişebilmektedirler. Bu yazda eşcinsel belirtiler nedeniyle tedavi için baş-
vuran cinsel kimlik bunalımı yaflayan 17 yaşında bir ergenin terapide eşcinsel
düşünce, fantezi ve davranışlardan heteroseksüel düşünce, fantezi ve davra-
nışlara yönelme süreci ve bu süreci etkileyen dinamikler tartışılacaktır.
(Nöropsikiyatri Arflivi 2009; 46: 203-5)
Key words: Ergenlik, eflcinsellik, cinsel kimlik

3284
‘Atatürk, Vahdettin’in karşısında Kuran’a el basarak yemin etti’...
Vatan Gazetesinin bu iddiası doğru ise...
YEMİN METNİ …
 
‘Heyet-i Vükelaca tanzim olunup Padişah Hazretlerinin iradesine sunulan yirmi bir maddelik özel talimatta bana verilen yetkiler doğrultusunda padişah hazretlerimizin Anadolu vilayetlerindeki bütün mülki ve askeri memurlar üzerindeki teftiş ve tedkikat görevimi, padişah hazretlerinin müsaadeleri doğrultusunda iftiharla ve sahip olduğum yetkiler doğrultusunda tüm sadakatimle yapmaya gayret edeceğime vallâh billâhi.”
 
Ne Olacak Şimdi...Akla Bir Sürü Sorular Geliyor...İşte Bazıları
YEMİN GERÇEKMİ SAHTEMİ...?
YEMİN GERÇEKSE ATATÜRK NEDEN YEMİNİ TUTMADI?
ATATÜRK SAMSUNA KENDİMİ GİTTİ? PADİŞAH VAHDETTİN  MI GÖNDERDİ...?
VATAN HAİNİ DENİLEN VAHDETTİNİN NİYETİNİ ATATÜRK SONRAMI GÖRDÜ DE YEMİNDEN VAZGEÇTİ ?  vs. vs. vs...
VAHDETTİN'E "vallâh billâh" DİYE ÇİFT BAĞLILIK YEMİNİ EDEN ATATÜRK  ASLINDA TAKİYE Mİ YAPIYORDU?
 
Sahiden  Doğru Olan Ney... ????...Yalan Söyleyen Kim….????
 
 
‘Atatürk, Vahdettin’in karşısında Kuran’a el basarak yemin etti’

Mert İNAN / VATAN Haber Merkezi  - 24.01.2012
 
Mustafa Kemal Paşa’nın, Bandırma Vapuru ile Samsun’a gitmeden bir gün önce İstanbul’da, Kuran-ı Kerim üzerine el basarak yemin ettiği ortaya çıktı. Sultan Vahdettin’in huzurunda yemin eden Mustafa Kemal’in bu yemini 90 yıl sonra ortaya çıkan bir hatıratla gün ışığına çıktı

SON Osmanlı Padişahı Vahdettin’in döneminde Bahriye Nazırlığı ve Başyaverlik görevlerinde bulunan Ahmet Avni Paşa’nın kaleme aldığı çarpıcı detaylarla yüklü hatıratı, 90 yıl sonra ortaya çıkarıldı.

Yazar Osman Öndeş’in kaleme aldığı, “Vahdeddin’in Sırdaşı Avni Paşa Anlatıyor” isimli kitapta yer alan hatıratla, Vahdeddin’in Kurtuluş Savaşı’ndaki rolü ve Mustafa Kemal Paşa ile ilişkisine dair karanlıkta kalan birçok nokta aydınlandı. Kitapta yer alan bilgilere göre, Vahdettin, Mustafa Kemal Paşa’yı, Osmanlı Ordusu’nun dağıtılması sürecini denetleme ve asayiş için görevlendirmeye karar veriyor. Vahdettin, Atatürk’e, üstleneceği görevi layıkıyla yerine getireceğine dair yemin ettiriyor. Yıldız Camii’ne gelen Mustafa Kemal, cuma selamında, 15 Mayıs 1919’da, Kuran-ı Kerim’e el basıp yemin ediyor.

İşte o yemin

Yemin olayı ise şöyle anlatılıyor: “Sadrazam Paşa, Yaver Paşa padişahın iki tarafında birer adım gerisinde idiler. Mustafa Kemal Paşa askeri duruşuna dini bir edâ dahi vererek ilerledi ve sağ elini Kuran-ı Kerim’in üzerine koyarak şu yemini eyledi. ‘Heyet-i Vükelaca tanzim olunup Padişah Hazretlerinin iradesine sunulan yirmi bir maddelik özel talimatta bana verilen yetkiler doğrultusunda padişah hazretlerimizin Anadolu vilayetlerindeki bütün mülki ve askeri memurlar üzerindeki teftiş ve tedkikat görevimi, padişah hazretlerinin müsaadeleri doğrultusunda iftiharla ve sahip olduğum yetkiler doğrultusunda tüm sadakatimle yapmaya gayret edeceğime vallâh billâhi.”



Vahdettin’in hayal kırıklığı

Yemin edildikten bir gün sonra, 16 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa, 9. Ordu Genel Müfettişi vazifesiyle 18 silah arkadaşıyla birlikte Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan Samsun’a doğru yola çıkıyor. Kitapta, Bandırma Vapuru’nu hazırlayan kişinin de Avni Paşa olduğu anlatılıyor.

Mustafa Kemal ve arkadaşları Samsun’a gidip Kurtuluş Savaşı sürecinin kıvılcımını çaktıktan sonra Vahdettin ve İstanbul’la ilişkileri koparmıştı. Avni Paşa, bu Vahdettin’in ülkeyi terk etmeden önce hem yakın çevresine hem de Mustafa Kemal’e serzenişte bulunduğunu anlatıyor. Avni Paşa, şunları yazıyor: “Anadolu’ya düşmanları defetmesi için görevlendirdiğimiz Mustafa Kemal’in ihtirası ve muvazaası karşısında kaldım. Her tarafımı istila eden kör ve nankörler arasında dolandım ve ıztırap içerisinde bunaldım. Bu şekildeki hilafete, kendimde ne direnme ve ne de itaat imkanını göremeyerek, ortalık sakinleşinceye kadar belirli bir süre için bu tehlikeli mıntıkadan uzaklaşmaya karar verdim.”

Ahmed Avni Paşa kimdir?

1878’de Batum’da doğan Ahmed Avni Paşa, 1897 Osmanlı-Yunan, Balkan Harbi ve Birinci Dünya Savaşları’na katıldı. Son padişah Vahdettin’in başyaverliği görevi ile Bahriye Nazırlığı görevlerini yürüttü. Cumhuriyet’in ilanından sonra 1924 yılında 150‘likler listesine dahil edilerek sürgüne gönderildi. Lübnan’ın sahil kasabası Cünye’ye yerleşti ve ölümüne kadar burada yaşadı.
 

3285
Medya / Ynt: Hepsi eşcinsel imiş meğer!
« : 21 Ocak 2012, 03:11:41 öö »
Eşcinseller, anayasa alt komisyonunda


TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu bünyesindeki alt komisyon, Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneğini dinledi.


Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Sedef Çakmak, 14 maddeden oluşan önerilerini komisyona iletti, görüşmenin ardından CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur ile gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Çakmak, derneklerinin, lezbiyen, gay, biseksüel ve trans bireylerin haklarını savunduğunu ifade ederek, bu bireylerin yaşadıkları hak ihlallerine karşı anayasal güvencenin sağlanması için talepte bulunduklarını, komisyonun da kendilerini çağırdığını söyledi.

Anayasanın eşitlik maddesine, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ibarelerinin de eklenmesini istediklerini belirten Çakmak, şöyle konuştu:

"Bu bireylerin mağdur olduğu konulardan biri genel ahlak kavramıdır. Bu kavram, anayasanın bir kaç maddesinde yer alıyor. Çok muğlak bir terim ve ahlakın kişiden kişiye değişen bir tanım olması nedeniyle gay, lezbiyen, biseksüel bireyler, genel ahlak nedeniyle çok çeşitli hak ihlallerine maruz kalabiliyorlar. Hatta bu bireylerin haklarını savunan dernekler hakkında, genel ahlak ilkesi nedeniyle kapatılma kararı bile çıkarılabiliniyor."

Çakmak, ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, sosyal, hukuk, laik devlet olması; aileden önce bireye, bireyin ekonomik, sosyal haklarına önem vermesi gibi taleplerini de ilettiklerini sözlerine ekledi.

Melda Onur da anayasanın bütün kesimleri kapsayıcı olması gerektiğinin söylediğini anımsattı.

Sayfa: 1 ... 217 218 [219] 220 221 ... 273