İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - psikolog

Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 89
31
Bu sabah Ankara yine çok soğuk.  Gündemim gerçek yaşam hikâyeleri olunca ister istemez anlık buz kesmeleri yaşıyorum. Birazdan internet üzerinden görüntülü yapacağım görüşme için son hazırlıklarım tamam. En çok ruhen hazırlanıyorum ve olmazsa olmazım bol su bol kahve masada hazır. Yaş ilerledikçe görüşmeler geriyor. Onları için en mahrem en kaçındıkları cümleleri kurmaları zorlaşırken, onları incitmemek için bir hassasiyet ister istemez ben de de oluşuyor. Erken yaşın anlatması da tedavisi de daha kolay; ‘’erken teşhis hayat kurtarır’’ cümlesi bir kere daha önem kazanıyor.  SEVMEDİM BU KISMI DEGISTIRICEM

Vedat 31 yaşında. Üniversiteden mezun olduktan sonra ailesinden ayrılmış İstanbul da yalnız yaşıyor. Çalışıyor. Yazışmalarımızdan anladığım kadarıyla kelimeleri ağzından kerpetenle alacağım gibi bir his var içimde. Henüz 10 seans terapi görmüş. Mesajlaşırken ‘’kendimi bazı yerlerde tanımadığımı fark ediyorum, terapide bazı sorulara cevap veremedim, kendimi yeni yeni tanıyorum, sorularınızla çok sıkıştırmazsınız umarım’’ diye yazmıştı.

Ne büyük bir yolculuk aslında insanın kendi içine yaptığı yolculuk. En önemlisi de bu farkındalığa ermek, kaç kişi gerçekten tanıyor kendini?

Bağlantımız sorunsuz, görüntü ve ses net, bir kesilme olmadan tanışma faslını tamamladık. Gergin ve heyecanlı, boncuk boncuk terlediğini çok net görüyorum, elini kolunu nereye koyacağını, gözlerini nereye odaklayacağını bilemiyor Vedat;  ‘’İklim hanım çok rahat biri değilim, konuşmaktan çok dinlemeyi severim, sustuğum yerde siz destek olacaksınız bana. Açık açık anlatmakta çok zorlanacağım.’’ Oldu zaten ilk sözleri.

Onu kısmen de olsa rahatlatacak açıklamaları yaptıktan sonra başladı anlatmaya:
Benim çok trajik bir öyküm yok, ortaokuldan öncesini zaten hatırlamıyorum. Kendimi ilk ortaokuldayken fark ettim. O zamanlar internet yayılmamıştı yeni çıkıyordu, bizler için ulaşılabilir değildi.
Babasız büyüdüm, annem ve ablalarımla. Üç abla, bir abi, en küçükleri benim. Bol kadınlı bir evde daha çok ablalarımla zaman geçirirdim. Özellikle biriyle çok yakındık. Oyunlarımı ablalarımla ya da evimize gelen komşu çocuklarıyla oynardım, tabi onlarda hep kızdı.

Zaten normal bir erkek çocuğu olmadığımı onların kıyafetlerini denediğim, kırmızı kurşun kalemi ıslatıp dudağıma sürdüğüm zaman fark ettiğimi hatırlıyorum. ‘’Kız mısın sen yapma böyle şeyler’’ demişlerdi bir iki defa ama hepsi bu kadar. Sonraları anladım ki o zamanlar feminen bir tarafımda varmış biraz. Okulda arkadaşlarda az da olsa aynı tepkileri vermişlerdi. Pek arkadaşım yoktu zaten. Tek tabanca takılırdım, bundan da şikâyetçi değildim. Hatırlıyorum oyun oynamak eğlenmek evde ablamlarla doyasıya yaşadığım için okulda yoksunluk duymazdım.

Ailem ya da ablalarım teşvik etmez veya beni süsleyip püsleyip oyunlar eğlenceler yapmazdı, bu halim tavrım evde gündeme gelmezdi ama ben yaşardım içimden. İyi ve ilgili bir ailem olsaydı hayatımın böyle olmayacağına çok eminim şimdilerde.
İyi aile derken kastettiğin nedir açar mısın biraz?
Vedat ona soru sorduğumda yoruluyordu, ya da belli bir sırayla anlatmasını rica ettiğimde iyice geriliyor anlatacaklarını da karıştırıyordu. Su içiyor, mola veriyor ekran başından ayrılıyor zaman kazanıyordu. Bu nedenle Vedat’ı özgür bırakmaya, içinden geldiği gibi ve geldiği kadarını anlatması için az soru sormaya karar verdim. Belliydi diğerlerinden çok daha kısa bir görüşme olacaktı bu, o halde akışına bırakmak ikimiz içinde daha iyiydi.

Bir çocuğu babasız büyütmenin sakıncalarını bilen bir annem olsaydı, evde bir baba olsaydı veya ilgili gözlemci, önlemci bir annem olsaydı her şey farklı olabilirdi. İyi anne olmak öncesinde iyi bir birey olmakla başlar. Anne baba olmadan önce iyi bir insan iyi bir eş olmalılar birbirlerine. Çok bilinçli evlilik yapmak zorundalar, çocuk dünyaya getirmenin sorumluluğunun farkında olmaları lazım. Kedi köpek alır gibi çocuk yapılınca olmuyor işte, çünkü canın istemediğinde sokağa ya da barınağa bırakamıyorsun o çocuğu ve ailede ne görürse nasıl davranılırsa öyle evriliyor, gelişiyor çocuklar. Bunun ne denli önemli olduğunu anlamayanların çocuk yapması feci bir şey.
Ayrılmayan, çocuklarını büyüttükten sonra hatalarını fark eden ebeveynlerde çok tabi ama önemli olan bazı büyük hataları yapmadan çocuğunu büyütmenin önemini fark etmeliler.
Çocuk yapmanın teşvik edildiği bir ülkedeyiz ama eğitim politikalarının köktenci şekilde dönüştürülmesi lazım ki kalıcı uzun vadeli çözüm olsun.

Çocuk yetiştirilirken dikkat edilmesi gerekenler devlet tarafından sürekli anlatılıp, desteklenmeli. Eğitim sisteminin çok yeterli olması gerektiğine inanıyorum. Radikal değişiklikler olmalı, ön plan eğitim olsun ki yeni nesiller sağlıklı yetişsin.
Vedat ilk ne zaman fark ettin ve sorguladın kendini?
İlk olarak ortaokulda inkılap tarihi hocama aşk duymuştum, kendisi oldukça şık, karizmatik, uzun boylu, yakışıklı bir adamdı. Bir seferinde okuldan çıkıp otobüse yürürdü ben de arkadaşlarıma ‘’hadi hocayla yürüyelim durağa kadar’’  dedim. Hocanın yanında olmak ders dışında onunla konuşabilmek için can atıyordum ama arkadaşlarım alay etmişti. ‘’niye otobüse uğurlayalım, niye öğretmenle takılalım ki’’ diye garipsemişlerdi. Yalnız gidemediğim için yanına hep uzaktan izlerdim hocayı her hareketini ezber ederdim, elini koyuşunu mimiklerini sürekli söylediği bazı kelimeleri. Yani hep uzaktan hayranlık, hep içimde bir aşk. Cinsellikten öte bir duygu çok derin. O zamanlar zaten kendi erkekliğimi, cinselliğimi yeni keşfediyordum. Çok geç ergenlik yaşadım.

Sen küçükken taciz ya da istismar yaşadın mı Vedat?

Yaşadım. İstismar çok geniş bir tanım aslında, trajik olanda var hafif olanda. En hafifi bile yakışıksız. İnanın üzerimdeki etkilerini o zamanlar hiç anlamamıştım ama cinsel kimlik geliştirirken etkili oluyormuş bunlar. İlkokulda ufak tefek şeyler oldu. Bazı büyük sınıflar sıkıştırırdı bizi tuvalette, fiziksel şakalar yaparlardı, zorla pantolonumuzu indirirler bakarlardı. Güler alay ederlerdi. Koridorda yanlışlıkla çarpmış gibi yapıp popoma ellerlerdi. Fazla rahatsız ederdi bunlar beni ve koruyamazdım kendimi. Aslında kavgacı çocuklar bile kendilerini koruyamazdı sanırım boyları uzun, bizden bir iki sınıf büyükler diye gözümüzde fazla abartır ve korkardık.
Mahalle marketi olur ya bakkaldan biraz büyücek, dokuz on yaşlarındayım işte oraya gitmiştim, sahibi beni kucağına alıp, önüne oturtup sevip okşadı. Bir kaç kere daha oldu bu. Hatta komşumuz olan aile dostumuz bir seferinde bunu görmüş, baya tepki vermişti. Ben o günde bunların ne manaya geldiğini anlamamıştım. Çok sonraki yıllarda jeton düştü bende.
Diğerinde de yine bir parkta oturuyordum, biri geldi yanıma abuk subuk şeyler anlattı, cinsel içerikliydi. Hatta parktaki kadınların eğilip kalkmasını bile erotize etti sonrasında. Ve ‘’şeyin kalktı mı’’ diye sordu bana. Panik yaşadım, on iki yaşındaydım bu olduğunda, temas yoktu ama açık seçik konuşmuştu çok şaşkındım, korkmuştum. Şeyimin kalkması hadisesi henüz yaşadığım bildiğim bir şey değildi.
Ben çok sonraları bu tavırları hak etmediğimi, insanların ne kadar kötü olduklarını, korkunç olduklarını düşündüğüm için hiç içimi deşmedim. Aileme söylemedim, söyleseydim de bir şey değişmezdi. Daha sonraları içimde bir şeyler fark etsem de bu konuda derinlemesine düşünmeyi hep öteledim. Kaçtım. Aslında öte yandan da içimden kendimi ‘’ben farklı değilim, sadece şansızım, büyüdüğümde geçecek’’ şeklinde ikna eden güçlü bir inancım vardı.
Babam yoktu, koruyanım yoktu, annemin umurunda değildim, ablalarım hep kendi dünyalarındaydı, ben hep yalnızdım. Bunlar başıma o yüzden geliyordu.

Üniversite döneminde ya da işe başladığında değişti mi içindeki inanç? O dönemde neler yaşadın?

Hep platonik oldu duygularım. Üniversitede ilk defa bir kız bana çok alımlı ve hoş gelmişti, zaten içine çok kapanık biriydim, rahat konuşamam hoşlansam da kendisiyle iletişime geçmem çok zordu. Cinsel bir çekim değildi. Hoşlansam bile kadınlar hiç bir zaman çekici gelmezdi. Erkekler hiçbir koşulda itici gelmese de kadınlar bazen çok itici bile gelirdi.
Ben bile kendi yaşadığımı geç anladım sonra kendime bile inkâr ettim, gizli kapaklı sürdürdüm yaşamımı. Olan biten bir şey de yoktu yani her şey kafamın ve bedenimin içinde yaşanan bir kurgu gibiydi. 

Güçlü bir inancım hiç olmadı, ben buyum ben böyleyim demedim hiç. Hala sorguluyorum. Tek fark artık böyle yaşayamayacağımı çok net biliyorum, o yüzden terapiye gidiyorum. Denemekten başka çarem yok, kabullenmek çok kolay bir seçenek ama orada sıkıntı var, çünkü bu yaşa kadar içim beni hep durdurdu. İçimde bunu engelleyen bir mekanizma var, onu anlamaya ihtiyacım var. İstemediğimin farkındayım ama nasıl ilerleyeceğim, ömrüm boyunca kendimi zapt ederek arabalarla mı yaşayacağım. Kendimi anlamaya ihtiyacım var.

32
Hüseyin KAÇIN / Peygamber Rüyası
« : 28 Eylül 2023, 12:18:48 ös »
Peygamber Rüyası

Anne
sokaklara vurdum ömrümü
çocuktum kollarımı kırdılar
kuş oldum uçtum uçtum düştüm
başkalarının rüyalarına karıştım
kanatlarımı yoldular hiç acımadılar

Anne
bir milyon insan ölüyor
benim bir adımda Bağdat oluyor
toplar tüfekler tanklar Kabil
bir adımda Habil olunca
göklerden uçup uçup düşüyorum

Anne
benim canımda kanımda
anadolu'nun dört bir yanında
ortadoğu'nun her karış toprağında
avrupa'nın kanlı elleri iz bırakıyor

Anne
benim bir adım Selçuk
bir adım Osman
bir başkentten bir başkente
kan ter içinde koşuyorum
bir adımda Roma oluyor

Anne
beni yeniden kanla doğur
ortadoğu'da doğur
kavgayla doğur bağdat'ta doğur
rüyalarıma koşuyorum
afganistan'da doğuyorum
işkencelerle ölümlerle büyüyorum

Anne
oyun oynamak istemiyorum
büyüdükçe büyümek istiyorum
dalları mekke medine kadar yeşil
gövdesi türkiye kadar yüce dağlar başında
adeletle aşkla sevişmek istiyorum

28 Eylül 2022
16:15
Edirne

33
Ankaranin meşhur caddelerinden birinde görev gereği escinsellerle 1 yıla yakın görev yaptım. İçli dışlı olduk. Kiminde prima bezler,  kiminde beline bağladığı idrar torbaları. Yüzde doksaninin anüsü kaçırıyor, kestirenler ise idrar kaçırma ve igrec bir koku yayiyordu. Lavman dedikleri işlem için ise uzun bir saat yemek yemiyorlardi. İlk zamanlar onlara kin ve nefretle bakarken onlari tanıdıktan sonra acıma hissi ve üzüntü duymaya başladım. Allah kimseyi o duruma düşürmesin. Biyolojik yönden bedenleri tam bir işkenceye maruz kalıyordu. Bu insanlar kadın olunabilecegine, kadin olduğuna inanıyorlardi. Oysa bir erkeğin bedenini oluşturan hücrelerin %99.99 xy kromozomudur ve bir tanesini bile xx kromozomu yapılamayacağı öğretilseydi ve yaptığı herseyin aslinda kadınları taklit etmek oldugu gösterilseydi belki duyguları zamanla değişirdi. Bilinçaltına kodlanmış zevk komutları yine bilinçaltına kodlanan gerçeklikle değiştirilebilir.  Bu insanlarin sadece gerçeklik  bilincine ihtiyacı var. O aldığı haz veya zevklerin dahi taklitten ibaret oldugu gösterilmeli.

34
https://twitter.com/odatv/status/1694984806034010602?t=8hjJqouW2BpF5_5Pxq8pCQ&s=08

Bütün toplumlar, çocuğa karşı ebeveynden (güçlü olandan) yanadır. Bunu görmek için sadece  videonun altına gelen yorumlara bakmanız yeterli olur.

"Evi kerhane gibi kullanırım sana ne!" diyen kızı o baba, manavdan almadı. O kız çocuğu, o babanın sevgisizliğinde büyüdü(!) Rızkımızı veren Rabb'imizken babalığı, karın doyurmaya indirgeyenler, böyle bir durum karşısında elbette ah-vah çekeceklerdir. Amerika porno sektöründe çalışan bütün kadınların geçmişinde babalarıyla problemli olmaları tesadüf olabilir mi? Kerhanede çalışan kadınların da ortak noktası: Baba varken babasız olmaktır.

Ailenize küresel bir saldırı olduğu ve çocuklarınızın baştan çıkarıldığı, eşcinsel yapıldığı falan yok. Aksine küresel etkiye kapılabilecek ve baştan çıkmaya ve eşcinsel olmaya namzet çocuklar yetiştiriyoruz. Müslüman ailelerden kaç tanesi Maide Suresi 105. ayeti biliyor? Bakalım: *"Ey iman edenler! Siz kendi halinizi düzeltmeye çalışın! Zira siz doğru yol üzere olduğunuz sürece sapıklığa düşenler size hiçbir zarar veremezler. Hepinizin dönüşü yalnızca Allah'a olacak ve O, yaptıklarınızı size bir bir haber verecektir."*

Bir kız çocuğunun erkeklere düşkün olmasının altını ne kadar deşerseniz deşin altından "babasızlık" sorunu çıkacaktır; ama toplumlar bu yüzleşmeyi yapamayacakları için nefreti "kurban"a yönlendirirler ve çocuğa duydukları öfkeden onun videoya çekilip topluma yayılmasındaki ahlaksızlığı dahi göremezler.

35
1- Kimseyi kurtaramazsınız
2- Aileleri de kurtaramazsınız
3- Değiştiremezsiniz

Sadece kendinizi değiştirebilirsiniz. Asıl kurban "kurtarıcı" olmaya soyunandır; ama daha acı olanı ise kurtarma arzusu ve faaliyetleri kendi kurbanlığı ile yüzleşmeyi perdeler. Narsisistik bir körlük söz konusudur: Kurtarıcılar asıl "kurban" olanın kendileri olduklarına kördür. Sorun başkalarındadır, çaresiz ve yardıma muhtaç olan da başkalarıdır. Toplumu ve aileyi "eşcinsel" olmaktan kurtaracaklardır; ama asıl gizil eşcinsel olan ve kendi cinsine çekim duyup bunu olabildiğince bastırıp yok sayan da kendileridir. Kişi, grup veya dernek olarak yapılması fark etmez.. Eşcinsellerin bir kısmı bunun kabul edilmesini istiyor ve kendilerini ortaya koyuyorlar. Eşcinsellerin bir kısmı kabul etmiyor, çare arıyor, terapi alıyor, tedavi oluyor. Bir kısmı da kurtarıcıyı oynuyor; aslında en mağdur olan ve kendini daha da mağdur yapan kesim onlar ve yine topluma en fazla zararı verecek olanlar da.. Çünkü toplum en çok, inkar edilmiş hayatların bedelini öder.

Kendi temeli sağlam olmayan ebeveyn çocuğuna sağlam bir kişilik kazandırmaz. Tanrı değiliz. Çocuğumuzu her daim koruyamayız. Ona sağlam bir kişilik kazandırabilirsek (ki bunun yolu kendimizden geçiyor) o, zaten tüm olumsuzlukların üstesinden gelecektir. O zaman mesele "kurtarıcı" olmakta değil; asıl kendimizi çözmekte.. Yasalar çocuğunuzu uyuşturucudan koruyamaz. Çocuğunuz uyuşmaya ihtiyaç duymayacak şekilde büyüdüyse onu kimse uyuşturucuya bulaştıramaz. Mottomuz: Sen değiş ki ailen değişsin; ailen değişsin ki toplum değişsin.

36
Hüseyin KAÇIN / "Güneşe ve onun aydınlığına andolsun"
« : 21 Ağustos 2023, 01:27:43 ös »
"Güneşe ve onun aydınlığına andolsun"

mahzun bakışlarına kırgın değilim
yalvarsam da yakarsam da yeminin mi var
ayrılık ateşini söndürmüyorsun

alev alev yakıyorsun
ayrılık ateşini söndürmüyorsun

gündüzleri yandıkça
gecelerimde yakıldıkça
güneşim sen oluyorsun


21 Ağustos 2023
13:15
Edirne

37
Hüseyin KAÇIN / KIRGIN
« : 21 Ağustos 2023, 12:52:20 ös »
KIRGIN

insan dediğin yaralı bir kuştur
konacak dalım yok
ben seni hiç unutmadım

yıkıldım yıkmadım
kırıldım kırmadım

düşsem de kalksam da
yollarım hep sana çıkıyor


ben seni hiç unutmadım


21 Ağustos 2023
12:40
Edirne

38
Hüseyin KAÇIN / AYRILIK
« : 21 Ağustos 2023, 12:51:41 ös »
AYRILIK

Kainatın sırrını gözlerinde saklıyorsun
Kim bilir belki de melekler gibi ağlıyorsun
Uykularımda adını sayıklıyorum
Kimi kimsem yok artık
Üzülmemek elde değil

Ellerinin ellerimi bıraktığı gün
Kim bilir belki de melekler gibi ağlıyorsun

21 Ağustos 2023
01:00
Edirne

39
Hüseyin KAÇIN / HÜZÜN
« : 21 Ağustos 2023, 12:51:09 ös »
HÜZÜN

Kitaplarımı defterlerimi alıp gidiyorum
Seni terk ediyorum
Yalnızlığın en siyah köşelerine sığınıyorum
Senin koynundan ayrılmak için
Lanetli günlerime yemin ediyorum

Ayrılık çeşmesinden
Katran karası
Acılarımı içiyorum

Bana sormayın
Çocukların gülen yüzlerini
Virane kalbimde
Derdin kederin zehrinden
Hüzün sarhoşuyum

Çökerdi üstümüze
Bereket yağmurları
Ayet ayet içimiz ürperirdi

Çekerdik derdi kederi üstümüzden
Uyanırdık "Ashâb-ı Kehf” uykusundan

20 Ağustos 2023
10:00
İstanbul

40
Hüseyin KAÇIN / ÇINAR
« : 21 Ağustos 2023, 12:50:27 ös »
ÇINAR

Baba dediğin garip olur
Kadri kıymeti pek bilinmez olur
Koca yürekli dev bir adamdır
Yüzüne baktıkça derdine derman olur

Baba dediğin sessiz olur
İçten gizliden gizli kocaman seven olur
Nasırlı ellerinden öpüldükçe
Simsiyah günahların
Bembeyaz sevap olur

Baba dediğin çınar gibidir
Diriltici nefes olur
Köklerinden sarıp sarmalar
Başın dik yürürsün

20 Ağustos 2023
02:30
İstanbul

41
Hüseyin KAÇIN / NAZAR DUASI
« : 21 Ağustos 2023, 12:49:44 ös »
NAZAR DUASI

Silinmez yaralarım var benim
Eskiyen yanlarımı saklıyorum
Çocuklar büyükçe derdi de büyürmüş
Kuşlar uçtukça özgürleşirmiş
Uçun kuşlar uçun
Gökyüzü dediğin alabildiğine
Sonsuzluklar ülkesinin kapısı

Çocuk dediğin kuş gibidir
Uçtukça uçar
Gözyaşlarına yuva yaparmış
Ne seninle ne de sensiz
İçten içe ağlarmış
Yataklarımızı ayırdık
Ne dost olduk ne de eş
Göklerde kıyılan nikahımız
Kem gözlerde nazar oldu
Kelimelerin yüzü suyu hürmetine
Dua’larımın dostluğuna sığınıyorum

Kem gözlerin şerrinden
Koru Allah’ım!…

20 Ağustos 2023
01:45
İstanbul

42
Eşcinsel Terapi ile ilgili tepkiler / ASKERLİK VE EŞCİNSELLİK
« : 18 Ağustos 2023, 06:45:23 öö »
Yaklaşık bir aydır askerlikteydim ve bu süreçle ilgili yaşadıklarımı aktaracağım. Öncelikle son zamanlarda
biraz porno bağımlılığı geliştirmiştim ve askerlik bu durumdan sıyrılmamda gerçekten yardımcı oldu.
Askerlikte 9-10 kişilik bir grup halinde takılıyorduk, arkadaş grubuma baktığımda geçinmesi zor ve
baskın 2 karakter vardı. Her yaptığın hatayı yüzüne vuran senin özelliklerinle dalga geçebilen – bi bakıma
da iyi oldu farkında olmadığım davranışlarımı yapmamaya başladım bu olaydan sonra. Aslında beni
gruba katılmayı iten bir kişi vardı – yakışıklı, sosyal, eğlenceli,... benim dışarıda görüpte olmak istediğim
bir kişilik. Burada aslında hep dediğim gibi cinsel anlamdan ziyade ona karşı başka bir çekim yakın
arkadaş olmak istediğim bir kişilik. Grup içerisinde herkes eksiksiz sigara içerdi, ben hariç. Herkes bir
şekilde karşı cinsle ilişki yaşamıştı, ben bakir Askerlik bittikten sonra uçağımız geç kalkacak diye okey
101 oynanacaktı bilmeyen tek kişi yine ben. Bu grup içerisinde benim açımdan ön plana çıkan kişi
Kerim’di ve genelde bu durumu yaşıyorum, tüm arkadaşlarım bana eşit olmuyor – mesela ona karşı
daha fazla sevgi besliyorum gibi oluyor. Diğerlerine karşı öyle değilken onun farklı çekimi üzerimde öyle
bir etki bırakıyor. Hatta ben sigara alkol karı-kız hiçbir şey yapmadığımdan sessizce bu nasıl erkek gibi
bir ifadesini de duymuştum ki zaten ben ve Kerim ranzanın üst katında yan yana ranzalardaydık. Grup
içerisinde ben çok kabul etmemiş gibi görünsem bile arkadaşlar bana egoist, herşeyi bilen, eleştiri kabul
etmeyen biri gözüyle bakıyorlardı. Ayrıca bana gösterilen etkiye karşı tepki verdiğimde aldığım
eleştirilerden biriydi. Birisi bir şey yapınca (etki) bende karşılık veriyormuşum (tepki). Feminen durumlar
için eleştirileri kabul edemiyorum çok zoruma gidiyor, mesela ben konuşma sırasında “yokk abii öyle
değil” tarzı, yapılan yorumlara karşı çıktığımdan dolayı bunun dalgası geçildi fazlaca. Sen hiç kavga ettin
mi eleştirileri geldi. Yani toparlarsam baskın ve eleştiri yağmuru yapan kişiler grupta vardı – bunlar iyi
analizde yapıyorlardı haklarını yiyemem Yine ayak parmağımın biraz yamuk olması üzerinden tüm
koğuşta dalga geçti ve ben tepki gösterdim. Başta tepki göstermedim gülüp geçtim ama sınırını
bilmediği için sinirli bir şekilde uyardım ve konu kapandı. Eleştiri konusunda hassasım ve bunun
farkındayım, küçüklükte yeterince dalga ve eleştiri aldım zaten özellikle feminen davranışlar ile ilgili
eleştiriler kırmızı çizgim çok sinirleniyorum. Çoğunlukla abartılı tepki göstermemek adına dışa
vurmuyorumama içten içe çok sinir olduğum bir durum. Gruplar içerisinde kendimi geride ve dışlanmış
hissediyorum, mesela bizim grup içerisinde 4 kişi çok daha samimi iken diğerleri normaldi. İnsanlara
karşı kendimi korumak amacıyla bariyerler kuruyorum. Mesela ben ve Kerim dediğim gibi yan yan
ranzaların üst katındaydık ve benim yatağa doğru geliyordu esprisine, ben tepki gösterdim – onla daha
yakın olan bir arkadaşta neden ona karşı bilenmişsin dedi. Bilenme olayı aslında bilek güreşinde beni
yendiğinde ben kabullenmek istemediğim için ve onun bileğini bükmesinden dolayı hile yapıyor
dememden dolayıydı. Halbuki grupta en sevdiğim kişi Kerim olmasına rağmen onla aramızda duvarlar
var gibiydi. Beni fazla önemsemiyordu, belki de başta ben onu fazla önemsemedim ve karşılığını
görüyordum. Sonuç olarak grup içerisinde egoist, burnu havada, İTÜ birincisi (onlar ise zar zor üniversite
okumuş ama çoğusu ticaret yapıyor – mesela okumuş daha ılımlı benim tarzımda kişiler yerine en
sıkıntılı kişiler ile arkadaş olmamda biraz garip mesele), yeterince erkeksi değil, sınırları belli olmayan,
ezik (?), fazla konuşmayan (nasıl konuşacağım ki zaten oturuyoruz onu böyle siktim şunu böyle siktim
tarzı anılar anlatıyorlar, bense hayatımda hiç ilişkiye girmemişim – ayrıca ortak yönlerimizde azdı),
mülayim, kendi halinde bir insan olarak gibi algılıyorlardı. Verilen tepkilere anında cevap veriyordum bu
da onlar tarafından sürekli eleştiriye kapalı gibi algılanmama neden oluyordu. Ama onların yaptıkları
eleştiri değil direkt dalga geçmekti – yapıcı eleştiri o şekilde olmaz! Yoksa ben neden eleştirileri kabul
etmeyeyim ki. Askerlikte “İnsan olmak” kitabını okudum, kitabı okudukça içerisinde kendimi buldum
diyebilirim. İnsanlardan korkmak, öfke ve düşmanlık, değersizlik duygusu, yalnızlık, ortakyaşam ilişkisi,
nevrotik kısırdöngü,... tüm bölümleri gerçekten beni tanımlar nitelikte. Askerdeyken biraz hızlı okudum
şimdi altını çizerek daha dikkatli bir şekilde bir daha okuyacağım. Kitabın tek eksik yanı her durum için
ne yapman gerektiğini anlatmıyor olması sanırım.

❖ Girdiğim ortamlarda neden bir erkeğe karşı daha fazla ilgi gösteriyorum, hoşlantı gibi oluyor
ama bu cinsel anlamdan ziyade farklı bir çekim. Yakışıklı, komik, eğlenceli, bakımlı, güçlü (grupta
herkesi bilek güreşinde yendi) olması gibi özellikleri onu ön plana çıkarıyor. Sürekli onla zaman
geçirmek istiyorum gibi, en yakın arkadaşı ben olayım gibi bir his. Çok abartıyorum gibi. Tabii
bunları düşünürken gerçekte öyle davranmıyorum gerekirse tersliyorum. Zaten o da bana karşı
genelde daha soğuk oluyor. Anlamadığım bir durum. Beni o arkadaş grubu içerisinde tutan kişi
Kerem’di diyebilirim.
❖ Herkes beni çok nazik, efendi diye nitelendiriyor ama ben böyle olmak istemiyorum daha
maskülen sert biri olmak istiyorum. Fakat bu o kadar kolay değil!!
❖ Arkadaş grubuna baktığımda Kerem’de dahil herkes çıkarcı gibi geliyor bana. Mesela farklı
koğuştan biriyle tanıştık, adam Antalyalı ve deniz kenarında villası var. Sonra bu arkadaşla
(Okan) sürekli görüşmeler başladı. Bizim koğuşta olmamasına rağmen bizim arkadaş grubu
içerisinde çok daha popüler hale geldi. Kerem ve grup içerisindeki en yakın arkadaşı (Hüseyin)
sürekli Okan ile ilgilenmeye başladılar. Okanı öpüyorlar, yanaklarını sıkıyorlar, adamı yiyecekler
direkt – Okanda şiveli şişman iyi bir karakter aslında. Villası olmasa belki de yüzüne bakmazlardı
diye düşünüyorum. Aynı şekilde birisinin avukat olması (babası Savcı) hemen bir samimiyete
neden oluyordu. Çok çıkarcı oluyorlar ve ben çıkarcı insanlardan çok hoşlanmıyorum. Özellikle
Kerem’in böyle olması şaşırtıyordu. Grupta içerisinde bile gruplaşmalar vardı – Kerem, Hüseyin,
Talha, Özcan çok daha yakınlardı bunun sebebi askerliğe gelmeden tanışıp birlikte Turgay’a teslim
olmaları da olabilir bilmiyorum artık.
Şimdi benim fark ettiğim ve yapmam gerekenler;
*Futbol maçlarını takip etmek (futbolcuların isimlerini ezberle, yoksa konuşmalara dahil olmak zor)
*Araba markaları ve detaylı bilgiler (bu da çok fazla konuşulan konulardan biri)
*Okey 101 tarzı oyunlar öğrenmek (zaten onlar oynarken ben öğrendim gibi bir şey oldu, kolaymış )
*Maskülen kimliğimi geliştirmek
*”İnsan Olmak” kitabı beni anlatıyor dedim ama çözümleri nasıl olacak nasıl düzeleceğim bunları
bilmiyorum, psikolojik destek almaya devam etmek
*Erkeklerle daha samimi olmak duvarları yıkabilmek
*Kick-boks kursuna gitmeyi düşünüyorum bu şekilde kavga edebilmeyi daha iyi öğrenebilmek – hem de
dövüş sanatı maskülen kimliğimi geliştirmemde yardımcı olur.
*Eleştirilere daha açık olabilmek (bunu nasıl başarırım bilmiyorum küçüklükten maruz kaldığım
tepkilerden sonra kişiliğimle ilgili eleştirileri kabul etmiyorum ve doğru olduklarını düşünmüyorum)

43
Hüseyin KAÇIN / MAPUSHANE
« : 15 Ağustos 2023, 11:31:10 öö »
MAPUSHANE

hayat bir mapushanedir
ışıksız odalarda
karanlıklara dalıp kaybolmaktır
Allah'sız peygambersiz kitapsız kalmaktır
bil bakalım ben kimi düşünüyorum

seni düşünüyorum

bana Allah'ı sevdiren kadın
üşüyen ellerimi ısıtan hep sen oldun
peygamber kelebeği bir kız çocuğunu
sevmek için yaratılmışız

aşk kitabını okumak için
düşmüşüz bu dünya denilen
kör karanlık mapushaneye

gözlerinin ışığından
en siyah günahlarımın aydınlığına
sığınıyorum

seni düşünüyorum

10 Ağustos 2023
22:00
İstanbul

44
Hüseyin KAÇIN / SIRAT KÖPRÜSÜ
« : 15 Ağustos 2023, 11:30:02 öö »
SIRAT KÖPRÜSÜ

yaşamak
sevginin bereketiyle
yorgun düşmektir
alnımızın yazısına
sabredercesine değil
şükredercesine
teslim olmaktır

muhannet köprüsüne düşmeden
sırat köprüsünde yürümektir

yaşamak
dosta düşmana boyun bükmeden
en namuslu
en yürekli adımları atarak
cennete değin umut içinde yürümektir

12 Ağustos 2023
01:40
Edirne

45
Hüseyin KAÇIN / BAŞIMIN BELASI
« : 15 Ağustos 2023, 11:29:03 öö »
BAŞIMIN BELASI

gelsene sevdiğim
gelsene canımın parçası
başımızı belalara sokalım
yollara düşelim yoldaş olalım

düştüğümde ellerimiz kenetlensin
yüreğim senin olsun
düşlerimiz de bir olsun

sarsılmaz yüce dağlara doğru yürüyelim
dinmeyen acılarımızı kanayan yaralarımızı
aşkla sarıp sarmalayalım

gelsene sevdiğim
gelsene canımın parçası

başımın belası...

14 Ağustos 2023
15:35
Edirne

Sayfa: 1 2 [3] 4 5 ... 89