İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - psikolog

Sayfa: 1 ... 75 76 [77] 78 79 ... 88
1141

Ben çok çocuklu bir ailenin 7.çocuğuyum. babamla aramızda saygı vardır fakat öyle çok oturup muhabbet etmişliğimde yok. annemle aram iyidir babam çalıştığı için çoğunluk anne ile konuşmalarımız olmuştur.
 
Eğilim sürecine gelecek olursak. orata okul yıllarıydı sanırım arkadaş grubuyla oyunlar oynardık mahallede tabiki arada bizde 3-4 yaş büyüklerde vardı. birgün o byüklerden biri ile yalnız bir ortamda kaldık bana o yıllarda henüz akıl erdiremeyceğim bir kaç şeyler söyledi bunu yapmazsan şöyle olur gibi bende o anın verdiği korku ile verilen komutları yaptım ve arada bir ilşki yaşandı ama benim öncesinde haberim veya bu tür bir duygu mu denir şehvet mi denir sahip değildim. o şekilde bir ilişki oldu ve ne olduğunu anlayamadım korkunun verdiği ne yaptını bilmemezlik ile kimseye birşeyde anlatamadım. önceleri çok iğrendim fakat sonraki yıllarda o ilk yaşantıdan mı kaynaklanır bilinmez o yönde sorular dolaşmaya başladı kafamda. bu yüzden kız arkadaşı edinmeyi tam anlamıyla hiç düşünmedim.
 
Lise yılları bu şekilde bitti ve üniversiteyi kazandım. mersinden baya uzakta bir yerde okumaya başladım. bulunuduğum ilde başka bir tanıdığımda yoktu.yani herhangi bir davranışımın kısıtlanamaycağı anlamına da geliyordu bu . sonlarında internet kafelerine takılmaya başladım. derslerimi aksatmıyordum ama çoğu zaman internet kafedeydim. gay sitelerini dolaşıyordum. her girişimimin sonunda ne yapıyorum benları benim yapmama lazım deyip pişman oluordum fakat yine de kafeye gitmelerin çnüne geçemiyordum. bazı bilgilere ulaşmak hoşumada gidiyordu.ama her zaman bir falso verip çevrreme karşı ne diyeceğimi düşünüyordum. ilklerde sadece düşüncelerde olanlar yavaş yavaş eyleme dönüşüyordu bu hem beni korkutuyor hemde herşey artık olacağına varsın hissini uyandırıyordu. bunları chat siteeri takip etmeye başladı birçok kişiyle konuştum önceleri kendi bulunduğum şehirlerden birileriyle konuşmazken sonraları kendi ulaşacağım uzaklıklta olanalarla konuşmaya başaladım. sonrasında telefonda tanışmalar takip etti bunu ve daha sonrası msn üzerinden sıra kamera görşmlerine geldi am ilk kamera açarken baya zorlandım açacağım kişiyle bir kaç hafta görüştüükten sonra açabildim çinkü endişelerim vardı. üniversite son yıllarına doğruda reel ilişlilerim başladı. ilşkilerden sonra çoğu kez pişmanlık duymama rağmen bir sonraki ilşkilerim oldu. şu an ilişkim yok fkat bu fikir aklımdan çıkmıyor hala bir arayış içerisindeyim. fakat endişelerimi hala taşımaktayım. bilmiyorum sonu ne olacak bu ilşkilerde ilk ilşkim hariç hep aktiflik rolünü üstlendim belkide aktiflik rolüyle ilk ilşkimi yaşadığım pasifli olayının bir rovanşını aldığımı düşünüyorumdur. bir ara evlenirsem belki bu şehvi duygular geçer diye düşündüm fakat sonra evleneceğim kişinin hayatını rike etmekten çekindim. kısaca anlatmak gerekirse olayın özet bu diyebiliriz şimdi merak ediyorum ne olacak. terapiyle çözülecek mi bu iş diye. umarım özel hayatın gizliliği hükmü vardır. bu  forumlarda.bu konu hakkında bana yazacaklarınızı merakla bekiyorum. umarım bir kişiyi daha düze çıkarırsınız. şimdiden teşekkürler.

1142
Merhaba Hüseyin Kaçın Hocam;Uzun zamandan beri cesaret edip size bişeyler yazmak istedim ama yazamamıştım. Şimdi cesaretimi toplayıp yazıyorum.Sizi az çok tanıdığımı düşünüyorum daha çok yaptığınız işlerden ve çalışmalarınızdan dolayı.
 
Hocam hayata 1-0 yenik bir şekilde gözlerimi açtım. Ve bu güne kadar da yenikliğin acısıyla mücadele ediyorum. Çeşitli psikolog ve psikiyatristlerle bütçem elverdiğince tedavi olmaya çalıştım. Ama benim  rahatsızlığım dolayısıyla  bir işte çalışamamam ve ailemin ekonomik anlamda güçlü olmadığı içim tedavimi devam ettiremedim.
İnternette yaptığım araştırmalar sonucunda tedavimde doğru adresin siz olduğunuza karar verdim.
Şu anki durumumla tedavi ücretini ödeyebilmem imkansız  ama bu illetten kurtulur kurtulmaz gireceğim ilk işle beraber size tedavi ücretinizi o zamanki seans ücretiniz üzerinden ödemeye hazırım. Yeterki bu iletten kurtulayım.Şu anda hayattan sadece ve sadece bu illetten kurtulup sağlıklı bir şekilde yaşantıma dönebilmem için bana bir umut ışığı olmanızı hayata kapattığım kapılarımı açmama yardım etmenizi rica ediyorum
 
Ben Malatya' nın .......  ilçesinde ailemle yaşıyorum. 29 yaşımdayım, çok istememe rağmen liseden sonra okuma fırsatım olmadı. Yaşadığım yerde tarlalarda, çalışıyorum. Bazı nedenlerden dolayı istediğim gibi bir yaşantım olmadı, şimdi bunu kırmaya çalışıyorum.
 
Bu iletiyi yazmamdaki amacım cılız sesimi duyurabilmek. Bu öyle birşey ki küçücük bir ışığın peşinden koşar gibi bir şey. Bir umut yazıyorum.
Biliyorum ki yoğun bir şekilde çalışıyorsunuz, belkide cılız sesimi duyurmakta zorlanacağım. İnanın sesimin duyulmasını o kadar çok istiyorum ki ben dahi tahmin edemiyorum. Ama yine de size ulaşmaya çalışmak ve maille de olsa iletişime geçmek bana birazcık olsun umut vermeye başladı. Yazımla birlikte umutlarımıda yolluyorum.
Şimdiden Teşekkürler...
Saygılarımla.

F. T

1143
selam hocam,
 
çiğdem ben kendim 38 yaşındayım ve 18 yaşında bir erkek evladım var.Malesef ki yaklaşık bir haftadır gecem gündüzüm birbirine karıştı.oğlumun cep telefonuna bir mesajı gördüm,mesaj gene bir erkekten geliyordu ve sevgilim diye hitap ediyordu.
Bu durumu kendisine sorduğumda inkar etmedi ve ben buyum dedi homofobik durumum var dedi.Anladığım kadarıyla oldukça fazla araştırmış ve bunu çağdaş bir zihniyetle kabul ettiğini kendisini insan olarak sevmem gerektiğini kabullenmem gerektiğini söyledi.
Ben de bu arada internette pek çok yazılardan araştırdığım kadarıyla anatomik bir yapı bozukluğu yoksa altında psikolojik sebeplerinde varolacağını öğrendim.Ve malesef ben şu an ayrıldım ama çok kötü şiddet ve küfür içeren alkol bağımlısı biriyle 20 yıl evli kaldım,evimizde huzur ve düzen asla olmadı.Dolayısıyla o şiddet karşısında çocuklar aaşırı destek olmaya güçlü durmaya tozpembe göstermeye çalışan bir anne olarak sanırım rolmodel olmuşum istemeden.Yani benimde hatalarım var ama bu durumu ne kabul edebilirim nede sindirebilirim.
  Ve sizin fikrinizi merak ediyorum bu konuda oğluma ve bana yardımınız olurmu.Bu nahoş olayı en az zararla atlatmamız mümkünmü?
Ve ona psikolog önerdiğimde itiraz etmedi.Ancak ben bana kabullenin saygı duyun lafını duymak istemiyorum acele etmekten korkuyorum sağlam ve sağlıklı adım atmak zorundayım.
 Hocam yalvarırım çaresi varmı ne yapabilirim bana yazmanız mümkün olursa sevinirim..
                                                                                                                       
 
                                                                                                                      saygılarımla
                                                                                                               
                                                                                                                     

1144
Medya / `Eşcinseller Susmayacak`
« : 10 Ocak 2011, 10:35:50 ös »
`Eşcinseller Susmayacak`

Bu sloganı “Eşcinsellik bir hastalıktır” diyen Devlet Bakanı sayın Aliye Selma Kavaf’ın bulunduğu her yerde ve İstiklal caddesinde sık sık duymaya devam edeceğiz. Çünkü eşcinsel hareket uluslararası lobi gücü yüksek olan bir ideolojidir. ABD’de seçim tartışmalarının üç ana konusu vardır. Kök hücre, kürtaj ve eşcinsel evliliklerdir. Türkiye’de AB uyum çerçevesinde eşcinsellikle ilgili çocuk sahibi olma ve evlenme hakları tartışmaları planlanmaktadır.

Fakat bilim maalesef eşcinsel aktivistleri doğrulamayan bilgileri ortaya çıkardı. Scientific American Mind isimli ünlü bilim dergisi Nisan 2010 sayısında eşcinselliğin en yaygın türü olan transseksüelliğin kültürel öğrenme ile oluştuğunu yayınladı. Bu nedenle kamuoyunu doğru bilgilendirmek için uzun tetkikler sonucu aşağıdaki bilimsel görüşümü yazdım.

Cinsel Bozukluklar psikiyatri sınıflandırma sistemlerinde çeşitli isimler altında ifade edilmektedir. Eşcinsellikle ilgili iki ana tanımlama vardır.

1-Cinsel Kimlik Bozukluğu olarak eşcinsellik: Bir kişinin yoğun biçimde karşı cinsten olmak istemesi veya karşı cinsten olduğu gerçeğine inanması durumudur. Hasta kendi biyolojik cinsiyetinden sürekli ve aşırı olarak rahatsız olur ( Jacobson J, Jacobson A, çeviri: Kayaalp ve Doğangün 2006 Nobel yay. S.130) Bu grub hastalık sınıflandırma sistemlerinde yer alan eşcinselliğin değiştirilip yeniden tanımlanan bölümüdür. Tansvestizm, transseksüalizm olarak bilinmektedir. Tedavisi gerektiği ve kitaplarda  (DSM IV sayfa 723 sıra no:302.5) hastalık olarak tanımlandığı bilinmektedir. Onarım terapisi önerilen bilimsel bir yöntemdir.

2-Cinsel rol ve yönelim olarak eşcinsellik: Eşcinselliğin Psikiyatri sınıflandırma kitaplarından çıkarılan hastalık olarak kabul edilmeyen sadece sosyal bir sorun olarak ele alınması önerilen bölümüdür. Cinsel yönelim olarak aynı cinse yönelim vardır. Bu kişiler biyolojik cinsel kimlikleri ile tercih ettikleri cinsel rolleri arasındaki farktan rahatsız olmazlar.

Cinsel ‘rol ve yönelim’ olarak karşı cins ama cinsel ‘kimlik’ olarak kendi cinsi olan bu tür eşcinsellik çok nadirdir. Çoğu defa gizlidir ve eşcinsel derneklerine üye olmazlar. Bu rol ”Sonuna kadar erkeğim ama cinselliği kendi cinsimle yaşarım” diyen aktif yani dominant homoseksüelleri daha çok kapsamaktadır.

Hem cinsi ile “kendini karşı cins gibi hissetmeden” yaşanan cinsel rol ve yönelimin hastalık olmadığı tezi psikiyatri bilim çevrelerince kabul görmektedir. Bu tarz eşcinsel yaşam kültürel toplum dinamiği kapsamında değerlendirilmektedir.

Pasif cinsel rol homoseksüeller genellikle cinsel kimlik bozukluğu olarak tanımlanan “transseksüellik” hastalığı sınırlarında kabul edilmektedirler. Kendini karşı cins gibi hissetmeden pasif eşcinsellik yaşamak ruhsal olarak pek mümkün değildir. Aktif cinsel rollü eşcinseller cinsel ilişki biçimi hakkında hiç rahatsızlık duymayan eşcinseller olarak bilinir. Bir kadın veya kendini kadın hisseden erkek partner hiç farketmez ve farklı yorumlanmaz. Biseksüellik ise her iki cinsel rolün tercih edilmesidir.

Gay ve lezbiyen kavramları
Transseksüel kimlik: Kendisini karşı cins gibi hissetme durumudur hastalık kabul edilmiştir. Kişi eşcinselliği içselleştirmiş veya içselleştirmemiş olabilir. Gizli veya açık özellikte olabilir. Transvestizm: Karşı cins gibi giyinme, hastalık olarak kabul edilmiştir. Sosyal Homoseksüel yönelim: Kendisini doğal biyolojik cinsiyeti gibi hissetme ama cinsel rolü karşı cinsle yaşama tercihidir. Hastalık olarak tanımlanmamış ancak kültürlerin onayına bırakılmıştır. Gay ve lezbiyen kavramları bu üç grubu da kapsayan popüler tanımlamadır.

Bu son derece sınırlı kapsamdaki eşcinsel rol tercihi ve yönelimi olan sosyal homoseksüelliği  bütün eşcinseller için geçerli olduğunu düşünmek son derece sakıncalıdır ve bilimsel dayanağı yoktur.

Eşcinsellik biyolojik doğada var mıdır?
Eşcinsellikle ilgili genel kabul gören görüşlere göre insanda doğal olarak var olan bir yönelim değildir. Sosyal öğrenme ile ve yanlış eğitimle gelişmiş bir durumdur. Biyolojik doğaya uymayan bir sapmadır. Heteroseksüelliğin geni vardır ancak eşcinselliğin geni yoktur.

Eşcinsellikle ilgili son bilimsel görüşler nelerdir?
Scientific Americam Mind dergisinin Nisan 2010 tarihli sayısında “The Third Gender” yani “Üçüncü Cinsiyet” başlıklı makalede Jesse Bering Biyolojik cinsiyetinden ve cinsel kimliğinden rahatsız olan Transseksüelleri incelemiştir. Üçüncü cinsel kimlik olan transseksüelleri ikiye ayırmıştır. Açık transseksüeller, gizli trans seksüeller. Her iki tarnsseksüel durumla ilgili bilimsel çalışmalarda genetik veri bulunamadığı vurgulanmıştır. Biyolojik cinsiyet, cinsel kimlik ve cinsel yönelim alanlarının farklı farklı değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.. Kültürel sosyal normların ve öğrenmelerin transseksüel cinsel kimlik ve cinsel yönelim oluşmasında ki ana rolünden söz edilmiştir.

Hastalık olmayan eşcinsellik teşvik ediliyor mu?
40 yıl önce kabul edildiği bilinen hastalık olarak tanımlanmayan eşcinsellik egosintonik sosyal eşcinselliktir. Yani kişi bu tercihi seçmiştir. Özgür iradesi ile karar vermiştir. Tedavi talep etmemektedir. Tedavi talep ettiği anda hastalık kabul edilir ve onarım tedavisi uygulanır.

“Hem eşcinsel rol ve yöneliminden rahatsız olmayan hem de kendisini karşı cins gibi hissetmeyen nadir eşcinselliğin alt grubu”nun psikiyatrinin ilgi alanına girmediği kabul edilmiştir. Bu onaylandığı ve teşvik edildiği anlamına gelmez.

Egodistonik yani cinsel kimliği hakkında sürekli kaygılı olarak bilinen eşcinsellik ne demektir?
Bu tür eşcinsellik kişinin ego savunmaları tarafından onaylanmamıştır. Kişi arzu ve dürtülerine yenik düşmektedir. Arzu ve dürtülerinden özgür olamayan bu kişilere yardım edilmesi ve tedavi edilmesi gerekmektedir. Bu grup eşcinsellik tedavi gerektiren eşcinselliktir ve uzmanlar tarafından ayrıca tanımlanmıştır ve belirtilmiştir.

Erken ergenlik döneminin önemi.
Eşcinselliği heteroseksüellik gibi sağlıklı bir durum olarak tanımlamanın hiç bir bilimsel dayanağı yoktur. Kamuoyuna aydınlatıcı bilgi verilmediği takdirde erken ergenlik döneminde eşcinsel eğilimini farketmiş, içdenetim ve dürtü kontrolu için çabalayan yani eşcinsel eğilimi olup da kontrol etmek isteyen kişilere tedavi ve yardım kapısı kapanmaktadır. Yanlış anlamalara ve eşcinsel tercihleri artıracak önerilere psikiyatri derneklerinin alet olması son derece sakıncalıdır. Cinsel kimlik konusunda kaygısı olan bireyleri eşcinsel kimliğe özendirmek ve yönlendirmek bir profesyonel için toplumsal sorumluluğu olan bir durumdur.

Koruyucu ruh sağlığı boyutu
Eşcinsellik (Homofili) bir eğilim olarak, hayvanlara cinsel sevi (zoofili), eşyaya cinsel sevi (fetişizm) gibi koruyucu ruh sağlığı sınırlarında sosyal  bir problem olarak değerlendirilmelidir. Seksüel perversiyon olarak kabul edilen cinsel sapmaların toplumda artmaması için çalışmak sosyal bir görevdir.

Homofobi için mücadele gerekir mi?

Homofobi yani eşcinselleri aşağılamak doğru değildir. Bu tercihde olan insanlara saygı gösterilmeli ancak gerek görülürse onaylanmadığı da belirtilmelidir.

Bu sebeplerle gelecek kuşaklar arasında eşcinsel tercihlerin artmaması için sağlık ve eğitim politikalarında doğru duruş gösterilmelidir.

Sayın Bakan Selma Aliye Kavaf’ın açıklamalarının bilimsel gerçeklere herhangi bir aykırılığı tesbit edilmemiştir. Ancak yukarda sözünü ettiğimiz biçimde tavzihe ihtiyacı vardır.

Kanaatime  göre gelecek kuşaklara yönelik hassasiyet gösterilmesi övgüye değer bir davranıştır ve koruyucu ruh sağlığı kapsamında değerlendirilmelidir.

Eşcinsel derneklerin çelişkisi
Çelişkili olarak eşcinsel dernekler kimlikle ilgili tedavi grupları yapmaktadırlar. Aşağıda belirtilen web sayfası bilgilerine göre travesti gruplarına eşcinsel derneklerin tedavi organize ettikleri anlaşılmaktadır. http://www.lambdaistanbul.org/php/main.php?menuID=7&altMenuID=49&icerikID=303
http://www.lambdaistanbul.org/php/main.php?menuID=7&altMenuID=49&icerikID=308

Son derece sınırlı olan eşcinselliğin sosyokültürel alt grubunu genelleme yaparak transseksüel ve travesti eğilimlerin hepsi olarak anlatmak bilim namusuna uygun değildir. Ayrıca biseksüel ve kararsız olgularda cesaretlendirmek için kullanmanın hiç bir bilimsel dayanağı yoktur.

Tedavi gereken ve cinsel kimlik bozukluğu olan eşcinselliğin tedavisine engel olmak tıp mesleğini açısından sorumluluk taşır. Erken ergenlerde ise onaylamak ve teşvik etmek  son derece sakıncalı ve dayanaksızdır

Prof. Dr. Nevzat Tarhan - Haber 7
ntarhan@gmail.com

1145
merhaba hüseyin hocam

size terapi için bir defa geldim. bana ne kadar iyi geldigini olumlu yönde etkiledigini anlatmaya kelimeler yetmez yıllardır kendime acı çektirmişim keşkeleri hiç söylememeye çalışıyorum o yüzden keşke demiyorum ama allahıma binlerce şükürler olsun sizinle tanıştıgım için size geldigim gün burdan çıktıktan sonra ben bambaşka biri oldum.benim gay olmadıgıma okadar çok sevindimki hayattan daha çok zevk almaya başladım daha sevinçli oldum hem ben mutluyum hem de çevremdekileri mutlu etme çalışıyorum ben şuna inanıyorum ki terapilerle bu psikolojik durumu aşabilecegimi düşünüyorum ALLAH'IN izni ve yardımıyla buna gerçekten inanıyorum size şimdiden çok teşekkür ediyorummmmm

1146
Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin kantin duvarında yazan cinsel içerikli yazılar görenleri şaşkına çevirdi

 

Geçtiğimiz günlerde okul içerisindeki bir sergi açılışında kazanda kaynatılarak öğrencilere sıcak şarap dağıtılmasıyla gündeme gelen Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, şimdi de kantindeki panolara küfürlü, cinsel içerikli yazıların yazılması ve erotik resimlerin çizilmesiyle görenlerin tepkisini çekiyor.

Öğrencilerin fikirlerini belirtmesi amacıyla fakülte içerisine kurulan panoda yazılanların çoğu, cinsel ve küfür içerikli yazı ve resimlerden oluşuyor. Panoda en çok tepkiyi ise cinsel organ ile erotik resim çizimleri dikkat çekiyor. Öğrencilerin eğitimle ilgili fikirlerini yazmaları için hazırlanan söz konusu panolarda yer alan yazılardan bazıları şöyle:

"Eşcinseller bu fakültede var", "Hepimiz e...cinseliz", "N... sapına kadar", "Ben bir kız alemmeye v.is", "Bunu yazan..T. okuyanı.k...", "Bende g..üm", "İ... olmak istiyorum", "G... verenler içinizde", "İ... O.."

foto-fotograf-photo.jpg

Yüzlerce öğrencinin uğrak yeri olan kantindeki panolara çok sayıda cinsel organ ve çıplak insan resimlerinin yanı sıra iç çamaşır resimleri bile çizilmiş. Panolarda fakültede görev yapan öğretmenler için bile cinsel içerikli ve hoş olmayan sözlerin yer aldığı görülüyor.

Okul yönetiminin söz konusu panolara bu şekilde yazı yazılması ve resim çizilmesini müsaade etmesi ise dikkat çekiyor. Fakülteyi ziyaret eden Ö.T. isimli bir vatandaş ise 'Fakülte görevlileri böyle bir çirkinliği nasıl izin veriyor?' diye tepki gösterdi. Ö.T., 'Bu ne biçim çağdaşlık, bu ne biçim eğitim merkezi. Böyle bir eğitim merkezi olabilir mi? Burada yazılanların köprü altlarına yazılanlardan farkı yok. Burası köprü altımı yoksa bir eğitim merkezi?' diye konuştu.


http://www.internethaber.com/universite-panosunda-skandal-yazi-317420h.htm

1147
hüseyin bey merhaba...

dün bütün gün kendimi çok güvende hissettim. bu hissiyatım terapiden ilk

çıkıştaki boşalma hissinden farklıydı resmen bir enerji patlaması hissettim çok

mutluydum.bugün normalim bakalım nasıl geçecek bu hafta.

aklıma gelen bir iki şey var.hastalık hastası gibi yorumlasam dahi şüphelendiğim

şeyleri yazmak istiyorum.


çok dağınığım bunun sebebi küçükken verilen tuvalet terbiyesine tepki

olabileceğini okudum. bebek bezinden lazımlığa geçişte anne ve babamın popoma

kibrit tuttuklarını söylemişlerdi.az evvel teyidettim bunu. olayı hayal meyal

hatırlıyorum iki yaşımdayım ağlayarak lazımlığın üzerine oturuyorum.


yatak ayrıma olayı çok geç oldu.. 9 - 10 yaşıma kadar annemle uyudum. evimiz

sobalı olduğu ailece aynı odada uyuduğumuz halde çok geç oldu bu.

7-8 yaşlarımda okula gittiğimde hoşlandığım hem erkek hem kız arkadaşlarım

oldu.küçükken bir kaç kez cinsel istismara uğradım ve ilk cinsel tecrübem

homoseksüel oldu. ama bu istismar şeklinde değildi.13 yaşımdaydım.bunları itiraf

etme gücünü şimdilerde buldum. geçen sene geldiğimde açıklamaya cesaretim vardı

ama sadece bir sefer geldiğim için zamanımız olmadı.

bunları yazmak bile çok rahatlattı benii şimdilik yüzleşmeye cesaretim yok. ama

tabi takdir sizin.

saygılar


1148
Selamun Aleykum kıymetli hocam ve terapidaşlarım.!
Hüseyin hocamlda internette yapılmış olan bir reklam sayesinde tanıştım.Büyük buhranlar içerisinde olduğum bir dönemde farklı bir reklamla beni cezbetti.Bende ne olucaksa olsun bi psikoterapik tedavi görmemin zamanı geldi diyerek randevü aldım.

Onun öncesinde kendi durumundan bahsetmek istiyorum.Durumu iyi olan bir ailede doğdum.küçüklüğüm hep ilgi ve alaka ile geçti.fakat 6 yaşımda annemin bir anlık dalgınlığı ile beni sokakta tek başıma oyun oynamaya bırakması sebebi ile mahalledeki sapık bir fırıncı çırağı tarafından tecavüze uğradım.O andan itibaren hayatım köklü olarak değişti.Annem durumu eve döndüğünden farketti.tecavüzcü elime o zamanın parası ile 6.000 lira vermişti sanki bir ödül gibi.Daha sonra annem tarafından hep suçlandım.büyük hakaretlere ve küfürlere maruz kaldım.içimde erkeklere karşı hem bir ilgi hemde büyük bir nefret doğdu.zamanla bu durum dahada azaldı.fakat ne zaman ergenliğe girmeye başladım o zamanda erkeklere karşı bir ilgi duyduğumun farkına vardım.ortaokul ve lise dönemindeki cinsel yakınlaşmalarım hep erkeklerle oldu ve istediğimiz elde etmenin hazzıyla devam etti.içimdeki beni kemiren canavar hızla büyüdü ve artık kontrolden çıktı.2005 yılında gördüğüm korkutucu bir rüya sonucunda islamiyetin hidayeti ile şereflendim.ilk zamanlarda büyük bir takva örneği sergiledim.fakat aradan aylar geçtikçe yuvasına gizlenen o nefis canavarı tekrar hortladı ve bu sefer hedeflerini dindar kimseler üzerinden seçmeye başladı bu ise oldukça tehlikeli bir durumdu.

Nefsim onları daha kolay yutulur lokma olarak görüyordu.çünkü onlar ya cinsellik tecrübesi olmamış insanlardı yada sesini fazla çıkarmayan tiplerdi.bu olaylar ise karakterimde iki kutuplu bir bölünmeye neden oldu...Hüseyin hocamında dediği gibi 1)Dindar Ben 2)Cinsel Ben...

Arkadaşlarım dindar kesimden ve bekar olan arkadşalar olduğu için onlarla baştan çok güzel dostluklar kuruyordum fakat ne zaman cinsel bir haz duymaya başlasam iş artık çığırından çıkıyor onunla yatakta sevişmelere kadar gidiyordu.evet gidiyordu çünkü bu baştan tasarlanan birşey değildi.korkunç birşeydi sanki içimde bir bir his vardı ve sende onların tabiri caizse bekaretlerini bozacaksın diyordu.bir nevi intikam gibi birşey.bu böylece gitti ve şu anda bulunduğum duruma geldi.yani cinsel isktekleri kontrol altına alamama ve sürekli mastrobasyon yapma.

ben üniversitede okurkan dünya iyisi bir bayanla tanıştım.arkadaş oldum.baktım o kadar iyi birisiki onu gerçekten çok sevdim.fakat ne yazıkki ona bir aşk duyamadım.fakat her nasıl olduysa o beni hiç bırakamadı ve bırakmadı.sebebini bilmediğim bir şekilde(tahminim bir rüya) benin bu cinsel sorunumu öğrendi ve bunu bana yıllar sonra söyledi.ilk duyduğunda gecelerce uyuyamadığını söyledi.fakat Allah ondan razı olsun benim kahrımı 5 yıl boyunca çekti ve halen çekiyor.aslında başına büyük bir bela aldı ama Gülümseme kendisi bundan razı.
Bakın ben düzelmek istedim Allah karşıma bir bayan çıkardı ve belkide hayatımı gerçekten kurtarmaya yetecek birisi.fakat tek başına değil.Allahtan ümidimi hiç kesmedim.çok bunaldım çok sıkıldım yeter artık dedim ama asla isyan etmedim.çünkü Allah insanları denemek için nelere tabi tutuyor.

Birde nefis gibi iç etkenin varlığı gibi şeytan gibi bir dış etkinin varlığı mutlak ve sizi ne zaman dindar yahut düzelmeye çalışırken görse sinsi planlarını hazırlıyor...

dostlar durum böyle terapiye bundan 4 hafta önce gittim.hüseyin beyin msnde ki soğuk yazışmaları hoşuma gitmemişti aslında halende öyle Gülümseme fakat öyle olması gerekiyormuş.neyse kendisi çok alakadar bir insan sizi tanımaya büyük bir önem sarfediyor.ve düzenli seanslarda inşallah başarı sağlanıyor.bu psikolojik bir durum arakdaşlar büyük bir tramva yahut etki sonucu oluşan bir durum ve ben asla şuna inanmıyorum.bu benim kendi TERHİCİM! koca bir yalan.eşcinsellik bir tercih değildir belki tercih edenler %5 tir.nasıl tercih ama!

terapi yaklaşık 1,5 saat sürdü ve süre benim nasıl bir karakterde olduğumun analizi ile geçti.ve hüseyin bey gerçekten güzel tahlil ve analizlerde bulundu.bi dahaki seansa bekledi fakat iş arıyor olmam ve maddi olarak yetginlik sağlayamam nedeni ile bekleme modunda kaldı...

şu aralar dindar benve hakikatte olmak istediğim ben benimle beraberim...umarım ve Rabbimden dilerim bir ömür boyunca böyle kalırım...


Allah tedavisi mümkün olmayan dert yaratmadı...yeterki aramasını bilelim...(devam edecek)
Vesselam...(Bipolar/çift-kutup)

1149
Şu an defalarca kendi kendime unutturduğum yaşanmasını hiç istemediğim hiç istemeyeceğim bir olayı aktarıyorum.

ve bu yüzden unutmaya çalıştıklarımı,geçmiş masumiyetimi tanıklığa çağırıyorum.

Bir rüya gördüm önümde bir ayna aynada müstehcen görüntüler ben onları izliyorum ve aynanın içinde olanlar sanki bana olur gibi hissediyorum arkamda ve bundan rahatsızlık duyup başımı çeviriyorum.
 
Şimdi hiç söz etmek istemediğim anlatmayı bırakın en derin düşüncelerimin kıyısından bile geçirmediğim yaşadığım

birkaç olayı anlatıyorum. hemen hemen 5 6 lı yaşlardaydın amcamın oğlu vardı oda 12 13 yaşlarındaydı bizi evde tek

bırakırlarda ailem çünkü aramız oldukça iyiydi bir gün dudaktan öpmüştü beni ve buna uzun öpüşme diyordum.

anlam veremedim ne hissetiğimi de bilmiyorum.Başka bir günde bana mastürbasyonu anlattı ama ne işe yaradığını neden yapıldığını

değil şöyle yap böyle yap diye o yaşta bir çocuktan meni gelmedi tabi haliyle bana demiştiki beyaz bir sıvı gelmesi lazım dedi

bende tüm saflığımda ne o sıvı demiştim oda bilmiyorum diyince öğretmenine sor söyler dediğimi anımsıyorum.Ve son anımsadığım

olayda evde tektik üstüme çıkmıstı cinsel organını sokmuştu  ne kadar nasıl hatırlamıyorum ondan sonra da o yatağa yattı ve ben üstüne

çıkmıstım.Şimdi düşününce tüm bu olanları yaptıklarımın anlamını yada iğrençliğini bilmiyordum.Neden olmuştu niçin anlayamıyordum.

Sadece unutmaya çalısıyorum.Ben tüm bunları bir oyun sanmıştım aldanmışım.Şimdiyse elimden gelen tek şey unutmak

1151
Merhabalar Hüseyin Bey,

aile ziyaretinin ardından dün döndüm istanbula, konustugumuz konuları uygulamaya çalıştım ama dediğiniz gibi aradan süre geçtikçe biraz daha zor oluyor ve düşünce kalıpları eski haline dönmeye başlıyor. en son konuştuğumuz duygusal konuşmaları örtme ile ilgili odaklanmam gerektiğini söylemiştiniz, bunu bir hayli düşündüm. size tatilde değil de geri döndükten sonra yazmak istedim çünkü problemlerin aileden kaynaklı olduğunu düşündüğüm için, analiz yapma fırsatım oldu.. abim yoktu evde, sadece anne babam ve babaannem vardı. ilk günler çok güzel bir birliktelik oldu. eskiden babaannemle pek fazla konuşmazdım, bu sefer derinlemesine sohbetler ettim bilinçli olarak, hem ben keyif aldım hem de o.. duygusal örtme konusunda zannedersem aileden aldığım ya da kendim zamanla oluşturduğum bir durum. anne ve babam arasında neredeyse hiçbir duygusal bağ olmadığını hissediyorum, eskiden beri de öyle görmüştüm zaten.. sadece bi şekilde evlenmişler ve yıllardır beraber yaşıyorlar, duygusal kısımları törpülemişler ve yeme içme, misafirlik, akrabalar çevresinde yaşıyorlar.. birlikte birşeyler yapmak, gezmek, paylaşmak pek fazla olmamış.. babam bu konularda biiraz kapalı biri, pek fazla gezmek değişik yerler görme meraklısı değil, annem istekli ama zamanla o da kapanmış ve farklı kişilerle pek iletişim kurmayı sevmiyor.babam çok tutumlu biri, para harcama konularında aşırı tutumlu, emekli olduktan sonra kendi kabuğuna kapanmış durumda ama yakın insanlarla komşularla görüşür, saygılıdır.. bazı davranışlarımın babama benzediğini farkediyorum.ikisi birliikte pek fazla bulunmadığı için akşam olunca babam tv karşısına geçer, erkenden uyur annem kitaplara gömülür, sabaha karşı uyur yıllardır.. ikisi de emekli, çalışırken de zaten pek görüşemezdik.. böyle bir ortamda büyümüş olmak duygusal paylaşıma pek olanak vermemiş yıllarca, bunu hissettim.. eve gelişim büyük bir bayram havasında karşılanmıyor ama yine bir değişiklik olduğu belli.. olaylardan ve kişilerden işten güçten konuşulduktan sonra tekrar herkes rutin hayatına dönüyor.. ilginçtir evde abimin ve yengemin olmaması hoşuma gidiyor, onlar 2 hafta önce gelip gitmişler. onların yanında kendimi rahat hissetmiyorum çünkü abimin neredeyse her konuşması, tavrı sorgulayıcı ve yargılayıcı nitelikte.. hemen hemen hiç bir zaman takdir etmez ama en ufak kusurları dışa vurur, yengem de ona destek verir, karşı gelme şansı oldugunu sanmıyorum.. mucadele edilecek kişiler 1ken 2 olur :)) şu anda istemediğim bir bayanla görüştürme çabası içindeler, tahmin ettiğiniz gibi cemaat mensubu biri, belki de dünyanın en iyi insanı ama şu anki süreç gereği hayır diyorum, hayır deme zevkini yaşıyorum..

aile ortamında birkaç gün geçirdim, ilerleyen günlerde zaman yavaşladı herşey yerinde sessiz sakin, monoton bir hayat.. rutine bindikçe ve yeni ve farklı bir durum oluşmadığı müddetçe sorun yok. bu durumun yavaş yavaş beni esir aldığını farkediyorum.. aile buluşmasından önce 2 arkadaşımla farklı bir ortamda tatile gittik, 1 gece kaldık.. konuştugumuz oyunların hemen hemen hepsini uyguladım, yeni arkadaşlarla tanıştık, güzel 2 gün geçirdik. aile ortamında bir direnç mevcut ama dış ortamda daha rahat hareket edebiliyorum.. daha önce de konuştugumuz gibi dönem dönem kendimi üzerinde durduğumuz konularda yetkin hissediyorum, etkisi uzun da kısa da  sürebiliyor, umuyorum ki zaman ilerledikçe bu değişiklik kalıcı olacaktır, bazı şeylerin değişmeye başladığını hissediyorum.. teşekkür ederim Hüseyin Bey, görüşmek üzere.. iyi günler dilerim..




1152
Psikoloji / Manevi Taciz Psikolog Hüseyin KAÇIN 0 555 326 22 91
« : 16 Aralık 2010, 11:24:23 ös »
Manevi Taciz

Kadının sinsi düşmanı: Manevi taciz

Narsist sapıkların, özellikle kadınlar üzerinde uyguladıkları 'manevi taciz' endişe verici boyutlarda. Manevi taciz sadece eşler arasında değil, arkadaşlar arasında da yaygın olarak görülüyor. Bu tür şiddete maruz kalan kadın, karşı karşıya kaldığı durumu çoğu kez adlandırmakta güçlük çekiyor
Günümüzde başta kadınlar olmak üzere birçok insanı ilgilendiren sorunlardan birisi de hemen daima narsist sapıklar tarafından uygulanan psikolojik şiddet. Bu öyle bir şiddet ki uzun yıllardır Fransa'da manevi taciz kurbanları üzerine çalışan psikiyatrist Marie-France Hirigoyen'e göre "Bir insan, karşısındakini manevi taciz uygulayarak yıkmayı başarabilir. Bazı durumlarda, bu hırslı saldırganlık ruhsal bir cinayetle bile sonuçlanabilir."
Ama esas önemlisi bu tür şiddete maruz kalan birçok kadının karşı karşıya kaldığı durumu adlandırmakta güçlük çekmesi, toplumun bu şekildeki dolaylı şiddete duyarsız kalması ve Hirigoyen'e göre "Hoşgörü bahanesiyle insanların bağışlayıcı bir tavır takınması". Aslında manevi taciz çok yaygın bir sorun; yalnızca eşler arasında değil, arkadaşlar arasında da görülebiliyor ve bazı işyerlerinde kadınların veya erkeklerin en önemli sorunu olarak yaşanabiliyor. Ülkemizde eşlerinden ayrıldığı için öldürülen kadınların birçoğunun arkasında narsist sapıklık öyküsü olduğu biliniyor.
Bu tür insanlar aramızda yaşıyor ve herhangi bir tedavi görmedikleri gibi bazen kendilerini 'tutkulu aşk' yaşıyor gibi gösterip her şeyi bunun için yaptıklarına insanları inandırmaya çalışıyorlar. Bunlar ya kıskanç kocalar ya da başkalarını kullanan çok zeki ve başarılı insanlar olabiliyor.
Maskelenmiş cinayet
Fransız psikiyatrist ve psikanalist Marie-France Hirigoyen, 'Manevi Taciz: Günümüzde Sapkın Şiddet' isimli kitabında Fransa'da 2 milyon kadının maruz kaldığı "manevi taciz"i bütün yönleriyle ama esas önemlisi kadınları yargılamadan, onları bütün duyarlılıkları ile yansıtarak anlatıyor. Kitabın bir bölümü işyerlerinde yaşanan manevi tacize ayrılmış. Temel özellikleri patolojik düzeyde narsizm, âşık olamamak veya aşkı küçümsemek, tembellik, karşısındaki insanları kendi uzantısı nesneler olarak görmek, megalomani, şükran duygusunun olmaması, yaptıkları kötülüklerden gerçek anlamda acı ve pişmanlık duymamak, sorumsuzluk, kan emicilik, paronoya, manipülasyon yapmak ve karşısındakileri kendi çıkarı için kullanmak, kadının öteki olmasına yani bütün kişiliğine karşı duyulan kıskançlık olan bu kişiler, genellikle yaşam sevinci dolu, saydamlığı seven, 'habislik derecesinde iyimser', hoşgörülü, belli ölçülerde saf ve iyi insanları (kadınları) başlangıçta en iyi halleri ile görünerek ağlarına düşürüyorlar ve kadınlar çok sonra durumun farkına vardıklarında ise iş işten geçmiş oluyor ve sonunda derin acılarıyla baş başa kalıyorlar.
Aslında narsist sapık kişi, sinsi bir baskı uygulayarak "kurbana kendine olan hâkimiyetini kaybettiriyor, onu sahipleniyor; kurbanı boyun eğme ve bağımlılık konumunda tutuyor, onda derin bir iz bırakma amacıyla, onu derin bir şekilde etkiliyor". Bu kişiler bir virus gibi kurbanın ruhsal aygıtını 'infiltre' ediyor ve onların 'genlerine yerleşerek' kurbanın kişiliğini bozmaya, yıkmaya ve kendilerine benzetmeye çalışıyorlar. O kadar ki bir süre sonra kurbanlar narsist sapıklarla derin bir empati yaparak kendilerini yalnızca onların isteklerini yapar halde buluyorlar. Bazı kurbanlar, narsistin düşüş yaşarken yaşam arkadaşlarının paçalarına tutunarak kendisiyle birlikte diğerini de aşağıya çektiğini ve bunun kurbanda yol açtığı boğulma duygusundan bahsediyorlar.
Narsist sapık kişiler kurbanı yok etmek yerine, onu yavaş yavaş uysallaştırma ve 'el altında bulundurma' stratejisi izliyorlar. Bu amaçla kurbanda ağır suçluluk duygusu uyandıracak davranışlarda bulunuyorlar; o kadar ki kurbanların çoğu "kendini hak etmeyen, cezalandırılabilir bir günah keçisi" pozisyonuna getirerek "ezeli ve ebedi kurban haline dönüşüyor". Patolojik narsizm konusunda bir kitabı bulunan Sam Vaknin'e göre "Tüm narsistler önce idealize edip daha sonra devalüe ederler. Bu kısa, acımasız devalüasyon tacizdir. Bu narsistik davranışın merkezinde yatar. Narsist kişi yalan söyler, hakaret eder, sömürür, alçaltır, manipüle eder, kontrol eder ve yok sayar. Tüm bunlar taciz şekilleridir".
Soğuk şiddet
Narsist sapıklar, doğrudan iletişimi reddederek, dilin biçimini bozarak, yalan söyleyerek, alaya alarak ve aşağılayarak, kurbanın çelişkilerini ve saydamlığını kullanarak, saygınlığının yitirilmesini sağlayarak güçlerini kabul ettiriyor ve kurbanlarını 'paralize' ediyorlar. Kurbanlar baskıya karşı çıktıklarında daha doğrusu "tepki göstermeye, bir insan olarak kendisine yer edinmeye ve biraz özgürlük kazanmayı istemeye" başlayınca narsistin nefreti ve şiddeti ile karşılaşıyor. Bu süreçte "yermelerden, düşmanca imalardan, küçümsemelerden ve hakaretlerden oluşan soğuk bir şiddet söz konusu ve yıkıcı etki, görünürde zararsız ama sürekli olarak tekrar edilen saldırılardan ve bunların sonunun olmadığının bilinmesinden" kaynaklanıyor. Sonunda kurbanlar köşeye sıkışıyor; benlikleri ağır ve müphem bir korkunun egemenliğine giriyor ve sanki yaşamları artık hiç değişmeyecekmiş gibi bir duyguyla başlarına gelenleri kader gibi yaşamaya başlıyorlar. Bazen bu şiddet, kurbanların intihar etmesi ile sonuçlanıyor ve bazı vakalarda narsist sapıklar kurbanı intihar etmesi için kışkırtıyorlar.
Kadınların narsist sapık birisiyle yaşarken düştükleri zor ve acılı durum, bazen 'mazoşizm' veya suç ortaklığı olarak görülebiliyor. Narsist sapık başkalarına hep iyi yüzü ile mağdur/kurban olarak görünmeyi başarabilmekte; kurbanlar kendi yakınlarına bile başlarına gelen bu sinsi kötülüğü anlatmakta zorluk çekmekte, birçoğu başlarına gelenleri, bütün belgeleri koruyarak, bazen şiddet sözlerini (küfürleri vs) teybe kaydederek belgeleme yoluna gitmektedirler. Uzmanlar, kadınların önce sapıklığı adlandırarak ve karşılaştıkları kötülüğe öfke duyarak işe başlamalarının önemi üzerinde duruyor ve kadınlara "kimseye bir açıklama borçlu değilim ama kendime bir hayat borçluyum" bilinci ile davranmalarını, mümkün olan en kısa sürede ve gerektiğinde profesyonel yardım alarak ve arkalarına bakmadan bu kötülük çamurundan çıkmalarını, sonra da acılardan kurtulmanın ve iyileşmenin yollarını bulmalarını öneriyor.
'Aşk Manipülatörleri'
Başka bir Fransız psikoterapist Isabelle Nazara-Aga tarafından bu kez daha popüler dille yazılan 'Aşk Manipülatörleri' isimli kitapta (Sistem Yayınları, 2006)
aşkı manipülasyon ve kadınları kullanmak için araç gibi görenleri bütün özellikleri ile sergiliyor. Yazar, hastası olmuş bir çok kurbanın anlatımlarını aktararak 'Yepyeni, güpgüzel' başlayan bir ilişkinin nasıl trajediye dönüştüğünü 'Bir kere bağlanınca sonuna kadar gidilir!', 'Birlikte yaşam ya da soyutlanmanın başlangıcı', 'Peki ya cinsellik', 'Toplum içinde gülücükler, yalnızken hakaretler', 'Hasta eden bir aşk?', 'Çıldırtan tartışmalar', 'Gitmek, evet ama..', 'Ayrılık: Ne cesaret!' ve 'Yeni bir başlangıç' bölümlerinde ayrıntıları ile anlatıyor.
Isabelle Nazara-Aga, "Narsist sapıkların varlığından önceden haberdar değilsek, pek azımız tehlikeyi zamanında sezebilir. Pek azımız suçluluk duygusu taşımadan çekip gidebilir" diyerek "Psikolojik ve duygusal vampirlik" olarak nitelediği bu sürecin zorluklarına bütün kadınların dikkatini çekiyor.
Bu iki kitap, birçok kadın ve erkek için yaşamsal bilgiler içeriyor ve bir kez daha başımıza gelenleri anlamak için bilginin ve deneyimlerin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Dilerim başkalarının acıları başımıza gelenleri oluş halindeyken anlamamıza yarar ve böylece kadınların (belki erkeklerin de) acıları azalır.
Not: Bu konuda Türkçede başka kitaplar var mı bilmiyorum ama meraklıları http://samvak.tripod.com adresinde yeterli bilgi bulabilirler.
Prof. Dr. Şükrü Hatun: Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

1153
Psikoloji / GENÇLİK ÇAĞI RUH SAĞLIĞI VE RUHSAL SORUNLAR
« : 16 Aralık 2010, 10:59:08 ös »



GENÇLİK ÇAĞI RUH SAĞLIĞI VE RUHSAL SORUNLAR


Yazar: Prof. Dr. Atalay YÖRÜKOĞLU
 
Gençliğin Tanımı ve Toplumdaki Yeri
 
Gençlik, çocuklukla erişkinlik arasında yer alan, gelişme, ruhsal olgunlaşma ve yaşama hazırlık dönemidir. Ergenlikle başlayan hızlı büyüme, gençlik çağını sonunda bedensel, cinsel ve ruhsal olgunlukla biter. BM Örgütünün tanımına göre genç, 15-25 yaşları arasında, öğrenim gören, hayatını kazanmak için çalışmayan ve ayrı bir konutu bulunmayan kişidir. Gerçekten gençlik hem toplumsal, hem biyolojik, hem de ruhsal bir kavramdır.
 
Türk toplumu gerçek anlamda genç bir toplumdur. Nüfusumuzun % 60’ını 25 yaşın altındaki çocuk ve gençler oluşturmaktadır. 50 milyonluk hiç bir Batı ülkesinde nüfus içindeki gençlik kesimi bu kadar büyük değildir.
 
Ülkemiz gençliği sorunsuz bir gençlik sayılabilir. Çünkü varlıklı toplumların gençlerine özgü hastalıklarına daha tutulmadı. Ülkemizde gençler arasındaki uyuşturucu kullanımı o kadar değildir. Gençlik suçluluğu da nüfusumuza ve genel suçluluk oranına göre düşüktür.
 
Gençlik yalnız olumsuzlukların toplandığı bir çağ değildir. Gençlik tatlı hayallerin, tutkuların ve idealizmin filizlendiği, sıkı arkadaşlıkların, ilk sevgilerin yaşandığı dönemdir. Yeniliğe ve ileriye doğru atılımların yapıldığı, kendini kanıtlama ve kendi kimliğini ortaya koyma çabalarının yaşandığı dönemdir. ARİSTO 2300yıl önce gençliğin özelliklerini çok çarpıcı anlatmıştır. Şöyle ki; tutkuludurlar, huysuz ve öfkelidirler. Kendilerini içtepilerine kaptırırlar; tutkularının kölesi olurlar. İsteklerinin önüne dikilen en küçük engele bile katlanamazlar. Onura, başarıya, paradan çok değer verirler. Çünkü paraya gereksinimleri olmamıştır. Eli açık ve iyilikseverdirler. Çünkü kötülükleri tanımamışlardır. Çabuk güvenir, çabuk bağlanırlar. Çünkü aldatılmamışlardır. Yüksek amaç ve hayalleri vardır; çünkü daha yaşamın sillesini yememişlerdir. Koşulların sınırlayıcı etkisini öğrenmemişlerdir.
 
Gençler yanılınca, çok yanılırlar. Sevgide de, nefrette de aşırıya kaçarlar. Her şeyi bildiklerini sanır ve onun için yanlışlarında sonuna kadar direnirler.
 
Gençlikte Arkadaşlık
 
Gençlik çağı evden kopma ve topluma açılma çağıdır. Ergenliğe giren bir gence evi dar gelmeye başlar. Ana-babanın öğütlerinden ve karışmalarından usanan genç, kendini dışarı atar. Çünkü soluk alabildiği, özgür davranabildiği yer, dışarı ortamıdır. Evle bağları gevşeyen genç kendini dışarıda bulur. Kendi gibi bağımsızlık arayan, aynı kaygıları yaşayan, benzer bocalamayı yaşayan yaşıtlarına takılır. Evinde anlaşılmadığını, değer verilmediğini, çocuk gözüyle bakıldığını sanan genç için arkadaş kümesi bir kurtuluş, bir sığınaktır.
 
Gencin sıkı arkadaşlık kurmadan topluma açılması düşünülemez. Bu bakımdan arkadaşlık ilişkileri toplumsal ilişkilere öncülük eder. Arkadaşlarca aranmak, beğenilmek ve benimsenmek, benlik saygısının önemli bir koşuludur. Genç bu ilişkilere girerek zekasıyla, spor ve sanat yetenekleriyle kendini kanıtlar.
 
Arkadaşlık kurabilmek ve sürdürebilmek başlı başına bir başarı, ruh sağlığının bir ölçüsüdür. Ailesine bağımlı, güvensiz ve sıkılgan bir çocuk okulda başarılı olabilir ama, arkadaşlık kurmada çok yetersiz olabilir. Gençlik çağında, gençlerin ruh hekimlerine başvurma nedenlerinin başında arkadaşsızlık yakınması gelir.
 
Gençlikte Benlik
 
Ben, benlik, kişilik çoğunlukla eş anlamlı olarak kullanılan kavramlardır. Kişiyi kişi yapan, başkalarından ayıran duygu, tutum ve davranışların tümünün örgütlenmiş bütünlüğünü anlatır. Her insanın ulaşmak istediği bir benlik vardır. Kişi özlediği, kendine yakıştırdığı bu ideal benlik kavramını geliştirmeye çabalar. İdeal bene yaklaştıkça mutlu olur. Kimi zaman ideal ben, bir düş, bir özlem olarak kalır. İdeal benliğe ulaşamazsa, kişi mutsuz olur. İdeal benliğin gerçek dışı olduğu durumlarda kişi bunalıma düşer, kavramını geliştirmeye çabalar. İdeal bene yaklaştıkça mutlu olur. Kimi zaman ideal ben, bir düş, bir özlem olarak kalır. İdeal benliğe ulaşamazsa kişi mutsuz olur. İdeal benliğin gerçek dışı olduğu durumlarda kişi bunalıma düşer. Kendi kendinden beklentisi çok yüksek olan kişi, genellikle bilinçdışı dürtülerin ve tutkuların buyruğundan çıkmayan kişidir.
 
Gençlikte Kimlik Karmaşası
 
Kimlik karmaşasına giren gençler, kendilerine belli bir yön veremeyen bir yerde kök salamayan gençlerdir. ERİKSON (1968) kimlik karmaşasını yaşayan genci şöyle tanımlar:
 
İnsanlara yaklaşma ve sıkı ilişkiler kurmada başarısızlık gösterir ve bunun sonucu yalnızlık çeker. Uygun olmayan rastgele kişilerle arkadaşlık eder. Çalışamama, kendini bir işe verememe, dikkatini toplama güçlüğü belirgindir. Yarışmadan kaçar ve yeteneklerine uymayan işlerde kendini tüketir. Ailenin ve toplumun onaylamadığı rollere girer. Ters ya da olumsuz kimliğe bürünür.
 
Kimlik karmaşasında kurtulmak için gençler değişik yollara başvururlar. Dış ülkelere göçüp yerleşerek, uyruk değiştirerek, din değiştirerek kendilerine yeni bir kimlik bulmaya çalışırlar.
 
Toplum içinde bir yer edinemeyen, kök salamayan ve geleceğinden de umudu kesilen genç, topluma sırt çevirebilir. Çocukluğundaki kötü örneklere dönüş yapar. ‘Madem ben sizi istediğiniz gibi olamıyorum, öyleyse istemediğiniz gibi olacağım’ der. Sınıfını, uyruğunu, dinini, ülkesini, yetiştiği ortamın tüm değer yargılarını yadsıyabilir.
 
Kimi genç de, topluma sırt çevirmek yerine topluma meydan okuyarak olumsuz kimliğini kanıtlamaya çalışabilir. Şiddet eylemcileri, teröristler bunlara örnek gösterilebilir. Bunlar içinde en çarpıcı örnek, hiç şüphesiz ki MEHMET ALİ AĞCA’dır. Zemzem kuyusuna işeyerek üne kavuşan insan gibi, o da değer verilen insanları öldürerek ünlü kişiler arasına girmiştir.
 
Aile Tiplerine Göre Çocuğa Verilen Önem
 
ÇOK SEVEN-KOLLAYAN, GEVŞEK DİSİPLİNLİ AİLE
 
Çocuğa büyük sevgiyle bağlanmışlar, tam benimsemişler. Çok sıcak verici ancak çok koruyucu ve kollayıcıdırlar. Tüm yaşamları çocuğa göre düzenlenmiştir. Yalnız çocuk için yaşıyor gibidirler; bir dediğini iki etmezler.
 
SIKI DİSİPLİNLİ, SEVECEN AİLE
 
Bu aileler de çocuklarına karşı sevecen, ilgili ve düşkündürler. Çocuğun tüm maddesel ve ruhsal gereksinimlerini karşılarlar. Çocuğun sağlığı ve öğrenimi için hiçbir özveriden kaçınmazlar.
 
BASKICI-İTİCİ SEVGİSİZ AİLE
 
Gence bu ailelerde küçükten beri yeterli sevgi ve sevecenlik gösterilmemiştir. Aile ortamı gergin, ilişkiler düşmancadır. Bol eleştiri, azar, aşağılama ve dayak vardır.
 
SEVGİSİ YETERSİZ, DİSİPLİNLİ GEVŞEK AİLE
 
Bu aileler çocuğa karşı ilgisiz, ruhsal gereksinimlerine karşı duyarsızdırlar. Çocuk ayak altında dolaşmadıkça, ağlamadıkça ya da bir muzırlık yapmadıkça ilgilenmezler.
 
PARÇALANMIŞ AİLEDE GENÇ
 
Ölüm veya ayrılık nedeniyle bölünmüş ailelerde büyüyen çocukların gençlik çağında çok değişik uyum sorunları ortaya çıkabilir. Çocukluğu babasız geçmiş bir genç erkek, genellikle bir genç kızdan daha çok sorunlarla karşılaşır.
 
SEVEN, BENİMSEYEN, DEMOKRATİK AİLE
 
Çağdaş bir ailedir. Ana-baba arasında saygı vardır. Sorunlar buyruklarla değil, konuşarak çözümlenir. Evde gerginlik yerine, ılımlı bir hava vardır.
 
GELENEKSEL, ATAERKİL AİLE
 
Geleneksel Türk ailesinde babanın tartışılmaz, salt otoritesi vardır. Evde ilk ve son sözü söyleyen babadır. Babayla çocuk arasında korkuyla karışık saygılı bir uzaklık vardır.
 
Ruhsal Hastalık Kavramı
 
Ruhsal hastalık, insanın duygu, düşünce ve davranışlarında olağan dışı sapmaların aykırılıkların bulunmasıdır diye tanımlanabilir.
 
Ruhsa hastalık belirtileri rahatsız edici, acı verici, kişiyi ve çevresini mutsuz eden türden belirtilerdir. Kişinin uyumunu bozar, ilişkilerini sarsar, çalışmasını etkiler.
 
Nevrozlar
 
BUNALTI NEVROZU
 
Bunaltı sürekli olabildiği gibi, yoğun biçimde nöbet nöbet de gelebilir. Bunaltı nöbeti geçiren bir kimse belirsiz bir korku içindedir. İçi daralır, sık sık solur, soğuk soğuk terler döker, göğüs sıkışır, boğazında lokma kalmış gibi bir tıkanma duyar, çarpıntısı vardır.
 
Çocuklukta yaşanan bunaltının en önemli nedenlerinden biri ana-babadan ayrılma, ana-babayı yitirme durumlarıdır.
 
FOBİK NEVROZ
 
Saçma, abartılmış ve gerçeğe uymayan korkulara fobi adı verilir. Korku, benliğin sağlıklı bir tepkisidir. Kişiyi tehlikelere karşı uyarır ve önlem almasını, korunma yolları aramasını sağlar. Fobik kişi, benliği tehlikeye sokmayan durum ve nesneler karşısında korkuya ve paniğe kapılır. Köpekten korkan bir kimse bir yavru köpek yanından geçse bile, dizinin bağı çözülebilir. dokunmak ya da kucağına almak ise paniğe kapılabilir.
 
HİSTERİK NEVROZ
 
Hasta, hiçbir organik bozukluğu olmadığı halde birden bacaklarının tutmadığından, ellerini kollarını oynatamadığından yakınır. Sanki birden felç olmuş gibidir. Ancak sinirlerde ve kaslarda bir bozukluk yoktur. Gündüz kolunu-bacağını oynatamayan hasta, uykudayken serbestçe oynatır.
 
OBSESİF-KOMPULSİF NEVROZ
 
Kişi, düşüncesinin saçma olduğunu bilir. Ama bunaltı çekmekten kendini alıkoyamaz. Aklından kovmaya çalışır ama başaramaz. Örneğin, bir anne yeni doğan çocuğu ile ilgili olarak aklından geçen ‘Ya çocuğumu boğarsam. Ya elimdeki bıçağı çocuğuma saplarsam’ gibi düşünceden çok büyük sıkıntı duyar.
 
DEPRESİF NEVROZ
 
Depresyon genel bir çöküntü durumudur. Depresyona giren bir kişi yaşama sevincini yitirir. Sürekli üzgün. kederli, isteksiz ve yorgundur. Günlük işler ona büyük bir yük gibi gelir. Yaptığı işten tat almaz. Gülmeyi unutmuş gibidir. Canı konuşmak istemez.
 
Psikozlar
 
ŞİZOFRENİ
 
Şizofreni, genç yaşlarda başlayan düşünce, duygu ve davranışlardaki ağır bozukluklarla birlikte giden, kişinin ruhsal dengesini ve uyumunu bozan bir psikozdur. Genellikle ergenlik çağı ile 45 yaş arasında ortaya çıkar. En yaygın psikoz türüdür. Hastaneye başvuranların % 20’sini oluşturur.
 
MANİK-DEPRESİF PSİKOZ
 
Hasta, depresyona girdiği zaman, tam bir çöküntü içinde görünür. Yemez-içmez, uyumaz; insanlardan kaçar. Bezgin, üzgün ve elemlidir. Çalışma gücünü yitirmiştir. Hasta, suçluluk duygusu çeker. Öyle ki hasta ikinci Dünya Savaşı’nın kendi yüzünden çıktığını söyleyecek kadar gerçekten kopabilir.
 
Ruhsal Tedavi
 
Ruhsal tedavi (Psikoterapi) ruhsal bozuklukları konuşma yoluyla düzeltmeyi ve iyileştirmeyi amaçlayan tedavi biçimidir. En yoğun tedavi biçimi Psikanaliz’dir. Bu tedavide hasta divana uzanarak değil, hekimle yüzyüze konuşarak tedavi edilir.
 
Hastanın beklentileriyle hekimin amaçları çelişiyor, tedavi süreci verimli olmaz. İyi bir arkadaşla dertleşme, sorunlarını paylaşma ve dayanışma bir ölçüde ruhsal tedavidir. Hekimin hastasını tanımasından daha önemlisi hastanın kendi kendini tanımasıdır. Hastanın yardım almaya istekli ve işbirliğine yatkın olması, ruhsal tedavide ön koşuldur. Hekimlikte hastanın isteğine karşın tedavi uygulanamaz.
 
Gençlerle ruhsal tedavi sürdürülürken, ana-babalarla düzenli ya da belli aralıklarla görüşmeler yapmak gerekir. Genç, ana-babası arasında kalırsa, tedavinin etkisi olmaz. Örneğin tutucu bir aileden gelen bir genci, daha bağımsız davranmaya yöneltmek, gençle ana-babanın daha çok çatışmasına yol açar. Böyle bir durumda tedavi son bulur.

1154
EŞCİNSEL GRUP TERAPİSİ

Katılımcılar :

1- utti341 ( Eşcinsel Terapilerle 3 ay süren  bir süreçte sağlıklı ve huzurlu bir yaşama kavuşmuş, 30 yaş evli ve 2 çocuk babası bir danışan. )

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=429.0

2- mert-0990 ( Eşcinsel Terapilerde 5 seans; terapiler için İstanbul’a il dışından gelen, 21 yaş, üniversite öğrencisi ve öss sınavında yüksek derece yapmış bir danışan )

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=442.0

3- lacivertemre ( Eşcinsel Terapilere 20-25 seans devam eden, 36 yaş, bekar Borderline Kişilik özellikleri gösteren bir danışan )

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=360.0

Psikolog Hüseyin Kaçın : www.escinselterapi.net te sadece üçünüzün yazısı var başka kimsenin yok  gibi bu konuda utti,mert-0990  bir eşcinselin ışık arayışı ve lacivertemre . Sen sor utti 3 ayda haftalık düzenli  terapilerle eşcinselliğinin iyileşmes sürecini nasıl sonlandırmış oldun ve nasıl bir süreçte eşcinsel eğilimlerini  bitirdin? profesyonelliğimiz seninle başladı. kendini biraz tanıtır mısın?
 
utti341@hotmail.com : 30 yaşındayım evliyim bir oğlum var ikinci çocuğumda  yolda şu an.
 
Psikolog Hüseyin Kaçın: bu konuda (EŞCİNSELLİK) bize mail attın neden mail attın
utti341@hotmail.com: geçmişimle ilgili, eğilimlerimle ilgili sorunlarım vardı bu da beni rahatsız ediyordu eşcinsellikle alakalı olarak. Kurtulma çabam ,arayışım vardı ,nasıl kurtulurum ne olur sonu diye yatıp kalkıp dua ediyordum hani hep psikolojik olduğuna inancım  vardı çok şükür bir günde erkek homoseksüellerin onarım terapisi kitabının altında H. Beyin yazısını gördüm  o yazının altındaki adresten H Beyin sitesine girdim telefonunu aldım geçtiğimiz yıl bu zamanlar da randevulaştık işte.Randevulaştık  ve 3 ay boyunca haftalık düzenli terapilerden sonra Allah a şükür ki düzeldim
Psikolog Hüseyin Kaçın: nesi düzenliydi terapilerin,niye hiç aksatmadın terapileri
utti341@hotmail.com: niye aksatmadım ,ilk görüşmeden sonra h beyin yaklaşımı bu olayın değişebilecek bir şey olduğuna inandırması ve benimde buna inanmam benim buraya gelip gitmemi hiç etkilemedi,düzenli devam ettim
Psikolog Hüseyin Kaçın : şartların müsait miydi buraya gelmek için
utti341@hotmail.com: aslında şartlarımda pek müsait değildi ama ben o durumumu uygun hale getirdim
mert-0990@hotmail.com :ilk konuşmanızda h. Beyi sıcak buldunuzmu?
 
utti341@hotmail.com: sıcaklıktan ziyade benim derdime ilaç olsun benim için yeterliydi çok şükür h. Bey in bu konuda bana büyük yardımları dokundu,yol gösterdi ve bu hale kadar gelebildim.
 
Psikolog Hüseyin Kaçın :kimse senin psikoloğa gittiğini biliyormu?eşin psikoloğa gittiğini biliyor mu?
utti341@hotmail.com:  yok hayır bilmiyor
Psikolog Hüseyin Kaçın: değişebileceğini kaçıncı terapiden sonra gördün?
utti341@hotmail.com: değişebileceğimi yanlış hatırlamıyorsam 3. Terapiden sonra anladım.
Psikolog Hüseyin Kaçın:ne oldu ki bu kararı verdin
utti341@hotmail.com: 3. Danışmada bütün tabuları yıkmıştım yani bir  nokta yakalamıştık
Psikolog Hüseyin Kaçın: neydi o nokta?
utti341@hotmail.com: aşağılık kompleksimle alakalı bir noktaydı o yakaladığımız ve ben değişebileceğime inanmıştım.
Psikolog Hüseyin Kaçın: kim tarafından aşağılanmakla alakalıydı anne mi baba mı
utti341@hotmail.com:erkekliğimin aşağılanması. İmam hatip lisesinde okurken ilk bluğa giriş konusu ile ilgili idi. Gece boşalması ile ilgi bir şey ler anlatılmıştı bende evde çocuk aklıyla sormuştum herkes güldü vesaire  ben o nokta da bir şeylerin bozulduğunu  yani tespitini yaptım. ondan sonra ama bu konuda düzelebileceğim inancımı hiç yitirmedim.en önemli şey inanmak,inandıktan sonra yapılmayacak şey yok.
mert-0990@hotmail.com: Hayatınızda bariz bir şekilde neyi değiştirdiniz.
Psikolog Hüseyin Kaçın: yada eşcinsel eğilimleriniz ne düzeyde ne düzeye geldi
utti341@hotmail.com: ne düzeydeydi geçen bu yıl zamanlar  ben gay sitelerinde dolaşırdım,bir cinsel arayışım vardı ne biliyim porno siteler vesaire vesaire ama ben 2. Terapiden sonra herhangi bir siteye girmişliğim yok,girme isteğim kendimi sıktığımdan değil girme isteğim bile yok ,yani herhangi bir porno sitesine önceden belirli bir zaman ayırmak isterdim zaman bulmak isterdim ne biliyim porno izleme chat yapma msn de konuşmak için  ama öyle bir istek içimde yok.birini gördüğümde bir etkilenmem yok.
Psikolog Hüseyin Kaçın: eskiden ne vardı da gitti birisini gördüğünde ?
utti341@hotmail.com: çekici geliyordu ama şimdi bunları konuşmak bile artık beni rahatsız ediyor.birisini gördüğümde ya da çekici geldiğinde hemen kafamda bir şeyler kurmaya başlıyordum cinsellikle ilgili ama şimdi öyle bir şey yok. Bir topluma ortama girdiğimde hemen bir frekans arayışım olurdu hani burada bana göre biri var mı gibi..onlar çok şükür şimdi yok yani.
Psikolog Hüseyin Kaçın: peki duygusal olarak bir ilişkin oldumu?bu anlamda erkeklere duygusal anlamda bağlandınmı?
utti341@hotmail.com:evet oldu üç kişi oldu sonuncusu M di. Bu sonucusunda biraz zorlandım oda onla alakalı ilişkimde duygusal bir bağım olduğu için .ondan dolayı şu an bir sıkıntı yaşamıyorum.onunla alakalı her şeyin boş olduğunu anladım.
Psikolog Hüseyin Kaçın: eşcinsellikteki kimliğin ne aktif pasif…
utti341@hotmail.com:  o zaman pasifti.şimdi eşcinsel değilim ki 
Psikolog Hüseyin Kaçın: bu değişim normalde diyelim ki aktif birinin pasif birine dönüşmesi kolay görülür ama belki mantıken veya aktif biri biseksüel olur hem kadın hem erkek ama pasif birisinin bunu bırakması daha zor  gibi mantık çıkarılabilir mi?
utti341@hotmail.com: bence alakası tam olarak yok.psikolojik olarak düzeldiğinde ne aktiflik ne pasiflik kalıyor.aktif te gey pasifte  gey sonuçta  yani yanlış eğilim. Millet şöyle düşünebilir pasif yani kadın rolünde değişme süreci ama sonuçta özü erkek.hatalar düzeltildiğinde zaten özüne dönecek insan.fiziki bir problem yoksa.
Psikolog Hüseyin Kaçın: peki bu psikolojik bir durumsa anne baba çocuk üçgenindeki yanlış tutumlardan kaynaklanıyorsa ,eşcinsellerinde anne yada babalarına öfkeleri varsa sen bu terapide anne,baba ilişkilerini ne düzeyden ne düzeye getirdin?onlarla ilişkine bakışın değiştimi?
 
utti341@hotmail.com: onlar değişmedi ben değiştim
Psikolog Hüseyin Kaçın:onlara bakışın değiştimi?
utti341@hotmail.com: babamla aramda neredeyse 40 yaş var,aramızda duygu uçurumu ve yaş uçrumu var. Beni sevdiğini bana dokunduğunu hatırlamam,benimle oyun oynadığını hatırlamam.onun beni öptüğünü hatırlamam.babamdan böyle bir sıcaklık görmedim. Eşcinsellik  eğilimleri olanlarda ortak noktalardan biri bu bence.babamdan duygusal bir yakınlık görmedim ama bundan dolayı da ona hiç kızmadım kızgın olmadım öfkelenmedim de yani belki de içimden gelmiyor olabilir. Kızamıyorum babama .hatalı ama kızamıyorum.
Psikolog Hüseyin Kaçın: bu terapiler  ne kattı baba oğul ilişkinize?
utti341@hotmail.com: babam hiç değişmedi zatenneyse hala o . hatalarını çok iyi anladım ama kızamadım yani nefret edemedim babamdan.
Psikolog Hüseyin Kaçın: senin kişisel hikayenin özetinde şu yok muydu üç tane erkek çocuğu arada 10 yıl sonra bir kız çocuğu  olsun diye artık son bir hamle daha, kaçı kız kaçı erkek kardeşlerinin
utti341@hotmail.com:bir kız var sonra yine erkek
Psikolog Hüseyin Kaçın:sen dördüncü müydün?
utti341@hotmail.com:ben beşinciydim.üç erkek olunca ailenin isteği kız olsunmuş. Evet ailemde böyle bir düşünce varmış. Son üçüde kız olur diye.sanki beni de kız olsun diye beklemişler.
Psikolog Hüseyin Kaçın: bu da bir etken olabilir mi?
utti341@hotmail.com: anne babamın davranışında etken olmuştur
Psikolog Hüseyin Kaçın:ilk pasif eğilimini kaç yaşında hissettin?
utti341@hotmail.com: askere gitmemiştim yani 17 yaşlarında bir nalburcuya karşı gelip giden bir eğilimim vardı oda bunu tetiklemiş oldu o şekilde başlamıştı.
lacivertemre@hotmail.com : o kaç yaşındaydı
utti341@hotmail.com:aynı yaşlarda akrandık yani…
Psikolog Hüseyin Kaçın: o dönemde senin duygusal bir arayışın varmıydı?
utti341@hotmail.com: evet vardı.
Psikolog Hüseyin Kaçın: arkadaşların sana ne diye hitap ediyordu imam hatipte?
utti341@hotmail.com: arkadaşlarla bir problemim yoktu ama  beni kıza benzetmeleri vardı.sınıf içersinde üç beş kişi yapıyordu ama okulda yayılmamıştı,hitap ediyorlardı ama ben şiddetle kızıyordum.reddediyordum. oda orta 3 kadar sürdü.
Psikolog Hüseyin Kaçın: nalburla ilişkin niye bitti
utti341@hotmail.com: evlendi diye bitti
lacivertemre@hotmail.com:kaç yıl sürdü
utti341@hotmail.com: 5 yıl sürdü ,onunla duygusal bir bağım vardı.
Psikolog Hüseyin Kaçın: Sonra yerine kim geldi
utti341@hotmail.com: a.. ve m.. ve beni en çok m.. zorladı
Psikolog Hüseyin Kaçın: ne açıdan zorladı?
utti341@hotmail.com: belki  bu ilişkinin terapi aşamasına gelmesi ,ne biliyim o duygusal ilişkim beni zorladı
Psikolog Hüseyin Kaçın: peki o ilişkide zorlanmasaydın terapi arayışına girmeyecekmiydin
utti341@hotmail.com: evet girmeyecektim çünkü bu son olduğu için beni çok zorladı duygusal anlamda.duygusal anlamda kopmak zor oldu.
Psikolog Hüseyin Kaçın: aynı şirkette çalışmanın da etkisi var mı?
utti341@hotmail.com: tabi  her gün görmenin etkisi de var
lacivertemre@hotmail.com: hala görüyorsun yani.
utti341@hotmail.com: Hala görüyorum evet.
Psikolog Hüseyin Kaçın:ilişki başta iyiydi sonra seni sömürmeye mi kalktı?
utti341@hotmail.com: evet
Psikolog Hüseyin Kaçın: sen onun yöneticisiydin çalıştığın şirkette ,bu yönünü keşfedince  hemen sömürmeye başladımı?ne yaptı?ilk sömürdüğünü ne zaman anladın
lacivertemre@hotmail.com: nasıl sömürüyordu?
utti341@hotmail.com: yöneticisi olduğum için onu kayırmamı bekliyor. Onu ayrı tutmamı istiyordu. Tabi bu davranışını görüyordum ama görmemezlikten geliyordum duygusal bir bağ olduğu için .hala beraber aynı şirkette çalışıyoruz zaman zaman zorluğunu yaşıyorum ama bazı konularda ona taviz vermiyorum.
mert-0990@hotmail.com: terapiye gelip gittiğinizi biliyormu?
utti341@hotmail.com: Yo hayır bilmiyor
Psikolog Hüseyin Kaçın: nesi ilginç geliyor sana?
 
mert-0990@hotmail.com: hocam bu çok zor bir durum bence  aynı yerde çalışıyorsunuz ve hislerinizin bittiğini söylüyorsunuz çok ilginç bu.
Psikolog Hüseyin Kaçın:yani şunu mu demek istiyorsun,normalde iki eşcinsel ilişki yaşar ,zamanda ve mekanda birliktelerdir ,ilişki bitince sen yoluna ben yoluma olayı vardır fakat burada ilişki bitmesine rağmen aynı şirkette çalışmaya devam ediyorlar.
utti341@hotmail.com: birincisi karşı taraftaki eşcinsel değil,zaten orada sömürüldüğünü anlıyorsun yani bir şeyler kafana daha iyi dank ediyor.hani karşı tarafta eşcinsel olsa bir nebze doğru ama karşı taraftaki eşcinsel değil  beni ne amaçla kabullendiği ortaya çıkıyor
Psikolog Hüseyin Kaçın: ama bu durum eşcinsel bir ilişkiye doğru gidebilirdi.bir takım taleplerini karşılayamazmıydın?
utti341@hotmail.com:ne gibi talepler?
Psikolog Hüseyin Kaçın: işte birlikte olmak birlikte vakit geçirmek gibi ilişki dışarıda taşınmazmıydı?
utti341@hotmail.com: dışarı taşımazdı.öyle bir isteği yoktu.işte buradan anladım ki bunun duygusallıkla alakası yok.
Psikolog Hüseyin Kaçın:hani sömürmek anlamında zamanla cinsellik olur muydu  bu olaya kapalımıydı
utti341@hotmail.com: cinsel ilişki oldu aramızda,cinselliğe dönüştüğü oldu
Psikolog Hüseyin Kaçın: bu ne kadar oldu?
utti341@hotmail.com: Olduğu dönemler oldu  ama benim ona karşı beklentim duygusaldı,ben ona duygusal anlamda aşık oldum ama o bana aşık değildi ama ona rağmen beni idare etmeye çalışıyordu.
lacivertemre@hotmail.com:peki çalıştığın yerde bu duyulmadı mı? Sen bıraktıktan sonra tehdit etmedi mi?
utti341@hotmail.com: yo tehdit etmedi
lacivertemre@hotmail.com: yani sömürmek diyordun ya sömürmeye devam etti mi?
utti341@hotmail.com: yani direkt böyle söylemedi ama ben anladım zamanla.Normalde duygusal bir şeyler hisseden insan ne yapar dışarıda da görüşmek ister, ben mesela isterdim o zamanlar dışarıda görüşelim gezelim bir sinemaya gidelim bir beklentiler olur karşı taraftan  ama karşı tarafa bunu teklif edip reddedildiğinde  mesela ben söylüyordum o reddediyordu sadece işte duygusal ilişkimizi sürdürmemizi istiyordu. Bende şunu anlıyordum sadece işte görüşmemizi istiyorsa demekki işyerinde beni sömürmek istiyor.
mert-0990@hotmail.com: bekar mıydı o?
utti341@hotmail.com: bekardı evlendi.kullanıldığımı oradan da anlıyorum zaten.bu olaylardan sonra daha da iyi anladım.ben onun yöneticisi olduğum için korkabilir onu işten attıracağımı işte ne biliyim sert konuşacağım ,sor işler vereceğim gibi çekincesi olduğu içinde benimle işyerinde duygusal ilişkiyi  kabullenmiş olabilir.
mert-0990@hotmail.com: ilişkiniz evlendikten sonra da devam ettimi?
utti341@hotmail.com: evlenmeden öncede  evlendikten sonra da devam etti ilişkimiz.
Psikolog Hüseyin Kaçın: Değişmek mümkün mü?
utti341@hotmail.com: kesinlikle mümkün
Psikolog Hüseyin Kaçın: nasıl olur peki bu
utti341@hotmail.com: bence ilk baştaki madde değişeceğine inanmak.
Psikolog Hüseyin Kaçın: peki eşcinsellerin inanmadığı nokta bu değişmek mümkün değil,peki bu konuda sana ne tür tepkiler geldi.
utti341@hotmail.com:hep olumsuz ve çekinceli tepkiler geldi, bir kesim değişebilir liği sorguluyordu, benim tarzımda problem yaşayanlar değişim acaba olur mu diyorlardı ,bir kısmı değişemeyeceğine inanıyor başaracaklarına inançları yok güçsüzdüler yani ,bir kısmı tamamen zıt davrandı bırakın isteyen istediğini yaşasın gibi bir tarzı olanlar vardı bende zaten aynı görüşte olduğumu söyledim onlara isteyen istediğini yaşasın  biz farklı bir şeyler söylemiyoruz ki ama bir insana bu yaşadıkları ağır geliyorsa ,onu rahatsız ediyorsa o insan o yaşantıyı istemiyor. İsteyen içinde bunun mutlaka bir tedavisi vardır. Derdi veren Allah dermanını yaratmıştır diye düşünüyorum.
Psikolog Hüseyin Kaçın: eşcinsellik yaşam kalitesini bozuyor mu? mesela neleri bozuyor?
utti341@hotmail.com: kesinlikle bozuyor.herşeyi bozuyor ,işyerindeki tutumunuzu ,yemenizi içmenizi,ailenize karşı tutumunuza kadar her şeyi etkiliyor.
mert-0990@hotmail.com: evliliği bir çözüm olarak gördünüz mü?
utti341@hotmail.com: evet gördüm. Evliliği bir kurtuluş yolu olarak gördüm.
mert-0990@hotmail.com: benimde öyle bir beklentim var o açıdan sordum peki bu kurtuluş amacınız boş mu çıktı?
utti341@hotmail.com: değişebileceğine inanıyorsan evlen derim neden evlen derim çünkü evlilikte bir şeyler seni frenliyor. Yani yapmak istediğin şeylere karşı kendi kendine hayır ben evliyim olmaz dediğin şeyler oluyor. Evlilik bir çare ama yeterli bir çare değil ama bir kurtuluş yolu değil tek başına .
mert-0990@hotmail.com: eşinizi sizmi seçtiniz aieniz mi?
utti341@hotmail.com: Kendim seçtim. Diyorum ya bu hislerimin başladığı ergenlik çağımdan beri kendi içimde bu konuyla ilgili olarak hep bir çatışma vardı,ben bu durumumu istemiyorum ,normal bir insan olmam gerekiyor,eşimle ben 8,5 -9 yıl çıktık
mert-0990@hotmail.com: evlenmenizin de etkisiyle kadınlara karşı bir ilginiz olmadı mı hiç?mesela biseksüeller gibi..
Psikolog Hüseyin Kaçın: peki eşinle ilişkinin kalitesi nasıldı?
utti341@hotmail.com: çok kötüydü
Psikolog Hüseyin Kaçın: nesi kötüydü?
utti341@hotmail.com: her şeyi kötüydü.eşimle ilişkim nasıldı duygusal bağım olsun diğer yönlerim olsun yaşamın her tarafı kötüydü.
 
Psikolog Hüseyin Kaçın: kadın kimliği sana kötü geliyor muydu?tiksinti geliyor muydu?
utti341@hotmail.com: beraber olmak istemiyordum,evde durmak istemiyordum bazen  yani bu duygular olduğu sürece
lacivertemre@hotmail.com: şüphelenmiyormuydu peki?başka kadın mı var acaba gibi?
utti341@hotmail.com: başka biri varmış gibi bir tereddütü yoktu eşim bana aşırı güveniyordu.
Psikolog Hüseyin Kaçın: eşin sana bir erkek –kadın ilişkisi kurmuş ve sana yöneliyor  senden cinsel beklentisi de var seni arzuluyor ,istiyor  ama sen bu ilişkiyi kurduğunda daha çok erkekleri arzuluyorsun cinsellik beklentisi anlamında ,eşine evlilik öncesi ne gözle bakıyordun.sana göre kadın kimliği neydi?
utti341@hotmail.com: kadın kimliği vardı ama ben onu hep bir kurtuluş olarak görüyordum?
lacivertemre@hotmail.com: gizlenmek için mi hani etraftan anlaşılmasın diye mi?
utti341@hotmail.com: ben evleneceğim ilk geceden sonra büyülü bir şey olacak ve ben düzeleceğim normale döneceğim diye bir eğilimim vardı.
Psikolog Hüseyin Kaçın: evlenmeden önce kadına cinsel yön açısından bakmıyorsun yani,cinsel bir arzuyla yönelmiyorsun ona.sen yönelmiyorsun sadece bir beklentin var.ilk gece  işte ilk hafta ilk ay bir şekilde bir şey olacak düzeleceğim diyorsun ve eşini bu anlamda eşcinsellik sorununu çözecek anahtar olarak görmüş oldun.
utti341@hotmail.com: evet anahtar o gibi geldi ama o değilmiş.
Psikolog Hüseyin Kaçın: genelde de insanlar burada yanılıyor galiba  evlenince geçer düşüncesinde.
utti341@hotmail.com: Evlilik yüzde yüz her şeyi çözmüyor ama frenlediğini söyleyebilirim.ben evlendim diye hiç pişman olmadım.yani evlenmeseydim çok daha uçuk kaçık  bir şeyler olabilirdi.
Psikolog Hüseyin Kaçın: yani sen hiç gay barlara hiç gitmedin?
utti341@hotmail.com: evlenmeseydim daha kötü şeyler olabilirdi?evlilik bir çare değil ama insanı frenliyor.durduruyor. o yönde şanslıyım diyorum
mert-0990@hotmail.com :düzelmeniz bir süreç aldı değimli hemen bir terapiden sonra  hemen düzeldim öyle bir şey yok herhalde.
utti341@hotmail.com:yok öyle olmuyor.
mert-0990@hotmail.com: bu değişme sürecinin psikolojik olduğunu  ne zaman fark ettiğiniz?
utti341@hotmail.com: dedim ya bunun farkına ilk başta terapilerde farkına varmadım fakat terapide yaşadığım bu sorunla alakalı kilit noktamı fark ettim  o bluğda yaşadığım erkek kimliğimin kötü görünmesi ve buna dair hissettiğim aşağılanmaydı. Onun tespitinden sonra ben rahatladım.yani yanlışın orada başladığını anladım.
Psikolog Hüseyin Kaçın: orada bir kırılma noktası var yani
utti341@hotmail.com: evet orası bir kırılma noktası oldu ondan sonra sağolsun h. Beyde yol gösterdi o problem yaşadığım zamana geri döndük birinin elimden tutması gerekiyordu ya babam olacaktı ya abim olacaktı  kimse tutmamış h. Bey tuttu elimden doğru yoldan gittik bir ayrım vardı orada   sağ ve sol olmak üzere ben soldan girmiştim normalde sonra sağdan beraber girdik.zamanda yolculuk olmuş oldu . bu terapi sürecinin üçüncü ayından sonra h. Beyle konuştum ayaklarımın üstünde bu olayla ilgili olarak kendim baş etmeliyim diye ,zamanla süreç insanın kafasına daha iyi oturuyor . yani terapileri nisan ayında bıraktık ondan sonra terapilere gitmedim ama bazı şeylerin bazı taşların daha iyi oturduğunu anladım.mesela 3 aylık terapim sürecinde eşimle bir değişim içersindeydim eşimle  normal ev hali bile çok farklıydı ama şimdi dünyalar kadar farklı oldu. Eşim beni tanıyamaz oldu.
Psikolog Hüseyin Kaçın: ne değişti bir cümlede anlatman gerekirse
utti341@hotmail.com: yani ilgi değişti.
Psikolog Hüseyin Kaçın: eşine sorsak ne der bu değişme konusunda
utti341@hotmail.com:  bana diyor ki aman sen böyle kal
Psikolog Hüseyin Kaçın: senin psikoloğa gittiğini bilmiyordu bir arkadaşınla buluştuğunu sanıyordu sana ne dedi sonra?
utti341@hotmail.com : aman o arkadaşına sık sık git dedi

1155
erkek çocuğun tacize uğraması

1.allah hiçbir çocuğun başına vermesin. buradan ailelere sesleniyorum. bilmiyorum ki; küçük yaşta başıma gelen bu elem verici hadiseyi ne kadar metanetli bir şekilde sonuna kadar anlatacağım ama sizlerle paylaşmak istiyorum. utanmadan kaleme almak istiyorum. ne için? belki bunu okuyan birkaç anne ve baba vardır da, ya anne ve baba olmaya aday vardır, bu sayede çocuğuna nasıl davranıp davranmaması gerektiğini anlar ve çevrede ne tip anne ve babalar varmış idrakine varır çocuğunun arkadaş seçiminde dikkatli olur.

tanım: bir çocuğun yaşayabileceği en kötü şey.
 (dengesiz kuzen larry, 19.10.2010 22:09)
   




2.6 yaşındaydım. annemgil beni ilkokula erken yazdırmışlardı. o zamanlar, siyah önlük giyer, beyaz yaka takardık. bahçedeki okul kantininden sıkış tepiş kalabalığın arasında simit ve gazoz almak en büyük keyfimizdi, bir de kantin sırasında demirlere tutunup takla atmak. parayla satın alınamayacak şeylerdi bunlar.

bir insanın şerefi, onuru, haysiyeti, namusu ve masumiyeti de böyle. allah senin cezanı versin zekâi amca. daha çocuktuk. kafamız kötü şeye basmazdı. fırat'ın dediği gibi g.t s.ç b.k idi tek bildiğimiz kötü kelimeler. amcaların ç.k.nden habersizdim o yaşta, nerden bilebilirdim, aklım ermiyordi ki daha... allah belasını versin diyorum şimdi, bela ile anıyorum onu. çoktan geberip gitmiş olan zekai amcayı. zekai amca, yan komşumuz aynı zamanda sıra arkadaşım şehmuzun babasıydı. böyle başlamıştı talihimin üzücü kara lekesi.
 (dengesiz kuzen larry, 19.10.2010 22:36 ~ 22:38)
   

3.çocuklarda ileri derecede psikolojik sorunlara yol açıp ergenlik döneminde eşcinsel olmasına neden olabilecek durumdur.
 (chtlqyvz, 19.10.2010 23:00)
   
4.akla mantığa insanlığa sığmayan durum...
 (welatperest, 19.10.2010 23:01)
   
5.çok acı olan durumdur.
bunun dışında tacizin erkeği kızı da yoktur aslında. hepsi kötü, hepsi iğrenç.
 (anise, 19.10.2010 23:02)
   

6.aileme yıllar sonra anlatabilmiştim durumu. nice intihar girişimim olmuştu nedensiz yere. ilk bileklerimi kestiğimde ortaokuldaydım. zar zor acile yetiştirmişlerdi beni. geceleri yatağıma yatamaz olmuştum. her gece altıma kaçırıyordum. gözlerimi kapadığımda kabus gibi o gece yaşadıklarım aklıma geliyordu.

şimdi ben de her sağlıklı birey gibi kızlarla ilişki kuruyorum. cinsel tercihlerimde bir değişme olmadı ama yoğun ilaç ve terapi desteği aldım. hala ilaç kullanmaya devam ediyorum. bir kız arkadaşım var nişanlıyız. ona bu durumu anlattım. sağ olsun olgunlukla karşıladı. hiç yaramı kaşımadı bu yönde. hiçbir şey olmamış gibi ilişkimize devam ediyoruz.

evet dediğim gibi 6 yaşındaydım. cuma günü okul son günü, şehmuzla ben her zamanki gibi zili duyar duymaz çantalarımızı hızla hazırlamaya başladık. planımız annemden izin koparabilirsem onun evinde kalmaktı. babası zekai ona o zamanın en güzel aletini yani bilgisayarı commodere 64'ü almıştı. şehmuz'un en samimi arkadaşı olduğum için beni evlerine yatıya davet etmişti...
 (dengesiz kuzen larry, 19.10.2010 23:13 ~ 23:16)
   

7.devrin değiştiğine işarettir.
 (dedimnededindedinededi, 19.10.2010 23:17)
   
8.kız çocuğuna tacizinde kimi kesimlerce eksik etek işte yargısını değiştiren değişimdir. elbette ki hak edilen değildir.
 (zikkiminkoku, 19.10.2010 23:19)
   
9.aslında sanıldığının aksine türkiye'de kızlara oranla daha çok rastlanılan bir durumdur. toplumda, erkek çocuklarına nazaran kızlara daha fazla ihtiyat gösterilir ve daha fazla korumacı davranılır. erkek çocuklarının ise genelde başına böyle talihsiz olayların gelmeyeceği düşünülür ve kendi başına bırakılır. yapılan en büyük hata da budur zaten. ailesi tarafından bir kız çocuğu gibi muamele görmediğini bilen böyle sapık insanlar da kızlara yönelip başına dert almaktansa erkeklere yönelir.

bir erkek de böyle iğrenç bir durumla karşılaşınca çoğunlukla bunu ailesiyle veya bir başka yakınıyla paylaşıp yardım istemekten çekinir. toplumdan dışlanacağını, kendisinin suçlanacağını ve eşcinsel olarak görüleceğini düşünür. bu da çocukların yaptığı en büyük hatadır, zira böyle bir olaydan sonra psikolojik yardım almayan erkek çocuklar psikolojik travmalar geçirir ve ileride pek çok ruhsal bozukluklar yaşayacağı gibi farklı cinsel duygulara eğilimi de artabilir.
 (bad influence, 19.10.2010 23:30 ~ 23:31)
   

10.yazacağımı yazamadım. başlığa bakıp tıkanıyorum. böyle yaratıkların öldürülmesi gerekiyor bence. açık ve net. telafisi olan birşey değil çünkü,hem suçlu hem kurban için.
 (portakaldavitaminbeyin, 19.10.2010 23:34)
   
11.(bkz: uçurtma avcısı) çok üzüldüm okurken be.
 (pmkhlv, 19.10.2010 23:37)
   

12.büyüyünce travesti olur genelde. eşcinsellik hastalığı bulaşmıştır. uzak durmak lazım.
 (doc dr c sinan sagiroglu, 19.10.2010 23:40)
   
13.arkadaşlar sandığım gibi kaleme almak kolay değilmiş bu durumu. beni bağışlayın elim gitmiyor yazmaya. bir iki göz yaşı yanaklarımdan süzüldü yine ama acıdan değil sevgiden, ileri de olur ya doğacak oğlum aklıma geliyor hep. allah bilir belki kız olur belki oğlan cinsiyeti önemli değil. kaderi güzel olsun yeter ki... tekrar rahatsız ettiğim için özür diliyorum sizlerden. psikolojik bir takım sıkıntılarım yok değil dersem doğru olmaz. intihar etmeyi aklından geçiren bir insandan ne beklenebilir ki. allah affetsin beni. kişilik çatışmalarım var doğrudur. keşke bu yaşadıklarım doğru olmasaydı, birer yalandan ibaret olsaydı. ama elden ne gelirr artık. mutlu bir yuva kurmayı allah nasip eder bana. siz de ailenize olacak çocuklarınıza, çevrenize sahip çıkın lütfen. hoşçakalın.
 (dengesiz kuzen larry, 19.10.2010 23:44 ~ 23:45)
   
14.küçükken bizim apartmanın damına çıkmıştık komşu kızıyla son merdivene yaklaşırken damdan gelen sesleri farkettik merdivenin şişlerinden herşey görünüyordu abi dediğim üç kişi son katta oturan komşumuzun 6 yaşındaki çocuğuna tecavüz ediyorlardı.
gördüğüm ve kavradığım anda yüreğim ağzıma geldi ve o merdivenleri nasıl indiğimi hatırlayamıyorum bile bir kaç hafta etkisinde kalmıştım.
o kücük çocuğu gördükçe ağlayasım o şerefsizleri görünce de hep midem bulanırdı.
 (youre still the one, 19.10.2010 23:46)
   
15.   yetimhane de büyüyene kadar pek çok defa başka çocuklara yapıldığını gördüm.

http://www.uludagsozluk.com/k/erkek-%C3%A7ocu%C4%9Fun-tacize-u%C4%9Framas%C4%B1/

Sayfa: 1 ... 75 76 [77] 78 79 ... 88