İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Khan

Sayfa: [1] 2 3 4
1
Ağustos 2021 - Tekerrür.

 Memlekete döndüm. Gelir gelmez iş buldum, şuan geçici bir iş ancak anlaşabilirsek devam edeceğim. Ailemle birlikte kalıyorum, kafam rahat, konforluyum. Terapilere devam ediyorum, geçen gün ziyarete diye gittiğimde Fatih ve Metin'le karşılaştık. Salon oldukça kalabalıktı, daha önce karşılaşmadığım çok fazla danışan vardı. Bizim zamanımızda 2 gün olan terapiler şuan haftada 3-4 gün gerçekleşiyor. İlgi yoğun.

 Terapilere de çok seyrek gittiğim gibi buraya da çok seyrek yazıyorum. Gidişatımda stabillik var uzun süredir ve bu beni rahatsız ediyor. Ne ileri ne geri gidiyorum. İlginç bir ara formdayım.

 Memlekete dönmeden önce şöyle bir durum yaşadım. Bir gün bekar evimdeyim, kafamı kaldırmış gökyüzünü izliyorum. Yalnız başımayım, sokaktaki tek tük insanı kesiyorum kenardan köşeden. Sonra gidip porno izlemek istedim. Açtım izliyorum, saatlerce belki. İzlediğim porno ise eşcinsel pornosu. Ancak ne bir zevk alıyorum ne de içim cız ediyor. Sonra tekrar balkona çıktım, başladım ağlamaya. Ama hüngür hüngür. Bu durum uzun süredir bende var, cinselsizlik hali mi desem artık. İstek çok azaldı, iki tarafa da az ilgi duyuyorum. Ancak kadınlara karşı az da olsa hissetiklerim beni tatmin ediyor. Bu yüzden duygusallaştım ve "başardım, başardım" diye sevinç naraları atıyordum. Bu ağlama krizi 3 sene önce terapilere başladığım sıralarda vuku bulmuştu bu da ikinci oldu. Asıl olay ise ben balkonumda hüngür hüngür ağlarken iki sokak ötemde bulunan arkadaşımın da tam tersine duygularla ağladığını birkaç gün sonra öğrenecektim...



 Bahsetmek istediğim bir mevzu var. Terapilere devam ettikçe hayat kaliteni arttırmakla beraber, insanları da çözmeye başlıyorsun. Bunun en bariz örneğini vermek istiyorum. Üniversite yıllarında içinde bulunduğum bir grubun bir üyesi var ki o arkadaşın küçükken tacize uğradığını ve eşcinsel olduğunu düşünüyor ancak emin olamıyordum. Yani böyle bir soruyu ona nasıl sorabilirsiniz ki öyle değil mi? Bu arkadaş bundan aylar öncesinde bir konuşmacı getirdi, işte arkadaş eşcinsellikten bahsetti, neden olduğunu nasıl olduğunu anlattı, gayet güzel konuştu şimdi adını anımsamıyorum. Ancak benim de şans eseri o ortamda bulunduğum bu toplantıda diğer bir arkadaşıma bu konuşmacıyı kimin getirdiğini sorduğumda bahsettiğim arkadaşın ismini verince jeton bende düştü. Hangi heteroseksüel, eşcinsellik konusuna eğilir ki Allah aşkına? Bu arkadaşın eşcinsel olduğuna ve arayış içerisinde olduğuna kani oldum. Daha sonradan ortak arkadaşlarımızda bu arkadaşın bir sıkıntısı olduğunu, odasından çıkmadığını vs. söyleyince konuya iyice eğildim. Evine bir bahane sık sık uğrar selam verir çıkardım. Sonrasında ise o ben eve girdikçe karşılamaya ve muhabbet etmeye başladı.

 Gel zaman git zaman aradan aylar geçti, bende artık okulu bitirmiş eve dönmek için hazırlık yapıyorum. Son kez arkadaşlarla görüşüp vakit geçirdiğimiz 1 ay kadar kaldım. Son haftanın bir gecesinde bu arkadaşı arayıp evime çağırdım. Aslında bu muhabbeti sormak istiyor ama nasıl sorarım diye kafamda kurguluyordum. Yani eğer konu bu değilse bile ne olduğunu bilmek istiyor, elimden gelen bir şey varsa son dakika da olsa yardımcı olabilmek istiyordum. Eve çağırdım, bir saat kadar sonra geldi. Kapıyı açıp karşıladım, bir yandan çay koyuyorum etrafı toparlıyorum. Arkam dönük konuştuğum bir sırada "Kendimi buraya zor attım" dedi,. Arkamı döndüğümde elini yüzüne bastırıp hıçkırarak ağlamaya başladı. İşimi gücümü bırakıp karşısına oturdum. Ne olduğunu sordum. Bir duraksama oldu. Tekrar ağladı. Ciddi anlamda içini dökmeye ihtiyacı vardı.

- Ben küçükken eğer yanlış hatırlamıyorsam tacize uğradım. Bunu artık kaldıramıyorum.

Bu seferki ağlama krizi daha yüksek tonajdaydı. Halini görünce ve bu ilk cümlesinden zaten olaya artık tamam kesinleşti diyen ben

+ Eşcinsellikten mi bahsediyorsun, yani eşcinsel misin? diye sordum.

Evet anlamında kafayı sallayıp ağlamaya devam etti. Gözlerimle temas dahi kuramıyordu ağlamaktan. Bende var gücümle sarıldım, teskin etmeye çalıştım. Sonra bir yarım saat kadar konuştuk, o içini döktü ben dinleyip kendimce yorum yaptım. Söylediğim her şey ona mantıklı geliyordu, gözlerinin içinde görüyordum bunu. Sonra Hüseyin bey'den bahsetti. Bu forum sitesinden. Birkaç günde sağlam araştırma yapmıştı. Bir süre sonrada terapilere başladığının haberini aldım. Şuanda iyi gidiyor anladığım kadarıyla.


Sağlıcakla kalın.

2
Nisan 2021 - Aradan Çıkarma Hastalığı

YDS ve Ales'e gireceğim için ciddi bir şekilde kütüphanede mesai harcıyorum. Tıpçı olan arkadaşımla genelde iyi anlaşıyoruz. Son zamanlarda manasız diyaloglar yaşıyoruz fakat. Bende biraz sıkıldım açıkcası, arkadaş edinme konusunda kötüyüm. Ama genel sorun kendisi, belli başlı birkaç sıkıntısı var ve benimle paylaşmak istemiyor, bende zorlamıyorum. Gelip bana sarıyor, çoğu zaman çocukça davranıyor, insanın sinirini bozan türden. Benim için şu iki üç hafta kritik ve kendi işlerime yoğunlaşmam gerekiyor. O yüzden bir süre yalnız kalmaya ihtiyacım var. Kendimle daha fazla yüzleşmem lazım, kararlar alıp uygulamam gerekiyor.

Bu kararı şuan aldığım için biraz tereddüt ediyorum, yani gece vakti uyuyamadığım için aldığım karar ne denli doğru olabilir ki? Şunu söylemem lazım, yalnızlık benim için gerçekten zor. Çoğu insan için zor ama ben yalnız kalmaktan korkuyorum. Nedeni ise kendimle yüzleşememem. Uzun süredir araftayım, belirsizlikler içerisinde yüzüyorum. Doğru yere doğru kulaç atıyorum orası kesin. Ama yanımdan gelip geçen teknelere atlamıyorum. Zoru seviyorum, kolaydan nefret ediyorum. Buda hayatımı kimi zaman çekilmez hale getiriyor. Şunun farkındayım, hayatımı anlamlı kılan bu özelliğim.

Biraz irade terbiyesine ihtiyacım var, ama çekiniyorum. Aslında bu profile çok uygun bir insanım, kafamda her zaman bir meşgalem olsun istiyorum. Hatta ölene kadar çalışmak, yararlı bir şeyler yapmak istiyorum. Bu yüzden bazı şeyleri yeniden keşfetmeme gerek yok, bu genel bir sıkıntı bunun üzerine gidip araştırmalıyım. İnsanlar hayatlarını nasıl düzene sokuyorlar, kendilerini nasıl frenliyorlar? Ama ben zoru sevdiğim için bunu keşfetmeyi umuyorum ve bu hiçte sağlıklı bir düşünce değil. Aslında sadece benim için bir bahane.

Küçükken hep şunu hayal ederdim, olurda tüm teknoloji yok olursa ve insanlık sıfırdan başlamak zorunda olsa ben bu işin ucundan tutabilir miydim? Yani bizim için hayati olan işleri ne kadar kavrayabilirdim? Kesinlikle bana ihtiyaç duyarlardı. Kafam hep bu gibi işlere çalışıyordu ve buda zamanla fikir üretmek konusunda beni çok teşvik eden bir düşünce halini aldı. Çok rahat bir şekilde mekanizmaların nasıl çalıştığını anlayabiliyorum, yeni bir mekanizmayı ihtiyaca göre kafamda tasarlayabiliyorum. Bu konuda o kadar iyiyim ki şuan bir şirket kurma teklifi aldım büyük bir firmadan. Bir proje üzerinde çalışıyoruz, aslında 20 yıl öncesinin teknolojisi. Ama patent o kadar karışık ki bu alanda uzman olan hocamız bile işi bana pasladı ve ben yardımcı oluyorum. Yani meyvesini vereceği aşikar ama ben gönülsüzüm biraz. Yine de tüm ipler elimde olsun, mezun olunca tercihimi ben yapayım istediğimden yan cebime koydum.

Bu özelliğimin iyi olduğunu hep biliyordum, sadece iş hayatına dahil olunca bu kadar önemli olduğunu fark ettim. Dediğim gibi, zoru seviyor olduğumdan bu özelliğim kenarda dursun ben başka bir şey öğrenmeye çalışayım kafası vardı hep. Mesela İngilizce hazırlık okurken Almanca da öğrenmeye başladım. Haliyle ikisi de yarım kaldı. Sonra kendimi adam akıllı toparlayıp sadece İngilizce'ye odaklandım. Matematiğim o kadar kötüydü ki bende gidip dibine kadar matematik öğrendim ama sonradan fark ettim ki kafamdaki tasarımları kağıda dökemeyecek kadar teknik bilgiden noksan kalmışım. O yüzden matematiği bir kenara bırakıp tasarım programlarını geç de olsa öğrenmeye başladım.

Kendimi hep meşgul eden bendim. Zoru sevdiğimin farkındaydım. Bunlar gerçekten çok değerli özellikler ama çok da tehlikeliler. Küçükken atılan tohumlar şuan zehirli sarmaşıklara dönmüş durumda. Haliyle kendimle yüzleşemiyorum, nasıl olsa Hüseyin Hocayı bulmuşum 4 ayda bir gider kendime gelirim yavaş yavaş. Yanlış işte bu düşünce, önce ben kendimle yüzleşmeliyim ki Hüseyin Hocanın veyahut bir başkasının sözleri benim için bir anlam ifade etsin. Arkadaşlıklarım değer kazansın, yaptığım işler kıymetlensin. Şuan gerçekten dişini tırnağına takmış bir biçimde bazı işlerle uğraşıyorum. Ama bunların beni yorduğunun farkındayım, hata yapmayı göze almalıyım. Başarısızlığı göz önünde bulundurmalıyım. Dünyanın sonu değil, öyle yada böyle ideallerime hiç olmadığı kadar yaklaşıyorum. Tünelin sonu artık gözüküyor, daha temkinli ve sağlıklı düşünmeye başlamam lazım.

Bu süreçte iyice duygusuz bir pezevenk olduğumu da itiraf etmeliyim. Bu yeni özelliğimi çok seviyorum. Sağlıcakla kalın.

3
Mart 2021 - Covid Bahane Ortam Şahane

Sık sık girip yazamıyorum buraya. Hüseyin Hocanın dediği gibi, üniversite hayatım boyunca yaptığım tembelliği son senelerde telafi etmekle uğraşıyorum. Bunu şuanda gayet iyi başarıyorum aslında. Sadece gereğinden fazla yoğunum. Ama şunun bilincindeyim, yolun sonuna varmak üzereyim. En azından bir şeyleri telafi etmenin sonuna geliyorum.

Mezun stresimle sizi fazla meşgul etmek istemem. Gereğinden fazla kararsızlık, hedefimden sapma söz konusu olabiliyor. Yapmak istediklerimin altında eziliyorum, bilmiyorum bu duygu size de tanıdık geliyor mu? Hiç olmadığı kadar başarısızlık korkusu bürüyor etrafımı. Kendi alanımda, yani bir makine mühendisi olarak adım adım yetkin biri olmaya doğruyu ilerliyorum, ama ya hayalimin mesleğine ulaşabilecek miyim? Şuan farklı bir dalda yüksek lisans yapma gibi bir hedefim var, farklı bir bölümde. O yüzden şuan YDS, Yökdil, Ales ne varsa onlarla uğraşıyorum. İlk dönem çalıştığım için bunlara vakit ayıramadım ama şuan ise oldukça kısıtlı bir zamanım var. 2 Mayıs itibariyle yol haritam biraz daha netleşmiş olacak. Bir ay sonrasında da mezun olacağım. Yeterli şartları sağlayamazsam ne olacak? Evet İstanbul'a ailemin yanına dönüp pek ala iş hayatına atılabilirim, elime mesleğimi almış olacağım. Fakat bu ne kadar sürecek, ne zaman evleneceğim? Eğer açıkta kalırsam ne olacak?

Gibi konular aklımı yoruyor. Tabii her şeyin ötesinde, vaktimin çoğunu verimli geçiriyorum. Günde en az 5-6 saat kadar kütüphanede sınavlara hazırlanıp yeni bulduğum kurumsal bir iş yerinde stajımı haftanın iki günü gerçekleştiriyorum. Yakın bir arkadaşım var, onunla spora gidiyoruz, kütüphanede beraber çalışıyoruz genelde. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyor. Zaman zaman çok sıkıcı olsa da genel anlamda bana pozitif etkisi olan birisi. İki erkek arkadaş olarak sağlam vakit geçiriyoruz, ki uzun süredir buna ihtiyacım olduğunu biliyorum. Hüseyin Hoca o arkadaş ile devam et, ona onay veriyorum demişti. Haklı.

Eşcinsellik konusunda da dediğim gibi önemli gelişmeler kat ettim. Şuan bir kıza açılmak için yol yapıyorum mesela. Tabi ara sıra eşcinsel içeriklere gözüm kaymıyor değil. Ara evredeyim. Geriye gitmiyorum ama ileri gitmek için de tembellik gösteriyorum, 3 senedir olduğu gibi. Tabii şunun farkındayım, şuan ki stabil durumum da aslında iyi. Çünkü elimi versem kolumu kaptıracak dönemlerden geçtim. Hala ayaktayım.

Kendim için çok şey yapıyorum artık, birinci öncülüm kendim. Çok yararını gördüm bunun. Tabii eskisi kadar ailemi, okulumu, arkadaşlarımı da ihmal etmiyorum artık. Bu sene herkesin için kötü ama benim için toparlayıcı ve tohumların filizlendiği bir sene oldu. En yakın zamanda İstanbul'a dönüp hafta sonlarını Hüseyin Hocanın ofisinde geçirmeyi istiyorum.

Allah'a emanet olun.

4
Ocak 2021 - Özüme Dönüyorum

 Şu sıralar oldukça kendim gibiyim. Senelerdir yaptığım uğraşlar meyvesini vermeye başladı. Ekim'den beri çalışıyorum, stajyer olarak girdiğim firmada şuanda üretim müdürü yardımcısıyım. Kendi ayaklarım üzerinde durabiliyorum. Bir yandan spora gidiyorum, sağlam bir şekilde yemek yiyor, sağlığıma, kiloma ve saçıma başıma artık hiç olmadığı kadar dikkat ediyorum. Öteki yandan 3 boyutlu yazıcı aldım kendime, kendi tasarladığım ürünleri basıyor, işlevsel parçalar yapıyor olmak beni özüme döndürüyor. Sırada yüksek lisans yapmak için gerekli puanları toplamak kaldı, önümüzdeki ve son dönemimde buraya odaklanacağım.

 Hamdolsun güzel vakit geçiriyorum, biraz yoğunum sadece. Okulumu da bitirmeye çalışıyorum. Kafamı kaşıyacak vaktim yok, İstanbul'a aylardır gidemiyorum. Ancak şunu iyi bilmek gerekiyor, bir uçak yüksek irtifada daha az sürtünmeye maruz kalacağından daha uzun uçarken, yere yakın uçak - yükselmeyi göze alamayan- daha fazla sürtünme kuvvetine maruz kalır ve aynı yakıt ile daha az mesafe kateder. Haliyle eşcinsellik mevzusunu düşünebilecek kadar vaktim dahi kalmıyor, bu durumdan ise şuan oldukça memnunum.

 Bana dua edin, ben size ediyorum.

5
Ağustos 2020 - Tahrik ve Tatmin

 Doyuma ulaştığınıza inanıyor musunuz? Ergenliğe girdiğim günden itibaren eşcinsel duygular ile karşısındaki erkeği arzulayan bir danışan olarak şunu çok net ifade etmekte yarar görüyorum. Eşcinsel birey tahrik olabilir ama tatmin olamaz.

 Şöyle düşün, bir gün bir otobüstesin, okuldasın, iştesin veya yolda yürüyorsun. Karşından tam da olmak istediğin gibi bir erkek çıkageliyor. Gözlerini istemsizce ona çeviriyorsun, aslında o olmak istiyor ama onunla olabilme ihtimali seni çok daha fazla cezbediyor ve tabii geliyor. Aslında tahrik oluyorsun. Mümkünse o kişiyi daha fazla süzüyor, gözlerinle o adamla birlikte oluyorsun. Mümkün değilse bir başkasını arıyor gözlerin. Aklına girdi bir kere, kaçış yok. Bir bakmışsın tahrik edilmiş olan sen bir anda akıma kapılıp gidiyorsun. İşte efendim eşcinsel içerik izliyorsun diyelim. Tam doyuma ulaşacaksın ki, o doyum bir türlü gelmiyor. Tamam yapmak istediğini yaptın ama yapman gerekeni yapmadın. Bu yüzden o an işini görmüş olsan dahi, bir sonraki tahrik çok daha hızlı gelebiliyor ve yine aynı sonuçlanırsa artık kısır döngüye girmiş oluyorsun. O doyuma ulaşana kadar uğraşıyorsun. Her tahrikte sanki bak bu daha iyi bir itici güç diyorsun ancak sonuca ulaşamıyorsun. Farklı pozisyonlar, farklı fikirler geçiyor aklından, ama yok abi olmuyor işte.

 Bu benim kendimi keşfettiğimi sandığımdan beri yaşamış olduğum döngünün çok kısa bir şeması. Hüseyin Bey bu konuyla alakalı olarak şunu söylemişti. Bir erkekten hoşlanırsan, bu seni tahrik etse bile mastürbasyon yapma. Boşalmak zorunda değilsin. Heteroseksüel fantezileri kurabilirsin. Gerçekten benim için devrim niteliğinde, kısır döngüye girmekten alıkoyan bir tavsiye oldu bu. Çünkü inanın bana homoseksüel ilişki fantezilerinde genelde hadi olsun bitsin/sıkılmışlık hissine karşılık verilen sanki 60 yaşına gelmişim de artık ilişkiden sıkılmışım gibi bir hale bürünüyor. Tamam başka yolları/pozisyonları olabilir. Ancak onu yaşadığında da bir başkasını arıyorsun. Arkadaşlar bir tane sikiniz var, haliyle bu işin de bir tane yolu var.

 

 Bu nacizane tavsiyeden sonra genel rutinimden bahsedebilirim. Şuan yazlıktayım, uzun süredir babamla birlikte kalıyoruz. Yer yer ben onun yemeğini aşını yaparken bazen o da bana kahvaltı hazırlayıp beni kaldırıyor. Babamla her şeyimi anlatmadan önceki ilişkimize göre ciddi bir yol katettik, bilmeyenler için söyliyim, eşcinsel eğilimlerimin olduğunu ve terapiye gittiğimi biliyor. Baya şakalaşıyoruz, muhabbet ediyoruz şu sıralar. Geçen gün bir arkadaşım kalmaya gelmişti, eşcinsellik haricinde beni iyi tanıyan, bir çoğu şeyimi bilen bir arkadaş. Bana şunu söyledi, herhalde babanla en iyi sen anlaşıyorsundur. Normalde arkadaşlarımı tanımayan babam o gün arkadaşıma ciddi bir misafirperverlik göstererek muhabbetimize çokça dahil oldu. Bu ise beni içten içe mutlu etti. Ayrıca kardeşim de bir haftadır bizimle, babam ben kardeşim sanki bir bekar evinde kalıyormuşcasına beraber takılıyoruz. Gerçekten keyifli geçiyor. İleride dönüp baktığımda tebessüm edeceğim anılar biriktiriyorum şu sıralar. Şunu söylemem lazım, babamla şuan yaşadığımız bu yakınlığı herkesten daha fazla hakettim. Bir yandan online olarak yaz okulu alıyorum, derslerim çok iyi gitmese de, çok da fena değil. En azından uğraşım var.

 Beni zamanında yüreklendirip, babama açılmaya zorlayan Hüseyin Beye minnetarım. Şuan bu ilişkiyi ona borçluyum.

 Ayrıca heteroseksüel içerikler beni günlük hayatta çok fazla tahrik etmese de beni ciddi anlamda tatmin ediyor. Ertesi güne mutlu kalkıyorum resmen. İhtiyacım olan buymuş, babayla yakınlaşmak ve heteroseksüelliğe yaklaşmanın verdiği huzuru hissetmek. Tabii ki yer yer eşcinsel içeriklere kayıyorum ama uzun süredir eşcinsel fanteziyle mastürbasyon yapmıyorum. Eski yazılarımı gördükçe bu da ciddi bir ilerleme benim için.

Kalın sağlıcakla.

6
Forumdaki kimi yazılarda kendimin de birebir kopyası olduğu bazı parçalara, yaşanmışlıklara rast geliyorum. Eğer forumdaki yazıları okursan sen de aynı duyguya kapılırsın. Benim birkaç ayda anlatmaya çalıştığımı ilk iki yazında anlatmışsın, devamını merakla bekliyorum.

8
Ağustos 2020 - Sevgili Günlük

Yazı yazarken bir mesuliyetimin olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu foruma ben de ilk girdiğimde yazılan çizilen hikayeleri okuyup etkilenmiştim. Akabinde kendimi Hüseyin Hocanın yanında buldum ve terapinin üçüncü senesi içerisindeyim. Haliyle beni yazarken bazen düşündüren bir husus oluyor, buda sürecin benim için şuan çok monoton ilerlemesi. Çünkü şöyle bir gerçek var, mühendislik öğrencisi iseniz ve bölümünüzü bitirmek için çabalıyorsanız şunu bilin ki rahat olamazsınız, vaktiniz kısıtlıdır, tüm enerjinizi vize-finale harcarsınız. Haliyle ben de çok ciddi bir sosyal hayat yaşamadığım için (Son 2 seneyi kastediyorum elbet) buraya eskisinden çok daha az giriyor ve yazıyorum. Demek istediğim şu, sürecim iyi gidiyor ancak yazacak bir şeyimin olmayışı hayatın kendi tekdüzeliğinden kaynaklanıyor elbet.

Son durumu özetleyerek başlayalım. Sanıyorum birkaç hafta kadar önceydi, Hüseyin Hocanın yanına gittim, oldukça uzun bir aradan sonra. Gerçekten çok verimli oldu. Belli başlı kararlı gözden geçirdik, ayrıca yeni kararlar da aldım. Sigara konusunda biraz daha esnek davranmayı planlıyorum ama sınır çizgim ise gidip paket almamak. Bu süreçte tek tük, uzatıldıkça veya istiflenerek hayatımı idame ediyorum. Günde bir iki paket sigara içen bir insanın iradesinin sağlam olmadığını söyledi Hüseyin Hoca, katılıyorum ben de kendimi terbiye etmek adına bu kararı almıştım zaten. Ayrıca babamla olan ilişkimi arttırmak adına onun yanında kalıyorum. Bir yazlığımız var ve babam orada bahçe ile uğraşıyor. Oraya internet aldırdım ve böylelikle derslerime de devam edebiliyorum. Yer yer tartışıyoruz, tartışmaktan çekinmiyorum, sözümü sakınmıyorum babama yada bir çok insana karşı. Bu bana hiç olmadığı kadar kararlılık kattı, bazen yanlış olduğunu bile bile bir şeyi söyleyip kararlı göründüğümde insanlardaki tesirinin daha büyük olduğunu farkettim. Geçtiğimiz günlerde babamla sözlü bir tartışmaya girdik ve kazanan ben oldum. Bu bir ilkti, babam gelip benden özür diledi, bu ise ablam ve abimler arasında konuşuluyor hala. Babamla aşamadığımız bir olay var, babamın durup durup bir anda hutbe okuması, nutuk çekmesi. Hüseyin Hoca bu konuyla ilgili olarak bunu yapmasına izin vermemem gerektiğini söyledi. Çünkü kardeşler arasında yıllarca babamla aramızdaki ilişki bu çook uzun ve tekrar eden nutukları oldu, ne isteyip istemediğimizi sormadığı için buda bir çoğumuzu psikolojik felakete sürdü, hiçbirimizi tanımıyordu. Ta ki ben gidip babama 'bak baba burada bir sorun var, ben eşcinselim' dediğimde kafada birkaç kıvılcım patlamış olacak ki bu nutuklar -tek taraflı tek adam konuşmaları- artık eskisi kadar sık ve uzun değil ancak devam ediyor. Ek olarak, küçük kardeşimle babam özel olarak ilgilenmeye, espri yapmaya onunla uğraşmaya başlaması bizim için bir zevk kaynağı olmaya başladı. 60 lı yaşlarında baba olmayı öğrendi.

Ayrıca geçtiğimiz terapide Hüseyin Hoca bana bir kanca taktı ve şu şekilde dedi "Babanı terapiye getirmek ister miydin?" sonra o muzip gülüşünü yapıp gömleğini ağzını kapamak ister gibi yaptı. Bunu hemen her terpide mutlaka bir kere yapıyor. Bende Hayır olmaz dedim. O benim muhtemelen yanlış anladığımı düşünerek şu şekilde sorusunu yineledi "Babanın buraya gelip bizim ağzımızdan verdiğin mücadeleyi anlamasını ister miydin?" dedi. Normalde Hüseyin Bey babaların terapiye gelmesini pek tasvip etmiyor. Kişi kendi gelmesi, rızası olması önemli. Ancak benim durumumda hala kanıtlanması gereken bazı hususlar var ve bunun için bir sonraki terapide babamla beraber gitmeyi planlıyorum.

Akademik olarak şunu yaptım bunu yapıyorum demeye gerek yok. İyi gidiyorum, mesleğime odaklandım, yaz okulu alıyorum, inşallah seneye staja ve benzeri çalışmalara odaklanacağım ve ondan sonra mezunuz inşallah. Gerisi hakkında planlarım var onları ilerleyen zamanlarda gidişata göre sizinle paylaşıcam, detaya lüzum yok.

Bir meselede annemin hala tutumlarının değişmemiş olması. İnsanı yoran bir yapısı var, başımda tütüyor, rahat vermiyor çoğu zaman. Dominant biri, erkek kardeşim üzerinde ciddi ve kesinlikle olumsuz bir etkisi var. Bunu aşmak için babamı terapiye getirmek ve işbirliğine ikna etmek istiyorum. Bu benim temennim. Yoksa benim gibi bir eşcinsel ya da şuan ki gidişata göre sadist bir oğlu olması pek muhtemel. Zaman zaman kendimden daha fazla değer verdiğim tek insan kardeşimdir, ama şunun bilincindeyim, ilk önce ben kendimi düzelteceğim ki sonra başkalarına yardımcı olayım. O yüzden buna eskisi kadar kafa yormaktan ziyade o an yapılabilecek, yardımcı olabilecek bir hamlem olursa olaya el atmayı tercih ediyorum.

Özet geçecek olursak, babamla şu sıralar anı biriktiriyorum, iyi geçiniyoruz. Genel anlamda kararlı davranıyorum ve söz söylemekten gocunmuyorum. Derslerim devam ediyor, çoğunlukla boş kalmıyorum yapacak bir işim her zaman var. Artık ayaklarım yere daha sağlam basıyor. Eski hobilerime dönmeye başladım, kendime bir dürbün aldım ve buradan gökyüzü gözlemi yapıyorum, ara ara manzara fotoğrafları çekip paylaşmaya da başladım tekrar, ayrıca 3d printer almak için para biriktiriyorum, yepisyeni bir uğraş edindim. Yaptığım işlerin daimi olması için ara vermeyi, kendime vakit ayırmayı ihmal etmiyorum, asıl mesele işin az ama sürekli olması. Arkadaşlarıma minnet etmeyip, arkadaşlığımı hak edenlere yoğunlaşıp, her yaz olduğu gibi bir çoğunun üstünü karalıyorum. Yer yer zorluklarla, küçük krizlerle uykusuzluklarla karşılaşsam da bir şekilde geçeceğini bilerek mücadeleye devam ediyorum.

Esenlikle kalın.

9
Mayıs 2020 - Son Durum

 Zayıf, az kilolu bir insanım. Ama Karantina süreci itibariyle 6-7 kilo aldım ve bu hızla ilerliyor. Ayrıca tek tük de olsa spora başladım.

 Sigarayı bırakalı sanıyorum 50 gün olmuştur, yediğim yemeğin tadını alıyorum, ayrıca kilo almamda en büyük etken bu çünkü iştahım da arttı. Ayrıca koku alabildiğimi bilmiyordum :)

 Normalde bir bekar evinde kalan ve her hafta birkaç kez mastürbasyon yapan biriydim ve bu sayıyı 2 haftada bire düşürdüm. Hüseyin bey "Eşcinsel fantezi kurarak mastürbasyon yapma, heteroseksüel isteği gelene kadar bekle. Yapmak zorunda değilsin " demişti. Katılıyorum, çünkü homoseksüel fantezili her mastürbasyon sizi birkaç adım geriye atıyor. En kötü ihtimalle aktif olduğunuz fanteziyi tercih edin. Pasif olmayın. Yapmış olduğum son 6 mastürbasyon tutkulu bir şekilde heteroseksüel ilişkilere dairdi. Kimi zaman açıp eşcinsel içerik izlesem de sonunu heteroseksüel ilişki ile getiriyorum. Ve şunu da itiraf edeyim, bir erkek eşcinsel olarak hiçbir zaman tatmin olamaz. Bu yüzden çok eşliliği yani gördüğü her kişiyle sevişmeyi tercih eder, Nicolosi'inin Onarım Terapisi'nde de bu araştırmalara yer veriliyor.

 Sosyal olarak daha önceden olduğu gibi kimsenin sıkıntısını derdini omuzlarıma almamaya gayret ediyorum. Şuan bir süreç yaşıyorum, eşcinsellikten uzaklaşıyor ve sigarayı bırakıyorum. İlk kez bu kadar iyiye gidiyorum ve bunu baltalayacak herhangi bir girişimde bulunmayacağım. Bu dediğim gerçekten önemli, herkesin derdinizi omuzlarınıza alamazsınız, alsanız da bir işe yaramıyor zaten. Ha şunu da belirteyim, oldum olası birinin ötekini çekiştirmesini, laf taşımasını, arkasından bak bu şöyle demesini iğrendirici bulmuşumdur, umuyorum kimse bana bak "Ahmet şöyleymiş, Mehmet böyleymiş" diye gelmez, bozuşuruz açık ve net. Herkes kendi işine baksın.

 Şimdi beni iyiye götüren bu hareketin kaynağı uzun süreli bunalmışlık, bir yere varamama ve bin türlü olaydan kaynaklanıyor. Bu birikmiş anılar, yaşanmışlıklar bende yılbaşında itici bir kuvvet oluşturdu. Ve 2020'nin 1 Ocağı olduğunda dediğim gibi belli başlı kararlar almıştım. Bunları yazıp önemli bir yerde tutuyordum. Tabii 2,5 ay sonrasında Koronavirüs sayesinde her şeyin durağanlaşacağını, aile evine geri döneceğimi bilmedeğim halde bu kararları uygulamaya başlamıştım zaten. Karantina ise sigarayı bırakmama, kilo almama, pasiflikten çıkarak heteroseksüelliğe doğru ilerlememe sebep oldu. Her şeyden öte artık kendime ve ileri ki mesleğime vakit ayırıyorum.
 
 Bir itirafta bulunayım: Bu yazımda daha önce "Temmuz 2019 - En Stresli Günlerim" başlığı altındaki yoruma bakarsanız bir erkekle yakınlaşmam olduğumu göreceksiniz, neredeyse bir sene geçti bunun üzerinden. Ama o olaydan 1 2 ay sonra yaşadığım bir olayı anlatmadım. Gizledim. Utandım. Yine benzer bir şekilde bir erkekle tanıştık, benden bir 10 yaş kadar büyük, esmer ve yapılı biriydi. İlk niyetim bir aktif gibi davranıp ona göre muamele görmek yönündeydi; evine gitmeye, biriyle daha fazla yakınlaşmaya niyetim yoktu. Ama sonuç olarak adamın arabasına binip evine kadar gittim. Adama sakso çektim. Bir ara pasif olmamı istedi ama daha önceden terapiye gelen bir kişinin tavsiyesine uydum "Ne olursa olsun, pasif ilişkiye girme. İstediğin yere git istediğini yap ama pasif olma.", o an fren yaptım. Olmaz dedim, bir anda ne raddeye geldiğimi fark ettim. Aktif olmak için oraya giden ben kendimi siktirmek üzereydim. Ne numarasını ne ismini almadan çıktım oradan. Metroya kadar yürüdüğüm o yarım saat hayatımdaki en boktan andır. Ve öyle bir anı ki bu, şu sıralar beni geriye ittiren tek anı budur. Aklıma defalarca ve her seferinde farklı bir şekilde gelerek beni şu sıralar o kadar yıpratıyor ki, belki artık son bulur ümidiyle buraya yazıyorum.


 Yazılarımı okuyanlar nasıl karmaşık bir zihin yapım olduğuna bence şahit olmuşlardır. Yavaş ama çok derin düşünerek genelde bir çoğu şeyi kaçırırım. Bu da beni hayalciliğe sürükler. Kendi içimden çıkamadığımda, düşüncelere boğulduğumda genelde foruma girip yazmayı tercih ediyorum. Haliyle yazdıklarım iç karartıcı, ilerlemeyi göstermeyen yazılar şeklinde bürünüyordur mutlaka. Şunu kesinlikle vurgulamak zorundayım, bu terapi olmasaydı şuan bilmem kaç kişiyle münasebet yaşamış ve muhtemeldir ki kendini alkole veyahut maddeye vermiş biri olacaktım. Ne kadar dindar bir ailenin çocuğu olmamın, vakıflara medreselere gitmiş olmamın, annemin çarşaflı olmasının hiçbir önemi yok, sadece işleri geciktirici etkisi var.

 Sağlıcakla kalın.

10
Nisan 2020 - Nerede Kalmıştık

 Bir anda yazılarımı kesmiş olmam çok doğru bir karar mıydı? Yerine göre evet diyebilirim. Biraz zamana, biraz sineye çekilmeye, kendimi yaptığım işe yani okuduğum okuluma vermem gerekiyordu. Büyük ölçüde bunu başardığıma inanıyorum. Normal şartlar altında şuan da yoğunluktan dolayı yazamıyor olacaktım ancak Coronavirüs sebebiyle halihazırda İstanbul'a ailemin yanına geri dönmüş bulunduğum için ister istemez daha çok boş vakti oluyor insanın.

 İyisiyle kötüsüyle güzel bir yarım yıl geçirdim, terapilere elbette devam ediyorum bu süreçte. Bir yandan yeni almış olduğum bir kararla sigarayı da uzun süredir azaltarak şu hafta bırakmış bulunuyorum. Sigara bırakma konusunda oldukça yeniyim, önümde beni ne tür zorluklar bekliyor emin de değilim ancak şuan ki istikrarımın bile göz yaşartıcı olduğunu söyleyebilirim. Kaldı ki stresli olduğum zamanlarda bekar evinde balkonuma çıkıp istediğim zaman yaktığım o sigarının dumanı beni kesinlikle çok daha fazla strese sokuyormuş.

 Herkes gibi ben de hala stresliyim ama normalde aile evinde kalmayı geçin, ailemle 3 gün dahi geçirmeye tahammül edemeyen ben neredeyse 1 aydır evden çıkmayıp ailemle vakit geçiriyorum. Gerçekten buna ihtiyacım varmış. Babamla iyi bir noktaya gelsek de inişli çıkışlı hallerimiz mevcut. Aslında  gayet iyi gidiyoruz, şuan babamla konuşabilmeyi geçtim, babama espri yapabilmek, babamın instagram story'me cevap vermesi gibi bir olay bizim ailemiz için uzaya çıkmak gibi bir şey. İşin aması da var tabi.

 Ama babamın sonu kesilmez huyundan dolayı, şuan biriyle daha evlenmeyi düşünüyor, anladığım ve annemle yaşadıkları tartışmaya tanık olduğum kadarıyla. Anında babamla olan ilişkime darbe vurdu. Babam tartışma üzerine doğal olarak evden gitti, diğer eşinde kalmayı yeğliyor. Gayet iyiydik bu beni biraz üzdü, konuşma fırsatımız da olmadı çünkü gitti. Ama o gün babamla konuşsaydım muhtemelen ağzımı hiç olmadığı kadar bozacaktım. Şunu da söyliyeyim, 65 yaşındaki babamın bilmem kaçıncı karısını alıyor olması emin olun sikimde bile değil, bana baba lazım, bu kadar yakınlaşmışken onu getireceği bir kadın yüzünden tekrar kaybedemem. Bu sefer bunu önleyecek kişi ben olmalıyım. Çünkü yıllardır annelerim ve kardeşlerim birbirleriyle ne kadar tartışıp anlaşamasalar da kimse babamın yeni bir kadınla evlenmesine mani olamadı. Babam evlendi durdu anasını satayım. Tabi olayın bu olup olmadığından hala emin değilim ama eğer düşündüğüm gibiyse bu olaya ilk taşı koyacak adam benim.

 Evet bu kadar gerginliğin yanı sıra, kendime olan güvenim tabi ki artıyor. En büyük problemlerimden olan kilo alamamam sorununu da aşmaya başlıyorum. Özellikle şu son bir ayda baya iyi beslenip kendime biraz çeki düzen verebildim, bu benim için çok önemli bir detay elbet. Sağlınıza dikkat edin, çünkü buna değersiniz .
 
 Tabii başta söylemem gereken şeyi sonda söylüyorum. Görüşeceğim bir kız var. Bir aile yakınımızın kızı. Ancak kendisini henüz tanımıyorum. Benim ablam ile kızın ablası çok yakın arkadaşlar ve uzun süredir bizi bir araya getirmek için plan yapıyorlardı ve ben bunun az biraz farkında gibiydim. Daha öncesinde ablam kızdan bahsetmişti, 3 sene kadar önceydi. Ancak gerek okulumun bitmesine seneler olması, gerek de eşcinsel dürtülerimin çok yoğun olduğu bu dönemde görüşmek aklımdan bile geçmemişti. Her ne kadar o dönemde pasif eğilimli bir eşcinsel olsam da hoşlandığım başka biri de vardı ayrıca. Ancak o iş olmamış, hoşlandığım kız evlenmiş, benden hoşlanan kız sözlenmiş derken yine aynı mevzuya dönmüş olduk. Zaten ne zaman bir kıza yakınlaşsam evleniyor, bahtı karayım yemin ediyorum. Şu anki amacım tanımadığım halde görüşmek istediğim bu kıza kafayı takmış olmam. Bir kez görüşürüz, olmazsa olmaz. Ancak o ilk görüşmeyi yapmalıyım ve gönül işlerine artık yavaşça girmem gerekiyor ve kızları daha yakından tanımam gerekiyor. Tabi her zamanki gibi yine bir engel var, virüs. Normal şartlarda şuan kızla görüşmüş olmam gerekiyordu. Ancak normal şartlar altında değiliz elbet, hele söz konusu ben isem.


 Evet 2020 ye girerken evin balkonuna çıkıp sigaramı yaktım. Sonra aklıma bir cinlik geldi ve son 2 dakika kala masamda gördüğüm ilk defteri elime aldım, kalemi kulağıma koyup son bir dakikada üç karar aldım. Tabi ki bu bir dakika "bir dakika" olmaktan çok, bir senenin tezahürü idi. Bunları 2020'ye girmeden önce hızla kulağımdan aldığım kalemle önümü görmediğim o deftere yazmaya başladım. Bende aslında 2020'ye ilk kez girmiş gibiyim, çünkü bu benim bu sene forumdaki ilk yazım diyebilirim. Yeni yılınızı kutlarım, her ne kadar garip bir dönemden geçiyor olsak da Allah'ın izniyle hep beraber aşacağız bu günleri. Tabi ben o sırada ağzımın ucunda külleri düşmek üzere olan sigaram dudağımın bir ucunda iken yazmaya devam ediyorum.

O gün o deftere yazdığım bu kurallardan birisi ise "Bu sene birini sev, bir kıza aşık ol". O sırada havaifişekler patlar, yeni yıla gireriz, sokakta bir grup genç amansızca birbirini kovalar, daha sonradan duyduğuma göre bu bir kavgadır, perdeler yavaşça kapanır ışık söner ve son.

11
En kısa zamanda yazacağım inşallah, normalde bugün niyetlendiğim için bir kaç kelam da etmek istedim. Selamlar.

12
Eylül 2019 - Ne İyi Ne Kötü

 Biri bana nasılsın diye sorarsa, ne iyi ne kötü diyorum şu sırlar. İyi olmamın sebepleri şunlar: yaz okulunda aldığım derslerin iyi geçmesi, yaz okulunun bana güzel bir meşgale sağlamış olması, geleceğim için güzel planlarımın olması, dernek işlerinin şuan yolunda gitmesi, yeni ve rahat bir eve çıkmam, babam ile para konusunda sonunda anlaşabilmiş olmam, eşcinsel hayat tarzına bu denli yaklaşmış olmama rağmen kendime kırılıp küsmek yerine kendime olan güvenimi sağlam temellere oturtabilmem, gibi gibi. Kısacası akademik ve hayat planlaması hakkında iyi durumda olduğumu düşünüyorum. Ki bunlar uzun süredir yapamadığım, içime dert olan şeylerdi. Kötü olmamın sebepleri ise: ailemle aramın küçük sebeplerden dolayı biraz nane limon olması; yazın rahatlamak için hiçbir şey yapamamam ve bunun yerine geçtiğimiz dönem saldığım dersleri toparlamaya çalışmanın yorucu olması; ayrıca daha önceden buraya yazmasam da eşcinsellik konusunda sınırı biraz aşmış olmam ve bunun getirdiği güvensizlik sayılabilir.

 Ayrıca geçenlerde şunu farkettim, benim bu kadar derdim varken nasıl oluyor da derdi olan diğer tüm insanlar dertlerini anlatmak için beni buluyor? Her ay mutlaka kuzenim beni arayarak iş hayatından, çektiği sıkıntılardan bahseder, benle kendi çapında dalga geçer, küçümser ve keyfimi kaçırır. Geçen gün yine aradı, işten ayrılacakmış da, bazı olaylar yaşamış iş yerinde, tüm detaylarıyla bana anlatıyor. Kapatmama da müsaade etmemesi cabası. En azından önceden 1 saat beni telefonda kitliyorken şuan bunu yarım saate düşürebildik. Ertesi gün kütüphaneye ders çalışmak için erkenden gittim. Ders çalışırken bir arkadaşla karşılaştım, karşıma oturdu ve ev arkadaşıyla anlaşamıyormuş, başladı dert yanmaya. Banane amına koyim, psikolog muyum ben. Her neyse, 5 10 dakika konuştu, dinledim. Baktım gideceği yok, posta koydum. Yoksa çekilcek dert değil. Açık söylüyorum, başkalarının dertleriyle kafayı meşgul ettikçe eşcinsel arzularımın arttığına çok kez şahit oldum. Benim zaten canım yanıyor, hakiki anlamda kalbimde acı hissediyorum bu konuda ama birileri gelip geçici meseleleri için beni de yoruyor. Yoksa yakın bir arkadaşım olur, tasasını paylaşır anlarım, yardımcı olabileceğim bir şey olursa yaparım. Ama sikim sonik her insanın karşıma geçip derdini anlatması kaldırabileceğim bir şey değil, size de bunu öneririm.

 Hala bir dert ortağı bulamamış olmak canımı sıkmıyor değil. Ama dert ortağı beni aynı zamanda minnet ortağı da yapıyor. Çünkü derdimi anlattığım adamdan ister istemez bazı beklentiler içerisine girmekteyim, karşısında ezilip büzülmekteyim. Bunu bir çoğu eşcinsel arkadaşta da gördüm, bu konuda tıptatıp aynıyız. Ayrıca karşımızda derdimizi anlattığımız adamlar da tıpatıp aynı ve sanki anlaşmışcasına bize tavır almaktan geri durmuyorlar. Ha terapiye gelen arkadaşlardan duyduğum kadarıyla bazı istisnalar mevcut tabii.

 Bir konu daha var, ağzımızı yeterince açtık biraz daha açalım madem. Erkekleri düşlemek benim için her zaman daha kolay yoldu. Onları düşünerek mastürbasyon yapmak, ya da yakınlaşma çabalarında bulunmak bana çokta zor görünmüyor, hele ki şu çağda. Bununla ilgili sayısız internet sitesi, buluşma yerleri ve bu potansiyeldeki insan ülkemizde mevcut. Gel gör ki kişi kendini frenlemek için bir dayanak arıyor ister istemez. Fren patladığı anda kuyuya düşüyorsun. Bu dayanak dini anlamda olabilir, bir dostun veya ailen için olabilir ya da ideallerin uğruna uçkuruna sahip çıkarsın. Mesele şu ki bu saydıklarımın hepsi ben de var aslında, aileme, dinime ve ideallerime sadık biriyim. Ancak bu işe bulaştıkça bunların zedelendiğini farkettim. En bariz örneği vereyim:

 
Ertesi gün sınavım var ve konuları yetiştirmem lazım. Kendimi kütüphaneye kapatmışım ve derse odaklanmaya çalışıyorum. O sırada ikindi okunuyor, dersleri yetiştirmemin yanı sıra namazı da kılmam gerektiğinin farkındayım. Sonrasında başlıyor karnım guruldamaya. Genelde ben kütüphanedeyken annem de arıyor, çıkıyorum kapının önüne. Başlıyor nerdesin ne yapıyorsuna. Kısaca konuşup telefonu kapatıyorum. İçeri tekrar girip ders çalışacam ama zaten odağım baya bir bozulmuş durumda. En iyisi diyorum elimi yüzümü yıkayayım. Lavaboya girip yüzümü yıkayınca uzun süre aynaya bakıp kendime "Keşke daha fazla sakalım olsa, sivilce izleri artık yok olsa.." gibi saçma sapan bir sürü konuda düşünmeye başlıyorum. Zaten kafam dağılmış bir de üzerine keyfimi kaçırmışım. Hızlıca geri dönüp çantayı toparlıyorum ve otobüse atlayıp hamama gidiyorum. Aç olduğum halde ne yemek yiyorum, ne namazı kılmam gerektiği halde kılıyorum ne de derslerin yoğunluğuna rağmen dersleri çalışmıyorum. Esasında bunlar birleşip sanki bir erkekle birlikte olmam ihtiyaçmış gibi hissettiriyor bana. Halbuki benim o anki ihtiyacım yemek yemek, gidip bir erkeği sikmek değil. Akıl kararıyor, gözlere perde iniyor ve işte yine yapmışsın.

 Bu örneği her zamanki gibi utana sıkıla veriyorum, ama bu konuda benzer dertlere sahip olduğumuza eminim. Kimisinde bu dert, ders çalışmak değildir de, en son bir arkadaşıyla yaşamış olduğu kötü bir diyalog da olabilir. Haliyle bu hayatta tutunduğum dalların beni biraz daha zorlaması, benim için bunların birer sıkıntı haline dönüşmesi yoruyor. Aynı zamanda bu sayede irade terbiyesi konusunda epey yol almam gerektiğini görüyorum. Tek güven kaynağım, bu başarısızlıkların beni büyük bir başarıya götüreceğine emin olmamdır.

13
Ağustos 2019 - Dert Ortağı

 Gözlerimi açtığımda otobüste, kampüsün içerisinden geçerek eve gittiğimi fark ettim. Yaz ayı olmasına rağmen kampüsün içerisindeki ağaçlar bir hayli yaprak dökmüştü ve otobüsün ön camında 3 adet serçeyi otobüsün önüne çarpmamak için kanatlarını çırparken gördüm. Yaklaşık 1 saattir yoldaydım, düşüncelere o kadar dalmıştım ki eve yaklaştığımı o anda fark etmiştim. O sırada düşündüğüm şey, arkadaşlarımın benim üzerimde neden bu kadar tesir ettiğiydi. 1 yıldır görüşemediğimiz bir arkadaşım sabah ortak bir gruba mesaj atmıştı, burada bir düğüne geldiğini ve merkezde buluşabileceğimizi söylüyordu. Hızlıca kahvaltımı yaptım ve kalkıp yola koyuldum. 1 saat kadar yol teptikten sonra oraya vardığımda gelemeyeceğini söylemişti. Kendisi samimi olduğumuz ve ailesinin onu Konya'ya geri çağırmasından dolayı görüşemediğimiz bir kimse. Baya kırılmıştım. Akabinde Mehmet geldi, kendisi de o sebeple oradaydı. O gelmeyince bizde meydanın yanındaki bir kıraathaneye oturup muhabbet ettik.

 Bu aralar Mehmet'e içinde bulunduğum durumdan bahsetmeyi çok istiyorum. Aslında daha öncesinden birkaç sıkıntı yaşadığımı söyleyerek vakıftan onun iznini alarak ayrılmıştım. Buna rağmen muhabbetimiz kaldığı yerden devam edebiliyordu. O süreçte bir çoğu insan bana yüzünü dönerken, Mehmet öyle yapmadı. İşte sırf bu ve birkaç senelik beraberliğimizin getirdiği samimiyete güvenerek acaba anlatsam mı diye düşünüyorum. Şimdi akla iki soru geliyor. Birincisi, önceden anlattığın insanlarla yaşadığın sıkıntıları Mehmet'le de yaşar mıyım? İkincisi ise, neden sosyal çevremdeki birine bunu anlatmayı bu kadar önemsiyorum?

 Birinci sorunun cevabı yok. Şu ana kadar çevremde 5 kişiye bu sıkıntımı açtım ve uzun müddet bok gibi bir ilişkimiz oldu. O yüzden sonrasında ne olacağını bilmiyorum. İkinci sorunun cevabı ise beni bir çıkmaza sokuyor. Hüseyin bey bir keresinde odasına girip "Ben dostumu arıyorum" diyen bir adamla tanıştığını söylemişti. Adamın maksadı onu Allah'a ulaştıracak bir dost aramasıydı. Bu konuyu bahsettiği arkadaşı Hüseyin Kaçın'ın kendisine iyi bir dost olacağını söyleyerek ona yönlendirdiğini anlattı. Aradan 20 küsür yıl geçmiş ve ikisi de o an terapi odasının bekleme salonunda karşımda duruyorlardı. Anılarından ve yaşanmışlıklardan gülerek bahsediyorlardı. Bana dönerek "Sana ne Muhammed ne de Semih yol arkadaşı olur. Onlar seni Allah'a ulaştırmaz, hiç kimse ulaştıramaz, insan kendisi Allah'a ulaşır." dedi. İşte bu konuda çok haklıydı, ben ise derdimi insanlara anlatarak hiçbir karşılık görememiştim. Beni Allah'a ulaştıran, üzerinden geçtiğim bu günah çukurundan hiçbiri beni kolumdan çekip çıkarmadı, buna babam da dahil. Aralarında bana en yakın olan öz be öz olan babam. Diğerleri ise sadece arkadaşlarım. Haliyle Babam durumla biraz daha uğraşmak zorunda ama sadece para vermekle yetiniyor. Ve "Ders takıntılarımın" nasıl olduğunu soruyor. Sonrasında ise Sahabe hayatından nasihat veriyor, siyaset yapıp ülke kurup ülke yıkıyoruz. Benim gibi biri için yeterli mi? Kesinlikle değil.

 Bu konuyla ilgili olarak insanlarla yaşadıklarımı göz önünde bulundurunca böyle bir ihtiyacın hala sönmediği ortada. Çünkü hiç birinden istediğim karşılığı alamadım. Ancak yine aynı yaşadıklarımdan ders çıkarırsam, kimseye anlatmamam gerektiği sonucuna varıyorum. Bir nevi paradoks içerisindeyim.

 Her şeye rağmen şu son haftada benim için iyi gelişmeler oldu. Eşcinsel olduğumu anlattığım ilk arkadaşım olan Eymen ile o günden beri konuşmadığımız halde seneler sonra onun çağırmasıyla bir araya geldik. O gün İstanbul'dan gitmek için akşama bilet almıştım. Evden erken çıkıp bavulumla Hüseyin Beyin yanına, terapi salonundakiler ile muhabbet etmeye gitmiştim. Bekleme odasında tanıştığım insanlarla muhabbet etmek bir hayli zevkli oluyordu benim için. Hepimiz benzer süreçlerden geçmiştik ve her şeye rağmen birbirini anlayıp saygı duyan bir kitle vardı önümde. Dışarıda tanıştığım bir çoğu insandan çok daha samimi geliyorlardı bana. Çünkü hepimizin ortak isteği eşcinselliği yenmekti. 5 6 saat kadar orada takıldım. Akabinde Eymen mesaj atıp nerede olduğumu sordu. Fetihkapı'ya çağırdım onu, surların dibinde küçük ve nezih bir sosyal tesiste oturduk. Aradan onca sene geçmesine rağmen aynı muhabbete kaldığımız yerden devam edebilmek keyfimi yerine getirmişti. Benim zamanında ona anlattığım hadiseyi ne o dile getirdi ne de ben bahsetme gereği duydum. Sonrasında beni gideceğim yere kadar bırakıp yolcu etti. Eymen ile uzun süre nane limon olmuş olsak da o gün ki hareketi benim için yeterliydi. Çünkü beni ben olduğum için seviyordu ve arkadaşlığımızı korumak istiyordu.

 Ayrıca, lisede bir sene aynı evde kaldığımız Macit vardı bir de. Onunla da aynı şeyleri yaşamıştık ve uzun bir müddet konuşmadık. Ancak arkadaş çevresinin buluşmasıyla, ara sıra istemeyerek bir araya gelmemizle birlikte aradaki duvarı kırmıştık bundan birkaç ay öncesine kadar. Kendisi bu yaz yanıma gelip buraları gezmek istediğini söyledi. Haliyle benden korkmayacağının farkına varmış olacak ki benim evime bir iki günlük yatıya geleceğini söyledi.

 Aslında olay çok basite indirgendi. Benim eşcinsel olduğumu söyleyerek ürküttüğüm insanlar, beni ben olarak sevdikleri için geri dönmeye başladı. Ben aslında imtihan edildim. Arkadaşlarını bu denli önemseyen biri olarak, arkaşlarımın beni terk etmesine alıştırıldım. Ve şuan geri dönmeleri yüzümde bir tebessüm bırakmaktan öteye gitmiyor, çekip gittiklerinde beni üzdükleri kadar etkilemiyor. Ve ola ki derdimi yine birine açarsam o kişiden hiçbir medet ummadan bunu başarırsam, işte o zaman eşcinselliği bırakıp karşımdaki insan ile bir dost olarak dertleşebilmeyi öğrenmişim anlamına gelir.

14
Temmuz 2019 - İki İleri, Bir Geri

 Her şeyi yapmak istiyor bu yüzden hiçbir şeyi tam anlamıyla yapamıyorum. İyi bir mühendis olup iyi bir yerde okumak isterken mezuna kalmayı göze almayıp Anadolu'da bir üniversiteyi yeğledim. Ülkenin içinde bulunduğu toplumsal, ekonomik veya bilimsel alt yapıyı bu ülkenin her evladı gibi dertlenip genç yaşlarımdan itibaren benim de bir katkımın olmasını isterken şuan sadece kahve köşelerinde bunu yakın çevreme dillendirmekle yetiniyorum. Hazırlık sınıfında İngilizceyi tam öğrenemediğim gibi bir de Almancayı işin içine katarak her ikisinden de azar azar öğrenmiş durumdayım. Eşcinsel biri olarak bunun üstesinden gelmek istediğim gibi terapiye gelmek dışında iyileşmek için bir çaba göstermiyorum hatta işin ucunu biraz kaçırmış durumdayım. Anlayacağınız her şeyden azar azar ama hiçbir şeyden tam değil.

 Günlerim genelde çok savsak geçiyor. Ola ki kendime gelip "Bir şeyler yapmalıyım" dediğimde işleri daha beter ediyorum. Yapmam gereken şey 10 tane iş yerine 1 tane işe odaklanmayı başarabilmek, irademi sağlamlaştırmak. İşin özü burada yatıyor. Herkese ben yetişemem, her işi ben koşturamam. Yaptığım işlerde, okulumda ve özel hayatımda istediğim başarıyı elde edebilmem şuan içinde bulunduğum hantallaşmış ruhumla oldukça zor. Bundan birkaç sene kadar önceki enerjime sahip olmalıyım, hiç kimseye özelimi açmadığım, renkli ve hayatı yeni keşfeden kişiye dönmeliyim. Son 3 senedir yaşadığım ve tecrübe ettiğim her şey beni eşcinselliğin yaşanmaz bir hayat olduğuna ve insanların sadece birer insan olduğuna ikna etti; Aynı şekilde, erkeklerin de aynı benim gibi birer erkek olduğuna da. Mesele şu ki, bu süreçte aklıma kazınan erkek erkeğe yakınlaşmalarım -her ne kadar bir önceki cümlede aksini söylüyorum gibi olsa da- beni eşcinsel hayata mahkum etmeye çalışıyor. Ben ise istekleri ile aklı arasında kalmış bir meczubum. Sanıyorum artık irademi güçlendirmem gerekiyor.

 Hüseyin Hocaya bir daha hamama gitmeyeceğime dair söz verdim. Allahın izniyle bu sözü tutacağım. Bunların yanı sıra, Hüseyin Hocanın önceden söylediği "Porno (Özellikle homoseksüel, ayrıca heteroseksüel) değil, kadın erkeğin bir arada olduğu içerikleri izle eğer izleyeceksen" ödevini ancak şimdi yapıyorum. Yani aslında 10 terapi öncesine gitmiş vaziyetteyim. Bunun nedeni sabırsız olan irademin "Hadi acele et" sözüne kanmam oldu. İşte iblis yine yapacağını yaptı ve beni en zayıf noktamdan vurdu, her işi aynı anda yapmaya çalışmamdan. Çok hassas kirişler üzerinde hareket ediyorum, kırılmaması için bir sebep yok. Asıl olay gidip eşcinsel biriyle sevişmem değil, kendimle mücadele edememem. Yani aslına bakarsak mücadeleden vazgeçer ve "kolay gözüken" yolu tercih edersem kötü günlerin beni beklediği ortada. Ama hakikaten ilk kez bir işi başarıp özüme dönersem, işte o zaman turnayı gözünden vurmuş olurum.

15
Temmuz 2019 - En Stresli Günlerim

 Son bir ay içerisinde şu siteyi açıp yazamayacağım kadar bir keşmekeş içerisindeydim. Kısaca özetlemekte yarar görüyorum.

 Bayram tatilinin akabinde sınavlarım olduğu için ilk kez bir bayramı ailem olmadan geçirmiş oldum. Bayramda kalıp ders çalışacaktım güya, ancak sevimsiz bir strese girdim. Bu sırada her sene olduğu gibi bu sene de ev arkadaşı değiştim ve yeni bir eve taşındım. Ev bulma süreci arkadaşın babasının da yanımıza gelmesiyle sınav haftası içerisinde gerçekleştiğinden ister istemez sınavlarıma yansıdı. Allah'a şükür bu sefer güzel bir ev kiraladık ve yeni arkadaşımla burada son 2 senemi geçirmeyi planlıyorum. Evi tuttuktan sonraki hafta sonu doğum günümdü ve sınavlar henüz bitmemişti. Ancak ben kendimi biraz saldım ve eşcinsel biriyle tanışıp dışarıda gezip yemek yedik, numaralaştık. Bu hareketimin yegane nedeni, içinde bulunduğum sınav ve ev taşıma stresiydi, ne yazıkki bende bu şekilde dışarıya yansıdı. Final sınavları bitti ve ben 8 dersimin altısından kalmıştım, bir hafta sonra bütler yapılacaktı ve bende yaklaşık 2 aydır eve gitmediğim için derslerimi gidip İstanbulda çalışmaya karar verdim. Ancak yine tahmin ettiğim gibi olmadı, hali hazırda son 2 aydır dersler sınav ev stresi içerisinde olduğum için çabalamak artık çok zor geliyordu. Yinede bir şekilde çalıştım ve bütlere girdim. Ancak şuan 4 dersim açıklandı ve sadece 1 inden geçmiş durumdayım. Bu foruma ilk girdiğimde ortalamam 3.20 idi, şuan 2.00. Hüseyin Hocayla tanıştığımdan beri ortalamam hızla düşüyor. Tabii ki şaka yapıyorum onunla ilgisi yok, biz yüzlük kağıt veriyoruz hocalar geçirmiyor, harcanıyoruz bu okulda...

 Bu arada dayanamayıp vakfa geri döndüğümü itiraf etmedim. Streslerimden bir tanesi de o ne yazık ki. Ama bu süreçte şunu keşfettim, şuan sınavlarım bitmesine rağmen 1 haftadır İstanbul'a gitmedim ve vakıf işleriyle uğraşıyorum, bu süreçte ise hiç olmadığı kadar erkekleri düşünmüyorum ve erkeksi yanımın kabardığını söylemeliyim.

 Şimdi ev hususunu biraz açmam lazım. Şuan 3 senedir tanıştığım sınıf arkadaşımla eve çıktım, kendisi aynı zamanda kafa dengim ve birbirmize oldukça sadığız. Bölüm birincisi olması da cabası. Benim için akademik başarı olmazsa olmazlardan olduğu için bana yardımcı olacağına inanıyorum. Eski ev arkadaşım ise vakfın bu sene açacağı öğrenci evine geçeceği için ayrıldık, yoksa aramızda bir tatsızlık olmadı. Normalde benim de oraya geçmemi bekliyordu herkes fakat geçen sene bizim eve gelen giden bile çok fazla olduğu için artık rahatsız olmaya başladım ve hemen herkes o evlere taşınırken ben oraya taşınmadığım için herkes bana neden oraya geçmediğimi soruyor. Ben ise geçiştirmeyi tercih ediyorum. Benim için kesinlikle böylesi çok daha iyi. Bu süre zarfında vakıfta arkadaşlar çok laf ediyor ancak ilginç bir şekilde hiç alınmıyorum eskisi kadar. Önceleri çok kafaya takardım ancak bu ayrılık sürecinde kendimi biraz daha toparladığım için alınganlığım büyük ölçüde azaldı.

 Doğum günü meselesine gelelim. O gün dediğim gibi oldukça stresliydim. Günün sabahında kütüphaneye diye evden çıktım, sırtımda çanta elimde laptop ile kütüphaneye geçtim ancak bir saat zor dayandım. Aklıma hep erkekler ve onların vücutları geliyordu ve bende yine hamamda buldum kendimi. Şunu da söylemeliyim, oraya gelen hemen herkes eşcinsel. Ve bir fırsat yakaldıklarında beraber olmaktan hiç gocunmuyorlar, esasında iğrenç insanlar. Bir yere oturdum ve bir adamla karşılaştık. O kadar stresliydim ki, o kadar işin içerisinde kendimi rahatlamaya çalışıyordum aslında, ama yanlış yerdeydim. O adamla biraz yakınlaşma oldu fakat bir yere varmadı. Ben ise sadece biraz konuşmak istediğimi söyledim. Biraz kendimden birazda terapiye gittiğimden ve bunun düzelebilir olduğundan bahsettim. Kendisi beni dikkatle dinliyordu, fikrini biraz değiştirmişe benziyordum ancak inandığını pek sanmıyorum. Sadece merakını biraz gidermiş oldum ve terapiyle ilgili soru işaretleri bırakmayı başardım. Sonrasında hamamdan birlikte çıkıp metroya yürümek için büyük bir parkın içinden geçtik, o sırada samimi bir şekilde muhabbet ediyorduk. Durumdan oldukça memnundum, numaramı istediğinde biraz düşündükten sonra ona verdim, yalan bir isim vermiştim kendime. Aslında birazda yalan bir hayat uydurdum. Çünkü onun dedikleri doğruysa aynı Üniversitede okuyorduk ve bende onunla bir daha karşılaşmayı istemezdim doğrusu. Sonrasında bir lokantaya gittik ve yemek yedik, bu sırada tanıdık biriyle denk gelmekten oldukça korkuyordum. Korkunun sebebi ise onunla sadece muhabbet etmek istemem değildi, benim de içimden daha fazlasını yapmak geçiyordu çünkü. Öyle de oldu, yemek yedikten sonra ilk hamleyi yapan ben oldum. İlk kez bir erkeği öpmüş bulundum. Bunu yazarken bile yerin dibine giriyorum ancak o anın şartlarında yaptığım hatanın pekte farkında olamıyorsun. Ama şunu da bilmek gerekiyor, hata hatadır. Ancak bunun için kendime küsersem, kendimle barışık olmazsam kuvvetle muhtemel daha fazlasını arzulayacağım. Fakat bunun için inancımdan da dolayı tövbemi eder, hüznümü kendime değilde Allah'a kanıtlarsam benim için çok daha iyi olduğu kanısındayım. Hakikaten de öyle oldu, çünkü bu kendime verdiğim bir söz. Olurda kendimi kaybedip bir erkekle birlikte olursam, bir ikincisinin tekrarlanmaması için kendime asla küsmeyeceğim ve son hızla kendimi toparlayacağım. Hiç kimseyle bu kadar yakınlaşmamıştım, yakınlaşmanın daha fazlasını arzulatacağını da bildiğim için kendime set çekmeyi uygun görüyorum. Akşamında ayrılırken beni evine davet etti ancak ben sözümü hatırlayıp bir bahaneyle oradan sıvıştım. Numaram ondaydı ve bana ertesi gün bir fırsat bulup gelmemi yazdı. Ancak ben yine birkaç bahane bularak onu ektim. Aradan birkaç gün geçti ve benden ümidi kesince numaramı engelledi. Ben de geylerin yüzünü ilk kez yakından görmüş oldum. Hüseyin Hoca zaten sıkça tembihlerdi, geyler seviştikten sonra birbirlerinin yüzüne bakmazlar. Gey aşkı diye bir şey yoktur. İki gey en fazla 5 yıl beraber olurlar, bunun sayısı da bir hayli azdır, sonrasında başkalarını bulup ayrılırlar. Haliyle buradan şu sonucu çıkarabilirim, erkek erkeğe aşk yalandır, haliyle kutsal değildir. Ancak normal aşk bir ömür sürebilmektedir ve bunun örneği ile defaatle karşılaştım. Ancak geyler öyle mi? 60 yaşındaki adam dahi o hamama geliyorsa, bir şey beklentisi içerisinde birbirlerine pas veriyorsa işte burada bir sorun var demektir.

 Evet önceki yazımda kendim için "Eşcinsel bir ilişkiden korkmuyorum" diyerek kendime inanıyorum. Bu olayı yaşamış olmama rağmen hala da inanmayı sürdürüyorum. Çünkü umut fakirin ekmeğidir, eşcinselin olmazsa olmazıdır. Bu demek değildir ki bizler boş bir umudun peşinde koşuyoruz. İllaki eşcinselliğin tamamen geçmesini isterim ama tamamen geçmediği taktirde ben bu yolda mücadele ettiğim için hiçbir eşcinsel birliktelik yaşamadan hayatım son bulursa bu benim için zaten imtihanımı başarıyla geçtiğim anlamına geliyor bu emin olun bu benim için oldukça yeterlidir. Kendinize iyi bakın.

Sayfa: [1] 2 3 4