Eşcinsel Terapi Forum - Psikolog www.huseyinkacin.com

Eşcinsellik => Eşcinsellik - Hayatlardan parçalar, hayata mektuplar (ziyaretçi karalama defteri) => Konuyu başlatan: Khan - 26 Şubat 2018, 06:32:13 ös

Başlık: BİR EŞCİNSELİN TERAPİ GÜNLÜĞÜ (İnsan Büyüyünce Ölür)
Gönderen: Khan - 26 Şubat 2018, 06:32:13 ös
Hayat doluyum, huzurlu, sakin ve istediklerim doğrultusunda ilerleyen capcanlı bir yaşantım var.

Bu yazıyı üniversiteye geldiğim şehir dışından yazıyorum. Henüz 2 sene oldu geleli ve burası benim için ayrı bir öneme sahip. İstediğim bölümde yüksek bir ortalamayla okuyorum, yabancı dil işi tamam ve şu sıralar ikinci yabancı dil ile hemhal oluyorum. Bulunduğum şehir tarihi dokusuyla muazzam biryer. Lise hayatıma göre oldukça sosyal yaşıyorum. Arkadaşlarım benim için değerli ve sayısı bu şehirde yeni olan biri için bir hayli fazla.

Gelgelelim neden burada olduğuma. Yani bu forum sitesinden bahsediyorum. Aslında uzun süredir buradayım ve yazılanları okudukça kendimi değerlendirme fırsatım artıyor, önceden kendime sadece ön yüzümden bakabilirken şimdi kafamın arkasını da görüyor gibiyim.

Lafı uzatıyorum yine, çünkü nereden nasıl başlamam gerektiğinden emin değilim. İnsanlar beni güleryüzlü bulur ama gülümsememin ardında yatanlar beni rahatsız ediyor. Sanırım kalabalık olan ailem yıpratıyor beni. Başta da belirttiğim gibi şehir dışında istediğim üniversitede okuyorum ama bunun asıl sebebi benim evde durmak istemeyişimden kaynaklı. Ev beni  mutlu ettiği kadar yasa da boğuyor.


Babam ile aram soğuk. Aslında hepimizin soğuk. Babam yapısı itibariyle kardeşleri ve bizim için ailesini bırakıp o günün Istanbul şartlarında oldukça başarılı olup, dinini muhafaza edip güzel bir iş kurmayı başarmış. Hala onun ekmeğini yiyoruz. Ve fakat diğeceğim kısma geliyorum yine. Babam bu tavrının çocukları arasında kimseyi iyi bir konuma getirmiyor oluşunun farkında değil. Para ver özel okula gönder mantığıyla yetişen bizler haliyle rahata alışığız ve benim şuanda evlenmesi gereken abilerim hala boş beleş gezer durumda ve bu onları pek de rahatsız ediyormuş gibi değil.


Tabii bunlar benim yaşantımın küçük bir parçası. Asıl kendimden bahsetmek gerekirse çoğu zaman kendimi yetişme tarzıma layık bulmuyorum. Kendim gibi erkeklerden hoşlanıyor, bu duyguları ergenliğimin ilk safhasından beri hissediyorum. Beni yıpratan en kötü yanım fantezilerim sanıyorum. Genel itibariyle sakin bir iç dünyaya sahibim fakat olurda bir erkeğin penisiyle karşı karşıya geleyim, vicdanım beni orada terkedip benliğimle başbaşa bırakabiliyor. Adeta bu benim için yeme içme gibi bir ihtayaca dönüşüyor, kısacası gözüm kararabiliyor. Ona dokunmak istiyor, harekete geçmeyi arzuluyorum. Genelde düzgün yüz hatlarına sahip, cildi temiz, sakallı, yapılı ve düz-kumral saç yapısı olan kişiler dikkatimi cezbediyor. İlginçtir bu tipleme benim tam tersim. Bazen soruyorum kendime, gerçekten ona ilgi duyuyor muyum yoksa bu his sahici değil mi?  Beni ihtiyacımı görünce yarıyolda bırakıp ömrü boyunca pişmanlık duymamı mı sağlayacak?

Tam anlamıyla herhangi bir erkekle birlikteliğim olmadı.


Bu olaylar devam ettikçe etti ve ben gittikçe kendimi hiçe saymaya başladım. O zamanlarda akılla her şeyi çözebileceğimi düşünür her şeyin bilimsel bir dayanağı olduğunu varsayardım, materyalizm tam anlamıyla beni kendine çekiyordu. İlginçtim doğrusu, arkadaşlara namaz kıldırır sonra gelir onlara evrimden bahseder en sonda gider kendi fantezilerimi gerçekleştirirdim. Ama aklımda bir kıstas vardı, bu işe tam anlamıyla bulaşmak istemiyor vicdanımı sonsuza kadar susturmamayı yeğliyordum. Şükürler olsun şuana kadar öyle de oldu. Eski alışkanlıklarımı gitgide bırakmaya başladım ama  kendime 'Üniversitede değiseceğim ben' sözüme rağmen eşcinsellik etkisini pek yitirmedi.

...
Bunlar bir yana ben Semihle metroda yurda doğru geçiyorduk. Ve açıkca yol boyunca somurtkanlığımı korudum. Yurda vardığımızda akşam olmuştu bile.

Aradan çok zaman geçmedi, okuldaydım. Sınıftaydık ve konu her nasıl oraya geldiyse, eşcinselliği konuşmaya başladık. Saygı duyup sevdiğim bir hocam eşcinsel insanların bazı haklarının olması gerektiğinden bahsetti. Bir anda sınıftaki hava değişti, kimisi güldü kimisi sinirlendi kimisi de ciddiyetle hocayı dinleyip katıldı. Ben yine her zamanki heyecanlı tavrımdan ödün vermeyerek ellerimi sımsıkıya kenetlemiş bir vaziyette söze dahil oldum. Dediğim ve konuyu bitiren tek cümle şu oldu 'Kim neden bir evde iki babası olsun ister ki?' demiş bulundum. Aslında eşcinsel bir insana söylenmeyecek tarzda kaba bir söz olduğunun farkındayım fakat bir eşcinsel tarafından sarf edilmesi pekte zor olmadı. Hoca mutsuz bir ifadeyle derse devam etti.

Günün akşamında yurda döndüğümde çardakta odun ateşinde çay demlemişlerdi. Ben yukarı çıkıp uyumaya çekildim. Belkide 1 saat boyunca yatakta uyuyamadıktan sonra artık bunu birine açma zamanının geldiğini düşünerek çardağa indim. Semih oradaydı, samimiyetine güvenerek anlatmak için bir adım daha attım. Fakat arkadaşıyla beraberdiler. Bozuntuya vermeden yanlarına oturdum uyku tutmamasını bahane ederek iki çift laf ettikten sonra çıkıp yurdun kapısında çitlere yaslanıp küçüklüğümden beri yaptığım gibi gökyüzüne baktım uzunca. O sırada arkamdan biri yurda çıktı..
Başlık: EŞCİNSELLİK: EŞCİNSELLER: EŞCİNSEL MİYİM: İnsan Büyüyünce Ölür
Gönderen: Khan - 26 Şubat 2018, 07:19:47 ös
Anlatmasına anlatırdım ama o an düşünemediğim şey beni neyin beklediğiydi. Çardağa geri döndüğümde Semih tek başına oradaydı ve ateş hala yanar vaziyetteydi. Ortalıkta kimse yoktu bir şekilde konuya bodoslama girdim:
-Kendimi iki yüzlü hissediyorum, insanlara karşı gülüyorum fakat samimiyetten gülmüyorum.
-Bu bende de oluyor, insanlara karşı gülerim ama çoğunda samimi değilimdir, yani bu normal bir durum.
-Haklısın aslında ama benim demek istediğim bambaşka. Bugün derste yaşadığımızdan bahsedeyim. Hocayla bugün eşcinsellik hakkında tartışmaya başladık. Konuya giren tek kişi bendim.
Dikkatle dinliyor sözün nereye varacağını anlamaya çalışıyor gibiydi. Ben ise sözü bağlamadan önce farkedilir biçimde yutkundum.
-Hocaya eşcinselliğin aslında olmaması gerektiğini söyleyen tek bendim ve işin ilginci..

Burada istemsizce sesimin kısıldığını hatırlarım

-İşin ilginci o sınıfta tek eşcinsel olan belkide benimdir.
Bu sözleri sarfettikten sonra abi yatar pozisyondayken doğruldu ve gerçeği söyleyip söylemediğimi anlar gibi gözlerimin içine baktı. Ama abes bir tepki göstermedi, gayet anlayışlı görünüyor ve devam etmemi ister gibi bir hali vardı. Soru sordu
-Böyle bir durum mu var? Yani eşcinsel misin?
Onayladım. Daha sonra çardaktaki ateşe ekleme yaptı. Oldukça samimi bir ortam vardı ve burada yazdıklarımın çoğunu ona anlattım.

Gece 5 olmuştu ve sabah ezanını duyduk. Genelde beni dinledi ve bana çok anlayışlı görünmüstü. Açıkcası ben olayı anlatıp içimi dökme beklentisi dışında en küçük bir amaç gütmemiştim. O ise bana bir söz verdi, bunu birlikte halledeceğiz inşallah. Adeta bir kuş gibi hafiflemiş ve derdimi anlatmış olmanın sevinciyle hiç olmadığı kadar rahat uyumuştum.


Aradan aylar geçmişti. Bahsettiğim kişi ne beni aramıştı ne de bir nasılsını layık görmüştü bana. Adeta yıkıldım ve keşke anlatmamış olsam dedim kendime. Gerçekten de öyleydi. Araya yaz girmişti ve okul başladığında ise çok fazla görüşememiştik. Bazı zamanlar ya o beni çağırıyor ya da ben onu çağırıyordum ve bir şekilde buluşuyorduk. Ama o konuyu ne o ne de ben ağzımıza almadık. Bu gittikçe rahatsız edici olmaya başladı ve bende bir şekilde onun benim arkamdan konuştuğunu öğrendim. Aslında bu konuyu bilen iki kişi vardı, ikincisi ile durum daha da cıvıdığından şuan bahsetmek oldukça zaman alacak o yüzden kenarda kalsın. Bahsettiğim kişiye aslında ondan hoşlandığımı söz gelimi söylemiş. Bunu başkasının ağzından duymak beni unutamayacağım bir bunalıma sürükledi. Yaklaşık 2 ay boyunca güvenebildiğim insanların neden bu kadar vurdum duymaz olduğunu düşünüp durdum. Halen düşünüyorum ve cevap bulamadım. Bana o gün söz verilmeseydi ben bir beklentiye girmeyecek ve yoluma devam edecektim. Fakat işimi daha da zorlaştırdılar, koltuk değneğimi kırdılar.

Bunu öğrendiğimde sınavlarım yaklaşıyordu. Başında belirttiğim gibi akademik başarı benim için olmazsa olmazlardan. Bu yüzden dişimi sıkıp olağanca güçle çalıştım ve vizelerimi bir şekilde atlatıp derslere yeniden başladık. Tabii bende sigaraya başladım. Hiç olmadığı kadar içiyordum hem de. Ve ben kendi hatalarımdan çok onların neden böyle davrandıklarını ve benden uzaklaştıklarını düşünüyor ve doktora gitmiş olmama rağmen neden hala sürecin düzelmediğine kafa yoruyordum.

Bu kadar kafa yoruyordum çünkü iki sebebi vardı. Birincisi, bu iki kişi etrafımdaki herkes tarafından parmakla gösterilip övülüyor, ince düşünmeleriyle ve insanlara yardımcı olmakla biliniyordu. İkincisi ise kendi hatalarımı görmek istemediğimden günah keçisi arıyordum.

Başlık: EŞCİNSELLİK: EŞCİNSELLER: EŞCİNSEL MİYİM: İnsan Büyüyünce Ölür
Gönderen: Khan - 20 Mart 2018, 08:06:27 ös
Önceden hoşlantı duyduğum adam benim şuanki ev arkadaşım. Doğrusu, ondan hoşlanmıyor ve aksine itici buluyorum. Fakat o ona açılmam ve arkamdan duydukları vesilesiyle kendisinden hoşlandığımı düşünüyor. Ben kendimi artık değiştirmem gerektiği ve ileride aile kurabilmek için tabularımı yıkarken bu sene aynı eve çıktığım adam benim kendimi sorgulamama ve manasızca kendime suç atmama sebebiyet veriyor. Yapım gereğince çok uzlaşıcıyımdır ve kim ne der veya ne düşünürse ben de kabul ederim. Bu beni ben yapan ve beni her seferinde insanlara karşı objektif olma konusunda uyaran özelliğimdir. Aynı zamanda içinde bulunduğum sürece en çok zarar veren özelliğimdir de.

Hüseyin beyle tanıştığım ve henüz 2. terapiye gittiğim şu aylarda bana zarar veren ev arkadaşım ne yazıkki birkaç ay daha katlanmak zorunda olduğum bir kimse. Bana yapılan bu anlayışsızlığa karşın hala onları düşünüyor olmam ayrı bir can sıkıntısı elbet. Hüseyin bey bu konuyla ilgili olarak aslında son noktayı koymuştu: "Sen ne zaman abileri (ev arkadaşım ve diğer abiyi bahsediyor) bırakırsın, işte o zaman eşcinselliği de bir rafa koyabilirsin." demişti. Çok hak vermiştim kendisine. Fakat yinede aklımda soru işaretleri var. Çünkü Hüseyin bey onlarla tanışmadığı için böyle söylüyordu, ben ise onları çok iyi tanıdığımı düşünüyordum.

Semih dediğim ve benim için önceden çok değerli olan insandan bahsetmeliyim. Kendisi benim yapımın tam tersi bir kisiliğe sahip ve bu hususta bana örnek olmustur. Herşeyden önce çok planlı ve gergin olan ben onun sayesinde olayları akışına bırakan ama aynı zamanda akışa yön veren biri olmaya soyundum. Bunu kafamın bozuk olduğu bu süreçte ne kadar başarabiliyor olmam ayrı bir tartışma olsa da kendisinin akademik ve kişilik olarak üzerimde emeği çoktur. Beni yeni taşınmış olduğum bu şehirde en çok gezdiren yediren ve içiren kişidir. Tabii herşeyin menfaat uğruna oldugu gerçeğini göz ardı ettiğimde kendisi bana toz pembe görünüyor. İçimde dönen fırtınayı ona anlattığımdaysa onu daha iyi tanıma fırsatım oldu doğrusu. Hüseyin beyin de dediği üzere sen eğer bir eşcinsel isen ve bunu her kime anlatırsan bu kişi durumu kabul etmeyecektir. Bu inanmak istemediğim doğru bir gerçek ne yazıkki. Aylar önce gecenin bir vakti beni tamamen içimi dökmeme iten kişi o değil sanki. Bundan bahsetmeyi kendimde bir zayıflık olarak görmüyorum ama onlar öyle görüyor, kendilerini 'biz seni dinledik derdinle bir iki saat dertlendik ama şimdi kafamızı kuma gömüyoruz ve sana destek olmak için söz verende biz değildik' saçmalığına inandırıyorlar, haliyle ortada kalan ben oluyorum.

Bir de Muhammed var, ev arkadaşım. Kendisinden hoşlandığımı düşünen ve davranışlarıylada beni ondan hoşlandığımı düşündürmeye iten kişi. Onu ve Semihi aklımdan atamayışımın onları erotik olarak çekici bulmamdan değil onları davranış olarak itici bulmamdan kaynaklandığını bilmeyen kişi. Muhammed abi aslında kendi halinde kimseye bir zararı dokunmayan ama aynı zamanda bir faydası da olmayan gamsız biri. İnandıklarıyla yaptıkları ters düşen garip biri benim nezdimde. Fakat beni üzen nokta bana neden bu kadar soğuk davranmış olduğudur. Konuyu açtığımda o da beni teselli etmek için kendinden birşeyler söylemişti. Ama ona bağlı olduğumu düşünmesi ve beni gerçekten kendine bağlaması onun şeytani özelliği. Bu özelliğini farkettikten hemen sonra bana bunu bir arkadaşında uyguladığını itiraf etmişti laf arasında. Aynı zaman da bana da uyguluyor.

Bunu bana düşündüren şey, hayatımla ilgili tüm detayları ona anlatmamı ısrar etmesi ve bunlardan sonra bu konuda tepkisiz kalması olmuştur. Fakat dediği yegane şey 'Semih benden hoşlandığını söyledi.' oldu. Açıkca şöyle düşünüyorum ki Semihle aramı açmaya çalıştı. Ben ise buna yem olmuş aylarca süren bir bunalıma sürüklenmiştim. Bunu onun ağzından duymak bende bazı soru işaretlerine yol açtı. Benim hakkımda konuşuyorlar mı? Evet bunu konuştukları aşikar. Beni konuşuyorlar ama benim için dertleniyorlar mı? Bundan emin değilim.

Aylardır içinden çıkamadığım ve belki de çıkamayacağım bir soru, bana karşı neden değiştikleri. Benim şuana kadar biriyle birlikte olmayışımın nedeni Allahın müsaade etmemiş olmasından kaynaklı. Halbuki ben bu yolda ciddi çaba sarf ettim ve biriyle ilişkiye girme konusunda pekala kararlıydım. Allah eğer beni böyle denemek isteseydi ve bende bu yola sapsaydım bu iki kişinin benle ilişkilerini kesmeleri dışında bir ihtimal var mıydı?

Başlık: EŞCİNSELLİK: EŞCİNSELLER: EŞCİNSEL MİYİM: İnsan Büyüyünce Ölür
Gönderen: Khan - 28 Mart 2018, 12:51:25 öö
İlk Terapiden Önce

Ara tatildeydim. Bütlere kalmadığım için İstanbulda 1 ay boyunca ailemin yanında olacaktım. Kaldığım öğrenci evine göre oldukça rahat olan aile evim beni rahatlatıyordu, tabii aynı zamanda boğuyorduda.

İstanbula gelmeden hemen önce Semihle tartışmıştık. Kendimi tam anlamıyla döktüğüm ilk kişi olan Semih aradan aylar geçmesine rağmen bana hala nasıl olup olmadığımı sormamıştı ya da bana yardımcı olabilecek en küçük bir harekette bulunmamıştı.

Oldukça birikmiştim ona karşı ve onu arayıp buluşmak istediğimi söyledim. Birkaç güne evime gidecektim ve bunu aradan çıkarmak zorundaydım artık. Buluşma noktasına doğru giderken oldukça gergin ve ciddi anlamda öfkeliydim. Minübüsten inip yola koyulurken sigara yakıp neler söylemem gerektiğini düşünmeye başladım. Sigarayı bitirmeden kararmı vermiştim, artık diyaloğu bitirecektim. Sigarayı kenara attım ve oldukça gergin ve hızlı adımlarla yürüyordum.

Semih oradaydı konuştuğumuz yerde bekliyordu beni. Yanına gittim ve soğuk bir şekilde selam verdim. Bulunduğunuz yere çok yakın olan bir pideci vardı, aç mısın diye sordu. Sadece çay içerim dediğimde oranın çayı güzeldir gel dedi. Mekana gittik, en köşede tüm caddeyi görebileceğim fakat kimseninde beni farketmeyeceği bir noktaya oturdum. Semihde akabinde karşıma oturdu. 5 dakika öyle sakin bir havayla konuşmaya başladık, fakat soğukluğumu koruyor ve sinirimi karşıya göstermeye çalışıyordum. Aramızda var olan yaş farkından ve sakin yapımdan dolayı konuya bodoslama giremedim fakat aradan çok geçmeden söze girmiştim bile
"Abi ben sana karşı çok doluyum. "
Tek kaşını kaldırıp şaşkın bir ifadeyle "Niyeki?" diye sordu.
Anlatmaya başladım, neden bana bunca zaman hakkımda soru sormadığını ve ne yapmam gerektiğini bilmediğimi anlattım. Gittikçe sesim yükseliyor ve baya baya kızgınlaşmaya başladım. Çünkü ben anlattıkça o gülüyor ama mantıklı cevaplar da veriyordu. Benimde sesim normalleşiyordu. Fakat içimde burukluk devam ediyordu. Kuruntu yaptığımı söyledi ve yine güldü. Bu kanıma dokunuyordu doğrusu, evet o da kendince telaşelere sahipti ama bu bana yeterli değildi.

Hüseyin beyden bahsetti. Bana söz vermişti 2 hafta önce, onu bulup ulaşacağına dair.

Bu karşılaşmada onun yüzüne vurdum bunu. Hüseyin beyden ve bu forum sitesinden bahseden oydu, ama bana Hüseyin beyi arayıp ulaşacağını söylemisti. Şimdi ise ona ulaşamadığını numarasını bulamadığını söylüyordu.


Dediği doğru olamazdı. Hüseyin Kaçın yazdığım anda karşıma çıkmıştı numara. Bana yardımcı olmaya gözükmeye çalışıyordu her zaman. Bende bunu anlamıyordum doğrusu, oysaki beni sert hakaretlerle başından savsa bir iki gün üzülür üçüncü gün toparlardım kendimi.

Hüseyin beyin numarasını yazdım, aramadan önce isleyişin nasıl gitmesi gerektiğini düşünüyordum. Akşam vaktiydi, yatak odasında perde sonuna kadar açıktı ve karşımdaki İstanbul'un klasik betonarme gökdelenleri duruyordu. Manzaram iyiydi aslında akşamleyin etkileyici görünüyorlardı. Daldım gittim o sırada. Kafam yerine geldiğinde arama tuşuna basıp olayı akışına bırakmak istedim.

Konuşmayı yaptığımda Hüseyin Beyi oldukça soğuk bulmuştum, ben sizi arayacağım demiştim.  1 ya da iki dakika sonra tekrar arayıp randevu almıştım. Artık gitmem gerektiğinden emindim...

Başlık: EŞCİNSELLİK: EŞCİNSELLER: EŞCİNSEL MİYİM: İnsan Büyüyünce Ölür
Gönderen: Khan - 10 Nisan 2018, 06:23:35 ös
İlk Terapi ve İlk İzlenim - Ocak 2018


Grafitilerle dolu bir ara sokaktaydım, dün aradığım Hüseyin Beyin tarif ettiği yer karşımdaki bina olmalıydı. Randevuya henüz yarım saat vardı, cebimden bir paket sigara çıkarıp içinden en beğendiğimi seçtim-aslında hepsi aynıydı-. Bir yandan grafitilere bakıyor öbür yandan yapacağım konuşmayı düşünmemeye çalışıp akışına bırakmam gerektiği konusunda kendimi ikna etmeye çabalıyordum. Binaya yöneldim. Bilmediğimden 2 numaralı daireye basmam gerekiyordu fakat neredeyse tüm zillere basmıştım. Kapıyı ise Hüseyin Beyin ofisinden biri açmıştı. İçeri girdim, sıcak bir karşılama ile Ercan Bey ile tanıştım. 2 dakika konuştuktan sonra kendisi hakkında oldukça olumlu bir izlenim aldım, muhabbeti seven ama aynı zamanda çekingen biriydi. Ben gelene kadar sıkılgan bir hali var gibiydi. E haklı tabi, benim gibilerle bezeli olan bu ofiste erkeklerle futbol kadınlarla "Make Up" konuşması belkide pek mümkün değildi. Ama tam tersi söz konusu olabilir.

Şaka bir yana, Ercan bey bana ne içmek istediğimi sorduğunda çay seven biri olarak sırf onun uğraşması için kahve istediğimi hatırlıyorum. Arkaya kahveyi hazırlamaya yönelirken, köşede biraz gölgede kalabileceğim bir alanda oturmuş odayı ve odanın içindeki bayanı düşünüyordum. Tanışma fırsatım olmayan bu bayan feraceli, tesettüre itina gösteren bir hanımefendiydi. O anda manasız bir şekilde kendime "Onun burada ne işi var ki, herhalde birini bekliyor." dedim. İçeri başka biri girdi ve karşımdaki koltuğa oturup bacak bacak üstüne attı. Ardından Hüseyin Bey içeri girdi ve tanışma fırsatı bulduk. Eliyle köşedeki feraceli ablamızı odasına çağırıp bizi orada bıraktı. Evet, bir bayan istediği kadar dinli imanlı olsun fakat bu arzu ve hevesler nasıl ben de veya bir başkasında bulunuyorsa pek tabii onda da bulunabilirdi. Bunu kulağıma küpe yaptım.

Odaya gelen arkadaş ve Ercan beyle uzun muhabbetimizin ardından keyfim yerine gelmişti, hiç olmadığı kadar. Bunun verdiği cesaretle Hüseyin Beyin yanına başım dik gittim. Ve ardından hayatımın kısa bir özetini, burada yazdıklarım dahilinde ona anlattım. Anlattıkça kendime olan güvencim artıyor, değişime olan inancım tazeleniyordu. Son olarak herkese verdiği tarzda ödevlerden bana da verdi. Bir sonraki terapiye gelip gelmememin benim irademde olduğunu tekrar etti.

Aslında bu terapide mesele kişinin kendi isteğiyle de buraya gelebilmesidir. Yani eşcinsel insanlara bir seçim sunmak, dayatma yapmamak yönünde bir terapi. Bu bağlamda içinde bulunduğumuz terapiye LGBT örgütlenmelerinin dil uzatması kadar yanıltıcı bir durum düşünülemez. Eşcinselliği seçmenin yanlış veya doğru oluşunun muhakemesini bir kenara bırakacak olursak kişiye kendi isteğiyle o veya bu nedenle değişim hakkı tanıması olağanüstü. Umuyorum siz arkadaşlar bazı fedakarlıkları görme konusunda benden daha iyi olursunuz.
Başlık: EŞCİNSELLİK: EŞCİNSELLER: EŞCİNSEL MİYİM: İnsan Büyüyünce Ölür - Başarısızlık
Gönderen: Khan - 13 Nisan 2018, 03:27:23 ös
Başarısızlık, Ümitsizlik

 Nisan - 2018

 Terapiye başlayalı 4 ay oldu. Henüz 3 kere gittim. Bazı zamanlar devam edip etmemekte karasız kalıyorum. İnsanın böyle yaşamasının nesi anormal olabilir ki? Aslında çok şey anormal ya. Kendimi nasıl ifade etsem, sıkıntımı nasıl tarif etsem içim içimi yiyor doğrusu. Terapiye gelenlerin çoğunun aksine herhangi biriyle birlikte olmuşluğum yok. Bu bir artı puan benim için. Fakat siz bu yazıyı okuyanların çok iyi anlayabileceği gibi, arzularıma erişmek için her şeyi göze alabilecek, biriyle birlikte -her kim olursa olsun- olabilmek adına kontrolü kaybedebileceğim gerçeğini göz ardı edemiyorum. Evet şuana kadar olumlu gelişmeler oldu, biraz daha kendi kimliğimle tanışma fırsatı yakaladım ancak bu seferde kendi kimliğimden -korkaklıktan, çekingenlikten, aşırı güler yüzlülükten- uzaklaşmak ister oldum. Sanki yerimde iyi gibiyim. Kendimi gerçek olmadığını düşündüğüm bu duygulara teslim edersem fazladan öz güven de kazanıyorum. İleriki zamanlarda ise vicdanımı susturup pekala yoluma bakabilirim.

 Elbette doğrusunun bu olmadığına inanıyorum, beni ayakta tutanda bu inancımdır. Fakat öyle zamanlardan geçiyorum ki terapiye başladığım şu aylarda bırakmak istiyor gibiyim. Belki bunu gerçek anlamda bırakmaya niyetli değilim ama Hüseyin Bey ile konuşmaya sadece adet yerini bulsun, ayda bir kafamı dağıtayım diye gidiyormuşum gibi. Bunun için ileride yazacağım 3. terapiden kısaca bahsetmek istiyorum.

" Hüseyin Beyin odasına erkenden çağırıldım. Furkan adında bir delikanlıyla sohbet etmek için sırasıyla hikayelerimizi anlatmamızı istedi Hüseyin Bey. 15 yaşındaki arkadaş, ailesiyle tartışıp bir dönem yetiştirme yurdunda kaldığını anlattı. Yetiştirme yurdunda çocukların büyük bir çoğunluğunun eşcinsel eğilimleri olduğu ve bir kısmının ise doktorlarla para karşılığı cinsel birliktelikler yaşadıklarını ve onlar yardımıyla cinsiyet değiştirdiklerinden bahsetti. Ne kadar acı, bu çocukların hiç biri 18 yaşında değil. Resmiyete göre yaş sınırını bir kenara bırakacak olursak daha kendi iradelerinin farkında bile değiller belkide.

 Furkan ile bu acı gerçekleri konuşurken sözü ben aldım ve kararlı bir şekilde ikimizin de içinde bulunduğu durumu kendi bakış açımla anlattım. Değişmek istediğimden bahsettim. Kendisi ise terapisinden ayrılmadan önce bana son olarak 'Seni çok kararlı gördüm, bu bende yok.' dedi. "

 Bunlar olurken 3 terapidir oturduğum koltukla ilgili konuştu Hüseyin Bey. Karşımdaki koltuğu göstererek: Buraya değişime açık insanlar oturur. Sonrada benim oturduğum koltuğu göstererek ilave etti: Buraya ise dirençli insanlar oturur."

 Dirençli ne demekti? Hayata karşı dirençli mi yoksa terapiye dirençli insanları mı kastediyor? Furkan'ın bana çok kararlısın deyişinin ardından Hüseyin Beyin bana dirençli demesi aynıymış gibi görünüyor, gururum okşanıyordu. Fakat dikkat etmediğim noktada şudur ki, Hüseyin Beyin cümlesinde 'Değişime Açıklar ve Dirençliler' olduğuna göre, burada olumsuzluk zamirini almış kesim dirençlilerdir, yani bendim.
 
 İçimden geldiği gibi yazdığım bu yazılarımda da dikkatinizi çekmiştir ki bir o yana bir bu yana sürüklenmekteyim. Keşke kafandan zorlukları silebilmek insanların dediği kadar kolay olsa. Hakikaten ne yapacağımı bilemiyorum, istikrarlı bir şekilde terapiye devam etmemek neden bu kadar zor geliyor onu da anlamış değilim. Fakat bildiğim tek bir husus var ki buda hayatta ideallerimi gerçekleştirebilmek için değişmek zorunda olduğum gerçeğidir.
Başlık: EŞCİNSELLİK: EŞCİNSELLER: EŞCİNSEL Mİ İnsan Büyüyünce Ölür - Kişilik Çokluğu
Gönderen: Khan - 17 Nisan 2018, 03:14:26 ös
Nisan 2018 - Kişilik Çokluğu

 Yapmam gerekenler: Sigarayı bırakmalıyım, derslerime ve hayatıma daha sıkı sarılmalıyım. Bana ihtiyacı olabilecek insanlara daha yararlı olabilmeliyim. Haliyle, biraz daha kendime gelip değişime ayak uydurmalıyım.

 Antidepresan kullanmaya başladım. 1 hafta kadar kullandım. Normalde bu ilacı kullanınca kafanızın güzel olması, çok fazla şeyi düşünmemeniz gerekiyor. Bende ise tam tersi etki uyandırdı. Kafam bok gibi oldu, kendimi daha çok eve kapadım ve olması gerekenden daha anormal davranışlar sergilemeye başladım.

 Bugün kullanmamayı tercih ettim, hakikaten kafamın yerinde olmayışı beni rahatsız etti. Bir sorunu çözeceksem bunu sigara bağımlılığıyla ya da ilaçla çözmeye çalışmamalıydım, bu bende kendime daha çok acımamı sağlıyor. Kendime acıyınca ise insanların bana karşı davranışları onları beni neden anlamadıkları sorusuna yöneltiyor.

 Ruh halimden bahsedecek olursam, kendimi çok değersizleştiriyorum. Eski alışkanlıklarımdan ve zevk aldığım şeylerden elimi ayağımı çektim. Biraz daha kendimi tanımaya ve kafa dinlemeye uğraşıyorum. Tabii buda beni yoruyor.

 Gelişmelerden bahsedeyim. Bana destek olmadığını düşündüğüm ve şuanda ev arkadaşım olan Muhammed ile yüzyüze geldim. Tarihi bir caminin avlusunda şehrin hemen hemen her yerini gören yüksekçe bir bahçede, rüzgarlı ve soğuk bir Pazar akşamı kafayı dinlemeye çıktım. Ardından Muhammedi aradım, aylardır bana karşı davranışları çok soğuktu ve kendimi sorgulayıp zaten değersiz olan hayatımı iyice yokuşa sürüyordu. Telefon açtım ve telefon çalmaya başlarken büyük ihtimalle bir bahane bulup gelmeyeceğini düşünüyordum. Telefonu açtı. 'Gel buraya konuşalım' şeklinde kabaca söylemek yerine daha kibarca sordum, gelebilir misin konuşalım dedim. 15 dakika geçmemişti ki yanıma geldi. Normalde naif ruhlu biriydi ama konuyu açtığımdan beri gamsız davranması zaten beni zorluyordu. Neden böyle davrandığını anlayamamıştım. Fakat yanıma geldiğinde sanki beni dinlemeye, derdimi anlamaya gelmişti. Kendisi de bunu söyledi, sana karşı bu konuda kırgınlığım olsaydı bu konuyu konuşacağımızı bildiğim halde buraya gelmezdim. Yaklaşık 2 3 saat kadar konuştuk. Benim hakkımda ne düşündüğünü sorduğumda, anlattıklarımın çok bir şeyi değiştirmediğini söyledi. Bunu sormam, konuşmam gerekiyordu. Kafamdakileri bitirmek zorundaydım. Tahmin ettiğimin aksine o kadarda kindar biri olmadığını, evdeki sorunlar yüzünden benimle soğuduğunu anlattı ve şuan aramızın iyi olduğunu ekledi. Hatta yer yer sinirimi bozmak için benimle özellikle uğraştığını söyleyince ikimiz de yüksekçe güldük. Beni daha iyi anlamak için kendince sorular sordu, bu olay sana tiksinç gelmiyor mu? Erkeklerin ne özelliğine bakarak tercih yapıyorsun. Bana sorduğu sorular belki merakını gidermek içindi diye düşündüm ama kendisi, ben bunları sorarken belkide sorunun bu tarz bir problemde olabileceğini düşündüğünü o yüzden bu kadar açık sorup beni buna ittiğini söyledi. Yönetemi bana tersti, bu konuda açık konuşmayı sevmiyordum ama yine de uğraşması beni yalnız olmadığım konusunda ikna ediyordu.

 Eşcinsellik belkide kafamda çözmem gereken bir olguydu. Bunun bir sorun olduğunu iddia etmiyorum ama bu yanımı düşünüp kafamı yormam ve adeta takıntı haline getirmem büyük bir sorundu. Gündelik hayatıma çok önem veren biri olarak bu tarz bir sorunu kafamdan çıkarmak zorundaydım. Aslında terapiye bu yüzden başladım. Bir berberin kendi saçını kesemeyeceği gibi benimde kafamdakileri çözebilmem için bir başka kafaya ihtiyacım vardı. Hele ki bana kişilik çokluğu teşhisinin konulmasından beri kendi kendimi anlamak oldukça zordu, çünkü bir yanımın kabul ettiğini öteki yanım kabul etmiyordu. Sıradan bir günde bile kişiliklerimin çatışmasını buram buram hissediyordum. Örneğin arkadaşlarımın oluşturduğu bir grupta kendi benliğimle konuşmam çok zor değildi, öz güveni yüksek biriyim. Ama kafam olurda o an eşcinselliğe takılır veya yakışıklı bulduğum bir erkeği görürsem kelimeleri unutmaya başlıyorum, anlatacaklarım kafamdan çok hızlı bir şekilde siliniyor. Hatta bu anlarda kafamdaki bir sesin benimle alay ettiğinden eminim.

 Merak etmeyin sayın okuyucular, deli değilim. Sadece küçüklükte yaşamış olduğum travmalar ve üstüme tüten annem beni ikiye böldü. Ya çok değerliyim ya çok değersiz. Ya dünyanın ihtiyaç duyduğu politikacıyım ya da intihar etmeye meyilli bir delikanlı. Ya çok başarılıyım ya da herşey şans. Veyahut şöyle söyleyebilirim, ya eşcinselim ya da ailesini kurmuş başarılı bir baba. Bunların farkına varmaya başlamak çözüm yolundaki tozları kaldırmak için oldukça önemli.

 Yer yer tekrar edip benim gibilerin şevklerini kırmamak ya da aşırı Lgbt'cilerin topuna tutulmamak adına yazımın üslubuna ehemmiyet veriyorum. Fakat yine de Eşcinselliğin sorun mu yoksa doğuştan gelen bir doğallık olduğu tartışmaları bir yana, bunun kişinin üzerindeki psikolojik etkilerini ele almak bana daha rasyonel, materyalist geliyor doğrusu. Yani demek istediğim benim gibi ister aşırı dinci olun ya da bir başkası gibi aşırı dinsiz, mesele kişinin kendisini gerçekten rahat hissedip hissetmediğidir. Evet eşcinsel iken oldukça keyfim yerinde ve kendimden emin bir şekilde başım dik yürüdüğüm, topluma karşı kendimi çok iyi ifade ettiğim doğru. Ama bunlar beni sadece sahte özgüven ve sahte kimliğimle sokağa çıkmamı sağlayan bir durumdur. Yani aslında huzursuzum. Gerçek huzur ise toplum gibi olmak kesinlikle değil. Olması gereken, varması gereken yolu bulmaktan geçiyor.
Başlık: Ynt: İnsan Büyüyünce Ölür
Gönderen: yakaza - 18 Nisan 2018, 04:05:29 ös
Yazılarını keyifle okuyorum bakalım neler olacak :)
Başlık: EŞCİNSELLİK: EŞCİNSELLER EŞCİNSEL İnsan Büyüyünce Ölür - Metanet (Sabrın Ölçüsü)
Gönderen: Khan - 18 Nisan 2018, 11:51:44 ös
@yakaza Sağolasın kardeşim, kendimize ve başkalarına yarar sağlamak için uğraşıyoruz işte :)

Nisan 2018 - Metanet

 Literatürde metanet, sabrın ölçüsüdür. Aslında dayanıklılıktır ama ben bu açıklamayı daha uygun gördüm. Bende olmayan bir özellikten bahsediyoruz, en azından eşcinselliği düşünmeme konusunda böyle olduğunu söyleyebilirim. Baksanıza daha 1 gün geçti ve ben yine içimi size döküyorum. Belkide hiç tanışamayacağım sizler benim yegane arkadaşlarım oldunuz bu süreçte. Bende buna layık olmaya gayret ediyorum.

 Çoğu yerde en önde ben gelirim. Ya da bunun tam tersi olur. Arası hiç olmadı hayatımda. Mesela okulda bulunduğum sınıfta gözler önünde olduğum aşikar, beni tanımayan belkide yoktur. Ama kalabalık ailemin içinde ya da şuan kaldığım bekar evinde adeta dışlanıyorum. 4 kişi eve çıktık ve odamı paylaştığım arkadaşım dahil alenen 3'e 1 maç yapıyoruz. Genelde bensiz dışarı çıkarlar veya günlük konuşmalarda muhabbete dahil olamam. Oysaki ben çok iyi biriyimdir.

 Tamam çok iyi değilim. Fakat o kadarda kötü olamam. Aslında Hüseyin Beyin de dediği gibi hayatımda sorunların olmasına alışmalıyım, çünkü bugüne kadar sorunsuz büyüyüp ağırbaşlı olarak tanınmışım zaten. Doğrusu bunu sorun olarak görmemek bile gerekir ya, hiç işte. Ama dedim ya, bu konuda bende metanet yok.

 Yıldım diyebilirim. Tozdan nem kapar durumdayım şuan. Ne zaman bitecek bu hüsran? Veyahut bitecek mi? Tamam şuan keyfim yerinde aslında, uzun süreden beri yapmadığım bir şeyi yapabildim, ders çalıştım. Hem de ne çalışma, beni masadan kaldırabilene aşk olsun. Aslında dün de uzun süreden beridir yapmadığım bir şeyi daha yaptım, karşı cinsimi arzulamayı başardım. İlginçtir hemcinsimi içeren videolar cazip gelmedi. Bilemiyorum, düzelme kırıntıları var gibi. İnşallah böylede devam eder.

 Sadece biraz sabır ve kafa dağıtacak şeylere ihtiyacım var. Sınavlarıda toparlamam lazım, bir ihtimal İstanbul'a gano ile yatay geçiş yapabilirim. Tabi bugün itibariyle iyi tempolu çalışmam gerekiyor. Buda kendimi toparlamama bağlı. Hiç belli olmuyor sağım solum, geçenlerde yakın bir arkadaşımda telefonda ciddi bir şekilde tartıştık ve öfkemi güzelce kustuğumu söyleyebilirim. Bana bulaşmayın ha, size de kusarım.

 Sorun şu ki ileriyi düşünüp bugünden kaygılanıyorum. Daha dün ve önceki günlerde yazdığım yazılar tamamıyla iç karartıcı, çünkü kendimi değersizleştiriyorum iyice. Bugün ise şuan iyi olmama karşın sabahtandır iç karartıcı bir hava hakim. Eminim ki sabaha kalmadan yine içi hüsranla dolu bir gün geçireceğim. Bugünlük bu kadar, kalın sağlıcakla.
Başlık: EŞCİNSELLİK: EŞCİNSELLER: EŞCİNSEL MİYİM: İnsan Büyüyünce Ölür - Gerçek Ben
Gönderen: Khan - 21 Nisan 2018, 11:18:08 ös
Gerçek Ben - Nisan 2018

 Bilemiyorum, gerçekten ben ben miyim? İstedikleri ve çocukluğundan beri hayatı hakkında hayal kuran, başkasına kendi hayatına karışılması konusunda taviz vermeyen kişi ile tüm o pis işlere bulaşan ve bu forumda yazı yazan ben, aynı kişi miyiz? Her zaman hayata karşı dik duran, sırf benim sevdiklerimi, değer verdiklerimi bir başkası daha anlayabilsin diye, benimle birlikte hayatın güzelliklerini ve güzel olmayanlarını görebilsin diye insanları eğitmeye çalışan sanki ben değilmişim gibi davranıyorum. Bu yazımda daha açık olmalıyım, beni üzecek fakat bunu yapmamın yararlı olacağı inancındayım.

 3. terapi sırasında -hala özetini geçemediğim bu terapi- Hüseyin Bey yazdıklarıma dayanarak aslında erkeklerden sevdiğim birinin olduğunu, ona karşı derin duygular besleyip ondan ilgi göremeyişimi anladığını belirtmişti. Yazımı tekrar gözden geçirdim. Tedavi olmaya çalışan ben değilde, hakikaten ev arkadaşına karşı bir şeyler besleyen beni gördüm. Bu beni derinden yaraladı, çünkü ben bunun aksine inanıyor ve bu doğrultuda yazılarımı yazıyordum. Fakat şimdi daha net görüyorum ki uğraştığım benliğim aslında ev arkadaşına karşı geri karşılıksız ve gizli bir aşk beslemekte.

 
 Kendi gündemim şu şekilde. Sınavlara birkaç hafta kaldı ve üyesi olduğum vakıfta işler çok yoğun. İkisini birlikte yürütebilmek şuan yapmak istediğim yegane şey. Yazın gelsin hele, çalışır paramı kazanırım. Gelecek seneye ise yurt dışına çıkar ve kendimle daha fazla vakit geçirebilirim. Yazın hem çalışmalı hem de dil öğrenimine devam etmeliyim. Bu arada yeni bir gündemim daha var. 20 yaşıma girmek üzere olduğumdan mı kaynaklanıyor emin değilim ama bir kitap çıkarmayı düşünüyorum. İddialı ve benim ağzımdan. Belki sadece etrafımdakiler okur ama konuşduklarımdan daha kalıcı olabilmesi adına yararlı olur diye düşünüyorum. Kim bilir belkide yarın hayata gözlerimi yumarım, fakat sonunda kendi sevdiğim bir dalda arkamdan küçükte olsa bir eser bırakmış olurum. En kötü ihtimal sadece kardeşim bu kitabı alır okur seneler sonra. Ben ise toprağın altında kardeşime, belkide ileride beni anlayabilecek yegane kişiye düşüncelerimi hediye etmiş olurum. Kalın sağlıcakla...
Başlık: İnsan Büyüyünce Ölür - İnanıyorum
Gönderen: Khan - 29 Nisan 2018, 12:51:46 öö
Nisan 2018 - Biraz Daha İnançlıyım

 Gün geçmiyor ki hayat beni yormaktan geri dursun. Baharın etkisiyle mi bilmiyorum fakat artık çok daha fazla uyuyor ve kalktığımda kafamın içinin dopdolu olduğuna şahitlik ediyorum. Yine evden çıkmıyor, yoklama alınmıyorsa okula da gitmiyorum. Çok ciddi biçimde sigaraya para akıyor ve buna engel olamaz konuma bu kadar hızlı gelişim beni şaşırtıyor. Antidepresanı bırakmayı düşünürken yaşadığım zorluk beni kısa bir süre daha kullanmam gerektiği konusunda ikna etti. Daha fazla uyuyup kafamın daha rahat olması günlerin hızlı geçmesini sağlıyor fakat günlük işlerimi ve yerine getirmem gereken sorumluluklar aksamaya ve benim için birer lanet olmaya başlıyor. Terapiye başladığım sırada içinde bulunduğum vakıfta daha ağır bir sorumluluğu omuzlarıma aldım. Herşey tıkırında ilerliyordu fakat öyle bir noktada buldum ki kendimi, benim ayrılmamla birlikte içinde bulunduğum ekibin kopması kuvvetle muhtemel. Kafamın bu kadar bozuk olmasına rağmem ve dersleri bu kadar önemsediğim halde her şeyi bırakıp tek uğraş edindiğim vakıf benim tek yaşam kaynağım şu sıralar.

 Her şey bir yana, ilaçtan mı kaynaklı bilemiyorum ama, kendi benliğimle vicdanımın arasında adeta çırpındığım şu zamanlarda son iki sefer arzularımın karşı cinslerime karşı olması beni şaşırtıyor. Ne yalan söyleyeyim her zaman kadınları arzulamayı başarabileceğime inanıyor lakin bu son raddede çokta baskın olmuyordu ve bu yüzden daha kolay olan erkekleri arzulama duygum devreye giriyordu. Fakat bu sefer yine can sıkıntısıyla açıp izlemeye başladığım pornografik içerikler en başta erkekleri izleyip işi hemen aradan çıkarma yönündeyken en son kendimi kadınlardan keyif alırken bunun daha uzun sürmesi için çabalar buldum. Yapmam gereken ödeve göre bir erkeğin beni aktifleştirecek tarzda bana dokunması öpmesi ve gerekeni yapması doğrultusunda fanteziler üretmekti, fakat bir kadının bana bunları yapması daha hoş geliyor doğrusu. Hocanın verdiği ödevi değilde gelecek haftanın ödevini yapıp getirmişim gibi bir durum söz konusu. Ne kadar bu durum hoşuma gitse dahi beni kişiliklerim arasında daha travmatik bir duruma soktuğu ve ertesi gününde bir erkeği çok daha fazla arzuladığım gerçeği can sıkıcı.

 İnancım yoktu, hala tam anlamıyla inanmıyorum. Nedenini bilmiyorum fakat bu böyle, alışkanlıklardan ayrılmak zor geliyor. Ancak artık inanmaya başlamalıyım çünkü beni hakikaten değiştirmeye başladı...
Başlık: İnsan Büyüyünce Ölür - Erkeklere İlgim Kalmadı
Gönderen: Khan - 01 Mayıs 2018, 12:37:36 öö
Mayıs 2018 - Erkeklere İlgim Kalmadı

 Daha öncede fantezilerimden bahsetmiştim sizlere. Erkekleri gözetlemeye bayılıyorum doğrusu. Geçen günlerde dediğim gibi karşı cinsimi arzulamayı başarmış ve hemcinslerim olan erkekler bana biraz yabancı gelmişti. Yinede bir önceki yazımın sonunda yazdığım gibi, ertesi gününde bir erkeği arzulayacağım gerçeği kaçınılmazdı. Tahmin ettiğim gibi de oldu. Yine ev arkadaşımı banyoya girince gizlice izlemeye başladım. Evet zevk aldım fakat önceki kadar değildi. Oldukça hoşuma gidebilecek pozisyonlarda gördüm fakat normalde hoşlandığım kadar hoşlanamadım.

 İstediğim görüntüyü yakalamıştım, penisi bana doğru dönüktü ve (a)normalde bunu şevkle karşılardım. Fakat çokta bir şey hissetmedim. Asıl ilginci, önceden onun dikkatini çekmek, bana baktığını farketmek bende anlamsız bir özgüvene neden oluyordu fakat şuan ona karşı çokta birşey hissetmiyorum ve birkaç gündür nasıl oldu da onu çok düşünmemiş olduğum beni şaşırtıyor.

 Tabii ki erkeklere olan ilgim yok olmadı, yazı dikkat çeksin diye başlığı öyle yazdım. Yine de doğruluk payı var, yalan sayılmaz.

 Ayrıca, bugün biraz daha dengesizdim. Okula gitmeyip evde takıldım daha çok. Akşam dışarı çıktım. Geri dönerken bir yarım saat kadar kafam yerine gelmedi manasızca. Durağa yöneldiğim sırada dalgınlığım baş gösterdi. Hemen bir sigara yaktım ve otobüsü beklemeye koyuldum. Tam o sırada otobüs geldiğinden binmemeyi tercih ettim. Ardından bir başkası ve onun ardından da bir başkası daha geçti. İlki haricinde peşi sıra gelen 3 otobüsü yola baktığım halde farkedememiştim. Sonrasında gelen otobüsü görünce bir 'oh' çekip bindim. Telefona gömüldüm, çünkü karşımda morali olmayan ve ağlayan bir kız vardı, göz göze gelmek istemiyordum çünkü bir başkasının derdini çekemeyecek kadar dalgındım. 10 dakika geçtikten sonra dışarıya baktım ve gittiğim yolun gitmem gereken yol olmadığını anladım. Otobüs ekranına bakınca yanlış otobüse bindiğimi farkettim. Ne dalgınlık ama.

 Bazen insanlar yüzüme karşı bunu söylüyor, olmayan şeyleri olmuş, konuşulmayan şeyleri konuşulmuş gibi anlatıyorsun. Bu doğru olmasına inanmak istemediğim bir olgu fakat her insan arada şaşırabilir öyle değil mi?

 Tabii otobüsü beklediğim sırada manasızca bacağımı hırsla salladığımı ve yerimde duramadığımı farketmem kendime acımamı sağladı. Bilemiyorum, neyin kafası bu?

 Özetle. Bugünüm sıkıcı ayrıntılarla dolu olsa da erkeklere karşı bir anda bu kadar hissizleşmem ilginç. Sanıyorum bu detay beni yıpratıyor ve kendimde değilmişim imajı oluşturmaya çalışıyorum. Buda beni değişime karşı inançsızlaştırıyor, ümidimi kırıyor. Tahmin ediyorum ki bu süreçte bunları daha çok yaşayacağım, ama hayata tutunmak ve hayatı hakiki manada anlamayı seven biri olarak söyleyebilirim ki, hayatı anlayıp yöneten ve parmakla gösterilen insanların büyük çoğunluğu kendisiyle ya da toplumla mücadele etmiş ve kazanıp onları da kazandıran/değiştiren kimselerdi. Bu forumdaki ya da dünyanın öbür ucundaki eşcinsel eğilimleri olan biz heteroseksüeller şunun farkında olmalıyız: eşcinsellik zihinsel bir engel olduğu kadar toplumsal ölçekte de bir muallak olduğundan buradaki herkes aslında bu olguları aşabildiği zaman potansiyel birer liderdir.
Başlık: İnsan Büyüyünce Ölür - Erkek Göz Yaşları
Gönderen: Khan - 09 Mayıs 2018, 12:55:21 ös
Erkek Göz Yaşları - 3. Terapi - Nisan 2018

 Yine Hüseiyn Bey'in yanındaydım. İstanbul'a yeni gelmiştim ve kendimi yine onun yanında buldum. Beni anlayabilecek belkide tanıdığım tek insandı. İçeri girdiğimde Hüseyin Bey beni karşılayıp içeride odasındaki danışanının yanına geçti. bir 15 dakika kadar yalnız başıma bekleme odasında bekledikten sonra Hüseyin Bey yanına gelip içerideki delikanlının terapisine katılıp katılamayacağımı sordu. Memnuniyetle kabul edip içeri gittim. Furkan ile tanışıp karşısına oturdum. İstek üzerine hayatlarımızdan bahsetmeye başladık. İlk o söze girdi:

"  Ailemle tartışıp isteğim üzerine yetiştirme yurdunda kalmaya başladım. İlk gittiğimde odamda 12 kişi vardı ve sanırım tek eşcinsel bendim. Sonraki birkaç haftada ortamım çok değişti, eski arkadaşların odası değiştirildi ve benimle aynı odaya gelenlerin hemen hemen 3-4'ü eşcinsel idi. Akşamları hayat hikayelerini anlatıyorlardı ve bir kısmı çocukluğunun erken safhalarından beri ilişkiler yaşamıştı. Ve yurtta tanıştığı bu gibi arkadaşlarının büyük çoğunluğunun ise doktorlarla/ cerrahlarla para karşılığı yatıp kalktığını ve onlar tarafından vücutlarına ilaç ve cerrahi müdahaleyle yapay olarak eklemeler yapıldığını da ekledi. Gördüklerinden sonra kısa bir sürede ailesinin yanına döndüğünü söyledi. "

 Sıra bana gelmişti. Kısaca bahsetmek gerekirse ben bugüne değin cinsel birliktelik yaşamamış ama ciddi anlamda gözetçilik yapan biriyim. Burada yazması kolay fakat anlatması her seferinde bana zor geliyor. Yutkunarak ve çekinerek içinde bulunduğum durumdan bahsettim. Başka birine hikayeni anlatınca olayın farklı bir boyut kazandığını farkettim. Yazmak benim kendimi en iyi ifade ettiğim iletişim biçimidir fakat ne kadar duraksayarak konuşsam da karşımda beni dinleyip arayış içinde olan biri olduğunu görebilmek oldukça cesaret verici. Furkan ise gözlerimin içine bakıp beni dinlerken benden bir şeyler almaya çalışıyor, etrafımdakilerin aksine aslında beni daha iyi anlayabiliyordu. Çünkü bir arayış içerisindeydi.

 Bu kısa birliktelikten sonra Furkan'ı uğurlayıp benim terapime başladık. 2 terapidir Muhammed ve Semih'ten bahsedip duruyordum. Bu terapi ise ilk kez tam anlamıyla babamdan bahsetmeye başladığımı farkettim. Bunun bir sebebi, terapide 2 3 gün önce arkadaşımla yaşadığım bir tartışmadan dolayıydı. Her hafta arkadaşlarla buluşup kitap kritiği yapıyorduk. Buna Semih de dahildi. Kendisinden ne kadar haz etmesem de fikri ortaya atan oydu ve ben de kendimi geliştirmeye çok hevesli olduğumdan oraya bağımlı gibiydim. Bir siyer kitabını tahlil ediyorduk ve konu Peygamber'imizin çok eşliliğine geldi. Bir arkadaş çıkıp bu konunun Türkiye'de uygulanmaması gerektiğini, eğer İslami bir hukuk sistemi uygulanırsa bir dayanak olacağından bir daha düşünülebileceğini söyledi. Ama açıkça şunu da ima ediyordu ki, çok eşliler şuan ki toplumda haram işliyorlardı. Tabi beklemediğim bu cümle karşısında şoke olmuştum, çünkü benim babam da bunlardan biriydi. Evet çok memnun değildim durumdan fakat şu güne değin sorgulamak istemediğim, babama kin duymamak için çekimser kaldığım bir konuydu. Fakat yine de İslam'da yeri olan bir hususa böyle hüküm koymak ters geldi.

 Ben ise orada patladım ve kitap tahlilini bırakıp uzun bir süre çok eşliliği savundum ve beni yadırgayacakları türden kaba bir dille konuştum. Tahlili bitirip evlere dağılırken düşünmek istemediğim bu konunun tekrar açılması canımı sıkmıştı. Aynı gün burada bulunan 'Aşk Tek Eşliliktir' konusunu okudum. Gittiğim zaman Hüseyin Bey ile bu konuyu konuştuk. Peygamberimizin sünnetini uygulamak için düşünmeden her fırsatı uygulayan kimseler bazı sünnetleri derinlemesine incelemekten geri kalıyordu belli ki. Hüseyin Bey ise daha önceden dikkat etmediğim bir noktaya değiniyordu. Peygamberimiz Hz. Hatice yaşarken ikinci bir evlilik yapmamıştı ve Hz. Hatice'den olanlar dışında çocuğu ise zaten yoktu. Yaptığı diğer evlilikler ise dönemin şartlarında normaldi. Ayrıca yapılan evlilikleri ise Peygamberin kendi davasını daha etkili anlatabilmek için diğer kabilelerden aldığı eşleri sayesinde başarabilmişti.

 Şimdi Babama dönüyorum. Sayısını belirtmek istemediğim kadar çocuğu var. Benim, benden 3 ay küçük olan babamın diğer eşinden bir kardeşim var. Benden bir yaş büyük öz abimin ise yine yaşıtı olan başka bir kardeş. Ablamın ise yaşıtı olan başka bir diğer kardeş daha. Farklı bir aile çoğuna göre. Aslında benim memnun olmadığım bir şey değildi. Yaşıtım olan kardeşimle birlikte okula başlayıp yıllarca aynı sınıftaydık ve benim en yakın arkadaşımda oydu. Okulun her katında 2-3 akranım vardı aslında. Kimisi kuzenimdi kimisi kardeşim. Tabi ben kardeşlerime de kuzen diyordum ve öyle tanıtıyordum. Hala öyle tanıtıyorum, çünkü bu benim kardeşim dediğimde insanların bakışını görmelisiniz.

  Ah hayat ah, neden bu kadar ayrıntılarla dolusun ki. Şuan sınavlara çalışmam gerekirken aklımı yine neden meşgul ediyorsun?

 Çok kardeşli kişilerin bilebileceği gibi, her birimizin babamızdan ayrı ayrı ilgi göstermesi zaten olanaksız. Birde buna babamın gamsızlığı eklenince iş Arap saçına dönüyor. Şunu söyleyebilirim ki çoğu kişiden çok daha iyi bir ekonomik durumumuz var babamın eş sayısına rağmen. Fakat ben şımarıklıkla ya da israfla büyüdüğümü hiç hatırlamıyorum. Aslında bir Anadolu ailesiydik. Yazlığımızdaki ağaçlardan meyvemizi sebzemizi toplar, onları konserve yapar kış boyunca kullanırız. Babam artık emekli olduğu için gider bahçesiyle uğraşır haftanın en az 2-3 günü bağıyla uğraşır, domates eker. Annesi ve kardeşleri yazlıkta çok sık vakit geçirirler, babaannem zaten orada yaşıyor. Kendisi belki farkında değil ama onu tanımaya başladığım ilk günden beri kendi ailesine çok değer verir ve adeta onlarsız yapamaz. Böyle bir adam nasıl olurda kendi kurduğu ailesine karşı aynı ilgiyi bir gram gösteremez?

 Terapi sırasında babamla daha çok vakit geçirmem gerektiğini ve ona yük olma düşüncemi artık bir kenara atmamı önerdi. Aslında çok önemli bir husus daha vardı ki bunu Joseph Nicolasi de 'Onarım Terapisi' kitabında kaleme almış, Babanın soğukluğu yüzünden arası açılan ve eşcinsel eğilim gösteren kimseler babalarına içten içe duydukları kinden ötürü onlara benzememek isterken aslında beğendikleri erkeklerde onların babalarına çok benzer.

 Güm! Bu bende bir aydınlanmaya sebep oldu. Zamanında Fatih, Muhammed ve ara sıra hoşlandığım Semih hakikaten babam ile gamsızlık yönünde birebir aynı olan kimselerdi. Onlar bana ne denli ilgisiz davranırlarsa ben o denli onlara bağlanıyordum. Beğendiğim diğer tüm erkeklerde öyle yada böyle bir özelliğini babamdan almış gibiydi.

 Çoğu eşcinselin benzer belirtileri göstermesi garip doğrusu. Bunun zihinde bittiğine ikna ediyor beni.

 Bekar evine geri döndüm, aradan bir hafta geçti ve yine gereksiz bunalımlara girdim. Bir gün aşağı inip hava almaya çıktım, 2 dakika sonra geri dönecektim ki, caddeye kadar inince cadde kenarından yürümeye devam etmek istedim. İçim sıkılıyordu, dakikalarca yürüdüm, düşünüp durdum. Sonunda yolum şehrin büyük çoğunluğunu gören boş bir parka çıktı. En karanlık banka oturdum ve şehri seyrederken bir yandan ağlamaklı oldum. 2 dakika sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Aile hayatımı ve babamın bana tutumunu düşündükçe daha çok ağlıyor ve bunun beni deşarj ettiğini farkedince kendimi ağlamaya daha da zorluyordum. Belkide 20 dakika kadar insanların bakışına aldırmadan ağlamışımdır. Aynı sırada kendi kendime konuşuyor, zihnimde babamla tartıştığımı kurguluyordum. Gözlerimi silip biraz sakinleştikten sonra eve geri döndüm. Çok ağlayan biri değildim fakat ağlamanın bu kadar etkili olabileceği aklıma dahi gelmezdi. Bu seferki gerçek göz yaşlarıydı. Hüseyin Beyin de dediği gibi 'Kadın her zaman ağlar ama erkek ağladı mı hakiki manada ağlar.'.

 O gün benim için aslında dönüm noktasıydı, artık uğraşmam gerekenin Muhammed ve Semih olmadığına, yargılanması gereken yegane kişinin babam olduğuna karar kıldım. Kendimi öz eleştiriyle o denli değersizleştiriyordum ki gerçek suçluyu bulmak benim enerjimin bundan sonra ona yönelmesine sağladı.

 Terapi iyi gidiyor, zaman kıstası koymak istemem ama önümüzdeki aylarda değişebileceğime inancım kuvvetleniyor.
Başlık: Ynt: İnsan Büyüyünce Ölür
Gönderen: yakaza - 12 Mayıs 2018, 12:58:46 ös
İyi gidiyorsun kardeşim devam et.
Başlık: Ynt: Anti-homofobik:İnsansılar familyasındaki bir alt tür. İnsan Büyüyünce Ölür
Gönderen: Khan - 12 Mayıs 2018, 07:50:10 ös
Mayıs 2018 - Cinsel Dürtüler

 Terapiye başladığım sırada kafamı yorduğum ilk mesele Semih ve Muhammed'di.

 Terapi ilerledikçe odak noktamı Babama yöneltmeyi başardım, Muhammed ve Semih'in bana neden destek olmadıkları konusunda ikna olmasam da hayal kırıklığımı bir kenara bırakabildim.

 Şu sıralar farkettiğim üçüncü büyük bir husus var üstesinden gelmeye çalıştığım. Cinsel dürtülerim ve cinsel fantezilerim. Bu zaten benim farkında olduğum bir gerçekti lakin zevk almamdan dolayı sorun teşkil etmesinden ziyade varlığıyla yaşamam gerektiği düşüncesindeydim. Geçmişimi sorun etmeyi bırakır, kendimle barışırsam zaten yok olacağını düşünüyordum. Aslında sağlıklı bir düşünce. İçinde bu dürtülerle yaşamaya alıştığında ya da daha kibar bir düşünceyle onlarla savaşmak yerine onların varlığını kabul ettiğinde onlarla yüzleşmek daha kolaylaşır. Ancak sabırsız olmamdan mı öte geliyor emin olamadığım nokta şudur ki, hakikaten canımı sıkıyorlar. Bugün sınavlarıma 2 gün kalmışken kesinlikle oturup ders çalışmam gereken ve hemen hemen okuldan sonra bu olaya daha çok yoğunlaşacağımı bilmeme rağmen cinsel dürtülerime kapılmak üzereyim.

 Herşeye rağmen insanız, ve bu dürtüler illa ki olmak zorunda. Ancak bu dürtülerin hemcinslerime yönelik olması beni yıpratıyor. Kendimi değersiz hissetmeme neden olan ve sigaraya başlamam neden olan yegane etmen. Bir yandan buna tam anlamıyla bilimsel bir karşıt bulamamış olmama rağmen -yani rasyonel olarak hala eşcinselliğin benim kafamda bir yeri olabilecekken- vicdanımın beni omzumdan dürtüklemesi kayıtsız kalamayacağım bir gerçek. Hala içimde ve bugüne değin karartmadığım kalbimin sesi benim azınlıktaki destekçilerimden.

 Bunların bilincinde olmama rağmen içim içimi yiyiyor, hemen gidip her kim olursa olsun birini bulup sevişmek, tabiri caizse kendimi siktirmek istiyorum. Ne kadar da hoş geliyor düşüncesi, bu biçimde yaratılmış olmak canımı sıkıyor elbet. Ama dini yönü ağır basan biri olarak şu klişeyi de göz önünde bulundurmak zorundayım ki herkes kendi sınavını veriyor. Asıl hayat elbet burası değil, olmamalı.

 Mesela, otobüsteyim okula giderken kumral, hafif sakalları çıkmış düzgün vücut hatlarına sahip bir delikanlı görüyorum. Gözlerim ona kayıyor, ona karşı cinsel arzular beslemeye başlıyorum. Sonra gözlerimi onun üzerinden aldığımda aklım devreye giriyor 'Hadi birazdan ineceksin birkaç dakika daha bakmanın zararı olmaz.'. Sonra tekrar bakıyorum. 1 dakika önce düşündüğüm şey ile o an içerisinde bulunduğum düşüncem çok farklı. Geriye dönmeye çalıştığımda çoğu zaman ne düşündüğümü hatırlayamaz buluyorum kendimi. Sonra sadece o konu kalıyor o an kafamda. Ya onu düşünüyorum ya da bu yaptığım saçma diyip kendimi sorgulamaya ve yer yer kendimi aşağılamaya başlıyorum. Hemen saydam bir yüzey bulup buna karşılık arıyorum adeta, gerçekten bu kadar değersiz miyim? Joseph Nicolasi de bahsediyor bu durumdan." Eşcinsel eğilimi gösteren kişiler sık sık aynaya bakar ve 'Hala ben erkek miyim?' sorusuna yanıt ararlar." diyor Onarım Terapisi kitabında.

 Bunları bir kenara itmeyi başarabilirsem eğer şu sıralar aklımı çokca meşgul eden bir isim daha var. Gücüme güç, inancıma inanç katıyor. Kendisi ilk kez adını andığım Ayşe Nur. 1 senedir ilgi beslediğim, yer yer kendimi onun peşinden gider bulduğum, sosyal medya hesaplarına defaatle girip aynı fotoğrafa onlarca kez baktığımı bildiğim kız. Kendisi beni tanımıyor ve herhangi bir muhabbetimiz de olmuş değil. Farklı bölümlerde olmamızdan dolayı çok sık göremediğim ama okula her girdiğimde gözlerimle aradığım tek kişidir.

 Değişime ilk karar verdiğim 1 sene evvelinde hoşlandığım, hatta nedensizce aşık olduğumu düşündüğüm biri. Fakat beni ikileme sokan kısım, değişme olan inancımın taze olmayışını yeni farkedip müdahale edememiş olmamdan kaynaklı. Evet 1 senedir eminim ki aklımı en çok meşgul eden kişidir ama ne ilginçtir elimi kolumu bağlamış olan biteni seyrediyorum sadece.

 Önceki yazımda da yazmıştım "Olayları akışına bırakan ama aynı anda akışa da yön vermeye soyundum." sözüm bu konuda koca bir yalan. Bazen suçlu arıyorum ya neden böyle olduğuma dair. Şöyle bir gerçek de var ki, zaman zaman tek suçlu da benimdir.

 Hüseyin Bey bana şunu belirtmişti: O -Az önce tanıştığım danışanı kastederek- buraya isteyerek ve değişmek için geliyor. Her geldiğinde gözlerinin içi parlıyor ve beni kendine o kadar yakın hissediyor ki bana Hüseyin diye hitap ediyor.

 Bu laf açıkca banaydı. Kalkıp bulduğum ilk boşlukta kendi paramla İstanbul'a gelip, bana yardım etmediklerini düşündüğüm için aylarca beni bunalıma sokanlara kin duyan, babama içten içe karşı hırçınlaşabilen ben aslında değişim konusunda yavru kedi gibi sızlanıyorum. Bu kendimi değersizleştirmekten öte beni anlayan birinin bunu farkettiği anda söylemesi gereken bir eleştiridir. Ve evet ben bu kadar değişmek istediğim halde neden değişime bu denli karşı koyuyorum?

 Şuan dersi bırakıp porno izleyip ya da gerekirse birini bulup kendimi siktirtmek için neden bir sebebim olmasın?

 Hayır bir sebebim yok çünkü de ondan. Ben bu hayata hayvan gibi yaşayıp yemek içmek sikişmek için gelmedim. Benim sorumlu olduğum bir hayatım, kardeşlerim, ailem, vatanım ve herşeyden önemlisi ideallerim var. Benim gidip kendimi ateşe atmam demek bunları da yok etmem manasına geldiğinden işte bu güne değin oraya adım atmaktan çekinirdim. Hala da öyleyim. Lakin masumane görünen, cinsel dürtülerime ayak uydurup yaklaşıp ellememe/bulaşmama stratejim beni bugün içinde bulunduğum ruhsal bunalıma soktu. İki yanımı -viccdanımı ve dürtülerimi- o kadar şiddetli hissediyorum ki, artık dışarıda tek başıma yürürken/konuşurken/yeyip içerken farkedilir biçimde dengesizleşiyorum. Evet dürtülerim doğrultusunda bodoslama ilerlememem gerekiyor artık. Ben büyüdüm, ileride bir aile kuracağım ve sorumluluklarım altında ezilmekten ziyade sorumluluklarımdan zevk almak istiyorum.

 Evet hiç olmadığı kadar isteksizim değişime ama bir yandan bunların bilincinde olup yazıya döküyor olabilmem bana istekli olma konusunda yardımcı oluyor. Değişimi hakikaten istiyorum, sadece bunu dürtülerime uydurmakta güçlük çekiyorum. İnanıyorum ki buda zamanla hallolacak.
Başlık: EŞCİNSELLİK: EŞCİNSELLER: EŞCİNSEL MİYİM: İnsan Büyüyünce Ölür
Gönderen: maxmun95 - 14 Mayıs 2018, 03:23:49 öö
merhaba khan,yazında şu kısım dikkatimi çekti."Hayır bir sebebim yok çünkü de ondan. Ben bu hayata hayvan gibi yaşayıp yemek içmek sikişmek için gelmedim. Benim sorumlu olduğum bir hayatım, kardeşlerim, ailem, vatanım ve herşeyden önemlisi ideallerim var. Benim gidip kendimi ateşe atmam demek bunları da yok etmem manasına geldiğinden işte bu güne değin oraya adım atmaktan çekinirdim. Hala da öyleyim. Lakin masumane görünen, cinsel dürtülerime ayak uydurup yaklaşıp ellememe/bulaşmama stratejim beni bugün içinde bulunduğum ruhsal bunalıma soktu. İki yanımı -viccdanımı ve dürtülerimi- o kadar şiddetli hissediyorum ki, artık dışarıda tek başıma yürürken/konuşurken/yeyip içerken farkedilir biçimde dengesizleşiyorum. Evet dürtülerim doğrultusunda bodoslama ilerlememem gerekiyor artık. Ben büyüdüm, ileride bir aile kuracağım ve sorumluluklarım altında ezilmekten ziyade sorumluluklarımdan zevk almak istiyorum."

Ne acıdır ki bu noktada senle birleşiyorum bende idellari olan anneme babama açıkça aileme insanlığa karşı sorumluluğu olan biri olarak görüyorum hep kendimi ve bu yüzden şu yaşıma kadar kendimi öyle veyahut böyle korumayı başardım.Ama kontrolümü kaybetmekten korkuyorum tuz buz olmuş bir cam parçası gibi dağılmaktan ortada kalmaktan.Senin tabirinle siktirtme konusu ne acı ki yazarken bile kendimden iğreniyorum.Ama gerçeklerden içindekilerden de kaçamıyor insan işte duyguyu iyi bilirim o kadar zaman içimde bende bastırdım ki halende kontrolünü sağlayıp bastırmaya çalışıyorum.Bu öyle bir düşünce ki "ballı zehir" derim ben bu duyguya düşüncesi tatlı ama zehir,ve sonu olmayan bir zehir bu bakımdan benimde kafam çok karışıyor.He karışıyor dediğim ömrüm boyunca eşcinsel bir hayat yaşamayı asla düşünmedim düşünmek taraftarı da değilim.Sadakatin avuç avuç dilenildiği bir "zevk,cinsel dürtü,yaşam" ne kadar bizi mutlu edebilir ki...Peki ya herşey olup biter,cinsel bir ilişki yaşadın hayallerinde ki unutulmayacak bir zevk ile hemde peki herey bittikten sonra ne olucak sonu olmayan bir muamma ötesi yok çünkü ne beklicen o kişiden evlenip çocuk sahibi mi olmak "imkansız!" mutlu olmak mı? sadakat mi?"imkansız" herşey 1 saate sığdı sığacak 2 dk lık bir zevk uğruna koca bir ömür ve ideallerini canice öldürdüğün bir hayat kalıcak elde ne acı...

İşte bu yüzden seninde tabirinle, ki benimde aşırı dereecede kumral kirli sakallı veya renkli gözlü fiziği düzgün erkekler çok dikkatimi çeker.Hatta baka kalırım farkedicek diye utanırım beyaz olan tenim dahada soluklaşır veya kıpkırmızı olurum,ama kendimce bulduğum bir taktik ile savuşturabiliyorum bu duyguları eskisine oranla,derim ki kendi kendime;
istediğin olsa sonrası ne olucak ne beklicen hayattan açıkçası "Peki ya sonra?" derim kendi kendime biraz daha kafamın netleşmesini sağlarım sanada tavsiye ederim.İdeallerini sevdiklerini aileni veyahut sana veya senin can-ı gönülden değer verdiklerin kişileri düşün bu duygualrı bastırmakta yardımcı oluyor.Sağlıcakla kal.
Başlık: Ynt: İnsan Büyüyünce Ölür
Gönderen: Khan - 20 Mayıs 2018, 12:03:16 öö
merhaba khan,yazında şu kısım dikkatimi çekti."Hayır bir sebebim yok çünkü de ondan. Ben bu hayata hayvan gibi yaşayıp yemek içmek sikişmek için gelmedim. Benim sorumlu olduğum bir hayatım, kardeşlerim, ailem, vatanım ve herşeyden önemlisi ideallerim var. Benim gidip kendimi ateşe atmam demek bunları da yok etmem manasına geldiğinden işte bu güne değin oraya adım atmaktan çekinirdim. Hala da öyleyim. Lakin masumane görünen, cinsel dürtülerime ayak uydurup yaklaşıp ellememe/bulaşmama stratejim beni bugün içinde bulunduğum ruhsal bunalıma soktu. İki yanımı -viccdanımı ve dürtülerimi- o kadar şiddetli hissediyorum ki, artık dışarıda tek başıma yürürken/konuşurken/yeyip içerken farkedilir biçimde dengesizleşiyorum. Evet dürtülerim doğrultusunda bodoslama ilerlememem gerekiyor artık. Ben büyüdüm, ileride bir aile kuracağım ve sorumluluklarım altında ezilmekten ziyade sorumluluklarımdan zevk almak istiyorum."

Ne acıdır ki bu noktada senle birleşiyorum bende idellari olan anneme babama açıkça aileme insanlığa karşı sorumluluğu olan biri olarak görüyorum hep kendimi ve bu yüzden şu yaşıma kadar kendimi öyle veyahut böyle korumayı başardım.Ama kontrolümü kaybetmekten korkuyorum tuz buz olmuş bir cam parçası gibi dağılmaktan ortada kalmaktan.Senin tabirinle siktirtme konusu ne acı ki yazarken bile kendimden iğreniyorum.Ama gerçeklerden içindekilerden de kaçamıyor insan işte duyguyu iyi bilirim o kadar zaman içimde bende bastırdım ki halende kontrolünü sağlayıp bastırmaya çalışıyorum.Bu öyle bir düşünce ki "ballı zehir" derim ben bu duyguya düşüncesi tatlı ama zehir,ve sonu olmayan bir zehir bu bakımdan benimde kafam çok karışıyor.He karışıyor dediğim ömrüm boyunca eşcinsel bir hayat yaşamayı asla düşünmedim düşünmek taraftarı da değilim.Sadakatin avuç avuç dilenildiği bir "zevk,cinsel dürtü,yaşam" ne kadar bizi mutlu edebilir ki...Peki ya herşey olup biter,cinsel bir ilişki yaşadın hayallerinde ki unutulmayacak bir zevk ile hemde peki herey bittikten sonra ne olucak sonu olmayan bir muamma ötesi yok çünkü ne beklicen o kişiden evlenip çocuk sahibi mi olmak "imkansız!" mutlu olmak mı? sadakat mi?"imkansız" herşey 1 saate sığdı sığacak 2 dk lık bir zevk uğruna koca bir ömür ve ideallerini canice öldürdüğün bir hayat kalıcak elde ne acı...

İşte bu yüzden seninde tabirinle, ki benimde aşırı dereecede kumral kirli sakallı veya renkli gözlü fiziği düzgün erkekler çok dikkatimi çeker.Hatta baka kalırım farkedicek diye utanırım beyaz olan tenim dahada soluklaşır veya kıpkırmızı olurum,ama kendimce bulduğum bir taktik ile savuşturabiliyorum bu duyguları eskisine oranla,derim ki kendi kendime;
istediğin olsa sonrası ne olucak ne beklicen hayattan açıkçası "Peki ya sonra?" derim kendi kendime biraz daha kafamın netleşmesini sağlarım sanada tavsiye ederim.İdeallerini sevdiklerini aileni veyahut sana veya senin can-ı gönülden değer verdiklerin kişileri düşün bu duygualrı bastırmakta yardımcı oluyor.Sağlıcakla kal.


 Benim başından beri dert edindiğim sıkıntı şudur ki, kendime yakın birini şu güne dek bulamadım. Bunun acısını çekiyorum. Hayatımda sadece azınlıkta kişiye güvenip bu konuyu açtım ve yazımda da çok dile getirdiğim gibi hepside 'Biz senin derdinle bir iki saat dertlendik, seni dinledik şimdi ise kafamızı kuma gömüyor destek olmayıp kendini düzelteceğine inanıyoruz' yalanına inandırıyorlar. Benim canımı da bu sıkıyor. Hani hayatımda gerçekten değer verebileceğim insanlar yok değil ama beni anlayabilecek birini bulabilmem zor. Tabii burada sizlerle ve Hüseyin hocamla dertleşip çözüm yolu arıyor ve yeri geldi mi defalarca eşcinsel eğilimleri doğrultusuna hareket etmiş insanlar bile birbirlerini anlayıp birbirlerini teselli edebilecekleri cümleler kuruyor. Fakat günlük hayatımda, arkadaşım kardeşim deyip yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen insanların hiçbirinden hiç bir konuda destek göremiyor olmak yorucu.

 Aslında soğukkanlı biriyimdir, bu tarz olguları dert edinmemek gerekiyor ama o denli yıprandım ki bu terapiye gelmesem ve bu yaşıma kadar biriyle birlikte olmasam da eminim ki bu aylarda bunu başarmış olacaktım. Terapiden sonra bile denedim bunu buraya yazmasam da çok yakınlaştım ama terapiden olsa gerek eskisi kadar heyecanlı gelmiyor. Bu oldukça olumlu bir gelişme.

 Hüseyin Hocam da demişti, erkekler korkaktır. Hakikaten öyle, birinden ilgi görünce çekimser davranıyorlar. Tabii bunu erkeklerden soğumak için düşünüyor değilim, ben de öyleyim de ondan. Örneğin beni bu hayatta en çok annem ve kardeşim sever, ben ise en çok onlara karşı kayıtsız kalıyor ve bu kayıtsızlığımı farketmesinler diye her fırsatta onlara hediyeler alıyor ve yatıştırıyorum. Aslında evde onlarla birlikte bulundukça boğuluyor gibi oluyorum. Ben de onları seviyorum, ama beni sevmeyenler daha çok aklıma takılıyor ve en küçük sözleri beni kedere boğuyor.

 Hani olur ya haberlere çıkan kimseler vardır. Kanseri bilmem kaçıncı kez yendi diye. Bu büyük bir başarı, bizim durumumuzla kıyaslanamaz bile. Fakat onların bir ortak noktası vardır ki oda şudur, hemen hemen hepsinin yanında can dostları/eşi/ailesi vardır veya en kötü durumda sanata veya bir başka bir alanda olağanüstü tutkuları onlara can verir. Ben de bu hayatta tutunabileceğim bir dal arıyorum, tabii bunun mümkünse eşim olmasını çok diliyorum.

 Kafam yine dalgın, ne yaptığımı ve yazdığımı bilmiyor gibiyim. Yoruldum, fakat başaracağım Allahın izniyle. Allah razı olsun kardeşim.
Başlık: İnsan Büyüyünce Ölür - İyiye, Hep Daha İyiye
Gönderen: Khan - 15 Haziran 2018, 03:45:56 öö
Haziran 2018 - İyiye, Hep Daha İyiye

 En başta şunu belirtmek isterim ki, her şey oldukça iyi gidiyor. 5. terapiyi geriye bıraktım ve üzerimdeki değişim inanılmaz. En baştan beri kendimden ziyade sorunun dışarıdakiler olduğunu düşünür dururdum. Aslında bu yaşadığım hayal kırıklığı 5. terapime değin aklımdan atamadığım bir olguydu. Fakat sorun en başından beri bu değildi. Ben ona inanmak istiyordum. Bu sorunu sanıyorum oldukça aştım ve artık daha çok babama, sorunun kaynağına yönelip aramızdaki baba oğul ilişkisini geliştirebilmek adına ciddi adımlar attım. Bu aşamada buna çok daha fazla vakit ayırıyorum.

 Çoğu zaman kendimi aktif ya da pasif olarak adlandırmaktan geri duruyordum, çünkü cinsellik jargonuna hemen hemen hiç hakim değildim. Ancak zevklerime bakarak daha çok pasif eğilimli biri olduğumu söyleyebilirim de. Şuan ise ciddi bir şekilde aktif fantezilerden haz almaya başladım. Önceki yazılarımda da belirttiğim üzere bu karşı cinslerimle çok daha zevkli hallere büründü. Üzerine düşüldüğü zaman bir kadın erkek ilişkisinde erkeğe düşen rolü çok rahat üstlenebiliyorum. Erkekliğin gerektirdiği role bürünmek, hoşuma gitmiyor değil. Geçtiğimiz günlerde sevgili olmak isteyeceğim türden biri aklımı cezbetti ve oldukça uzun bir hoş sohbetimiz oldu. Ben o sohbet sırasında kendim hakkında şunu söyleyebilirim ki, işte o muhabbetin içindeki ben, gerçek bendi.

 Üçüncü olarak iyileşen durumum ise, kendimle barışabilmek. Evet şu sıralar cinsel yönelimim bataklığa sapmaktan kurtulmuş olsa ve babamla aramı oldukça iyi tutmaya başlasam dahi ben eşcinsel eğilimleri olan biriyim. Şuan Hüseyin Hocamın da söylediği gibi, biseksüel evredeyim. Tabii ki şu yaşıma gelene kadar eşcinsel yönelimimi beslediğim için bu benim için alışkanlık olmuş durumda. Fakat az önce de belirttiğim gibi, erkek rolüne yatırım yaptığımda çok farklı bir zevk aldığımında farkındayım. Aslında cinselliğe bağımlılık dışında çok bir ilgisi olmayan biriyim. Ancak bu değişim, ve kadınlara karşı yeni yeni duymaya başladığım bu haz keşfedilmeyi bekleyen bir tat. Bununda bilincinde olmaya başarabildiğimde erkeklere olan ilgim sadece eski günlerimden kalma yok edilmeyi bekleyen bir alışkanlık vasfına geliyor.

 Artık Babama çok daha yakın olduğum bariz. Hüseyin Hocanın tavsiyelerine uyup çok daha sık irtibat haline geldim babamla. Bunu terapinin ilk zamanlarından beri uyguluyorum. Şuan Baba oğul ilişkisinde geldiğimiz konum, kovalayan kişinin babam olmasını sağladı. Babamla ve ailemle olan ilişkime sonra daha detaylı değineceğim. Kısaca şunu söyleyebilirim ki, babam benim ismimi bile zar zor hatırlardı. Buda kendisinden beni bir hayli uzaklaştırıyordu. Şuan ki geldiğimiz durumda ise, her fırsatta bana hayatının özel anlarını anlatıp benim hayatıma yön verme çabasıyla geçiyor. Şu güne kadar yaşadığım bu soğukluktan sonra ilgi alakasının bu kadar artması kendime olan özgüvenimi tazeliyor. En son dün gece yemek masasına oturup 2.5, 3 saat kadar muhabbet ettiğimizi söyleyebilirim. Bence şuan iyi gidiyoruz.

 Şuan geldiğim noktadan sonucu çok daha net görüyorum. iyiye, hep daha iyiye gidiyorum.
Başlık: Ynt: Anti-homofobik:İnsansılar familyasındaki bir alt tür. İnsan Büyüyünce Ölür
Gönderen: Khan - 03 Temmuz 2018, 01:30:13 öö
Haziran 2018 - 5. Terapi

 Eşcinsellik cinsellik midir? Hayır eşcinsellik cinsellik olamaz. Beşinci terapide bunu öğrenmiş oldum. Bahsedilenin aksine bu terapide hormon takviyesi ya da beyine uygulanan garip sinyaller yok. Bu terapide Baba sevgisinden öyle ya da böyle mahrum bırakılmış ya da bir şekilde sapkın biri tarafından bahanesi kabul edilemeyecek derecede tecavüze uğramış nice insan bulunuyor. Danışanların hemen hepsi aslında bir cinsellik batağının içinde olduğunun farkında. İster bir ilişki yaşamış olsun ister çok ileri gitmemiş olsun. Bir çoğumuzun terapiye başlama sebebi anti-homofobiklerin* iddia ettiğinin aksine ruhsal sıkıntılara dayanmakta. Bende bu sebeple 5. terapim için yine o odada bekleme salonunda oturuyordum.

 Kapıyı Eda açtı. Kendisini çok iyi kalpli, zeki ve güçlü buldum. İçeride önceden tanıştığım ve adını ikidir unuttuğum bir arkadaş ile birlikte Ercan Abi de oturuyordu. Bu ismini unuttuğum arkadaş eşcinselliği yenmiş biriydi ve şuan hayatına yeni bir üniversite ve yeni bir şehirle devam ediyordu. Şehir dışında ikamet etmesine rağmen ziyaretini eksik etmiyordu ki bu onu ilk görüşüm değildi.  Bu sırada içeri girip yerimi aldım. İçerideki üçlü oldukça keyifli bir vaziyette muhabbet ederken muhabbetlerine dahil olabilmek benim de neşemi birkaç kat arttırdı. Yarım saat çok hızlı bir şekilde geçti ve Hüseyin Hocamın odasında buldum kendimi. Bir önceki görüşmemizde oldukça keyifsiz olduğumdan hocam beni uyarmıştı ve bende bu sefer keyfim hiç mi hiç olmadığı halde ofise enerji dolu girmeyi başarmıştım. Ama bu terapide ne konuşacağımı ve neyi anlatmam gerektiğinden yine emin değildim.

 "Ne yaptık" dedi. Güldü. Anlatmaya başladım: İstanbul'a yeni geldim, üniversite araya girdiğinden uzun bir süre buradayım ve onca eşyayla birlikte geldim. Sirkeciye kadar gidip Babamı aradım beni alması için. Geldi beni aldı ve ablamı da almak için Üsküdar'a yola koyulduk. Uzun süredir görüşmüyorduk ve her zamanki gibi soğuktu. Bende belirgin bir soğuklukla davranmaya devam ettim. Asabi çocuğu oynadım. İlginçtir başladı muhabbet etmeye. Avrasya Tünelinden geçerken "Mavi lambalar yanınca denizin altına giriyorsun" dedi. Bunun gibi birkaç cümle daha sarfetti. Normalde muhabbet etmeye çalışan benimdir ve dinlemeyen odur ama o gün ne olduysa tam tersi bir psikolojiye girmiştik. Üsküdar'a varmıştık ve ablamın gelmesini beklerken dışarıda bir masada oturup karşılıklı bir şekilde yaklaşık 5-10 dakika kadar sus pus oturduk. O sırada bana baktı, anlamlı anlamlı bir şekilde "Hayat geçici yavrum, bak dün neydiniz bugün ne oldunuz. Büyükler ölür yerine yenileri gelir." dedi.

 O an gözümün içine ağlamaklı bir biçimde bakıyordu. Bana yıllarca ismim yerine 'şey' diye hitap eden, her geldiğinde sarılmak yerine gidip elini öptüğümüz ve her zaman bir işi olduğu için biz çocuklarını sadece eşlerine emanet eden adam sanki o an gitmişti. Aslında benim senelerdir ailemin gidişatını görüp üzülmem gibi, o da bir şeylerin farkına nihayet varmıştı. Ablam geldiğinde onu da alıp eve sürdük. Araçta babamın bir şekilde diğerlerinden ayrı tuttuğu iki çocuğu, ablam ve ben, vardık. Babam altmışını aşmış, işinden elini ayağını çekince aydınlanmışcasına annemle evlendiği dönemde yaşadıkları sansasyonel olayları anlatmaya koyuldu. Zamanında iş yerinin bombalandığını, bir terör örgütünün ailemize musallat olduğunu ve hatta evimize dahi saldırıda bulunduğunu öğrendim. Asıl amaçları haraç kesmek olan bu örgüte babam ailesinin en büyüğü olarak "Bunlara bir kere taviz verdik mi devamını isterler ve ileride çocuklarımıza da musallat olurlar" deyip fire vermemiş olması bir çok kimsenin yapamayacağı bir gövde gösterisidir. Hakikaten de bu örgütle polis dahilinde mücadele edip içeri attırmayı başarmış.

 Olur ya çocukken, sağda solda dolanırken bazı fısıltılar işitirsin. Ya da çok küçükken yaşadığın travmaları bile anımsarsın. Veyahut bu ikisi de karışıp anlatılan o denli korkunç olayları sanki yaşamışcasına defaatle görürsün zihninde. İşte bunlar benim geçmişteki korkularım. Belkide annemin diğerlerine nazaran benim üstüme bu kadar düşmesinde muhtemel soru işaretleri bunlar. Nedense babamın anlattıklarıyla benim küçükken anımsadıklarım örtüşüyor birbirine.

 Hüseyin Hocayla bunları konuştuktan sonra belirttiğim korkularım üzerinde pek durmadık ama ikimiz de orada bir şeylerin olabileceği konusunda hemfikirdik. Terapinin sonuna gelene kadar ailemden, babamdan ve genel konulardan konuşmaya devam ettik. Hüseyin Bey benden bu terapideki en önemli olayı bulmamı istedi. Ben bulamayınca kendisi atıldı, "Muhammed ve Semihten hiç bahsetmedin." deyip sırıttı. Haklıydı, ilk kez onlardan bahsetmeyip sorunun kaynağına yönelmeyi başarmıştım. Bu artık sorunu kabullenip üzerine gidebilmem için muhteşem bir başlangıçtı. İnsanların beni anlamaması, göstermelik tutumları benim için arap saçına dönmüştü. Ve ben şunu çok net söyleyebilirim ki hiç olmadığı kadar sorunun üzerine gitmeye hazırım.

*Anti-homofobik: Homofobiklere, homofobik olduğunu düşündüğü onarım terapistlerine ve danışanlarına karşı içten düşmanca tavır besleyen İnsansılar familyasındaki bir alt tür.


Değil mi o parlayan kapkara kömür,
Filhakika bana vurulmuştu mühür,
Aydınlattı nice ömür; istediğin kadar köpür,
İnsan büyüyünce ölür.
Başlık: Ynt: Anti-homofobik: İnsansılar familyasındaki bir alt tür. İnsan Büyüyünce Ölür.
Gönderen: Khan - 19 Temmuz 2018, 01:36:45 öö
Haziran 2018 - Bir Kayıp

 Gecenin bir vakti, saat 3:00 sıraları. Babaannemin rahatsızlandığını duymuş gözüme uyku girmemişti. Abim aradı, "Babaannemi vefat etti." dedi. Hiç bir şey hissetmedim. Telefonu kısa tuttum ve kapadım. Babaannemi çok mu çok severdim ama o an bir şey hissedememek çok dokundu. Bu ilk kez olmuyordu.

 Babaannemin evine gittik. Amcamlar ve herkes oradaydı. İlk önce babama gittim, elini uzattı ama ben sarıldım. Baş sağlığı diledim. Tek tek amcamlarla tokalaştıktan sonra geçtim babamın yanına oturdum. Cenaze kalkana değin babama bakıp aslında ne kadar iyi bir insan olduğunu düşünüp durdum.

 Cenazeyi eve almaya girdiklerinde tüm oğulları yarışırcasına tabuta yüklendi. Araca kaldırdığımızda aracın hareket etmeden önceki birkaç dakikası kayda değerdir. Babannem geride 50-60 kadar torun ve bir o kadarda onların çocuklarını bırakarak öbür aleme göçtü. Herkes orada hüngür hüngür ağlarken kardeşim bana yaklaşıp yaşının verdiği masumlukla "Abi sen neden ağlamıyorsun yoksa babaannemi hiç sevmiyor musun?" dedi.

 Araç kalkmadan önce bir herkesi yokladım, gözüm arkamda köşeye çekilmiş ağlayan babama takıldı. O ruhsuz adam hüngür hüngür ağlıyordu. Ablam farketmiş olacak ki ona doğru kollarını açarak gitti ve birbirlerine sarıldılar.

Temmuz 2018 - 6. Terapi

 Yine hangi daire olduğunu unutmuştum. 1 ve 2 ye bastım, kapı açıldı. Kapıyı açan kişi kolsuz siyah bir tişört giymiş ve küpe takmıştı. Saçlarındaki beyazlıkları örtmek istercesine genç görünmeye çalışan Aliydi bu arkadaş. Kendisini hakikaten cana yakın buldum. Kendisi ilk terapide tanıştığım Ahmet'in arkadaşıymış. Bu arkadaşların hikayesi uzun tabi, bir gün birliktelerken Ahmet'in babası tarafından görülmüşler, ardından olayın vahametini anlayan babası Ahmet'i alıp buraya getirmiş. Akabinde Ahmet ve babası da Ali'yi terapiye davet etmişler ama Ali kısa bir süre sonra ayrılmış. Aradan aylar (belkide bir iki yıl kadar) geçmesine rağmen terapiye kendi rızasıyla gelmeye başlamış.

 Hüseyin Hocanın odasına geçince ilk önce geçtiğimiz hafta yaşadığımız vefat haberinden ve benim duygusuz tavrımdan anlatmaya başladım. O bunu "Babana karşı bir dik duruş" olarak niteledi, ki haklı buldum. Babama yoğunlaşmam gerektiğinden ve her fırsatta onunla konuşup gerekirse onu yargılamam gerektiğinin önemine işaret etti. Terapiye başladığımdan beri uyguladığım bir davranıştı bu, hakikaten işe yarıyordu. Kızlara hiç ilgi duymayan ben bir anda onlara karşı duygusallıktan öte erotik duygular beslemeye başlamıştım. Erkek çocuğun babayla olan ilişkisinin öneminde pre-homeseksüel(eşcinsellik öncesi) döneme işaret edilir. Çocuğun babayla olan ilişkisinin erkek çocuğun erkekliği içselleştirdiğine sıkça değinilir. Sanki bu terapi boyunca tüm bu pre-homoseksüel dönemi baştan yaşıyormuşum gibi.

 Seçimleri yeni geride bırakmıştık. Siyaset-Futbol-Kızlar erkeği erkek yapan unsurlardı benim gözümde. Futbol oynamazdım ama çok güzel siyaset yaptığımı öne sürebilirim. Tabii Hüseyin Bey'de bu zaafımı görmüş olacak ki terapinin son kısmı gereğinden fazla uzadı ve tamamıyla siyaset, tarih ve Hüseyin Hocamın "Cinsel istismar edilen çocukların ciddi yerlerde kullanılabileceği" tezi hakkında konuştuk. Genelde konuşan oydu ve ben sadece bir iki yorumumu ilave edebiliyordum. Kanıma giriyordu, bir çoğu konuda aynı minvalde düşünüyor olmamız beni etkiliyordu. Aklıma takılan bir soru vardı "Hocam tam olarak detayı bilmiyorum ama araştırdığım ve forumdan da okuduğuma göre onarım terapisi üzerinde yetersiz kalmışız, neden daha fazla şey yapamıyoruz?" dediğimde uzun uzadıya anlattığı engellemelerin sonuna "Ebemizi siktiler" dedi. Tabii şaka bir yana, cümlelerinden biri de şuydu "Ben hayatımı eşcinselliğe adadım ama sonuçta bir psikoloğum hem de bir eşcinsel psikoloğu, kim takar beni?", "En azından Nevzat Tarhan Üniversite rektörü bir adı namı var".

Hüseyin Beyin uğraşmadığını düşünmüyorum. Bu konuda bir şeylerin ters gittiği aşikar. Her yandan "Geylik özgürlüktür" naraları atılırken eşcinsel olmak istemeyenlerin özgürlüğüne müdahale eden mantaliteyi ben tanımıyorum. Durum şöyle olsaydı eğer, biri gelip te bana karışmayın ben gey olmak istiyorum dese, biraz durup düşünür, sonra ona siktiri çekerdim. Ama alayı gelip "Sen eşcinsel geldin eşcinsel öleceksin" dese o zaman büyük sikerler işte.

Hüseyin Hocam'la uzun ve keyifli bir muhabbet oldu. Ben de onu biraz daha yakından tanıma fırsatını elde ettim. Dünyanın çivisi çıkmıştı, Hüseyin Hoca ise yanında birkaç kişiyle bu işin üstesinden gelmeye çalışıyordu, ama yetersizdi. Eğer onlar kadar çalışıyor olsaydık, mümkün değil bu kadar yayılmaları. Bunlara canımın sıkıldığını fark etmiş olacak ki Hüseyin Bey yanıma geldi, sımsıkı sarıldı. Uzunca bir süre bırakmadı, "Bak bakalım erkek erkeğe sarılmak nasılmış." dedi. Sonra omuzlarımdan tutup bana bakıp birbirinden değerli övgüler yağdırmaya başladı. Zekamdan, duruşumdan bahsetti. Ben ise yerin dibine girdim, göz teması bile kuramaz oldum. "Ben bir adamı içeri girdiğinde tanırım, eğer sana kaliteli birisin dediysem öylesindir" dedi. O kadar alışık değildim ki bu sözlere, hayatım boyunca psikolojik olarak o kadar çok dışlanmıştım ki yakın çevrem tarafından, kendi değerimi göremez, hissedemez olmuştum. Hüseyin Bey bunu görmem için karşıma geçmiş şov yapıyor, bana bağırıyordu sanki.

 "Ne hissetin?" dedi. Hislerimi tarif etmem mümkün değildi, bunları yazarken bile gözlerim doldu. O an da duygulandığım için kendisine bakamaz olmuştum. Bir baba şefkatiyle yıllardır duymayı beklediğim sözlerdi bunlar. Sahte övgüler değil, kendimi kanıtlamanın zaferiydi bu. "Yerin dibine girdim Hüseyin Bey" dedim yaşlı gözlerle. "Sen kendini değersizleştiriyorsun bunun üstesinden gel" dedi. Sanırım bu bana terapide söylenebilecek en değerli eleştiriydi.
Başlık: Ynt: Anti-homofobik: İnsansılar familyasındaki bir alt tür. İnsan Büyüyünce Ölür.
Gönderen: Khan - 26 Temmuz 2018, 09:50:35 ös
Temmuz 2018 - Dibe, En Dibe

 Uyku gibi, insanın depresifleşmesi de belli bir periyotta kendini gösterir mi? Mesele saat 12 de uyuyorsan hemen her gün o saatte uykun gelir, ama bir insan neden her iki ayda bir depresif olur? Bu ilk önce akademik başarıda kendini gösterdi. Okulda ilk önce vizelerde bir iki hafta kendime gelemedim, 2 ay sonra finallerde yine aynını yaşadım. Matematiksel ifadeyle 3.20 olan ganom 2.20 ye düşebildi, derslerin yarısını bıraktım. Birinciliğe oynayan ben, neden böyle yaptım?

 6. Terapiden sonra baya baya dibe vurdum. Her fırsatta erkekleri arzular oldum ve pornografiye olan bağlılığım arttı. Laneten yaşıyorum. Moralin bozulduğu an aç erkekleri izle, ne kadar sefil bir hayat! En son kafaya koymuştum, birini bulup ilişkiye girecektim. Ama akbilime atacak kadar param bile yoktu, işin sonunu kestirebildiğimden bende para istemedim zaten. İki hafta kadar bu böyle sürdü. Sonrasında okuduğum şehre yazın ortasında dönmek zorunda kaldım birkaç işi halledebilmek için. Muhammed ile karşılaştık. Bundan önceki görüşmemiz birkaç hafta önceydi ve o zaman gayet normaldi. O gün ise nedense ben onu görünce çok gerildim, o da beni görünce afalladı. Baktım muhabbet edeceği yok zoraki ben bir iki soru sordum, geçiştirdi geçti sonra ayrıldık zaten.

 Bir yandan iyi bir haber aldığım için keyfim yerine gelmişti, bu şehri seviyordum herkesten uzak tamamen kendi kurduğum hayatımı yaşıyorum. Fakat Muhammed ile o bir iki dakikalık konuşmamız beni germek için yetiyorda artıyor bile. Aslında evet hata bendeydi, onları nedensizce takıntı haline getirmiştim. Oysaki yaptıkları bir şey yoktu. Hiçbir şey yapmadıkları için sinirlendim ben de, çünkü ben böyle biri değildim. Ben bu hayatta bir şeyler başarmak istiyorum. İnsanlara bunu anlatmak, kendimce yardımcı olmak istiyorum.

 Pazar günü gelmişti, sabahtan Hüseyin Hocayı arayıp geleceğimi söyledim, o da sağolsun planlarını iptal edip o güne beni yerleştirdi. Sabah ki biletim yanmıştı, kalktığımda zaten biletin vaktinin geldiğini gördüm. Sonra arkadaşımla öğlene kadar eşya taşıdık. Orayı halleder halletmez otobüse bindim, terminale gidene dek tüm aktarmalara ucu ucuna yetiştim. Saat 15:30 biletine yetişebilmek için otobüsten inip terminale hızla koştum. Adam kapıları kapamış gitti diyordu bana. Sinir küpüne döndüm çünkü bunu da kaçırsaydım bu bugünkü ikinci salaklığım olacaktı. Derdimi yakınmaya çalışırken başka bir görevli geçmeme müsaade etti ve ona da yetişip İstanbul'a yola koyuldum. Yolda Onarım Terapisi kitabını da bitirme fırsatım oldu, yakın zamanda kitap ile ilgili bir değerlendirme yazmayı düşünüyorum.

7. Terapi

 Kan ter içerisinde İstanbul'a gelir gelmez birde terapiye yetişmek için koşmaya başladım. Terapiye bir iki dakika geç kalınca Hüseyin Bey başka bir arkdaşı içeri almıştı. Bekleme odası boştu, uzunca bir sürede kimse gelmedi. Ardından Ercan Abi, Metin, Furkan ve biriyle birlikte güle oynaya içeri girdiler. Metin bu terapilerde en çok gördüğüm kişiydi, daha önce de bahsetmiştim eşcinselliği yenmişti. Kendisiyle barışık, güler yüzlü çok efendi bir çocuktu. Furkan ise en son görüşmemize göre baya iyiydi, yaşça en küçük olmasına karşın muhabbeti çekip çeviren oydu. O salonda o gün herkes iyiydi ama benim durumum bok götürüyordu. En azından birazdan Hüseyin Hocanın yanına girip içimi boşaltacağım için teselli oluyordum fakat o gün öyle olmadı.

 Hüseyin Hoca beni içeri davet etti, bundan önce de başkalarının terapilerine girip yorum yaptığımız olmuştu, ama benim terapime kimsenin çağrılmaması o an dikkatimi çekti. Berke ile tanıştım, karşısına oturup tanıştık. Hüseyin Hoca bana "Evet kendini anlat" diyordu. Dedim ya hiç havamda değildim, hele ki bir başkasına durumumu anlatma konusunda kötü tecrübelerim olduğundan herkese içimi dökememeye başlamıştım. Yine de anlatabildiğim kadar en özet haliyle anlattım. Babamın çok eşinin olduğu, benim bilmem kaçıncı çocuğu olduğum, benim ise onun tam tersine eşcinsel olduğum ve terapiye gelmesem çoktan ilişkiye girmiş olabileceğimi anlattım. O ise kendine dair bir şey anlatamadı. Benim hayatım üzerinden gittik, çok eşlilik hakkında sorular sordu aile yapımı sordu. Bir bir cevap verdim. Kendisi bana hakikaten çok kaliteli ve samimi geldi, Hüseyin Beyin dediğine göre eşcinsel değildi başka sebeplerden dolayı terapi alıyordu. Sonrasında o çıktı ve benim terapime başladık.

 Günün son terapisiydi, sabahtan akşama kadar o odada insanların ne yaşadıklarını dinliyordu Hüseyin Hoca. Berke ile baya koyu muhabbet çevirmişlerdi bence, çünkü Berke çıktıktan sonra da muhabbetin tesiriyle aldı yürüdü Hüseyin Hoca. İlk 15 dakikasını anlamayarak kafa salladığım bir yarım saat kadar konuştu. Anladığım ve çokça hak verdiğim kısımlarda ise daha çok aklımı kurcalayan sorular üzerine konuştuk. Mesela ben Hüseyin Hocanın aksine, bir tecavüz mağdurunun kullanıldığı taktirde çok önemli yerlere gelebileceğini düşünmüyordum. Hüseyin Bey bu konuda meselenin kişilik çokluğuyla ilintili olduğunu tecavüz mağdurlarının da kişilik çokluğu gösterdiğine değiniyordu. Ardından Yeşil Prens adlı Hamas liderinin oğlunu konu alan filmi izlememi önerdi. Ardından şunu ekledi, "Bir tecavüz mağduru eğer farkedilip belli bir amaç için kullanılmamışsa evet o sokak fahişesi olabilir" sanırım biraz daha aklıma yatmıştı. Demek istediği şuydu, bir tecavüz mağduru kullanıldığı taktirde çok değerli olabilir, çoklu kişiliği sayesinde iyi bir oyuncu/ajan/mafya babası/cemaat lideri olabilir, hatta bu uğurda bilerek tecavüz bile ettirilmiş insanlar bile olabilir.

 Bu konu ilgimi çekiyordu o yüzden biraz daha zihnim açıldı ama bir yanımda geçtiğimiz iki haftanın hesabını soruyordu bana, içini dök diye bağırıyordu. Sonrasında konuyu biraz toparlamak adına Onarım Terapisini bitirdiğimi ve kitabın benim yaşantımla doğrudan ilgili olmasına şaşırdığımı söyledim. Bu kitabın en ilgi çekici yanı buydu, senin tek olmadığını ispatlıyordu. Nokta atışı tespitlerde bulunuyordu. Aslında bu demek oluyor ki eşcinsel bireyler aynı psikolojik semptomları gösteriyordu. Bu semptomlarda tabii olarak çevresel faktörlere dayandırılabiliyor, aslında eşcinselliğin sonradan kazanıldığına dair bir kanıt sunuyordu.

 Kitapta şuna da değiniyordu: Eşcinsel bireylerin erkeklerle 3 tip arkadaşlıkları söz konusudur. Birincisi, geylerle olan arkadaşlık ilişkisi. Bu arkadaşlıkta cinsel birliktelik olma olasılığı fazladır ve erkekler birbirlerini etkilemek için çalışabilirler. İkincisi heteroseksüel biriyle olan arkadaşlık. Bu tarz arkadaşlıklar öneriliyor ve erkeğin bir başka erkeği erotize etmeden yakın bir ilişki kurabilmesi açısından önem arz ediyor. Hatta bu tip arkadaşlardan seçilecek iyi bir sırdaşa eşcinsel olduğun mevzusu anlatıldığında "Beni tanısa beni sevmez" argümanını kırmış oluyorsun -Arkadaşın bunu doğal karşıladığı durumda-. Üçüncüsü, erotik olarak hoşlandığın heteroseksüel arkadaş. Bu tip arkadaşlık sürdürülebildiği taktirde eşcinselliğe en iyi ölçüde azalttığı tespit edilen arkadaş ilişkisidir. Tabii bu durumda da kendi durumunu anlattığında ve karşındaki seni kabul ettiğinde onu artık bir erotik obje olmaktan çıkarıyorsun.

 Hüseyin Bey'e benim bugüne kadar neden Semih ve Muhammed e zihnen takıldığımı bu argümanla anlattım. Aslında bu en başından beri farkında olduğum bir gerçekti, eğer onlar yaklaşılması gerektiği gibi yaklaşsalardı ben bu sorunu büyük ölçüde aşmış olacaktım. Semih bu kriterlerden ikincisine Muhammed ise üçüncüsüne uyuyordu. Semih ile bu konuyu açtıktan sonra aramızın açılması beni çok kötü etkilemişti. Fakat aynı zamanda Muhammed ile de samimiyeti koruyamadığımızdan iyice beter olmuştum. Semih yine arkadaşlığı bozmadığından bir abi kardeş, belkide arkadaş olarak devam ettik. Ama Muhammed tavır aldığı için, tüm suçu kendime yıkmaya başlamıştım.

 Bunu yine neden anlatıyorum. Çünkü mesele benim ve bir çoklarının tecrübe ettiği gibi, herhangi bir insanın eşcinsellik meselesinde var olan günaha değil günahkara odaklanmasından kaynaklanıyor. Ben oldum olası bunun günah olması kısmına takıldım, ya da alkol hırsızlık gibi durumlara. Ama bu iki arkadaş bir kendini onlara açan bir eşcinsel gördüklerinde kaçacak delik aradılar, bu zavallılıktır.

 Mesele kendimi yalnızlaştırmama geldi. Hüseyin bey bana sıkça içimi dökebileceğim birini bulmamı söylüyordu, ben ise çoğu zaman "Yok, arıyorum" diyordum. Aksi şeytan, çevremin bu kadar geniş olduğunu bildiğim halde içeriden beni anlayan birinin çıkmaması aslında mümkün değil. Aslında bu sefer birini buldum, esasen bu sene en çok yanımda olan kişiydi zaten, farketmem niye bu kadar geç sürdü bilemiyorum. Önümüzdeki günlerde bir araya gelicez, o zaman bu durumu olmasa da kendim hakkında bir çok şeyi anlatmayı düşünüyorum.

 Tabii diğer bir konu egoya küçüklüğümden gelen bir set çekmiş olmamdı. Hüseyin Bey biraz egolu olmamın bu süreçte iyi olabileceğini söylüyordu. Ben ise ona kibirle ilgili hadisi söylüyordum. Ona bunu küçük yaşta öğrendiğimi anlattım. O ise bu hadisinin küçük yaştaki birine öğretilmemesi gerektiğini insanın belli bir kademeye geldikten sonra kibrini kontrol etmesi gerektiğini söylüyordu. Ben şuan tedavi için bunu yararlı gördüğümden mantıklı buldum, kulağıma küpe ettim.

 Kendimi çok derin düşünürken buluyorum. Olmadık şeyleri olmaması gerektiği kadar abarttığımı fark ettim. Bunun için daha önceden ilaç kullanmıştım, fakat bu ilaçlarda kimi zaman yararlı oldu kimi zaman tesir bile etmedi. Ayrıca şuna eminim ki belki bir iki kutu daha bunlardan edinebilirim ama hayatımı idame ettirebilmem için doğal olarak kendimi toparlamam gerekiyor. Hüseyin Bey bunun için bundan sonra aklıma taktığım meseleleri bir yere not edip terapilerde onla birlikte değerlendirmem gerektiğini önerdi.

 Ardından kendi yazdığı İsyan (Tıkla)  (http://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=1706.msg4189#msg4189)şiirinin şu satırlarını ezberinden okudu:

ve Allah isyan etti kullarına
bir temmuz gecesi ağlasak ta sızlasak ta
yalandan acılarımız içimizi kanatmıyor
aydınlanmıyor ruhlarımız

muhammedin adamları
ibrahim olmadıkça
Allah'ın gazabıdır bizi bekleyen...

"Bir temmuz gecesi Allah isyan etti kullarına" derken 15 Temmuzu işaret ediyordu, aslında Allah ülkedeki cemaatlerin ipi kopmuş olmasından dolayı bizi uyardığına değiniyordu ki buna ben de katılıyordum. "Muhammedin adamları (bu biz oluyoruz)/ İbrahim olmadıkça /Allahın gazabıdır bizi bekleyen..." okuduktan sonra bana Hz İbrahimin Hz Muhammed ve Hz İsa'dan farkını sordu. Sonra ekledi, Hz İbrahim ibrani dinlerin babasıydı ve aynı zamanda ikinci Adem kabul edilirdi. Onlardan farkı onun bir babasının olmasıydı. Ve o babasını karşısına almasıydı. Bu dizeler eşcinselliğin en büyük etkeninin baba ilgisizliğini, aslında babanın bir erkek çocuğu üzerinde kendini yok hükmünde kanıtlayabilmesine işaret eden duygu yüklü cümlelerdi.

 Terapiden çıkmadan önce Hüseyin Bey ayağa kalkıp yine kendini değersizleştiriyorsun diye ikaz etti. Akabinde "Şeyh uçmaz müridi uçurur" dedi. "Yeri geldi mi uçmayı bileceksin ama müridin seni tutup çektimi aşağıda ineceksin, yoksa yürümeyi unutursun" diye ekledi. Bir önceki haftayı yineledi ve tekrar sarıldı. Şuan için egoyu şişirmem gerektiğini de söyledi.

 Oldukça zaman geçmişti ve Hüseyin Bey'in Edirne'ye gitmek için Otogara gitmesi gerekiyordu. Hızla ben, o ve Metin ofisten çıkıp Vatan'a yürüdük. Yürürken Metin'in seslendirdiği İsyan şiirinin hepsini dinletti Hüseyin Bey. Metin'in okuması baya iyiydi, sözler ise etkileyiciydi. Ardından Topkapı'dan gelen metroya bindik. Metronun içerisindeyken Hüseyin Bey ilginç bir noktaya daha değindi. Tarihi örgüden bahsediyordu, hak ile batılın mücadelesinden. Bir dönem hak bir dönem batıl zirve olmuştu her zaman. Şuan Avrupa Amerika Ve Rusya gibi kutupsal güçler hüküm sürerken onun öncesinde Osmanlı Emevi Abbasiler gibi Müslüman devletler, ondan önce Bizans, Moğol ve Pers İmparatorlukları, onun da öncesinde bozulmamış Hristiyanlıkla yönetilen Roma İmparatorluğu gibi güçler yer alıyordu. Anlaşılan bir hak bir batıl galip geliyordu Allah tarafından. Sonrasında beni en başta sorgulamaya iten ama ardından ikna eden romanın fethinin müjdelendiği hadise atıfta bulunarak şu sözleri sözleri söyledi "Roma 2050'de fethedilecek". "Nasıl hocam" dedim, "Ben bunu bizim görebileceğimizi sanmıyorum bence gidişat hiç iyi değil" dedim, o ise "Ben göremeyebilirim ama sizin göreceğinize inanıyorum. Kağıt kalemi alıp hesapladım, şuana kadarki düzen devam ederse 2050 romanın fethi olacaktır" dedi. Aslında hak verdim, öncesinde bu durumu özetleyen bir grafik görmüştüm, batıl ise uzun süredir hüküm sürmekte. Ayrıca İstanbul'un fethinin fetret devri gibi bir felaketten hemen bir kaç on yıl sonra olması ise bunun mümkün olduğunu kanıtlar nitelikteydi. "Hocam ben Roma'nın kılıç kalkan ile fethedileceğini düşünmüyorum, bakın Hindistan ve Güney Doğu Asya ülkelerine, alayı Müslüman Tüccarlar tarafından tebliğ yoluyla İslamlaştırıldı, fethedildi. Keza Türk'ler ve Farslar da öyle. Aslında Roma kılıç ve kalkan ile değil kalem ile fethedilecek." diye ekledim. Hüseyin Beyin bana tekrar sarılıp kutlamasıyla bir övgüyü hak etmiştim zannımca.

 Otogara geldik ve Metin Adana'ya gidebileceği otobüslere yönelirken vedalaştık. Ben ise Hüseyin bey ile peronuna kadar eşlik ettim. Otobüsün gelmesine sözde 5 dakika varken bir 25 dakika kadar orada lafladığımızı hatırlıyorum. O sırada derin mevzulara devam ediyorduk. Biraz Türkiye siyaset tarihine değindik. Bu benim ilgimi çokça cezbeden bir husustu. Zamanında "Ne şeriat ne demokrasi" adlı bir kitabı okumuştum, Türk siyasi tarihine dair bir fikir savaşının çok güzel ele alınmış bir parçasıdır, tavsiye ederim. Orada da bahsedildiği gibi aslında Erbakan ile Erdoğanın keskin ayrılıklarına değiniyordu. Erdoğan seçimleri ilk kazanışından önce çalışmalarını ve görüşünü anlatmak için genelevlere kıraathanelere gidip kendi fikrini anlatmak için halk ile iç içe hareket etmişti, Refah Partisindekilere nazaran. Bu yüzden o yenilikçi tayfa adı verilen ekiple alıp yürümüştü. Necmettin Erbakan ise daha entellektüel aileden gelen biriydi. Üslubu ve hareketleri çok efendiceydi ama belkide bu yüzden halka yeterince hitap edememişti. Erbakan 28 Şubat'ta ülkeye bir şey olmasın diye koltuğundan ayrılmıştı ama Hüseyin Bey'e göre ayrılmaması en efdali olabilirdi. Sonuçta bunu Erdoğan 15 Temmuz da halkı sokağa davet ederek uygulamıştı ve aslında bu sayede başkanlık koltuğuna oturduğu su götürmez bir gerçek.

 Şunu garanti edebilirim ki beni bu süreçte bir yakınım bir dostum desteklemedi, aksine itelediler. Ya da çok sevdiğim okulum, ideallerim veyahut fotoğrafçılık gibi uğraşlarım beni dürtüklemedi. Onlardan uzaklaşmam beni kötü etkiledi. Sanki şu güne değin bu zevklerim, arkadaşlarım hep bana yabancıydılar, olmaması gereken arkadaşlıklar kurmuş, belkide tam kendimi tanıyamadan bir hayata atılmıştım. Tercihlerimi hiç bir zaman küçümsemedim, neyi yeğlediysem sahiplendim, üzüntüsüyle neşesiyle. Fakat yeni yeni kurmaya başladığım bu hayat beni bir anda yalnız bıraktı. Hiç beklemediğim kadar hızla elimi ayağımı çektim bütün bunlardan. O yüzden toparlanmakta güçlük çekiyor, bir yandan hayatımın kahpece bana bakıp "Şş hadi gelsene, hadi ayağa kalk bir işe yara" demesi canıma tak ediyor. Bu süreçte bana destek olan yegane şey içinde bulunduğum dernekti, siyasi görüşlerimdi. Ben bir muhafazakar değilim, ister eşcinsellik konusunda ister ekonomi konusunda ister dış ilişkilerimiz konusunda bir şeylerin çok geç olmadan değiştirilmesi gerektiğine inancım tam. İnşallah sizlerin beni anladığı gibi ortak derdimizi başkalarına da anlatma hususunda başarılı oluruz, olacağız.
Başlık: İnsan Büyüyünce Ölür - İçinden Geldiğince
Gönderen: Khan - 20 Eylül 2018, 02:38:52 ös
Eylül 2018 - İçinden Geldiğince

 Yalnızlık oldukça iğrendirici bir hal alıyor benim için. Terapi süresince kendimin yeni bir özelliğini keşfetmiş durumdayım. Yalnız kaldığım her an zihnim bu yalnızlığı doldurmak istercesine krank biyel mekanizması gibi çalışmaya başlıyor. Yazılarımda da görebileceğiniz üzere belli başlı birkaç konuya takılmış durumdayım, babamla yüzleşmek benim için meşakkatli ve çelişkiler beni oldukça yorar durumda. Bir yandan hiç olmadığı kadar tembellik su yüzüne çıkmış durumda. Elimi kolumu bağlamış hayatın önümden geçişini izliyorum.

 Son 1 aydır yoğun bir tempoyla geçiyor hayatım, sınavlar, dernek toplantıları, yeni evi düzenleme gibi meşgaleler. Bir aydır terapiye gitmiyor ve iki aydır yazmıyorum. Bunların benim için bahane olmaması gerekiyor ama oldu işte, yapacak bir şey yok.

 Babamı karşıma alıp konuşmam gerekiyor artık. Zihnimdeki ile gerçek hayatta çelişen o baba figürünü olumlu ya da olumsuz bir şekilde yıkmak zorundayım. Eğer babamı karşıma alıp durumu kabul ettirirsem bu benim için büyük bir artı puan olacak. Ola ki o adam beni anlamadan dinlemeden yargılamaya kalkarsa onu hayatımda bir yere koyabilirim, yani hiçbir yere. Bu istediğim son şey ama gerekirse okurken çalışıp masraflarımı karşılayabilirim. Bakalım durum neyi gösterecek.

 Şuan şu konumdayım, iki cinsten de zevk almıyorum. Bu bir aşama elbet. Bu beni korkuttuğu için geri doğru gidiyorum genelde, erkekleri arzuluyorum. Bazen kadınları çok ciddi şekilde arzuladığım oluyor, hakikaten hiç tatmadığım bir zevkin doruğuna varıyorum, akabinde çok yoğun bir erkek arzusu gelmese çok daha iyi olacak. Bunun sırrını çözebilmiş değilim.

 Yazabilirsem terapileri tek tek yazmaya devam edeceğim, Onarım Terapisine dair aldığım notlarıda yakında paylaşacağım inşallah. Durumum çok kötü değil, Allaha şükür iyi gidiyor, daha iyi olabilmesi için uğraşıyorum. Kalın sağlıcakla.
Başlık: Ynt: İnsan Büyüyünce Ölür
Gönderen: Khan - 25 Ekim 2018, 12:43:56 öö
Ekim 2018 - Değişim İnanılmaz

 "İnanın bana inanmadığım hiç bir şeye inanmıyorum." Ne demek bu? Şu demek muhterem forum okuyucuları, inanmadığım tek bir kelimeyi şuraya yazdıysam bu yazıyı okuyan her okuyucunun kilosu kadar başıma taş yağsın, tabi meteor yağsın ki zengin olalım. (Örn: Sarıçiçek Meteoriti) (https://www.haberturk.com/yenimedya/haber/1153812-saricicek-koyunun-meteor-cirosu-1-milyon-lirayi-gecti)

 Değiştim gençler, ben bayanlardan çok mu çok hoşlanıyor, koynumda en güzel kokusuyla sadece ve sadece bana ait bir hatun olsun istiyorum. Gelsin bana sarılsın, öpsün, koklasın. Ne kadar da huzur veriyor insana düşüncesi. Tabii verecek, birbirimize yaratıldığımız ak ve kara kadar farklı oluşumuzdan da belli değil mi ya? Karanlık olmasa ışığın, günah olmasa sevabın, erkek olmasa kadının bir anlama gelmesi mümkün müydü?

 Hüseyin Hocam kendimi tanımlamamı istediğinde genelde şu ifadeyi yeğliyorum "Çok eşli bir babanın eşcinsel eğilimleri olan oğluyum". Evet hala eşcinsel eğilimlerim var ve annelerim de henüz ölmediğine göre evet babam hala çok eşli ama ben aynı ben değilim. Bir keresinde ailevi sorunları için kendisi gibi bir psikoloğa gelen Yusuf Bey şunu söylemişti: Duruşuna baktığımda hayatta bir şeylerin çok fazla eksikliğini çektiğini görüyorum. Evet haklıydı, başta baba eksikliğinin, sonda ofsaytın ne demek olduğunu bilmemenin eksikliğini çekiyordum. Değiştim diyorum çünkü öncesinde zevk aldığımı sandığım eşcinsel içerikli herşeyden şimdi en küçük bir heyecan hissedemiyor yaptığım mastürbasyonları laneten yapıp bitiriyorum. Bunun beni küçük düşürdüğünü sanıyordum ama bunun değişimin küçük bir aşaması olduğunun henüz bilincine vardım.

 Ha şu da var, Hüseyin Hocamın öz ve yerinde söylediklerini harfiyen uygulasam şuan 4. çocuğumu kucağıma alıyor olabilirdim (her bir kadından bir çocuk şeklinde tabii). Ama mücadele dediğimiz olgu bu ya zaten. Seni şaşırtabilecek derecede seni senden iyi tanıyan bir sınav. Şunu demek istiyorum, "Ben var ya ben, harikayım lan, her şeyin üstesinden gelirim" sözünü ağzına tıkacak cinsten, senin öngördüğünü senden önce öngörüp uygulayan bir irade, varlık.

 İnsan öğrendikçe haz almıyor mu zaten şu hayattan? Öylesine bir öğrenme ki, seni sen yapan değerlerin kırık tuğlalarını fark ettikçe onu çıkarıp bir merhale daha atlamanı sağlayan türden. Kendimi çok daha iyi tanıyorum, keza insanları da. Ama bir yandan kendimi hiç tanımıyorum da. Atomun kapladığı alana göre %1'den çok daha az bir bölgede kümelenmesine benzetebiliriz bunu. Uzaktan bakınca evet o atomlar (ya da boşluklar) birleşince karşına bir cisim (http://www.haberayyildiz.com/assets/uploads/news/usta_oyuncunun_oglu_intihar_etti_1509567902_865.jpg) çıkıyor olabilir ama eline bir elektronik mikroskop aldığında aslında onu ne kadar da bilmediğini farkedebilirsin.

 Velhasılı kelam, değiştim diyorsam değişmişimdir, gecenin bu vaktinde beni yazmaya iten dürtülerimin beni başka yerlere itmemesi dileğiyle, kalın sağlıcakla.
Başlık: Ynt: İnsan Büyüyünce Ölür
Gönderen: Khan - 16 Kasım 2018, 03:03:52 ös
Kasım 2018 - Dürtüler

 Önümde T cetvelim asılı duruyor, yanında duvara astığım ve kendim tasarladığım projeler var. Öteki yanımda ders kitaplarım ve Almanca kitaplarım bulunuyor. Kendi evimdeyim, istediğim şekilde yaşıyorum. İstediklerimi yapıyorum ve yeni bilgi edinmenin cazibesi bende bu yaşıma değin azalmış değil. Oysa ki mutsuz, içine kapanık bir hayatın hasretini çekiyorum nedensizce.

 Elimin altındaki materyaller benim nereye gittiğim ve neler peşinde olduğumu hatırlatmak maksadıyla her daim gözümün önünde, duvara çivilenmiş ya da masamın bir köşesine istiflenmiş. Buna ihtiyaç duymamın sebebi, son senelerde unutkanlığımın artmış olmasından kaynaklı. "Ben kimim, kim olmak istiyorum?" "Bu dünyada iz bırakmadan mı öleceğim?" gibi envaiçeşit sorular aklımı kurcalamakta.

 Arada çok büyük ve yoğun dürtüler geliyor "Git bir erkekle ne halt ediyorsan et, ama bir şeyler et" şeklinde. Bu dürtüler beni çok korkutuyor, beni bir yaprak gibi savurması ürkütüyor. Bununla mücadele etmek beni o denli yıprattı ki, sanıyorum tüm mesele de bu ya. Her ne kadar suçlu olsalar da içinde bulunduğum durumun tek suçlusu benim dışımdakilermiş gibi davranmam yanlış. Ama beni korkutan dürtülerim beni üzmemek zorunda, emin ol elimde değil.

 Elimde olan başka şeyler var, değişimin kapısını aralayan. Onlarla uğraşmaktan gocunuyorum nedensizce. Mesela terapiye devam etmek zorundayım. Hocamın da dediği gibi babamla da konuşmam ve beni bundan böyle değişmeye çalışan bir eşcinsel olarak görmesini sağlamak zorundayım. Moralimi yüksek tutmalı, eski hobilerime ve alışkanlıklarıma tekrar yakınlaşmalıyım. Ve o hala bulamadığım yakın arkadaşı bir an önce edinmek zorundayım.

 Yapılacak az şey kaldı. Kalın sağlıcakla.
Başlık: İnsan Büyüyünce Ölür
Gönderen: Khan - 21 Aralık 2018, 10:28:48 öö
Aralık 2018

 Aylardır terapiye gitmiyorum, ne kadar zaman geçtiğini dahi hatırlamıyorum. Yapamadığım işler beni çepeçevre sarıyor. Bu hafta sonunu bunun için ayıracağım, yoksa duvara çarpabilirim.

Vakıf

 Her insanın hassas olduğu bazı konular olabilir. Benim ise insanların arkamdan konuşmasıdır. Bir vakıfta aktif bir görevle çalışıyor oluşumdan bahsetmiştim. Çok değer verdiğim bir vakıf. Fakat bizim üst devremiz diyeceğimiz elemanların yaptıkları "şu kaçıyor", "bu tozuyor" konuşmaları zamanında benim için de yapılmış. Tamam yapılması pek doğal fakat 1.5 senedir denileni eksiksiz yerine getirmem ve yaptığım her işe kendimden de yenilik eklememe rağmen herkesin gözünde hala o imajı koruyor olmam, hatta benden sonra gelenlerin dahi gözünde böyle görünmem bu konuşmanın hala gereksiz insanlar tarafından devam ettiğini gösteriyor. Vakfın bulunduğum ildeki başkanı geçen sene tanışıp birlikte koşturduğum ve herkesten fazla vakit geçirdiğim arkadaşım. Nefsi olarak düşününce bu kişinin her zaman benim üstümde oluşu benim dominant yönüme darbe vurur nitelikte. Aslında onun başarısının benim de yardımımla gerçekleştiği düşüncesindeyim. Tabii ilk kez bir insanı hiçe saymayıp yetenek olarak da benden çok daha iyi yönleri olduğunu görüp taktir etmem ender yaşanan bir olay. Evet bulunduğu rütbeyi ve hızlı yükselişini pekala hak ediyor buna kabulüm. Bir yandan dışarıda hayatta sevmeyeceğim bir tip olan bu arkadaşım ortak paydada buluşup aynı kulvarda koşmamız neticesinde kendisini sevdirmeyi de başardı.

 Kendi düşünsel değerlerim için bu vakıfta duruyor oluşumun yanı sıra o arkadaşıma da değer vermem önemli bir etken. Ayrıca bu aralar vakıftan çıkmak gibi bir düşünce kafamda olsa da hayatım boyunca çok fazla şeyi bir kenara bırakıp gittiğim için şimdilik acı çekerek bu işe devam etmek istiyorum. Buna sebebiyet veren bir diğer husus ise kimsenin normal olmadığını düşünmem. Bu vakıfta koşturan ve akıl sorunları yok diyeceğim bir kişi bile bulunmuyor. Evet hakikaten az sayıda insan olarak çok verimli işler çıkarabiliyoruz ancak terapiye başladığım şu süreçte insanların sıkıntılarını daha iyi görebilmek ve açıkça eşcinsel eğilimi olanları, ailesinden sorun yaşayanları görüp algılamak hiçte zor değil. Şuan bu vakıftan ayrılmamak için beni durduran diğer bir etken ise şu, zaten yalnızım, daha da yalnızlaşıp süreci baltalamaya lüzum görmüyorum.

Cinsel Durum

 Her şey bir yana, benim cinsel eğilimim bir yanıyla iyi bir yanıyla iyi değil. Röntgencilik yapıyorum, bu sefer bu işte çok daha başarılıyım. Hamamlara gidip erkeklere bakmak benim için kaçınılmaz bir zevk haline geldi. Kendimi tutamadığım ve aklıma geldiği ilk anda koşarak oraya gittiğim bir bağımlılık oldu. Bir yandan ise her şeye ve her türlü eşcinsel fantezisine rağmen son anda zorla da olsa fantezilerime kadınları eklemek ve onlarla birlikte olmak bende frenleyici bir etkiye neden oluyor. Bunu herkese öneririm, evet başlarda oldukça zor oluyordu, zevkin doruklarına gelmişken arzuladığın nesneyi değiştirmek can sıkabiliyor. Ama o an olmasa da sonrasında bakışlarının erkeklerden kadınlara yöneldiğini gördükçe, içinde onları keşfetme arzusu arttıkça kendine olan güvenin artıyor ve dolayısıyla eşcinsellikten bir adım daha geri atabiliyorsun.

 Örneğin, bu metodu uyguladım uygulayalı 3 kere bir adamla birlikte olmanın eşiğinden döndüm. Bunlardan ikisi bana yürümüştü ve hamamda iken açıkça beni kesiyor ve takip ediyorlardı. Sonuncusunu ise ben takip edip avucuma aldım. Baktım bu sefer o da boş değil ve açıkça bana gelmem için belli başlı işaretler veriyor. Ki bu sonuncusu bana en çok zevk veren oldu, kovalanmak değil kovalamak. Onları hiçe sayıp bir şey yaşanmadan çıkıp gidebildim.

 Tabii adamları gözetlemek ve onları baştan çıkarmaya çalışmam böyle devam ederse kötü sonuçlanacağının farkındayım. Terapiye olan saygımdan dolayı bu yaşıma kadar bu işe bulaşmadım şimdi de bulaşmamalıyım diyor fakat öbür yandan nefsimden ödün vermiyorum. Gözetlemenin bir sonraki adımının dokunmak ve haliyle ilişkiye girmek olduğunun bilincindeyim. Eğer şu bir ay daha bu rutinde devam edersem, bir yandan vakıf bir yandan hamam, ilişkiye girmem kaçınılmaz bir hal alacağı açık.

Yenilikler

 Bu sıralar yeni bir projeye başlamış olmanın ve yanımda bu konuda sağlam adamların oluşu beni heyecanlandırıyor. Proje gereği başladığımız işte hocamızın da bize siz yapacağınızı planlayın ben parayı hallederim demesi üzerine canla başla bu işe girişiyor oluşumuz benim için dönüm noktası olabilir nitelikte.

 Bir iki dergiye birkaç yazı gönderdim, bu alanda ilerlemem için oldukça umut vadeden tepkiler aldım.
 
 1 senedir fotoğraf çekmiyor olduğumdan dolayı eski açıları yakalayamasam da elime telefonu alıp çekim yapma arzusunun geri gelmesi beni mutlu ediyor.

 Kalın sağlıcakla.
Başlık: Ynt: İnsan Büyüyünce Ölür
Gönderen: Khan - 30 Aralık 2018, 11:15:27 ös
Aralık 2018 - Beyaz Çiçek

 Terapiden çıkarken uzun süredir yaşamadığım rahatlığı hissettim üstümde. Bu sefer hayali değildi, yapıcı bir histi. Terapide konuştuklarımızı özetlemek gerekirse şu birkaç adım yeterli olacaktır:
 
 1. Vakıftan ayrılmak.
 2. Anılarımda beni huzursuz eden travmatik çocukluk anımı öğrenip gardımı almak.
 3. Babama durumu anlatmam, hesap sormak.

 Doğru eve koyuldum. Babam ayağını kırdığı için yaklaşık 3 ay kadar evde yatıyor olacak, tabii hangi evinde yatar meçhul. Şuan bizim evimizde. Terapimden birkaç gün önce ayağını kırdığında 5 gün boyunca hastanede yattı. Bu 5 günü oğulları ona çok güzel zehir etti. Müsait olan yığınla oğlu olmasına rağmen iki tane oğlu gidip refakat etti, onlarda oldukça laf dalaşında bulundular. Anlayacağın sayın okuyucu, babam çocuklarına değer verdiği kadar geri alabiliyor.

 Eve gidip en azından hasta ziyareti görevimi yerine getirdikten sonra şehrime geri döndüm. Bir gün akşamında vakıf başkanıyla, dostumla, birlikte pankart çalışması yapmak için dışarı çıktık. Gecenin bir vakti işimizi bitirdikten sonra 5 kişi olarak vakıf binasında geceledik. Sabah erkenden kalktık ve 3 kişi olarak hep gittiğimiz simit fırınına gidip kahvaltı ettik. Biri ev arkadaşım öteki başkanım. Ev arkadaşımı yolladıktan sonra başkanımla kütüphaneye geçip ders çalıştık. Normalde çalışma niyetinde değildim fakat birlikte vakit geçirip görevden uzaklaşmam gerektiğini söylemek için vakit kolluyordum. Çok verimli bir şekilde 6 7 saat kadar şehrin köşesinde sadece yerlilerin bildiği bir araştırma kütüphanesinde dirsek dirseğe çalıştık. Akabinde hep nargile içtiğimiz yere gidip bu sefer çay içtik.

 Konuya girecektim, fakat hem soğuktan hem olağan gerginliğimden dolayı daha çok onun konuşmasını dinledim. Benden önce davrandı, içindeki derdi tasayı ve eski kız arkadaşını anlattı. O da ailesiyle sorunlar yaşıyordu. Ailesi çok muhafazakar bir yapıda değildi, sadece namaz niyaz. Fakat kendisi o kadar İslam doğrultusunda hareket eden biri olduğu için bu anlamda ailesine çok kızıyordu.

 Sıra bana gelmişti. Tabii eşcinsel olduğumu söyleyip onu da kendimden uzaklaştıramazdım. Bu yüzden 'Eşcinsel' demeden sıradan bir eşcinsel serüvenini anlattım, sıkıntılarını saydım. Çift kişiliğim olduğundan ve ikinci kişiliğimi muhafaza edemediğimden bahsettim. Olayı şu örnekle özetledim 'Bir kuyudayım, düşmedim ama düşmek üzereyim'. Tabii bu kuyu penis kuyusu, o ne kadar sormak istese de ben konuşulmayacak şeyler olduğundan, bir kere dilim yandığından bahsettim ve haliyle konuyu kapadım. Tabii o da büyük bir metanetle anlayışla karşıladı, Hüseyin hocanın dediklerinden farksız bir şey söylemedi, bu konuda aydınlatmadığım halde. Geçmişimdeki travmayı annemden öğrenebileceğimi, duruma göre babama gidebileceğimi öğütledi.

 En son "Haftasonu bir karar verdim, görevime ara veriyorum" dediğimde, dışarıdan katı yürekli görünen adam, kimseyi görevinden salmayan kişi bana tüm anlayışıyla müsaade verdi. Bana oldukça hassas davranması, beni anlamaya çalışması ve dostum olduğunu hatırlatması beni hayatımda ilk kez yalnız olmadığım düşüncesine sevk etti. Baya baya o gün görev gömleklerimizi çıkarıp iki dost gibi dertleştik. Kendisini zora sokacağını bilmesine rağmen beni salıvermesi benim gözümde oldukça anlamlı.

 Mekandan çıktık, metroya doğru uzun bir yolumuz vardı. Sisli ve hafif yağışlı bir akşamda Osmanlının tarihi eserleri çok daha devasa ve korkutucu görünüyordu. Bu süre zarfında bana hep olumlu şeyler fısıldadı. İstasyona geldiğimizde yürümek yerine bir durak sonra ineceği halde benimle metroya bindi. O bir durağın geçmesi o kadar gergindi ki benim için, sadece sustum. İçimden geçen huzuru aktarmak istiyordum ama suskunluğu yeğledim. En sonunda vedalaştık ve ayrıldık.


 O bir kaç saat içimde huzuru hissettim fakat aynı zamanda çekip gitmenin burukluğunu. Bu ayrılışın uzun sürmesini hiç istemiyorum, madem salıverildim hayatımda gerçek adımlar atabilmeliyim. Bu beni motive ediyor, çünkü uzun süredir aradığım dostun aslında yanı başımda, anamdan babamdan çok daha fazla yanımda bulunan kişi olduğunu an be an idrak ediyorum. Elbette çok fazlasını beklemiyorum, sadece dostumu kaybetmek ama en önemlisi kendimi de kaybetmemek istiyorum. Kal sağlıcakla.
Başlık: İnsan Büyüyünce Ölür - Eşcinsel Olmadığıma İkna Oldum
Gönderen: Khan - 14 Şubat 2019, 09:54:10 ös
Şubat 2019 - Gözler ve Onun Yansımaları, Artık Eşcinsel Gibi Hissetmiyorum

 Arkadaşlarım futbol oynarken, hep o beyaz çizginin gerisinde onları izlemişimdir. Ya da evde büyük bir kavga olduğunda vitrinin gerisinden bizimkilerin kavgalarını seyretmişimdir. Birisi konuşurken onun mimiklerine, yüz ifadesine, dudağının hareketlerine, gözlerinin yönüne bakarım. Daha çok küçükken gözlerimi tepedeki floresana kitleyip gözlerimi kapatır ve ışığın gözümdeki kısa süreli izini takip etmeye çalışırdım. Daha sonraları fotoğraf merakı çepeçevre sardı beni. Objelerin yerlerini istediğim gibi konumlandırarak öyle fotoğraflar çekmeye başladım ki insanlar telefonla çektiğimin farkına dahi varmadılar. Bu özelliğimi yeteneklerim ile birleştirip makine üzerinde kafamda birçoğu şeyi çizerek analiz edebilecek dereceye ulaştım.

 Bu tespitleri Hüseyin Hocanın mailime attığı ve dürtüleri konu edinen eski bir yazıya dayandırıyorum (Tıkla) (http://erdogancalak.blogspot.com/2016/02/sapknlklar.html). Bazıları için cinsel dürtü dokunma, koku veya ses gibi kriterlerde ön plana çıkarken bende bariz bir şekilde göz ile doruk noktasına ulaşıyor.

 Babamı ilk olarak 5 6 yaşlarında çırılçıplak olacak şekilde, odanın kapısının eşiğinden izlediğimi hatırlıyorum. Aradan 15 sene geçmiş durumda ve ben sanki o anıyı yaşatmak istermiş gibi hamamlara gidip banyoların orada perdelerin arasından erkeklerin vücutlarını izliyorum.

 Eğer bu yazıyı eşcinsel olmayan biri okuyorsa şunu ifade etme gereği hissediyorum, inan bana bunu yapmayı hiç istemiyorum. Evet zevk alıyorum ama istemiyorum. Kendimi eşcinselliğe karşı konuşlandırmış olduğum ve illede günah olduğunu düşündüğüm için değil, bünyem bunu kaldırmıyor. Hüseyin hocanın da dediği gibi, ben bir eşcinsel değilmişim aslında onu görüyorum. Geçtiğimiz son 4 ayda o kadar çok erkekle birlikte olmanın eşiğine geldim ve bu birliktelikten koşarcasına kaçtım ki, artık yüzde yüz eminim ben eşcinsel eğilimleri olan ama tam anlamıyla eşcinsel olmayan bir bireyim.

 Bu önemli bir tespit oldu benim için, çünkü artık eskiden tecavüze uğradığımı düşünmüyorum. Şuan vakıftan da ayrıldığıma göre geçen terapide belirlediğimiz 3 adımın 2 si kafamda netleşmiş durumda. Halihazırdaki tek sıkıntı, şu sıralar ciddi anlamda odak sorunu yaşayarak antidepresan ilacını gereğinden fazla kullanmakla ilgili. Hüseyin hoca terapinin en başında, düşüncelerini engelleyemiyorsan bir kullan istersen demişti ama ben hala kullanıyorum. Çok bir etkisi yokmuş gibi gözükse de ciddi odak sorunları yaşayıp normal ve akademik hayatımda büyük sıkıntılar çekiyorum. Bunu da aşabilirsem önümdeki tek engel babam ile gerçeği konuşmak olabilir. Bu yazıyı yaklaşık 1,5 saatte yazmak ise ayakta durmakta bile zorlandığımın kanıtı olabilir.



 
Başlık: Babam ve Ben
Gönderen: Khan - 23 Şubat 2019, 08:54:13 ös
17 Şubat 2019 Pazar, Saat 21:30

-Oğlum seni dinliyorum. Tedavi için mi geldin, tedaviye mi gitmek istiyorsun. Benimle ne konuşmak istedin?
+Evet baba, tedaviye devam etmek istiyorum, aslında sana sormadan 4 kez daha gittim. Yarın okula dönmeden önce seninle konuşmak istediğim bir konu var.
-Tamam ne kadar borcun var, ödeyelim sıkıntı yok.
+Baba, yaklaşık olarak 1000 lira borcum var. Ama ben bunu konuşmak için gelmedim, yani parayı. Parayı vereceğinden hiç şüphem yok.

 Babam ilk kez susmuştu, ayağı kırık bir biçimde, sonradan salona eklemiş oldukları yatağın üzerinde kafası yastığın üzerinde benimle göz teması kurmaktan başka bir seçeneği yok gibiydi. Durumun altında ciddi bir şeyler olduğunun farkına varmıştı, çünkü saatler öncesinde onu arayıp, teke tek konuşmamız gereken önemli bir konu olduğunu açıkça belirtmiştim, ki o da durumun yine de basit bir olay olduğunu düşünüyordu. Yaklaşık yarım dakika kadar sus pus oturdum, yapmam gereken konuşma zihnimde hazırdı ama nasıl gireceğimi kestiremiyordum.

+Baba şehir dışında okumak oldukça zor, sen de bunun farkındasındır elbet, sen daha 14 yaşındayken İstanbul'a geldin ve kalacak yerin dahi yoktu. Bunların yanı sıra, dernekte omuzlarımda ağır bir yük var, Allah rızası için bir şeyler yaptığımızın bilincindeyim. Çok sağlam bir ekibimiz var ve hakikaten güzel işler başarabiliyoruz. Ayrıca, derslerim oldukça yoğun ve dikkatimi toparlamakta güçlük çekiyorum, kolay bir bölümde okumuyorum ve hakikaten bu dönem çok zorlandım.
-Oğlum dersleri çok kafana takma.
+Baba mesele dersler değil, benim kafam çok dolu, ben bu terapiye sana söylediğimin aksine derslerden dolayı ve özgüven proplemim olduğu için gitmiyorum. Buraya gitme sebebim çok farklı.

Meseleyi söylemeden önce biraz yatıştırmayı uygun buldum
+Baba sen mantıklı bir adamsın, ben senin şu ana kadar anlattığın hiçbir şeyde yanlış bir ibare görmedim, her zaman kuran ve sünnet merkezli konuşuyorsun, ben de senin gibi olmak istiyorum.

Sesim hali hazırda titriyordu, ellerim terlemişti ve birbirlerine oldukça kenetliydi. Son cümleyi söylemeden önce yanımdaki sudan birkaç yudum aldım. Bardağı yerine koyar koymaz
+Baba ben kadınlardan çok erkeklerden hoşlanıyorum.

Durup tepkisini ölçtüm, yüzünde hiçbir ifade yoktu. Ne acı.
+İleride bir aile kurmak istiyorum, bir senedir bununla mücadele ediyorum. Senden para istemeden önce de uzun bir süre terapiye gittim, kime ne söyleyeceğimi, nasıl anlatabileceğimi bilmiyordum, açıkçası kızmandan korkmuştum.

Oturur pozisyona geçti ağır ağır, kolundan tutup yardım ettim. Arkasına yastık koymamı istedi, bende yaptım. Dikkatle beni dinliyordu. Bu yüzden kelimelerimi iyi seçmem gerekiyordu, bana güvenmesini sağlamalıydım, yıkıcı değil yapıcı davranmaya çalıştım.
+Önceden de bir doktora gittim, psikiyatra, beni dinlemeden etmeden ilaç verip gönderdi. Daha sonra piyasayı araştırdım. Senin sandığın gibi baba, Bakırköy'de ücretsiz olarak hizmet veren bir devlet doktoru bu konuda ne yazık ki yok. Birkaç isim var tüm Türkiye'de. Bunlardan biri şuan gittiğim hocam, bir başkası ise binlerce lira istiyor her seans için. Hocamı kendime uygun buluyorum, düşüncelerine değer veriyorum, çünkü dini hassas olan birine yaklaşılması gerektiği gibi yaklaşıyor.
-Oğlum yine de her ne kadar bize benzese de herkese güvenemezsin. Bence bu olaylar hormon eksikliğinden kaynaklanıyor olabilir.
+Baba aslına bakarsan öyle bir durum bende söz konusu değil. Kimisi erkektir ama aynı kızlar gibi hal ve hareketleri olur ya da tam tersi, bende gördüğün üzere bu hallerden hiçbiri mevcut değil. Baba hocamdan memnunum, süreç gayet iyi gidiyor ve ben iyileşiyorum, hocama da oldukça güveniyorum. Yöntem psikolojik ilerliyor, erkek çocuğun babayla ilişkisi ele alınıyor.
Babam da ben de oldukça sakin gidiyorduk, ama ben istemesem de Hüseyin hocanın dediği gibi babama ağır birkaç söz söylemek zorundaydım.
+Aslında baba, suç sende. Bizleri annelerimize emanet ettin. Hemen hemen hiçbir zaman yanımda değildin. Ben şehir dışında okuyorum, annem her gün beni arayıp soruyor ama ben telefonun öbür ucunda "Acaba babamın ne zaman aklına gelicem de beni arayacak" diye soruyorum kendime.

Gözleri ağlamaklı oldu, onun bu halini görünce ben de üstelemedim, ne yazık ki.
-Oğlum bizim de hatalarımız oldu, ben bunu kabul ediyorum.

Kendini savunmaya başladı, kardeşlerinden bahsetti, sülaleyi tek bir çatı altında tutmak için çabaladığından dem vurdu. Tüm eşlerinin çocuklarının birbirleriyle kardeş olduğunu hatırlaması için aynı okula gönderdiğini ve yaşıt olanlarınıda aynı sınıfa özellikle koyduğunu söyledi. Anneleri biz daha çocukken defaatle tembihlediğini, eşlerimle aranızda ne kadar büyük tartışmalar olsa dahi bunu çocuklara yansıtmayacaksınızı her zaman başlarına vurduğunu anlattı.

Bende buradan yakaladım, kardeşlerime çok değer verdiğini söylüyordu ama ben aksini düşünüyordum.
+Baba onlar senin çocuklarınsa benim de kardeşlerim. Ama söylesene bana, çocuklarından kaçı senin gibi yüzlerce kişiye ekmek dağıtabilir? Ya da kaçı şuanda namazında niyazında?
-Oğlum illa benim gibi olmalarına gerek yok, büyük bir şirket kurmalarını da beklemiyorum.

-Ben sadece çocukların bir arada bulunması için varımı yoğumu yeni bir gelir kaynağı kurmak için harcıyorum. Eğer yarın bir gün bana bir şey olursa kardeşlerinin birbirleriyle para için mücadele etmesini istemiyorum.

Yine aynı şeyi yapıyordu, bunu sözlü bir şekilde ifade etmekten geri de durmuyordu. Kendi soyadını taşıyan herkesi istediği gibi yönlendirmekten, kendi hayallerine alet etmekten çekinmiyordu. Bu sefer buradan söze girdim, oldukça uzun konuştum, bu sefer arada birkaç kişi -aralarında annem de olmak üzere- hem beni hem babamı arıyorlardı. İçimden siktir olup gitmeleri gerektiğini söylüyordum.

+Baba mesele senin paran değil. Ben şu güne kadar senin parana tamah etmeyerek yaşadım. Herkes özel liseye ve üniversiteye giderken ben kendi isteğimle devlet okullarına gittim. Kardeşlerimin bir arada olmasını en çok ben istiyorum, bunun için de uğraşıyorum. Bir yandan liseye giden kardeşime sınav sürecinde yardımcı olmaya çalışırken diğer yandan ablamla dertleşiyorum. Ama ben şehir dışındayım ve genelde burada değilim. Kardeşlerimin ve benim sana ihtiyacımız var. En basitinden şöyle bir örnek verebilirim, bence Allah senin daha fazla çalışmanı istemiyor ve ailene yönelmen için seni uyarıyor. 60 yaşına kadar tek hayatın şirketindi ve kendi kurduğun şirketinden kendi isteğinle ayrıldın, sonrasında müteahhitliğe sardın bir 3 yıl orada öldürdün ve yine  kadar imkana rağmen Allah nasip etmedi o parayı, dolandırıldın. Sonrasında tam herşey bitti derken yazlığımızda bağ bahçeyle ilgilenmeye başladın. Şimdi ise oraya giderken ayağını kırdığın için ayağın alçıda.
-Bahçeye gitmiyordum, havalar soğuktu ürün de yoktu zaten, sadece kontrol etmeye gidiyordum.

Hay ben senin.

-Peki oğlum bir şey yaşamışlığın var mı?

Evet birkaç küçük temas oldu. Hakikaten çok yaklaştım, kuyuya düşmek üzereyim. Ama sanki hiçbir şey olmamış gibi, kafamı hayır anlamında sallayarak 'cık' dedim. Bana benim hakkımda sorular sormaya başladı, ben cevap verdikçe olayı daha iyi kavrayabiliyordu. Daha o sabah Hüseyin Hocanın yanındaydım ve orada bana eşlik eden Nurullah adındaki arkadaş bana 'Babana bu durumu anlattığında kabul etmeyebilir, ama yine de bu durum yüzünden kendisini suçlu hissedecektir. Sende bu sayede onun iplerini eline alabileceksin ve onu kontrol edebileceksin.' demişti, hakikaten o kadar inatçı bir adam olan babam yaptığım itiraf vesilesiyle anlattığım herşeye en başta karşı reaksiyon gösterse dahi sonrasında söylediklerimi kulağına küpe etmeye başlamıştı. Konuşmamız sonuna kadar ipler elime geçmişti.

-Doktorun benden ne yapmamı bekliyor?
+Baba zaten şuana kadar söylediklerim senden yapmanı beklediklerim, benim için en büyük aşama seninle konuşmaktı ve seninle konuşup aklımdaki her şeyi söyledim ve sende anlayışla karşıladın zaten. Bundan sonra terapilere devam etmek zorundayım, gerekirse daha sık olarak.

Aradan bir müddet geçti, babam eklemek istediğim bir şey olup olmadığını sordu. Benimde aklıma gelen ilk şey şu oldu:

+Bundan böyle senin elini öpmek istemiyorum, yalnızca sarılmak istiyorum. 
Başlık: Ynt: EŞCİNSELLİK: EŞCİNSELLER: EŞCİNSEL MİYİM: İnsan Büyüyünce Ölür
Gönderen: Khan - 30 Mart 2019, 08:08:08 ös
Mart 2019 - Eşcinsellik İvmesi, Şehvet Duygusu

 Babamla iletişimim sağlam, o beni çok aramamış olsa da bazı şeyleri bahane edip onu arıyorum. Aramızdaki bağlar kuvvetlendi, bunun en bariz örneği her istediğimde para gönderiyor olması. Bu hoşuma gidiyor.

 Vakıftan ayrılmış olmam bana artı yönler katmış olsa da daha çok eksiye düşürdü beni. Tabii bu benden kaynaklı, çünkü boşalan vaktimi hiçbir şeyle doldurma çabası içerisinde değilim ne yazık ki. Açıkcası baya bir tembellik ediyorum.

 Günlük rutinimden bahsetmem gerek. Sabah 6.30 dan 12 ye kadar her 3 dakikada bir çalan sayısız alarm kurmama rağmen genelde 12-13 gibi kalkıyorum. Dersim 5 te başladığından o 1 2 saatte yeme içme hazırlanma rutinine gidiyor. Ayrıca sigarayı azaltmaya çalıştıkça daha da fazla içiyorum. Bunların yanı sıra daha fazla pornoya merak salmam ve genelde tatmin olmamam da cabası. İzlediğim içerikler homoseksüel içeriklerden çok heteroseksüel içerikler olması bakımından beni motive ediyor, ama şuan içinde bulunduğum süreçte yer yer her iki ilişki türünden de zevk alamamak beni hiddetlendiriyor. Buda genelde ertesi gününde berbat bir psikolojide olmama sebep oluyor. Derslere zoraki bir şekilde gidiyorum ve odaklanmak için her türlü çabayı gösteriyorum.

 Şuan tek istediğim şey işleri bir an önce yoluna koyup vakıfa geri dönmek. Çünkü vakıfta rol oynamak beni güçlü kılıyor. Şu gerçeği göz ardı edemediğim için zorla kendimi vakıf programlarından uzaklaştırmayı tercih ediyorum, gerçek şu ki, kendim dışında diğer insanlara yardımcı olmaya çalışmam kendimi aksatmama sebep oluyor. İnanıyorum ki bu konuda yeteneğim de var, insanların hayatlarına dokunabilmeyi başardığımı düşünüyorum. Ancak kendime gelince oldukça kayıtsız davranıyorum.

 Eski halimden eser yok, günlük koşturmacalarım artık çok eskide kalmış gibi. Gün içerisinde yorgun ve bir o kadar bitkinim. Aklıma daha çok şu soru geliyor, eski yoğunluğuma rağmen nasıl oluyor da okulumu aksatmıyor, ailemle ve arkadaşlarımla çok vakit geçiriyordum? Bunun cevabı daha önceden de buraya yazmış olduğum yanıtın içerisinde. Ben eşcinselliğe olan bağımlılığımla kendime fazladan öz güven aşılamaktan başka bir şey yapmıyordum. Ve senelerce röntgencilik yapıp durmam bu şehvetimi arttırdı. Ben ise terapiye gelerek bu şehveti yok etmenin yollarını arıyorum. Alışmış kudurmuştan beterdir derler ya, tam yerinde bir söz. Ben bu hareketlere kendimi öyle bir alıştırmışım ki herhangi bir madde bağımlısından farksız duruma geldim. İşte bu yüzden 1,5 senedir bu forumda karalayıp, terapilere devam ediyorum. Terapiler olmasa büyük ihtimalle bilmem kaçıncı kişi ile birlikte olacaktım şu anda. Yazılarımı okuyunca benim bile aklım karışıyor, acaba iyileşiyor muyum diye. Elbette iyileşiyorum ve bunu inanarak yazıyorum buraya. Şu güne kadar terapinin bana kattığı şey eşcinsel hayatına doğru artarak ilerleyen ivmelenmeyi bir sürtünme kuvveti tesiriyle uçurumun kenarında beni yakalamasıdır. Bu ivmeyi azalttıktan sonra (tamamen yok olmasından şu an bahsedemiyorum) bu ivmeye karşı olan sürtünmenin yanına, (sürtünmeyle)aynı yönde bir ikinci kuvveti eklediğim zaman zaten o ivmelenme etkisini göstermeyecektir. Aramızda mühendisler varsa demek istediğimi anlamıştır elbet. Sağlıcakla kalın.

 
Başlık: Ynt: EŞCİNSELLİK: EŞCİNSELLER: EŞCİNSEL MİYİM: İnsan Büyüyünce Ölür
Gönderen: Khan - 23 Nisan 2019, 05:32:29 öö
Nisan 2019 - Umut Fakirin Ekmeğidir, Eşcinselin Olmazsa Olmazı

 "İyi bir çocuk olarak kalacak mısın? Herkes büyüyünce değişir." dedi annem.
 "Evet tabii ki." dedim bende. (Yıl 2006)

 Annemi ölene kadar üzmemek gibi bir algının bende ilk oluştuğu ve annemle benim aramda var olan gizli bir ahdin ilk cümleleridir bunlar. Daha sonraları ise annemle benim aramda annemin onayladığı ve onaylamadığı kurallar çerçevesinde oluşan bir hukuk mevcut. Bu yasaları oluşturan ise annemin istemediği şeyleri yapmamam konusundaki bakışları ve adeta beni korkutan göz ile iletişimi olmuştur.

 Buradan çıkarılacak kesin sonuç şudur -açıkça annemin yöneltmeleri doğrultusunda- tam olarak her annenin isteyebileceği bir çocuk modeli ortaya çıkarılabilmesidir. Bu ise pre-homoseksüel evresindeki bir çocuk için korkutucu ve onu o yola teşvik edecek bir harekettir. Bu hukukun bu denli korkunç olmasının bir sebebi ise anne ve oğlunun babaya karşı gardını alıyor olmasıdır.

 Erkek çocuğun bu durumda babası ile iletişimi ciddi oranda hasar alacağı için, ve ayrıca babanın da yaklaşma gibi bir isteği yoksa -yetersiz veya ilgisiz ise- iş içinden çıkılmaz hale geliyor. Bunun en bariz örneği ise Hüseyin hocaya yaklaşık 3000 lira (12 terapinin maliyeti )verip, 1 sene terapiye gittikten sonra babamla muhabbetin ilk kıvılcımlarını atmayı başarıyor olabilmemdir. Evet babam kötü bir insan değil, ben babamdan nefret eden bir insan değilim, ama bu kadar zor olmamalıydı, tabii ki normal şartlarda.

 Durum o denli ciddi boyutlarda ki, bir erkek çocuk için ilk adam olması gereken "baba" hakkında çok fazla kafa yorulmadığı ve bir kısmının ise babaları öldüğü zaman mezarının başında dahi ağlayamadığı eşcinsel danışanlar tarafından itiraf edilmiş bir gerçektir.

 Demin de söylediğim gibi, ben bile babama karşı ilk adımı atabilmek için yoğun bir terapi sürecinden geçtim. Günlük hayatta insanlarla iletişimi iyi olan ve bir çoğuna ilk adımı atan biri olarak söylüyorum ki, hayatım boyunca kimse ile iletişim kurmakta bu kadar zorlanmamıştım. Ve müjdemi isterim, bu sorunu da aştım.

 Benim bir senede aşmakta en çok zorlandığım meselenin özütünü şu şekilde verebiliriz: Babanın oğlu ol.

 

 Babama yaklaştım, annemle ise şu sıralar oldukça uzağız. Bir diğer aşama ise senelerdir izlemiş olduğum tüm gey içeriklerini ve tüm yaşanmışlıkları bilinç altımda saklayan hafızama bu zehri salıvermesi için mühlet tanımak. Elbette tüm hafızayı silmekten bahsetmiyorum, bunun mümkün olduğunu da düşünmüyorum. Ama her kötü anının eski sıcaklığını korumadığını bilen her insana bunu tekrar hatırlatmak istiyorum.

 Şunu da söylemek zorundayım, terapi sürecinde dahi geylerle cinsel ilişki kadar büyük olmayan ama yine de azımsanamayacak ölçüde yakınlaşmalarım oldu. Ve bunun sayısı da bir hayli fazla. Ancak ve ancak bu yakınlaşmaların terapiye hiç gitmemiş olduğumu varsayarsak çoktan bir cinsel ilişkiye ulaşmış olacağına yüzde doksan eminim. Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi, ivmeyi negatife çevirmiş bulunmaktayım. Artık eşcinsel bir ilişki yaşamaktan korkmuyorum.

 Endişelerinizi yok edin, korkuların üstesinden gelin. Tüm kuvvetinizle dimdik durun, enerjinizi sadece kendinize saklayın. İnanın bana çok tesir edecek. Vesselam.

 
Başlık: Ynt: EŞCİNSELLİK: EŞCİNSELLER: EŞCİNSEL MİYİM: İnsan Büyüyünce Ölür
Gönderen: Khan - 30 Nisan 2019, 02:19:20 öö
Nisan 2019 - Yalnız Başına

 Bir de şunu belirtmek istiyorum, hep yalnızdım. Kimisi beni anlamadı, kimisi ise yanlış anladı. Hiçbir zaman beni anlayacak, idrak edecek, derdimle dertlenecek bir kimse bulamadım ömrü hayatımda. Ancak Hüseyin Hoca bana bu yolda bana en çok destek olan kişiydi. Fakat ikimiz de bir gerçeğe çok iyi hakimiz ki, her insan kendi imtihanını veriyor bu hayatta. Hemen hemen bir çoğu dostumu ve sırdaşımı, aslında hepsini, kaybettim. Şimdi son 3 senedir beraberliğimi sürdürdüğüm arkadaşlarımı kaybetmenin eşiğindeyim. Hepsini karşıma alsam ve bağırsam "Ben eşcinselim, erkeklerden hoşlanıyorum ama bunu aşmak için hiç olmadığı kadar çaba sarfediyorum!" desem, hatta karşılarında hıçkıra hıçkıra ağlasam, halimin tesiriyle ilk gün omzumu sıvazlarlar ertesi gün muhtemelen arkamdan bak bu böyleymiş denir.

 Uzun süredir alışamadığım bir gerçeklikten bahsetmeliyim. Ben bu yolda yalnız yürümek zorundayım. Ancak benim Allah'ım var, beni koruyan, gözeten, eğiten ve imtihan eden. Seni öldürmeyen şey seni güçlendirir derler, bende beni öldürmeyen eşcinsellik imtihanının beni güçlendirdiğini görüyorum. Dünyaya bakışımın şu son 1 senede geri kalan 20 seneye nazaran nasıl hızla şekil aldığını görüyorum ve Rabbime bir kez daha şükrediyorum. Beni kendi sözümden vurduğu için de ayrıca şükran besliyorum.

Benim Hakkımda Bir Dipnot

" Babam taşı tırnağıyla kazıyarak içerisinden para çıkarabilen hayatımdaki en gayretli insan. Haliyle çok parası vardı ve kardeşlerimle birlikte üniversite dahil olmak üzere kolejde okuma gibi bir şansımız hep vardı. Ancak ben daha ilkokuldayken bilinçaltım babamı reddetmiş ve onun parasıyla okumamak için karşına çıkmıştım, bir şeyleri bahane ederek okuldan ayrılıp kuzenimle birlikte aynı devlet okuluna gitmek istediğimi söyledim. Yaşım daha 10 bile olmadığından çokta ciddiye alınmamıştım.

 Gel zaman git zaman, liseye hazırlandım. Ailemde devlet okuluna gitmek gibi bir kültür yoktu ve ben devlet okulunu kazanmayı başarmıştım. Bunu duyan kişiler anlam veremiyordu, parası varken bir insan neden özel okula gitmez ki. Ancak önemli olan benim ne düşündüğümdü. Bana göre bu okul bana özgürlüğümü vadediyordu. İlk senelerde yalnız olmama karşın 3. sınıfa geçtiğimde hem öğrenci evine çıkmıştım hem de geniş bir arkadaş çevresi edinmeyi başarmıştım. Bu sayede ailemin evine 2 ya da 3 haftada bir gitmeye başladım. O zamanlar şuna inanıyordum, aileme ihtiyacım yok, arkadaşlarım bana yeter.

 Ve ben Üniversiteye hazırlanmaya başladım. İstediğim gibi olmayan sonuçlarım beni İstanbul dışında, ailemden uzakta okumaya yönlendirdi. Halbuki bir senede gösterdiğim gayret eğer mezuna kalırsam çok daha iyisini vadediyordu. Her şeye rağmen ne babama ne anneme sormadan şehir dışını yazdım. Aradan bir iki hafta geçtiğini hatırlıyorum, sabah kalktığımda whatsapp grupları tercihlerin açıklandığı haberiyle çalkalanıyordu. Daha yataktan kalkmadan ösym sitesine girip sonucumu öğrenmiştim. Şehir dışını kazanmıştım. O zaman ise daha rahat olacağımı ve yeni arkadaşlar edineceğimi düşünerek sevinmiştim, ailem aklıma dahi gelmemişti.

 Üniversitenin hazırlık sınıfına gittiğim zaman hayatım boyunca edinmiş olduğum arkadaş kadar yeni insanlarla tanış olduğuma eminim. Hemen herkesle muhabbetim vardı ve bu beni bulunduğum şehre iyi adapte ediyordu. Ancak zaman ilerledikçe yeni tanıştığım insanlardan bazıları gözümde çok değerli gözükmeye başladı. Sanki onlarsız daha mutsuzdum ve ayrıca onlarla geçirdiğim mutlu anılar ise hızla geçiyordu. Kimisi yeni arkadaşlarımdan kimisi eskilerden olmak üzere içimdeki sıkıntıyı ilk kez cımbızla seçtiğim kişilere anlattım ve beni anlayabileceklerini düşündüm. Açıkcası aklımda şu vardı, sevdiğim bu insanları aynı zamanda tanıdığımı düşünüyordum. Ancak bu bir hataydı. İlk darbemi burada yedim, bu anlattığım yaklaşık 4 5 kişinin aslında beni anlamadığını gördüm. Hüseyin Hoca ise zaten onların anlayamayacaklarını söyledi ilerleyen safhalarda.
                                                                                                                                                                                      "

 Allah, kimi ondan(Allah'tan) daha çok seversek onu elimizden alırmış. Ben kendi iddiamdan vurulmuşa döndüm. Aileme, özellikle babama, şu güne kadar bir bağlılığım bulunmamıştı, ben ise bu ihtiyacı başkalarında aradım ve onlarda da bulamadım. Bu süreçte babamla ve ailemle -annem hariç- bağlarımı kuvvetlendirdim ve şu günlerde ise arkadaşım dediğim kişilerin bana karşı yanlış olan tavırları artık eskisi kadar acıtmıyor oluşu beni sevindiriyor. Sanıyorum artık büyüyorum. Kendinize iyi bakın..
Başlık: BİR EŞCİNSELİN TERAPİ GÜNLÜĞÜ (İnsan Büyüyünce Ölür)
Gönderen: Khan - 14 Mayıs 2019, 05:12:05 öö
Mayıs 2019 - İnsan Büyünce mi Ölür?

 2015 yılı. Benim değişmek için kendime söz verdiğim sene. Aynı zamanda telefon şifrem.

 Benim değişime çabam bir süredir devam ediyor, daha önceden belirtmediğimi farkettiğim birkaç hususu da yazarak kısa bir özet geçtim:

 2009 >> Ergenliğe girdiğim orta okul yılları. Babam tarafından anneme emanet edildiğimizden ve 3 büyük erkek çocuğuna bir annenin ergenlikte yardımcı olması mümkün olmadığı için herhangi bir cinsellik eğitimi almadığım, hatta o kadar dindar bir aile olmasına karşın boy abdestinin bile nasıl alındığını bilmediğim zamanlar.
 2010 >> Bazı zamanlar bilgisayarımdan erkeklerin çıplak fotoğraflarını incelediğim ama özellikle penis fotoğraflarını açıp baktığım dönem.
 2011 >> Gey kavramıyla tanıştığım yıl. Bu içerikteki videoları ilk izlemeye başladığım ve sınıfımdaki erkeklerle bir araya geldiğimi düşlediğim anlar.
 2012 >> Biraz harekete geçmiştim. Aynı odada yattığımız benden yaşça büyük kimseleri uyurken yoklamak en büyük fantezimdi. Bir penis fetişisti idim.
 2014 >> Durum daha da beter olmaya başlıyordu, bu sefer gözüm yabancılara kaymış durumdaydı. Bu yıl neredeyse her gün okuldan çıkıp umumi tuvaletlere gidip röntgencilik yapıyordum.
 2015 >> Kendime değişeceğim sözünü verdiğim ve tüm gey fantezilerimi bastırmaya çabaladığım ilk an. Bunun yanı sıra üniversite sınavına hazırlanmak için eve kapandığım ve sağlam bir şekilde sınava hazırlandığım sene.
2016 >> Dürtüler geri geldi, daha çok pasif eğilim gösteriyordum. Üniversiteyi kazanmıştım ve liseye nazaran çok bir değişim göstermemiştim. Aynı zamanda bu yıl, kendimi ilk kez insanlara açtığım ve ilk kez psikolojik yardım aldığım sene. Ayrıca ilk kez bir kızın bana ilgi gösterdiği ve resmen beni tavlamaya çalıştığı yıl.
 2017 >> Dürtüler azaldı, değişime inancım oldukça artmıştı. Başka bir kıza ve tam anlamıyla ilk kez vurulduğum zaman. Ayrıca kendisine güvendiğim iki insana daha içimi açtım. Bu sayede Hüseyin hocanın adını ilk kez işittim. Bu yılın son ayında Hüseyin Hoca ile ilk terapimizi gerçekleştirdik.
 2018 >> Hayatımın en buhranlı yılıydı, fantezilerim şekil değiştirmişti ve kendimi çoğu zaman umumi banyolarda, erkekleri izlerken buluyordum. Terapilere devam etmeme rağmen çok ciddi bir biçimde direnç gösteriyordum. Derdimi paylaştığım insanların bana sırtlarını döndüğü zamanlardı. Terapi süresince çok çok yavaş bir şekilde olmam gereken insana dönmeye başladım, sırrımı açtığım insanlara artık aldırış etmiyordum. Fantezilerimin AP(aktif ve pasif) ilişkiye döndü.
 2019 >> Artık pasif değilim. Babama kendimi açtım ve maddi anlamda desteğini gördüm. Ne yazık ki umumi banyolarda gey insanlarla olmaması gerektiği kadar yakınlaşmalar da oldu. Ancak bu yakınlaşmaların hiç biri cinsel ilişkiye kadar uzanmadı. Aynı zamanda kadınlara dair cinsel dürtülerim ciddi anlamda arttı. Şu anda cinsel yönelimim yarısı aktif homoseksüel diğer yarısı heteroseksüel içerik barındırıyor. Bu benim için oldukça önemli bir gelişme.

 Eğer eşcinsellik eğilimim ile ilgili bir grafik çizseydim ve bunu yıllara göre yapmış olsaydım şöyle diyebilirdik:

 2009-2015 arası açığa çıkıp yavaş ama istikrarlı bir şekilde arttığını;
 2015'ten sonra 1 senelik bir baskılama dönemi geçirdiğimi;
 2016'da tekrar arttığını;
 2017'de yani ilk terapiden sonra ilk kez gerçek anlamda azaldığını;
 2018'de terapiye direnç göstersem de, yer yer arttığı halde hafiflediğini ve fantezilerin biçim değiştirdiğini;
 ve en son 2019'da eşcinsel dürtülerinin bazen dayanılmaz hale gelmesine karşın heteroseksüelliğe kaymamdan dolayı yok olmaya yüz tuttuğunu çok açık bir şekilde ifade edebiliriz.

 Bu analizi aslında kendimi ikna etmek için yaptım. Duygusal yönüm terapinin bir işe yaramadığını söylerken, sayısal yönüm bana açıkça ilerleme katettiğimi gösteriyor. Aynı zamanda muhteşem sona oldukça yakın olduğuma da ikna ediyor.

 Ola ki içindeki o her şeyi arzulayan çocuğu öldürmezsen ve sen o çocukla birlikte ölürsen sen bir çocuk katili olursun. Ama sen içindeki çocuğu öldürürsen, artık büyümüşsün demektir. İnsan mücadele ettikçe büyür, İnsan büyüyünce ölür.
Başlık: Ynt: BİR EŞCİNSELİN TERAPİ GÜNLÜĞÜ (İnsan Büyüyünce Ölür)
Gönderen: Khan - 24 Mayıs 2019, 09:44:08 öö
Mayıs 2019

 Beni seven ve sevmeyen insanları ayırabildiğim bir dönemden geçiyorum. Uzun süredir içinde bulunduğum vakıftan birkaç aylık uzaklaşmam neticesinde kimisinin arkamdan konuştuğunu kimisinin bana destek olduklarını gördüm. Beraber çalıştığımızda yüzüme gülen adamlar şimdi sert bakışlarla süzüyorlar. Derdimi anlamayacak adamın peşinden koşacak değilim, bir sıkıntım olduğunu söylediğimde bana destek olan adamlarla yoluma devam ederim. Çünkü ben zaten bugüne kadar kendim için yapmadığımı karşımdaki insan için yerine getirdiysem, kendimden fazla fedakarlık gösterdiysem ve karşı tarafta bunu alamadıysa yapabilecek hiçbir şeyim yok demektir.

 Şu sıralar uyku benim için haram oldu. İlacı tekrar kullanmaya başladım. Kafamın bu kadar dolu olmasına rağmen dışarı çıkıp insanların yüzüne gülmek ve işlerime kaldığı yerden devam etmek zor, zaten genelde fire veriyorum.

 İki önceki terapide Hüseyin Beye okula ara vermek istediğimi söylemiştim. O ise hiç itiraz etmeden "Seneye için yapabilecek tüm işleri listele, bunlardan birini değerlendirelim sonra okulu dondurup uygula." demişti. Bu istekte bulunmamın temel nedeni yaklaşık bir 6 7 yıldır kafamı dinlemek için hiçbir yere gitmemiş olmam ve üniversiteye hazırlandığım süreçten beri kafamın hep saçma salak ders işleriyle meşgul olmasıdır. Ayrıca her yaz ise plan yapıp hiçbir şeyi gerçekleştiremeyip 3 ay boyunca evde kös kös oturmam da bir etken. Kısaca şöyle söylemeliyim, yıl içinde her zaman bir sınav stresi, gelecek kaygısı içerisindeyim ve yaz zamanı büyük planlar yapıp büyük beklentilere girdiğimden ayrıca bunlarda gerçekleşmediğinden iş iyice boka sardı. Bu yüzden bu isteğimden vazgeçip okula ara vermeden yazımı iyi değerlendirmek istiyorum.

 En kısa zamanda, tabii bu mümkünse final sınavından da sonra, hiç kimsenin olmadığı bir yerde çadırımı kurup bir hafta boyunca kamp yapmak, denize girip yüzmek istiyorum. Yanıma da fantastik birkaç roman aldım mı bu iş tamamdır...
Başlık: Ynt: BİR EŞCİNSELİN TERAPİ GÜNLÜĞÜ (İnsan Büyüyünce Ölür)
Gönderen: Khan - 10 Temmuz 2019, 04:02:20 ös
Temmuz 2019 - En Stresli Günlerim

 Son bir ay içerisinde şu siteyi açıp yazamayacağım kadar bir keşmekeş içerisindeydim. Kısaca özetlemekte yarar görüyorum.

 Bayram tatilinin akabinde sınavlarım olduğu için ilk kez bir bayramı ailem olmadan geçirmiş oldum. Bayramda kalıp ders çalışacaktım güya, ancak sevimsiz bir strese girdim. Bu sırada her sene olduğu gibi bu sene de ev arkadaşı değiştim ve yeni bir eve taşındım. Ev bulma süreci arkadaşın babasının da yanımıza gelmesiyle sınav haftası içerisinde gerçekleştiğinden ister istemez sınavlarıma yansıdı. Allah'a şükür bu sefer güzel bir ev kiraladık ve yeni arkadaşımla burada son 2 senemi geçirmeyi planlıyorum. Evi tuttuktan sonraki hafta sonu doğum günümdü ve sınavlar henüz bitmemişti. Ancak ben kendimi biraz saldım ve eşcinsel biriyle tanışıp dışarıda gezip yemek yedik, numaralaştık. Bu hareketimin yegane nedeni, içinde bulunduğum sınav ve ev taşıma stresiydi, ne yazıkki bende bu şekilde dışarıya yansıdı. Final sınavları bitti ve ben 8 dersimin altısından kalmıştım, bir hafta sonra bütler yapılacaktı ve bende yaklaşık 2 aydır eve gitmediğim için derslerimi gidip İstanbulda çalışmaya karar verdim. Ancak yine tahmin ettiğim gibi olmadı, hali hazırda son 2 aydır dersler sınav ev stresi içerisinde olduğum için çabalamak artık çok zor geliyordu. Yinede bir şekilde çalıştım ve bütlere girdim. Ancak şuan 4 dersim açıklandı ve sadece 1 inden geçmiş durumdayım. Bu foruma ilk girdiğimde ortalamam 3.20 idi, şuan 2.00. Hüseyin Hocayla tanıştığımdan beri ortalamam hızla düşüyor. Tabii ki şaka yapıyorum onunla ilgisi yok, biz yüzlük kağıt veriyoruz hocalar geçirmiyor, harcanıyoruz bu okulda...

 Bu arada dayanamayıp vakfa geri döndüğümü itiraf etmedim. Streslerimden bir tanesi de o ne yazık ki. Ama bu süreçte şunu keşfettim, şuan sınavlarım bitmesine rağmen 1 haftadır İstanbul'a gitmedim ve vakıf işleriyle uğraşıyorum, bu süreçte ise hiç olmadığı kadar erkekleri düşünmüyorum ve erkeksi yanımın kabardığını söylemeliyim.

 Şimdi ev hususunu biraz açmam lazım. Şuan 3 senedir tanıştığım sınıf arkadaşımla eve çıktım, kendisi aynı zamanda kafa dengim ve birbirmize oldukça sadığız. Bölüm birincisi olması da cabası. Benim için akademik başarı olmazsa olmazlardan olduğu için bana yardımcı olacağına inanıyorum. Eski ev arkadaşım ise vakfın bu sene açacağı öğrenci evine geçeceği için ayrıldık, yoksa aramızda bir tatsızlık olmadı. Normalde benim de oraya geçmemi bekliyordu herkes fakat geçen sene bizim eve gelen giden bile çok fazla olduğu için artık rahatsız olmaya başladım ve hemen herkes o evlere taşınırken ben oraya taşınmadığım için herkes bana neden oraya geçmediğimi soruyor. Ben ise geçiştirmeyi tercih ediyorum. Benim için kesinlikle böylesi çok daha iyi. Bu süre zarfında vakıfta arkadaşlar çok laf ediyor ancak ilginç bir şekilde hiç alınmıyorum eskisi kadar. Önceleri çok kafaya takardım ancak bu ayrılık sürecinde kendimi biraz daha toparladığım için alınganlığım büyük ölçüde azaldı.

 Doğum günü meselesine gelelim. O gün dediğim gibi oldukça stresliydim. Günün sabahında kütüphaneye diye evden çıktım, sırtımda çanta elimde laptop ile kütüphaneye geçtim ancak bir saat zor dayandım. Aklıma hep erkekler ve onların vücutları geliyordu ve bende yine hamamda buldum kendimi. Şunu da söylemeliyim, oraya gelen hemen herkes eşcinsel. Ve bir fırsat yakaldıklarında beraber olmaktan hiç gocunmuyorlar, esasında iğrenç insanlar. Bir yere oturdum ve bir adamla karşılaştık. O kadar stresliydim ki, o kadar işin içerisinde kendimi rahatlamaya çalışıyordum aslında, ama yanlış yerdeydim. O adamla biraz yakınlaşma oldu fakat bir yere varmadı. Ben ise sadece biraz konuşmak istediğimi söyledim. Biraz kendimden birazda terapiye gittiğimden ve bunun düzelebilir olduğundan bahsettim. Kendisi beni dikkatle dinliyordu, fikrini biraz değiştirmişe benziyordum ancak inandığını pek sanmıyorum. Sadece merakını biraz gidermiş oldum ve terapiyle ilgili soru işaretleri bırakmayı başardım. Sonrasında hamamdan birlikte çıkıp metroya yürümek için büyük bir parkın içinden geçtik, o sırada samimi bir şekilde muhabbet ediyorduk. Durumdan oldukça memnundum, numaramı istediğinde biraz düşündükten sonra ona verdim, yalan bir isim vermiştim kendime. Aslında birazda yalan bir hayat uydurdum. Çünkü onun dedikleri doğruysa aynı Üniversitede okuyorduk ve bende onunla bir daha karşılaşmayı istemezdim doğrusu. Sonrasında bir lokantaya gittik ve yemek yedik, bu sırada tanıdık biriyle denk gelmekten oldukça korkuyordum. Korkunun sebebi ise onunla sadece muhabbet etmek istemem değildi, benim de içimden daha fazlasını yapmak geçiyordu çünkü. Öyle de oldu, yemek yedikten sonra ilk hamleyi yapan ben oldum. İlk kez bir erkeği öpmüş bulundum. Bunu yazarken bile yerin dibine giriyorum ancak o anın şartlarında yaptığım hatanın pekte farkında olamıyorsun. Ama şunu da bilmek gerekiyor, hata hatadır. Ancak bunun için kendime küsersem, kendimle barışık olmazsam kuvvetle muhtemel daha fazlasını arzulayacağım. Fakat bunun için inancımdan da dolayı tövbemi eder, hüznümü kendime değilde Allah'a kanıtlarsam benim için çok daha iyi olduğu kanısındayım. Hakikaten de öyle oldu, çünkü bu kendime verdiğim bir söz. Olurda kendimi kaybedip bir erkekle birlikte olursam, bir ikincisinin tekrarlanmaması için kendime asla küsmeyeceğim ve son hızla kendimi toparlayacağım. Hiç kimseyle bu kadar yakınlaşmamıştım, yakınlaşmanın daha fazlasını arzulatacağını da bildiğim için kendime set çekmeyi uygun görüyorum. Akşamında ayrılırken beni evine davet etti ancak ben sözümü hatırlayıp bir bahaneyle oradan sıvıştım. Numaram ondaydı ve bana ertesi gün bir fırsat bulup gelmemi yazdı. Ancak ben yine birkaç bahane bularak onu ektim. Aradan birkaç gün geçti ve benden ümidi kesince numaramı engelledi. Ben de geylerin yüzünü ilk kez yakından görmüş oldum. Hüseyin Hoca zaten sıkça tembihlerdi, geyler seviştikten sonra birbirlerinin yüzüne bakmazlar. Gey aşkı diye bir şey yoktur. İki gey en fazla 5 yıl beraber olurlar, bunun sayısı da bir hayli azdır, sonrasında başkalarını bulup ayrılırlar. Haliyle buradan şu sonucu çıkarabilirim, erkek erkeğe aşk yalandır, haliyle kutsal değildir. Ancak normal aşk bir ömür sürebilmektedir ve bunun örneği ile defaatle karşılaştım. Ancak geyler öyle mi? 60 yaşındaki adam dahi o hamama geliyorsa, bir şey beklentisi içerisinde birbirlerine pas veriyorsa işte burada bir sorun var demektir.

 Evet önceki yazımda kendim için "Eşcinsel bir ilişkiden korkmuyorum" diyerek kendime inanıyorum. Bu olayı yaşamış olmama rağmen hala da inanmayı sürdürüyorum. Çünkü umut fakirin ekmeğidir, eşcinselin olmazsa olmazıdır. Bu demek değildir ki bizler boş bir umudun peşinde koşuyoruz. İllaki eşcinselliğin tamamen geçmesini isterim ama tamamen geçmediği taktirde ben bu yolda mücadele ettiğim için hiçbir eşcinsel birliktelik yaşamadan hayatım son bulursa bu benim için zaten imtihanımı başarıyla geçtiğim anlamına geliyor bu emin olun bu benim için oldukça yeterlidir. Kendinize iyi bakın.
Başlık: Ynt: BİR EŞCİNSELİN TERAPİ GÜNLÜĞÜ (İnsan Büyüyünce Ölür)
Gönderen: Khan - 29 Temmuz 2019, 01:24:41 öö
Temmuz 2019 - İki İleri, Bir Geri

 Her şeyi yapmak istiyor bu yüzden hiçbir şeyi tam anlamıyla yapamıyorum. İyi bir mühendis olup iyi bir yerde okumak isterken mezuna kalmayı göze almayıp Anadolu'da bir üniversiteyi yeğledim. Ülkenin içinde bulunduğu toplumsal, ekonomik veya bilimsel alt yapıyı bu ülkenin her evladı gibi dertlenip genç yaşlarımdan itibaren benim de bir katkımın olmasını isterken şuan sadece kahve köşelerinde bunu yakın çevreme dillendirmekle yetiniyorum. Hazırlık sınıfında İngilizceyi tam öğrenemediğim gibi bir de Almancayı işin içine katarak her ikisinden de azar azar öğrenmiş durumdayım. Eşcinsel biri olarak bunun üstesinden gelmek istediğim gibi terapiye gelmek dışında iyileşmek için bir çaba göstermiyorum hatta işin ucunu biraz kaçırmış durumdayım. Anlayacağınız her şeyden azar azar ama hiçbir şeyden tam değil.

 Günlerim genelde çok savsak geçiyor. Ola ki kendime gelip "Bir şeyler yapmalıyım" dediğimde işleri daha beter ediyorum. Yapmam gereken şey 10 tane iş yerine 1 tane işe odaklanmayı başarabilmek, irademi sağlamlaştırmak. İşin özü burada yatıyor. Herkese ben yetişemem, her işi ben koşturamam. Yaptığım işlerde, okulumda ve özel hayatımda istediğim başarıyı elde edebilmem şuan içinde bulunduğum hantallaşmış ruhumla oldukça zor. Bundan birkaç sene kadar önceki enerjime sahip olmalıyım, hiç kimseye özelimi açmadığım, renkli ve hayatı yeni keşfeden kişiye dönmeliyim. Son 3 senedir yaşadığım ve tecrübe ettiğim her şey beni eşcinselliğin yaşanmaz bir hayat olduğuna ve insanların sadece birer insan olduğuna ikna etti; Aynı şekilde, erkeklerin de aynı benim gibi birer erkek olduğuna da. Mesele şu ki, bu süreçte aklıma kazınan erkek erkeğe yakınlaşmalarım -her ne kadar bir önceki cümlede aksini söylüyorum gibi olsa da- beni eşcinsel hayata mahkum etmeye çalışıyor. Ben ise istekleri ile aklı arasında kalmış bir meczubum. Sanıyorum artık irademi güçlendirmem gerekiyor.

 Hüseyin Hocaya bir daha hamama gitmeyeceğime dair söz verdim. Allahın izniyle bu sözü tutacağım. Bunların yanı sıra, Hüseyin Hocanın önceden söylediği "Porno (Özellikle homoseksüel, ayrıca heteroseksüel) değil, kadın erkeğin bir arada olduğu içerikleri izle eğer izleyeceksen" ödevini ancak şimdi yapıyorum. Yani aslında 10 terapi öncesine gitmiş vaziyetteyim. Bunun nedeni sabırsız olan irademin "Hadi acele et" sözüne kanmam oldu. İşte iblis yine yapacağını yaptı ve beni en zayıf noktamdan vurdu, her işi aynı anda yapmaya çalışmamdan. Çok hassas kirişler üzerinde hareket ediyorum, kırılmaması için bir sebep yok. Asıl olay gidip eşcinsel biriyle sevişmem değil, kendimle mücadele edememem. Yani aslına bakarsak mücadeleden vazgeçer ve "kolay gözüken" yolu tercih edersem kötü günlerin beni beklediği ortada. Ama hakikaten ilk kez bir işi başarıp özüme dönersem, işte o zaman turnayı gözünden vurmuş olurum.
Başlık: Ynt: BİR EŞCİNSELİN TERAPİ GÜNLÜĞÜ (İnsan Büyüyünce Ölür)
Gönderen: Khan - 04 Ağustos 2019, 05:27:52 ös
Ağustos 2019 - Dert Ortağı

 Gözlerimi açtığımda otobüste, kampüsün içerisinden geçerek eve gittiğimi fark ettim. Yaz ayı olmasına rağmen kampüsün içerisindeki ağaçlar bir hayli yaprak dökmüştü ve otobüsün ön camında 3 adet serçeyi otobüsün önüne çarpmamak için kanatlarını çırparken gördüm. Yaklaşık 1 saattir yoldaydım, düşüncelere o kadar dalmıştım ki eve yaklaştığımı o anda fark etmiştim. O sırada düşündüğüm şey, arkadaşlarımın benim üzerimde neden bu kadar tesir ettiğiydi. 1 yıldır görüşemediğimiz bir arkadaşım sabah ortak bir gruba mesaj atmıştı, burada bir düğüne geldiğini ve merkezde buluşabileceğimizi söylüyordu. Hızlıca kahvaltımı yaptım ve kalkıp yola koyuldum. 1 saat kadar yol teptikten sonra oraya vardığımda gelemeyeceğini söylemişti. Kendisi samimi olduğumuz ve ailesinin onu Konya'ya geri çağırmasından dolayı görüşemediğimiz bir kimse. Baya kırılmıştım. Akabinde Mehmet geldi, kendisi de o sebeple oradaydı. O gelmeyince bizde meydanın yanındaki bir kıraathaneye oturup muhabbet ettik.

 Bu aralar Mehmet'e içinde bulunduğum durumdan bahsetmeyi çok istiyorum. Aslında daha öncesinden birkaç sıkıntı yaşadığımı söyleyerek vakıftan onun iznini alarak ayrılmıştım. Buna rağmen muhabbetimiz kaldığı yerden devam edebiliyordu. O süreçte bir çoğu insan bana yüzünü dönerken, Mehmet öyle yapmadı. İşte sırf bu ve birkaç senelik beraberliğimizin getirdiği samimiyete güvenerek acaba anlatsam mı diye düşünüyorum. Şimdi akla iki soru geliyor. Birincisi, önceden anlattığın insanlarla yaşadığın sıkıntıları Mehmet'le de yaşar mıyım? İkincisi ise, neden sosyal çevremdeki birine bunu anlatmayı bu kadar önemsiyorum?

 Birinci sorunun cevabı yok. Şu ana kadar çevremde 5 kişiye bu sıkıntımı açtım ve uzun müddet bok gibi bir ilişkimiz oldu. O yüzden sonrasında ne olacağını bilmiyorum. İkinci sorunun cevabı ise beni bir çıkmaza sokuyor. Hüseyin bey bir keresinde odasına girip "Ben dostumu arıyorum" diyen bir adamla tanıştığını söylemişti. Adamın maksadı onu Allah'a ulaştıracak bir dost aramasıydı. Bu konuyu bahsettiği arkadaşı Hüseyin Kaçın'ın kendisine iyi bir dost olacağını söyleyerek ona yönlendirdiğini anlattı. Aradan 20 küsür yıl geçmiş ve ikisi de o an terapi odasının bekleme salonunda karşımda duruyorlardı. Anılarından ve yaşanmışlıklardan gülerek bahsediyorlardı. Bana dönerek "Sana ne Muhammed ne de Semih yol arkadaşı olur. Onlar seni Allah'a ulaştırmaz, hiç kimse ulaştıramaz, insan kendisi Allah'a ulaşır." dedi. İşte bu konuda çok haklıydı, ben ise derdimi insanlara anlatarak hiçbir karşılık görememiştim. Beni Allah'a ulaştıran, üzerinden geçtiğim bu günah çukurundan hiçbiri beni kolumdan çekip çıkarmadı, buna babam da dahil. Aralarında bana en yakın olan öz be öz olan babam. Diğerleri ise sadece arkadaşlarım. Haliyle Babam durumla biraz daha uğraşmak zorunda ama sadece para vermekle yetiniyor. Ve "Ders takıntılarımın" nasıl olduğunu soruyor. Sonrasında ise Sahabe hayatından nasihat veriyor, siyaset yapıp ülke kurup ülke yıkıyoruz. Benim gibi biri için yeterli mi? Kesinlikle değil.

 Bu konuyla ilgili olarak insanlarla yaşadıklarımı göz önünde bulundurunca böyle bir ihtiyacın hala sönmediği ortada. Çünkü hiç birinden istediğim karşılığı alamadım. Ancak yine aynı yaşadıklarımdan ders çıkarırsam, kimseye anlatmamam gerektiği sonucuna varıyorum. Bir nevi paradoks içerisindeyim.

 Her şeye rağmen şu son haftada benim için iyi gelişmeler oldu. Eşcinsel olduğumu anlattığım ilk arkadaşım olan Eymen ile o günden beri konuşmadığımız halde seneler sonra onun çağırmasıyla bir araya geldik. O gün İstanbul'dan gitmek için akşama bilet almıştım. Evden erken çıkıp bavulumla Hüseyin Beyin yanına, terapi salonundakiler ile muhabbet etmeye gitmiştim. Bekleme odasında tanıştığım insanlarla muhabbet etmek bir hayli zevkli oluyordu benim için. Hepimiz benzer süreçlerden geçmiştik ve her şeye rağmen birbirini anlayıp saygı duyan bir kitle vardı önümde. Dışarıda tanıştığım bir çoğu insandan çok daha samimi geliyorlardı bana. Çünkü hepimizin ortak isteği eşcinselliği yenmekti. 5 6 saat kadar orada takıldım. Akabinde Eymen mesaj atıp nerede olduğumu sordu. Fetihkapı'ya çağırdım onu, surların dibinde küçük ve nezih bir sosyal tesiste oturduk. Aradan onca sene geçmesine rağmen aynı muhabbete kaldığımız yerden devam edebilmek keyfimi yerine getirmişti. Benim zamanında ona anlattığım hadiseyi ne o dile getirdi ne de ben bahsetme gereği duydum. Sonrasında beni gideceğim yere kadar bırakıp yolcu etti. Eymen ile uzun süre nane limon olmuş olsak da o gün ki hareketi benim için yeterliydi. Çünkü beni ben olduğum için seviyordu ve arkadaşlığımızı korumak istiyordu.

 Ayrıca, lisede bir sene aynı evde kaldığımız Macit vardı bir de. Onunla da aynı şeyleri yaşamıştık ve uzun bir müddet konuşmadık. Ancak arkadaş çevresinin buluşmasıyla, ara sıra istemeyerek bir araya gelmemizle birlikte aradaki duvarı kırmıştık bundan birkaç ay öncesine kadar. Kendisi bu yaz yanıma gelip buraları gezmek istediğini söyledi. Haliyle benden korkmayacağının farkına varmış olacak ki benim evime bir iki günlük yatıya geleceğini söyledi.

 Aslında olay çok basite indirgendi. Benim eşcinsel olduğumu söyleyerek ürküttüğüm insanlar, beni ben olarak sevdikleri için geri dönmeye başladı. Ben aslında imtihan edildim. Arkadaşlarını bu denli önemseyen biri olarak, arkaşlarımın beni terk etmesine alıştırıldım. Ve şuan geri dönmeleri yüzümde bir tebessüm bırakmaktan öteye gitmiyor, çekip gittiklerinde beni üzdükleri kadar etkilemiyor. Ve ola ki derdimi yine birine açarsam o kişiden hiçbir medet ummadan bunu başarırsam, işte o zaman eşcinselliği bırakıp karşımdaki insan ile bir dost olarak dertleşebilmeyi öğrenmişim anlamına gelir.
Başlık: Ynt: BİR EŞCİNSELİN TERAPİ GÜNLÜĞÜ (İnsan Büyüyünce Ölür)
Gönderen: Khan - 07 Eylül 2019, 06:02:47 ös
Eylül 2019 - Ne İyi Ne Kötü

 Biri bana nasılsın diye sorarsa, ne iyi ne kötü diyorum şu sırlar. İyi olmamın sebepleri şunlar: yaz okulunda aldığım derslerin iyi geçmesi, yaz okulunun bana güzel bir meşgale sağlamış olması, geleceğim için güzel planlarımın olması, dernek işlerinin şuan yolunda gitmesi, yeni ve rahat bir eve çıkmam, babam ile para konusunda sonunda anlaşabilmiş olmam, eşcinsel hayat tarzına bu denli yaklaşmış olmama rağmen kendime kırılıp küsmek yerine kendime olan güvenimi sağlam temellere oturtabilmem, gibi gibi. Kısacası akademik ve hayat planlaması hakkında iyi durumda olduğumu düşünüyorum. Ki bunlar uzun süredir yapamadığım, içime dert olan şeylerdi. Kötü olmamın sebepleri ise: ailemle aramın küçük sebeplerden dolayı biraz nane limon olması; yazın rahatlamak için hiçbir şey yapamamam ve bunun yerine geçtiğimiz dönem saldığım dersleri toparlamaya çalışmanın yorucu olması; ayrıca daha önceden buraya yazmasam da eşcinsellik konusunda sınırı biraz aşmış olmam ve bunun getirdiği güvensizlik sayılabilir.

 Ayrıca geçenlerde şunu farkettim, benim bu kadar derdim varken nasıl oluyor da derdi olan diğer tüm insanlar dertlerini anlatmak için beni buluyor? Her ay mutlaka kuzenim beni arayarak iş hayatından, çektiği sıkıntılardan bahseder, benle kendi çapında dalga geçer, küçümser ve keyfimi kaçırır. Geçen gün yine aradı, işten ayrılacakmış da, bazı olaylar yaşamış iş yerinde, tüm detaylarıyla bana anlatıyor. Kapatmama da müsaade etmemesi cabası. En azından önceden 1 saat beni telefonda kitliyorken şuan bunu yarım saate düşürebildik. Ertesi gün kütüphaneye ders çalışmak için erkenden gittim. Ders çalışırken bir arkadaşla karşılaştım, karşıma oturdu ve ev arkadaşıyla anlaşamıyormuş, başladı dert yanmaya. Banane amına koyim, psikolog muyum ben. Her neyse, 5 10 dakika konuştu, dinledim. Baktım gideceği yok, posta koydum. Yoksa çekilcek dert değil. Açık söylüyorum, başkalarının dertleriyle kafayı meşgul ettikçe eşcinsel arzularımın arttığına çok kez şahit oldum. Benim zaten canım yanıyor, hakiki anlamda kalbimde acı hissediyorum bu konuda ama birileri gelip geçici meseleleri için beni de yoruyor. Yoksa yakın bir arkadaşım olur, tasasını paylaşır anlarım, yardımcı olabileceğim bir şey olursa yaparım. Ama sikim sonik her insanın karşıma geçip derdini anlatması kaldırabileceğim bir şey değil, size de bunu öneririm.

 Hala bir dert ortağı bulamamış olmak canımı sıkmıyor değil. Ama dert ortağı beni aynı zamanda minnet ortağı da yapıyor. Çünkü derdimi anlattığım adamdan ister istemez bazı beklentiler içerisine girmekteyim, karşısında ezilip büzülmekteyim. Bunu bir çoğu eşcinsel arkadaşta da gördüm, bu konuda tıptatıp aynıyız. Ayrıca karşımızda derdimizi anlattığımız adamlar da tıpatıp aynı ve sanki anlaşmışcasına bize tavır almaktan geri durmuyorlar. Ha terapiye gelen arkadaşlardan duyduğum kadarıyla bazı istisnalar mevcut tabii.

 Bir konu daha var, ağzımızı yeterince açtık biraz daha açalım madem. Erkekleri düşlemek benim için her zaman daha kolay yoldu. Onları düşünerek mastürbasyon yapmak, ya da yakınlaşma çabalarında bulunmak bana çokta zor görünmüyor, hele ki şu çağda. Bununla ilgili sayısız internet sitesi, buluşma yerleri ve bu potansiyeldeki insan ülkemizde mevcut. Gel gör ki kişi kendini frenlemek için bir dayanak arıyor ister istemez. Fren patladığı anda kuyuya düşüyorsun. Bu dayanak dini anlamda olabilir, bir dostun veya ailen için olabilir ya da ideallerin uğruna uçkuruna sahip çıkarsın. Mesele şu ki bu saydıklarımın hepsi ben de var aslında, aileme, dinime ve ideallerime sadık biriyim. Ancak bu işe bulaştıkça bunların zedelendiğini farkettim. En bariz örneği vereyim:

 
Ertesi gün sınavım var ve konuları yetiştirmem lazım. Kendimi kütüphaneye kapatmışım ve derse odaklanmaya çalışıyorum. O sırada ikindi okunuyor, dersleri yetiştirmemin yanı sıra namazı da kılmam gerektiğinin farkındayım. Sonrasında başlıyor karnım guruldamaya. Genelde ben kütüphanedeyken annem de arıyor, çıkıyorum kapının önüne. Başlıyor nerdesin ne yapıyorsuna. Kısaca konuşup telefonu kapatıyorum. İçeri tekrar girip ders çalışacam ama zaten odağım baya bir bozulmuş durumda. En iyisi diyorum elimi yüzümü yıkayayım. Lavaboya girip yüzümü yıkayınca uzun süre aynaya bakıp kendime "Keşke daha fazla sakalım olsa, sivilce izleri artık yok olsa.." gibi saçma sapan bir sürü konuda düşünmeye başlıyorum. Zaten kafam dağılmış bir de üzerine keyfimi kaçırmışım. Hızlıca geri dönüp çantayı toparlıyorum ve otobüse atlayıp hamama gidiyorum. Aç olduğum halde ne yemek yiyorum, ne namazı kılmam gerektiği halde kılıyorum ne de derslerin yoğunluğuna rağmen dersleri çalışmıyorum. Esasında bunlar birleşip sanki bir erkekle birlikte olmam ihtiyaçmış gibi hissettiriyor bana. Halbuki benim o anki ihtiyacım yemek yemek, gidip bir erkeği sikmek değil. Akıl kararıyor, gözlere perde iniyor ve işte yine yapmışsın.

 Bu örneği her zamanki gibi utana sıkıla veriyorum, ama bu konuda benzer dertlere sahip olduğumuza eminim. Kimisinde bu dert, ders çalışmak değildir de, en son bir arkadaşıyla yaşamış olduğu kötü bir diyalog da olabilir. Haliyle bu hayatta tutunduğum dalların beni biraz daha zorlaması, benim için bunların birer sıkıntı haline dönüşmesi yoruyor. Aynı zamanda bu sayede irade terbiyesi konusunda epey yol almam gerektiğini görüyorum. Tek güven kaynağım, bu başarısızlıkların beni büyük bir başarıya götüreceğine emin olmamdır.
Başlık: Ynt: BİR EŞCİNSELİN TERAPİ GÜNLÜĞÜ (İnsan Büyüyünce Ölür)
Gönderen: Khan - 23 Mart 2020, 01:15:00 öö
En kısa zamanda yazacağım inşallah, normalde bugün niyetlendiğim için bir kaç kelam da etmek istedim. Selamlar.
Başlık: Ynt: BİR EŞCİNSELİN TERAPİ GÜNLÜĞÜ (İnsan Büyüyünce Ölür)
Gönderen: Khan - 11 Nisan 2020, 03:55:05 öö
Nisan 2020 - Nerede Kalmıştık

 Bir anda yazılarımı kesmiş olmam çok doğru bir karar mıydı? Yerine göre evet diyebilirim. Biraz zamana, biraz sineye çekilmeye, kendimi yaptığım işe yani okuduğum okuluma vermem gerekiyordu. Büyük ölçüde bunu başardığıma inanıyorum. Normal şartlar altında şuan da yoğunluktan dolayı yazamıyor olacaktım ancak Coronavirüs sebebiyle halihazırda İstanbul'a ailemin yanına geri dönmüş bulunduğum için ister istemez daha çok boş vakti oluyor insanın.

 İyisiyle kötüsüyle güzel bir yarım yıl geçirdim, terapilere elbette devam ediyorum bu süreçte. Bir yandan yeni almış olduğum bir kararla sigarayı da uzun süredir azaltarak şu hafta bırakmış bulunuyorum. Sigara bırakma konusunda oldukça yeniyim, önümde beni ne tür zorluklar bekliyor emin de değilim ancak şuan ki istikrarımın bile göz yaşartıcı olduğunu söyleyebilirim. Kaldı ki stresli olduğum zamanlarda bekar evinde balkonuma çıkıp istediğim zaman yaktığım o sigarının dumanı beni kesinlikle çok daha fazla strese sokuyormuş.

 Herkes gibi ben de hala stresliyim ama normalde aile evinde kalmayı geçin, ailemle 3 gün dahi geçirmeye tahammül edemeyen ben neredeyse 1 aydır evden çıkmayıp ailemle vakit geçiriyorum. Gerçekten buna ihtiyacım varmış. Babamla iyi bir noktaya gelsek de inişli çıkışlı hallerimiz mevcut. Aslında  gayet iyi gidiyoruz, şuan babamla konuşabilmeyi geçtim, babama espri yapabilmek, babamın instagram story'me cevap vermesi gibi bir olay bizim ailemiz için uzaya çıkmak gibi bir şey. İşin aması da var tabi.

 Ama babamın sonu kesilmez huyundan dolayı, şuan biriyle daha evlenmeyi düşünüyor, anladığım ve annemle yaşadıkları tartışmaya tanık olduğum kadarıyla. Anında babamla olan ilişkime darbe vurdu. Babam tartışma üzerine doğal olarak evden gitti, diğer eşinde kalmayı yeğliyor. Gayet iyiydik bu beni biraz üzdü, konuşma fırsatımız da olmadı çünkü gitti. Ama o gün babamla konuşsaydım muhtemelen ağzımı hiç olmadığı kadar bozacaktım. Şunu da söyliyeyim, 65 yaşındaki babamın bilmem kaçıncı karısını alıyor olması emin olun sikimde bile değil, bana baba lazım, bu kadar yakınlaşmışken onu getireceği bir kadın yüzünden tekrar kaybedemem. Bu sefer bunu önleyecek kişi ben olmalıyım. Çünkü yıllardır annelerim ve kardeşlerim birbirleriyle ne kadar tartışıp anlaşamasalar da kimse babamın yeni bir kadınla evlenmesine mani olamadı. Babam evlendi durdu anasını satayım. Tabi olayın bu olup olmadığından hala emin değilim ama eğer düşündüğüm gibiyse bu olaya ilk taşı koyacak adam benim.

 Evet bu kadar gerginliğin yanı sıra, kendime olan güvenim tabi ki artıyor. En büyük problemlerimden olan kilo alamamam sorununu da aşmaya başlıyorum. Özellikle şu son bir ayda baya iyi beslenip kendime biraz çeki düzen verebildim, bu benim için çok önemli bir detay elbet. Sağlınıza dikkat edin, çünkü buna değersiniz .
 
 Tabii başta söylemem gereken şeyi sonda söylüyorum. Görüşeceğim bir kız var. Bir aile yakınımızın kızı. Ancak kendisini henüz tanımıyorum. Benim ablam ile kızın ablası çok yakın arkadaşlar ve uzun süredir bizi bir araya getirmek için plan yapıyorlardı ve ben bunun az biraz farkında gibiydim. Daha öncesinde ablam kızdan bahsetmişti, 3 sene kadar önceydi. Ancak gerek okulumun bitmesine seneler olması, gerek de eşcinsel dürtülerimin çok yoğun olduğu bu dönemde görüşmek aklımdan bile geçmemişti. Her ne kadar o dönemde pasif eğilimli bir eşcinsel olsam da hoşlandığım başka biri de vardı ayrıca. Ancak o iş olmamış, hoşlandığım kız evlenmiş, benden hoşlanan kız sözlenmiş derken yine aynı mevzuya dönmüş olduk. Zaten ne zaman bir kıza yakınlaşsam evleniyor, bahtı karayım yemin ediyorum. Şu anki amacım tanımadığım halde görüşmek istediğim bu kıza kafayı takmış olmam. Bir kez görüşürüz, olmazsa olmaz. Ancak o ilk görüşmeyi yapmalıyım ve gönül işlerine artık yavaşça girmem gerekiyor ve kızları daha yakından tanımam gerekiyor. Tabi her zamanki gibi yine bir engel var, virüs. Normal şartlarda şuan kızla görüşmüş olmam gerekiyordu. Ancak normal şartlar altında değiliz elbet, hele söz konusu ben isem.


 Evet 2020 ye girerken evin balkonuna çıkıp sigaramı yaktım. Sonra aklıma bir cinlik geldi ve son 2 dakika kala masamda gördüğüm ilk defteri elime aldım, kalemi kulağıma koyup son bir dakikada üç karar aldım. Tabi ki bu bir dakika "bir dakika" olmaktan çok, bir senenin tezahürü idi. Bunları 2020'ye girmeden önce hızla kulağımdan aldığım kalemle önümü görmediğim o deftere yazmaya başladım. Bende aslında 2020'ye ilk kez girmiş gibiyim, çünkü bu benim bu sene forumdaki ilk yazım diyebilirim. Yeni yılınızı kutlarım, her ne kadar garip bir dönemden geçiyor olsak da Allah'ın izniyle hep beraber aşacağız bu günleri. Tabi ben o sırada ağzımın ucunda külleri düşmek üzere olan sigaram dudağımın bir ucunda iken yazmaya devam ediyorum.

O gün o deftere yazdığım bu kurallardan birisi ise "Bu sene birini sev, bir kıza aşık ol". O sırada havaifişekler patlar, yeni yıla gireriz, sokakta bir grup genç amansızca birbirini kovalar, daha sonradan duyduğuma göre bu bir kavgadır, perdeler yavaşça kapanır ışık söner ve son.
Başlık: Ynt: BİR EŞCİNSELİN TERAPİ GÜNLÜĞÜ (İnsan Büyüyünce Ölür)
Gönderen: psikolog - 11 Nisan 2020, 11:50:42 ös
DEVLET HER ÇOCUĞA SAĞLIKLI EBEVEYNLER SAĞLAMAK ZORUNDA

‘’Devlet her çocuğa ruh sağlığı yerinde anne-baba sağlamak zorundadır’’ ifadelerini kullanan Kaçın, ‘’Siz devlet olarak aileyi korumazsanız geliştirmezseniz, aileyi merkeze koymazsanız toplumsal çöküş başlar. Burada tüm psikologlar sorunlar anlamında genelde anne-babaya odaklanırlar. Tamam anne-baba sorun çıkarabilir ama burada devletin hiç mi etkisi olmayacak. Çocuklarımızı 6-7 yaşında okula veriyoruz. Bir anne-baba çocuğunu devlet okuluna verdiği anda o çocuk anne-babanın değildir. Devlet bu emanetin bilincinde mi ve bu konuda hassasiyet gösteriliyor mu?’’ açıklamasında bulundu.

https://www.youtube.com/watch?v=0LYcuhJOuuI&list=UUJdkrJhiL6pyF6B8vXad8Ew&index=3

https://www.habervakti.com/dosya/escinsellik-bir-hastalik-mi-kavramlarla-nasil-zihnimizle-oynuyorlar-h81171.html?fbclid=IwAR3Y4Czjk6CQvnT5EcoFSjxxe0hI3WhhbHpkQPv9D8bWuWqCw_vhQCCtG3A

https://www.youtube.com/watch?v=0LYcuhJOuuI&fbclid=IwAR3T3VzkZQx7MM_-DfTuOPGkjgsaKmoHohM26zVIUSOKfSAQoFnkT1Hst7U

'Türkiye artık eşcinsellik sorunuyla yüzleşmeli'
Başarılı programcı Bülent Deniz’e konuşan eşcinsel terapisti psikolog Hüseyin Kaçın, ‘’Türkiye artık eşcinsellik sorununu halının altına süpüremez. Bu gerçeklikle yüzleşilmeli.’’ ifadelerini kullanarak kritik uyarılarda bulundu.

https://www.habervakti.com/dosya/turkiye-artik-escinsellik-sorunuyla-yuzlesmeli-h81004.html?fbclid=IwAR3bCylgsndM9C_YddGIdbngIatUIlPs6FHizJnwo9P19MJSXXU3pahyKBw

https://www.youtube.com/watch?v=pDj1U1xuTwk&fbclid=IwAR034rxZfxS6xWA7l4nOO2ENobKlduzECdidFePArFi0f13Gg81ISDVurkw&app=desktop

www.huseyinkacin.com

https://www.youtube.com/user/escinselterapi

Yazarımız Psikolog Hüseyin Kaçın, eşcinsel ifadesi yerine LGBT ifadesinin kulanılmasını yanlış bulduğunu ifade ederek büyük tehlikeyi işaret etti. Kaçın, toplumsal cinsiyet eşitliği kapsamında toplumun dinamikleriyle oynanmaya çalışıldığını da belirtti.

https://www.habervakti.com/dosya/unlu-psikolog-tehlikeyi-isaret-etti-lgbt-degil-escinsel-h61739.html

Eşcinsellik hakkında yaptığı açıklamalarla ve ortaya koyduğu terapi yöntemleriyle tanınan haber sitemiz yazarı ve psikolog Hüseyin Kaçın, 7 yıl önce katıldığı bir televizyon programında 'eşcinsellik'le ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunmuştu.

https://www.habervakti.com/dosya/unlu-psikolog-escinsellik-tehlikesini-yillar-once-boyle-ortaya-h74213.html

Boderline Kişilik Bozukluğu: Eşcinsellikten İyileşerek Nasıl Kurtuldum?
Köşemizde eşcinsellikten kurtulmuş kişilerden Selim'in ikinci yazısını yayınlıyoruz:

https://www.habervakti.com/boderline-kisilik-bozuklugu-escinsellikten-iyileserek-nasil-kurtuldum-makale,1599.html

Tövbe edersem eşcinsellikten kurtulur muyum?
Köşemizde eşcinsellikten kurtulmuş kişilerden Selim'in terapi süreçlerine dair kaleme aldığı yazısını yayınlıyoruz:

https://www.habervakti.com/tovbe-edersem-escinsellikten-kurtulur-muyum-makale,1598.html

Özal'ın bahsettiği üç beş çapulcudan teröristler çıkmıştı; Erdoğan'ın bahsettiği üç beş çapulcudan ise eşcinseller çıkıyor

https://www.habervakti.com/ozal-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-teroristler-cikmisti-erdogan-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-ise-escinseller-cikiyor-makale,1541.html

Ahlak: Zeki Müren "İbne" Değildir.
https://www.habervakti.com/ahlak-zeki-muren-ibne-degildir-makale,1531.html

Türkiye'nin Çözümlenmeyen Yeni Sorunu: Eşcinsellikten Kurtulmak İçin Neler Yapılabilir?

https://www.habervakti.com/turkiye-nin-cozumlenmeyen-yeni-sorunu-escinsellikten-kurtulmak-icin-neler-yapilabilir-makale,1475.html

Din adamlarının eşcinsellik konusundaki yaklaşımları eksik ve yetersizdir.

https://www.habervakti.com/din-adamlarinin-escinsellik-konusundaki-yaklasimlari-eksik-ve-yetersizdir-makale,1448.html

Kamuoyunda pompalanan "eşcinsellik, özgürlük" vs. dayatmalarına karşı bir okurumuzdan gelen değerlendirmeyi sizlerle paylaşıyoruz… "Medya, meziyetmiş gibi öteden beri eşcinselliğin özgürlük olduğunu vurgular. Böylelikle eşcinselliğe karşı çıkanlar da “özgürlük düşmanı” olur tabii. Durmadan bunu pompalayan yayınlardan etkilenen Müslüman kesim, “günah işleme özgürlüğüne” saygı duyulması gerektiğine inanmaya başladı sonunda…

https://www.habervakti.com/ozgurlugu-putlastirmis-humanist-muslumanlarin-dikkatine-makale,1473.html

Sadistlerden, Eşcinsellerden, Grinin Elli Tonundan, Asr-ı Saadet Oluşur Mu?

https://www.habervakti.com/sadistlerden-escinsellerden-grinin-elli-tonundan-asr-i-saadet-olusur-mu-makale,1401.html

Eşcinsel ideoloji ve örgütler

https://www.habervakti.com/escinsel-ideoloji-ve-orgutler-makale,1020.html
Başlık: Ynt: BİR EŞCİNSELİN TERAPİ GÜNLÜĞÜ (İnsan Büyüyünce Ölür)
Gönderen: Khan - 19 Mayıs 2020, 01:50:13 öö
Mayıs 2020 - Son Durum

 Zayıf, az kilolu bir insanım. Ama Karantina süreci itibariyle 6-7 kilo aldım ve bu hızla ilerliyor. Ayrıca tek tük de olsa spora başladım.

 Sigarayı bırakalı sanıyorum 50 gün olmuştur, yediğim yemeğin tadını alıyorum, ayrıca kilo almamda en büyük etken bu çünkü iştahım da arttı. Ayrıca koku alabildiğimi bilmiyordum :)

 Normalde bir bekar evinde kalan ve her hafta birkaç kez mastürbasyon yapan biriydim ve bu sayıyı 2 haftada bire düşürdüm. Hüseyin bey "Eşcinsel fantezi kurarak mastürbasyon yapma, heteroseksüel isteği gelene kadar bekle. Yapmak zorunda değilsin " demişti. Katılıyorum, çünkü homoseksüel fantezili her mastürbasyon sizi birkaç adım geriye atıyor. En kötü ihtimalle aktif olduğunuz fanteziyi tercih edin. Pasif olmayın. Yapmış olduğum son 6 mastürbasyon tutkulu bir şekilde heteroseksüel ilişkilere dairdi. Kimi zaman açıp eşcinsel içerik izlesem de sonunu heteroseksüel ilişki ile getiriyorum. Ve şunu da itiraf edeyim, bir erkek eşcinsel olarak hiçbir zaman tatmin olamaz. Bu yüzden çok eşliliği yani gördüğü her kişiyle sevişmeyi tercih eder, Nicolosi'inin Onarım Terapisi'nde de bu araştırmalara yer veriliyor.

 Sosyal olarak daha önceden olduğu gibi kimsenin sıkıntısını derdini omuzlarıma almamaya gayret ediyorum. Şuan bir süreç yaşıyorum, eşcinsellikten uzaklaşıyor ve sigarayı bırakıyorum. İlk kez bu kadar iyiye gidiyorum ve bunu baltalayacak herhangi bir girişimde bulunmayacağım. Bu dediğim gerçekten önemli, herkesin derdinizi omuzlarınıza alamazsınız, alsanız da bir işe yaramıyor zaten. Ha şunu da belirteyim, oldum olası birinin ötekini çekiştirmesini, laf taşımasını, arkasından bak bu şöyle demesini iğrendirici bulmuşumdur, umuyorum kimse bana bak "Ahmet şöyleymiş, Mehmet böyleymiş" diye gelmez, bozuşuruz açık ve net. Herkes kendi işine baksın.

 Şimdi beni iyiye götüren bu hareketin kaynağı uzun süreli bunalmışlık, bir yere varamama ve bin türlü olaydan kaynaklanıyor. Bu birikmiş anılar, yaşanmışlıklar bende yılbaşında itici bir kuvvet oluşturdu. Ve 2020'nin 1 Ocağı olduğunda dediğim gibi belli başlı kararlar almıştım. Bunları yazıp önemli bir yerde tutuyordum. Tabii 2,5 ay sonrasında Koronavirüs sayesinde her şeyin durağanlaşacağını, aile evine geri döneceğimi bilmedeğim halde bu kararları uygulamaya başlamıştım zaten. Karantina ise sigarayı bırakmama, kilo almama, pasiflikten çıkarak heteroseksüelliğe doğru ilerlememe sebep oldu. Her şeyden öte artık kendime ve ileri ki mesleğime vakit ayırıyorum.
 
 Bir itirafta bulunayım: Bu yazımda daha önce "Temmuz 2019 - En Stresli Günlerim" başlığı altındaki yoruma bakarsanız bir erkekle yakınlaşmam olduğumu göreceksiniz, neredeyse bir sene geçti bunun üzerinden. Ama o olaydan 1 2 ay sonra yaşadığım bir olayı anlatmadım. Gizledim. Utandım. Yine benzer bir şekilde bir erkekle tanıştık, benden bir 10 yaş kadar büyük, esmer ve yapılı biriydi. İlk niyetim bir aktif gibi davranıp ona göre muamele görmek yönündeydi; evine gitmeye, biriyle daha fazla yakınlaşmaya niyetim yoktu. Ama sonuç olarak adamın arabasına binip evine kadar gittim. Adama sakso çektim. Bir ara pasif olmamı istedi ama daha önceden terapiye gelen bir kişinin tavsiyesine uydum "Ne olursa olsun, pasif ilişkiye girme. İstediğin yere git istediğini yap ama pasif olma.", o an fren yaptım. Olmaz dedim, bir anda ne raddeye geldiğimi fark ettim. Aktif olmak için oraya giden ben kendimi siktirmek üzereydim. Ne numarasını ne ismini almadan çıktım oradan. Metroya kadar yürüdüğüm o yarım saat hayatımdaki en boktan andır. Ve öyle bir anı ki bu, şu sıralar beni geriye ittiren tek anı budur. Aklıma defalarca ve her seferinde farklı bir şekilde gelerek beni şu sıralar o kadar yıpratıyor ki, belki artık son bulur ümidiyle buraya yazıyorum.


 Yazılarımı okuyanlar nasıl karmaşık bir zihin yapım olduğuna bence şahit olmuşlardır. Yavaş ama çok derin düşünerek genelde bir çoğu şeyi kaçırırım. Bu da beni hayalciliğe sürükler. Kendi içimden çıkamadığımda, düşüncelere boğulduğumda genelde foruma girip yazmayı tercih ediyorum. Haliyle yazdıklarım iç karartıcı, ilerlemeyi göstermeyen yazılar şeklinde bürünüyordur mutlaka. Şunu kesinlikle vurgulamak zorundayım, bu terapi olmasaydı şuan bilmem kaç kişiyle münasebet yaşamış ve muhtemeldir ki kendini alkole veyahut maddeye vermiş biri olacaktım. Ne kadar dindar bir ailenin çocuğu olmamın, vakıflara medreselere gitmiş olmamın, annemin çarşaflı olmasının hiçbir önemi yok, sadece işleri geciktirici etkisi var.

 Sağlıcakla kalın.
Başlık: Ynt: BİR EŞCİNSELİN TERAPİ GÜNLÜĞÜ (İnsan Büyüyünce Ölür)
Gönderen: Khan - 03 Ağustos 2020, 11:19:23 ös
Ağustos 2020 - Sevgili Günlük

Yazı yazarken bir mesuliyetimin olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu foruma ben de ilk girdiğimde yazılan çizilen hikayeleri okuyup etkilenmiştim. Akabinde kendimi Hüseyin Hocanın yanında buldum ve terapinin üçüncü senesi içerisindeyim. Haliyle beni yazarken bazen düşündüren bir husus oluyor, buda sürecin benim için şuan çok monoton ilerlemesi. Çünkü şöyle bir gerçek var, mühendislik öğrencisi iseniz ve bölümünüzü bitirmek için çabalıyorsanız şunu bilin ki rahat olamazsınız, vaktiniz kısıtlıdır, tüm enerjinizi vize-finale harcarsınız. Haliyle ben de çok ciddi bir sosyal hayat yaşamadığım için (Son 2 seneyi kastediyorum elbet) buraya eskisinden çok daha az giriyor ve yazıyorum. Demek istediğim şu, sürecim iyi gidiyor ancak yazacak bir şeyimin olmayışı hayatın kendi tekdüzeliğinden kaynaklanıyor elbet.

Son durumu özetleyerek başlayalım. Sanıyorum birkaç hafta kadar önceydi, Hüseyin Hocanın yanına gittim, oldukça uzun bir aradan sonra. Gerçekten çok verimli oldu. Belli başlı kararlı gözden geçirdik, ayrıca yeni kararlar da aldım. Sigara konusunda biraz daha esnek davranmayı planlıyorum ama sınır çizgim ise gidip paket almamak. Bu süreçte tek tük, uzatıldıkça veya istiflenerek hayatımı idame ediyorum. Günde bir iki paket sigara içen bir insanın iradesinin sağlam olmadığını söyledi Hüseyin Hoca, katılıyorum ben de kendimi terbiye etmek adına bu kararı almıştım zaten. Ayrıca babamla olan ilişkimi arttırmak adına onun yanında kalıyorum. Bir yazlığımız var ve babam orada bahçe ile uğraşıyor. Oraya internet aldırdım ve böylelikle derslerime de devam edebiliyorum. Yer yer tartışıyoruz, tartışmaktan çekinmiyorum, sözümü sakınmıyorum babama yada bir çok insana karşı. Bu bana hiç olmadığı kadar kararlılık kattı, bazen yanlış olduğunu bile bile bir şeyi söyleyip kararlı göründüğümde insanlardaki tesirinin daha büyük olduğunu farkettim. Geçtiğimiz günlerde babamla sözlü bir tartışmaya girdik ve kazanan ben oldum. Bu bir ilkti, babam gelip benden özür diledi, bu ise ablam ve abimler arasında konuşuluyor hala. Babamla aşamadığımız bir olay var, babamın durup durup bir anda hutbe okuması, nutuk çekmesi. Hüseyin Hoca bu konuyla ilgili olarak bunu yapmasına izin vermemem gerektiğini söyledi. Çünkü kardeşler arasında yıllarca babamla aramızdaki ilişki bu çook uzun ve tekrar eden nutukları oldu, ne isteyip istemediğimizi sormadığı için buda bir çoğumuzu psikolojik felakete sürdü, hiçbirimizi tanımıyordu. Ta ki ben gidip babama 'bak baba burada bir sorun var, ben eşcinselim' dediğimde kafada birkaç kıvılcım patlamış olacak ki bu nutuklar -tek taraflı tek adam konuşmaları- artık eskisi kadar sık ve uzun değil ancak devam ediyor. Ek olarak, küçük kardeşimle babam özel olarak ilgilenmeye, espri yapmaya onunla uğraşmaya başlaması bizim için bir zevk kaynağı olmaya başladı. 60 lı yaşlarında baba olmayı öğrendi.

Ayrıca geçtiğimiz terapide Hüseyin Hoca bana bir kanca taktı ve şu şekilde dedi "Babanı terapiye getirmek ister miydin?" sonra o muzip gülüşünü yapıp gömleğini ağzını kapamak ister gibi yaptı. Bunu hemen her terpide mutlaka bir kere yapıyor. Bende Hayır olmaz dedim. O benim muhtemelen yanlış anladığımı düşünerek şu şekilde sorusunu yineledi "Babanın buraya gelip bizim ağzımızdan verdiğin mücadeleyi anlamasını ister miydin?" dedi. Normalde Hüseyin Bey babaların terapiye gelmesini pek tasvip etmiyor. Kişi kendi gelmesi, rızası olması önemli. Ancak benim durumumda hala kanıtlanması gereken bazı hususlar var ve bunun için bir sonraki terapide babamla beraber gitmeyi planlıyorum.

Akademik olarak şunu yaptım bunu yapıyorum demeye gerek yok. İyi gidiyorum, mesleğime odaklandım, yaz okulu alıyorum, inşallah seneye staja ve benzeri çalışmalara odaklanacağım ve ondan sonra mezunuz inşallah. Gerisi hakkında planlarım var onları ilerleyen zamanlarda gidişata göre sizinle paylaşıcam, detaya lüzum yok.

Bir meselede annemin hala tutumlarının değişmemiş olması. İnsanı yoran bir yapısı var, başımda tütüyor, rahat vermiyor çoğu zaman. Dominant biri, erkek kardeşim üzerinde ciddi ve kesinlikle olumsuz bir etkisi var. Bunu aşmak için babamı terapiye getirmek ve işbirliğine ikna etmek istiyorum. Bu benim temennim. Yoksa benim gibi bir eşcinsel ya da şuan ki gidişata göre sadist bir oğlu olması pek muhtemel. Zaman zaman kendimden daha fazla değer verdiğim tek insan kardeşimdir, ama şunun bilincindeyim, ilk önce ben kendimi düzelteceğim ki sonra başkalarına yardımcı olayım. O yüzden buna eskisi kadar kafa yormaktan ziyade o an yapılabilecek, yardımcı olabilecek bir hamlem olursa olaya el atmayı tercih ediyorum.

Özet geçecek olursak, babamla şu sıralar anı biriktiriyorum, iyi geçiniyoruz. Genel anlamda kararlı davranıyorum ve söz söylemekten gocunmuyorum. Derslerim devam ediyor, çoğunlukla boş kalmıyorum yapacak bir işim her zaman var. Artık ayaklarım yere daha sağlam basıyor. Eski hobilerime dönmeye başladım, kendime bir dürbün aldım ve buradan gökyüzü gözlemi yapıyorum, ara ara manzara fotoğrafları çekip paylaşmaya da başladım tekrar, ayrıca 3d printer almak için para biriktiriyorum, yepisyeni bir uğraş edindim. Yaptığım işlerin daimi olması için ara vermeyi, kendime vakit ayırmayı ihmal etmiyorum, asıl mesele işin az ama sürekli olması. Arkadaşlarıma minnet etmeyip, arkadaşlığımı hak edenlere yoğunlaşıp, her yaz olduğu gibi bir çoğunun üstünü karalıyorum. Yer yer zorluklarla, küçük krizlerle uykusuzluklarla karşılaşsam da bir şekilde geçeceğini bilerek mücadeleye devam ediyorum.

Esenlikle kalın.
Başlık: Ynt: BİR EŞCİNSELİN TERAPİ GÜNLÜĞÜ (İnsan Büyüyünce Ölür)
Gönderen: Khan - 09 Ağustos 2020, 09:43:30 ös
Bok vardı da gidip paket aldım
Başlık: Ynt: BİR EŞCİNSELİN TERAPİ GÜNLÜĞÜ (İnsan Büyüyünce Ölür)
Gönderen: Khan - 16 Ağustos 2020, 12:51:39 öö
Ağustos 2020 - Tahrik ve Tatmin

 Doyuma ulaştığınıza inanıyor musunuz? Ergenliğe girdiğim günden itibaren eşcinsel duygular ile karşısındaki erkeği arzulayan bir danışan olarak şunu çok net ifade etmekte yarar görüyorum. Eşcinsel birey tahrik olabilir ama tatmin olamaz.

 Şöyle düşün, bir gün bir otobüstesin, okuldasın, iştesin veya yolda yürüyorsun. Karşından tam da olmak istediğin gibi bir erkek çıkageliyor. Gözlerini istemsizce ona çeviriyorsun, aslında o olmak istiyor ama onunla olabilme ihtimali seni çok daha fazla cezbediyor ve tabii geliyor. Aslında tahrik oluyorsun. Mümkünse o kişiyi daha fazla süzüyor, gözlerinle o adamla birlikte oluyorsun. Mümkün değilse bir başkasını arıyor gözlerin. Aklına girdi bir kere, kaçış yok. Bir bakmışsın tahrik edilmiş olan sen bir anda akıma kapılıp gidiyorsun. İşte efendim eşcinsel içerik izliyorsun diyelim. Tam doyuma ulaşacaksın ki, o doyum bir türlü gelmiyor. Tamam yapmak istediğini yaptın ama yapman gerekeni yapmadın. Bu yüzden o an işini görmüş olsan dahi, bir sonraki tahrik çok daha hızlı gelebiliyor ve yine aynı sonuçlanırsa artık kısır döngüye girmiş oluyorsun. O doyuma ulaşana kadar uğraşıyorsun. Her tahrikte sanki bak bu daha iyi bir itici güç diyorsun ancak sonuca ulaşamıyorsun. Farklı pozisyonlar, farklı fikirler geçiyor aklından, ama yok abi olmuyor işte.

 Bu benim kendimi keşfettiğimi sandığımdan beri yaşamış olduğum döngünün çok kısa bir şeması. Hüseyin Bey bu konuyla alakalı olarak şunu söylemişti. Bir erkekten hoşlanırsan, bu seni tahrik etse bile mastürbasyon yapma. Boşalmak zorunda değilsin. Heteroseksüel fantezileri kurabilirsin. Gerçekten benim için devrim niteliğinde, kısır döngüye girmekten alıkoyan bir tavsiye oldu bu. Çünkü inanın bana homoseksüel ilişki fantezilerinde genelde hadi olsun bitsin/sıkılmışlık hissine karşılık verilen sanki 60 yaşına gelmişim de artık ilişkiden sıkılmışım gibi bir hale bürünüyor. Tamam başka yolları/pozisyonları olabilir. Ancak onu yaşadığında da bir başkasını arıyorsun. Arkadaşlar bir tane sikiniz var, haliyle bu işin de bir tane yolu var.

 

 Bu nacizane tavsiyeden sonra genel rutinimden bahsedebilirim. Şuan yazlıktayım, uzun süredir babamla birlikte kalıyoruz. Yer yer ben onun yemeğini aşını yaparken bazen o da bana kahvaltı hazırlayıp beni kaldırıyor. Babamla her şeyimi anlatmadan önceki ilişkimize göre ciddi bir yol katettik, bilmeyenler için söyliyim, eşcinsel eğilimlerimin olduğunu ve terapiye gittiğimi biliyor. Baya şakalaşıyoruz, muhabbet ediyoruz şu sıralar. Geçen gün bir arkadaşım kalmaya gelmişti, eşcinsellik haricinde beni iyi tanıyan, bir çoğu şeyimi bilen bir arkadaş. Bana şunu söyledi, herhalde babanla en iyi sen anlaşıyorsundur. Normalde arkadaşlarımı tanımayan babam o gün arkadaşıma ciddi bir misafirperverlik göstererek muhabbetimize çokça dahil oldu. Bu ise beni içten içe mutlu etti. Ayrıca kardeşim de bir haftadır bizimle, babam ben kardeşim sanki bir bekar evinde kalıyormuşcasına beraber takılıyoruz. Gerçekten keyifli geçiyor. İleride dönüp baktığımda tebessüm edeceğim anılar biriktiriyorum şu sıralar. Şunu söylemem lazım, babamla şuan yaşadığımız bu yakınlığı herkesten daha fazla hakettim. Bir yandan online olarak yaz okulu alıyorum, derslerim çok iyi gitmese de, çok da fena değil. En azından uğraşım var.

 Beni zamanında yüreklendirip, babama açılmaya zorlayan Hüseyin Beye minnetarım. Şuan bu ilişkiyi ona borçluyum.

 Ayrıca heteroseksüel içerikler beni günlük hayatta çok fazla tahrik etmese de beni ciddi anlamda tatmin ediyor. Ertesi güne mutlu kalkıyorum resmen. İhtiyacım olan buymuş, babayla yakınlaşmak ve heteroseksüelliğe yaklaşmanın verdiği huzuru hissetmek. Tabii ki yer yer eşcinsel içeriklere kayıyorum ama uzun süredir eşcinsel fanteziyle mastürbasyon yapmıyorum. Eski yazılarımı gördükçe bu da ciddi bir ilerleme benim için.

Kalın sağlıcakla.
Başlık: Ynt: BİR EŞCİNSELİN TERAPİ GÜNLÜĞÜ (İnsan Büyüyünce Ölür)
Gönderen: Khan - 16 Ocak 2021, 10:30:49 öö
Ocak 2021 - Özüme Dönüyorum

 Şu sıralar oldukça kendim gibiyim. Senelerdir yaptığım uğraşlar meyvesini vermeye başladı. Ekim'den beri çalışıyorum, stajyer olarak girdiğim firmada şuanda üretim müdürü yardımcısıyım. Kendi ayaklarım üzerinde durabiliyorum. Bir yandan spora gidiyorum, sağlam bir şekilde yemek yiyor, sağlığıma, kiloma ve saçıma başıma artık hiç olmadığı kadar dikkat ediyorum. Öteki yandan 3 boyutlu yazıcı aldım kendime, kendi tasarladığım ürünleri basıyor, işlevsel parçalar yapıyor olmak beni özüme döndürüyor. Sırada yüksek lisans yapmak için gerekli puanları toplamak kaldı, önümüzdeki ve son dönemimde buraya odaklanacağım.

 Hamdolsun güzel vakit geçiriyorum, biraz yoğunum sadece. Okulumu da bitirmeye çalışıyorum. Kafamı kaşıyacak vaktim yok, İstanbul'a aylardır gidemiyorum. Ancak şunu iyi bilmek gerekiyor, bir uçak yüksek irtifada daha az sürtünmeye maruz kalacağından daha uzun uçarken, yere yakın uçak - yükselmeyi göze alamayan- daha fazla sürtünme kuvvetine maruz kalır ve aynı yakıt ile daha az mesafe kateder. Haliyle eşcinsellik mevzusunu düşünebilecek kadar vaktim dahi kalmıyor, bu durumdan ise şuan oldukça memnunum.

 Bana dua edin, ben size ediyorum.
Başlık: Ynt: BİR EŞCİNSELİN TERAPİ GÜNLÜĞÜ (İnsan Büyüyünce Ölür)
Gönderen: Khan - 16 Mart 2021, 11:47:21 ös
Mart 2021 - Covid Bahane Ortam Şahane

Sık sık girip yazamıyorum buraya. Hüseyin Hocanın dediği gibi, üniversite hayatım boyunca yaptığım tembelliği son senelerde telafi etmekle uğraşıyorum. Bunu şuanda gayet iyi başarıyorum aslında. Sadece gereğinden fazla yoğunum. Ama şunun bilincindeyim, yolun sonuna varmak üzereyim. En azından bir şeyleri telafi etmenin sonuna geliyorum.

Mezun stresimle sizi fazla meşgul etmek istemem. Gereğinden fazla kararsızlık, hedefimden sapma söz konusu olabiliyor. Yapmak istediklerimin altında eziliyorum, bilmiyorum bu duygu size de tanıdık geliyor mu? Hiç olmadığı kadar başarısızlık korkusu bürüyor etrafımı. Kendi alanımda, yani bir makine mühendisi olarak adım adım yetkin biri olmaya doğruyu ilerliyorum, ama ya hayalimin mesleğine ulaşabilecek miyim? Şuan farklı bir dalda yüksek lisans yapma gibi bir hedefim var, farklı bir bölümde. O yüzden şuan YDS, Yökdil, Ales ne varsa onlarla uğraşıyorum. İlk dönem çalıştığım için bunlara vakit ayıramadım ama şuan ise oldukça kısıtlı bir zamanım var. 2 Mayıs itibariyle yol haritam biraz daha netleşmiş olacak. Bir ay sonrasında da mezun olacağım. Yeterli şartları sağlayamazsam ne olacak? Evet İstanbul'a ailemin yanına dönüp pek ala iş hayatına atılabilirim, elime mesleğimi almış olacağım. Fakat bu ne kadar sürecek, ne zaman evleneceğim? Eğer açıkta kalırsam ne olacak?

Gibi konular aklımı yoruyor. Tabii her şeyin ötesinde, vaktimin çoğunu verimli geçiriyorum. Günde en az 5-6 saat kadar kütüphanede sınavlara hazırlanıp yeni bulduğum kurumsal bir iş yerinde stajımı haftanın iki günü gerçekleştiriyorum. Yakın bir arkadaşım var, onunla spora gidiyoruz, kütüphanede beraber çalışıyoruz genelde. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyor. Zaman zaman çok sıkıcı olsa da genel anlamda bana pozitif etkisi olan birisi. İki erkek arkadaş olarak sağlam vakit geçiriyoruz, ki uzun süredir buna ihtiyacım olduğunu biliyorum. Hüseyin Hoca o arkadaş ile devam et, ona onay veriyorum demişti. Haklı.

Eşcinsellik konusunda da dediğim gibi önemli gelişmeler kat ettim. Şuan bir kıza açılmak için yol yapıyorum mesela. Tabi ara sıra eşcinsel içeriklere gözüm kaymıyor değil. Ara evredeyim. Geriye gitmiyorum ama ileri gitmek için de tembellik gösteriyorum, 3 senedir olduğu gibi. Tabii şunun farkındayım, şuan ki stabil durumum da aslında iyi. Çünkü elimi versem kolumu kaptıracak dönemlerden geçtim. Hala ayaktayım.

Kendim için çok şey yapıyorum artık, birinci öncülüm kendim. Çok yararını gördüm bunun. Tabii eskisi kadar ailemi, okulumu, arkadaşlarımı da ihmal etmiyorum artık. Bu sene herkesin için kötü ama benim için toparlayıcı ve tohumların filizlendiği bir sene oldu. En yakın zamanda İstanbul'a dönüp hafta sonlarını Hüseyin Hocanın ofisinde geçirmeyi istiyorum.

Allah'a emanet olun.
Başlık: Ynt: BİR EŞCİNSELİN TERAPİ GÜNLÜĞÜ (İnsan Büyüyünce Ölür)
Gönderen: Khan - 18 Nisan 2021, 02:29:47 öö
Nisan 2021 - Aradan Çıkarma Hastalığı

YDS ve Ales'e gireceğim için ciddi bir şekilde kütüphanede mesai harcıyorum. Tıpçı olan arkadaşımla genelde iyi anlaşıyoruz. Son zamanlarda manasız diyaloglar yaşıyoruz fakat. Bende biraz sıkıldım açıkcası, arkadaş edinme konusunda kötüyüm. Ama genel sorun kendisi, belli başlı birkaç sıkıntısı var ve benimle paylaşmak istemiyor, bende zorlamıyorum. Gelip bana sarıyor, çoğu zaman çocukça davranıyor, insanın sinirini bozan türden. Benim için şu iki üç hafta kritik ve kendi işlerime yoğunlaşmam gerekiyor. O yüzden bir süre yalnız kalmaya ihtiyacım var. Kendimle daha fazla yüzleşmem lazım, kararlar alıp uygulamam gerekiyor.

Bu kararı şuan aldığım için biraz tereddüt ediyorum, yani gece vakti uyuyamadığım için aldığım karar ne denli doğru olabilir ki? Şunu söylemem lazım, yalnızlık benim için gerçekten zor. Çoğu insan için zor ama ben yalnız kalmaktan korkuyorum. Nedeni ise kendimle yüzleşememem. Uzun süredir araftayım, belirsizlikler içerisinde yüzüyorum. Doğru yere doğru kulaç atıyorum orası kesin. Ama yanımdan gelip geçen teknelere atlamıyorum. Zoru seviyorum, kolaydan nefret ediyorum. Buda hayatımı kimi zaman çekilmez hale getiriyor. Şunun farkındayım, hayatımı anlamlı kılan bu özelliğim.

Biraz irade terbiyesine ihtiyacım var, ama çekiniyorum. Aslında bu profile çok uygun bir insanım, kafamda her zaman bir meşgalem olsun istiyorum. Hatta ölene kadar çalışmak, yararlı bir şeyler yapmak istiyorum. Bu yüzden bazı şeyleri yeniden keşfetmeme gerek yok, bu genel bir sıkıntı bunun üzerine gidip araştırmalıyım. İnsanlar hayatlarını nasıl düzene sokuyorlar, kendilerini nasıl frenliyorlar? Ama ben zoru sevdiğim için bunu keşfetmeyi umuyorum ve bu hiçte sağlıklı bir düşünce değil. Aslında sadece benim için bir bahane.

Küçükken hep şunu hayal ederdim, olurda tüm teknoloji yok olursa ve insanlık sıfırdan başlamak zorunda olsa ben bu işin ucundan tutabilir miydim? Yani bizim için hayati olan işleri ne kadar kavrayabilirdim? Kesinlikle bana ihtiyaç duyarlardı. Kafam hep bu gibi işlere çalışıyordu ve buda zamanla fikir üretmek konusunda beni çok teşvik eden bir düşünce halini aldı. Çok rahat bir şekilde mekanizmaların nasıl çalıştığını anlayabiliyorum, yeni bir mekanizmayı ihtiyaca göre kafamda tasarlayabiliyorum. Bu konuda o kadar iyiyim ki şuan bir şirket kurma teklifi aldım büyük bir firmadan. Bir proje üzerinde çalışıyoruz, aslında 20 yıl öncesinin teknolojisi. Ama patent o kadar karışık ki bu alanda uzman olan hocamız bile işi bana pasladı ve ben yardımcı oluyorum. Yani meyvesini vereceği aşikar ama ben gönülsüzüm biraz. Yine de tüm ipler elimde olsun, mezun olunca tercihimi ben yapayım istediğimden yan cebime koydum.

Bu özelliğimin iyi olduğunu hep biliyordum, sadece iş hayatına dahil olunca bu kadar önemli olduğunu fark ettim. Dediğim gibi, zoru seviyor olduğumdan bu özelliğim kenarda dursun ben başka bir şey öğrenmeye çalışayım kafası vardı hep. Mesela İngilizce hazırlık okurken Almanca da öğrenmeye başladım. Haliyle ikisi de yarım kaldı. Sonra kendimi adam akıllı toparlayıp sadece İngilizce'ye odaklandım. Matematiğim o kadar kötüydü ki bende gidip dibine kadar matematik öğrendim ama sonradan fark ettim ki kafamdaki tasarımları kağıda dökemeyecek kadar teknik bilgiden noksan kalmışım. O yüzden matematiği bir kenara bırakıp tasarım programlarını geç de olsa öğrenmeye başladım.

Kendimi hep meşgul eden bendim. Zoru sevdiğimin farkındaydım. Bunlar gerçekten çok değerli özellikler ama çok da tehlikeliler. Küçükken atılan tohumlar şuan zehirli sarmaşıklara dönmüş durumda. Haliyle kendimle yüzleşemiyorum, nasıl olsa Hüseyin Hocayı bulmuşum 4 ayda bir gider kendime gelirim yavaş yavaş. Yanlış işte bu düşünce, önce ben kendimle yüzleşmeliyim ki Hüseyin Hocanın veyahut bir başkasının sözleri benim için bir anlam ifade etsin. Arkadaşlıklarım değer kazansın, yaptığım işler kıymetlensin. Şuan gerçekten dişini tırnağına takmış bir biçimde bazı işlerle uğraşıyorum. Ama bunların beni yorduğunun farkındayım, hata yapmayı göze almalıyım. Başarısızlığı göz önünde bulundurmalıyım. Dünyanın sonu değil, öyle yada böyle ideallerime hiç olmadığı kadar yaklaşıyorum. Tünelin sonu artık gözüküyor, daha temkinli ve sağlıklı düşünmeye başlamam lazım.

Bu süreçte iyice duygusuz bir pezevenk olduğumu da itiraf etmeliyim. Bu yeni özelliğimi çok seviyorum. Sağlıcakla kalın.
Başlık: Ynt: BİR EŞCİNSELİN TERAPİ GÜNLÜĞÜ (İnsan Büyüyünce Ölür)
Gönderen: Khan - 21 Ağustos 2021, 11:37:03 ös
Ağustos 2021 - Tekerrür.

 Memlekete döndüm. Gelir gelmez iş buldum, şuan geçici bir iş ancak anlaşabilirsek devam edeceğim. Ailemle birlikte kalıyorum, kafam rahat, konforluyum. Terapilere devam ediyorum, geçen gün ziyarete diye gittiğimde Fatih ve Metin'le karşılaştık. Salon oldukça kalabalıktı, daha önce karşılaşmadığım çok fazla danışan vardı. Bizim zamanımızda 2 gün olan terapiler şuan haftada 3-4 gün gerçekleşiyor. İlgi yoğun.

 Terapilere de çok seyrek gittiğim gibi buraya da çok seyrek yazıyorum. Gidişatımda stabillik var uzun süredir ve bu beni rahatsız ediyor. Ne ileri ne geri gidiyorum. İlginç bir ara formdayım.

 Memlekete dönmeden önce şöyle bir durum yaşadım. Bir gün bekar evimdeyim, kafamı kaldırmış gökyüzünü izliyorum. Yalnız başımayım, sokaktaki tek tük insanı kesiyorum kenardan köşeden. Sonra gidip porno izlemek istedim. Açtım izliyorum, saatlerce belki. İzlediğim porno ise eşcinsel pornosu. Ancak ne bir zevk alıyorum ne de içim cız ediyor. Sonra tekrar balkona çıktım, başladım ağlamaya. Ama hüngür hüngür. Bu durum uzun süredir bende var, cinselsizlik hali mi desem artık. İstek çok azaldı, iki tarafa da az ilgi duyuyorum. Ancak kadınlara karşı az da olsa hissetiklerim beni tatmin ediyor. Bu yüzden duygusallaştım ve "başardım, başardım" diye sevinç naraları atıyordum. Bu ağlama krizi 3 sene önce terapilere başladığım sıralarda vuku bulmuştu bu da ikinci oldu. Asıl olay ise ben balkonumda hüngür hüngür ağlarken iki sokak ötemde bulunan arkadaşımın da tam tersine duygularla ağladığını birkaç gün sonra öğrenecektim...



 Bahsetmek istediğim bir mevzu var. Terapilere devam ettikçe hayat kaliteni arttırmakla beraber, insanları da çözmeye başlıyorsun. Bunun en bariz örneğini vermek istiyorum. Üniversite yıllarında içinde bulunduğum bir grubun bir üyesi var ki o arkadaşın küçükken tacize uğradığını ve eşcinsel olduğunu düşünüyor ancak emin olamıyordum. Yani böyle bir soruyu ona nasıl sorabilirsiniz ki öyle değil mi? Bu arkadaş bundan aylar öncesinde bir konuşmacı getirdi, işte arkadaş eşcinsellikten bahsetti, neden olduğunu nasıl olduğunu anlattı, gayet güzel konuştu şimdi adını anımsamıyorum. Ancak benim de şans eseri o ortamda bulunduğum bu toplantıda diğer bir arkadaşıma bu konuşmacıyı kimin getirdiğini sorduğumda bahsettiğim arkadaşın ismini verince jeton bende düştü. Hangi heteroseksüel, eşcinsellik konusuna eğilir ki Allah aşkına? Bu arkadaşın eşcinsel olduğuna ve arayış içerisinde olduğuna kani oldum. Daha sonradan ortak arkadaşlarımızda bu arkadaşın bir sıkıntısı olduğunu, odasından çıkmadığını vs. söyleyince konuya iyice eğildim. Evine bir bahane sık sık uğrar selam verir çıkardım. Sonrasında ise o ben eve girdikçe karşılamaya ve muhabbet etmeye başladı.

 Gel zaman git zaman aradan aylar geçti, bende artık okulu bitirmiş eve dönmek için hazırlık yapıyorum. Son kez arkadaşlarla görüşüp vakit geçirdiğimiz 1 ay kadar kaldım. Son haftanın bir gecesinde bu arkadaşı arayıp evime çağırdım. Aslında bu muhabbeti sormak istiyor ama nasıl sorarım diye kafamda kurguluyordum. Yani eğer konu bu değilse bile ne olduğunu bilmek istiyor, elimden gelen bir şey varsa son dakika da olsa yardımcı olabilmek istiyordum. Eve çağırdım, bir saat kadar sonra geldi. Kapıyı açıp karşıladım, bir yandan çay koyuyorum etrafı toparlıyorum. Arkam dönük konuştuğum bir sırada "Kendimi buraya zor attım" dedi,. Arkamı döndüğümde elini yüzüne bastırıp hıçkırarak ağlamaya başladı. İşimi gücümü bırakıp karşısına oturdum. Ne olduğunu sordum. Bir duraksama oldu. Tekrar ağladı. Ciddi anlamda içini dökmeye ihtiyacı vardı.

- Ben küçükken eğer yanlış hatırlamıyorsam tacize uğradım. Bunu artık kaldıramıyorum.

Bu seferki ağlama krizi daha yüksek tonajdaydı. Halini görünce ve bu ilk cümlesinden zaten olaya artık tamam kesinleşti diyen ben

+ Eşcinsellikten mi bahsediyorsun, yani eşcinsel misin? diye sordum.

Evet anlamında kafayı sallayıp ağlamaya devam etti. Gözlerimle temas dahi kuramıyordu ağlamaktan. Bende var gücümle sarıldım, teskin etmeye çalıştım. Sonra bir yarım saat kadar konuştuk, o içini döktü ben dinleyip kendimce yorum yaptım. Söylediğim her şey ona mantıklı geliyordu, gözlerinin içinde görüyordum bunu. Sonra Hüseyin bey'den bahsetti. Bu forum sitesinden. Birkaç günde sağlam araştırma yapmıştı. Bir süre sonrada terapilere başladığının haberini aldım. Şuanda iyi gidiyor anladığım kadarıyla.


Sağlıcakla kalın.
Başlık: Ynt: BİR EŞCİNSELİN TERAPİ GÜNLÜĞÜ (İnsan Büyüyünce Ölür)
Gönderen: psikolog - 07 Nisan 2023, 11:30:43 ös