Gönderen Konu: Değişimin Çığlıkları, Acıları, Haykırışları, Hıçkırıkları Kısacası Her şeyi  (Okunma sayısı 4875 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Önce arkadaşımın dershaneden hocası, ihtiyacım olan beni rahatlatacak psikolog, sonra en mükemmel erkek, sonra aşık mı oldum acaba dedim, bir ara babam ama babam kadar yaşı yok, sanki biraz da ağabeyi, ay bu adam nasıl bir adam, çözmem lazım bu adamı, bu adamı herkes çalmak istiyor birilerinden, ben de mi çalıyorum acaba, ben en iyisi biraz ara vereyim yer de uzak zaten, hem zaten halden anlar, bir de nasılsa aradığı sorduğu neredesin dediği yok, yok yok bu adam kesin mükemmel erkek bunun gibisi yok, türünün tek örneği bu adam, üstelik de karısı var, e benim sorunum da erkeklerle bu adam beni iyi eder.
 1,5 yıllık terapi sürecimde kafamdan geçen cümleleri oldukça cüretkarca özetlemeye çalıştım yukarıda. Bir zamanlar ciddi ciddi psikologuma aşık mıyım diye düşünüyordum, renkli göz takıntım da var, adamın gözleri de renkli, adam benim için gördüğüm en mükemmel erkekti, cinsellik beklemiyor, beni yüzleştirmeleriyle duvardan duvara vuruyor ve ben gık çıkarmıyorum, beni anlıyor beni dinliyor. Tamam, işte bu adam gördüğüm en iyi erkek. Tabi bu aşk mı elektriklenme mi izdivaç programlarındaki tabirle nedir belli bir zaman sonra anladım. Aşk falan değil. Bu adam dünyada tek de değil. Sağ olsun kendisi bir gün sorduğum soruya çok cesurca bir adım atmamı sağladı. Karınız kıskanmıyor mu sizi diye sordum ara kendin sor dedi. Dedim yine aldık derdi başa. Korka korka, titreye titreye aradım psikologumun karısını. Zannediyorum ki kadın beni tersleyecek konuşacak, ben de aklım sıra hah kadın beni kıskandı diyeceğim. Oyunumu bozdu benim psikologun karısı, bu adamın mesleğine çok emek verdiğini, onun işinin bu olduğunu kabullenmiş, sen de onun sıradan bir danışanısın dedi, oh bir güzel aldım cevabımı yani. Sonra anladım ki bu adam da sıradan bir erkek, evet belki şimdiye kadar tanışmadığım karşılaşmadığım bir erkek, beni neye inandırdı eğer aradığım erkek psikologuma yakın bir kişilikte olacaksa böyle bir erkek var, git ara bul. Bu artık benim inandığım bir şey oldu. Bundan önce her deneyimsiz seçimlerimden sonra iyi erkek yok, erkekler kötü derken henüz bulamadığım doğru erkeği arayış çabasına girmek daha öncelikli oldu benim için.
 Psikologdan utanılmaz. Her şey anlatılır o odada, ay bunu nasıl söylerim ay utanıyorum deniliyorsa aksine söylenmeli o odada çözümlenmeli. Bu da belki bir oyun ama hiç söylenmeyen itiraf edilemeyen şeyler orada ortalığa dökülmüyor mu? E o zaman ben size tuhaf duygular hissediyorum benim için mükemmel erkek sizsiniz demek de çok korkutucu olmamalı. Klasik psikologa söylerseniz, hemen sizi yönlendirir. Siz de bir tekmeyi de oradan yemiş olursunuz. Ama Psikolog Hüseyin Kaçın'a söylerseniz, sizi didikler didikler doğruyu buldurur. Ergen dönemindeki komik baba arayışını andıran büyük adama aşık olma gibi bir durumu gözünüze sokar. O söylemez ama buldurur.
 Terapiye başlamadan önce psikoloğumu yobaz, kadın düşmanı diye konumlandırmıştım kafamda ne de olsa erkek. Ama bir kadına gidersem erkek dedikodusu yaparım diye düşündüm. İçten içte ah evet canım çok haklısın cümlesini duymak istiyordum ama bir yandan da bu kadar deneyimsiz tecrübesiz ilişki kurduysam var bunda bir yerde hata diyordum. Bozulmuş ilişkilerim, bir zamanlar taptığım, hayatım boyunca gıcık olduğum bir ağabeyim vardı, bunlar hiç mi etkilemedi diyordum. İyki de bir erkek psikolog buldum, yaptığımız dedikodular daha kaliteli.
 Şimdi bir zamanlar gözümde en mükemmel erkek, tanrı olan psikolog insan oldu. O da benim gibi, dışarıda bir çay içmeye davet edebiliyorum. Ne zararı olabilir ki. Hiç. Şimdiye kadar yaptıklarımı yapmıyorum ki artık, sağlam adımlarla gidiyorum. En fazla reddeder beni, ben de döner arkamı giderim dedim. Dışarıda bir tanıdıktı belki, ertesi gün seans odasında psikolog. Bu dengeyi ben onun sayesinde kuruyorum. Zaten denge olduktan sonra kötü olabilecek ne ki. Doğru seçimin ne gibi zararı olacak dedi bana bir gün bu adam. Altı o kadar boş geldi ki, şimdiye kadar elle tutulur hakikaten benim seçtiğim doğru bir şey yok ki getirisi ya da götürüsü olsun, bir şey hariç terapiye başlamak. İşte bu böyle bir hayat, eski narsist kişilik bozukluğu olan sevgilinize teşekkür edersiniz benim gibi terapiye başlattığı için. Ben de bir narsistim hemen müdahale etmeliyim ben karar verdim terapiye diyeyim ayıp olmasın. O çocukla böyle bir ilişki yaşamasam terapiye başlar mıydım, çok ihtimal vermiyorum, bir zamanlar gittiğim gibi psikiyatriste gider ilacı alıp uyumak isterdim. Hayatımın salaklığını da yapmaya devam ederdim. Hâlbuki ben 1,5 senede yıktım hayatımı, her şeyi bombok ettim. O her şey zaten bombokmuş ama. Bunu kabullenebildim nihayet. Kurduğum arkadaşlıkların çok azı şu anda devam ediyor. Yalnız oldum gittikçe. Ama sevdim bunu. Mahremiyetimi koruyabiliyorum artık. Her önüme gelene ilişkilerimi anlatmamayı öğrendim. Minibüs teyzeleri gibi herkese anlatırdım. Ne olmuş sonunda hiç. Ya da başkalarına göre yaşanan ilişkiler, en yakın sandığım arkadaşım bile beni kendi repertuarındakilerle dolduruşa getiriyormuş aslında, kötü niyet var veya yok. Bunların hepsinden etkilenmeye dünden hazırmışım ve bunlar da beni etkilemeye hazırmış aslında. Onlar değişmedi ama ben değiştim ve ilişkilerimi yıktım, yaktım. Erkeklerle olanları da öyle, daha doğrusu onlarla henüz emekleme aşamasındayım. Yaktım kırmızı ışığı önce, şimdi sarıda gözlemleme tanıma safhasına geldim, bir ara da yine salaklık yapıp kapatmışım kendimi sanki böyle çözülecek gibi. Öyle hemen super woman olunmuyormuş.
 Şimdi ise bambaşka bir yerdeyim bugünkü seansımda da söyledim ben üç ayda falan vedalaşırız diye tahmine diyordum. Ama gerçekten terapi yapıyorsanız, sıra dışı bir terapistseniz olayı didikler didikler derinine inersiniz. Herkes biliyor ki su üzerine çıkan problemler tek başına bir şeyler değiller. Hepsi alttakilerin basıncından yüzeye çıkıyor. Terapiye gitmek çok aşağılık duygusu yaratacak bir şey gibi dururken aslında size bir güç de veriyor. Cem yılmazın gösteride dediği gibi Pazar programlarında bir çocuk vardır ya sen salaksın yapamıyorsun o çocuk yapıyor demek içindir. Ben de bak sende yürek yok, cesaret eksik gidemiyorsun diyorum bana neden psikoloğa gidiyorsun diyenlere. Dışımdan söylemiyorum. En azından bugün de dediği gibi Hüseyin hocanın geçmişimi temizliyorum. Öyle klasik yöntemlerle kağıt yazıp yakarak falan değil ama dışarı atarak değil içime atarak onu kabullenerek yapıyorum bunu.
 Sanmayın ki kolay. Kaç sefer her şeyi bırakmak istedim, vazgeçmek istedim. Ama iyi olmak istiyorsanız, hayatınızda bir şeyler yolunuza girsin istiyorsanız bir bedel ödersiniz. Benim bedelim de bu demek ki. Şimdi artık kendime dönme sırası geldi. Kitap okumak, öğrenmek, bilgiye aç olmak, ne çocukluğumda ne ergenliğimde yaptığım bir şeydi benim. Kendini çok akıllı sanan babam bizim çocuklarda hiç okuma hevesi yok derdi. Dedi de ne oldu, olan ortada. Bir yandan devamı gelecek bir kariyer derdindeyim. 1 2 sene bir şeyleri yapmaya fırsatım var ama sonra kim bilir narsist, kim bilir kaçık bir iş verenle veya hiçbir şeyden anlamayan bir işverenle (belki bunlar da bir kodlama) işe başlayacağım ve artık bu kadar zamanım olmayacak belki. Üşengeçlik tembellik insanın fıtratında var sanırım. E herkes kolayı yaşamak kolay yoldan elde etmek istiyor. Ben de eskiden öyleydim, yine öyle takılayım demek gelirken içimden ki zaman zaman da demiyor değilim, arttık bunları terk etmenin vakti geldi diyorum. İstesem de eskiye dönemiyorum, hemen de yeni olamıyorum arada kaldım. Yeniyi istiyorum ama uğraşmak çabalamak zor geliyor. Yapmaktan başka çaresi de yok bunu da biliyorum. Özetle bu herhalde sürecimin en karmaşık kısmı. Artık sığınacak bir şeyim, bir depresyonum yok, acılarımla kucaklaştık. Eskiden onlar beni kötü üzgün yapıyordu. Şimdi onlara şükran duyuyorum. Tuhaf bir durum ya ben de tanımlayamadım içimde olmama rağmen.
gokkusakgok@mynet.com
« Son Düzenleme: 05 Mart 2012, 01:24:33 öö Gönderen: psikolog »