Gönderen Konu: 6 ÜSTÜ HAYAT ( 6+ )  (Okunma sayısı 5319 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
6 ÜSTÜ HAYAT ( 6+ )
« : 06 Eylül 2009, 06:22:42 ös »
NUMARA 6
Dört tane pozitif tamsayı böleni olan bu sayı sizce sıradan değil mi? Bazıları ona bir anlam veya değer yüklemiyorsa tabi. İşte o birisi bensem değerli bir sayı olur, sıradanlığını yitirir. Neden bu kadar değerli olduğunu anlatacağım. Ben bu yaşımda öğrendim nedenini sizde biraz bekleyin. Tavsiyem biraz sabırlı olmanız.

















6 ÜSTÜ HAYAT  ( 6+ )
Kulaklarımda su sesi var. Kalbimde acı, gözlerimde sabun köpüğü ve gözyaşları. Çıplağım, duştayım. Karıştı hıçkırıklarım su sesine, kimse duymadı beni.
Cildim buruştu, sıcak su cildimi ve yüreğimdeki düğümleri gevşetiyordu. Engel olamıyordum ağlamaya. Önce sabundan sandım. Sonra anladım başka bir acıdandı.
Duşum bitti, pencereyi açtım. Serin bir rüzgar esti. Bir hoş oldum, bir rahatladım. Toparlandım. Banyodan çıkarken yüzüm gülücük dağıtıyordu. Sanki içerde Nil Karaibrahimgil şarkıları dinlemiş gibiydim.
Bir çizgi animasyon filmde farenin biri eliyle bir kitabı başının üstünde tutarak camdan atlıyordu. Cam kırıkları arasında resim donuyor ve kahramanımız:
-   işteee buuuu benim! Hayatımı biraz gözden geçirmem gerektiği ortada diyordu
Bu farenin yapması gereken şeyi şimdi benim yapmam gerekiyor.
Nerden başlamalı anlatmaya? En iyisi en başından anlatmalı. Filmi başa saralım. Öyle ya kaçırdınız siz başını. Üzülmeyin! Kaçıranlar ve tekrar izlemek isteyenler için yine yayınlıyoruz.









İşte bu benim. Ağabeyimle iki vişne ağacı arasında hazırolda bekliyoruz. Amcam resmimizi çekecek. Az aşağıda duran amcam oluyor. Çekildiği günü hatırlamıyorum sadece elimde böyle bir fotoğraf var ve ailede sadece amcamın makinesi vardı.
Bir tane abim ve iki tane de ablam var. Annem kız çocuklarla erkekler arasında dengeyi tutturmuş. Bir detayın haricinde. Diğer kardeşlerim arasında 1,5 yıl ara var ama ben ve abim arasında 6 yıl var. İşte ilk tesadüf…!
Bahçeli, tek katlı, gecekondu mahallesinde bir evimiz vardı. Yıllarca dünyanın bu bahçeden ibaret olduğunu zannederdim. Biraz büyüyüp, cesaret kazanınca başka sokakları keşfediyordum. Bu keşif sonrasında böbürlenirdim gördüğüm şeyleri arkadaşlarıma anlatırken.
Okul önce dönemimde oyuncaklarımla oynamayı çok severdim. Kuytu yerlerde oynamak çok keyif verirdi. Divan altı, masa dibi, odunluk… Arkadaşlarım beni çok severdi. Eğlenceli, komik biriydim. Çocukça cilveler, taklitler yaparak büyük-küçük herkesi eğlendirirdim. Oyunculuk o zamandan beri yaptığım bir şey.
Yaptığım taklitlerin, cilvelerin dozunu çok kaçırmışım demek ki. Aslında doz aşımı denemez bu çocukça bir oyundur. Çevrenizden olumlu tepki alırsanız devam edersiniz davranışınızda. Bazıları bunu bir doz aşımı olarak görmeye başlamışki erkek olmadığımı düşünmeye başlamış. Daha doğrusu bundan şüphe duymaya başlamıştı. Erkek olduğumu ispatlamam için en sevdiğim arkadaşım Hasan’ ı dövmemi istiyorlardı abim yaşındaki insanlar. Küçükken onlar için yapmam gereken bu ispatı ara ara yineleyecektim. Şimdi ise kendime yapmam gerekiyor. Nihayetinde Hasan’ ı altıma almayı becermiş, hareketsiz tutmayı başarmıştım. Ardından alkışlar, tebrikler beni o zamanlar memnun etmişti. Şu an canım yanıyordu. Sebepsiz yere arkadaşımın canını yakmıştım.
İşte bu da benim babam. Her sabahın 7’sinde yüzümü öpmekten tükürük içinde bırakıyor. Sakalı yüzümü acıtıyordu, çok ağlardım bu sebeple.
Okul öncesi dönem gittikçe tükeniyordu. ‘ Gelecek seneye okula yazdıracağız, benim oğlum çok çalışkan olacak’ diyen annemdir. Şu an gördüğünüz kişi o. Kulağıma çok hoş geliyordu ‘çalışkan’ kelimesi ama yinede dualarımda ‘Allah’ım okulda yer kalmasın da babam beni okula yazdıramasın’ derdim.
Önlük, çanta, pantolon, ayakkabı, defter, kalem, silgi…vs  alındı. Benim dışımda herkes mutlu ailede.
  OKUL YILLARIM
Okulun ilk günü; itinayla hazırlanıyorum bizimkiler tarafından. Evden çıktık, annemin avucunun içinde kayboluyordu küçük ellerim. Heyecanlıydım ve ileride beni iyi şeylerin beklemediğini biliyor gibiydim.
Okulun bahçesindeyiz; diğer sınıflar içeriye sınıflarına girdiler. Sonra okul müdürü yere çömelip, yere bakarak bir takım isimler okudu. Yerde yazıyordu sanki. İki sınıfa ayrıldık.
Başımızda bir öğretmen aldı içeriye bizi. Annem:
-Bekliyorum seni burada, sen içeri gir, çıkınca ben buradayım dedi.
İçeri girdik, sıralara oturduk, pencereden dışarı baktım. Annelerimiz bizi bırakıp bahçenin kapısından eve dönüyorlardı. Canım yanmış gibi ağlıyordum. Sanki arı ısırmıştı
Annesinin kandırdığı bu ağlayan çocuk 6 yaşındaydı….
Gözyaşları içinde annemin dönüp gelmesini, beni almasını bekledim. Zaman akıp geçiyor ama bahçe kapısı açılmıyordu. Öğretmenimiz bir bayandı ve bir anne sevecenliğindeydi o ilk gün. Bu sevecenliği sayesinde ağlamayı kesmiş, ilk günden başlayan derse konsantre olmuştum.
Zil çaldı, teneffüse çıkmamız gerekiyordu. Herkes çantasını toplayıp çıkmaya çalıştı. Okul bitti sanmıştıkki öğretmenimiz nazikçe:
-Sadece ara verdik dedi. Birkaç ders daha yapacağız. Çantalarınız sınıfta kalabilir, merak etmeyin kimse çalmaz. 
Okulun ilk günü güzel geçmişti.