Gönderen Konu: HER ŞEYİMLE İLK TERAPİM: YANLIŞLARIM, DOĞRULARIM ve OYUNLARIM  (Okunma sayısı 5915 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
BÜTÜN GÜNAHLARIM, SEVAPLARIM, YANLIŞLARIM, DOĞRULARIM, OYUNLARIM, SAFLIĞIM, TECRÜBESİZLİĞİM, GÜCÜM, GÜÇSÜZLÜĞÜM…

HER ŞEYİMLE İLK TERAPİM

Süreyya: Merhaba.
Hüseyin Kaçın: Hoş geldiniz.
Süreyya: Hoş bulduk hocam. Nasılsınız?
Hüseyin Kaçın: İyiyiz sağ ol. Sen nasılsın?
S: Teşekkürler.
H.K: Sanal alemde tanışıyorduk, şimdi iş gerçeğe mi döndü?
Süreyya: Evet. Öyle oldu.
H.K: Böyle olması gerekiyordu demek ki. Ee, neden buradasınız Süreyya Hanım?
S: Neden buradayım? Biraz yakın zamandan başlarsak kısa bir zaman önce bir ilişkim bitti. 3 ay kadar önce. Bir erkek arkadaşım vardı. 6 aydır beraberdik.
H.K: Okuldan, dışarıdan?
S: Dışarıdan. Bir arkadaşımın arkadaşıydı. Şu an hukukçu oldu. 
H.K: Yaş farkı ne kadar?
S: Aynı yaştayız. Geçen yıl Aralık ayında tanıştık. İlk buluşmamızda zaten çıkmaya başladık. Şöyle bir ilk yaşandı. Ben o zamana kadar hayatımda kimseden çiçek almamıştım henüz. O böyle elinde bir demet çiçekle gelince çok etkilendim. Gerçekten çok etkilendim ve…
H.K: Bana değer vermiş mi oluyor?
S: Evet. Hayır deme veya evet deme diye de bir şey olmadı. Otomatikman başladı zaten. İşte ve çok yüksek vaatlerle başladı. İşte sonra bana bir gül goncası verdi. Ben tabii onlardan çok etkilenmiş durumda. Sonra telefonda…
H.K: O gül goncasını verirken söylediği sözler mi?
S: Evet.
H.K: Neydi söz?
S: İşte ben senin hayatında eksik yaşadığın her şeyi sana yaşatacağım. Hayatında hep var olacağım. Seni hiç üzmeyeceğim gibi vaatler. Altı çok da dolu olmayan vaatlermiş bunlar.
Bunlardan önce kötü bir şeyler yaşadım ve bir süre antidepresan kullandım. Ama pek de bir faydası olmadı.
H.K: İlaçlar değiştirmiyor.
S: Aynen öyle. İlaçları verip biraz üzgün gördüm seni. Bu.
H.K: Moralin iyi, düzgün.
S: Aynen böyle ve bununla bitti. Zaten çok sürekli düzenli olarak da gitmedim açıkçası. İlacı 6-7 ay kullandım. Ama 6-7 ayda herhangi bir takip süreci bir şey olmadı. Onlardan dolayı da zaten hayatımda belli boşluklar var. 6 sene önce annem öldü. Bir 4-5 yıl babamla yaşadım, halen babamla yaşıyorum, babam sonra geçen yıl Şubatta evlendi. Biz babamla 4 yıl falan beraber yaşadık. İyiydi o süreç, ondan sonra da işte bu en son darbe, en son sıkıntım bu erkek arkadaşımdan kaynaklandı. Tekrar ona dönersek.
H.K: Şimdi babam evlendi ne oldu?
S: Babam evlendi. 7 yıl kadar zaten…
H.K: Ben babamla değil miyim?
S: Onunlayım.
H.K: Tamam.
S: Ağbim ondan önce, ondan önce evlendi. Onunla beraber yaşamadık hiç, sonra o ayrı eve taşındı. Sonra bu son erkek arkadaş meselesi. Başlarda güzel her şey, normal. İşte ufak tefek kıskançlıklar, jestler. Sonra o çiçeklerin arkası devam etti güllerle falan böyle. Ben havalarda uçuyorum. Gayet hoş. Biz tanıştıktan 4 gün sonra bana üzerinde tarih yazan yüzüklerden aldı. Çok büyük bir anlamı olan benim için. Ondan sonra tabi ben yüzüğü büyük bir zevkle taktım ki benim aslında o zamanlarda beklediğim bir şeydi. Hayatımda ciddi biri olsun. İşte insan hayatında bir kere biri ile birlikte olur, onunla da evlenir mantığındaydım biraz. O zamanlar için benim için arayıp da bulamadığım şeydi yani. Ondan sonra aradan 1 ay 2 ay kadar bir süre seçti. Ondan sonra o işlerinden dolayı akşamları eve çok geç gelmeye başladı. Olay o zamanlarda patlamaya başladı. O eve çok geç gelince yorgun oluyordu, ben de geç saatte dışarı çıkamıyordum. Hiç görüşemez olduk. Hafta sonları o zaten sürekli yorgun oluyor. Veya benim hafta sonu ailemle yapacağım bir şey varsa, hemen olay şuna kitleniyor. Ben çalışıyorum sen bana uymak zorundasın senin hafta sonu ailenle bir şey yapma veya kendin bir şey yapma lüksün yok. Ben hafta sonları geç kalkan bir insanım. 10 da 11 de uyanırım hafta içi erken kalktığım için. Ben niye o saatte kalkıyorum? Onun yapısı gereği o hep erken kalkıyor. Hafta sonu da 8de kalkıyor. Beni arıyor telefonum cevap vermiyor. Ve o telefona cevap vermeyince neden uyuyorsun, neden uyanmıyorsun. Olay bir süreden sonra bunlara döndü. Ben bu arada her şeyi alttan alıyorum, her şeye evet der hale gelmişim ve sürekli onu anlamanın derdindeyim. Her şeyine katlanıyorum. Hiç benim iyi olmam veya benim bundan rahatsız olmam veya bunun mesele olmasının hiçbir önemi kalmamış. Sonra ıı bu arada ben ufak tefek şeyler yapıyorum. Sevgililer günü geldi iki tane kalpli kutu aldım, hediyeler yaptım falan. Ondan bir karşılık yok. Çok yüksek bir beklentim de yoktu ama en azından geçireceğimiz ilk sevgililer gününde 1 gül almasını isterdim. Hep kendimi şuna sığındırmışım sonradan anladım; O işte çalışıyor, onun vakti yok, ben öğrenciyim benim bir sürü vaktim var. Kendimi avuttum güzel bir şekilde. Olay bir süre sonra buna dönmüş. Ben öğrenciyim bana hayat çok güzel. O çalışıyor, o hep stresli. Ben ooh rahatım, bana hayat mis.
H.K: Onu koruyor muyum böylece?
S: Evet.
H.K: Onu koruma altına almışım.
S: Aynen. Aynen buna dönmüş.
H.K: Niye yapıyorsun bunu?
S: İlişkim devam etsin diye.
H.K: Kaybetmeyeyim diye mi?
S: Kaybetmeyeyim diye. Çünkü başlarda şöyle bir diyalog geçmişti aramızda. Hani bu ayrılıp barışma olaylarına ikimiz de şey bakıyorduk. Çok ayrılıp barışma bir ilişkiyi yıpratır. Bir kere ayrılık kararı alınırsa bir ilişkide bitmesi en mantıklıdır. İkimiz de böyle bir konuşmayı geçirdik aramızda. Haliyle ikimiz de bu ilişki biterse bir daha geri dönüşü olmaz diye bir sınır koyduk. Ne gerek varsa böyle bir şeyi konuşmaya?
H.K: Tamam.
S: Tam olarak da bunu bu şekilde ifade etmedik ama sözlerle bu anlamı çıkaracak bir konuşma yaptık. Sonra 3 ay sonra yanılmıyorsam hiç ilgilenmeme, zorla arama falan başladı onun tarafından. Ben hani onu teşvik edeyim nasılsın ne yapıyorsun gibi konuşmalardayım. İşin gerçeği boğmaya başladım ben de. En sonunda bir gün bir kafede otururken  Şey dedi bana çok farklılıklarımız var seninle, her şeye farklı bakıyoruz ki bu doğru yalan değildi. Farklı bakış açımız vardı olaylara aile yapılarımızda biraz farklıydı.. Ama bu farklılıklar şimdiye kadar bana o zamana kadar açıkçası çok şey yapmadı. Beni çok rahatız etmemişti. He evet onun A dediğine ben B diyordum. Ama olabilir onun düşüncesi diyordum ben kendi kendime. Ama o bunu sanırım biraz daha içerlemiş ve şey dedi bana. Konuştuk konuştuk işte ve o konuşma bir yerden sonra sürekli beni eleştirmeye döndü. Hiçbir şeye tepki vermiyorsun, her şeye evet diyorsun (demek ki her şeye evet demek de pek doğru değilmiş), ondan sonra hiç bana önem veriyormuş gibi görünüyorsun ama aslında kendini düşünüyorsun. Tamamen öyle böyle, bir sürü suçlamayla karşılaştım ben 1 saat boyunca. Ve sonra dedi ki ben bir süre ara vermek istiyorum dedi bir 3 hafta kadar görüşmeyelim dedi. Ben de peki dedim. Bu arada tabi sürekli aramızda laf taşıyan ve bizi tanıştıran bir arkadaşımızın da etkisi büyük.
H.K: Hı hı.
S: Tamam dedim belki daha iyi olur böylesi. (Yalan içten içe sen benimle nasıl ara verirsin, ne cüretle diyorum). Ondan sonra ertesi akşam ben hiç aramadım. (Huyum değildir peşinde koşmak, elde edene kadar koşardım, sonrasında umurumda olmaz. Bana dönecek çünkü biliyorum). Hiç aramadım sadece aramayacağım dedim o arayana kadar. Bir söz verdim kendime. Ertesi akşam beni aradı. Tabi ben bir anda artık o kadar zamanın verdiği bir şeyle 1 saat boyunca bağırdım. Ki normalde çok fazla bağıran bir insan değilim.
H.K: Kime bağırdın?
S: Erkek arkadaşıma hala bağırıyorum telefonda. Sen şunları yaptın da sen bunları yaptın da, sen kim oluyorsun. 1 saat boyunca böyle bir bağırma. Ondan sonra olayın sonrası yine biz böyle bir barışır gibi bir şeye döndük. Yine aynı olaylar devam etmeye başladı. (Adam iki güzel söz söyledi ben de yine yedim bu numaraları ve tıs tıs geri döndüm kürkçü dükkanına). Aradan biraz zaman geçti, sonra ben şey dedim. Sürekli konuşuyoruz konuşuyoruz bir şeyleri ee neye vardık diyor? Çünkü sorun olan şeyler hala sorun ve devam ediyor etkileri. Ben de illa ki bir yere varmamız gerekmiyor, sadece konuşup da rahatlayabiliriz diyorum sürekli. Hayır, o illa ki kesin bir sonuç olsun istiyordu. Ben de en son artık bir gün şurama kadar geldi dayanamadım. İnternet üzerinden konuşurken ben bu ilişkiyi bitirme kararı aldım dedim. Ve önceden de düşünüyordum. Bir anda söylemedim yani bunu. (Liseli ergenler gibi msn de ayrılmışım. Yine yüzüne söyleme yok)
H.K: Hı hı.
S: Beni iyi ikna edebiliyordu. Başkaları onun vasıfsızlığını, güvenilmeyen biri olduğunu hemen anlardı.
S: Hı hı. İnsanları 5 dakikada etkilemenin yolları tarzından 2 tane kitap okumuş kendisini çok şey biliyor gibi gören bir aç tavuktu aslında arpa ambarında sanıyordu yani.
H.K: Seni yönetmeye kalkmıyor mu?
S: Evet.
H.K: Sen beni dinleyeceksin yani. Ben 8de kalkıyorsam sen de 8 de kalkacaksın.
S: Aynen öyle.
H.K: Ben 8de kalkıyorsam 11 e kadar seni bekleyemem. Hım bu ilişki niye yürümüş Süreyya koruma altına almış.
S: Evet.
H.K: Aslında bu başlarken bitebilir veya Süreyya yanlış algılamış.
S: Evet.
H.K: Peki şimdi neyi yanlış algılamış, şimdi gördüğü doğru ne? (Afalladığım soru, yazarken bile şaşırdım)
S: Bu tür alttan alma ve benim yaptığım sizin de koruma şeklinde tanımladığınız şeyler ben bunları bir ilişkinin devam edecek iyi bir şeyler olarak zannettim.
H.K: İlişki böyle yürür.
S: Evet.
H.K: İlişki demek budur. Bir taraf fedakarlık yapacak.
S: Evet.
H.K: Sevgi eşittir fedakarlık.
S: Türk kadını bir de fedakardır. (Kadınlığımı ayaklar altına almışım fedakarlık falan değil bu.). Fedakar Anadolu kadını evine sahip çıkar, yuvasına sahip çıkar. Yani ben sonradan baktım ki şu 3 4 ay içinde ayrıldıktan beri sanki ben evlenmişim de evliliğimiz kurtarıyormuşum gibi bir misyon edinmişim kendime. Şu an fark ettim ki…
H.K: Şu an şimdi mi?
S: Şu an şimdi evet. Kim olursa olsun hayatıma giren kız erkek, önce benim alanıma ne kadar müdahale ediyor, benim alanım ne benim sevdiklerim ne, sevmediklerim ne, bunlara ne kadar saygılı, ne kadar müdahale ediliyor. Bir insanı değerlendirirken artık bunu düşünüyorum.
H.K: İnsan insanı kesişim kümesi %25 işgal etmeli. Yani kadın erkeği veya erkek kadını veya her ilişkide ben seni sen beni %25 kuşatmalı. Ben hakim olmak adına işte bu %50 %100e zorluyorsam bu ilişki yürür ama birbirini tüketen bir ilişki olur.
S: Evet. (tükenmişim sahiden)
H.K: Biri sırtlar, biri sırta taşınır gider. Ama o sırtta taşıyan yükleyen kişi tabii ki bir noktadan sonra tükenecek, çökeceksin. 
S: Benim yaşadığım gibi işte. Ondan sonrasında o tekrar bir o ayrılık sürecinden 2 hafta sonra tekrar beni aradı. O 2 haftada hiç görüşmedik. (ben havalardayım tabi oh beni aradı diye, gittim fön falan çektirdim, beni arabayla hiç almayan adam o gün arabasıyla aldı, aman yarabbi ben havalardayım). 2 hafta sonra beni aradı işte, ben de dedim ki bir şans daha vereyim, çünkü duygularım yoğundu, seviyordum. (Evde kalmayayım diye birini bulmuşken bırakır mıyım hiç). Gerçekten duygularım yoğundu bir şans daha vereyim, belki bir şeyleri görmüştür o da. Bir şans daha verirsem sonunda anlamam da daha kolay olur diye düşündüm. (salağım ya 3 ayda anlamamışım hala, direniyorum). Ama çok da doğru bir kar aldığımı şu anda aslında düşünmüyorum. Yani belki de olmasa da olurmuş diyorum. Her neyse bu kararı aldım. Sonra tekrar tamam dedik devam edeceğiz. 2 ay daha devam edebildi ancak, bunlar yine tabii ki her zamanki gibi devam ediyor ve şeyler olmaya başladı yalanlar. Yalanları yakalamaya başladım. Bana konuştuğu şeyle başkasına konuştuğu şey farklı. (öf bir de dedikodusu çoktu Behlül’ün, beni de yanına alır bol bol dedikodu yapardık, biz her şeyi çok biliyormuşuz gibi). Ve ortak arkadaşımız olduğu için de bizim aramızda ister istemez laf taşıma olayı oluyordu. Benim ona anlattığım bir sıkıntıyı ona anlatıyordu. Onun anlattığını da gelip bana anlatıyordu. (bu kişi de B   ihter’dir, ama lafı gidip Bihter’e anlatan da Behlül ve ben). Bu da zaten biraz yıprattı ilişkiyi. Ve artık etraftan sürekli şöyle bir tepki alıyorum. Nasıl katlanıyorsun bu adama? Ve ben de şunu söyledim. Neden bunu benimle tanıştırdın? Ben ilişkide böyle olacağını tahmin etmedim dedi. İlişkideki Behlül ile dışarıdaki Behlül arkadaş olan Behlül çok farklıymış
H.K: Farkı neymiş peki?
S: Bu, arkadaşımın bana söylediği ilişkideki Behlül tamamen hakimiyet altına alma
H.K: Güç bende.
S: Ama arkadaşlıklarında ve üniversite hayatı boyunca aslında çok silik bir karaktermiş, sürekli bir gruba dahil olmaya çalışan
H.K: Kendini ispatlamaya çalışıyor.
S: Kendini ispatlamaya çalışıyor ama olmuyor
H.K: Peki bu silik karakteri sana mı uyguluyormuş?
S: Evet. Ama tam tersi olarak. Güçlü karakter olarak. Behlül ilişkide hiçbir zaman silik karakter olmadı. Hep tam tersi ben
H.K: Güçlü göründü mü?
S: Evet.
H.K: Arkadaşın da onu güçlü mü gördü?
S: Hayır. Arkadaşım onu silik görmüş aslında.
H.K: İşte bu silikle seni niye tanıştırmış oldu o zaman? Arkadaşta da bir problem yok mu? Hayır, zaten bir problem vardı, bir de senin de onunla olan ilişkini sorgulaman gerekmez mi diyorum.
S: Aslında evet. Arkadaşım dediğim de çok yakın bir arkadaşım değil. Bir arkadaşımın arkadaşı. Çok da sık bir haftada iki haftada bir görüştüğümüz bir arkadaşım değil. Hım bir de şunu söyledi Behlül’ü toparlayacak biri gerekiyordu. Hani her erkeğin arkasında bir kadın vardır zihniyeti. İyi olur seni de üzmez, iyi geçinirsiniz diye düşündüm dedi. Arkadaşın ilişki anlayışı bu kadar basitmiş yani. Ama tabi sonradan hiç basit olmadı. Sonra artık yaz başıydı okul kapandı. 1 ay daha devam ettik, o devam etme süreci sürekli ağlamalar, evde
H.K: Kim?
S: Bende. Evde televizyon başında yatakta elde kumanda hiçbir şey yapmadan boş boş düşünmeler.
H.K: Peki niye ağlıyorum ben. Bir hata yaptım ona mı ağlıyorum? İlk ilişki işte evliliğe böyle başlar gider. Evlenme ihtimali ortadan kalkıyor
S: Aslında o zamanlar onları çok fazla düşünmedim. Sonlara doğru ondan işittiğim laflar; her şey artık benim hatam olmaya başladı. Buluşuyoruz, ben çabuk toparlanabilen bir insan değilim. Evden 1 saat önce telefon gelirse, mesela bir arkadaşım bana 1 saat önceden haber verirse,1 saat sonra buluşalım derse tamam 1 saat içinde toparlanıyorum. Ama bana gelip de Süreyya 5 dakika sonra seni almaya geliyorum dediğinde ben toparlanamıyorum. Bu benim yapımda var. Ama bunun genelde yaptığı bu, 5 dakika sonra geliyorum dedi bir gün. Ben onu bekletmeyeyim diye hemen alelacele çıkıyorum. Sıradan giyinince de 15 yaşında gibi giyiniyorsun şu haline bak gibi bir tavır geliyor arkasından. Ve hayatımın her noktasına bir yorum. Onu yapma, bunu yapma değil onun söylediği, her şeye bir yorum, her şeye bir yorum. Her halta karışıyordu kısacası.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: HER ŞEYİMLE İLK TERAPİM: YANLIŞLARIM, DOĞRULARIM ve OYUNLARIM
« Yanıtla #1 : 03 Eylül 2012, 08:13:43 ös »
H.K: Ama işte en iyi bilen o, güçlü olan o, otorite olan o.
S: Evet.
H.K: Yani seni ne için istemiş oluyor bu durumda?
S: Hakimiyet kurmak için kendine bir şey kurmaya çalışıyor nasıl anlatsam.
H.K: Onun egosunu ilk sınayacak kişi sensin yani. Sen kabul edersen, onu olduğu gibi ama işte itaat edersen, onun her dediğine evet dersen diyelim sonra o dışarıda daha güçlü olacak. Burada bu anlamda ona itiraz etmeyecek bir bayana ihtiyacı var. Etkileyecek ne diyelim teslim alacak. Teslim aldığında da kendini erkek olarak, mesleki olarak işte insan olarak çok güçlü hissedecek. Güç için ilişkiye giriyor. Sevgi yok burada diyebilir miyiz?
S: Diyebiliriz.
H.K: O gücü de alamayınca…burada Süreyya ne istiyor ilişkiden sevgi istiyor. Güç ile müç ile alakası yok.
S: Hiç yok.
H.K: E Süreyya de sevgi alamayınca sevgide ısrar ediyor. Bunun da derdi güç almak. Bu anlamda da teslim olmuyor. Sevgi için direniyor diyelim sevgi ortadan kalkıyor. Oradan sonra da büyük bir çatışma çıkıyor. Sevgi ile gücün çatışması.
S: Sonra ne oluyor. Süreyya çok dırdır ediyorsun, çok konuşuyorsun öf bıktım bunlardan bilmem ne gibi sürekli aynı şeyler. Son kararım artık kesindi. Dedim ki bu ilişki artık bana çok zarar vermeye başladı. Sürekli ağlamalar şeyler bilmem neler. Çift görsem ağlıyorum dışarıda. Bilmem ne görsem ağlıyorum. Ve dedim ki artık bu şeye geri dönme kendine başka bir yol çiz yani. Ondan sonra ne oldu 3 hafta. Herhalde bu barışma süresi 2 ya da 3 hafta. Öncekinde de 2 hafta sonra aramıştı beni. 3 hafta sonra bir gün bir telefon. Şey oldum telefon gelince kalbim çarpmaya başladı, sinirlendim bir anda. (İtiraf ediyorum oh bana döndü diye de sevindim). Niye arıyor ki beni dedim kendi kendime. Arkasından 3 4 kere aradı. Her zamanki huyudur. 3 4 defa arar, mesaj çeker. Cevap gelmiyorsa arka arkaya.
H.K: Taciz etmiş oluyor.
S: Sürekli taciz. Ondan sonra mesaj geldi. Süreyya ne olur görüşelim seninle konuşmak istiyorum. Öyle böyle mesajlar. O günden beri çok kez aradı hiçbir telefonunu açmadım. Saygısızlık olmasın diye daha çok aramasın diye mesajlarına cevap verdim. (aslında onun beni kandırmasından korktuğum için telefonlarına bakmadım demek daha doğru). Sana ihtiyacım var diye mesaj atıyordu. 6 ay boyunca ben senin yanındaydım. 1 kere bile sana çok ihtiyacım var iyi ki yanımdasın diye bir cümle kurmadın.
H.K: Varlığında ihtiyacı yoktu da yokluğunda
S: Aynen öyle. Sonra arkasından gelen mesajlar; Bana bu hayatta en çok değer veren insan sendin. Şimdi sen de yanımdan gittin. Eğer benimle artık görüşmezsen…
H.K: Bunlar ne ifadesi uyandırıyor karşı tarafta yani sende neyi çalıştıracak. Suçluluk duygusu oluşturacak. Vicdanına oynuyor.
S: Evet. O öyle olacağını zannediyor.
H.K: Bu bir noktadan sonra anne oğul ilişkisi olacak.
S: Evet.
H.K: Süreyya onun annesi olacak. O da krallığını, prens krallığını ilan edecek diyelim. Orada vicdanına hitap ediyor. Orada da suçluluk duygusu oluşacak diyelim. Bak ben onun için ne kadar çok değerliymişim. Beni ne kadar önemsiyormuş gibi bir düşünce gelse yine orada teslimiyet başlayacak.
S: Gelmedi değil açıkçası. Geldi
H.K: E tamam gelir. Bu açıdan hedefi Behlül 12den vuruyor. Bu konuda da uzman.
S: Çok uzman. Gerçekten beni ikna etme konusunda çok uzman, aslında şimdi geçmişe yönelik düşündüğümde hayatıma bakıyorum. Ben mesela akşamları geldiğimde ailemle sohbet havasında geçer. Nasılsın nasıl geçti günün? (Çok samimi olmasa da bizim bu sohbetler bu konuda aile olarak ondan önde olduğum açıkmış ve onun bu konuda beni anlayamayacağı da açık. Evde de silik bir adam geliyor ve odasına gidiyor, ve hep çok yorgun) Mesela o gün çok ödevim falan yoksa bir 10 15 dakika otururum onlarla. E ne var ne yok, nasıl geçti günün baba, babamın eşine sorarım nasıl geçti günün ne yaptın diye. Behlül’ün yaptığı sabah çıkıp işe gitmek, akşam gelmek ve çok yorgunum bana bulaşmayın deyip odasına çekilmek. Genelde kurduğu cümleler buymuş.
 H.K: Annesine mi bu?
S: Annesine ve babasına.
H.K: Anne, baba, O mu var evde?
S: Evet. Anne baba Behlül. Yok. Öyle çok akraba ilişkileri şey ilişkileri kuvvetli değil. Teyze, hala hiç duymadım ağzından.
H.K: Tamam. Peki bende oluştuğu suçluluktan sonra ne yaptın?
S: Bende suçluluk?
H.K: Attı ya şeyi diyelim sonra oluştu diyelim.
S: Hım evet. Sonra bir an şey oldum belli bir süre acaba bir şans daha versem mi dönsem bu sefer kesin kararımı verir miyim ya diye düşündüm. Düşündüm düşündüm sonra bir süre bekledim. Zaten o sırada tatile gitmiştim, görüşme imkanımız yoktu. Gelmeye kalktı, hayır dedim gelme dedim şu an seni görmek istemiyorum dedim. Çok kez evimin önüne bile gelmiş benim haberim olmadan. Görüşmek istemiyorum şu anda dedim. Sonra ne oldu, o barışma süreci? Bazen cevap veriyorum, bazen cevap vermiyorum. En sonunda da şöyle bir mesaj geldi, Süreyya ben aslında sandığın kadar kötü biri değilim, işte her düşündüğüm dilimde aslında sana karşı hep dürüst olmaya çalıştım bu kadar yani. Böyle bir mesaj geldi, o mesaj beni kendime getirdi.
H.K: Ne anlamda?
S: Dedim ki 1. haftada her şey benim suçum, mesajların aynen orijinallerini söylüyorum şu an. 1. haftada her şey benim suçum. Her şey benim egolarım yüzünden diyen bir insan, 3. haftada aslında ben kötü biri değilim de sen biraz yanlış anladın da meselesine getirdi ve gene topu bana atmaya kalktı.
H.K: Bu sefer başka yoldan.
S: Başka yoldan yine bir şeylik yapıyor (kibarlıktan söyleyememişim piçlik yapıyor). Ama eski Behlül o benim alanıma şey yapan, aşağılayan hakaret eden bilmem ne yapan Behlül geri dönmeye başladı dedim kendi kendime ve yok dedim yani Behlül ben seninle görüşmek istemiyorum. Biz bir daha bir araya gelmeyeceğiz falan dedim. (Behlül’ün haklı olduğu bazı noktalar vardı aslında, onunla beraberken bir anlamda evet kıyafetime çok önem vermiyordum, onun da çok ciddiye aldığını söylememem kendi giyim kuşamını. Şimdiki kıyafet tarzım çok daha farklı, işin aslı sanırım onun yanında kendimi kadın hissetmemem). Engelledim de sonunda internetten, okul açıldığından beri falan görüşmüyoruz.
H.K: Süreyya açısından problem ne şimdi? Behlül bitti.
S: Behlül bitti. Ama Süreyya’da bayağı bir şeyi kaldı, izi kaldı. Süreyya artık her şeye bir şüphe ile yaklaşıyor. Nasıl oluyor, ayy nasıl yaparım?
H.K: Her şey Süreyya’nın yapacağı her şey mi?
S: Benim yapacağım her şey.
H.K: Bir başarısızlık mı peki bu şimdi? (O zamanlardaki düşüncem tabi ki öyle, elimde tutamadım çocuğu) Yani bu olayı nasıl algıladın?
S: Bu olayı şöyle algıladım; ben önceden daha cesaretli bir insandım. Behlül hayatıma girmeden önce bazı şeylere kendim daha çok cesaret edebiliyordum.
H.K: Her türlü atılıma girerdin, şimdi?
S: Evet. Okulda bizim İşletme kulübünde aktif görevliydim. Tuttu bana senin ne işin var o kulüpte. Şimdi her şeyi yapmadan önce nasıl olur acaba, nasıl. Buraya gelirken bile aynı kaygıları yaşadım.
H.K: Ne?
S: Hüseyin Hoca nasıl biridir acaba?
H.K: Anlayacak, anlamayacak?
S: Anlayacak mı anlamayacak mı, nasıl geçecek? Öyle mi geçecek, neler konuşacağız?
H.K: Peki eski Süreyya’da bu şüphe yok muydu? (vardır elbette ama bu kadar ön planda değildi galiba, daha gözüm kara girerdim çok şeye)
S: Vardı ama daha azdı.
H.K: Vardı. Makul.
S: Makul yani her insanın yaşayacağı tarzda.
H.K: Şimdi bir kişilik özelliği oldu.
S: Şimdi çok arttı. Kesinlikle ve her şeyde. Bu ara özellikle çok fazla uyuma isteğim var, sürekli uyumak istiyorum. Hiçbir şey yapmak istemiyorum.
H.K: Peki Süreyya, Süreyya’yı tanımakta şimdi zorlanmaya mı başladı? Ortaya yeni bir Süreyya mı çıkıyor?
S: Aynen. Eski Süreyya nereye gitti? 1. sınıfta 2. sınıfta ne kadar aktiftim diyorum. Nerede şimdi o Süreyya?
H.K: Bu yeni ben şimdi, hangisi peki ben ben?
S: Eski ben.
H.K: Burada biz şey örneğini veriyoruz. Vampir filmi izledin mi?
S: Vampir filmi? Hiç herhangi bir vampir filmi.
H.K: Herhangi bir vampir filmi veya vampir filmi ile ilgili bir şey.
S: Evet.
H.K: Vampir filmlerinde ana tema ne var?
S: Vampir bir kurban seçer
H.K: Bir vampir var, bir tane de kurban var, bir tane de vampir avcısı var değil mi?
S: Evet.
H.K: Bu kişilik, işte Psikolojinin arzu ettiği kendisiyle barışık insanı vampir avcısı olarak düşüneceğiz. Hayatta iyiyi temsil ediyor. Kişilik bozukluğu olan insanlar da kötülüğü (yani Behlül) temsil ediyor, bunu da vampir olarak düşüneceğiz. Kişilik bunalımı olan insan da vampirle vampir avcısı arasında vampirle önce vampirle karşılaşıyor. Kişilik bozukluğu olan insan da işte bu kişiyi ısırmış oluyor. Yani Süreyya burada ısırıldı. Ve vampir tarafından ısırılan kişinin 48 saat süresi var filmlerde, 48 saat içerisinde kurtarılırsa kurtarılacak. Kurtarılamazsa o da şey olur, vampirleşiyor diyelim. Filmlerde haç bulacaksın, sarımsak bilmem ne falan filan hikayesi. Burada şimdi Süreyya’da kişilik bunalımı var veya kişiliği oturtuyor. Bunalım düzeyinde sorunlar vardı. Ama bu Behlül’de bunalım düzeyini aşmış. Bozukluk düzeyine gelmiş. Anlatabiliyor muyum?
S: Evet.
H.K: Bu değişmeyecek. Çünkü bu ilişki kurmuyor, yani Süreyya ile bir kadın erkek ilişkisi kurmadı, kariyer ilişkisi kurmuş oluyor güce önem veren insanlar. Sen, onun gücüne güç katacağın için değerlisin. Onun gücüne, güçlenmesine, otoritesine engel çıkartırsan senin hiçbir değerin yok ki.
S: Evet. Anladım.(şaşkın bir ses tonu)
H.K: Ona hizmet ettiğim sürece varsın değerlisin. Onu önemsersen. Ama hep o. Sen diye bir şey yok yani Süreyya diye bir şey yok bu ilişkide. Gerek de yok zaten Süreyya’ya. Süreyya ona eklemlenmeli. Anlatabiliyor muyum? Bu anlamda diyelim onunla bir 6 ay yaşadıysan ısırıldın. Dolayısıyla onun tesiri altındasın. Anlatabiliyor muyum? Ama işte burada bir karar vereceksin. Bu bir hataydı. Ama bu bir başarısızlık değil. Herkes ilk ilişkisinde yanılabilir ki yanılıyor zaten. Ben de yanıldım. Yani bunu bir şimdi o yeni bir Süreyya çıktı ya ortaya bence bu ilişkiyi başarısızlık olarak görmüş olmuyor musun?
S: Evet aslında.
H.K: İlk erkeğim çok güzel olacaktı, evlenecektik, çok büyük aşk olacaktı
S: Tabii ki.
H.K: Böyle sevgi açısından bakınca çok büyük anlamlar yükledin.
S: Evet.
H.K: Süreyya olarak. Bütün anlamlar yıkıldı.
S: Yıkıldı.
H.K: Bütün anlamlar, daha önce hiçbir erkeğe de buna benzer şey yapmadığın için
S: Bu kadar yoğun bir anlam yüklememiştim.
H.K: Şimdi bütün anlamları yükledin, evleniyoruz gidiyoruz falan filan her şeyi planlıyordum. Hiçbir şeyin anlamı kalmamış oluyor.
S: Aynen öyle.
H.K: Ama zaten bunlarda hiçbir anlam yoktu. Bütün bu anlamları sen yükledin. (ve de kişiye değildi bu yüklediğim anlam yani Behlül idealimdeki erkek olduğu için değil, Behlül değil bir başkası olsaydı da bu anlamları yükleyecektim o zaman)
S: Evet.
H.K: Kendi gücünle yükledin.
S: Bu anlamları yüklemiş olmam bir acizlik göstergesi mi? Kafamda böyle bir soru da var, çok mu acizdim de böyle davrandım? Çok mu yalnızdım da (kendimi nasıl yerin dibine soksam?)
H.K: Ama yanıldın. Bak sen herkes bir kadın erkek ilişkisi, herkes sevgiyi aramaz mı?
S: Arar.
H.K: Sen de tecrübesizliğinle deneyimsizliğinle, acizliğinle değil tecrübesizliğinle sevgi, kadın erkek ilişkisini aradın doğal olarak.
H.K: Bu yaşlarda aranacağı için sen de aradın. Ama deneyimsizliğin var yani sevgi ilişkisi nasıl kurulur, kimde var bilmem ne gittin ilk bunda gördün. Bunun da vampirlerin en önemli özelliği nedir filmlerde bakarsan. Filmlerde etkileyicidirler, çabuk büyülerler.
S: Evet.
H.K: Büyüleyici özelliği vardır.
S: Vampire aşık olur kurban.
H.K: Hı hı. Aşık olursun, gözlerine bakarsın aşık olursun. Veya işte o gülle büyüler seni. Ama doğal erkek diyelim sağlıklı erkek o kadar gül vermeyebilirdi. O gül verirken o sözleri söylemeyebilirdi. Anlatabiliyor muyum? Doğal erkek sadece gözlerinin içine bakabilirdi. Ne bileyim işte, sessizliğiyle etkileyebilirdi. Ama bu dili ile etkiliyor, sözüyle, işte o gülüyle bilmem ne. Yöntemlerle etkilemiş oluyor. Burada büyülendin, olaya böyle bakarsak ne düşüneceksin, bu bir acizlik mi?
S: Yok değilmiş. Yani birinden belki de bu kafamda vardı ama. Benden daha deneyimli, bu konuda daha deneyimli birinden bunu duymaya ihtiyacım vardı aslında. 
H.K: Şimdi duyduk mu?
S: Duyduk.
H.K: Bu Behlül Bey’in belki ilk kurbanısın Süreyya, bundan sonra da kurbanları olacak. Yani anlatabiliyor muyum? Evlendiği kişi ile de mutlu olması çok zor. Tek şart var, teslim olacak bir kadın bulursa anca öyle. Öyle bir kadın varsa belki ama hiç kimse de sonuna kadar kimseye teslim olamaz diyelim. İşte hayatta güce bir insanla o zaman karşılaştığımızda neye önem veriyor. Sevgiye mi önem veriyor güce mi? Ama insanlar da doğal olarak ilk önce neyden etkileniyorlar? Veya kadınlar erkeklere bakarken neyine bakıyorlar ilk önce, sevgisine mi gücüne mi?

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: HER ŞEYİMLE İLK TERAPİM: YANLIŞLARIM, DOĞRULARIM ve OYUNLARIM
« Yanıtla #2 : 03 Eylül 2012, 08:14:28 ös »
S: Aslında gücüne.
H.K: Kadınlar adamın neyine bakıyorlar? Kariyerine, gücüne, geleceğine
S: Takım elbise
H.K: İşte koskocaman adam. Öğretmen, geleceği bilmem ne. İşte avukat ovv önü açık. Burada kadınlar da bir hata yapıyorlarsa erkeklerde, nerede? O güç, gücünü gösteren erkekleri güçlü zannediyorlar.
S: Evet
H.K: İşte ben avukatım bilmem ne. İşte ben her şeyi bilirim. İnsanları etkilerim falan. Bu ifadeleri kullanan insanlar, işte Behlül’den duyduğun her şey güç demek. Bir daha bu ifadeleri kullanan bir erkek gördüğünde selam bile vermeden arkanı dönüp gitmen lazım. Öyle değil mi?
S: Evet.
H.K: İşte bunu deneyimleyeceksin.
S: Evet. Aslında doğru bu açıdan bakınca.
H.K: Kadın sevgi arıyorsa sevgi duygusu olan düşüncesi olan bir erkeğe araması lazım. Ama kadınlar önce sevgiyi istiyorlar, ama güçten etkileniyorlar.
S: Önce bir tip, güç, işi gücü var mı bilmem nesi var mı, okudu mu okumadı mı?
H.K: O güç, ama kadınlar o gücü niye tercih ediyor? İşte ben acizim kadınım, zaman zaman çaresiz kalabilirim. Güçlü erkek beni korur. Öyle değil mi?
S: Öyle.
H.K: Öyle bir bakış açısı yok mu yani?
S: Var.
H.K: Güç beni korur, sıkıntılarımı giderir. İşte çaresiz kalırsam elinden tutar.
S: Tabi bir şey olursa ona sorarım.
H.K: Yani, evlenmek demek babadan ayrılmak demek diyelim. E bana babalık yapar.
S: Aslında galiba kadınların o çok eleştirdiği işte kadın evlenene kadar babasına evlendikten sonra kocasına bağlıdır hani, ondan izin alır, ondan şey yapar. Aslında kadınlar bunu biraz da istiyor galiba.
H.K: İstiyor işte. Baba, can ama burada sevgi tarzı değil de otorite anlamında. Baba otoritesi, koca otoritesi. Yani o otoriteyi arıyor. O otoriteyi ararken de güç çekici geliyor.
S: Evet.
H.K: Sevgi karın doyurmuyor gözüyle bakıyor. Şimdi normalde zannedilir ki kadınlar çok duygusal, erkekler de realist. Erkekler asla realist değil, erkekler duygusaldır.  Kadınlar realisttir. O gün varsa var. Bir erkek kadına hayat satamaz. Gelecek satamazsın, pazarlayamazsın. Bugün elinde varsa onu gösterirsin, kadın istiyorsa gelir. Ama elinde bir şey yok, yarın şu olarak bu olacak, kadınlar genelde buna inanmıyor. İnanmama sebebi işte güç arıyor.
S: O anda olan güç.
H.K: O anda mevcut güç.
S: Mevcut güç. Aslında bana çok işaret, işaretleri sonradan anlamlandırabiliyorum. 1 yıllık stajı boyunca 3 tane ofis değiştirdi.
H.K: Otorite ile çatışması var. Buradan da bu yorum çıkar. Yani şey yapamıyor; bir yerde kök salamıyor, demek ki orada bir çatışma içerisine giriyor. Ben, güçlü olmak istiyorum ama orada izin yok. Daha güçlü biri var, çatışıyor, oradan ayrılıyor, buraya gidiyor, oradan ayrılıyor buraya gidiyor.
S: Benim onu yorumlayışım, iş hayatı herhalde böyle şeyler olabilir. Bilmediğim için.
H.K: 1 olur, 2 oldu, 3te şüphelenmemiz lazım.
S: Evet.
H.K: Anlatabiliyor muyum? İşte sağlıklı ilişkilerde, sağlıklı ilişkide gücü aramayacağız. Sevginin gücü, yani ilişkiden gelen; kadının erkeği, erkeğin kadını sevmesinden gelen bir güç ortaya çıkacak. Sağlıklı kadın, sağlıklı erkek. Burada da sevginin gücünü bulmamız lazım. Gerçekten sağlıklı bir erkek kadın için sağlıklı bir kadın erkek için o sevginin gücünü yaratıyor. Erkek kadında bu gücü aldığında, kadın erkekten bu gücü aldığında kendi özel hayatında ilişkisinin dışında evlendik evimizin dışında güçlü bir erkek olarak, güçlü bir kadın olarak hayatın içerisinde yer alıyoruz. Benim arkamda eşim var, benim arkamda kocam var işte, karım var diyerek hayata güçlü çıkış yapıyorsun.
S: Şu anda bende olmayan hayata karşı duruş yani. Şu anda gerçekten her şeyden bir korkma, her şeyden bir ürkme halindeyim. Her şeyle ilgili kafamda çok fazla soru var. Gelecek ile ilgili hiçbir şey kalmadı şu an içimde.
H.K: Ama sevgi diye yola çıktın sen. Gücü sevgi zannettin.
S: Evet.
H.K: Şimdi bu güçten de sevgi çıkmayınca, e sen onu sevgi zannediyordun ya Behlül seni seviyordu, sen onu seviyorsun, ama o sevgi değildi zaten. O gücü sevgi zannetmiş oldun. Ama burada aa hayatta sevgi yokmuş anlamı çıkartıyor insan zihni. 
S: Evet.
H.K: Sevgiye olan inancını kaybediyorsun. Ama ilişkiye girdiğin şey sevgi değildi zaten.
S: Bunu bana çok kişi söylemişti ama bu kadar anlamlı kimse söylememişti şimdiye kadar.
H.K: O zaman buradaki söylemlerin şeyi ne, yani diğer söylemlerden farkı?
S: Daha rasyonel, daha akılcı.
H.K: Yapılandırılmış
S: Daha yapılandırılmış evet. Çünkü arkadaşımın söylediği şey; bunu bana çok kişi söyledi.
H.K: Neyi?
S: O seni sevmiyordu, onunki sevgi değildi dedi.
H.K: Ama neydi işte o, sevgi değilse ne?
S: İşte sevgi değilse ney? Bunun tanımlaması yok.
H.K: Sevgi oyunu oynadık 6 ay.
S: Heh.
H.K: Niye sevgi sandım?
S: Evet işte ben bu soruları sordum kendime. O zaman neydi bu 6 ay öyle takıldık mı dedim. Hani ciddi anlamda da bir şey olmadı. Elini tuttuğumda çok güzeldi böyle içim kıpırdıyordu falan. Ama son zamanlarda artık suratını görmek istemiyordum.
H.K: Demek ki sevgi…Bu bir büyü işte. Güçlü olanın güce önem veren aslında güçlü de değil de, işte güce önem veren kişinin büyüleyici bir etkisi oluyor. Şimdi, kişilik bozukluğu olan insanlar, annemiz babamız tarafından yetişiyoruz, çocuğuz. Herkes bu anlamda iyi olarak başlıyoruz ‘iyi’lik adayıyız. Sonra bir travma yaşamışsak diyelim annemizden babamızdan bir şey oldu, boşandılar, evlendiler, kavga çıktı bir şey çıktı. Çocuk bir travma yaşadığında o iyilik yanına bir kötülük geliyor. İyi ve kötü çatışması, orada sevgi iyilik anlamını kaybediyor ve güçlü olma duygusu gelişiyor. Ve güce eziliyorsun ya orada anne baba travma yaşıyorsun çocuk eziliyor. Ezildiğimde güçlü olmalıyım, sevgi iyilik falan onlar anlamını yitiriyor. Güçlü olmalıyım. Ve o güce tapmaya başlıyorsun. O gücü elde etmeye çalıştıkça o güce inanıyorsun tapıyorsun. O gücü arıyorsun, aslında bu senin kendi çaresizliğin. (gümmmm etkisi)
Ne diyelim böyle Osmanlı saraylarında şehzadeler şimdi padişah kardeşlerini hapsettiriyor ya
S: Evet.
H.K: O ölünce padişah ölünce padişah olacak şehzadeler hapiste yaşıyor diyelim. İşte bu anlamda hapiste yaşayan bir prens. Yani anlatabiliyor muyum? Kral olma hayalleri ile o hapiste var olabiliyor. Bir gün işte kral ölecek. Ve ben yerine geçeceğim hayalleri ile diye. Ama orada yalnız, çaresiz, kendi içinde çaresiz aciz pasif işte neyse o negatif bütün duyguları yaşıyor. Ama sonra bunları kamufle ediyorsun, işte bir kurban seçiyorsun, kendi bütün kendi kendini suçlayacağın bütün o kişilik özelliklerini ona yansıtıyorsun. Ona saldırıyorsun, sen ne düzensizsin, sen ne bileyim işte burnunun üzerinde kaşın var bilmem ne şudur budur saldırıyorsun. Aslında kendine saldırıyorsun.
H.K: Peki ne hissettiniz düşünmek nasıl bir duygu gelirken şüphelenilen bir şeyler vardı, giderken ne düşüneceksin?
S: Giderken ne düşüneceğim, giderken şunu düşüneceğim. O kadar da anormal değilmiş aslında
H.K: Kim?
S: Ben, yaşadıklarım. Benim acizlik diye tanımladığımı zannettiğim şey aslında
H.K: Biz ona tecrübesizlik dedik
S: Tecrübesizlik. Olabilirmiş aslında diyorum kendi kendime. Başkaları söyleyince o kadar etkili olmadı gerçekten, tamamlanmadı. Şu anda artık tamamen bu şeyi, bu kendimdeki soruları, endişeleri artık tamam ben de buna yönelmeye kendimi hazırlayabilirim. (bol keseden atmak kolay daha başına gelecekleri bilmiyorsun). Bunları nasıl yeneceğim, Süreyya yeni bir şeylere nasıl başlayacak? Bundan sonra bunları düşünebilirim.
H.K: Ama Süreyya’nın da bu sevgiyi ararken bir duygusal açlığı var mı (on ikiden vurdun hoca). Niye bu sevgiyi aradı?
S: Aslında var, güzel bir şey bence çift olmak. Yanınızda birinizin olması. İki elmanın yarısı gibi, iki yarım birleşince bir bütün oluşuyor. Bir sosyal ortama girince (nasıl kıvırıyorum, sevgi açlığın var mı sorusundan nasıl kaçıyorum, işin reklam kısmını saymış dökmüşüm) beraber gitmek, bir şeyi paylaşmak, bir sevinci, mutsuzluğu.   sureyyasafa@yahoo.com.tr

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4099
    • Profili Görüntüle
Ynt: HER ŞEYİMLE İLK TERAPİM: YANLIŞLARIM, DOĞRULARIM ve OYUNLARIM
« Yanıtla #3 : 09 Mayıs 2013, 10:26:28 ös »
..