Gönderen Konu: Sabahattin Ali – Kürk Mantolu Madonna ve Eşcinsel Erkekler  (Okunma sayısı 9917 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle

RAİF EFENDİ EŞCİNSEL MİDİR?

Raif Bey'in yaşadıkları ve hissettikleriyle kendi yaşadıklarım ve hissettiklerimin aynılığı cihetiyle Raif Bey'in de eşcinsel olduğunu söylerken, Hüseyin Bey de bu zamana kadar tanıdığı hastalarının karakterleri ile Raif beyin benzerlikten öte aynılığı sebebiyle benimle ortak kanaati paylaştığını, bu maksatla kitabı eşcinsel hastalarına okuttuğunu ve kendilerini görmeleri yönünde farkındalıklarını ortaya çıkarmaya çalıştığından bahsetti. yani ben de duygusal olarak bir bayana aşık olabilir, normal bir erkek olarak bir bayanla beraberlik yaşayabilirim. bunu farkettikten sonra tedavide inanılmaz bir yol kat etmeye başladık, çünkü artık neyin ne olduğunu bilen birisi olarak aradığımın hemcinsimle cinsel birliktelik değil, duygusallığın varabileceği en son uç olan cinselliği, sapmış olan duygularım neticesinde erkeklerde arayışım olduğunu ve çözümün duygusallığımı erkekler yerine kadınlara yönlendirmemde olduğunu öğrenmiş oldum.

http://www.huseyinkacin.com/forum/index.php?topic=1184.0

devamını okumak için linki tıklayınız





Sabahattin Ali – Kürk Mantolu Madonna

BABA-OĞUL

Demek babam ölmüştü. Bunu hakikatte bu kadar geç idrak ettiğimden dolayı büyük bir utanma duydum. Gerçi babamı gerçek bir muhabbetle sevmem için de ortada bir sebep yoktu; onunla aramızda daima bir yabancılık mevcut kalmıştı ve birisi bana: ‘Senin baban iyi bir adam mıydı?’ diye sorsa, verecek cevap bulamazdım. Çünkü iyiliği ve fenalığı hakkında bir fikir sahibi olacak kadar onu tanımıyordum. Babam benim için ‘insan’ olarak hemen hemen hiç mevcut değildi: yalnız ‘Baba’ dedikleri mücerret bir mefhumun  insan şeklinde görünüşüydü. Akşamları kaşlarını çatarak sessiz sedasız eve giren ve ne bizi ne annemizi hitaba layık görmeyen, saçsız başlı değirmi ve kır sakallı adamla, Havuzlu kahvede göğsünü bağrın ı açıp gülüşerek ayran içtiğini ve küfür savurarak tavla oynadığını gördüğüm kimse bence birbirinden tamamıyla ayrıydı… Bu ikincisinin babam olmasını ne kadar isterdim…. Halbuki o halinde bile beni görünce derhal yüzü ciddileşir:
‘Ne dolaşıyorsun buralarda?...’ diye bağırırdı. ‘Haydi, kahve ocağına var, bir şerbet iç de mahalleye dön, orada oyna!’
Büyüdüğüm, askere gidip geldiğim zaman bile bana karşı muamelesi değişmemişti. Hatta nedense ben akıllandığımı zannettikçe onun nazarında daha küçülüyor gibiydim. Bu sefer benim ikide birde ileri sürdüğüm şahsi fikirlerime ve mütalaalarıma biraz da istihfafla bakıyordu. Son zamanlarda her arzuma muvafakat edişi, münakaşa etmeye tenezzül etmeyecek kadar bana ehemmiyet vermediğinin bir alametiydi. Bütün bunlara rağmen kafamda, onun hatırasını kirletecek bir şey yoktu. Onun boşluğunu değil, fakat yokluğunu hissedecektim.


KADIN-ERKEK
Demek ki beni bir türlü  sevemiyordu. Hakkı vardı. Beni hayatımda hiç, hiç kimse sevmemişti. Zaten kadınlar çok acayip mahluklardı. Bütün hatıralarımı toplayarak bir hüküm vermek istediğim zaman, kadınların hiçbir zaman sahiden sevemeyecekleri neticesine varıyordum. Kadın sevileceği zaman sevmiyor, ancak tatmin edilmeyen arzulara üzülüyor, kırılan benliğini tamir etmek istiyor, kaybedilen fırsatlara yanıyor ve bunlar aşk çehresi altında görünüyordu. Fakat böyle düşünmekle Maria’ya karşı haksızlık ettiğimi çabuk anladım. Onu, her şeye , bu çeşit bir mahluk addedemezdim. Sonra onun da ne kadar ıstırap çektiğini görmüştüm. Sırf bana acıdığı için bu kadar üzülmesine imkan yoktu. O da aradığı ve bulamadığı bir şeye yanıyordu. Fakat bu neydi? Bende, daha doğrusu aramızdaki münasebette eksik olan neydi?
Bir kadının  bize her şeyini verdiğini zannettiğimiz anda onun hakikatte bize hiçbir şey vermiş olmadığını görmek, bize en yakın olduğunu sandığımız sırada bizden, bütün mesafelerin ötesindeymiş kadar uzak bulunduğunu kabule mecbur olmak acı bir şey.
Bunun böyle olmaması lazımdı. Fakat, Maria’nın da dediği gibi, yapılacak bir şey yoktu; hele benim tarafımdan…
Onun bana böyle yapmaya ne hakkı vardı? Senelerden beri, boşluğunu apaçık görmeden, şöyle böyle ömür sürmüş, insanlardan kaçsam bile, bunu tabiatımın acayipliğine vermiş, sürüklenip gitmiştim, fakat beni memnun edecek hayat hakkında bir fikrim yoktu. Yalnızlığımı hissediyor ve üzülüyordum fakat bundan kurtulmanın mümkün olabileceğini ummuyordum.


Özet:

Kahraman-anlatıcı, Ankara’da işsiz kaldığı bir gün, sokakta eski arkadaşlarından Hamdi Bey’le karşılaşır. Hamdi Bey, bir şirkette müdür yardımcılığı görevine getirilmiştir. Kahraman-anlatıcının işsiz olduğunu öğrenince ona şirkette bir iş verebileceğini söyler. Ertesi gün şirkete giden kahraman-anlatıcıya bir iş verir ve orada çalışan mütercim bir memur olan Raif Efendi ile aynı odada çalışmasını ister. Haftalarca aynı odada çalışmalarına rağmen, iki memur arasında bir yakınlık ve samimiyet gerçekleşmez. Bir gün, Raif Efendi’nin yaptığı çevirinin memurlar tarafından unutulması üzerine Hamdi Bey feci bir şekilde Raif Efendi’yi azarlar. Raif Efendi de, Hamdi Bey gittikten sonra onun resmini yapar. Bu resimde başarılı bir insan tahlili gören kahraman-anlatıcı, bundan sonra Raif Efendi’ye daha farklı bir nazarla bakmaya başlar.
Raif Efendi’nin hastalanıp bir hafta işe gitmemesi üzerine, tercüme edilmesi gereken bir yazıyı kahraman-anlatıcı onun evine götürür ve ailesini de yakından tanıma imkânı bulur. Raif Efendi, bir şubat günü ağır bir şekilde hastalanır ve işe gitmez. Bu sefer durumu ciddi olan Raif Efendi, kahraman-anlatıcıdan iş yerinde eşyalarını toplamasını ister. Eşyaları Raif Efendi’ye getiren kahraman-anlatıcının bir defter dikkatini çeker. Raif Efendi, kahraman-anlatıcıdan bu defteri sobada yakmasını ister. Defterde mühim şeylerin yazıldığını düşünen kahraman-anlatıcı, Raif Efendi’yi ikna ederek defteri alır, oteline gider ve defteri okumaya başlar.
Romanın ikinci olay örgüsünü Raif Efendi’nin hatıra defterine yazdıkları oluşturur. Havranlı bir aileye mensup olan Raif Efendi, çocukluğunda çekingen ve ürkek bir çocuktur. Akranlarıyla iletişim kurmakta zorlandığı için yalnızlığını kitap okuyarak ve resim yaparak gidermeye çalışır. Güzel Sanatlar Akademisi’ni okumak için İstanbul’a gelir ve eğitimini tamamlamadan buradan ayrılır. Maddi durumu iyi olan babası, Raif Efendi’yi sabunculuk tekniğini öğrenmesi için Almanya’ya gönderir. Burada, sabunculukta ileri bir tekniğe sahip olan fabrikaya gitmek yerine, müzelere ve resim galerilerine giderek vaktini geçirmeye çalışır.
Bir senedir burada olan Raif Efendi, bir gün bir resim galerisinde gördüğü Kürk Mantolu Madonna tablosundan etkilenir. Günlerce sadece bu tabloyu seyretmek için galeriye gider. Sonunda tablonun sahibi Maria Puder’le tanışır ve ona âşık olur. Bir yılbaşı günü Maria’yla birlikte olur. Ancak, bu birliktelikten sonra Maria’nın isteği üzerine birkaç gün görüşmezler. Onsuz bir yaşama dayanamayan Raif Efendi, Maria’nın hastahaneye kaldırıldığını öğrenir. Hastalığı müddetince ona bakar ve tekrar güvenini kazanır. Maria’yla ilişkisinin tam rayına oturduğu bir zamanda memleketinden bir telgraf alır. Telgrafta babasının öldüğü ve derhal memlekete gelmesi gerektiği yazılıdır. İşlerini düzelttikten sonra Maria’yı da memleketine getireceği sözünü veren Raif Efendi, Almanya’dan ayrılır.
Maria Puder’le düzenli olarak mektuplaşır. Ancak belli bir zaman sonra Maria Puder, Raif Efendi’ye mektup yazmaz. Raif Efendi kandırıldığını düşünerek bir başka kadınla evlenir ve çocukları olur. Ankara’da bir gün, Almanya’dayken pansiyonunda kaldığı Maria Puder’in akrabasıyla karşılaşır. Ona Maria Puder’le ilgili imalı sorular sorunca Maria’nın on sene önce hastalandığını, hastalığına rağmen bir çocuk dünyaya getirdiğini ve babasının da bir Türk olduğunu öğrenir. Kadının isim vermediği bu Türk’ün kendisi olduğunu anlayan Raif Efendi, kadının yanında olan 8-9 yaşlarındaki kızına bakar. Bir dakika sonra tren hareket eder ve bu şokla Raif Efendi de hatıra defterine bunları yazmaya başlar. Defteri okuyan kahraman-anlatıcı, onun iç dünyasının ne kadar zengin olduğunu anlar. Defteri vermek için Raif Efendi’nin evine gittiği zaman ailesi onun öldüğünü söyler.

Kürk Mantolu Madonna – İnceleme
« Son Düzenleme: 22 Ocak 2013, 11:01:21 öö Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sabahattin Ali – Kürk Mantolu Madonna ve Eşcinsel Erkekler
« Yanıtla #1 : 17 Aralık 2012, 10:20:22 öö »
Kürk Mantolu Madonna
Meğer ben ne eksikmişim
 seni okuyana kadar


Kürk Mantolu Madonna
İki ay kadar önce okudum Sabahattin Ali'nin bu kitabını. Adını çok duymuştum ama bir türlü fırsatım olmamıştı okumaya. Meğer kitap kendi yaratıyormuş zamanı. Okuyucunun tek yapması gereken kitabı eline almakmış. Yüksek lisans derslerinin ödevleriyle boğuşurken biraz kafamı dağıtmak için kitabı elime aldığımda anladım bunu. Bir kaç sayfa okuyup ödevin başına dönmekti amacım. Kitabı elime aldığımda saat akşam sekizi biraz geçiyordu. Kitabı kapattığımda ise geceyarısına yarım saatten biraz fazla vardı. Kafa dağıtmak niyetiyle başladığım kitabı bir solukta okumuş, rahatlamışlık hissi yerine Maria Puder ve Raif Efendi için üzülür bulmuştum kendimi.

Kürk Mantolu Madonna Sabahattin Ali'nin 1943 yılında kaleme aldığı bir roman. Öylesine sade, öylesine içten ve öylesine derin bir aşkın romanı. hayatımda okuduğum en şahane romanlardan biri Kürk Mantolu Madonna. Kitabı kapatır kapatmaz karar verdim buna. Kürk Mantolu Madonna'yı okumayan her okuyucu gibi eksikmişim ben. Tamamlandığımı hissettim. Sabahattin Ali'ye Maria Puder ve Raif efendi eşliğinde teşekkür ettim.


Ah Raif efendi... Sen masanda oturmuş, büyük bir özenle sıkıcı çevirileri yaparken ne fırtınalar kopuyormuş içinde meğer. Kim bilebilirdi ki dairenin işinde gücünde, kendi halinde Raif efendisinin neler yaşadığını sen anlatmasan...

Ah Maria Puder... Kürk Mantolu Madonna... Bir tablodan çıktın sen. Kendi ellerinle yaptığın bir tablodan. Uzun sessizliklerin oldu, kederli bakışların oldu, gitmek istedin ama gidemedin. İyi ki de gitmemişsin. O kürk senden başka kimsenin omuzlarında böyle güzel durmazdı...

Kitabı okurken bir Maria Puder oldum bir Raif efendi. Zaten üçüncü bir göz gibi okunmaz ki bu kitap. Birinden birinin gözleri olmalısın öyle bakmalısın, birinden birinin kalbi olup çarpmalısın. Kitabı okumayanlar için çok detay vermek istemiyorum. Zaten bu kitap da anlatılmaz yaşanır. O yüzden okumadıysanız en kısa zamanda okumaya başlayın. Kim bilir belki siz de henüz farkında olmadığınız eksikliği hissedersiniz.


ismail alacaoğlu

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sabahattin Ali – Kürk Mantolu Madonna ve Eşcinsel Erkekler
« Yanıtla #2 : 17 Aralık 2012, 10:24:04 öö »
"insanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.
....
hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. insanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden herşeyi bırakıp kaçarlar.
...
muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ancak birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gidecekti. bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu... biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. o zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için, herşeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu"


Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna
« Son Düzenleme: 17 Aralık 2012, 10:26:54 öö Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sabahattin Ali – Kürk Mantolu Madonna ve Eşcinsel Erkekler
« Yanıtla #3 : 17 Aralık 2012, 10:28:00 öö »
hizli hizli otele dondum. kahvenin gramofonu ve suriyeli kadinin sarkisi kesilmi$ti. arkada$im yatagina uzanmi$ kitap okuyordu. bana yandan bir goz atti:

"ne o, capkinliktan mi geliyorsun?" dedi.

insanlar birbirlerini ne kadar iyi anliyorlardi... bir de ben bu halimle kalkip ba$ka bir insanin kafasinin icini tahlil etmek, onun duz veya kari$ik ruhunu gormek istiyordum. dunyanin en basit, en zavalli, hatta en ahmak adami bile, insani hayretten hayrete du$urecek ne muthi$ ve kari$ik bir ruha maliktir!.. nicin bunu anlamaktan bu kadar kaciyor ve insan dedikleri mahluku anla$ilmasi ve hakkinda hukum verilmesi en kolay $eylerden biri zannediyoruz? nicin ilk defa gordugumuz bir peynirin evsafi hakkinda soz soylemekten kacindigimiz halde ilk rast geldigimiz insan hakkinda son kararimizi verip gonul rahatiyla oteye geciveriyoruz?

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sabahattin Ali – Kürk Mantolu Madonna ve Eşcinsel Erkekler
« Yanıtla #4 : 17 Aralık 2012, 10:31:20 öö »
bir kadın, tren penceresinden dışarı bakabilir, bu sırada gözüne bir kömür parçası kaçar, o ehemmiyet vermeden bunu ovuşturur ve bu minimini hadise dünyanın en güzel gözlerinden birini kör edebilirdi. göz mü mühim, kömür parçası mı? asıl hayat teferruattan ibarettir. bizim mantığımızla hayatın mantığı asla birbirine uymuyor.

şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum." dedi. "bu eksiklik sana değil, bana ait...bende inanmak noksanmış... beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanmadığım için sana aşık olmadığı zannediyormuşum... bunu şimdi anlıyorum. demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar.... ama şimdi inanıyorum... sen beni inandırdın. seni seviyorum. deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum... seni istiyorum...içimde müthiş bir arzu var... bir iyi olsam!


psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sabahattin Ali – Kürk Mantolu Madonna ve Eşcinsel Erkekler
« Yanıtla #6 : 02 Nisan 2023, 02:02:38 ös »
Sabahattin Ali: Kürk Mantolu Madonna Raif Efendi ve Eşcinsel Erkekler http://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=1176.0