Gönderen Konu: Modern Çağın Tutunamayanları Eşcinseller Sadist Mazoşistler Kişilik Bozuklukları  (Okunma sayısı 6418 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle

Son seansların üzerinden iki gün geçti. 6 ay sonra ilk defa aileme de açıldıktan sonra Hüseyin Hocaya gittim. Bayağı bi’ dolmuştum. Cumartesi günü gittim konuştum ama seans bittiğinde, henüz konuşmak istediğim hiçbir şeyi konuşamamışım gibi hissettim. Ama bu his, her zaman olan obsesif, iç karartıcı -bu hisleri tanımlamaya kelimelerin taşıdığı anlamlar yetmiyor gibi- hislerim gibi değildi, daha ziyade konuşmaya doyamamış gibiydim. Aslında bu biraz da ne zamandır kendimi ifade etmiyormuşum gibi hissetmemdi belki de. İyi hissetmiştim işte kısaca, şunu söylemek için bile 5 satır yazı yazdığımı fark ettim. Zaten eşcinsel hislerim olmasından da öte, asıl hastalığım bu benim işte diyorum şimdi, her zaman da buydu: Fazlaca hissetmek, fazlaca düşünmek; her ne yaparsam yapayım en uçta yapmak, en aşırısını yapmak. Severken de nefret ederken de çalışırken de eğlenirken de… Oynadığım online oyunları bile hep böyle oynamıştım. En iyisi olmalıydım; içimdeki eksiklikleri, boşlukları bi’ şekilde doldurmalıydım işte. Yazmak iyi geldi ama, bu da biraz şimdilerde anladığım bir şey ile alakalı zannediyorum: “Ben; ne zaman, ne yaptığımda iyi hissediyorum, mutlu oluyorum, eğleniyorum”un cevabı… Sevdiğim insanlarla birlikteyken iyi hissediyorum mesela, müzik dinlerken-yine bir zamanlar müzikle ilgilenirken, gitar çalarken-, online oyunlar oynarken, yürürken mesela- bir yere gitmek için değil, herhangi bir amaçla değil aslında, sadece yürümek- yine son 3-4 yıldır Kuran okurken… Şimdi baktığım da anlıyorum ki bir şekilde o içimdeki enerjiyi-iyi veya kötü- dışarı atabildiğim şeyleri seviyorum. Çünkü “sevdiğim insanlarla beraber olmaktan hoşlanıyorum”, her ne yaparsak yapalım, bomboş otursak bile. Ama her insanla oturmayı sevmiyorum, hatta belki de çoğu insanla oturmayı sevmiyorum. Çünkü sevdiğim veya sevildiğimi hissettiğim insanların yanında, o içimdeki “fazlaca hissiyatı” ve kafamdaki “fazlaca düşünceleri” ifade ediyorum, edebiliyorum-hepsini olmasa da; içimden, kafamdan birazını atıyorum ve belki de hayatımın tek bir günü bile hiç hissetmediğim kadar iyi hissediyorum- . Beraber vakit geçirmekten hoşlanmadığım bir insanla veya insanlarla olduğumda ise konuşmuyorum, davranışlarımı sürekli kontrol altında tutuyorum. Bu da benim “fazlaca hislerime”, “fazlaca düşüncelerime” daha fazlasını eklemek için bana olanak sağlıyor, vakit yaratıyor.  Yukarda saydığım her şey böyle aslında…



Bu ilk yazım hocam, 3. kez geri döndüm ya ben :) o zaman yazdım aslında, vaktini de belirteyim dedim; faydası olur belki. Takriben 2 ay önceye denk geliyor. Allah razı olsun hocam, bu yazı işi gerçekten faydalı, yazması kadar daha sonra okuması da... Bugün okuyunca onu fark ettim, ilerleme kaydediyoruz çok şükür, hem de ciddi bir ilerleme. Zaten benim eşcinsel hislerim çözülmüş, benim haberim yokmuş. Siz onu fark etmemi sağladınız. Şimdi şu iç sıkıntılarını da çözelim inşallah. Let's  psychology  begin!

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Size çocukluğumdan başlayarak, hatırladığım kadarıyla her şeyi yazmak istiyorum. Genel hatlarıyla konuştuk ama daha detaya girmek istiyorum, bir de daha çok eşcinsel hisler üzerinden gitmiştik ama siz “o.k.b.” olduğumu da belirttikten sonra, daha çok bu yöndeki hislerimden bahsetmek istiyorum ki iyileşme yolunda bana yardımcı olsunlar. Bunlar büyük ihtimalle tek bir yazıya sığmayacaklardır lakin elimden geldiği kadar size yazmaya çalışacağım. Ama öncelikle bugünümün sıkıntıları ile başlayacağım inşallah, çünkü şu anda hayatıma devam edebilmek için bunları biraz olsun çözmem gerekiyor. Nitekim 2-3 yıldır hayatımı tekrar düzene sokmaya çalışıyorum ama bi’ türlü ilerlemiyor. Sanki gittikçe de iyi olduktan sonraki iyi kalabildiğim vakit azalıyor. İlk başlarda iyi olduğumda 2 hafta, 3 hafta, 1 ay giderken o hal; şimdilerde 1 gün, 2 gün zor gidiyor.  Bu son zamanlardaki halim ve takıntılarım hakkında seanslarda da daha çok konuşmak istiyorum aslında, bu da dediğim gibi hayatımı yeniden bi’ rutine sokarsam eğer, eşcinsel hisler, okb… bunların üzerine gitmem, dolayısıyla da bunlardan kurtulmam kolaylaşacak. Yine öncellikle bugünü çözmek istememin, hayatımı tekrar bi’ rutine sokmak istememin sebebi moral. Çünkü moralim olduğunda hem yapmak istediklerimi yapabiliyorum hem de bu hastalıklardan kurtulmak için ne gerekiyorsa onları yapabilecek kuvvete sahip oluyorum. Aslına bakarsanız moralimin yerine gelmesi de çok kolay oluyor, moralimin bozulması da. Hatta bu yüzden acaba biraz da manik-depresif miyim diye de düşünüyorum. Bugünlerde beni en çok çığırdan çıkaran şey “sorumluluk hissi”. Sorumluluklarım veya sorumluluk hissi, küçüklüğümden beri her zaman beni en çok demoralize eden, bu obsesif hislere girmeme, moralimi kaybetmeme, sıkıntı çekmeme sebep olan şey. Ben de hayatım boyunca her türlü sorumluluktan kaçarak kendimi rahatlatmaya çalıştım veya çalışmışım, şimdi öyle anlıyorum. Hatta bunların birçoğunu yapmam gerektiğini idrak edebilecek bi’ olgunluğa sahip olmama rağmen.  Mesela lise okumak. Nitekim lise demek benim için devam zorunluluğu demekti ki bi’ sorumluluk, dolayısıyla bi’ stres; insanların arasına karışmak demekti ki bi’ stres; ödevler, sınavlar bilmemne, hepsi bi’ sorumluluk, hepsi bi’ stres. Bu arada şunu da belirtmek istiyorum ki ben her şeyi böyle düşünüyorum aslında, yani “lise” demek mesela, benim için beraberinde tüm bu şeyleri getiriyor, bir bütün olarak düşünüyorum; her parçasını, bu parçaların bana nasıl hissettireceğini, ne düşünmem, ne yapmam gerektiğini vesaire. Her konuda böyle düşünüyorum. Her olasılığı, her ihtimali önceden hesaplamam lazımmış gibi. “Sorumluluk  hissi”nin bugünüme etkisini açıklamak gerekirse, bugün bütün hayatım sorumluluk. Aslında takriben her yetişkin insan gibi. Ama ben bu sorumluluk hissine katlanamıyorum, yarın şunları şunları yapacağım diye yattığımda sanki cehenneme uyanıyorum. Gece çok iyi hissederek, çok moralli olarak uyusam da sanki ertesi sabah her şey sıfırlanıyor, daha önceki hiçbir gün varolmamış gibi. Yani hayatımda bana moral veren ne varsa; bu sevdiğim, sevildiğim insanlar olabilir, başarılarım olabilir vesaire. Sanki hiçbiri yokmuş gibi, o kalktığım gün doğmuş ve yapmam gereken tonla şey varmış gibi. Ve bu hisler, ben yapmak istediğim şeyleri yapıyor olmama rağmen mevcut.  %100 Zorunluluklar, sorumluluklar değil; benim hedeflerime ulaşmak için yapmam gerekenler: Hafızlık, bölümümle alakalı kitaplar okumak gibi.



Sizi seviyorum hocam :), ilk zamanlar siz babamın onaylayacağı bir insan olmadığınız için sevmiyormuşum. 

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Moralim bozuk olduğunda, neşeli olmadığımda, kendimi iyi hissetmediğimde (konuşurken de aynı yazarken olduğum gibiyim hocam, sürekli söylediğim şeyleri açıyorum, yanlış anlaşılmaktan fena halde korkar olmuşum) kitap okumak istemiyorum mesela. Halbuki kitap okumayı çok seviyorum. Ama ben bunu zamanla kazandım, babam “bana kitap oku” dediği için değil, kitapları sevmeyi zamanla öğrendim, okuya okuya öğrendim. İnsan görerek öğrenir hocam, onu fark ettim bugün, çocuklar da öyle. Ama bize “bunu yap” “şunu yapma” “şöyle ol” “böyle olma”  “bu iyidir” “bu kötüdür” denmiş. Bu sadece dini meselelerde değil, her şeyde böyle olmuş. Hocam o yüzden ben 17 yaşında tam olarak İslam oldum. Ben ne zaman tam olarak İslam oldum, biliyor musunuz? Kendim istediğimde, bana “güzelce” anlatıldığında, İslam’ın güzel bir şey olduğunu gördüğümde… Çünkü benim tam olarak “İslam” oluşum Enes ile birlikte oldu. Enes bir dergaha takılmaya başladı, sonra bana güzellikle anlatmaya başladı, beni kınayarak, böyle ol, böyle olma diyerek değil; güzelce anlatarak, İslam’ın güzel bir şey olduğunu bana göstererek. Ama 17 yaşından önce “İslam” benim için babamın bana emrettiği şeydi ve benim için çirkindi. Ben hep kişilik çatışması yaşıyormuşum gibi geldi hocam, bugün bundan emin oldum, ben fena halde kişilik çatışması yaşıyorum… Çünkü içimde bi’ gerçek ben var, yani Allah’ın bana fıtrat olarak verdiği kişilik: Duygusal, samimiyeti seven, bir şeyleri güzelce anlattığında anlayabilecek bir insan var; bir de babasından korkan, babasının onu eleştirmesinden, ondan memnun olmamasından korkan bir insan var.



Bunu da bugün yazdım hocam. Size "bey" demiyorum, çok samimiyetsiz geliyor. :) "Üseyin Bey" çok ciddi...

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Her şey kendini değerli hissedip hissetmemek ile alakalı

Üniversiteye devam ettiğim zaman vs. daha iyiydim, kendime bi değer katıyordum aslında bir nevi

O yüzden liseyi bıraktığım zamanlarda çok kötüydüm, çünkü bir nevi hiçbir değerim yoktu, sanırım içten içe böyle düşünüyordum, o yüzden de şu son zamanlarda bir ara aynı eskisi gibi, o liseyi bıraktığım yaşlardaki gibi hissetmeye başlamıştım. Çünkü üniversiteyi de bırakmıştım, okumuyordum, çalışmıyordum, hiçbir şey yapmıyordum. Bu da demek ki bir değerim yoktu. Aslında bize öğretilen de buydu, insan ya okur ya çalışır. Liseyi bıraktığım zamanlarda çok kötü olmamın sebebi de belki de tek vasfımın o olmasıydı. Aslında benim için bir anlamı yoktu, okumam gerektiğini biliyordum sadece. Ama liseyi bırakıp boş gezdiğim dönemlerde, ortaokulda okuduğum zamandan daha da kötü olmuştum. Bunun sebebi de yukarıda bahsettiğim “değer” algısıydı sanırım. Şu meşhur “çocuk için ailenin önemi” gibi şeyler geliyor aklıma: Çocuk için ailenin önemi, kendini kanıtlayabildiği ilk yer olması vesaire… Siz daha iyi bilirsiniz. Ailemden değer görmediğim için veya değer görmediğimi düşündüğüm için -belki de ben değer görmediğimi düşünüyorumdur, o da benim sorunlu olmamdan kaynaklıdır, bilemiyorum.- değersiz hissediyordum. Ortaokulda okuyor olmam da kendimce bana bi’ değer katıyordu herhalde, yani böyle düşünmüyordum ama içten içe böyle bi’ anlayışım vardı sanırım. Babam da okumaya önem verdiği için, bana vermediği değeri böyle kazanmaya çalışıyordum belki de. Bir de ortaokul alıştığım bir yerdi, o yüzden devam edebiliyordum galiba. Liseye geçince öyle olmadı. Yeni bir yere alışmak vesaire…

 

Şimdilerde de babamın sürekli okuldan bahsetmesi

Çektiğim sıkıntıları görmemesi

İyi olduğum zamanlarda babamdan değer görüyormuş gibi hissetmem, ailemden değer görüyormuş gibi hissetmem, bunun üzerimdeki etkisi vesaire.

Babamdan, ailemden değer görmemek beni bu kadar obsesif yaptı sanırım.

Ablalarımdan çok bundan etkilenmem ise erkek olmam sanırım. Onlar bir şekilde evlendiler, kendilerine bir aile kurdular ama ben çocukluğumda babama kendimi kabul ettiremediğim için erkek gibi de hissedemedim. Okumaya, insanlar için bir güzel bir şeyler yapmaya vesaire de bu kadar değer veriyor oluşum da babamın da bunlara çok değer veriyor olması galiba, içten içe sebep bu belki de.



Bu da yarım kalan bir taneydi hocam, 1 ay kadar önce.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Küçükken sevgi görmediğim için kendimi suçlayarak "masturbasyon" yapıyordum, şimdi ise yapmam gerekenleri yapamadığımda, ders çalışamadığımda vesaire, sorumluluklarımı yerine getirmediğimde kendimi suçlayarak bunu yapıyorum.

Sorumluluklarımı yerine getiremediğimde veya bir şekilde üzüldüğümde, kırıldığımda "bunu" yapmamayı öğrenmem gerek.



Buna da başlamışım kalmış hocam. Şu an masturbasyon falan yapmıyorum zaten, ihtiyacım yok. :)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Hayatıma dair ilk hatırladığım zamanlar 5 yaşlarımdan başlıyor hocam. Oradan itibaren biraz anlatmaya çalışacağım. Çünkü fark ettim ki ben hep kendi kendime tanılar koyuyorum... Benim anlatıp sizin tanı koymanız gerekiyor... Bu işin uzmanı sizsiniz nitekim. Ben doğru düşünmeyi bilmiyorum hocam, düşüncelerimi kontrol edemiyorum, sürekli düşünüyorum. Mesela az önce bir an duraksadım yazarken, kafama bir sürü düşünce üşüştü... Bu yüzden de ne yaparsam yapayım, acele ile yapmaya alışmışım, çünkü bir an durunca kafama bir sürü düşünce üşüşüyor, sonra bu düşünceler canımı sıkmaya başlıyor, sonra canım sıkıldıkça daha çok düşünüyorum... Bu böyle kısır döngü gidiyor. Şimdi de bunu yaptım, 5 yaşımdan itibaren hayatımı anlatacaktım, yine başka bir şeyler yazdım, travma sebebini bulamıyoruz bu yüzden. Anladığım kadarıyla bi' travma var, bunun için hayatımı anlatmam gerekiyor. Sürekli sorun tespit ediyoruz ama bunun bi' kaynağı var. Ben sorunlarımı yazıp duruyorum ama kaynak ne onu bulmamız gerekiyor hocam galiba değil mi?(Bu soruya bu hafta sonu cevap verir misiniz hocam, bunu konuşalım lütfen) Hocam bazen, çok zekiyim ondan mı böyle diyorum biliyor musunuz? Kibir olarak algılamanızı istemem, kendimi övmek için söylemiyorum ama sebep ne merak ediyorum... Nitekim çok zekiysem de bu da Allah vergisi, benim kazanımım değil. Ben dağınık yazayım hocam, derli toplu yazmaya çalışınca aklıma bir şey, bir konu, bir hatıra geliyor, onu yazmaya başlıyorum, sonra başka bir hatıra geliyor, onu yazmaya başlıyorum. Hiçbir zaman ha, tamam derli toplu yazdım diyemeyeceğim galiba zaten :) Sürekli kendimi yargılıyorum hocam, sürekli kendime dışardan bir gözle bakıyorum. Mesela yolda yürüyorum ya hocam, dışardan kendime bakıyorum, nasıl gözüküyorum diye... Sanki yolda yürüyen ben değilim, dışardan izliyorum.  Bu, şu an pek olmuyor da hocam zaman içerisinde sosyalleştiğim için, mantığı anlatmak için. Hocam bunu ne zamandır anlatacağım, yazacağım, hep araya başka bir şey giriyor. Ben küçükken çok utangaçtım hocam, ama bu benim kişiliğim değil anlaşılan, yani nasıl söyleyeyim, doğuştan bir şey değil, genetik bir şey değil. Ailem çok içine kapanık olduğu için aslında ailem de değil, babam içine çok kapanık olduğu için, bizi de kapatmış, kendisi içine kapanmış, bizi de eve kapatmış. Hocam benim gibi adamların sorunu toplum içine karışmamak değil mi, mesele bu? Bunu konuşalım hocam lütfen. Her şey asosyallikle alakalı... Yani asosyallik de değil bu, asosyal olduğumuzu zannetmemiz. Ben şu an dışarı çıkıyorum, arkadaşlarımla beraber oluyorum, moralim yerine geliyor, eğleniyorum. Girişkenim ayrıca ben, istediğim zaman girişken olabiliyorum... Bana girişken değilsin sen! Utangaçsın! denmiş o yüzden böyleyim galiba... Hocam şöyle anlıyorum ya: Ben çok uyar bi' adamım galiba, "uyar" kelimesinden maksadım ne biliyor musunuz, çok uyumlu bir insanım, karşımdakine göre davranıyorum hep, onu fark ediyorum şu an. Aslında bu insanın doğasında var galiba zaten, mesela ben size gülümsesem siz de istemsizce bana gülümsersiniz değil mi, psikolojik bir şey bu? Mesela ben burnuma dokunsam, sizde burnunuza dokunursunuz bir dakika sonra ama bunu kasıtlı yapmazsınız. Ben her şeyi çok benimsiyorum galiba hocam problemim bu benim. İnsanları çok benimsiyorum, sevdiklerimi çok benimsiyorum, o kadar ki onlar oluyorum. Babamı çok benimsiyorum babam oluyorum, bir arkadaşımı çok benimsiyorum o oluyorum, bir video izliyorum oradaki adamı benimsiyorum bir şekilde, o adam oluyorum. Mesela videodaki adamın bir mimiği aklımda kalıyor, sonra biriyle konuşuyorum diyelim, ben bir mimik yaptığımda, kafama o adamın yaptığı mimik geliyor, sanki o adam olmuş oluyorum bi' an. Ama anlatamıyorum hocam tam olarak, bu yüzden de yazmaktan çekiniyorum siz bana yaz dediğinizden beri, yazmak ile anlaşılmayacak gibi geliyor. Kendimi ifade edebilmem için yüz yüze konuşmamız gerekiyormuş gibi geliyor. "Konuşmak" yüz yüze olur diye şartlamışım kendimi belki de, bilemiyorum... Hocam şimdi ben size geliyorum ya, çıkıyorum, müthiş hissediyorum, çok iyiyim harikayım, hayatıma devam ediyorum. Hatta sürekli kendi kendime tanı koymaya çalışmasam şu an iyiyim. Hocam size şunu anlatmaya çalışıyorum, ben size diyorum ki mesela seanslarda, üslubumu dikkate almayın çok lütfen, direk geldiği gibi yazıyorum fikirler kaçmasın diye, saygısızlık gibi anlaşılabilir, yazarken beni görmediğiniz için okuyunca sanki sizi azarlıyormuşum gibi oldu bu cümle. Hocam ben insanların hislerine çok değer veriyorum, insanları kırmamak için şekilden şekile giriyorum ama bu iki yüzlülük değil, bir şey yapıyorum, acaba kırdım mı karşımdakini diye düşünüyorum, karşımdaki bana bir şey anlatıyor ya hocam, dinlerken odaklanıyorum mesela, çünkü karşımdakine saygı duyuyorum, değer veriyorum, dinliyorum; odaklandığım için sinirli sinirli bakıyormuşum gibi oluyor galiba, insanlar da beni yanlış anlıyor. Aynısını bana Yunus da söylemişti biliyor musunuz? :)  Yunus'u bir takıntı olarak düşünmüyorum hocam, Yunus da obsesif, benim bütün arkadaşlarım obsesif, bütün çevrem obsesif... Bunu anlayamıyorum, bu mantıkla herkes obsesif. Yunus da güleryüzlüdür, sağ olsun, Allah razı olsun. Çok güzel bir haslet, ben de güleryüzlü bi insan olmaya çalışıyorum. Bu yüzden Yunus da bana demişti ki: "Ben böyle güler yüzlü olduğum için bazen insanlar beni yanlış anlıyor galiba". Hocam ben herkesi çok değer vererek dinliyorum, kimseyi ayırt etmiyorum, bu Alim, bu Psikolog, bu Çöpçü, bu Hamal demiyorum hocam, herkesi can kulağıyla dinliyorum ama dinlediklerimi takıntı haline getiriyorum galiba. Garip hocam ya çok garip :) 

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Evet arkadaşlar 3. Terapiyle devam ediyoruz. Buraya ilk yazımı yazdıktan sonra kendimi biraz rahatsız hissettim, bu yazım tanıdığım biri tarafından okunursa ne olur o zaman ben ne yaparım diye. İşte yine, hayatın her alanında olduğu gibi, benim önceliğim çevremdekilerin ne düşündüğüydü. Bugüne kadar hayatımı çevremdekiler, anne baba vs., belirlemişti, geminin dümeni hiçbir zaman benim elimde olmamıştı. Maalesef bu da beni kendimden çok diğerlerinin değerlerine göre yaşamaya sevk etmişti. Kendime ve ne istediğime odaklanmıyordum. Hayatımın her noktasında bir harekette bulunurken hep çevredekiler ne düşünür, nasıl anlaşılır, benim hakkımda ne düşünürler, beni yanlış anlarlar mı diye gereksiz yere düşünüyordum ve çoğu zaman bu kaygılar yüzünden yapacak olduğum hamlelerden vazgeçiyordum. Kendimi doğru ifade etmek ve yanlış anlaşılmamak adına uzun açıklamalarda bulunuyordum; aman yanlış anlamasın, hakkımda böyle düşünmesin, beni böyle sanmasın diye. Bu beni fazlasıyla yoruyor, enerjimi tüketiyor ve bıktırıyor. Artık iyileşmek istiyorsam bunları aşmalıyım çünkü bu korkular benim gelişim göstermemi engelliyor. Hayatta önceliğim kendim olmalı. Siz ne kadar iyi evlat, iyi arkadaş olsanız da hakkettiğiniz değeri hiçbir zaman görmeyeceksiniz bu yüzden başkalarının takdirini kazanmak yerine neden kendi takdirimizi kazanmayalım? Hayatta başardığım şeyleri hep kolayladım, kendimi takdir etmeyi beceremedim ve bunu hep çevredekilerden bekledim. Neden hayatta en çok kendimizi sevmeyelim, en çok kendimize değer vermeyelim? Hayatta anne babadan bile çok kendimize değer vermeliyiz çünkü bu bizim hayatımız. Tabi bize benimsettirilen uslu çocuk profilinde önemli olan anne babanın lafını dinleyip, onların tasvip ettiği işleri yapmaktı. Kendi hayat tecrübelerimizi edinmek değil onların hayat deneyimlerinin çerçevesinde yaşamaktı. Hayatta hiç risk almadan ben hiç hata yapmadım dersen bir anlamı olmaz çünkü sen hata yapmak ve yapmamak arasında kalıp iyi olan kararı vermemişsindir, övünülecek bir şey yapmamışsındır. Sen sadece korkaksındır. İşte benim bu yaşıma kadar yaptığım buydu, hep hata yapmamak için kendimi garantide tutmaya çalıştım. Bu gibi kaygılarım ortadan kalktıkça daha çok özgürleşip daha çok kendimi keşfedeceğim çünkü dikkatimi kendime vermeye başlayacağım, başkalarının ne düşündüğüne değil. Bunlarda rezil olacak utanılacak hiçbir şey yok, ki varsa dahi bu senaryoda suçlanacak kişi ben değilim. Ben bu hayatın mağduruyken neden bunun suçlusu gibi hissediyorum ve bunun utancını taşıyorum? Ulan beni ne hale getirdiğinize bir bakın, şu an ben hayatta çok başka şeylerle uğraşıyor olabilecekken daha bunları aşmaya çalışıyorum. Siz utanmayın onlar utansın, bir insanın bir insana yapabileceği en kötü şeyi yaptıkları için. Utanç bizim cesaretimizi kırıp hayatta hamle yapmamızı, risk almamızı (erkeğe ait davranış biçimleri) ve böylece de erkek olmamızı engelliyor. İkincil olarak da çocukken yaşadığım taciz konusunu konuştuk. Üzerimde bu kadar kötü etkilerinin olduğunu, birçok bilinçaltı davranışımın kaynağı olduğunu bilmezdim. Benim okul öncesi çağlarımdı ve kuzenim benden yaşça büyüktü. Onunla yalnız kaldığımız zaman popomu eller, beni kucağına oturtur-zıplatır, kendi cinsel organını benimkine dokundururdu ve sürterdi. Erekte olmuş penisini pantolonun üstünden tutmamı isterdi. Bu hadise birkaç defa tekrarlandı. Ben ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum, cinsellikle alakalı hiçbir şey bilmiyordum ve bu yönde bir davranış olduğunu anlayamamıştım. Pipisinin sadece işemeye yaradığını sanan masum bir yavruydum. O temiz dünyamı nasıl kirlettin, Allah belanı versin senin ailenden ırak. El kadar çocuğu kirli amaçlarına alet ederken hiç mi vicdanın sızlamadı. Sen hayatına devam ederken bu yaptığının beni ne hale getirdiğine bir bak. “Taciz bizlere kendimize güvenmemeyi, güven, emniyet ve sevgiyi hakketmediğimizi öğretir. Ruhumuzu öldürür ve risk alma eğilimlerimizi yok eder. Kendi duygularımızı bastırmayı ve kendi gereksinimlerimizi başkalarını kullanarak elde etmeyi öğreniriz… Bu çocuğa geçmişin acılarını unutturabilecek tek kişi sizsiniz. Hayatta bundan daha önemli ne gibi bir amacınız olabilir?” (Terapide okunan bir kitaptan alıntı) Sözler çok doğruydu; özgüvensiz ve korkak biriyim. En basitinden bir mekânda otururken bile garsonu çağırmasını arkadaşıma söylüyordum kendim çağırmıyordum veya otobüste giderken müsait yerde inebilir miyim demeye bile çekiniyordum, biri de burada iniyor olsa da mecbur kalmasam diye hesap yapıyordum. Sanki sesim çıkınca herkes bir anda dönüp bana bakacakmış, utanılacak bir şey yapacakmış gibi hissediyordum. Bu problemin farkına çok önceden varmıştım ve aşmıştım ancak burada önemli nokta şu; meğer bunlar yaşadığım istismardan kaynaklanıyormuş. Bilinçaltımda var olan kendimi koruyamama ve kendimi savunamama düşünceleri şu an da benim kendimi koruyamayacak ve savunamayacak olmam düşüncesini yaratıyor. Bu da benim cesaretimi kırıyor ve hayatı hep sonraki adımları düşünerek geçirmeme sebep oluyor. Olabilecek tüm kötü ihtimalleri hesaplamalıyım, işimi şansa bırakmamalıyım, risk almamalıyım ve hep dikkatli olmalıyım. Hiçbir zaman o anda olmadım, hep ilerisi hakkında hesaplardaydım. Hep kendimi koruyordum çünkü zamanında koruyamamıştım! İşte bu benim farkında olarak yaptığım bir şey değil bilinçaltı bir olaydı. İşte burada tanınırsam ne olur korkusu da buradan kaynaklanıyordu. Sanki ben de bu ayıbın ortağıymışım gibi utanç duyuyordum ve açığa çıkmasını istemiyordum. Olur da ifşa olursam zan altında kalacak ve kendimi insanlara karşı savunamayacak olmaktan korkuyordum. Beni kim yargılayabilir, benim neler yaşadığımı kim bilebilir? Ben tüm bunların suçlusu muyum yoksa mağduru mu? İnsan düşüncesiyle, eylemleriyle, tarzını değiştirerek kaderini değiştirebilir. Ben de bu savunmacı tavrımı üzerimden atabilmeliyim, kendimi korumayı bırakmalıyım. Bu olay olmasaydı ben böyle bir savunmacı kafa yapısında olmayacaktım. Bu da beni yoran, enerjimi tüketen ve hayattan tat almamı engelleyen bir başka şey. Cesur olmalı, kararlarımın arkasında durmalı ve bunları eyleme dökmeliyim. Sonucu iyi yere gider gitmez bu ayrı, önemli olan risk alabilme cesaretinde ve hamle yapabilecek güçte olmak. Hayatta her insan hata yapar, hata yapmamaya çalışmak çok saçma. Bunlar kimseye zarar vermeyen hatalar olduğu sürece olağandır ve kimseyi ipe götürmez. Hata yapmaktan korkmamalıyım! Düşüp kalkıp tecrübe edinmeliyim, kendi hayat tecrübelerimi. Bazen değişime olan inancımın azalmasını konuştuk ve bu düşüşün korkularımdan kaynaklandığını öğrendim. Korkmayacağım, kendimi suçlamayacağım ve utanmayacağım. Toplum hiçbir şey bilmez ama ayıplar, yargılar, kınar, eleştirir. E o zaman s.keyim toplumu. Geçmişimdeki hiç kimseye hesap vermek zorunda değilim. Kendi gücümün farkına varmalıyım, ben bu işin üstesinden gelecek güçteyim. Bu zamana kadar bu kuyuya düşmedim, pis işlere bulaşıp kendimi kirletmedim ve kötüye giden yolda kendimi durdurdum. Herkes yenilirken bu duygularına ben yenilmedim. İşte bu güç gerektirir! Aslında benim bu olayım olmasaydı ben bu yollardan geçmeyecektim, bu süreci yaşamayacaktım. Her ne kadar zor bir süreç olsa da ben sorunlarımı çözdükçe, mücadele ettikçe de kendi gücümü ortaya koyacağım ve kendi mükemmeliyetime yaklaşacağım. Daha iyi donanımlı bir insan olacağım. Diğer, sıradan erkeklere benzemeye çalışmak yerine kendime odaklanıp, yetenek ve yaratıcılıklarımı ortaya çıkarıp tarzımı yaratmalıyım. Bırakın onlar futbol konuşsun, araba konuşsun. Dikkatimi kendime verirsem kendi yetenek ve zevklerime göre kendi ilgi alanlarımı oluşturabilirim. Ben o gruba ait değilim, ben farklıyım, ben özelim. Geçmişi bırak, geleceğe odaklan! Geçmişte yaptığım yanlışları bırakmalı, düşünce yapımı kendim odaklı olacak şekilde değiştirmeli ve artık bu noktadan sonra kendine yeni bir sayfa açmalıyım, kendimi işlemeliyim ve ortaya bir eser çıkarmalıyım. Kızlar konusunda da somut adımlar atmayı konuştuk. Her şey bir tecrübedir. Bir şeye kalkıştığınızda en fazla ret yersiniz bir şey kaybetmezsiniz. Bir kızda beni çeken bir şey varsa üzerine gitmeliyim, bu duyguları beslemeliyim. Sonuç odaklı düşünmeye gerek yok, öncelikle ilk adımı atmak gerek. Çok ince düşünmeye ve derin hesaplar yapmaya gerek yok. Devamı gelmezse de o zaman öğreniriz, olacak ya da olmayacak diye peşin hüküm vermeye gerek yok. Kız meselelerinde de hata yapmaktan korkmaya gerek yok. Bu yaşlarda herkes aptal aptal hatalar yapar, ben neden yapmayayım. Bu işlere bulaşmadan, hata yapmamaya uğraşarak kendimi koruduğumu zannederim ama aksine kaybederim. Korkmuyorum ve özgürlüğün tadını çıkarıyorum, hayatı tekil olarak serbestçe yaşıyorum. Kimsenin ahlak değerlerine göre yaşamıyorum, kendi değerlerimi yaratıyorum. Bir şeyi toplum ayıp veya yanlış bulduğu için değil ben ayıp veya yanlış bulduğum için yapmıyorum. Bu dünyada herkesin zor bir hikayesi var ve herkes bir şeylerin bedelini ödüyor, büyük veya küçük. Benim şansıma da bu düşmüş bu yüzden buraya geliyorum, çözüm arıyorum. Başka insanlarda başka yerlerde çözüm arıyor olabilir veya sorunları çözümsüz olabilir. Ben bir gün bunun içinden çıkacağım, bu bedel ödemeyi bitireceğim ve bu hikâyeden bir şey çıkacak. “Bu öze dönüş yolculuğunda, öyle çok saçmalığı terk etmem, öyle çok yükten kurtulmam gerekti ki… vasat düşünceler, vasat fikirler, olumsuz hisler, ikinci el inançlar, elden düşme yargılar. Benliğimin en karanlıkta kalmış yerlerini belirlemek, onlara meydan okuyup, onlarla savaşmak için, kendimi fethetmek zorunda kaldım.” (Alıntı)

Bunu siz yazmışsınız hocam sanki :D

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
:D Hocam ilacın etkisini yeni anladım, iyiyim dersen iyi oluyorsun, kötüyüm dersen kötü. Ben günlerdir dışarıdaydım, kafamın bu kadar rahatladığını fark etmemişim, ben yine kendime stres yapacak bir şey buldum, niye konuşamıyorum, niye kafamı toparlayamıyorum diye düşündüm...  Ama halbuki istediğim gibi insanlarla muhabbet ediyordum, ben insanları çok seviyorum hocam, gerçekten seviyorum. Ben de diyorum terapiler ne kadar işe yaradı :D, ama onlar da yarayacak inşallah, bu düşünce tarzı normalleşecek... Herkesle bir muhabbet bir muhabbet, ya dedim tam istediğim gibi bir insan oldum. Ne güzel... Herkese gülümsedim, gülümseyebildim. Ben güler yüzlüydüm hocam, benim küçükken geçirdiğim "obsesyon" tekrar etmiş hocam, ben de şimdi anladım sanırım "eve kapatılmak" bir obsesyon olmuş ben de. "Eve kapatılmak" dememden belli zaten; babam, cahillik etmiş gençken, kendisi de şimdi kabul eder Allah razı olsun. İlahiyata başladıktan sonra da kendimi eve kapattım. Çalışmaya verdim, gece gündüz çalıştım hocam. Ne de olsa "müslümanlık", "ilim" buydu. Gece gündüz çalışacaktık, yemeyi içmeyi unuttum hocam. Aynı evde ailemle görüşmüyordum. Delirmiştim... 3 saat çalışıyordum, 5 saat çalışıyordum, yok! Daha çalışmam lazımdı, daha hiçbir şey çalışmadın ki Furkan diyordum. Çalış çalış... Okuduğum kitaplar geldi aklıma hocam "çalış çalış çalış" diye tekrar eden kelimeleri görünce, robotlaşmış insanlar... Hep korktum o robotlaşmış insanlardan ama ben kendim robotlaşmışım, robot gibi hareket ediyordum.  George Orwell'ın 1984'ünde vardı sanırım, o zaman "Hayvan Çiftliği" daha güzel diye düşünmüştüm ama 1984'de çok güzel bir şey anlatıyormuş. Totaliter devletleri, robotlaşmış insanları...  Tabii o zamanlar, ben kendimin de robot olduğunu anlayamamışım, içimde varmış robot olmak :) küçükken işlenmiş. Mesela ben küçükken de, okuyamıyordum edemiyordum, elimden gelmiyordu ya, bu seferde okuyanları eleştirirdim, bu ne böyle derdim ya. İnek gibi gece gündüz okuyacaksın... İşte ben yapamıyordum ya, bir şekilde egomu tatmin etmem gerekiyordu. Bir şekilde erkek olmam gerekiyordu, çünkü babamın onayladığı bir insan değildim ben. Erkekliğimi insanları eleştirerek kazanıyordum... Allahımmmm... Hayatım boyunca insanları eleştirdim, sonra dedim ki ne biçim adamım ben, o öyle bu böyle, bunu düzeltmem lazım dedim. Her kimi görsem aklımdan tonla kötü şey geçti, herkese bi' kusur buldum. Onun kaşının üzerinde göz vardı, bu gülümsüyordu, bu ağlıyordu, bu çok ciddiydi... Kimse ile arkadaşlık edilmezdi ki be! Babam "onayladığı" insanı bana anlatmıştı, anlatıyordu ama benim onu yapabilecek kabiliyetim yoktu. Vay be hocam, hayatımda kendimden şikayetçi olduğum her şey, ya "babamın gözüne girmek" için ya da "babamın gözüne giremediğim için erkek olmaya çalışarak" geçmiş... Çünkü ben sokaklarda büyüdüm hocam, hep çok arkadaşım vardı... Hepsi de erkekti, öyle kızlarla falan takılmadım ben hiç. Sadece büyüklerden çok dayak yedim hocam, yaşıtlarımdan da pek değil de büyüklerden çok yedim. Ama söyleyemedim aileme, hem çekingenliğimden hem de ben ailesinin kendisini sevdiği bir insan değildim ki... Şimdi anlıyorum hocam, şimdi anlıyorum... Babam ile annem yer değiştirmiş, annem otoriterdi biz küçükken, evden kaçmıştım beni dövmüştü,

Şu saatte kalkacağım, şu saatte yatacağım, şu saatte şunu yapacağım. Tabii babamla da aramız düzelmişti ben İlahiyat'a girince, onlara yaklaşınca vesaire.
o yüzden diyorum size, ben öyle eğlenmeyen etmeyen bir insan değildim, öğrendikçe takva sanıp bunu benimsemişim. Çünkü ben küçükken babam bana anlatınca dinlerdim ama pek amel etmezdim, edemezdim. Babam,  "dinleyince anlıyor gibi duruyor ama..." derdi arkamdan, duyardım; ben odadan çıktıktan sonra. Ama'dan sonrasını dinlememişim hocam hiç, benim hakkımda kötü bir şey söyleyecek diye çok korkmuşum. Babamın benim hakkımda kötü bir şey söylemesini istememişim, beni kabullensin istemişim, beni sevsin... Çünkü babam belirli yaştan sonra bana hep konuştu, sürekli İslam'ı anlatırdı, Müslümanın nasıl olması gerektiğini anlatırdı ama göstermezdi ki... Namazı ile niyazı ile gösterdi belki bunu ama sosyal bi' çevrede göstermedi. Bu yüzden ben sosyal bi' çevreye girince(özellikle üniversite zamanı), kendimi kontrol etmek zorunda hissetmişim, her söyleyeceğimi iki kere düşünmüşüm... Çünkü ben oraya layık değilim aslında ama Allah bunu bana unutturmuştu. Sonra tekrar etti, çünkü yine obsesifleştim. Ne de olsa 5 yaşında masturbasyon yapmış adam, sonra senelerce devam etmiş... 5 yaşından 16-17 yaşına kadar masturbasyon yaptım hocam, günde bir defa, iki defa, üç defa... Ama inanın hiçbir zevk almadım, zevk almak için yapmadım. Her defasında kendimi o kadar suçlu hissettim ki... Yani sadece erkekleri düşünüp yapmamdan dolayı değil,

Sürekli devam etmiş Şimdi anlıyorum hocam, ben niye obsesif oldum, ben İslam konusunda obsesif olmuşum ama öncesinde amelim olmadığı için İslam'ı pek kafaya takmıyordum, Allah affetsin. Tabii öte yandan ben babama çekmiştim, küçük(Sümeyye) ablam ise anne tarafına... Yani ben dinlemeye müsaittim, dinliyordum, anlıyordum, yapamadığım için üzülüyordum. Yapamamamın sebebi ise "masturbasyon"du. Bunu yapan biri nasıl ibadet edecekti ki? Sümeyye Ablam ise asabidir, anne tarafına çekmiştir, o yüzden o, babamı pek dinlememiş herhalde veyahut da ben erkek olduğum için babam beni sevsin diye onu dinlemişim, dinledikçe dinlemişim, dinledikçe İslam'ı anlamışım, içten içe kabul etmişim ama amel edememişim. Ah ah anlıyorum hocam, hep içe kapanıklıktan olmuş her şey. Benim zaten fıtratım İslam'a müsaitmiş, duygusalım ben, içe kapanığım... Zaten bana bir şey denmese de görerek yaparmışım, ama "eve kapatılınca", içe kapanık adam daha da kapanmış, sonra bu "masturbasyon" patlak vermiş ki daha 5 yaşındaydım ama hala deli gibi suçlu hissediyorum hocam, suçu kendime atıyorum. "Sen seçtin Furkan diyorum bunu, bu kader değil! Daha 5 yaşında masturbasyon yapacak adamdın sen işte, değerin bu kadar" Ben "masturbasyonu" bıraktığım zamanlar İslam oldum hocam, yani masturbasyonu bıraktım, ondan sonra namaza başladım, Kuran'a başladım. Hatta başlarken önce bu masturbasyonu bırakacağım diye niyet etmiştim(17 yaşında), bir şekilde bıraktırdı Allah hamdolsun, zaten ben de cinsel istek olduğundan değil, takıntı olarak yapıyormuşum hocam. Masturbasyon yapıyormuşum sonra suçlu hissediyormuşum, sonra 

Hocam şimdi annem ile konuştum. O da beni mutlu görünce böyle bi' anektot anlattı: Ben 1,5 yaşındayken penisimi görmüşüm, böyle işaret edip duruyormuşum yani çok küçük yaşta gördüğüm için yadırgamışım. Demek ki çok küçük yaşta başkalarınınkini görmemek kadar, kendininkini de görmemek lazım. "Başkalarınınkini görenin de sonradan hayranlık duyacağını okumuştum" Bana da Ahmet diye anlattığım çocuk göstermişti hocam, biliyorsunuz. Sonra eve kapatılınca da, enerjik bir çocuktum da ben, bu sefer canım sıkıldıkça onla oynamaya başlamışım. Aha da anladım hocam, vallahi anladım... Şu televizyonda sünnet olan çocuğu hatırladınız mı, anlatmıştım size, sonra ben sünnet olduğumu hayal ederek yapıyordum diyordum ama bana eziyet ediyorlardı, zorla kestiriyorlardı vesaire... Mazoşist olmuşum işte hocam biraz ama bu neden onu bilmiyorum... Anlarım yazdıkça herhalde

Annemin yanına bir daha gittim geldim hocam, ben annemi çok seviyormuşum ya... Ya diyorum annem bu kadar güzel bi' insan, bana bu kadar hizmetler ediyor. Neden anneme iyi davranamıyorum... Çünkü annem namazlarını öyle uzata uzata kılmaz, ibadetlerini öyle uzata uzata yapmaz... Bunun içinde ayrıca suçluluk hissettim, ne de olsa annemdi. En güzel şekilde davranacaktım, her ne olursa olsun. Ayrıca annemin iyi olduğunu da biliyordum, o kadar hizmetler yapıyordu, yemeğimi getiriyordu, çamaşırımı yıkıyordu. Çok hizmet ehlidir annem sağ olsun. Ama benim kafamdaki "müslümana" uymuyordu, babamınki de cahillik işte, ikisini de benimsiyorum inşallah. Tüm ailenin başından geçen bi' imtihanmış bu. Bu arada can sıkıntım da içten içe bunlarla alakalı bir şey olduğunda oluyormuş, o anksiyetem geçecek inşallah... Anksiyete falan hikaye zaten Allah'ın izniyle, ben işte suçluluk hissettiğim için içim yanıyordu sürekli. yine başkası beni azarlayınca da suçluluk hissediyordum, ona da küsüp gidiyordum. Hatta iyi niyetli olduğunu bilsem bile içim sıkılıyordu. Muharrem geçen konuşurken beni sertçe bölmüştü, sonra içim sıkıldı. Halbuki ben ona kırılmamıştım. Neden içim sıkıldı yine durduk yere dedim?  Bu yüzdenmiş, beni kim eleştirse, babamı hatırlıyorum, eleştiriye dayanamıyorum, halbuki biliyorum eleştiriye açık olmak gerek, bunu söylüyorum, hatta arkadaşlarıma tavsiye ediyorum ama ben yapamıyormuşum...

Acelecilikle ilgileler de var...

Annemin "Muhammed" isimli kağıdı yutması, bunun yanımda konuşulması, ben de büyüdükçe hep Allah'ın kaderini mi sorguladılar da böyle oldu diye düşündüm. Hocam, annem erkek çocuğu olsun istiyormuş, çünkü babaannem, babamın soyunun tükeneceğinden dert yanıyormuş. Trabzonlu işte :D Tabii babaannem beni çukullu oğlum, çukullu oğlum diye severdi, beni uyarmışlar hep bak önde bir şey var, bak bu çukul, bu pipi, bu bilmemne çok affedersiniz. Sonra ben de daha 5 yaşında oynamaya başlamışım. E bir de benim gibi enerjik adamı eve kapatırlarsa sonra böyle olmuş işte. Suçum yokmuş hocam benim, bu Allah'ın bir imtihanıymış. Elhamdulillah yine Allah'ın izniyle atlatmış olduk. Burada da Allah'ın bize verdiği mesaj belki de şudur:


Kızlar gülümser erkekleri seviyor hocam,


psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Bir iş yaparken de için sıkılması Allah'tanmış hocam, şeytandan değil. Ben çok duygusal bi' adamım ama hep aklımı dinlemişim be hocam, aklımda da babamın doldurduğu fikirler varmış, İslami fikirler ama yanlışcana, çok şükür, ona da kızmıyorum, babamdır canımdır. Ona öğretilmemiş. Ama o bize öğretti, kendisi öğretemediyse de vesile oldu. "Lan sen de okumuyorsun, çalışmıyorsun bilmemne" deyip de evden atmadı, kovmadı, bana sabretti. O da çok acı çekti ama değecek inşallah...

Duygusal bir insan olarak kalbimle hareket etmiyorum hocam.  Hep, her şeyi aklımda tartıyorum, tartacağız ama fazla değil. Ben her şeyi aklımda bana öğretilen "code"a göre planlıyorum. Aynı "Dexter" dizisinde olduğu gibi...

Bu arada bunun devamı var hocam, yazacağım, şimdilik bu kadarını atayım. Çünkü sıkıldım. Ama bu sefer yazmaktan sıkıldım. Sıkıldığımda bunun Allah'tan olduğunu anlayabiliyorum artık, önceden sıkılınca "şeytan beni kandırmaya çalışıyor" diyordum, halbuki Allah mesaj veriyor: "kulum çok uğraştın bu işle, daha fazlası nefrete götürür, aynı ilim işinde yaptığın gibi" diyor. Allahu Alem.


psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Yazdıkça anlıyorum hocam, elhamdulillah. Allah razı olsun.



Nasıl oluyor, ne oluyor bilmiyorum. Düşünemiyorum, düşünememeye başladım, düşünmeye çalışınca düşünemiyorum. Nasıl yani, sürekli kendi kendime konuşuyorum, evet, içime ata ata nevrotik olmuşum. Zaman, mekan algım yok oldu? Ne oluyor, ne bitiyor? Ben her şeyi düşünerek yapıyorum, kendime yazıyorum, unutma, kendine yazıyorsun, nasıl yani, kendi kendine konuşuyorsun, evet, kendi kendime konuşmaya alışmışım. O zaman deliyim? Neyim ben anlamıyorum? Ne oluyor? Yine uyku bastırdı


Hocam :D şaka gibi... Ciddi misiniz hocam? Tekrarlayan davranışlarım var hocam? Telefonla konuşurken istemeden, masaüstündeki dosyaları bir araya toplamışım, tekrar bilgisayarı açtığımda çat diye karşıma çıktı :D Kafayı yedim hocam, içeri koştum babam ve annemin yanına, onlarla konuşmaya başladım...
Sinirli sinirli konuşmaya başladım hocam, ben de diyorum niye böyle ya... Ben istiyorum ki güzel güzel, sakin sakin konuşayım. O bile bozulmuş, jet hızı ile konuşuyorum, hafızlığı jet hızı ile yaptım hocam, 3-4 ayda 13 cüz ezberledim?! Her şeyi obsesyon ve kompulsiyonlarımın etkisi ile yapıyorum. Allahu ekber... Aman Allahım, kompulsiyonlarımı görüyorum... Şu an masturbasyon bittiği için sigara başlamış hocam, canım sıkıldıkça farkında olmadan sigara içiyorum. :D Beynim emrediyor! Canın sıkıldı, sigara iç :D Aman Allahım :D Nasıl stresli konuştuğumu fark ettim hocam, ben zannediyorum ki güzel güzel konuşuyorum. Zaten bi' yanlışlık olduğunu anlamıştım, heyecanlı konuşuyorum ama işin içinde bi' sinir de var, çünkü içimde birikmiş. Sabah yazarken o yüzden çıldırdım, çünkü "noktalama işaretleri"  tekrarlayan davranışlarımdan(obsesyon) olmuş :D Farkında değildim.

Hocam işin en güzel tarafı ne biliyor musunuz? Ben, babam bana dediği için namaz kılmadım, Kuran okumadım, severek başladım. 17 yaşımda, Enes'in vesilesiyle(bunu konuşuruz hocam inşallah), yani dinim sahihmiş, namazım sahihmiş yalnız ne var hocam? Kompulsiyona dönüşmüş şu son dönemde, o yüzden namaz kılmak çok zor geliyordu, Kuran okumak çok zor geliyordu. Ben bu ibadetlere severek başladım hocam, aşk ile başladım... Obsesyonlar kalkınca iş bitti hocam, isteyerek namaz kılıyorum, isteyerek Kuran okuyorum. Elhamdullillah... Hocam inşallah ben ilim yapabilirim, "gerçek bir ilim", siz de benim her yaptığım amelden, inşallah yetiştireceğim her talebeden sevap kazanırsınız. Allah sizden razı olsun. "Masturbasyon", çok zeki(elhamdulillah) ve çok duygusal, ikisini bir arada olmamdan kaynaklıymış, çok şükür. Ayrıca kelimeleri de tekrar ediyormuşum hocam :D "çalış çalış çalış" "yap yap yap" Allah allah :D 14 yaşımda da psikoloji ve eşcinsellik hakkında okuduklarım bilinçaltıma işlemiş, kendi kendimi iyileştirmişim Allah'ın izniyle. Çok şükür.

Benim asıl anlatmak istediğim mesele şu hocam: üsttekine sonra devam edeceğim. Bu fikir kaçmasın istiyorum çünkü, çok önemli. Ben hocam, eşcinselliği kabul etmediğim için. Yavaş yavaş erkekleşmişim, nasıl erkekleşmişim hocam? Enes'i taklit etmişim, Yunus'u taklit etmişim, aslında her erkeği taklit edip bir şeyler almışım. O yüzden içimde 10 kişi yaşıyormuş gibi geliyordu bana. Ama şu var, şimdi bu kişiliklerden kendimi bulacağım... O da şöyle, aslında buldum hocam :) Babama en çok benzeyen, yani olmak istediğim kişi :D Babam çok güler yüzlüdür, ben de hep güler yüzlü olmaya çalıştım, aslında olmuşum ama nasıl olmuşum hocam? :) Ben, Allah'a teslim olup dua ettim hocam, ilk umreye gidişimde Kabe'yi gördüğümde ettiğim dua: "Allah'ım sen beni "hastalıktan" kurtar. (Hocam, eşcinsel yazmaya çekinmiyorum, ben eşcinsel falan değilim, o yüzden "hastalık" olarak geçtim) Allah da sizi vesile kıldı, şimdi size anlatacağım olaya ise bayağı şaşıracaksınız tahmin ediyorum :) Allah bizi bir araya getirmiş hocam, benim buraya gelişim bu "hastalık" yüzünden değil, sizle tanışmak, sizden istifade etmek içinmiş. Çünkü inşallah ben ilerde bununla ilgili çalışma yapacağım. İnşallah toplumumuzu birlikte bu illetten kurtaracağız hocam. Çekinme yok!, Hüseyin Kaçın'ın öğrencileriyiz be!

Şimdi hocam, siz benim ilk 3 seanstaki halime göre bana davrandınız genelde, benim pek asosyalliğim yok, ben asosyalliğimi yendim fakat size ilk geldiğimde obsesifliğim geri dönmüş, nasıl yani hocam? Şimdi şöyle: Benim "kompulsiyonum", masturbasyonmuş hocam ilk başta. Ben 4 sene masturbasyon yapmadım, ben eşcinsel değilim dedim kendi kendime, kızları düşünmeye çalıştım...



Bu "bana bakıyorlarmış gibi geliyor" falan diyordum ya hocam :D (ahahaha Hocam çok mutluyum!) (Misol biraz fazla kaçtı:D) Ben küçük yaşta sigaraya başladım hocam, 13 yaşlarında...  Babam beni hep takip ediyordu, sigara içiyor muyum falan diye; babama, büyük eniştem Tufan, tavsiye etti büyük ihtimalle "sahip çık çocuğa" falan dedi. Demiştim ya daha erkeksi eniştem, mesela ondan da bazı hasletler almışım bu dönemde, o yüzden kişilik karmaşası yaşamışım. Hocam ben, iyileşmeye ilk geldiğim seanstan 1 sene önce başlamışım hocam :D 1 sene önce okudum çünkü sitenizi ilk defa, 1 sene gelmeye cesaret edemedim. Okuduklarım bilinçaltıma işlemiş ve uygulamışım şu an misolün etkisi ile hepsini anlıyorum. OKB'den kurtulunca artık tertemizim ki obsesyonlarımı gördüm, inşallah kurtulacağım sizin de yardımınızla. Çok hızlı düşünüyorum herhalde hocam, zaten okb'nin problemi bu. Kendimi yavaşlatacağım biraz herhalde o kadar. Küçükken bir an her şey çok hızlanıyor veya yavaşlıyor gibi geliyordu, okb'denmiş. "Özgüvensizliğimi" gördüm hocam yazarken, sürekli "büyük ihtimalle", "sanırım" vesaire diyorum. Bu biraz genelde din hakkında konuşmaktan hocam, bölüm gereği gerçi, inşallah özgüvensizlik değildir, kötü düşünmeyeyim.

Arabaya bindiğimde, ben çok hızlı düşündüğüm için araba çok hızlı gidiyor ve düşecekmiş gibi hissediyordum. Ve içime atmaktan herhalde hocam, heh işte tam onu söyleyecektim :D Ben obsesyonlarımı ve kompulsiyonlarımı da yenmişim hocam çünkü 4 sene sonra masturbasyon yapınca, ben 0'landım, bütün obsesyonlarım geri geldi, delirdim... Daha doğrusu masturbasyonu yapmadım bile hocam, fışkırdı bir an, amacım yapmak değildi ama o kadar suçlu hissettim ki kendimi, bütün obsesyonlarım geri döndü, yine deli gibi düşünmeye başladım. Büyük ihtimalle hocam, eve kapattığım için patlak vermiş hocam. Çünkü 3-4 aylık yaz tatilinde hiç durmamacasına Kuran ezberlemişim hocam, sürekli banyoya gidiyorum çünkü abdest almayı obsesyon haline getirmişim, şimdi anlıyorum. İnşallah düzeltebilirim. Aslında okb diye bir şey yok gibi hocam, bunlar her insanın düşündüğü şeyler, ama biz içimize attığımız, hep evde yaşadığımız için falan(son iki senede). Hocam obsesyon küçükken varmış, ne ile başlamış bilmiyorum, zannedersem kendi penisimden korkmuşum :D ahaha, fazla duygusal adammışım ya. Neyse seviyorum duygusal olmayı, çok şükür. Duygusal, güler  yüzlü adamı kim sevmez?



 Benim bir tek aileme söylememem gerekiyormuş ve kadınlardan hoşlanabileceğimi düşünmem gerekiyormuş. Erkek gibi hissedemedim, çünkü babam kilolu :) Ben enişteden bir şeyler aldım, ama babama karşı bi' soğuma olmuş, Ahmet vardı ya hocam anlatmıştım, sürtündü bana falan bir şeyler, anlatmıştım. Çalışan anne babası vardı, beni eve davet ediyordu falan. Çok derine girmeyeceğim, "anlatmak" istediğim meseleyi "anlatacağım" inşallah. Aynı kökten kelimeleri kullanıyorum, ilk aklıma gelen o.

Yalnız zamanında müdahale hocam, biraz daha ilerlese şizofren oluyorum değil mi? Allah korusun. Ben nasıl düşünürsem öyle görüyorum aslında, yani İslami boyutta düşünürsem, hep güzel düşüneceğim. Elhamdulillah.

Son olarak Yunus eşcinselmiş hocam ama bunu açmayacağım. Konuşmasam daha iyi herhalde, siz söyleyin, eğer yazmam gerekirse yazayım hocam.
« Son Düzenleme: 28 Haziran 2020, 09:25:24 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle

Marmara Üniversitesine girdikten sonra Türkçeyi unutmuşum, Türkçe düşünemiyorum, yazamıyorum. 22 gündür ilaç kullanıyorum, yeni fark ettim. Kazandığım özgüveni kaybettim sanırım, onun problemini yaşıyorum. Ne kendimi beğeniyorum, ne başkasını, hiç kimseyi sevmiyorum. Nefret ediyorum her şeyden. Can sıkıntısından başka bir şey yok içimde, şöyle ballandıra ballandıra yazayım diyorum şimdi edebi edebi, ama inanın hiç kasmak istemiyorum. 3 sene %100 Arapça eğitim aldıktan sonra, Türkçe düşünmeyi, konuşmayı unutuyor insan. Bir de yemin ettik hazırlıkta...   

Bezginlikten başka bir şey yok hocam şu üstte yazdıklarımda, bezdim artık, her şeyden bezdim.  Yazdıklarımı beğenmiyorum, bir iki örnek atmışsınız, onlar gibi yazabilirim, daha iyisini de yazarım ama içimden gelmiyor. Kelimeler de dökülmüyor zaten, Türkçe'yi unutmuşum hocam bizim üniversitede, 1 sene Arapça Hazırlık okuduk, sonra lisanstada iki sene hep Arap Hocalardan, Arapça okuduk: Hadis, tefsir, kelam... bütün dersleri. Hazırlıkta kendi aramızda öğrenciler olarak da hep Arapça konuştuk, 3-4 senedir sadece Arapça kitaplar okuyorum. Hafızlığa da 20 yaşında başladım, takriben 9 ay içerisinde bitirdim. Çok hızlı okuyarak yapıyordum, o yüzden çok hızlı düşünmeye başlamışım, çok hızlı konuşmaya başlamışım, Türkçeyi de o kadar hızlı konuşmaya çalışıyorum, konuşurdum da ama kelimeleri unutmuşum, hatırlamaya çalışıyorum Türkçe konuşurken. O kadar kitap okudum, hiçbiri yok şu an. Kendi üslubum bile oluşmuştu...  Türkçe düşünemiyorum bile artık, kelimeler gelmiyor.  Yazıyorum yazıyorum, beğenmiyorum siliyorum. Edebi bir şey yazacaksak, edebi bir üslup ile yazılır da ona ruh lazım, benim ruhum ölmüş. Kafamı, ruhumu doldurmuşum, içimde hiçbir heves yok... Hayattan bezdim.


Bir de kendi ailem bile bana güvenmiyor anladığım kadarıyla, bugün fark ettim. Takıntı mı yapıyorum falan dedim de ben, obsesifim falan diye, değilim ya, ne obsesifi. Dolmuşum artık, ağzıma kadar dolmuşum. Zaten hiçbir şey konuşmayan adamım, bir de üzerine Türkçe kitap okumuşum o kadar bilmemne. Konuşacak kimsem yok, ben kendi kendime konuşuyormuşum hep, Türkçeyi de unutunca onu da konuşamamışım, kafayı yiyorum. Beynim ruhum kalbim hepsi doldu artık. Konuştuğum gibi yazmaya başlamışım zaten, o yüzden.

Gelip gelip beni kontrol etti ablamlar çocukların yanına geçince, ailemden kimse bana güvenmiyor hocam, bir tek Enes tarafından sevildiğimi fark etmişim, onun yanına gitmişim hep o yüzden... 14 yaşında gittiğim psikolog ablamlara ve büyük enişteme bir şeyler söylemiş herhalde. O zamandan beri beni kontrol ediyorlar. Şizofrenik olmuşum o yüzden galiba, dışarda da hep takip ediliyorum sanıyorum, her mimikten, her yüz ifadesinden bir şey çıkarıyorum... Anasını satayım, delireceğim. Bir şey söyleyin artık hocam bana, kafayı yiyeceğim!









Aaa bu okb bir şey değil hocam, olumsuz düşünme hastalığı gibi bir şey sanırım. Neyse çözeceğiz. Manik-depresifim hocam ben? Ya çok mutluyum, ya çok hüzünlüyüm... Allahu ekber. Bir şeylere hırsla, sevgiyle başlıyorum, o yüzden çok hızlı yapıyorum, o kadar hızlı ve çok ki beziyorum. Tanı koyma hastalığı hocam :D tanı koyma hastalığı :DDDD biz bir şeyi ilk görüşümüzde ona bir kılıf giydiriyoruz, sonra hep öyle görüyoruz onu, bu da çocuklukta yaşanan bir şeylerden sanırım. Ben çok küçük yaşta pipimi görmüşüm, beğenmemişim aa ondan annem, çıkarıp atmaya çalışıyordun sanki dedi. Beğenmemişim, o yüzden de kendimi erkek gibi hissetmemişim. Bu arada ilk namaza başladığımda aklıma Allah'a küfür geliyordu haşa  Ana hocam, ben çocuk gibi düşünüyorum :D Büyüyemişim hocam, çünkü çocukluğumda eve hapsedilmişim:D La diyorum benim bu yeğenlerimden farkım yok, neredeyse onlarla yarışacağım :D ahaha Yeğenlerim, Allah onlardan razı olsun, benim iyileşmeme vesile olmuşlar, çünkü ilk başta çocukları sevmeye başladım sonra diğer insanları, sonra sosyalleştim. Ben size geldiğimde sosyaldim hocam zaten de, 4 sene sonra masturbasyon yapınca yine içime kapandım, yine çocukluğuma döndüm, sadece büyümem gerekiyor ha şimdi :D ahahaha çok güzel ya. İkinci çocukluk :D I like this. O yüzden ben Arapça konuşurken aklıma, İngilizce; İngilizce konuşurken aklıma Arapça kelimeler geliyor. Yok yine tanı koyuyorum. :D



Moralim bozuk olduğunda, neşeli olmadığımda, kendimi iyi hissetmediğimde (konuşurken de aynı yazarken olduğum gibiyim hocam, sürekli söylediğim şeyleri açıyorum, yanlış anlaşılmaktan fena halde korkar olmuşum) kitap okumak istemiyorum mesela. Halbuki kitap okumayı çok seviyorum. Ama ben bunu zamanla kazandım, babam “bana kitap oku” dediği için değil, kitapları sevmeyi zamanla öğrendim, okuya okuya öğrendim. İnsan görerek öğrenir hocam, onu fark ettim bugün, çocuklar da öyle. Ama bize “bunu yap” “şunu yapma” “şöyle ol” “böyle olma”  “bu iyidir” “bu kötüdür” denmiş. Bu sadece dini meselelerde değil, her şeyde böyle olmuş. Hocam o yüzden ben 17 yaşında tam olarak İslam oldum. Ben ne zaman tam olarak İslam oldum, biliyor musunuz? Kendim istediğimde, bana “güzelce” anlatıldığında, İslam’ın güzel bir şey olduğunu gördüğümde… Çünkü benim tam olarak “İslam” oluşum Enes ile birlikte oldu. Enes bir dergaha takılmaya başladı, sonra bana güzellikle anlatmaya başladı, beni kınayarak, böyle ol, böyle olma diyerek değil; güzelce anlatarak, İslam’ın güzel bir şey olduğunu bana göstererek. Ama 17 yaşından önce “İslam” benim için babamın bana emrettiği şeydi ve benim için çirkindi. Ben hep kişilik çatışması yaşıyormuşum gibi geldi hocam, bugün bundan emin oldum, ben fena halde kişilik çatışması yaşıyorum… Çünkü içimde bi’ gerçek ben var, yani Allah’ın bana fıtrat olarak verdiği kişilik: Duygusal, samimiyeti seven, bir şeyleri güzelce anlattığında anlayabilecek bir insan var; bir de babasından korkan, babasının onu eleştirmesinden, ondan memnun olmamasından korkan bir insan var.



 Bunu da bugün yazdım hocam. 
« Son Düzenleme: 28 Haziran 2020, 09:27:21 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Ben hastalık hastasıyım sanki hocam ya, hiçbir şeyim yok ben bir şeyler üretiyorum sanki

İçeriye girdiğimde sakin sakin oturuyordu. Karşısına oturdum elleri hafifçe titriyordu. Kendisini gizlemeye çalışıyordu sanki, olduğu insandan kaçıyordu, bir şeylerden kaçıyordu. Hayır! Böyle sevilemezdi, böyle insanı kimse sevmezdi, acilen bir şeyler yapmalı ve sevilecek biri olmalıydı. "Kimim ben" diye düşünüp durdu hep "kimim ben", Allah kahretsin! kimim? Niye bu kadar iğrencim, niye kendimden nefret ediyorum diye düşündü. Kendisinden nefret etmesinin sebeplerini araştırdı. Kafasının içine tekrar dalmamak için sigarasından bir fırt daha çekti. Kafam çok dolu diye düşündü... "Okuyorum okuyorum okuyorum, susuyorum " dedi kendi kendine. Manyağım ben, hasta ruhluyum. 5 yaşından beri masturbasyon yapan bi' manyağım. Herkesten gizlenip, inşaata çıkıp masturbasyon yaptım, sikimle  oynadım.

Anlıyordu yavaş yavaş, bastırdığı her şeyi anlıyordu. Neden böyle olduğunu anlıyordu ama yine de kendisi olduğunu kabul edemiyordu bu kişinin. Ben böyle değilim diyordu, hatta yazarken bile, evet evet yazarken bile... Yazarken dahi noktalama işaretlerine takılıyordu ki duyguları açığa çıkmasın, düşündüklerini kimse duymasın. "Herkes seni izliyor" diyordu kafasında bir ses... "Herkes seni izliyor, herkes senden nefret ediyor, herkes senden iğreniyor... Ne kadar iğrençsin, Allah kahretsin, ne kadar iğrençsin diyordu." Noktalama işaretlerini iyi biliyordu halbuki, dersine çalışmıştı ne de olsa, çünkü çalışması lazımdı... Çalışmazsa sevilmeyecekti, babası tarafından sevilmeyecekti. Babası her şeyin doğrusunu bilirdi ne de olsa, öyle değil mi? Babasını dinlemeliydi, dinlemeliydi ki onu sevsin. Sevilmek için her şeyi yapan arsız bir adam olmuştu... "Sevilmek için götünü bile siktirirsin" sen diyordu içinden bir ses.


Hasta ruhlu piç kurusu seni! Seni hasta ruhlu manyak! İğren kendinden beceriksiz, iğren... Kendinden iğren. İğrenmelisin çünkü, iğrenmen gerek. İğrenilecek bir adamsın sen çünkü, her yüz ifadesi seni eleştiriyor, her insan seni eleştiriyor, her bakış seni eleştiriyor, herkes senin arkandan konuşuyor. İğren kendinden. Seni "orospu çocuğu" iğren kendinden! Düşünme, düşünüp kendini "iyi" olduğuna ikna etme, beceriksiz bir orospu çocuğusun sen. Hiçbir şeyi beceremezsin. Aptal! Seni aptal! Kes sesini konuşma, sakın konuşma.

Korkmaya başladı yine, durduğu an korkuyor. Hep kafasının içinde  yaşamış olduğunu fark etti, kime baksa kendini eleştiren suratlar görüyordu, babasının onu aşağılayan suratı, dedesinin ona bağırmaları, salak!!!! diyordu. Salak!!! Sakın konuşma, bi' kapıyı bile kapatamıyorsun aptal seni diyordu. Orospu çocuğu, beceriksiz. Ağlamaya başlayacaksın değil mi yine? Yine ağlayacaksın, Allah kahretsin, elin çalışmıyor!

Kimim ben diyorum bazen, anlayamıyorum kendimi... Oraya gidiyorum olmuyor, buraya gidiyorum olmuyor. Yaptığım hiçbir şeyi beğenmiyorum yazdığım hiçbir yazıyı... Sevmek istiyorum, sevemiyorum; sevilmek istiyorum, sevilmiyorum. Neden böyle olduğumu anlamıyorum.



Şizofren olmaktan korkuyordu, belki de olmuştu da haberi yoktu. Ne acı değil mi, yine kendisine acımaya başlamıştı... Kendini çok iyi gizliyormuş, halbuki bugüne kadar ilaç bile kullanmamıştı. Bu sesleri dinledikçe içi bir fena oluyordu. İçinden gelen sesleri susturmaya çalışıyordu, sus diyordu sus sus sus Allah kahretsin susun artık, konuşmayın yeter, yeter, ben de konuşmak istiyorum, ben de anlatmak istiyorum, susun da ben de konuşayım, ben de anlatayım, Allah kahretsin susun!! Susun!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!


Kendisi olmaktan korkuyordu, çünkü kendisi olduğunda hiç sevilmemişti. Ortaokulu hatırlasana diyordu içindeki ses ortaokulu hatırla, hatırla sakın unutma, nasıl bir insandın ama ahahaha, seni piç kurusu, seni orospu çocuğu nasıl bir insandın hatırla. Küfretmekten keyif alıyorsun değil mi, küfredince ağzın kulaklarına varıyor, hasta piç! Kendini kanıtlamak için okumadın mı onlarca romanı? O klasikleri... Hepsiyle kendine bir vasıf kazandırdın, öyle değil mi? Ama kazanamamışsın, orospu çocuğu hala aynı yerdesin. Hala noktalama işaretlerine takılıyorsun seni aptal, o kadar kitap okudun, istemsizce koyabiliyorsun o noktalama işaretlerini ama yine bakıyorsun, kontrol ediyorsun salak seni. İmanını kaybedeceğinden korkuyorsun eğer devam edersen, namazı bırakacağından korkuyorsun yeniden. Her şeyi terk etmekten korkuyorsun, çünkü hastasın sen hasta, manyaksın orospu çocuğu manyak. 

Kendini kaybetmekten o kadar çok korkuyorsun ki yine "eski ben" olurum diye o kadar çok korkuyorsun ki deliriyorsun, 4 sene üzerine döller yine kaçınca ne hissettin hatırlasana, belki 4 sene bile değil. Sen uzatıyorsun süreyi hasta piç, sen uzatıyorsun. İnsan içinden küfrettiğinde yüzünde alaycı bir ifade belirir değil mi, birinin yüzünde alaycı bir ifade varsa kesin içinden küfrediyordur, seni aşağılıyordur. Aşağılık Piç! Sus konuşma! Seni manyak orospu çocuğu seni.

Düşündüklerini söyleme! Söylersen yine dayak yiyeceksin, yine vuracaklar sana, yine sövecekler. Sen karşılık veremeyeceksin, delireceksin, üzüleceksin, ağlayacaksın, kimse seni anlamayacak! Bağırma! Sus! bağırma!!!!!!!! bağırma orospu çocuğu bağırma sus sus ananı sikerim sus, susssss diyorum sana sus seni piç kurusu sus sana kimse güvenmez artık sana kimse güvenmez seni kimse sevmiyor herkes senden nefret ediyor manyakkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkk!

Öyle yap! Böyle yap! Bunu yap! şunu yap diyordu çevresindeki herkes, herkes ona bir şeyler söylüyordu, def olun gidin diye bağırıyordu eskiden ama şimdi bağırmayı da bıraktı. Anne babasına saygı duymalıydı çünkü, İslam öyle emrediyordu. Ama bunu kulaktan duyarak öğrenmemişti o, ilahiyata gidip fakültesini okumuştu. Herkesi aşağılamak istiyordu, herkesten nefret ediyordu, hepsi onun için bir potansiyel katil, onu dövecek bir insandı. İslam'a uygun yaşamak istiyordu, Allah var biliyordu... 

Dövülmek istemiyordu artık, dayak yemek istemiyordu, aşağılanmak istemiyordu, sevilmek istiyordu, sevmek sevilmek ama sevemiyordu, çünkü nefret kanına işlemişti. Kin kanına işlemişti, hasta ruhlu olmuştu. Sevebiliyorum diye kendini kandırıyordu ama sevemiyordu, kendinden bahsettiğini fark edince uyku bastırdı, nefret ediyorum her şeyden, yapabileceklerimi bile yapmak istemiyorum artık, elimden geleceğini, yapabileceğimi biliyorum ama yapmıyorum. Çünkü kötüyüm, günahkarım, deliyim, manyağım. 5 yaşında masturbasyon yaptım ne de olsa, 5 yaşında 5 5 5, 5 yaşında sikimle oynuyordum, seni hasta manyak. Allah'a küfürler etmiştin daha ilk namaza başladığında, Allah'a sövüyordun hatırlasana!

Yazmak istemiyordu, daha iyisini yazabileceğini bilirken, saçmalamak istemiyordu, en iyisini yazabilirdi o, en iyisini!  En iyisini! Yapabilirdi ama yapamıyordu, çünkü günahkardı. Elinden bir şey gelmiyordu, çünkü yine günahkar olmuştu. Masturbasyon yapmaya başlamıştı yine, yine yine yineeeeeeeeee! Üslup falan kasmak istiyor şimdi ama kasamıyor, çünkü onlar üstte kaldı, üst benlikte mi bilmiyorum, beyni kendini kapatıyor, kapatıyorrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr
gizlennnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn
gizlennnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn

Cenazesinde ağlamıştı ama sevmiyordu Sami Dedesini hiç, hiç sevmiyordu, neden ağlamıştım ki diye düşünüyordu, cenazede ağlamak lazımdır diye kendimi kastım değil mi? Cenazede ağlanır, ağlamazsan seni yadırgarlar, gülme! gülme sakın gülme bir de! Sen mi çaldın paraları? Sen mi çaldın? Uyan Allahın cezası uyan kalkkkkkkk kalkkk uyan sen mi çaldın paraları sen mi çaldın uyan seni polise götüreceğim uyan piç kurusu uyan uyan, bütün bunlar tedavi olsa ne olacaktı ki? Yine o kötü olacaktı, yine o kötü olacaktı öyle değil mi? Kendine güvenmek ile güvenmemek arasında kalmış gibi, tonlarca kitap okudu hayatında, ben diyemiyorsun deme sakın ben deme

Kafanda neler oluyor yine, neler oluyor:??? Yine ne iğrençlikler düşünüyorsun
Çift kişilikli olmuşum galiba

Nasıl oluyor, ne oluyor bilmiyorum. Düşünemiyorum, düşünememeye başladım, düşünmeye çalışınca düşünemiyorum. Nasıl yani, sürekli kendi kendime konuşuyorum, evet, içime ata ata nevrotik olmuşum. Zaman, mekan algım yok oldu? Ne oluyor, ne bitiyor? Ben her şeyi düşünerek yapıyorum, kendime yazıyorum, unutma, kendine yazıyorsun, nasıl yani, kendi kendine konuşuyorsun, evet, kendi kendime konuşmaya alışmışım. O zaman deliyim? Neyim ben anlamıyorum? Ne oluyor? Yine uyku bastırdı


Aslında benim hayatımdaki neredeyse her şey "obsesyon" değil mi hocam? Ben tanı koymak yerine hayatımı yazmam gerekiyor ki siz tanıyı koyabilesiniz ama ben sürekli kendi kendime "tanı" koymaya çalışıyorum... Çok zekiyim ondan mı böyle, çok duygusalım ondan mı böyle, babam kötü davrandı ondan mı böyle... diye uzayıp gidiyor. Hayatı tecrübe ederek öğrenmiyorum, öğrenmemişim daha doğrusu. Hep kafamda yaşıyorum, içimde yaşıyorum. Hocam benim travmam eve kapatılmak galiba ya da eve kapatılmış gibi hissetmek... Nasıl derseniz?
« Son Düzenleme: 28 Haziran 2020, 09:31:18 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle






Moralim bozuk olduğunda, neşeli olmadığımda, kendimi iyi hissetmediğimde (konuşurken de aynı yazarken olduğum gibiyim hocam, sürekli söylediğim şeyleri açıyorum, yanlış anlaşılmaktan fena halde korkar olmuşum) kitap okumak istemiyorum mesela. Halbuki kitap okumayı çok seviyorum. Ama ben bunu zamanla kazandım, babam “bana kitap oku” dediği için değil, kitapları sevmeyi zamanla öğrendim, okuya okuya öğrendim. İnsan görerek öğrenir hocam, onu fark ettim bugün, çocuklar da öyle. Ama bize “bunu yap” “şunu yapma” “şöyle ol” “böyle olma”  “bu iyidir” “bu kötüdür” denmiş. Bu sadece dini meselelerde değil, her şeyde böyle olmuş. Hocam o yüzden ben 17 yaşında tam olarak İslam oldum. Ben ne zaman tam olarak İslam oldum, biliyor musunuz? Kendim istediğimde, bana “güzelce” anlatıldığında, İslam’ın güzel bir şey olduğunu gördüğümde… Çünkü benim tam olarak “İslam” oluşum Enes ile birlikte oldu. Enes bir dergaha takılmaya başladı, sonra bana güzellikle anlatmaya başladı, beni kınayarak, böyle ol, böyle olma diyerek değil; güzelce anlatarak, İslam’ın güzel bir şey olduğunu bana göstererek. Ama 17 yaşından önce “İslam” benim için babamın bana emrettiği şeydi ve benim için çirkindi. Ben hep kişilik çatışması yaşıyormuşum gibi geldi hocam, bugün bundan emin oldum, ben fena halde kişilik çatışması yaşıyorum… Çünkü içimde bi’ gerçek ben var, yani Allah’ın bana fıtrat olarak verdiği kişilik: Duygusal, samimiyeti seven, bir şeyleri güzelce anlattığında anlayabilecek bir insan var; bir de babasından korkan, babasının onu eleştirmesinden, ondan memnun olmamasından korkan bir insan var.



 Bunu da bugün yazdım hocam. 










Hocam ben kafamda ne kurarsam kendimi ona inandırıyorum. Ben kötü bir insanım diyorum, ona inanıyorum. İnsanlar bana bir şey diyor ona inanıyorum ve öyle olmaya çalışıyorum. Yanlış anlaşılmaktan çok korkuyorum. O yüzden size yazarken de bi' cümle yazıyorum, yok diyorum, benim anlatmak istediğim bu değil, siliyorum. Konudan konuya atlıyorum, kafamdaki sesi dinlemezsem bi' 40-50 satır yazıyorum...  Aynı anda her şeyi düşünüyorum hocam, bu yazıyı yazarken noktalama işaretlerini düşünüyorum, her şeyi alelacele yapıyorum, çok hızlı konuşuyorum, birini dinlerken kafamdan binbir şey geçiyor, oradan kopuyorum...  Ama bunları gizlemek istiyorum anladığım kadarıyla, çünkü sitede okb ile ilgili bir şey okuyorum; yok, ben böyle değilim diyorum. Yazılanlar benle örtüşmüyor. Sizin de sürekli beni yanlış anlamanızdan korkuyorum, acaba yanlış mı anlıyor diyorum, acaba olmuyor mu? Kafayı yiyorum hocam artık, düşünüyorum, düşünüyorum sorun ne bulamıyorum... Sorun yok diyorum sonra, düşünmeyi bırakıyorum, normal bi' insan oluyorum. Bazen kendime bakıyorum hiçbir sorun yok, sonra bir şeylere moralim bozuluyor, hayattan kopuyorum, kafamın içindeki sesleri dinliyorum sadece, kafamın içinde yaşamaya başlıyorum. Şu an canım çok sıkkın ama şöyle bi' silkelensem, hadi desem kendime hiçbir sıkıntı kalmıyor... Anlık değişimler yaşıyorum hocam, periyotlardan bahsetmiyorum. 6 ay çok iyiydim, 6 ay kötüyüm demiyorum, bi' bakıyorum kendime, çok iyiyim; bir bakıyorum, çok kötüyüm... Galiba sürekli kendime "mutlu musun" diye soruyorum. Ben obsesif falan değilim herhalde hocam diye başlamıştım, obsesifim veyahut da hocam ama ilerlememiş, neden ilerlememiş derseniz, sadece biz kabuğumuzda büyümüşüz, babam İslam'ı hiç dışarı çıkmamak zannetmiş, senelerce annemi de eve kapatmış tabir-i caizse, "hiç dışarı çıkmayacaksın" demiş, eve su bile söylemeyeceksin, erkekler gelir, kapıyı açar demiş. Hocam cahilce bir İslam anlayışı bizimkisi o yüzden böyle... Annemi sindirmiş, bizi de sindirmiş babam aslında... Ama annemi sindirdiğinden bu bize de etki etmiş diye düşünmeyin, 
« Son Düzenleme: 28 Haziran 2020, 09:34:25 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
"Allah, her yaptığımızı görüyor" falan dendiği için mi böyle olmuş? Her şeyi bilmek istiyorum, sürekli soru soruyorum. Babamı taklit edemediğim için diğer gördüğüm her erkeği taklit edip


Ahmet meselesini açıyorum hemen hocam, Aaa okb yani çok hızlı ve fazla ve birden çok şey düşünüyorum değil mi hocam? Neyse tanı koymaya giriştim yine, yapmayacağım. Tanılar sizden. Hocam neden çok yorgunum diyorum, neden hep yorgunum, hep uyuyasım var... çıh çıh çıh. :D Aynı böyle düşünüyorum işte :D Bir anda 100 şey düşünüyorum :D, her şeyi düşünüyorum estağfirullah. Bu kadar anlamam iyi olmadı galiba hocam :D:D Artık açılmam gerekiyor, içimi dökmem gerekiyor. Müstakbel eşimle, ailemle, arkadaşlarımla vakit geçireceğim inşallah. Onu söyleyecektim hocam, 
« Son Düzenleme: 28 Haziran 2020, 09:35:33 ös Gönderen: psikolog »

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Ben ne yaptığımı, nereye gittiğimi, neden yaptığımı hiç açık açık söylemiyorum. O yüzden beni hep takip ettiler değil mi hocam ailem. Sonra ben de hep takip ediliyorum zannettim. Şizofrenim hocam işte, bir geri dönüş yapın. Eğer normalde bu kafadaysam şizofrenim demek ki "John Nash" gibi.


Fikirler, hisler kalpten gelince yazılıyormuş hocam; ben, potansiyelim olduğu halde fazla düşünmekten yazamıyormuşum.

Hocam benim sorunum çocukluğum anladığım kadarıyla. Şu an için, bugünler için konuşacağım aksini belirtmedikçe hocam, önceki cümlemi bugünüm ile temellendireceğim, böyle değerlendirmeniz için söylüyorum. Ben ara verip, tekrar gelişimden beri,

Hocam bu hafta sonu geldiğimde

"Eleştirilmekten" nefret ediyorum hocam galiba ben, ne zaman içime o sıkıntı çöküyor diye düşünüyorum da sürekli, "eleştirildiğim" zaman düşüyor. Hatta eleştirildiğimi düşündüğüm zaman da düşüyor. Ben çok duygusalmışım, 1,5 yaşında hacca gitmiş annem ve babam, ben de sevilmediğimi hissetmişim, sonra dedemlere gitmişiz, Sami Dedemler, Ahmet Dedemi çok severim, çünkü o hem cesaretli, hem de çok sakin olarak anlatılırdı, tam olmak istediğim insandı. Gerçi o da beni dövmüştü, kovalamıştı yani, dövmeye çalışmıştı da ben kaçmıştım. Ama severim onu, çok severim, halbuki tanımıyorum bile doğru düzgün ben 7 yaşındayken öldü, hayalperestim herhalde, hayal gücüm çok fazla, hangisi benim anım hangisi değil ayırt edemiyorum bazen çünkü, beni obsesif eden annemmiş galiba, çünkü annemi eve kapatmış babam, annem de çok sinirliymiş, bana öyle yap böyle yap şöyle yap demiş herhalde ondan öyle olmuş. Korkmuşum ondan çok. Sami Dedem de beni aşağılamış her gittiğimde, aşağılık kompleksi yaşıyorum sanki ne yapsam olmuyor, ne yapsam olamıyorum. Olmuyor, olamıyorum!


Yeni olan hiçbir şeyi kabul etmiyorum hocam, yeniliklerden nefret ederdim hep, sonra bunu aştım kendim de biraz.

"Kardeşiniz bi' değişik hasta" derken, onu kastettiniz herhalde, ben sadistim, şimdi de amaçladığım şeyleri o kadar hızlı yapmaya çalışıyorum ki bir an önce onlara ulaşayım istiyorum veyahut da unuttum, çok hızlı düşünüyorum değil mi şu an hocam, o kadar hızlı düşünüyorum ki, yok, konudan konuya atlıyorum, bi orada bi burada. Off off, sıkıldım yine, yazarken fena sıkılıyorum, bir an duraksasam sıkılırım. Aslında "ödev" bu da değil mi? Size yazdığım için yazıyorum, size yollamasam yazmayacağım değil mi? Yollamayayım mı size, ? Aslında masturbasyon yaptıktan sonra, düşünüp yazamıyorum, ilaçlardan mı bu? Hafızlığı jet hızı ile yaptım, 3 ayda 13 cüz ezberledim, Türkçe düşünmeyi unutmuşum, Türkçe düşününce konuşamıyorum değil mi, benim hiçbir şeyim yok aslında? Bu ilaçlar düşünce şeysini kapattılar, lobu bile ilk seferde aklıma gelmedi, ben yazamamı sıkılmaya bağlıyordum, içim sıkılıyor diye yazamıyorum zannediyordum. Sen kendini Tanrı yapmışsın derken onu kastediyordunuz, hiçbir sikim olmadığımı söylüyorsunuz benim değil mi, aynı Süleyman(a.s.)'ın Belkıs'a yaptığı gibi, saydam yaptırmıştı sarayın önündeki taşları, bu yüzdende Belkıs eteklerini sıvadı, altından da su akıyordu çünkü. Devrik devrik cümleler kuruyorum galiba hocam, Arapça düşünüp Türkçe yazıyorum galiba. Düşünemediğim için de kendime kızıp, ana hiperaktifim ben değil mi, hiper aktif yerimde duramıyorum o yüzden İlahiyata girmeden önce bi' sıkıntı yoktu, çünkü ben hep Eneslere gidiyordum, dışarı çıkmayı uzun zaman önce bıraktım, aslında hayatım sokaklarda geçti ama bir yerden sonra hiç dışarı çıkmamaya başladım, çünkü hiç arkadaşım yoktu, hep yanımda birini istiyordum, Enesle çıkmak istedim ama Enes de size "Muzaffer Bakan" diye biri geldi mi hocam? :D Her şeyi merak ediyorum? Eneslere gidiyordum işte, ilahiyattan önce sürekli, orada rahat davranıyordum, sürekli konuşuyordum, hiç susmuyordum,bilmemne bir şeyler. Sonra Enes'in annesi sen mi konuşmuyorsun falan dedi bana, ondan sonra orada da mı konuşmamaya başladım, bir de Enes'in, anaaa Annem nasıl eve kapatıldığında sinir  hastası oldu, ona misol verdiler bilmemne, sonra tüy gibi oldu kadın, sizde bana misol verdiniz, her şeyi içime atmışım değil mi ben, deli gibi yazıyorum o yüzden size, konuşacak birine ihtiyacım var. Doluyum o kadar doluyum ki deli gibi doluyum, sizi bir arkadaş gibi görürsem gece gündüz yazarım, ararım. ?! Ama normalde arkadaşlarıma bunu yapmıyorum, kendimi tutuyorum, kontrol ediyorum. Ama arada onlarda beni arasın istiyorum, aramıyorlar, o zaman üzülüyorum. Veya bana kırıcı bir şey söylediklerinde hayrına bi' özür dilesinler istiyorum, insanlık namına... Okula Enes olarak gitmişim değil mi ben hocam, onun düşünceleri ile, o yüzden oraya geldiğimde mıymıy konuşuyor dediniz, Arapça konuşuşumu duysanız o kadar düzgün ki  anaaa ben Arapça, İlahiyat kendime bi;' vasıf kazandırdım, sonra Türkçe konuşmaya başlayınca sıkıntı mı yaşadım,io kadar özgüven depolamıştım neooldu? O kadar güzel Kuran oku sen, o kadar güzel Arapç.a konuş, kendi dilini konuşama. Sonra bunları okutacak mısınız hocam bana , ilacın etkisi geçtikten sonra, çünkü kibirli olduğumu düşünüp yine özgüvenimi düşüreceğim, bunu o anlamda söylemiyorum. Ama yine de kendimi kanıtlamak için mi yapmışım? Ya da bir yerden sonra öyle olmuş.Ben korkumdan çok Arapça çalışıyordum hocam hazırlıkta, ama sonra hocalar beni övmeye başladı, daha çok çalıştım aslında galiba, deli gibi çalıştım, o yüzden hocalara karşı ilgi duymaya başladım. Abdulmunim Hoca, Mahir Hoca hepsine karşı ilgi duyuyorum, anaa isimleri yazmıyordum size, ondan isimlerde kalıyorum hep, hocalarıma ilgi duyduğum içinde deli gibi suçluluk hissettim sonra, fantezi kurmamak için deliriyordum her gün, beynime ket vurmaya çalışıyordum.4 sene düşünmemeye çalıştım, ana Türkçe olarak cinsellikten başka bir şey düşünmüyordum galiba, Arapça konuşmamaya başlayınca, yeniden cinsellik mi geldi diyeceğim de "döllerin çıktığı" zaman şeymiş, neymiş, her şeyi cinsel obje olarak görüyordum hocam bi' ara, hatırlıyorum. Nereye baksam, neyi görsem yarrak gibi bilmemne gibi geliyordu, yoksa ben Arapça konuşurken müslümanlaşmışım da diyeceğim aa yok yok, Ben kendi isteğimle namaza başladım ama ilahiyata babamın yönlendirmesi ile geldim, dilden girecektim sınava, babam ilahiyata gitsen daha güzel falan dedi, edebiyat okumak çok istiyordum hocam ben biliyor musunuz ama araştırdım edebiyatta edebiyat okunmuyormuş, eski Türk Lehçelerini öğrenip duruyormuşsun, hiçbiri de konuşulmuyor. Ama ben araştırdım hocam, ilahiyatı araştırdım, insanların yazdıklarına baktım, oraya sevgiyi aramaya gittim aslında hocam, insanlar orada birbirine çok iyi davranıyordur diye düşündüm, çünkü "açık saçlı kıza" bile olumlu şeyler yazmıştı "kapalı kızlar", yazmak canımı sıkıyor galiba normalde, uzun uzun yazmak? Öyle mi?, işte ben de düşündüm ki baksana ne kadar olumlu insanlar, sevgi, muhabbet falan gittim, ilk başlarda çok iyiydim hakikaten, çok olumluydum, çocuk gibiydim gidip masanın üzerine oturuyordum falan, ana sonra bana dedi ki Yunus Emre vardı, meşhur Yunus değil. Hocam artık iyice ilişkiye girdiğimi düşünecekler veya girdim de bastırıyorum hala, müslümanlığıma yediremiyorum? Ama hatırlamıyorum öyle bir şey ya, hatırlamıyorum bir erkekle cinsel ilişkiye girdiğimi falan? Öyle bir şey olmadı. Sonra bu Yunus Emre'ye ben çok samimi davranıyordum, bir gün morali bozuktu, yanına gittim sürekli derdini sordum, anlatmadı yine sordum, iyilik etmek istiyordum halbuki ama istemedi konuşmak ben de saldım,  sonra ben bunu konuşalım mı diye aradım, konuşalım dedi, sonra akşam beraber derse gittik, sonra çıkışta koluna girdim ben, samimi bir şekilde davranmak için, benim için o samimiyet ifadesi, Enesle biz öyle anlaşmıştık, Enes'e göre öyleydi ya da Enesle aramızda bir şeydi. Enes beni eve bırakırdı hep, sonra ben onu bırakmaya başladım. Sonra Yunus'u eve bırakmaya başladım. Aslında Enes eşcinseldi, beni eşcinsel yaptı anlattıklarıyla, çok fazla duygusal yaptı. Çünkü Enes'e yazınca ben eşcinselim diye, sildi beni her yerden, Enes güya birilerine aşık oluyordu hep, lisede sen böyle olmasaydın da kızlara platonik aşklar besleyecektin dediniz, Enes platonik platonik seviyordu, Merve'yi, Fatma mıydı neydi kızın adı, isimleri hatırlayamıyorum, çıkmıyorlar. İsimleri yazmıyordum normalde size yazarken, ondan isimleri hatırlayamıyordum baştan yazarken herhalde veya İsim hafızam falan yok, çünkü herkesin ismini unutuyorum sürekli. Ana ben önceden herkesin ismini mi ezberliyorum bir ortama girdiğimde, aynı camdan izlediğim gibi, çünkü isimlerini bilmezsem hata yapacağımı düşünüyorum. Anaaa bir ortama girdiğimde gidiyorum, herkesi izliyorum, aynı camdan olduğu gibi, hükümlerimi veriyorum, sonra arkadaşlık ediyorum değil  mi? Travma yaşatan şeyleri hatırlıyordum zaten dün, ama yazamadım, bastırdım, korktum çünkü. Şimdi aklım biraz daha yerinde, çocuk aklı ile düşünüyorum yani, insanların suratlarına bakıyorum sadece, kendimi Tanrılaştırmışım, tepeden bakıyorum insanlara, dün babam tepeden bakıyordu bana, yani somut olarak, ayaktaydı ben oturuyordum, rahatsız oldum, otur otur diye emrettim ona istemsizce, yani galiba istemsizce, Furkan Eniştem güldü, rahatsız oldum, aslında siz İnternette paylaşmıyorsunuz değil mi biz söylemeden, baştan öyle söylediniz ki yazmayayım, paylaşırsam fark edilir diye, biri görür benim eşcinsel olduğumu anlar diye, eşcinsel olduğumu kabul ettiriyorsunuz bana şu an ama değilim ama olmadığıma siz ikna ettiniz?! Hayır, olmadığıma ikna etmiş bir şekilde yazıyorum. Önce eşcinsel değilsin dediniz inandım, şimdi eşcinselsin diyorsunuz ona da inanıyorum?! Eşcinsel yazabiliyorum, önceden sadece nispet mi ediyordum, "Eşcinsel olduğunuzu kabul edin" önce diyordu yazıda, Allah kahretsin, ben eşcinsellikten kendim kurtuldum ama eşcinsel olmadığımı kabul edemediğim için yine eşcinsel kaldım? Bu ne anasını satayım! 

Ben kendime ne dersem öyle oluyorum, şizofrenliğe doğru gidiyorum hakikaten değil mi hocam veya şizofren olmuşum bile?




« Son Düzenleme: 28 Haziran 2020, 09:36:45 ös Gönderen: psikolog »