İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - psikolog

Sayfa: [1] 2 3 ... 89
1
Blog yazılarından  faydalan uzun ve genıs yazanlardan samet
Buluşmam yuzyuze olduğu ıcın cok heyecanlıydım…devamını yaz
Ben böyle büyük gülen bir yüz görmedim, tüm yüzüyle mimikleriyle gülermi insan, hem de onca sıkıntıya rağmen bu kadar güçlü gülebiliyorsa hayranlık uyandırmaz mı?
Enerjisi çok yüksek, konuşurken de gülümsüyor onun yüzü. Her şekilde gülümser bir ifade var yani en olumsuz konuyu anlatırken bile bir tebessüm. Komik şakacı küfürbaz tam benlik bir o kadar da nazik düşünceli, centilmenlik paçalarından akıyor ciddi olmakta zorlanacağım hatta nasıl gireceğiz biz şimdi sıkıcı konulara diye bir endişe duymadım değil.
25 yaşında tanışma faslımızda ilk kurduğu cümleden anlayacağınız gibi çokta dürüst, maskesiz bir genç Samet.
Ben de sizi biraz googladım. Renkli, baya çok sesli bir hayatınız var, kendime yakın gördüm sizi İklim hanım ben normal yavan insan sevmem çetrefilli yollardan geçenler dikkatimi çeker o yüzden hayat hikâyenizi sevdim diyerek başladı söze Samet. Devamı daha güzeldi.
İnsanları birilerinden ya da dolaylı değil bizzat kendim tanımak isterim. Bilirim; hiç göründüğü, yazıldığı gibi, kendilerini anlattıkları gibi değildirler.
Saatlerce normal sohbet edebilirim bu çocukla ama çene kaslarım öyle demiyor, bu kadar gülüp siyaseti yazım dünyasını ünlüleri kısaca memleket meselelerini ve trendtopic  elden geçirdikten sonra asıl konuya girmeye kıyamadığım bir noktadayım. Bu yüzündeki sihir yaşam sevinci neşe yerini hüzne bırakacak illaki ve bu hiç hoşuma gitmese de soruyorum Samet senin farkındalık hikâyen kaç yaşında başlıyor?
Ben 13 yaşımda bir kıza âşık oldum. Aklımda bırakın eşcinselliği cinsellik diye bir farkındalığım yoktu. Uzatmaya gerek yok erişkin dünyasında aşk acısı neydiyse ben o yaşta bunu yaşamışım. Net bilgi.
Çok çocuktum belki ama çok acı çektim o aşkta. Sonrasında yine aynı şuursuzlukla yaşadım. Sıfır cinsellik. 16 yaşına kadar hala kızlardan hoşlanıyor yine âşık olmak istiyordum.
O sene bir gün minibüsteydim ve kaslı çok hoş bir genç adam bindi parfüm kokuyordu herkesi kendine baktırdı ama benim gibi bakmaktan kendini alıkoyamayan başka biri yoktu. Epey bir süzdüm, dakikalarca ne kadar yakışıklı olduğunu düşündüm, çok ilgimi çekti. Sonra Allah Allah niye böyle hissettim demeye başladım.
Erkeklerin vücutları kaslı güçlü yakışıklı olmaları çok fazla dikkatimi çekmeye başlamıştı, yaş oldu 17 ve artık iyice bir değişiklik olduğunu hissettim kendimde. 
Geçer diyerek görmezden geldim kendimi. Ben bunu hep saman altına ittim hatta eşcinsellik nedir bilmeyen dünyadan bir haber içine kapanık odasından çıkmayan bir çocuktum zaten. Gerçekten arkadaşım bile yoktu yalnız biriydim sosyafobisi yüksek biriydim bunu terapide tanımladık bu şekilde.
Bakkala gönderildiğimde kalbim hızlı atardı, kekelerdim, kızarırdım, kâbus gibiydi bakkala gitmek, bir eziyetti resmen.
Düşünüyordum düşünüyordum ben niye böyleyim bulamıyordum.
Aileni anlatır mısın biraz?
Benim annem gerçek bir deli, aşırı sinir hastası, eşyaları fırlatır bıçak bile fırlattı bir defasında bana. Çocukken sıcak ütüyü basmaya çalıştı bir keresinde elime.  Çok basit konuda mesela Samet şu kovayı al şuradan derdi, şuan alamam işim var derdim. Delirirdi başlardı tehdit etmeye, alır bıçağı eline kendini öldürmekle tehdit eder bizi hep. Ayılır bayılır. Babam doktora götürdü ilaç kullandı sonra bıraktı ilaçları çünkü kendini hiç hasta olarak kabul etmiyor sadece ‘’biraz sinirli bir mizacım var idare edin’’ diyor. Ama ilaçları bıraktıktan sonrasında kendini camdan aşağıya atıyordu babam onu zor engelledi.
Ayılır bayılır
‘’Kendini camdan aşağıya atıyordu babam onu zor engelledi’’ dediğinde güldü Samet istemsizce ama çok doğalmış gibi, sahiden komikti bu onun için. Bir an garipsedim ne yalan söyliyim. Hadi hayırlısı dedim içimden, gülmek devrimci bir eylemdirin vücut bulmuş halimiydi Samet yoksa sinirleri laçka olmuş bir gencin isyanını gülerek dışa vurma alışkanlığımı. Kabullenmesi zor gelen gerçeklere karşı kendini koruma mekanizmasımıydı bu gülümseyen koca yüzün altındaki sır. Anlayacağız. Samet devam etti anlatmaya:
Annem 18 yaşında evlenmiş 20 yaşında beni doğurmuş aşırı dindar hatta yobaz denilenlerden, dar görüşlü biri. Babamda öyle cemaat kökeni olan, şeriat isteğiyle yanan, sürekli dernekler kuran biri. Bağımsız kendi cemaatlerini kurup kahveye gider gibi oraya giden biri.
Küçükken babam beni zorla o sohbetlere götürürdü hiç sevmezdim ama zorla götürürdü. Şimdi son iki yıldır oda gitmiyor, zaten ben de atıldım oradan. Küçük kardeşim var onu hafız ettiler zorla. Ben mühendis olmak istediğim için kovdurdum kendimi cemaatten ve kurstan ama kolay olmadı anlatırım daha sonra.
‘’Kovdurdum kendimi’’ bunu söylerken de resmen ağız dolusu güldü.  Sen çok yaşa Samet. Kötü olumsuz kelimenin eşlikçisi bir koca gülümseme. Beni de yoldan çıkarır mı dersiniz? Hüzünlenecek diye konuya giremediğim anlar geldi aklıma.
İlaçla tedavi edilmesi gerekiyordu annemin hatta doktor o kullanmıyor diye bize yemeklerine koyun ilacı dedi. Bir dönem çaktırmadan yemeğine koyduk. Anladı bir süre sonra, başladı tepinmeye ben ilaç kullanmam diye kendini duvardan duvara vurdu. İnanın şaka yapmıyorum, kendini duvarlara hızlıca vurdu ve içmeyeceğim zorla nasıl verirsiniz, nasıl yemeğime koyarsınız hepinizi öldüreceğim, kendimi de öldüreceğim dedi. Tüm komşular duydu bu sözleri apartman ayağa kalktı.
Hep mi böyleydi annen?
Aslında annem anaç biridir, aramız ergenliğe girene kadar iyiydi aslında, annem evdeki herkes onun kararlarına itaat etsin istiyor ben ergenliğe girene kadar sessiz yapımdan da dolayı ona itaat etmişim, ettim evet ama sonra ilk bir iki tartışmada annemle aramız feci bozuldu. Yani annem 17 onsekiz yaşına gelmişim hala sorgusuz itaat bekliyordu ve sorgulayan beynim artık biat etmeyi reddediyordu, işte sonrasında aramız çok bozuldu.
Kendini değersiz hissediyor kompleksleri var, sürekli başkalarıyla kendini kıyaslıyor. Sürekli ‘’ben nasıl kadınım, nasıl anneyim ki size söz geçiremiyorum’’ demeye başlamıştı o dönem.  Ben de döversen döv der ve dediğini yapmazdım, çünkü dediğini yapmak demek çoğu kez saçmalamak demekti artık.
Neydi o saçma gelen, örnek verir misin?
Mesela bir gün kek yapıyordum, un koyma diyor, ben de koyacağım diyorum, başlıyor evi birbirine katmaya, avazı çıktığınca bağırmaya. Yanı aslında inanın çok büyük şeyler değil hep böyle ufacık konularda kavga çıkıyor.  Bıçağı aldı eline saplayacağım bıçağı kalbime diyor. Ufacık meselelerde bile biz aynı noktaya geliyoruz, yüzlerce kere aldı o bıçağı eline başladı tehtitlere. En sonunda bir gün ben de bıktım ve dedim ki; sapla ya sapla bıçağı ya tamam yeter. Uzatmayayım sonuca odaklanın; akşam babam eve geldi diyor ki babama; ‘’Samet beni öldürmeye kalktı. Ben kendime bıçak saplayacaktım sapla dedi, onun yüzünden ölebilirdim bugün’’
Bu defa daha büyük bir kahkaha geliyor yine. Tahmin etmişsinizdir.
Babamda yapacak bir şey yok karısını satamadığı için beni satıyor orada. Babam yılmış zaten çoğunlukla susuyor, gazını alıyor annemin,  çünkü oda itiraz ettiğinde hep acilde bitti gecelerimiz.
Gürlemiyor babam susuyor her zaman öyleydi, pasif, sessiz ama annem şefkatsiz kaba saba şiddet yanlısı.
Ben kek yapmana takıldım istisnamaydı yoksa hep girer miydin mutfağa?
Çok iyiyimdir mutfakta hem de çok küçük yaştan beri. Annem sürekli arkadaşlarıyla sohbetlere giderdi, her gün her gün ya çorba ya makarna olurdu ve haftanın bir iki günüde hiç yemek olmazdı evde. Öğlen okuldan geldiğimde. Ben de bir sure sonra sıkıldım aynı şeyleri yemekten, zaten dışarıda çıkmıyorum evdeyim tüm gün, bari kendimi doyurayım dedim. Ufak ufak yemekler yaptım kendime, yapacak başka bir şey de yoktu, keyif aldım yemek yapmaktan. Evdekiler de yiyordu akşamları beğeniyorlardı, en önemlisi takdir almak hoşuma gidiyordu. Zamanla benimde güzel yemekler yapıp yemek çok hoşuma gitti. Anneme kalsa bir çeşit yiyorduk oda hep kolay ve aynı tür yemekler. O yüzden aşçılığa gitmek istedim sonrasında ama babam izin vermedi.
Annen evde olmuyormuş ne güzel işte tüm gün sokakta oyna fırsatı var sen niye hep evdesin?
Çocukken benim kanım pıhtılaşmıyordu yurt dışından bir ilaç getirtiliyordu çok pahalı, o yüzden beden dersinde girmezdim, futbol oynayamazdım arkadaşlarımla. Okulda hiç spor yapamadım, dışarı çıkıp misket oynamadım, ailemde izin vermezdi. Öğretmenimde vermezdi çünkü tembihliydi.  Bu yüzden erkek çocukları benle oynamazlardı vebalıymışım gibi uzaylıymışım gibi uzak dururlardı akranlarım. Sosyofobimin tohumları o zamandan atılmış.
Baya verimli bir toprağım, o kadar büyüdü ki beni yuttu sosyalfobim, asosyal içe kapanık odasından çıkmayan sürekli bilgisayar oyunu oynayan sürekli güzel yemekler yapıp yiyen tombul özgüvensiz biri oldum çıktım.
Ortaokula başladım hala tek bir arkadaşım yok. Orta iki de artık dini eğitimleri daha detaylı almak için babamın zorbalığıyla okul dışında ve tatillerde babamın üyesi olduğu dini derneğe başladım.
Cemşit ve işte hazır olun iklim hanım şimdi sahnelere büyük yaratıcı büyük oyuncu Cemşit geliyor? Kahkahalarla gülüyor Samet bunları söylerken.  Hazır mısınız Cemşitciğimle tanışmaya?
Beni neyin beklediğini bilmiyorum ama çok hazırım dedim gerçekten coşkusu beni heyecanlandırdı. Yolla gelsin samet dediğimde ikimizde kahkahayı basmıştık. Laçkalaşmaktan korkuyorum. Ne de olsa renkliydi Samet ve bir o kadar da muzip.
Babamın üyesi olduğu derneğin kuran kursunda hocaydı. Bizi yazın kamplara götürürdü. Aktivitelere pikniklere götürürdü ama bize resmen eziyet ederdi. Mesela sıcacık havada bizi 2 saat koştururdu, sonra kızgın kumlarda susuz bizi yürütürdü. Su isterdik vermezdi. O karşımızda denize girerdi bizi sokmaz yat kalk sürün yaptırırdı. Her yanımız yara bere pislik aç susuz yürürdük. Takla attırır hoplattırır 5 saatlik dağ yürüyüşlerine götürürdü, biz hayatta kalmaya çalışırdık. Daha 12 on üç yaşındayız, hepimiz çocuğuz canımız çıkardı o dağlarda, yürüyüşlerde. Sonra sonra anladık tabi mücahit yetiştirme havasındalardı. Böyle eğitimler gördük, yat kalk yürü su yok, dayak var. Akşamda onca yorgunluk açlığın üzerine sadece hazır bardak çorba içiriyorlardı.
Samet bu son birkaç satırı anlatırken nasıl eğlendiğini, dalga geçtiğini, nasıl komik nasıl gülerek tüm mimikleri tüm beden haliyle anlattığını söylememe gerek yok sanırım. Yine de geliyordu gelmekte olan demekten alıkoyamadım kendimi, çünkü buna benzer o kadar çok hikâye dinledim ki son aylarda, artık sonunun gülümsetmeyeceğini biliyorum.
Cemşit benimle ilgilenirdi, kısa sürede çözmüş olmalı asosyalim, içe kapanığım diye beni ilk defa bir kafeye o götürdü. Ben daha önce hiç kafeye gitmemiştim. Yürüyüşe çıkalım derdi, parka giderdik ve günlük hayattan sohbet ederdik çok ama çok hoşuma giderdi bana sorular sorması sohbet etmemiz. Bu benim için büyük bir şeydi. Kurstan çıkardık gezerdik.
Çok acayip iyi Arapçası olan bir kuran öğretmeni de vardı çocukları evine götürüyordu, sonra çocuğa tecavüz etmiş. Dernekten döverek attılar, tüm mahalle bunu konuştu aylarca. O adam bana da diyordu ki Samet sırtımı kaşısana. Kaşımazdım. Babama başka türlü yani ders tecvit üzerinden şikâyet ederdi beni, dayak yerdim, çok dayak yedim sayesinde. Belasını bulduğuna en çok ben sevinmiştim. Dayak yemiş olması ayrı bir mutluluktu.
Ben yine yıkımlardan yıkım beğendim kendime. Siz de heyecanlanmayın hepsi bu kadar. Dağılın konunun bu kısmında başka bir son beklemeyin. Kabullenemedim gitti bu gerçeği. Bu coğrafya da yüzlercesinde olduğu gibi yine şikâyet edilmeyen, adli vakaya dönüşmeyen, sadece dövülerek kovularak cezalandırılan bir tecavüz olayı daha. Çoğunda emin olun dayak dahi yemeden sadece kovuluyorlar.

2
Hüseyin KAÇIN / 14 Ayşe Nisan 1974
« : 09 Nisan 2024, 10:33:25 ös »
Elli yıldır
damarlarımı kesiyorum
inadına yaşamak için
kan değil isyan akıyor

adını sayıklıyorum
aşk için

yemin ediyorum
içi kan ağlayan çocukların
geleceği gülsün diye
bulutları sağıyorum
bereketli yarınlar için

isyan ediyorum
aşk için

on dört
sıfır dört
bin dokuz yüz yetmiş dört


9 Ayşe Nisan 2024
22:45
İstanbul



3
Hüseyin KAÇIN / NİSAN
« : 09 Nisan 2024, 03:54:54 ös »
NİSAN

muazzam sevgiler biriktiriyorum
dünyayı aşkla boyayacak kadar
dost yüzünde acılar gördükçe
yıkıldıkça yıkılıyorum
maviliklerimi kaybediyorum
gökyüzüm elimden kayıp gidiyor
ama yine de umudumsun
son çırpınışlarımda hep sana tutunuyorum

hayat hüzünlü bir bahçe gibidir
her kara kışın ardından hep bahar
meleklerin yüzü nedense nisan’da güler

mutlu olmak nedir derlerse
hep senin adını anıyorum

9 Ayşe Nisan 2024
15:20
İstanbul

4
Hüseyin KAÇIN / ÖPSEYDİM
« : 08 Nisan 2024, 12:31:56 öö »


yeşil gözlerinin en yeşilinden
öpseydim
ellerinden
sonsuzluk bahçelerinde
bir gül olsaydım
öpüp kokladığın
en küçüğün hüseyinciğin

ölseydim
kalbinin en kuytu köşelerinde
al kandan boyansaydım
canımdan

sır olsa da 
bunun adı şehadettir


7 Nisan 2024
22:15
İstanbul

5
Cinsellik / Trans Erkek Hastam! Prof. Dr. Zeki Bayraktar
« : 06 Nisan 2024, 08:02:44 ös »
TRANS ERKEK HASTAMIN –arkadaşlarına- MESAJI VAR
.
Ekteki görselleri [trans-erkek] hastamın izni ve hatta onun teşviki/çağrısı ile paylaşıyorum.
‘’Bu sorunları yaşayabileceğim bana anlatılmadı, şimdi idrarımı yapamıyorum, acılar içinde damla damla yapıyorum, böbreklerim şişti, sancılar çekiyorum, protez taktırdım hiçbir işe yaramadı’’ diyen hastam.
Dün, arşivimdeki benzer fotoları telefonuna alan ve ‘’bunları henüz ameliyat olmayan arkadaşlarıma göstereyim, bari onlar bu acıları yaşamasın’’ diyen hastam.
.
Kadındı, erkek olmak istemiş, 10 yıl önce bir üniversite hastanesinde ameliyat edilmiş, önce memeleri, yumurtalıkları ve rahmi alınarak kadınlığı –geriye dönüşümsüz bir şekilde- iptal edilmiş, sonra da bacağından greft alınarak falloplasti [yapay penis] yapılmış ve protez takılmış.
.
Ama şimdi idrar kanalı/üretrası neredeyse tam tıkalı, idrar yapamıyor, acılar içinde, kıvranarak, eliyle sağarak, damla damla işiyor, böbrekleri şişiyor, sancılar çekiyor, uzun süredir böyleymiş ama son 3 aydır tam tıkanmış, 1 hafta önce idrarı  başka bir merkezde göbek altından delik açılarak dışarı alınmış, şimdi orası da sızdırıyor, idrar kanalını açmamı ve –hiçbir zaman işlevsel olmayan- penil protezi çıkarmamı istiyor.
Bacağının halini de görüyorsunuz zaten.
.
Tabanı pubis kemiğine bağlanan bu protezi ameliyatla çıkaracak ve idrar kanalını açmaya çalışacağım, çalışacağım diyorum, çünkü başarılı olma ihtimalimiz düşük, doğal üretra bozularak [eklenerek] yapılan yeni üretra [neouretra] boydan boya kapalı, açılması çok zor. Literatür verileri de ‘’ne yaparsanız yapın, bu vakaların %30’u tekrar ameliyatlara rağmen neofallusun ucundan işeyemez’’ diyor[1].
.
Bu ameliyatlarda komplikasyon oranı çok yüksek, %76.5, yani her 4 vakadan en az 3’ünde görülüyor.  Çoğu da yaşam kalitesini düşüren ciddi ürogenital komplikasyonlar[2,3]; %63’ünde darlık olur ve hasta işeyemezken %27-50’sinde fistül olur ve idrar kaçırır, yeniden ameliyat zorunluluğu da %73[1]
.
Sadece bu kadar mı? Hayır; ameliyat olan translarda [ameliyat komplikasyonları, enfeksiyonlar, hormonlara bağlı kalp-damar hastalıkları, kanserler, intihar vd nedenlerle], ömür, ortalama 25-28 yıl kısalıyor[5].
.
Kısacası cinsiyet değişmiyor, iptal oluyor; üreme[anne-baba olma] şansı yok oluyor, cinsel hayat yok oluyor, ürogenital ve ekstra genital sakatlama oluyor[elde veya bacakta], yaşam kalitesi ciddi anlamda düşüyor, ruhsal sorunlar yüksek oranda görülüyor ve ömür yaklaşık üçte bir kısalıyor.
.
Transgender cerrahi feminizasyon veya maskülinizasyondan ziyade mutilasyondur[sakatlama]; ürogenital ve ekstra-genital mutilasyon.
.
Konu hakkında daha detaylı bir okuma için [bine yakın bilimsel çalışmayı içeren] şu kitabıma bakılabilir;
.
Transseksüellik Cinsiyetin Değişimi Mi İptali Mi? Yüzleşme y, 2024, İstanbul
.

https://www.facebook.com/share/bwwaTmLLt2BnuJCK/?mibextid=WC7FNe


KAYNAKLAR
1-Veerman H, de Rooij FPW, Al-Tami­mi M, et al. Functional Outcomes and Urological Complications af­ter Genital  Gender Affirming Sur­gery with Urethral Lengthening in Transgender Men. J Urol. 2020 Jul;204(1):104-109.
 
2-Bayraktar Z. Urogenital Complications That Decrease Quality of Life in Transgender Surgery. New J Urol. 2024;19(1):52-60.
 
3-Kuhn A, Bodmer C, Stadlmayr W et al. Quality of life 15 years after sex reassignment surgery for transsexualism. Fertil Steril. 2009;92:1685-1689 e1683.
 
4-Wang AMQ, Tsang V, Mankowski P, Demsey D, Kavanagh A, Genoway K. Outcomes Following Gender Af­firming Phalloplasty: A Systematic Review and Meta-Analysis. Sex Med Rev. 2022 Oct;10(4):499-512.
 
5-Simonsen RK, Hald GM, Kristensen E, Giraldi A. Long-Term Follow-Up of Individuals Undergoing Sex-Reas­signment Surgery: Somatic Morbi­dity and Cause of Death. Sex Med. 2016b;4(1):e60-8.

6
Hüseyin KAÇIN / ADI MUHAMMET KADİR GECESİ
« : 06 Nisan 2024, 02:52:03 öö »
ürkek bakan gözlerinde
sana doğru uçan
kuşlar gördüm kanatlarına sığındım

kızgın çöl kumlarında
yeşilin en yeşilinden
alev alev
sana yandım sana bağladım

övüldükçe övülen
insanlığın aydınlık yüzü
sendin
kimsesizlerin gıdası

kadir kıymet
gecesi gündüzü

adı muhammet


6 Nisan 2024
02:50
İstanbul


7
-Eşcinsellikten kurtulmak isteyen gariban kardeşlerimiz-

Eşcinsellikten rahatsız olup dönüşmek isteyen kardeşlerimizin sayısı günden güne artıyor. Bu alanda yıllarca psikoloji kaynaklarında dönüşümü destekleyen terapiler neticesinde dönüşen vaka örnekleri mevcut olduğunu görüyoruz. Eşcinsel derneklerinin/lobilerinin kendilerine saygı duyulmasını beklerken, dönüşmek isteyen kardeşlerimize saygı duymamaları ve hatta bir kısım kişilerin dönüşmek isteyen kardeşlerimize hakaret ettikleri de bir gerçek. Konuya bu açıdan yaklaştığımızda eşcinsel derneklerinin/lobilerinin propagandasına kapılıp onlar gibi düşünmediği için bir anda düşman yapılan dönüşmek isteyen kardeşlerimiz bir yandan da konuya profesyonel yaklaşamayan "bizim mahallenin bazı hödük insanları" tarafından dışlanmaktalar.

Bizim mahallenin hödükleri ile eşcinsel lobilerinin/derneklerinin kavgaları bir başka yazının konusu olarak uzunca ele alınmalı iken bu yazının konusu her iki tarafın da örselediği dönüşmek isteyen gariban eşcinseller olacak. Bu garibanların bir kısmı taciz/tecavüz mağduru, bir kısmının çeşitli tramvaları var, bir kısmı ağır bir problem yaşamasa bile hafif psikolojik sarsıntılar geçirmişler; ortak yönleri ise, hissettikleri ve rahatsız oldukları eşcinsel hislerden kurtulmak ve heteroseksüel olarak hayatlarına devam etmek! Bu onların en doğal hakkı! Bu onların sağlık hakkı! Hiçbir psikoloji uzmanı bu çocukları zorla "eşcinselliğe mecbursun, bu doğuştan, eşcinselsin eşcinsel kal" propagandasına alet edemez! Eşcinsellikten kurtulmak isteyenlere yönelik olarak dönüşümü destekleyebilecek uzmanların profesyonel çalışmaları gösteriyor ki "kişi kurtulmak istiyor ise, doğru terapi teknikleri ile dönüşüm mümkün!" Buna ilişkin psikoloji literatüründe vaka örnekleri de mevcut! Dolayısıyla kişinin kurtulmak istediği takdirde karşısına çıkan önce eşcinsel dernekleri/lobileri olurken, ikinci etapta "kişiyi eşcinsel yaşama ikna etmek isteyen" uzmanlar oluyor. Bu iki engeli aşan ve dönüşüm noktasında kararlı olan eşcinsel kardeşlerimiz ise şayet dönüşümü destekleyebilecek bir profesyonele/uzmana ulaşabilirlerse bu şekilde dönüşüm adımları başlamış oluyor. Bununla birlikte kişinin sağlık hakkı kapsamında, rahatsız hissettiği hislerinden kurtulmak istediği takdirde doğru tekniklerle dönüşümün mümkün olduğunu ortaya koyan kitaplar da çokça yayımlanmaya başladı. Konunun ana tablosu çizildikten sonra gelelim kurtulmak isteyen kardeşlerimizin profillerine.

Öncelikle onlar insan!

Onların kaldırabilecekleri yük kapasitesi belirli! Bir insan böyle bir imtihanla uğraşırken, "bizim mahallenin hödükleri" ile eşcinsel lobileri/dernekleri arasında sıkışıp kalmak zorunda değiller! Eşcinsel lobilerini/derneklerini gelin bu çocukları destekleyelim kıvamına getirmemiz mümkün değilken, bizim mahallenin hödüklerine bu çocukların birer insan olduklarını, imtihanlarının ağır olduğunu, bu çocuklara doğru yaklaşım sergilememiz gerektiğini öğretmemiz mümkün! Dolayısıyla öncelikle konuya bizim mahallenin hödüklerini profesyonel yaklaşım eğitimine tabi tutmak gerekliliğini vurgulamakla başlamalı! Böylelikle bizim mahallenin konuya gerçekten hâkim olan az sayıdaki nitelikli insanları da rahatlayacaklar ve hödükleri de nitelikli hâle geldikçe gariban eşcinsel kardeşlerimizde "dönüşüm konusunda nitelikli destek" yoksunluğu çekmemiş olacaklar! Günümüzde çocuklarının "ben bu hislerimden rahatsızım, dönüşmek istiyorum" dediği hâlde çocuklarına çok sert yaklaşan bilinçsiz anne babaların sayısı fazla! Konuyu rahatlıkla ve profesyonelce konuşabilen kişi sayısı da çok az! Önceliğimiz dönüşmek isteyen kardeşlerimize suçluluk duygusu hissettirmemek! Kimseyi günahından ötürü hâkir görmemeliyiz! Bizler şayet Müslüman mahallesinde isek, bu bizim mahallenin mühim bir kuralı da: namuslu, ahlaklı, iyi bir Müslüman olmak! İnsanları hor hâkir görmeye, kalp kırmaya değil; onarıcı, yapıcı, profesyonel olmaya ihtiyacımız var! Dönüşmek isteyen genç kardeşlerimizin "destek yoksunluğu" sorununu acilen çözmeliyiz! Bu kardeşlerimizin ifşa olma korkusu, gelecek kaygısı, dönüşümü destekleyebilecek psikoloji uzmanlarına ulaşmaları da Devlet tarafından güvence altına alınmalı! Dönüşümü destekleyebilecek profesyoneller yetiştirilmeli! Bu konuda Devlete düşen görevler de bir başka yazıda genişçe ele alınmak üzere şimdilik bu kadarla yetinelim!

Ezcümle dönüşümü isteyen kardeşlerimize canımızla, malımızla, kalemimizle destek olmak boynumuzun borcu! Bu kardeşlerimizi desteklediğimiz müddetçe hayal bile edemeyeceğimiz güzelliklerle karşılacağız inşâallah! Kimin elinden ne geliyorsa, bir güzel adım atmalı! Bizim mahalleyi, "para, şöhret, makam, mevki, şehvet, şöhret sevdaları" kapsamında yanlış işler yapmak ile değil; iyi bir Müslüman olarak temsil etmeliyiz!

Psikoloji kaidelerine uygun, profesyonel yaklaşımları geliştirmek, kalpler kazanmak, gönüllere girmek zorundayız! Eşcinsel hislerinden kurtulmak isteyen  ve bu noktada samimi çaba veren kardeşlerimiz ibne değildir; ancak Müslüman gibi görünüp para/makam/mevki/şehvet/şöhret peşinde kul hakkı yeme gibi türlü namussuzlukları yapan kişiye belki ibne denilenilir! Mahalleliye duyurulur!


https://escinselterapi.net/forum/index.php?topic=2105.0 okumak için linki tıklayınız

8
Hüseyin KAÇIN / AFFEDİCİ'NİN AFFIYLA
« : 29 Mart 2024, 01:15:02 öö »
AFFEDİCİ'NİN AFFIYLA

yağmuru yaratan Allah
taneler içinde damlaların özünde
bereketi de yaratmışsa
acıdan akan gözyaşlarında
tebessümleri gizlemiş saklamıştır


ağladıkça bahar bahçemiz
içimizde cenneti yaratan Allah
yüzümüzü de gönlümüzü de güldüren

koşun çocuklar koşun
göklere doğru uçun
meleklerin kanatlarına sığındıkça

kapısından içeri gireceğiz
cennetin
nisan ayının bereketiyle
çicek açan ağaçların aşkıyla
sarıp sarmalayan sevdaların
yüzü suyu hürmetine


kuş olup gideceğiz
bu dünyadan
affedici'nin
affıyla....

29 Ayşe Nisan 2024
01:10
İstanbul

9
Bülent 22 buçuk yaşındayım diyor sanki elli yaş edasıyla. Olgun, ağır başlı, saygılı bir genç. Üç saate yakın geçen görüşmemizde toplumun feminen diye tanımlayabileceği hiçbir şey dikkatimi çekmedi.
Tıp fakültesi öğrencisi.  Zeki olduğu her halinden belli, özellikle gözlerinden fışkırıyor. Tus sonucuna göre branş seçecek, nöroloji, sinir bilimi düşünüyor. Tıp öğrencisi olması bir yana çok aktif hobileri ve kursları olduğu için benimle zaman konusunda baya pazarlık etti randevulaşmak için yazışırken. O yüzden vakit kıymetli hemen konuya girdik.
Baba asker anne ev hanımı 1 abisi var. Babanın işi gereği Bülent 8 aylıkken Manisaya taşınılıyor. Okula orada başlıyor 4 cü sınıfa kadar orada okuyor.
‘’Manisa kapalı bir toplumdu sadece lojman içinde yaşadık dışarıyla alakamız yoktu.  Kopuş noktam orasıydı diye düşünüyorum son yıllarda, çünkü benim o döneme dair hiç anım yok. Çocukların olur hatırladıkları ama benim yok.  Topluma şehre insanlara dair bir anım yok. ‘’ diye özetliyor o dönemi.
Ardından Batman,  5 yıl da orada yaşamış. Oraya dair hatırladığı tek anı; ‘’karşı komşumuzun çocuğuyla birbirimize dokunduğumuzu, bedenimizi tanımak keşfetmek için bir birimize çıplakken ellediğimizi hatırlıyorum. Öncesi yok oradan başlıyor her şey. En erken hatırladığım bu. Birkaç defa olmuştu hepsi o kadar.
Ailesinin çocukluğuna dair anlattıkları arasında 4 yaşında komşunun kızıyla çok fazla oynarmış hatta öpmüş kızı bir iki defa ve bu evde gündem olmuş. Hatta resimleri varmış o kızla. Ama Bülent bunları da hatırlamıyor.
Biraz anlatır mısın hatırladığın kadarıyla çocukluğunu ve aileni?
Geleneksel bir mahalledeydik. Batman da ev sahiplerimizle aynı apartmandaydık ve herkes orda komşuluktan öte akraba gibiydi. Ama annem yine de eve erken gelmem gerektiği konusunda üzerimde ciddi baskı kurardı.
Alt komşunun oğlu 18 yaşındaydı ve annem beni hep onunla korkuturdu. Bak İsmet seni döver eve erken gel!  Şiddet içeren bir korku vardı üzerimde yıllarca süren.
İsmet sarışın açık mavi gözlü iri yarıydı. Ben şu yaşta hala çok açık mavi gözlü birine bakamam, hele göz teması hiç kuramam.
Çocukluğum ondan korkarak geçti, sokakta oynayan bir çocuktum ama eve hep en erken dönen bendim. Hep bir İsmete yakalanmama korkusu.
Hemcinslerimle iletişim kurmakta zorlanmaz, onlarla her tür oyunu oynardım ama daha az tercih ederdim. Erkek gruplarının içinde rahat edemezdim ama yakın arkadaşlarım hep erkekti. Futbolu oldum olası sevmedim ilgi duymadım ama abim ve babam çok severdi, ben beceremediğim içinde beni oynatmazlardı zaten.
Çekirdek aile olarak yaşadık hep kalabalık akraba içinde değildik. Bayram seyran bir araya gelinirdi akrabalarla.
Narsizst biri babam, beş kardeşler ama ailesinin içinde en az fark edileni babamdır.
Ailede birisi okumuş diye sevilmiş, biri en küçük olduğu için çok sevilmiş, birisi çok iyi eş seçtiği için çok sevilmiş ve öne çıkmışlar ama babam ailesinde en fark edilmeyen en etkisiz eleman gibiydi ve bunun bilincindeydi. İstisna da olsa babaannemle konuştuktan sonra bir iki defa tüm narsizliğine rağmen bu sıkıntısını dışa vuran sitemler etmiştir. O yüzden sürekli bir şeyler ispatlamak üzerineydi sohbetleri, her lafa s her sözüne ben ben diye başlardı hep babam.
Ailesinin gözünde kendini gösterip onay alabileceği bir meziyeti olmadığını hissettiği içinde evde bize karşı ne yaparsa yapsın yine de kabul edilme, onaylanma, ya da hep kendini öne çıkarma isteği geliştirmişti. Bunu bize dayatırdı. Bazen bir konuda abimle ya da onun arkadaşlarıyla kıyasıya tartışırdı. Komşularla birlikte olduğumuzda da babam hep ortamın en çok konuşanı en çok ben diyeni olurdu. Ben şöyleyim ben böyleyim ben onu da bilirim bunu da bilirim. Büyüdükçe babamın insanlara ne kadar itici geldiğini daha net görüyordum.
Annem de aşırı baskı kurar hep eleştirirdi babamı, hep eleştiri alan babam sesini yükseltir bu durum kavgaya dönüşürdü. En çok da para üzerine dönen kavgalar hiç eksik olmazdı. Aslında sürekli her şey için kavga ederlerdi.
Mesleki bir tahakküm kurmadı üzerimizde, yani askeri disiplin uygulamadı bize ama işte o yine narsiztliğinden dolayı bizimle yarışır her konuda illaki tartışırdı.
Ya annen?
Annem şükür eden ama hep evhamlı yapıdadır. Evi o çekip çevirir. Hayatı ezikti aslında annemin, istemediği bir evliliğe zorlamış dedem. 20 yaşında hiç tanımadığı ve Iğdır da yaşayan babama vermiş. Kayseri de ailesiyle yaşayan 20 yaşında bir kız olarak hiç tanımadığı bir adama gitmiş annem. Sonra hamileliğinde taravmatik şeyler yaşamış, hep mücadele etmek zorunda kalmış. Babam sosyal biri hep dışarda, ya da iş yerinde. Yıllarca annem çok yalnız kalmış oralarda. Doğru dürüst duygusal ihtiyaçlarını karşılamayan bir koca ile ömür geçirmiş bir kadın işte benim annem.
Ben çok küçük yaşlardan beri annemin derdini anlattığı içini döktüğü çöp kutusuydum. Yani bilmek, duymak isteyip istemediğimi düşünmeksizin bana yalnızlığını, mutsuzluğunu aktardı. Sanki kız kardeşi, kız çocuğuymuşum gibi dertleşti benimle hem de her konuda.
İlkokul 5 de çıkış zili çalsın bir an önce annemin yanına eve gidiyim diye ağladığımı hatırlıyorum, önceleri hep sokakta oynayan bir çocuktum ama Batman’da kültürel bir şok yaşadım, her şey farklıydı herkes farklıydı ve ben okuldan çıkıp koşarak eve döneceğim saati beklerdim dört gözle. Hep evde olayım, çok yemek yiyeyim, çok okuyayım tek odağım bunlardı. Çok kilo aldım o dönem ve bu durumlar beni hemcinslerimden uzak tutmaya başladı.
Annem günlere götürürdü. Sevilen uslu, sakin, söz dinleyen çocuktum herkesin gözünde.
Senin kızın yok ama Bülent var derdi kolu komşu hep. Övünürdü, sevinirdi annem bunu duyunca. Bu telkinlerle çok karşılaştım ben. Kızın yok ama bak sana yardım eden, hiç seni üzmeyen Bülentin var.
Neydi sebep böyle denmesinde? Ne hissederdin anımsıyor musun?
Ben anneme temizlik işinde, mutfakta yardım ederdim. Geleneksel bir toplumdaydık ya erkek para kazanır, evi kadınlar çekip çevirirdi ya ama ben aslında hiç öyle düşünmezdim. Anneme yardım olarak bakardım olaya, zaten babam onu hep üzüyordu ben hep evdeydim nasılsa, boş zamanımda annemi mutlu etmek için yardım ederdim.
Sonrasında da kendimi eşitlikçi gördüğüm için yapıyorum sanıyordum. Onların ne sandığını bilmiyorum. Bizim ailede bu tavrım bir cinsiyet rolü olarak görüldüğü için sanki ben bu eşitlikten yana olunca kadın rolünü benimsemişim gibi davranılıyordu ve buda benim erkekliğimin ezildiğini hissettiriyordu ve beni rahatsız ediyordu çünkü abimden böyle bir şey beklenmezken benden beklenmesi garip geliyordu. Yani abime bir çay koy demezlerdi ama bana derlerdi. Abin toplamamış hadi sen odanızı yatağınızı topla denirdi. Hala bile annem ne zaman mutfakta olsa gel şunu ayıkla yardım et diye seslenir bana.
Abimde şimdilerde yardım ediyor ama bunu bir yetişkin olarak kendi isteğiyle yapıyor ama bana çocukluğumdan beri bu empoze edildi, benden bu hep istendi. Aklı başında yetişkin biri olarak eşine annesine yardım etmesi ayrı benim gibi cinsiyet kimliği gibi üzerime bu işlerin yıkılması ayrı. Yani annemin bu davranışı resmen yanlışmış. Ben sessiz sakin uslu çocuğum diye anneme acıyorum onu sevindirmek istiyorum diye, ailemi üzmüyorum sorun çıkarmıyorum, çalışkanım diye mi yaşadım bunları bilmiyorum.
Şimdilerden geriye bakınca o dönemlerinde hareket ve tavır açısından kendini feminenleşmiş hissediyor musun?
Geçen gün bir video izledim o yıllara dair, hareketlerimde bir şey yoktu ama konuşmam biraz feminendi.  Çocuk sesi aslında ama bana şuan ki farkındalığımla biraz feminen geldi.
Annen ya da yakınların buna dair bir bildirim yapmışlar mıydı sana? Yani senin fark ettiğin bu hafif feminenlik onlar tarafından fark edildi mi o yıllarda?
Ailede fark edilmemiş demek ki. Hiç ima da bulunmadılar bir tepkileri olmadı.  Ama akranlarımın arasında oluyordu. Sen erkek misin top çeviremiyorsun, maç edemiyorsun denirdi bazen.
Annemin bunu fark etmemesini önemsemiyorum. Ben annemle yakın değildim, annem benle yakınmış, şimdi bakınca geriye ben anneme dertlerimi açabilirim diye düşündüğümü hiç hatırlamıyorum, açamadım da zaten hiçbir derdimi. Annemdi dertlerini açan taraf, ben hep onu dinleyen ve üzmeyendim.
Bu durum ergenlikten sonra kendini bastırılmış hissettiriyor ve patlamalara sebep oluyordu çok kavga ettik bir dönem. Annemin istediği çocuk olmaya çalışırken kendimi bastırmam içten içe beni rahatsız ediyordu sonra alakasız küçücük bir şeyden patlıyordum. Dengesiz biri oldum bu yüzden. Babam da makul bir adam olarak görünmezdi bana. Keşke o beni fark etse yanımda olsaydı. O bana erkek olmayı öğretseydi. Abim kadar beni de teşvik etseydi keşke erkeksi konulara ve aktivitelere.
Şimdilerde bu durumuma bakınca çok travmatik geliyor. Sanki aralarında çocukları paylaşmışlar babam abimi almış annem beni. Babamın beni bir yerlere götürdüğünü hiç hatırlamam. Abime ısrar ettiği gibi bana da futbol oynamam konusunda ısrar etseydi belki çok farklı gelişirdim.
Bülent 18 yaşına gelmiş, okuyor başka ilde ve tatil de ailesinin yanına gidince hala anneyle uyuyormuş. Çocukluğunda babasının nöbette olduğu zamanlarda onunla uyumasına onay veren annesi, yaşı 18 olmuş ama birlikte uyumaya bir son vermemiş. Şimdi bilinç düzeyi yüksek ve terapi gören haliyle 22 yaşındaki Bülent bakın neler hissediyor bu konuda:
Annem sanırım sezgisel olarak evlatları arasında onun duygularını anlayıp ona destek olabileceğimi düşündüğü için bilerek kurdu benimle bu fazla yakın bağı. Çocukken duygusaldım evet çok sessizdim, artık değilim ama o zaman öyleymişim.
Annem o yalnızlığının o duygusal boşluğunun içinde bu halimi sanırım kendine yakın buldu. Beni farkında olmadan özellikle seçti annem ve duygusal olarak kocasında göremediği şeyleri benle besledi. Onu üzmeyen, hep sevindiren, onun için iyilik yapan, onu dinleyen ondan sıkılmayandım onun gözünde. Bir nevi farkında olmadan duygusal istismar yapmış oldu.
Neden annesi abisine böyle davranmadı da Bülent’e böyle davrandı diye düşündüm bir an. Abisi babacıydı, Bülent anneci, abi babayla büyümüştü. Babanın ilk evladıydı, üstelik erkek evlattı, baba o heyecanla fazla mesai yapmıştı oğluyla. Abi babayı örneklemişti, özellikle futbol üzerinden, kavga dövüş filmleri üzerinden, siyaset üzerinden. Abi komşu oğlu İsmet ten korkmayandı, hiç evde durmaz sürekli gezerdi, söz dinleyip eve erken gelmezdi. Anne ile değil babayla çok zaman geçirmiş, çok ortak yön geliştirmişti.
Babamla çok paylaşımım yoktu nasıl olsun ki zaten, annemin babamı hep kötülemesiyle babaya karşı soğuk biri olmuştum yıllar içinde. Ne zaman annemle çok kavga etse ağlatsa annemi içimden bir gün büyüyeceğim seni öldüreceğim diye düşünürdüm çocukken, ilerleyen yaşlarda elime bıçak almışlığım var. Yani, bunlar hep yaşandı bizim evde iklim hanım.
Oysa babam beni topu topu bir iki kere dövmüştür o kadar. Hiç şiddet görmedim güllük gülistanlıktı diyemem ama öyle çok fazla ve sürekli de diyemem. Yaşadığım şiddet çoğu zaman annemi korumak isterken arada kalarak gördüğüm şiddetti. Kişisel yaramazlıktan dolayı değildi.
Ailede durum böyle devam ederken içinde neler oldu. Komşu çocuğuyla ilk keşiften sonra cinselliğin nasıl ilerledi neler hissedip neler yaşadın?
Komşumuzun çocuğuyla bedensel keşfimiz fiziksel değildi, dedim ya çok da net hatırlamıyorum. Birkaç kere dokunmuştuk birbirimize.
12 yaşıma kadar aslında erkek olmakla bir derdim yoktu, kendimi kabullenmiştim, sorun yoktu bende. Sadece erkeklerin arasında onlarla aynı mıyım, işte bu soruyu çok sorar cevap arardım kendimce. Kadın olmadığımı biliyordum ama sürekli kadınların içindeydim. Bu biraz rahatsız etmeye başlamıştı o yaşlarda. Büyük erkeklerle iletişim kurmayı sevmezdim, sürekli futbol ya da siyaset konuşulurdu. Ben anlamazdım bir şey zaten. Aramızda sadece 3 yaş fark olması bana az gibi gelirdi ama buna rağmen abim çok erkekti ben çok çocuktum, böyle hissederdim.
Kadınların yanında daha rahat hissediyordum evet ama kendi tanımıma göre kadınların yanında da bir erkek olarak iyi hissediyordum. Ben bir erkektim ama erkeklerle rahat iletişim kuramazken kadınlarla daha rahat konuşuyordum, böyleydi yani sorun yoktu aslında benim içimde.
Abım babacı ben anacıydım. Mesele bu kadar basitti. Sadece akranlarım sınıf maçı olunca beni oynatmıyordu ama akıllı ve çalışkan çocuğum diye beni hakem yapıyorlardı. Yine sorun yoktu yani benim açımdan.
Beden derslerinde maç yapmaz ya kızlarla oynar ya da test çözerdim. Bir gariplik yoktu, kendimce böyle zevk alıyordum ve zaten ben çalışkandım her fırsatta ders yapmamda sıkıntı yoktu.
Futbol oynadığımı hiç hatırlamıyorum. Sevmiyordum öyle vahşi olmayı, çelme takmayı bağırıp çağırmayı. Futbol oynayanları kaba saba, öküz gibiler diye aşağılıyordum, hem benden üstünler gibi hissediyordum. Tüm bu kafa karışıklığımı çokta düşünmeden devam ettim yaşamıma.
Ergenlikte ben daha bu rüyalanma dedikleri şeyi yaşamamıştım hiçbir şey bilmiyordum ama yaşıtlarım pornodan konuşuyordu. Sanırım 8 ci sınıfın yaz tatilinde 14 yasındayken tanıştım ilk pornayla.
Duygusal olarak kadınlara kızlara ilgi duysam da cinsel olarak erkek pornosu izleyip mastürbasyon yapıyordum, erkek bedenini erotize ediyordum, beğendiğim erkeklerin fantezisini kurduğum oluyordu nadiren. Bu kimlik karmaşamı irdelemek ya da benimsemek yerine konuyu geriye atıp sadece cinsel ihtiyacımı gidermeye odaklandım; porno mastürbasyon porno mastürbasyon geçiştireyim gitsin diye.
Bir şeylerin yanlış olduğunu düşünüyordum ara sıra ama önceliğim hep akademikti. Benim sınav kazanmam lazım, derece yapmam lazım, tıp kazanmam lazım diyerek bu yanlışı arkaya atıyormuşum. Aldığım terapilerde fark ettim. O zamanlar ne kadar farkındayım tartışılır ama bu şekilde geçirdim ergenliğimi.
Bu arada duygusal olarak kızlara da ilgi duyuyormuş Bülent. Beğendiği kıza arkadaşlık bile teklif etmiş ama şişkosun diye reddedilmiş. Uykularını hatta iştahını bile kaçıracak kadar âşık olmuş iki defa.
Sadece odasına kapandığında izlediği, mastürbasyon boyutundan ileri gitmeyen bir durummuş eşcinsel porno izlemek. Sosyal yaşamında erkekler tarafından kabul görmemek ise sınav hazırlığı kadar meşgul etmiyormuş kafasını. Tam o sıralarda babanın tayini çıkmış tekrar taşınmışlar. Bu defa Karadeniz’e. Adetlerini, esprilerini hatta konuşmalarını bile pek anlayamadığı için hepten asosyal olmuş o dönem Bülent. Yine bir başka kültür ve coğrafya şoku yaşarken bu defa diğerlerinden daha fazla zorlanmış. Nedeni şöyle dile getirdi:
Hem kıllanma, hem boyumun uzaması, hem sesimin kalınlaşması bu döneme denk geldi. Geç ergenlik geçirdim ben. Çok kiloluydum memelerim ve koca bir göbeğim vardı. Hiç erkeksi hiç yakışıklı hissetmezdim kendimi.
Akademik süreci geçme peşindeydim sınav stresiyle mücadele ediyordum, yine bir kıza âşık oldum, tabi ki yine reddedildim. Romantik duygusal açıdan kıza çok âşıktım belli de ediyordum ama cinsel anlamda erotize ettiğim şey yine erkek bedeniydi. Yani benim olamadığım, benden daha erkeksi, düzgün vücudu olan belki birazda maço erekler.

10
ŞANSLILAR

öncelikle ben eşcinsel ve trans biriyimdim ayriyetten okb,borderline ve depresyon hastalıklarım mevcut. bence bu saydığım şeyler bana tanrının lütfu çünkü ben hep
güzel ,iyi ve güçlü biri olmak istedim ve ne kadar kadar kötü gözüksede bunların hepsi çözüldükçe insan gelişiyor. fikirlerimi tek tek söyleyeceğim canınızın
istediği kısmı okuyabilirsiniz. öncelikle ´

TRANS OLMA
bence eşcinsellikle birlikte gelen bir duygu tabi bir sürü faktörü var öncelikle değersizlik duygusu toplumda ne kadar söz edilmese de kadın bir tık değersizdir erkek her zaman
daha güçlü daha başarılı ve daha egemendir. bir trans birey bu konuda bilinçaltında şöyle ilerleyebilir. eğer erkekse değersizlik duygusuna biraz daha gerçek değersizlik ekleyip
(kadın olmak) toplumda da değerini düşürmek(sonucunda ise toplumca güçlü gözüken bir erkeğe hayatını bağlamak). kadın ise daha değerli olabilmek için erkek olarak toplumda değer
elde etmeye çalışır. bundan kurtuluş yolu ise kişinin kendine değer vermesi ve kendini küçümsememesi kişi bir şeyler başardığında zaten o duygu oturmakta. işin bir diğer ucunda ise kadın
veya erkek figürünün oluşmaması. bu çocukluktan gelen anne baba ile ilgili çocuğun alamadığı ya da ebebeynin sağlayamadığı bir durum ama bence çocuk eğer ebebeyne bir sevgi
hissetmiyorsa zaten ebebeynin gösterdiği figürü benimsemeyecektir. eğer çocukta sevgi yoksa çocuk bunu ebebeynine karşı bilinçsizce olsa bile intikam almak için
kullanacaktır. bunun çözümü ise anneyle ya da babayla girdiği güç yarışını sağlıklı bir biçimce yenmesidir.

GÜZELİK TAKINTISI, KADINSILIK, ERKEKSİLİK VE CİNSİYETSİZLİK
güzellik takıntısı kişinin kendini beğenmemesi, ezik ve değersiz hissetmesi, ilgi beğeniye açlığıyla meydana gelir. kişi ne kadar kendi öznelinde güzel olursa olsun
en ufak bir değeri yakalamak için böyle takıntılar yaşayabilir. çözümü ise bedeniyle barışmasıdır. seni seven seni kişiliğin için sevmeli.
kadınsılık ve erkeksilik yönelimden bağımsız bir şekilde oluşabilen şeylerdir. hetero ilişkilerde erkek kadınsı, kadınsa erkeksi olabiliyor.
cinsiyetsizlik konusu ise kişinin belli bir kalıpta kendini tutmaması gerektiğini düşünüyorum örneğin erkeğin makyaj yapması ne kadar tuhaf karşılansa da aslında belli bir
bir standartta yapılabilecek bir şeydir (tabi yere göre) yada bir kadının erkek kıyafeti giymesi tuhaf karşılanmıyorsa erkeğinde kadın kıyafeti giymesinde sakınca yok.

YETERSİZLİK DUYGUSU
aslında kişinde bu duyguya yer vermesi ile de oluşuyor ama bu herkeste olan ve çevrenin verdiği tepkilere de bağlı ama unutmayın hiçbir zaman kimseye yetemeyeceksiniz
ve sizden daha fazlasını isteyecekler. o yüzden kendinize dönün ve en doğrusu ve iyisini yapın zaten devamı da gelecektir.

EŞCİNSELLİK
translıktada bahsettiğim gibi rol modelin olmaması değersizlik ,sevgisizlik ve cinsel tercihlerin doğru yapılamaması sonucu oluşuyor.

BORDERLİNE
ailenin yetiştirme şekli ve çevreyle oluştuğunu düşünüyorum. ne yaşandığını atlatmak istemesem de çözümünün kişinin yine değer duygusuyla alakalı olduğunu düşünüyorum.
eğer kişi kendinden fazla başka birine değer vermezse hayatını kurtarır ama onun dışındaki özellikler bizimle birlikte. kişi kendine güvenmelidir.

11
Ben ses taklitçisi,  eşcinsellerde “bear gay” diye tabir edilen kıllı kilolu adamlardan biriyim!

Cemil 39 yaşında  İki sesi var. Biri tam bir kadın sesi diğeri ise tam bir erkek sesi.  O bunu itiraf edene kadar beş saat yan yana koltuklarda oturmamıza rağmen hiçbir şey anlamadım. “Erkek sesini çıkarmak için ömrümü verdim ve gayet kalın bir erkek sesi çıkarabildim. Beni görmeyen biri sadece kadınsı sesimi duyduğunda travesti olduğumu dahi düşünmeden direk kadın sanır.”
Baştan anlatır mısın “ses taklitçisi” olmanın sebebini?



12
Bu konuyu uzun zamandır araştırıyorum fakat internette bu konu üzerine yazılmış değil türkçe herhangi bir sağlam bilgi bulamadım.7 yıldır araştırıp okuduğum onlarca makaleyi kısa bir zaman önce hem kendi deneyimlerimden hem de başkalarının deneyimlerinden yapboz gibi birleştirdim.İşte size bilimsel açıklaması; tedavisini buldum hocam.
 Kabullenemediğim durum beni hergün akşam öldürüp sabah tekrar aynı acıyı yaşamama sebep oluyordu, bir sorun vardı intrinsik olarak biliyordum.Bakın bilinç yanlış giden bir şeyler olunca evrimsel açıdan savunma pozisyonuna geçer ve bu sizi cendereden çıkmak için her şey mübah anlayışını getirir.Travmaların insan psikolojisi üzerinde etkisi bir numaradır sizi şekillendiren etmendir.Herkesin bir travması vardır ve bu kişiliği hamur gibi şekillendirir.Bir insanın en zayıf noktası,derinlere gömdüğü mahzeni, travmalarıdır.Bunun tabi ki sebepleri küçüklükten itibaren aile ile olan ilişkilerdir ve bu süreç tüm hayatını etkiler derken cinselliğide etkiliyor
Eğer küçükken domine edilmiş biriyseniz ki benim hikayemde beni domine eden kişi annem olur, bu sizi mazoşist birisi yapar.Erkekte güç önemlidir fakat kişilik açısından feminen yetişmişseniz (buna daha sonra geleceğim) bu cinsel hayatında erektil disfonksiyona kadar gider, cuckold, ensest, travestik fetişizmden tutun pedofili birisi bile olabilirsiniz. işte bu nokta cidden işin ilginçleştiği kısım.Nasıl olurda bir travma senin dopamin salınımını etkiliyor! Bu teorik olarak imkansız. evrimin temel amacı üremek bu yüzden cinsellik önemlidir toplum sağlıklı bir cinselliğin üzerine inşa edilir maskülen erkek ve feminen kadın toplumu oluşturur. Yani arkaşlar cinsellik saptığı zaman kişilik bozukluklarını da beraberinde getirir
Tabi eğer kendini baştan inşa etmek istiyorsanız bu travmalardan kurtulmanız gerekir.
Arkadaşlar size bu yazımda bir grubun tedavisini yani sonradan eşcinsel ve diğer kategorilere kaymaların çözümünü anlatacağım üstüne bi kıyak geçip kadın erkek ilişkilerini de sansürsüz anlatacağım
kendimden başlamak istiyorum önce: Tıp okuyorum 20 li yaşlarındayım. Anadolunun bir kentinde doğdum. Anne görebileceğiniz en dominant kadınlardan baba ise bir o kadar pasif birisi; bu çok klişe oldu gerçi bu sitede.2 ablam var ve babam benimle pek ilgilenmezdi yani dışarıda takılırdı bu da evde feminen kişiliklerin arasında büyümeme neden oldu.Feminen birisi değilim ama bazı davranışlarımın feminen olduğunu kabul etmem lazım.Özgüvensizdim etrafımda rol model alacağım bir erkek yoktu. Babamın evde sözü geçmezdi bazen dikte ettirmeye çalışır fakat bu kendisine daha çok nefret etmemize sebep olurdu. Evet babamı sevmiyordum küçükken ama buradaki sorun dominant annemin. Bizi babamdan soyutladı.Babamda zeki birisi olmadığı için olayı kontrol edemedi ve içten olarak tüm çocukları ondan nefret etmeye başladı.Evde herkes annemden korkardı ve annem dindar birisi olduğu için bizi de zorlardı yani kişiliğimi annem şekillendirdi. Arkadaşlık ilişkilerime gelelim:Ortamda lider ruhlu olmak güzel bir şey olmalı çünkü her zaman imrenirdim arkadaş ortamında kuyruk gibiydim ön planda değildim.Hatta şu da var ciddi manada narsist bir insandım. Her şeyde en iyi olmak istiyordum olamadığım zaman büyük bir hırs yapıyordum eğer yine olamazsam aşağılık kompleksine giriyordum ve kendimi pornoyla uyuşturmaya çalışıyordum. Evet tüm bu olanlar hayatımın 7 koca yılını, deneyim elde etmem gerekirken boşa harcadığım 7 yılı porno yüzünden kaybettim.
İlk pornoyla tanışmam 12 yaşında oldu kısa bir süre sonra hetero pornodan bdsm pornosu, ensest pornosu izlemeye başladım. Daha sonra travesti kategorisine kaydı. Bu oldukça sık olan bir şey fakat insanlar farkında değiller.Bunun literatürdeki ismi kategori kayması.Hetero birey gay pornosu izleyerek gay olabilir ya da trans pornosu izleyerek trans, ensest pornosu izleyerek annesine kardeşlerine ilgi duyabilir, bdsm pornosu izleyerek sadist mazoşist olmadığı halde öyle olabilir.yani bir bakıma fetiş geliştirirsiniz. pornonun değiştirici gücü küçümsenmemelidir çünkü dopamin sistemine doğrudan etki eder.Beyin bir süre sonra bu dopamini sağlamak için edinilen deneyimleri beynin hipokampüs bölümüne aktarır yani vakti gelince tekrar hatırlaması için önemli kategoriye koyar, hangi porno sitesine girmen gerektiğinden tutun hangi kategoriye kadar.
Az çok bendeki durumu anlamışsınızdır.Transvestik fetişizm var bende. Evet eğer o ilk başta travesti pornolarını izlemeseydim trans olmak istemezdim ama bunun suçlusu ben değilim.
Kendimi en iyi ben bilirim ve bir şeye kolaylıkla bağımlılık geliştirdiğimi biliyorum. Eğer sağlıklı bir aile dinamiğim olsaydı bir şeye kolay bağımlılık geliştirmezdim. Eğer o trans pornolarını da izleseydim ilgi duymazdım o porno türüne.

Beyin cidden karmaşık bir yapıdır ve hala onu çözebilmiş değiliz.Eğer onu çözebilecek kadar zeki olsaydık onu çözemeyecek kadar aptal olurduk . Bu karmaşık yapının en ilginç noktası hormonlar ve feromonlar. Sosyal ilişkilere farklı bir boyut katan işin içerisine duygu romantizm katan sizi sevindirip zevk almanızı sağlayan, heyecanlandırıp strese girmenizi sağlayan sizi hayatta tutan yapı hormon sistemidir.Her hormon kendi başına bir dünya gibidir.Mesela eğer çikolata yerseniz ya da sevdiğiniz kişiden bir iltifat alırsanız serotonin hormonu salgılanır ve bu sizi mutlu eder ama öte yandan serotonin hormonunun doyma hissi oluşturduğuda bilinmektedir. Bir diğer yönüde dopamin salınımı arttığı zaman serotonin salınımı azalmaktadır yani tersine çalışan iki hormondur bunlar. Size burada tedaviyi bilimsel anlatıyorum.Genelleme yapmıyorum, aramızda porno bağımlıları var zaten toplum olarak pornoya bağımlıyız. bu söylediğim bilgiler internette toplayıp yazanı hiç görmedim, bu bilgiler cidden çok değerli hayatta en çok değer verdiğim bilgiler arasındadır çünkü sorunun kaynağı benim için burada yatıyordu. İnternette türkçe kaynak olarak hiçbir şey yoktu. Bu bilgiler altın değerinde. Konumuza geri dönelim
Size pornonun neden kişiliği öldürebileceğini anlatayım:Porno izleyince zevk almamızın sebebi dopamin hormonudur. İzlediğimiz o görüntüler bir süre sonra dopamin salınımı çok arttırır ve sizi buna bağımlı yapar.Porno seansından sonra boşaldığınız için beyne ciddi manada dopamin yüklemesi gerçekleşir.Tebrikler! artık bir porno bağımlısısınız.
Bu konuyu 4 evrede incelemek istiyorum
1. evre porno izlemden önceki evre: sizi strese sokan bir durumla karşı karşıyasınızdır ve beyin dopamin almak ister çünkü dopamin beyni uyuşturur.Uyuşturucuda pornoyla aynı etkileri sergiler. Siz derinlerde yatan sorunlardan kaçmak için porno izlemek istersiniz çünkü beyin öğrenmiştir.Artık onu hipokampüsteki bilgiyi alır ve prefrontal kortekste işler
2.evre porno izleme evresi: Porno izleyip hiç tanımadığınız 2 kişinin sevişmesinden zevk alıyorsunuz.Olayın ne kadar etik olduğunu sorgulamıyorum bile.İğrendiniz değil mi! Eğer o dürtü halinde olsanız bunu sorgulamak oldukça güçtür nihayetinde porno iradeyi de kırıyor. Artık iradeyi kullanamıyorsunuz.Adım adım beyin sizden aşırı doz dopamin istiyor. Porno izlemek için ekranı saatlerce kaydırıyorsunuz aradan bir süre geçtikten sonra istediğiniz ilginç pornoyu buluyorsunuz. Dikkatinizi çekerim ilginç pornoyu... İlginç olmasının beyinle alakalı. Yeni bir porno size heyecan katar ve daha fazla dopamin salgılarsınız hele bide bu kategori sizin kişiliğinizle bağdaşmışsa yani domine edilen kişinin sado mazo (bdsm)pornosu izlemesi gibi.Eğer bir süre daha bu seviyede devam ederseniz kategori kayması kaçınılmazdır.Şanslı olanlar milf ya da bdsm kategorilerine kayıyorlar ama ben cidden pornonun en derininin derinini gördüm.Sissy porno kategorisi porno camiasının en derin çukurudur kurtulmak çok zordur çünkü artık sadece haz için orada değil beyniniz yıkandığı için de oradasınızdır.Oradan kurtulmak için cidden büyük emek verdim.Trans porno kategorisinin derinliklerinde sizin bile tahmin edemeyeceğiniz fetişler yatıyor bunun en dibi beyin yıkama hipnozudur.Daha önce oradan kurtulan sadece 2 kişi  buldum internette.Bu öyle küçük bir kategori değil milyonlarca insanın takipçisi olduğu bir şey.Ona rağmen bundan kurtulan insan sayısı çok az.Travesti kategorisi zaten 8 milyarlık dünyada yaklaşık 1 milyar kişi tarafından izleniyor.Düşünün lütfen bu konu üzerine ingilizce yazılmış kaynaklar çok çok az o yüzden bu bilgiler altın değerinde.O dehlizden kurtulmak için gerçekten denemediğim şey kalmadı ama hep finalde kendimi o pornoyu izlerken buldum. pornonun etkisi uyuşturucuyla aynı dedim. İzleyen kişilere 'e izleme o zaman' deseniz bile işe yaramayacaktır ancak güçlü bir irade oluşturup onunla kurtulmak mümkündür fakat sorun şu ki pornonun iradeyi zayıflattığı bilimsel çalışmalarla desteklenmiş.Porno bağımlısı bireylerde prefrontal korteksin gösterdiği işlev uzak duran insanlarınkinden çok daha az.İrade duygusal bir güçtür ve fikirlerin onu etkileyebilmesi için tutkuyla desteklenmesi gerekir.Cimri biri bütün fiziksel zevklerden vazgeçer;ucuz yemekler yer,sert bir yatakta yatar,arkadaşlarını bırakır,zevksiz bir yaşam sürer ve bunların hepsini para sevdası için yapar.durum böyle olunca neden daha alçak bir fikir kaderimize şekil verecek güce sahip olmasın.Kişisel kaderimizi tamamen yerine getirmek istiyorsak kendimizi çok yakından tanımalıyız
3.evre ejeculation
Porno izlenmiş yapılması gereken tek bir şey kalmıştır.Artık beyin o yüksek seviyede salgılanan dopamin daha da yüksek seviyeye çıkarmak istiyor ve boşalıyorsunuz. Şimdi bu evre en ilginç evre işte size önceki evrede söylediğim kategori kaymasının biraz daha derinlerine ineceğim.Boşalınca 3 tane hormon salgılanır:
dopamin
oksitosin
progesteron
Dopamin:az çok bahsettim size bu hormonu. iyi kullanılırsa hayatta cidden ileri bir seviyede olmanızı sağlar. Eğer hormon aşırı salgılanırsa salgılatan şeye bağımlı hale gelir.Dopaminin uzun süreli ve az salınımları sizi geliştirir, anlık salınımları sizi reel hayattan uzaklaştırır.Porno mastürbasyon dopamin sistemini uyuşturur bir süre sonra dopamin sistemindeki nötonlar salgılanan fazla dopaminden ölmemek için dopamin reseptörlerinin bazılarını kapatırlar yani örnek olarak 3 seviyesinde bir salgılanma size zevk verirken artık 5 seviyesinde bir salgılama size bir şey hissetirmez. Bu sizi depresyona sokabilir çünkü dopamin artınca serotonin azalır ve doğal olarak depresyona girersiniz.Serotonin azaldığı için doyma hissinden uzaklaştıkça tekrar porno izleyip boşalmak istersiniz tekrar mastürbasyon tekrar porno izlemek bu döngü devam eder. Yetmedi mi farklı kategori arayışları içine bile girebilirsiniz.Dopamin bir de merak edilince salgılanır.Yeni bir şey öğrendiğinizde özellikle. Ne kadar müthiş bir şey değil mi? muazzam kompleks bir şey.İnsan yeni bir şey öğrenince ideal miktarda zevk alıyor ama sistem bozulursa bu durumu yaşayamazsınız. O yüzden porno bağımlısı toplumların ortak kaderi kendilerini geliştiremezler ve maalesef toplumumuz ağır bir porno bağımlısı
Oksitosin: bu hormon hem erkeklerde hem kadınlarda salgılanır. kadınlardaki 2 işlevi vardır biri kadınlarad gebelikten itibaren salgılanmaya başlar doğum anında pik yapar bir diğeri bağlanma için önemlidir yani bir nevi aşk hormonudur.Erkekte  bağlanma güdüsüyle çalışır. yani sex yapınca özellikle kadınların sex yaptığı kişiye bağlanması bu hormon yüzündendir.Çünkü hormon boşalınca çok salgılanır ve bu karşınızdaki kişiye karşı duygu oluşturur.O yüzden bir kadının kocasının aldatması bir erkeğin karısını aldatmasından daha kötüdür çünkü kadın bağlanır.Porno izleyip boşalınca karşınızda kimse yok ama oksitosin yine salgılmaışsanızı ne olur peki.Çok basit bu sefer kategoriye bağlanıyorsunuz.izlediğiniz kategori sizin benliğinizi oluşturmaya başlıyor. O yüzden porno ve mastürbasyondan kaçınmak gerekiyor
Progesteron: bu hormon herhalde benim hayatımı kurtardı.çok şey borçluyum. o kötü zamanlarımda beni korkuyan şey bu hormondu .benim savunma mekanizmamı harekte geçiren o kötü durumdan hipnozlardan koruyan bu hormondu.geriye dönüp bakınca her şey korkunç bir şaka gibi geliyor ama ben yaşadım bunları o kabustan uyandım korkunç bir şey gerçekten. Bu hormonun birkaç işlevi var ama konumuzla ilgili olan kısmı anlatacağım.Erkeklerde boşaldıktan sonra salgılanır ve sizi bulunduğunuz ortamı terketme hissine sokar, libidoyu düşürür, sizi biraz duygusallaştırır.Evrimsel açıdan olay şöyle işler zaten: Erkek gelir kadını döller ve kenara çekilir.Eğer kenara çekilmezse diğer çiftleşmek için gelecek erkekle savaşır. Bu hormonun sağladığı fayda neslin devamı için gereklidir.
4.evre post nut orgasm:
Orgasm sonrasında hiçbir şey yapmak istememe gergin olma, anksiyete artması, sağlıklı düşünememe evresidir.Porno erektil disfonksiyon yapar.Özellikle trans pornosu izlerseniz sizi erken boşalmaya kadar götürebilir.Genç ve yaşlı erkekler arasında yapılan bir araştırmaya göre yaşlı erkeklerde porno bağımlısı ve erektil disfonksiyonu olan kişiler pornoyu bıraktıktan sonra iyileşme süresi 3 ay; genç erkeklerde 9 ay ya da 1 yıl arasında değiştiği gözlemlenmiş.Sebebi de beyinin o yaşlarda bilgileri hala taze tutmasıdır. O yüzden porno bağımlısı olmayı yenmek zordur ama tedavisi bir o kadar basittir. Yapman gereken şey gözünün önündedir ulaşmak istersin ama ulaşamazsın bir distopyanın içinde gibi hissedersin ulaşman gereken bir ütopya vardır.
Tedavisini buldum arkadaşlar.Yıllarca araştırdım buna değdi. Üzüldüğüm nokta 14 yaşından 20 yaşına kadar elde edinmem gereken deneyimleri tadamadım kız arkadaşım olmadı porno yüzünden, özgüvensizdim porno yüzünden, aşağılık kompleksine girerdim porno yüzünden.
Hayatımdan çok şey çaldı bu dürtüler fakat geriye dönüp bakınca farklı bir seviyeye çıktığımı görüyorum.Eğer 2 yıl önce hüseyin hocanın yanına gitmeseydim hala o çamurda debeleniyor olurdum.Kim bilir belki trans olmuştum. Hüseyin hocamın üzerimdeki emeği beni yetiştiren anne babamın emeğinden kat kat fazladır.
Öğrenilmiş cinsellik her zaman anılarımda duracak sadece etkisi azalacak.Uyuşturucu bağımlısı gibi düşünün.Kurtulan var ama kurtulan kişiye tekrar uyuşturucu verseniz eski seviyesinden başlar.Bu dürtülerden kurtulmak mümkün fakat geri dönememek kaydıyla size nofap yapmanızı öneririm.Kadın erkek ilişkileri üzerine konuşmamı bir diğer yazımda yazarım.
Kendinize değer verin


Ateist, Deist ve Eşcinseller: "Sesimizi Duyan Yok mu? Benim Ailem 9. Bölüm Fragman 2

https://www.youtube.com/watch?v=yVzCkclfdJA&list=PLAABaL9f17rX11VATx98ruU7_iIuzgOZK&index=1

konuşan kişiyim izleyebilirsiniz

13
Nedim 25 yaşında. Aile Doğu Anadolu kökenli ama o İstanbul da doğmuş büyümüş. Bilinç düzeyi çok yüksek çok fazla kitap okuyan idealist bir genç. Babasının üçüncü eşinden olan çocuğu. Bir sürü abisi ablası ve yine bir sürü de kardeşi var.
Biliyorsunuz artık benzerlikleri; tekrara düşmek istemiyorum. İstisnalar hariç çoğunlukla aynı hikâye; Baba sakin, silik, pasif.  Anne dominant, kontrolcü, aşırı düşkün.
Nedim şöyle özetliyor bu aile durumunu kendince:
‘’Çocuk aklımla çok etkilenmiştim o yüzden aile denince aklımdan hiç çıkmayan yüzlerce örnek içinde size ilk şunu anlatıyım. Babamdan bir gün bisiklet istedim. Yazlıkta kuzenler akrabalar hep birlikteyiz, hepsinin bisikleti var ben de istedim. Anneme daha yeni araba alınmıştı. Maddi durumumuz hep iyiydi, buna rağmen babam: ‘’oğlum annene araba aldım ya, nereye istersen annen seni götürür’’ demişti. Babam o an benim gözümde fezaya konuştu sanki.
Babamla pek bir anım yok, çok görüşmezdik işkolik olduğu için eve çok gelmezdi, zaten çok eşli bir insan olduğu için de az görürdük yüzünü. Bir sevgi bağı kurulamadı aramızda çocukken.
Yaygındır bizim oralarda çokeşlilik, farklı bir kafa yapısı, anlamakta zorlanıyorum ama kendimi bildim bileli her şeyi anlamaya çalışıp empati yapmak zorunda hissediyorum ve bu büyük bir yüktü omzumda. Bu empati olayı bizim gibilerde çoktur, herkesi anlamak isteriz, anlaşılmayı beklediğimizden dolayı. O yüzden çok yorucudur. Toplumda empati yoksunluğu çok ama biz de bunu uçlarda ve yoğun yaşıyoruz.
On yaşına kadar annemle birlikte yattık, kardeşim doğdu ilgi ona kaydı. Allahtan öyle olmuş çünkü annemin ilgisi biraz tehlikeli bizim için. Kendini hırpalar ama bize de zarar vermiş o aşırı sevgisi, bunu hep birlikte şimdilerde anlıyoruz.
Hala aynı kafada şimdide kardeşime aynı şeyi yapıyor. Aynı aşırı korumacılık, üstümüze titreyerek yaşıyor anneliğini. Bize bağımlı bizi de bağımlı yapmış kendine. Pamuklara sarılmak denen şey güzelmiş gibi algılanır dışardan ama sonuçları kişilik gelişimini çok etkiler.
Bizim annemizde babamızda, annemdi. Onunla baş başaydık her konuda onunla muhataptık. A dan z ye her şeyimizi kontrol altına alan, sürekli gözetleyen sürekli yaptırım uygulayan. Beşkardeşiz en büyüğü benden dört yaş büyük ve benden sonrada 3 ve 4 yaş küçük kardeşlerim var.
Babamın tavrı tüm çocuklarına karsı aynıydı ama annemin tavrı öyle değildi.
Baba silik evet ve bu büyük bir faktör ama benim bu sorunu yaşıyor olmamın sebebi annemin aşırı dominant olması. Diğer kardeşlerimde bu farklılık yok ama hiç birinin de ruh sağlığı yerinde değil. Hepsinin psikolojik sorunları var. Terapilerden sonra anladım önceden kardeşlerimin özel olduklarını düşünürdüm ama artık onları da görüyorum, aşamadıkları çok sorunları var.
Artık aşağı yukarı anladınız değil mi benzerliği? Nedim de o çocuklardan işte; sessiz sakin, köşe yastığı gibi oturan, sürekli anne eteğinde, anne ne derse onu yapan, içe kapanık uslu çocuklardan. Annenin her açıdan zapturapt altına aldığı.
13 yaşlarında sezinlemiş kendisindeki farklılığı Nedim.  Ama hiç irdelememiş hiç kafa yormamış.
‘’Ben farklıyım demeden, hiç yadırgamadan karşılamıştım kendimi ve bir çare ya da anlam arayışım yoktu, çok uzun süre bunun normal olduğunu düşündüm. Cinsellik buydu. Başka tanımım yoktu.  Hiç bir hissim yoktu. Kendi cinselliğini keşfetmek düzeyinde olağan dışı bir duyguya kapıldığımı hatırlamıyorum; korku endişe yoktu. Sıradandı yani ben farklı olduğumu hiç düşünmedim öyle algılamadım demek ki.’’ Diyor.
Sonra seni terapiye yani bir nevi arayışa iten ne oldu peki?
Zaten çok az ve öz arkadaşım vardı liseye kadar, onlar tarafından hiç dışlanmadım akran zorbalığı yaşamadım.
Lise zamanında hislerimde dozaj arttı ama o zamanda çok üzerine düşmedim aslında. Lise sona doğru değiştim, yıpranmaya başladım ve bunun biraz zor bir durum olduğunu hissetmeye başladım. 15 yaşındaydım. Erkek arkadaşlarım kız tavlamak için büyük çaba içindeydiler. O çaba ben de yoktu, o zaman sanırım içimden normal bir şey yaşamadığımı anlamıştım.
Dozaj arttı derken neyi kastediyorsun? Neydi seni yıpratan?
Hiç internet yazışması, buluşması yaşamadım, frenledim hep kendimi. Bir defa çok istedim ama yapmadım. Yükledim o uygulamaları bir gün sonrada sildim. Bir daha da hiç yüklemedim. Millet internette gezerken ben hamamlarda gezdim.
Hamam mı?
Evet Hamam gezilerim çok sıklaşmıştı. Hamama gidip orda vakit geçirmek hoşuma gidiyordu. Ufak tefek bir şeyler birkaç kere yaşandı ama anal bir duruma gelmedi hiç. Hamamdaki tanışmaları dışarıda görüşmelere döndürmedim. Tecrübeleniyordum aklımca ve tabi zevk alıyordum. Benim cinsellikten anladığım mastürbasyon şekli buydu. Daha çok izlemek, görmek dokunmak şeklinde ilerliyordu her şey. Hamamın kıyısında kösesinde kaçamak heyecanlar, dakikalık flörtler yaşanıyordu. Bu da yetiyordu.
Hüseyin hocayla konuşun bu hamamlar kısmını ona uzun uzun anlattım. Hamamlar hakkında söyleyecek çok şeyi vardır ama ben şimdi size anlatmakta zorlanıyorum hocaya sorun lütfen.
Ben zaten normal bir eşcinsel değilmişim bunu söylüyor hoca.
Hayatım konusundaki kararsızlıklarım gibi cinsel tecrübe konusunda da kararsızlıklarım başladığında daha hiçbir kadınla deneyim yaşamamışken ya da anal fiziksel bir ilişki denememişken kafam son derece sisliyken bir boşluk anımda ilk defa oral bir ilişki yaşadım.
Bir kere oldu ama sonrasında aylarca çok rahatsız oldum, duygusal süreç benim için çok zordu. Aylarca fiziksel kısmı da beni benden aldı. Çok büyük kabusum olmuştu o deneyim.
Buluşmadan önce merakıma yenildim o kadar romantik o kadar sevgi doluydu ki tam olarak istediğim şeyi sunmuştu, buluşmaya kalktım ama asla evine gitmem diyordum! Evine kadar da gitmiştim! Sürüklendim, resmen akışa teslim oldum. Evde yaşananların bana olan tavrının sevgiyle romantizimle yakından uzaktan alakası yoktu. Evden çıkıp metroya yürürken gerçekten çok büyük ruhsal çöküntü yaşadım ve bunu hiç unutmadım. Tanımadığım biriydi evine gittim deneyimledim ama her şey çok feciydi, korkunçtu. Sadece oral yaşanan bir ilişki bu kadar zul geldiyse tamamını yaşadığımda ne hissedeceğimi düşünmekten bile kaçtım.
Kararsız bir insanım, hayatımın her aşamasına nükseden bir kararsızlık sorunum var. Suçu kimseye atamıyorum belki öyle olsa daha rahatlayacağım. Ben de taciz, tecavüz gibi bir yıkılma yok, olanlar daha çabuk iyileşiyor ama ben de çok derin bir duygusal boşluk var, sevgisizlik var. Hep arafta olma hali benimki.
Anne zaten dramatize etmeyi seven biri ve aşırı ilgi, duygu, sevgi yüklemiş hep bana,  baba ise duygusuz sevgisiz biri. Babadan kaynaklı o boşluk hiç dolmuyor içinizde hem de öte yandan anneden dolayı eş zamanlı narsisizm eviriliyorsun bu denli şımartılma içinde.
Boşluğu dışarıda arıyorsun; dernekte, sosyal etkinlikte, topluluklarda arıyorsun işte. O içimdeki boşluğu böyle doldurdum. İnanın en ufak bir ilgiye kapılıp gidiyoruz biz. En küçük şefkatte yamuluyoruz en küçük bir ihanette bunalıma sürükleniyoruz. Sevildiğimizi düşündüğümüz biri çıkarsa ve sonra o kişi bize şaşırtırsa çok fazla dibi görüyoruz.
Nedim babanın kendi annesi ile arası nasıldı var mı bir fikrin ya da bilgin?
Babaannemi yeni kaybettik çok ilişkimiz yoktu hatta ismimi bilmezdi. Beni simayen torunu olarak bilirdi ama inanın adımı bilmezdi. O kadar çok torunu vardı ki suçlayamayız onu. Tanıdığım kadar şefkatli biriydi, anneme kaynanalık yapmazdı.
Dominat değildi, rahattı. Misal annem her şeyi yapar bizim için, öyle bir verir ki kendini, kendini yok edercesine ama babaannem öyle değildi.
Bir konuda çok eminim, amcalarım içinde en çok babam düşkündü annesine. Babamı bir kere ağlarken gördüm oda cenazede.
Ve işin ilginç yanı dedemden hiç bahsetmezler, ne babam ne amcamlar babalarından hiç bahsetmez. Ben de tanımadım dedemi çünkü erken ölmüş. Dedemin mezarı nerde bilmem, o kadar söyleyeyim, yani bizi dedemin mezarına hiç götürmediler ama babaanneye 2 yıl oldu 5 kere götürdü babam mezarlığa ziyarete.
Amcamlarım babamı babaları sayarlar, onlara babalık yapmış, onlarda baba görürler. Oysa o benim babam ama ben babalık hiç görmedim.
Adamlar kaç yaşına gelmiş babamdan 2 yaş sadece 2 yaş küçük amcam kaç yaşına gelmiş hala her derdinde gelir babama anlatır babam manevi destek olur hatta dünya kadar parayı hiç iplemeden verir onlara ama bana bir bisiklet almamıştı işte.
Annemi de yeni yeni anlamaya çalışıyorum, görseniz yaşını göstermez 50 yaşında Arapça ve Farsça öğrenmeye çalışan bir kadın, en önemlisi de ben teşvik ettim. Eve kapanıktı hep, sadece çocuklarıyla baş başa ama ben terapiden sonra bir şeyleri fark edip yönlendirdim annemi. Artık kendine zaman ayırıyor annem, onun kadar inatçı bir kadın olamaz dünyada inanın ama şuan benim gazımla liseyi bitiriyor dışardan. Sağlıklı sevgiyle düzgün iletişimle çok şey değişiyor, bunu yaşayarak anladım terapilerde.
Çıkış noktam eşcinsel yönelimlerimdi ama bakın ben ne çok şey öğrendim, resmen dönüştüm. Aileme bile dokundum. Annemi bile dönüştürdüm.
İşte bu yüzden heyecanlıyım biz değiştireceğiz çok şeyi, en azından yakın çevremizde, kendi hayatımızda ve dedim ya uzaya bile çıkacak bizim nesil.
Karşıt bir fikrin olması gerek, artık sadece ‘’kabullenin’’ demekle olmuyor, kabullenmiyoruz İklim hanım.
Değişmek değiştirmek istiyoruz!
Arafta kalmak bizimkisi. Hangi tarafı seçeceğimize dair sağlıklı karar verme hakkımız yok mu bizim?  Özgürlükse bu da bir özgürlük değil mi? Bizim niye bu hakkımız elimizden alınıyor?
İşte bu yüzden ben sizinle uzun uzun terapi ile başlayan sürecimi konuşmak, nasıl olumlu yönde yol alışımı anlatmak için görüşmek istedim. Çünkü benim için önemli olan kısım bu. Benim gibi sıkıntılarla sınananlara ve bu kitabın okuyucusuna katkım bu olsun isterim.
Sen nasıl istersen Nedim, çünkü içinizden geldiği gibi anlattıklarınızı dinlemeyi çok önemsiyorum. O yüzden sözünü kesmedim. İlk deneyimin olan o evden çıktın kendini çok kötü hissediyordun. Lise sondaydın kafa iyice karışmıştı orada kaldık oradan devam edelim istersen.
Tabi İklim Hanım sırayı çok bozmayalım beni yönlendirin yoksa ben sabaha kadar anlatırım.
Sabaha kadar dinlerim hiç sıkılmam.

14
BÖLÜM 9:

Bunca yıllık terapi hayatımda bu kadar önemli bir terapi yapmamışımdır herhalde. Bu terapi evrenin var oluşunu keşfetmekten farksızdı. Kendimi, hayatı, bilinçaltı oyunlarını keşfettim. Tanrı'yı keşfetme serüvenim bile bu terapide başladı. Bu terapinin diğerlerinden farklı olan bir diğer noktası da terapiyi dışarıda yapmamızdı. Terapiyi bir AVM'nin kafesinde yaptık. Dışarıda terapi yapıldığını duymamıştım daha önce. Ne yalan söyleyeyim? Biraz tedirgin oldum başlarda. HK standart psikologlardan çok farklıydı. Hem bir dost gibi yaklaşıyordu, hem de profesyonelliğini bozmuyordu.

-   Evet, söz sende Emre.

Hep böyle başlamıyor muyuz zaten terapilere? Söz bende olunca çok zorlanıyorum yahu. Ben sussam da o konuşsa olmaz mı hep? Ben gelir giderim yine. Ama o ne yapıyor? Ben konuşmaya başlamadığım sürece sadece "Söz sende." diyor basitçe. Lanet HK! Konuşunca benliğim yıkılıyor! Açıklarımı görüyorum ve mükemmel bir şekilde planlanmış olduğunu düşündüğüm hayatım adeta çöplük haline geliyor. "Bütün insanlar kötü." diyemiyorum. Tıpkı diğerleri gibi "Ben de kusurlu bir insanım" demek zorunda kalıyorum. Tanrı olma şansım azalıyor. Özetle, terapilere bu açıdan bakınca onlardan nefret ediyorum.

-   Konuşalım tamam.
-   Tamam.
-   Ben başlayamıyorum ama.
-   Sen başla!
-   Üç gündür başka bir yerde kalıyorum. Karaköy'deki halamın oğlunun yanında. Ama anladım ki  halamın oğlunun yanında kalmamam lazım.
-   Niye?
-   Teyzemin oğlunun evi çok baskıcıydı ama bu da çok serbest. Deli gibi içtim burada.
-   Ha! Öteki evde olsan içki içemez miydin?
-   İçemezdim.
-   Burada?
-   Komaya giriyordum. Alkol komasına giriyordum.
-   Şimdi ne var? Suçluluk mu, pişmanlık mı?
-   Artık yok.
-   Orada kalırken mi vardı?
-   Evet, orada utanç içindeydim.
-   Nasıl bir suçluluk?
-   Kendi yaptığım bir hatadan dolayı ortalığı mahvettim.
-   Hangi hata?
-   Fazla içmek. Fazla içmenin ardından zaten...
-   Onlar içmedi mi?
-   Hayır, içmediler.
-   Votkayı sen mi aldın?
-   Evet, ben aldım.
-   Bir şey demediler ama?
-   Hayır, demediler.
-   İçme nedenin neydi peki?
-   Bilmiyorum.
-   Sıkıntı gidermek mi?
-   İnsan mutlu oluyor içince, o yüzden.
-   Ne anlamda?
-   Hiçbir şeyi umursamıyorsunuz içtiğinizde. Dünya umurunuzda olmuyor.
-   Kafanın içi çok dolu, ondan mı?
-   Herhalde.
-   Kafanın içi git gide karışıyor. Öyle mi?
-   Evet.
-   Neden karışıyor?
-   "Acaba yapabilir miyim?" diyorum kızlarla.
-   Bu kafanın karışması ve içmen için yeterli değil mi?
-   Yeterli herhalde. Başarabilirim artık ama kızlardan korkuyorum.
-   Nasıl bir korku?
-   Bilmediğim türde bir korku. Bilsem zaten korkmam.
-   Üstünü aç biraz ama. Onlara karşı güçsüz mü olursun?
-   "Beğenmezler" falan diye. Geçen konuştuğumuz konu.
-   Beğenmezlerse "erkekliğimi yetersiz görürüm." diye. Peki "ben yetersiz gelecek miyim?"
-   Evet.
-   Yetersiz bir erkek olduğunu nereden fark ettin?
-   Hiçbir kızla çıkmadığımdan dolayı.
-   Neden çıkmadın?
-   Hiçbir fikrim yok.
-   Kendini beğenmediğin için mi?
-   Yani, kendini beğenmemekle beraber o zamanki aile baskısı.
-   Nasıl bir baskı?
-   Hani "Kızlarla arkadaşlık kurma, bizim ailemize yakışmaz." gibi bir baskı.
-   Kim yapıyordu o baskıyı özellikle?
-   Annem.
-   Ne diyordu?
-   "Kızlarla yakın olma, arkadaşlık kurma." diyordu.
-   Kaç yaşındayken?
-   On on bir yaşlarındayken.
-   Kızlarla arkadaşlık kurarsan ne olurmuş?

15
BÖLÜM 8:

Yalanlarla dolu bir bölüme daha hoş geldiniz. İnternet üzerinden tanışıp İstanbul'da buluştuğum ve ardından fazlasıyla bağlandığım Alperen'le daha çok vakit geçirmek için İstanbul'da çok da iyi olmayan bir üniversiteyi kazanmaya çalışma çabalarımı, bunu gerçekleştirmek için kendime ve HK'ya söylediğim yalanları, ani ve büyük etkilere sahip değişimlerimi görmek için doğru yerdesiniz.

   Bazen bunlardan dolayı kendimden gerçekten utanıyorum. Bir insan hayatındaki keskin dönüşleri hiçbir şey olmamış gibi yapabilir mi? Çok kısa bir süre öncesine kadar hayatımın amacı ticaretken, bir bakıyorum ki tek amacım İstanbul'da okumak olmuş. Öyle ki önceki terapilerde iddia ettiğimin aksine HK'ya ticaretle uğraşmamın ne kadar saçma olacağından bahsetmişim. Peki "Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir." ifadesi bu sekilde mi uygulanmalıydı? Hayatımdaki her şeyi bir çırpıda değiştiriverdim çok kısa bir dönem aralığında. Değişmeyen tek şey ise "bendim". Galiba hata yaptığım nokta da bu oldu.

   Ticaret demişken, nereden başlayacağımı tam olarak bilmiyorum ama dayımdan başlasam iyi olur galiba. Dayım kumral, mavi gözlü, orta boyda yakışıklı denebilecek bir görünüşe sahip. Karizmatik bir duruşu vardır pozisyonunun da getirisiyle.  Dayım dağıtım işiyle uğraşıyor -gıda, temizlik vs. hemen hemen her kalemden ürünün dağıtımı. Bazı yaz tatillerinde şirkette çalışma imkanım oldu. Şirkete ilk olarak depodaki ayak işlerini yapmakla başladım. Malları araçlara yüklemeleri için dağıtımcılara yardım ediyordum. Dağıtıma çıktıklarında depoda Kur'an, hadis ve fıkıh dersleri çalışıyordum. Bu dersleri ilişkim olan kuzenimle beraber çalışıyordum. Dayım, oğluna nasıl davranıyorsa bana da öyle davranır, ayrım yapmazdı ama personel, patronun oğluna benden ayrı bir müsamaha ve sevgi gösterirdi. Benim canımı sıkan ve çalışma şevkimi bozup kıskançlığa iten sebepler bunlardı. Lanet işçiler ve pazarlamacılar! Bir de müdür vardı. Şirkette beni kanser edebilecek yegane adamdı. Diğer personelden de beterdi o! Yıldızımız hiç barışmadı onunla. Bana çöp muamelesi yaparken patronun oğluna kibarca davranıyordu.

   Zaman geçti, şirket büyüdü. Şirket büyüyünce daha büyük bir binaya taşındık. Büyük bir mutfağımız, ofislerimiz vardı artık. Sekreter odası, toplantı odası, muhasebe odaları... Şirket biraz daha kurumsallaşmıştı yani. Dağıtımcılık işinde de bulunduktan sonra yarı beyaz yakalılığa terfi etmiştim ve kuzenimin gölgesi altında değildim. Şirkette, mal kontrolü, iskonto ve prim hesaplamaları gibi işlemleri yapıyordum. Üretici şirketlerin oluşturduğu çevrimiçi ulusal bir sistem vardı. Satılan ürünün fatura fatura stoktan düşülmesi, iskonto bilgisinin girilmesi gibi birçok işlemi vardı. Bu işi ilk yapmaya başladığımda önümde binlerce fatura vardı ve bu da yetmezmiş gibi her gün yüzlercesi de üzerine ekleniyordu. Bu işin kolay bir yolu olmalıydı. Kısa bir sürede sadece klavye kullanarak çok hızlı bir şekilde veri girişi yapmaya başladım çünkü bir hafta içinde iki yüze yakın ürünün kodunu ezberlemiştim ve ezberden giriyordum. Böylece birikmiş tüm dokümanları bitirdim.

   Bazen, dayım ofisine çağırırdı beni ve benimle sohbet ederdi. Yeni binaya taşındığımız için ona bir tablo hediye etmiştim. Odaya girdiğimde hediyemin karşımda durduğunu görür gururlanırdım. Şirketle ilgili de konuşurduk, başka şeyler hakkında da. İşlerin nasıl yürüdüğünü görmek için işçiler ile sıkı ilişkiler kurardım. Dayım "İleride şirketi yönetirsin." gibi birçok şey söyledi. "Okulunu oku ve gel, sonra istiyorsan şirketin başına geçersin." dedi. Babamın bana bırakabileceği çok maddi şeyi yoktu. İlişkimiz de berbattı. Şirket hayali güzel geliyordu. Öyle ki altı ay boyunca terapiye gelmememin sebebi de şirkette çalışmamdı. HK'ya göre terapiye gelmemek için bahaneydi bu ve şirketi eşcinsel düşüncelerden uzaklaşmak için araç olarak kullanıyordum. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı elbette. İş hayatı iyi giderken tüm olumsuz düşüncelerimden uzaklaşıyordum, bu beni eşcinsellikten alıkoyuyordu. Ama bir şeyleri uzun süre bastırdığım için iş hayatında da benim sebep olduğum problemler çıkmaya başlıyordu. Bu sebeple, eşcinselliği bastırmak için başka şeyleri araç olarak kullanmak dibine kadar eşcinsel olmamı sağlayan şeylerin başında geliyordu. Şirkette çalışmamın uyuşturucu kullanmaktan ya da içki içmekten farkı yoktu.

-   Sen karıştırmış olmuyor musun hayatını?
-   Kendi isteğimle karıştırdım ben. (Bu yalanlar yüzünden öleceğim galiba bir gün.) Öyle ki bu sorunlarla yüzleşirken Çin'den mal getirmeye başladım. İlk partideki mallardan kar ettim ama ikinci parti hala elimde. Battım açıkçası.
-   Bunu niye yapıyor olduğunu konuşmuştuk seninle.
-   Güç.
-   Gücü biraz erken aramak değil mi bunlar?
-   Aslında güçten çok, biraz da uzaklaşmak için bunlar.
-   Neyden?
-   Eşcinsellik meselesinden. Hani kendimi ne kadar meşgul edersem o kadar uzaklaşırım diye düşünüyorum.
-   Atıyorum, bir kıza aşık oldun ve kız da seni terk etti. Onu unutmaya ya da ondan kurtulmaya çalışırsan başaramazsın. Uyutmaya çalışmayacaksın.
-   Yolda yürürken bir yakışıklı erkek geçtiği zaman ona bakıyorum ben mesela. Beni rahatsız ediyor bu durum.
-   Bir sorunu çözmek istiyorsan o soruna odaklanacaksın. Burada bir savaş gerekiyor diyelim, sen bunu bırakıyorsun ve unutarak çözmeye çalışmak adına bütün enerjini iş hayatına veriyorsun. Güç kazandığında kendine özgüven geliyor ama bir sorun çıktığında yine eşcinselliğe dönüyorsun. Kimileri ne yapıyor? Birilerine açılınca "Evlen, geçer." diyorlar. Doğru kadını bulursan ki o da çok düşük bir ihtimal yani yüzde bir, binde bir. Evlendin diyelim. İlk bir ay güzel geçiyor, eşiyle sevişiyor falan. Daha sonra bir çatışma çıktığında tekrar eşcinselliğe yöneliyor. Yani bunu çözmek adına başka bir kapıya gitmeyeceksin! İşte eşcinsellik! Evlen geçer. Hayır, geçmez! Namaza başla, geçer. Hayır, geçmez! İş hayatı... Güçlen, geçer. Hayır, geçmez! Bu eşcinselliğin nedeni, senin kendi kişilik problemin.
-   Evet.
-   Kökeninde ne var? Niye bu kadar güçlü olmaya çalışıyorsun? Kendine değer veriyor musun?
-   Hayır.

Sayfa: [1] 2 3 ... 89