Gönderen Konu: TIP FAKÜLTESİNDE OKUYORUM: Bilim adamları: 'Eşcinsel geni' diye birşey yok  (Okunma sayısı 6267 defa)

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Gene uzun bir aradan sonra yazıyorum. Çünkü yazacak şeyler biriksin istedim

Artık korona eskisi gibi olmadığı için ailem ve ben dışarı çıkmaya başladık. Dışarı çıkmaya başlayınca insanlarla vakit geçirmenin önemini daha da iyi anladım. Genel olarak ise günlerim arkadaşlarımla oyunlar oynayarak, ailemle vakit geçirerek ve akrabalarımı ziyaret ederek geçiyor. Hatta arkadaşımla bir haftalık istanbul turu hazırladık. O hafta sizi ziyaret etmek için gerekli ayarlamaları da yaptım

Banyo görevlerimde ise pek bir sorunla karşılaşmadım. Korona döneminde çok içe kapandığımız için biraz gerilediğimi düşünmüştüm. Daha sonra diğer heteroseksüel erkeklerden hala birkaç küçük eksikliklerim olabileceğini düşündüm (mesela eşcinsel zamanlarımda bazı yarı çıplak hemcinslerimi görünce direkt ereksiyon olabilirken şuan hiçbir yarı çıplak kadında direkt ereksiyon olamıyorum, üstünde biraz düşünüp hikaye yazmam lazım). Bu eksikliklerimi daha tam iyileşmeden terapilere gitmeyi kestiğim için olduğunu düşünüyorum. Başta koronadan dolayı kesmiştim ama sonraları yol gözümde çok uzadığı için gelmedim

Korona zamanlarında üniversiteden sadece bir tane arkadaş edinebildiğimi fark ettim. Okullar açılınca daha da çok sosyalleşmek istiyorum. Keman, resim ve japoncaya artık çok bakmıyorum. Hepsinden hevesimi almış gibiyim. Ama okullar başlayınca spor salonuna yazılmak istiyorum

Son olarak ise terapiler sonucu yaşam kalitemin yükseldiğini baya fark ettim. Akrabalarımı ziyaret ettiğimizde artık konuşmalara ben de katılıyorum, kuzenlerimle vakit geçirmenin ne kadar eğlenceli olduğunu fark ettim, herhangi bir rahatsızlık veren durumla karşılaştığımda içime atıp o duruma alışmak yerine o durumu ortadan kaldırıyorum, odamda tıkalı kalmak yerine insanlarla etkinlik yapmak istiyorum

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Eşcinsellik Aile Hastalığıdır!

Eşcinsellik, bir aile hastalığıdır. Eşcinsellik, bireysel olarak cinsel kimlik bunalımı olarak yaşanırken içinde yetiştiği ailenin hastalıklı olmasından kaynaklanmaktadır. Toplumda eşcinsel sayısı arttığı, kabul gördüğü ve örgütlendiği oranda aile çökmüş demektir. Eşcinsellik, babanın iktidarı yerine annenin egemenliğinin kutsanmasıdır.
Eşcinsellik bireyin değil bireyin yetiştiği ailenin hastalığının dışavurumudur. Eşcinsellik bir aile hastalığıdır. Batı'da eşcinsel lobilerinin güçlü ve planlı çalışmaları sonucunda eşcinsel evlilik yasalarının çıkması ve eşcinsel birlikteliklerin artması, Batı'da ailenin çöktüğünün bir göstergesidir. Batı'da çoktan çöken aile, Doğu'da da artan bir hızla çökmektedir.

Eşcinsel Terapi Benim Ailem 5. Bölüm Fragman

https://www.youtube.com/watch?v=dqM3TJpZ5rM&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=1



http://escinselterapi.net/huseyinkacin/

http://escinselterapi.net/forum/

Eşcinsellik Aile Hastalığıdır!

https://www.habervakti.com/escinsellik-aile-hastaligidir-makale,2038.html?fbclid=IwAR1KMAypvtlCCxETGvbwZ4oGT92J0r3aBQN3VNjl2t7s9hBzRGmvNWJzoXc

Benim Ailem Belgeseli

https://www.youtube.com/watch?v=1HpbJLmROLU&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=11

Benim Ailem 1. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=CCMXqn8U70M&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=7

Benim Ailem 2. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=v-6UbOMkP38&t=369s

Benim Ailem 3. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=tXHaVWGvYH8&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw

Benim Ailem 4. Bölüm

https://www.youtube.com/watch?v=1HpbJLmROLU&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=11

https://www.youtube.com/watch?v=CCMXqn8U70M&list=UUNBtxcE3q3ObDgRtQe0qynw&index=7

Kürt sorununu kırk yıldır nasıl "dört başı mamur" çözemediysek; yeni yeni büyüyen eşcinsellik sorununu da "dört başı mamur" çözemeyeceğiz ve dini kurumlarımız, ailevi değerlerimiz büyük yara alacaktır.

Eşcinsellik Türk toplumunun kılcal damarlarına kök saldığında, cinsel özgürlükler bu kadarıyla yetinmeyeceklerdir. Eşcinsellik doğal bir yaşam biçimi olarak toplum tarafından kabul edildiğinde; Pedofili (çocuklarla seks) de doğal hale gelecek, bir adım ötesinde ise Ensest'in de (aile içi seks) doğal bir duygu olduğunu psikoloji ve psikiyatri bilimi bize en kısa zamanda bilimsel olarak ispatlayacaktır.

https://www.habervakti.com/ozal-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-teroristler-cikmisti-erdogan-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-ise-escinseller-cikiyor-makale,1541.html?fbclid=IwAR1Akgk_ORB-CkFSzTiPTi3z4OYi17uVv0T_d0CjGGhM2VlsEMrXNsQ3ZO0

DEVLET HER ÇOCUĞA SAĞLIKLI EBEVEYNLER SAĞLAMAK ZORUNDA

Devlet her çocuğa ruh sağlığı yerinde anne-baba sağlamak zorundadır ifadelerini kullanan Kaçın, Siz devlet olarak aileyi korumazsanız geliştirmezseniz, aileyi merkeze koymazsanız toplumsal çöküş başlar. Burada tüm psikologlar sorunlar anlamında genelde anne-babaya odaklanırlar. Tamam anne-baba sorun çıkarabilir ama burada devletin hiç mi etkisi olmayacak. Çocuklarımızı 6-7 yaşında okula veriyoruz. Bir anne-baba çocuğunu devlet okuluna verdiği anda o çocuk anne-babanın değildir. Devlet bu emanetin bilincinde mi ve bu konuda hassasiyet gösteriliyor mu? açıklamasında bulundu.

https://www.youtube.com/watch?v=0LYcuhJOuuI&list=UUJdkrJhiL6pyF6B8vXad8Ew&index=3

https://www.habervakti.com/dosya/escinsellik-bir-hastalik-mi-kavramlarla-nasil-zihnimizle-oynuyorlar-h81171.html?fbclid=IwAR3Y4Czjk6CQvnT5EcoFSjxxe0hI3WhhbHpkQPv9D8bWuWqCw_vhQCCtG3A

https://www.youtube.com/watch?v=0LYcuhJOuuI&fbclid=IwAR3T3VzkZQx7MM_-DfTuOPGkjgsaKmoHohM26zVIUSOKfSAQoFnkT1Hst7U

'Türkiye artık eşcinsellik sorunuyla yüzleşmeli'
Başarılı programcı Bülent Deniz'e konuşan eşcinsel terapisti psikolog Hüseyin Kaçın, Türkiye artık eşcinsellik sorununu halının altına süpüremez. Bu gerçeklikle yüzleşilmeli. ifadelerini kullanarak kritik uyarılarda bulundu.

https://www.habervakti.com/dosya/turkiye-artik-escinsellik-sorunuyla-yuzlesmeli-h81004.html?fbclid=IwAR3bCylgsndM9C_YddGIdbngIatUIlPs6FHizJnwo9P19MJSXXU3pahyKBw

https://www.youtube.com/watch?v=pDj1U1xuTwk&fbclid=IwAR034rxZfxS6xWA7l4nOO2ENobKlduzECdidFePArFi0f13Gg81ISDVurkw&app=desktop

Yazarımız Psikolog Hüseyin Kaçın, eşcinsel ifadesi yerine LGBT ifadesinin kulanılmasını yanlış bulduğunu ifade ederek büyük tehlikeyi işaret etti. Kaçın, toplumsal cinsiyet eşitliği kapsamında toplumun dinamikleriyle oynanmaya çalışıldığını da belirtti.

https://www.habervakti.com/dosya/unlu-psikolog-tehlikeyi-isaret-etti-lgbt-degil-escinsel-h61739.html

Eşcinsellik hakkında yaptığı açıklamalarla ve ortaya koyduğu terapi yöntemleriyle tanınan haber sitemiz yazarı ve psikolog Hüseyin Kaçın, 7 yıl önce katıldığı bir televizyon programında 'eşcinsellik'le ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunmuştu.

https://www.habervakti.com/dosya/unlu-psikolog-escinsellik-tehlikesini-yillar-once-boyle-ortaya-h74213.html

Boderline Kişilik Bozukluğu: Eşcinsellikten İyileşerek Nasıl Kurtuldum?
Köşemizde eşcinsellikten kurtulmuş kişilerden Selim'in ikinci yazısını yayınlıyoruz:

https://www.habervakti.com/boderline-kisilik-bozuklugu-escinsellikten-iyileserek-nasil-kurtuldum-makale,1599.html

Tövbe edersem eşcinsellikten kurtulur muyum?
Köşemizde eşcinsellikten kurtulmuş kişilerden Selim'in terapi süreçlerine dair kaleme aldığı yazısını yayınlıyoruz:

https://www.habervakti.com/tovbe-edersem-escinsellikten-kurtulur-muyum-makale,1598.html

Özal'ın bahsettiği üç beş çapulcudan teröristler çıkmıştı; Erdoğan'ın bahsettiği üç beş çapulcudan ise eşcinseller çıkıyor

https://www.habervakti.com/ozal-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-teroristler-cikmisti-erdogan-in-bahsettigi-uc-bes-capulcudan-ise-escinseller-cikiyor-makale,1541.html

Ahlak: Zeki Müren "İbne" Değildir.
https://www.habervakti.com/ahlak-zeki-muren-ibne-degildir-makale,1531.html

Türkiye'nin Çözümlenmeyen Yeni Sorunu: Eşcinsellikten Kurtulmak İçin Neler Yapılabilir?

https://www.habervakti.com/turkiye-nin-cozumlenmeyen-yeni-sorunu-escinsellikten-kurtulmak-icin-neler-yapilabilir-makale,1475.html

Din adamlarının eşcinsellik konusundaki yaklaşımları eksik ve yetersizdir.

https://www.habervakti.com/din-adamlarinin-escinsellik-konusundaki-yaklasimlari-eksik-ve-yetersizdir-makale,1448.html

Kamuoyunda pompalanan "eşcinsellik, özgürlük" vs. dayatmalarına karşı bir okurumuzdan gelen değerlendirmeyi sizlerle paylaşıyoruz. "Medya, meziyetmiş gibi öteden beri eşcinselliğin özgürlük olduğunu vurgular. Böylelikle eşcinselliğe karşı çıkanlar da özgürlük düşmanı olur tabii. Durmadan bunu pompalayan yayınlardan etkilenen Müslüman kesim, günah işleme özgürlüğüne saygı duyulması gerektiğine inanmaya başladı sonunda...

https://www.habervakti.com/ozgurlugu-putlastirmis-humanist-muslumanlarin-dikkatine-makale,1473.html

Sadistlerden, Eşcinsellerden, Grinin Elli Tonundan, Asr-ı Saadet Oluşur Mu?

https://www.habervakti.com/sadistlerden-escinsellerden-grinin-elli-tonundan-asr-i-saadet-olusur-mu-makale,1401.html

Eşcinsel ideoloji ve örgütler

https://www.habervakti.com/escinsel-ideoloji-ve-orgutler-makale,1020.html

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Hayatımda sorunlar biriktikçe size geleceğimi söylemiştim. Ve gene sorunlar birikti ve gene size gelmem yakındır.

Son haftalarda birkaç sorun yaşamaya başladım. Bunlardan ilki kıskançlık. Bu duyguyu uzun süredir yaşamıyordum. Hatta öyle ki böyle bir duygu olduğunu bile unutmuştum. Ama son haftalarda bu kıskançlık duygusuyla boğuşuyorum. En yakın iki erkek arkadaşım birbirleri ile bensiz küçük bir vakit geçirseler bile direkt kıskançlık seviyem doruklara çıkıyor. Diğer hiç bir arkadaşımda herhangi bir kıskançlık hissetmem. Kim kimle takılıyor? Arkadaşlarımın benden daha iyi anlaştıkları birileri var mı? Aslında benle arkadaş olmak istemiyorlar ama ayıp olmasın diye idare mi etmeye çalışıyorlar? Bu soruların hiç birini arkadaşlarımla ilişkilerimde düşünmem. Ama bu iki en yakın arkadaşım hariç. Aslında bakarsanız bu iki arkadaşım başka arkadaşlarımla takılınca hiç kıskançlık hissetmiyorum. Benim kıskandığım nokta bu iki arkadaşımın birbirleri ile takılmaları. Onlar en ufak bir zaman aralığında birbirleri ile vakit geçirsin, benim kıskançlık ve dışlanmış gibi hissetmem tavan yapıyor. Mantığım bu duyguma bir türlü anlam veremiyor. Kendimi sorguluyorum neden böyle hissediyorum diye ama bir türlü cevap bulamıyorum. "Benim de bu iki arkadaşımla ayrı ayrı takıldığım vakitler oluyor, ben onlarla ayrı vakit geçirebiliyorsam onlar da kendileri ile ayrı vakit geçirebilir, bu gayet normal bir şey" diyorum kendi içimden. Ama kendime söylediğim bu cümleler kıskançlığımı hiç azaltmıyor. Onlar ne zamanki birbirleri ile vakit geçirmeyi bırakıyorlar, benim de kıskançlığım o zaman azalmaya başlayıp yok oluyor. Artık ikisi de benle ayrı ayrı vakit geçirsin diye onlarla yarışmaya başladım ve bu yarış beni cidden yormaya başladı. Bu iki arkadaşımın herhangi bir etkinlikle hep ilk seçenekleri ben olsun istiyorum. Çok bencilce düşündüğümü biliyorum ama bu düşüncelerime engel olamıyorum

Hatta bu iki arkadaşımdan birisine obsesif seviyede takıntım olmaya başladı. Asıl sorunun da bu olduğunu düşünüyorum. Hep bu arkadaşımla iyi geçinmek için neler yapabilirim diye düşünüyorum. En yakın arkadaşının ben olmasını istiyorum. Hatta bana muhtaç olmasını istiyorum desem yalan olmaz. Artık en çok düşündüğüm insan bu arkadaşım oldu. Bu konuda hastalıklı düşüncelere ulaştığım fark ediyorum ve bu konuda cidden yardıma ihtiyacım var. Bundan dolayı size en yakın zamanda gelmek istiyorum. Bu arkadaşımı yakışıklı, karizmatik ve erkeksi bulmam da işleri daha tehlikeli yapıyor

Hayatımla ilgili bu tip sorunlar yaşadığım zaman size bu sorunumu söyleseydim ne derdiniz diye düşünüyorum ve sorunumu buradan çıktığım fikirle çözmeye çalışıyorum. Özellikle neden bu arkadaşıma obsesif bir şekilde bağlandığımı düşündüğüm zamansa aklıma şöyle bir cevap geldi: lisedeki sınıfımda bir erkek grubu vardı. Bu erkek grubu genelde futbol oynar, vücut geliştirir, arka sıralarda takılırlardı. Yani anlayacağınız erkeklik denilince akla gelen çoğu özellik o grupta vardı. Onlarla iyi geçinirdim ama ilişkimi hiçbir zaman daha da ilerletmedim. Şimdi düşününce bunun nedeni kendimi onlara layık görmememdi. Onlar benim çok çok üstümdeydi ve benimle arkadaş olmak istemezlerdi diye düşünüyormuşum. Hiç bu tarz erkeklik özellikleri taşıyan arkadaşım olmamıştı. Obsesif şekilde takıldığım bu arkadaşımsa bu tarz erkeklik özellikleri taşıyan ilk arkadaşım oldu. Yaşadığım sorunun kaynağı da tam olarak bu olduğunu düşünüyorum. Çözümünü ise bir türlü bulamadım ve bunun için de en kısa zamanda size gelmeyi düşünüyorum

Başka bir sorunda yaşadığım yurttaki insanlar 5. - 6. sınıfta evleniyor. Arkadaşlarım da bunun gayet normal bir durum olduğunu söylüyorlar. Yani anlayacağınız şu anki yaşadığım ortamda insanlar (bana göre) baya erken evleniyor. Bunu pek sağlıklı bulmuyorum ve bundan dolayı kendi evliliğimi de erkene çekmeye çalışmıyorum. Buradaki sorun 5. ve 6. sınıfa geldiğimde arkadaşlarımın çoğunun evlenmiş olması korkusu. Yalnızlık beni fena derecede korkutuyor, eski yıllarımı hatırlatıyor. Şu ana kadar gördüğüm 5. ve 6. sınıflar yurtta genel anlamda yalnız takılıyorlar. Çünkü arkadaşlarının çoğu evlenmiş oluyor. Benim de sonumun onlar gibi olmasını istemiyorum. Şu anki yurt ortamımın bozulmasını istemiyorum. Ama sonsuza kadar da bu ortamım sürmeyecek tabi. Gelecekte bu ortamın biteceği korkusuyla şu anın güzelliğini tam çıkartamıyorum. Arkadaşlarımın evlenmesine nasıl tepki vereceğimi de düşünmeden edemiyorum. Muhtemelen  evlenmelerine karşı pek de iyi duygular hissetmeyeceğim. Böyle kötü duygular hissetmek istemiyorum. Arkadaşlarımın en güzel gününde onların yanında en güzel düşüncelerimle durmak istiyorum. Ama bu gidişle bu isteğimi pek de gerçekleştiremeyeceğim

Diğer bir sorun da koronadan dolayı bıçak gibi kesilen terapilerim yüzünden aslında tam olarak da iyileşmemiş olmam korkusu. Herhangi bir küçük aksaklıkta kendime "işte bak terapileri bıçak gibi kestin ve başına bu geldi" diyorum. Ve bu düşünce beni oldukça rahatsız ediyor

Başka bir sorun da banyoda olan görevlerim. Uzunca bir süre her banyoya girdiğimde gerçekten isteyip istememe bakmaksızın hep görevimi sonuca bağlardım. Sanki her banyoda görevimi yapmazsam erkekliğimden bir şey kaybedecem ve geri eski halime dönecem korkusu olurdu. Ama son haftalar bu düşüncemi yenmiş gibiyim ve artık her banyoya girdiğimde görevimi yapmak zorundayım düşüncesi gelmiyor. Banyo görevlerimdeki başka bir sorun da artık eskisi kadar zevk alamıyor oluşum. Karşı cinsle ilişkiye girme düşüncesi artık o kadar da cazip gelmiyor ve bu beni acayip korkutuyor. Bu cazipliğin gitmesini her banyoya girişimde görevimi yaptığıma bağlamıştım. Ondan dolayı da artık her banyoya girişimde görevimi yapmıyorum. Cidden cazipliğin gelmesini bekliyorum ve işe de yaradı. Ama gene de o caziplik ve zevke tam ulaşamadığımı hissediyorum

Hayatımdaki hep kötülükleri bahsettikten sonra da sona bir tane iyi olay bırakayım dedim. Resim yeteneğim ile tıp öğrenimimi birleştirmek için tıbbi çizim yapan bir doktorun eğitim verdiği bir gruba girdim. Grup uluslararası çalışıyor ve tıp öğrencisinden cerraha kadar çok çeşitli öğrenciler var. Tıbbi çizim yaparken çok eğleniyorum. Bundan dolayı ilerde düşündüğüm uzmanlıklara bir de bu alanı ekledim

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Okullar başladığından bu yana çok fazla sıkıntı yaşadım. Hayatımın en zorlu süreçlerinden birisi oldu. Bu zorlu sürecimi yaşarken o anki duygularımı kendime mesaj olarak yazmıştım. Bunu iki sebeple yaptım: Birincisi o süreçte neler hissettiğimi daha iyi anlayabilmek için yazı yazmak iyi geliyordu, İkincisi ise en sonunda bu süreçteki hislerimi size aktarırken neler hissettiğimi en iyi bu yazılarımın anlatacak olmasıydı. Yazımın devamında tarihleri ile beraber bu süreçte kendime attığım mesajları size direkt ilettim. Bu mesajlarımda dile getirdiğim bazı sorunları yenmiş olsam da yazdığım  bütün mesajları görmenizi istedim. Yazımın en sonunda ise şu anki durumumdan bahsettim.

9 eylül
Tıp eğitimimde 4. sınıfa başladım. 4. sınıfta sınıf dört gruba bölünüyor ve diğer 3 grupla bağlantın kalmıyor. Hangi grupta olacağını seçebiliyorsun. Olduğum grupta arkadaşlarımın hemen hepsi var, bir kişi hariç: önceki yazımda anlattığım obsesyon derecesinde takıntılı olduğum arkadaşım (ismi faruk) farklı bir grupta. Sizle yaptığım son görüşmeden sonra obsesif düşüncelerim yok denecek kadar azalmıştı. Yazın gruplara karar verdiğimizde bu arkadaşımı kendi grubumuza çekmek için hiçbir şey yapmadım. Herhangi bir küçük çabayla kendi grubumuza çok rahat bir şekilde çekebilirdim. Kendi grubuma çekmek istedim ama kendi iyiliğim için farklı grupta kalmasının daha iyi olacağını düşündüm. İsteğimle düşüncemin bu zıtlığı beni 1 2 gün uğraştırdı. Benim olduğum gruba kendi kendine geçer diye bekledim ama geçmedi. Bu beni tabiki üzdü. Kaldığı staj grubundaki ders sıralaması ona daha uygunmuş. Duygularına göre değil de mantığına göre karar vermesi beni şaşırttı açıkçası. Belki de benimle aynı grupta olmayı isteyecek kadar yakın görmüyordur beni. Sonuç olarak o arkadaşım hariç çoğu arkadaşlarımla aynı grupta okula başladım.

4. Sınıfın zorluğu, yeni sınıf, hastane ortamına alışmaya çalışmak ve o arkadaşımın farklı grupta olması beni 3 4 gün depresyona soktu. Hatta bu 3 4 gün sonra da depresyonum sadece azaldı. Farklı sınıflarda olduğum arkadaşımla hala aynı yurtta olduğumuz için okul sonrası birbirimizi görebiliyoruz. Ama nedense içimdeki terkedilmiş hissi bir türlü kaybolmuyor. O hariç diğer arkadaşlarımla aynı sınıftayım ama bunu hiç önemsemiyorum. Sadece o arkadaşımla aynı sınıfta olamadığıma yakınıyorum. Sizin bana "Asıl değer vermen gereken arkadaşlarına değer önceliği vermelisin" deyişiniz aklıma geliyor ama bu beni depresyonumdan kurtarmıyor. Okula başlar başlamaz 10 gün sonra sınavımın olması beni daha da streslendiriyor ve depresyondan çıkmamı zorlaştırıyor. O arkadaşımla aynı sınıfta olmadığım için üzülüyorum ve asıl değer vermem gereken arkadaşlarıma değer önceliğini yeterince veremiyorum. Yurtta o arkadaşımla özlem gidermeye çalışıyorum ama içimdeki bu özlem duygusu ne kadar vakit geçirirsem geçireyim gitmiyor. Bu da beni aşırı duygusal yapıyor. Her günümü bu yoğun ve karmaşık duygularımla geçirmeye çalışıyorum. Tüm bunlardan dolayı heteroseksüel gelişimimin durduğunu düşünüyorum. Eski homoseksüel düşüncelerime geri dönecek miyim diye endişeleniyorum.

20 eylül
Kendi staj grubumdaki arkadaşlarımla vakit geçirmekten zevk almıyorum. Bunun nedenini düşündüğümde depresyonda olduğum için zevk almıyorumdur diyordum ama depresyondan biraz çıkmama rağmen hala zevk almıyorum. Bu sınıfta olduğum için pişmanlık duyuyorum. Diğer arkadaşlarımın olduğu sınıfta olsaydım nasıl olurdu acaba diye düşünüyorum. Diğer sınıfta olmayı arzuluyorum ama diğer sınıfta olmanın negatif özelliklerini aklıma getirince o kadar da arzulanacak bir şey yok diyorum. Diğer sınıfta hep benim de tanıdığım arkadaş grupları olduğu için eğlenceli geliyor. Şu an olduğum sınıfın yapısı birbirini tanımayan insanlardan meydana geldiği için çok sıkılıyorum. Bu durumun yeni insanlarla tanışmak için bir fırsat olduğunun farkındayım ama içimden hiç tanışma isteği gelmiyor. Beni bir o kadar da sinirlendiren şey arkadaşlarımdan ayrılmanın bu hüznünü arkadaşlarımda (özellikle farukta) görememem. Belki de bu durumu bu kadar ajitasyona sürükleyen benimdir. Çünkü dersler bittikten sonra aynı yurtta olduğumuz için gene bir arada oluyoruz. Ama o eski halimiz yok gibi geliyor. Bir önceki yılda oluşturduğum ortam o kadar mükemmeldi ki şu an o ortamın özlemini çekiyorum. Şu an bulunduğum ortamın hep negatif özelliklerini görüyorum. Aslında bir iki tane pozitif yanları da var ama hiç bu pozitif yanları düşünüp sevinmiyorum. Kendimi depresif duruma sürüklemek için çaba sarf ediyorum dersem yalan olmaz sanırım. Biliyorum ki bu yeni ortamım daha olgunlaşmadı, daha yolun çok başındayım ve bundan dolayı eski ortamımla karşılaştırma yapmak mantıksız. Ama bunu bilmem eski ortamıma duyduğum özlemi azaltmıyor. Genel olarak memnuniyetsizlik ve yaptığım seçimlerdeki pişmanlık hissi ile boğuşuyorum.

Uyku düzenimde de bozulmalar oluştu. Uyuyamıyorum. Uyku derinliğim azaldı, deliksiz bir uyku çekemiyorum. Sabah namazına kalktıktan sonra geri uyuyamıyorum. Bundan dolayı derslere uykusuz giriyorum ve derslere odaklanamıyorum. Uyku düzenimin bozulmasının sebebini hem 4. sınıfın yoğunluğu hem de üst paragrafta bahsettiğim düşüncelerimden dolayı psikolojimin yeteri kadar iyi olmamasına bağlıyorum

21 eylül
Yalnız kaldığım zamanlarda (özellikle gece yatmadan önce) hep bi mutsuzlukla kaplanıyorum. Şu ana kadarki hayatim boyunca hep şen şaklak olmuşumdur. Mutsuzluk nedir bilmezdim. Ama 4. Sınıfa başladığımdan beri üstümde hep bi kara bulutlar var. Hayatın gittikçe zorlaştığını ve oluşturduğum konfor alanının değişip duracağını fark ettim. Hayatın bu zorluklarını fark etmeye başladıkça "hiçbir şey yapmadan yatağımdan çıkmasam ne güzel olurdu" veya "şu an şuracıkta ölsem ne kolay bir çözüm olurdu" tarzında düşünceler peşimi bırakmıyor. Bu düşüncelerimi üst sınıflardaki insanlara söylediğimde kendilerinin de 4. Sınıfa başlayınca aynı düşünceleri düşündüklerini dediler.

4. Sınıftaki sınavlara bir de sözlü diye bir kısım geliyor. Burada hocalar bizi tek tek çağırıp sorular soruyorlar. Bizim de hocalar sözlü bir şekilde cevaplamamız gerekiyor. Bu durum tabi yazılı sınavdan daha stresli ve heyecanlı olacak. Ama benim sözlü sınav yaklaştıkça artan stresim kesinlikle normal seviyelerde değil. Sözlü sınavları düşündükçe elim ayağım boşalıyor, yaşama sevincim dibe vuruyor, kara bulutlar hiç olmadığı kadar yoğunlaşıyor. Normalde sınav zamanlarında stres yönetimini çok iyi yapardım. Hatta arkadaşlarım da benimle konuşup streslerini azaltırlardı. Ama artık kendimi tanıyamıyorum. Sözlü sınava olan bu olağanüstü korkum nerden geliyor anlayamadım. Faruk bana şunu demişti: "Ben sözlü sınavdan da yazılı sınavdan da artık hiç korkmuyorum. Düşüncelerimi tamamen değiştirdim. O sınavdan kalsam da ne olacak sanki? Ara bütte veririm, veremezsem yıl sonu bütte veririm, orada da veremezsem okulu 2 3 ay geç bitiririm. Hayatın sonu değil ya?" Bu sözleri duyduktan sonra ilk düşüncem şu oldu: keşke ben de böyle düşünüp hayatımı rahat bir şekilde yaşasam. (Ekleme: kendi sınavı yaklaşınca o da çok zorlandı)

Özetle tıp eğitimim iyice zorlaşmaya başladı. Bu zorluk stres seviyelerimi artırıyor. Kara bulutlar üstümden bir türlü gitmiyor. Bu haldeyken de heteroseksüel özelliğimi geliştiremiyorum. Hatta sınav zamanları stres seviyem doruklara çıktığı zaman rahatlamak için faruka’a sarılıp rahatlama hissi yaşamaya çalışıyorum. Neden bu düşüncelerin aklımdan geçtiğini sorguladığımda ise daha önce babam tarafından fiziksel bir sevgi görmemiş olmam aklıma geliyor. Aslında düşüncelerimde bana sarılan erkeklerde baba şefkati arıyorum. Babam bana küçükken biraz sarılıp, fiziksel olarak da sevgisini gösterseydi belki de bu zorlukların hiçbirini yaşamayacaktım. Benim de hayattaki sınavım buymuş artık diyerek konuyu kapatıyorum

25 eylül
Şuan yaşadığım üç sorun var:
1) Sabah namazına kalktıktan sonra hiçbir şekilde uyuyamıyorum. Uykum olsa bile uykuya dalamıyorum. Bundan dolayı bazı günlerimi 2 3 saatlik uykuyla geçirmek zorunda kalıyorum. Genel olarak da uyku kalitem azaldı, deliksiz uyku geçirdiğim günler yok denecek kadar az
2) İkinci sorunum ise 4. Sınıftaki staj sınavlarımdan aşırı korkuyorum. Sanki o sınavı geçemezsem hayatım bitecekmiş, tamamen alt üst olacakmış ve bir daha hayatımı geri toplayamayacakmışım gibi geliyor. Halbuki stajların bütü var, ve sadece birisinden kalırsan mezuniyetin sadece 3 ay uzuyor. Hatta faruk bana şunu demişti: "staj sınavlarını artık hiç önemsemiyorum, herhangi bir korkum veya stresim kalmadı. Artık derslerime sınavı geçmek için değil, öğrenmek için çalışıyorum." Bu cümle beni o kadar çok imrendirdi ki anlatamam. Keşke ben de böyle olsaydım demekten alıkoyamıyorum kendimi. Ben sınav korkusundan dolayı derslerime odaklanamazken arkadaşım bu durumu çoktan aşmış. Kıyaslamalar yapıp kendimi küçük görmemem gerektiğini biliyorum ama bu konuda tam da bunu yaptım...
3) Üçüncü sorunum ise hala yakın iki arkadaşımla ayrı sınıflarda olmayı kendime yediremiyorum (bunlardan birisi faruk). Artık ilk günlerdeki gibi beni ağır bir şekilde etkilemiyor ama hala beynimin bir köşesinde yer ediyor. Ders çalışırken, sınıfta ders dinlerken, hastanede gezerken ara sıra aklıma onların yokluğu geliyor ve beni depresif bir duruma sokuyor. Onlar ise bu durumdan hiç etkilenmemiş gibi hayatlarını devam ettirmeleri beni daha da çok üzüyor. Başta sadece ben böyle düşünüyorsam anormalim diye üzülüyordum ama ablama ve abime söylediğimde "hayır biz de bu durumlardan geçtik, arkadaşlarından ayrılmak bazı kişileri etkilemezken bazı kişiler daha çok etkiler" dediler. Bu durumda arkadaşlarım arasında duygusal davranan tek kişi benim. Hatta faruk bana bir gün şunu demişti "iyi ki ayrılmışız ya yeni arkadaşlar filan ediniyorum, yeni ortamlara giriyorum çok güzel oluyor". Bu söylem bende bir şok etkisi yarattı. Hem üzüldüm hem de bazı şeylerin farkına vardım. Ben arkadaşlarımla ayrı sınıflardayız diye üzülüp yoluma devam edemezken onlar çoktan yeni ortamlara giriş yapmışlar ve günlerini eğlenerek geçiriyorlar. Ben ise hala kendimi yanlış sınıftayım, buraya ait değilim, yeni sınıf arkadaşları edinmek istemiyorum düşüncelerindeyim. Ben de onlar gibi kendi hayatıma devam etmek istiyorum, hatta sınıfta öyle bir ortam yapmak istiyorum ki bu arkadaşlarıma şu an yaşamadıkları pişmanlığı yaşatmak istiyorum.



15 ekim
Farukla hastalıklı bir ilişkim olduğu için farklı sınıflarda olmanın çözüm olacağını düşünmüştüm. Ama çözüm sandığım bu şey beni çok daha büyük sorunların içine itti. Farukla olan ilişkimin beni hapsettiğini, kişilik gelişimimi durdurduğunu hissediyorum. Onun yüzünden hayatımda yol alamıyorum. Bu ilişkimden kurtulmak için her yolu denedim, başaramadım. Maksimum 1 2 gün sonra gene kendimi o ilişkinin tam ortasında buluyorum. İlişkiyi bitirmeye çalıştıkça uyuyamayacak kadar takıntılı düşüncelerde boğuluyorum. Rahatlamak için geri ilişkinin içine çekilmekten başka bir çare bulamıyorum. Bana değer veren diğer arkadaşlarımı düşünmek, onlarla vakit geçirme isteğimin olmasını istiyorum. Ama bu hastalıklı ilişkim dengemi bozuyor, kendimi tanıyamıyorum artık. Farukla olan ilişkimin devamlılığını kalben istiyorum, beynen kurtulmak istiyorum. Bütün ruh halimi onunla olan ilişkime bağlı olması beni çok rahatsız ediyor. Ona bu kadar bağlı olmak istemiyorum. İleride farklı yerlerde görev yapacağımız zaman ne yapacağım hiçbir fikrim yok. Ben artık sadece bir yıl önceki mutlu yaşamıma dönmek istiyorum. Hayatımda bir şeyleri düzeltmek için çabalamaktan bıktım usandım artık. Anormal bir durumun olmadığı, sakin bir yaşam istiyorum


3 kasım
Faruk’un ayrı grupta olmasına hala aşamıyorum. Diğer sınıflardaki insanlara bakıyorum kimse arkadaş gruplarından ayrılmamış. Arkadaşlarından ayrılan bir tek ben varım. Okul bittiğinde yurtta ortak zaman geçiriyoruz iyi hoş da yetmiyor bu bana. Stajları farukla öğrenip farukla hastanede gezmek istiyorum, farukla aynı derslere girip farukla bütün vaktimi geçirmek istiyorum. Farukla olan bu takıntım beni oldukça rahatsız ediyor. Faruk yüzünden hayatım allak bullak oldu. Psikolojim artık sağlıklı bir seviyede değil. Faruk yüzünden hayatımda bir ilerleme kaydedemiyorum. Aslında Farukla olan bu toksik ilişkimi bitirmek için ayrı staj grubuna gittim ama bu hareketime her gün pişman oluyorum. Toksik ilişkimi bitirmek isterken hayatımın içine ettim gibi hissediyorum. Faruk’un hayatımı bu kadar etkilemesi beni rahatsız ediyor. Faruk’a verdiğim değeri defalarca azaltmaya çalıştım ama beceremedim. Faruk’a en iyi arkadaşımdan daha fazla değer vermeye başladım. Bunu istemiyorum ama duygularıma engel olamıyorum. Bu takıntılı davranışlarımdan dolayı heteroseksüel özelliğimde gerileme olduğunu fark ettim. Çekingen hayatıma geri dönüyorum gibi hissediyorum. İçime kapanmaya başladım ve depresif düşünceler peşimi bırakmıyor. Bu konuda büyük bir yardıma ihtiyacım var. Tek istediğim şey faruk’a olan bu takıntımı söküp atmak ve hayatıma kaldığım yerden devam etmek. Depresif ve takıntılı düşünceler beni çok yıpratıyor

4 kasım
Hayatta arkadaşlarımdan daha gerideymişim gibi hissediyorum. İleride arkadaşlarımdan birisi evlenme sürecine girerse aşırı telaşlanacağım. İnsanlar hayatlarını kuruyor ve ben geç kalıyorum diye düşünüp gene depresyona gireceğim. Sadece evlilik/sevgililik konusundan bahsetmiyorum. Erkeklik konusunda da kendimi geride hissediyorum. Karşı cinsin benden hoşlanacağı bir şey bulamıyorum kendimde. Veya sert bir tepki vermem gereken durumlarda bu sertliği nasıl gösterebilirim bilmiyorum. Sözlerimin ciddiye alınması gerektiğinde bunu karşı tarafa nasıl belli edebilirim bilmiyorum. Sert olmaya çalışırken trip atıyorum. Bu da erkeksilikten ziyade kızsal bir özellik oluyor. İnsanlar benden hoşlansın, beni bırakmasınlar diye çaba sarf ediyorum. Onları kırmamaya çalışıp hep sevecen davranıyorum




psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle

Şu anki duygularım
Artık kafamdaki kara bulutları pek hissetmez oldum, sanırım dağıldılar. Yeni sınıfıma alışmaya ve benimsemeye başladım. Yeni arkadaşlar edinirken iletişime geçmekte biraz zorlansam da yavaş yavaş başarıyorum. Diğer staj grubunda kalan arkadaşlarımın artık farklı sınıfta olmalarını benimsedim sanırım. O arkadaşlarımla da okuldan sonra yurtta vakit geçiriyorum. Vakit geçirdiğim arkadaşlarımın çetelesini tutmayı bıraktım. Artık en fazla zamanı en yakın arkadaşımla geçirecek şekilde arkadaşlarımı sıralamıyorum. O an kiminle vakit geçirmek istiyorsam onunla vakit geçiriyorum. Yeni yaşamıma, yeni değişikliklere alışmaya başladım. Artık önceki seneki yaşamımın olmadığının farkındayım ve buna üzülmek yerine yeni yaşamımı kurmaya başladım.

Mesajlarımda hep faruk’a fazla değer vermekten bahsetmiştim. Faruk’a verdiğim bu değerin karşılığını faruk’ta görememek de beni çok yıpratıyordu. Ama özellikle faruk’un sınav haftasında ona çok destek verdiğim için artık bana daha fazla değer göstermeye başladı. Bu beni tabiki memnun ediyor. Sizin "Asıl değer vermen gereken arkadaşlarına değer önceliği vermelisin" sözünüz aklıma geldiğinde ise arkadaşlarıma verdiğim değer sıralaması değişemez mi? diye bir soru takıldı. En sonunda ise beynimde arkadaşlarıma verdiğim değer sıralamasını söküp attım. Size en iyi arkadaşım diye bahsettiğim kişi bir kız arkadaş edindi. Ve bu kızla ciddi düşünüyor. Fazla uzatmadan evlenecekmiş. Muhtemelen 1 seneye evlenir. Çünkü yaşadığım bu yerde 5. Sınıfın başında evlenmek moda. Bunu hala sağlıklı bulmuyorum. En iyi arkadaşımın seneye evlenip gidecek olması beni sarstı tabiki. Başta üzüldüm ama artık telefona kapanıp bizle pek bir şey yapmaz oldu, genelde yatağından pek çıkmıyor. Ondan dolayı beynimde kurduğum değer sıralamasında onu birincilikten alıp yerine faruk’u koymuştum. Ama artık kafamda bir değer sıralaması oluşturmadığım için bunun bir önemi yok. O an kimle vakit geçirmek istersem onunla vakit geçiriyorum. Eğer ki bazı arkadaşlarımla daha az vakit geçirmeye başladıysam bunun sorununu kendimde değil onlarda arayacağım.

En iyi arkadaşımın bu bir yıl içerisinde evleneceğini söylemiştim. Bu konuyu biraz daha açmak istiyorum. Arkadaşım bu durumu bana ilk kez söylediğinde derin bir hüzün hissettim. Hiç yalan konuşmayım; onun yerine mutlu filan olmadım. Onun bir seneye gidecek olması beni endişelendirdi. Ama bir şekilde bu duruma alıştım ve atlattım diyebilirim. Aynı şeyi faruk demiş olsaydı muhtemelen kendi kendime atlatamazdım ve derin bir depresyona girerdim. Mezun olup farukla ayrı yerlerde çalışmaya başlayınca hayatımı nasıl devam ettireceğim hiçbir fikrim yok.

Sınıfta bir kız dikkatimi çekiyor. Bu kız hakkındaki duygularımı daha tam anlayabilmiş değilim. Bazen onunla evlensem nasıl olurdu acaba diye düşünüyorum. Duygularımdan hala emin olmadığım için ona açılmak istemiyorum. Duygularımdan emin olsam dahi mezun olana kadar evlenme gibi bir niyetim olmadığı için açılmanın anlamsız olduğunu düşünüyorum. 3-4 yıl sevgili kalsak desem sevgililiğin o kadar uzamasının sağlıksız olduğunu duyduğum için istemiyorum. Bir de sevgilimin olması bana ne katacak hiçbir fikrim yok. Erkek arkadaşlarımla zaman geçirmek çok daha eğlenceli geliyor. Kız arkadaşımla vakit geçirmekten zevk alır mıyım emin değilim. Sanki zorla istemediğim şeyleri yapacakmışım gibi geliyor. Yani sevgilimin olmasının herhangi bir pozitif yanını bulamadım. Üstüne bu kız faruk’un bana “sizin sınıftaki bu kız hoşuma gidiyor” dediği kız. O söyledikten sonra kızı fark etmiştim. Acaba sırf faruk’un hoşuna gittiği için mi dikkatimi çekti diye bir teori kurdum kendi kendime. Size daha önceleri bahsettiğim asıl vurulduğum kız ise başka bir staj grubunda. O kızın sevgilisi var ve baş başa deniz kenarı tatillerine filan gittikleri için çok da aile kadını olduğunu düşünmüyorum. Tabi ona olan duygularım hala devam ediyor ama evlenilecek değil de eğlenilecek kızlardan. Onunla evlensem nasıl olurdu acaba diye düşündüğümde ise ona olan duygularım çok daha yoğun ve net olmasına rağmen hayata olan genel bakış açısı, sevgilisiyle kim bilir neler yaptığını vs. düşününce sağlıklı bir evlilik olacağını düşünmüyorum.

Uyku düzenim ise yavaş yavaş düzelmeye başladı. Yurtta bulunduğum oda hakkında sorunlar vardı. Uyku düzensizliğime odamın ve sınavlarımın da etkisi olmasına rağmen asıl sorun psikolojikti. Artık psikolojim yeni yaşamıma alışmaya başladı, odamı sonunda değiştirebildim ve yeni odamdan şimdilik memnunum, zor stajlarımı ise atlattım. Bundan dolayı uyku düzenim de yavaş yavaş düzelmeye başladı ama hala her gece 1-2 kere anlamsızca uyanıyorum. Geri uykuya dalmakta eskisi kadar sıkıntı çekmediğim için sorun etmiyorum.

Banyo görevlerim de bu yaşadığım sarsıntılı süreçten baya etkilendi. Artık pek zevk alamıyorum, hayal etmekte zorlanmaya başladım, ve en önemlisi erken boşalma sorunumun olduğunu düşünüyorum. Mastürbasyona terapilerle başlamıştım. Ve bütün amacım bu görevi başarmaktı. Hep sonuç odaklı düşünüyordum. Tek amacım görevimi başarılı bir şekilde tamamlamak olduğu için süreçten zevk almayı bırakmışım. Ön sevişmeyi hiç düşünmüyorum, gereksiz buluyorum. Böyle olunca da artık boşalma hissi gelince kendimi durduramıyorum. Bu da mastürbasyondan zevk almamı baya azalttı. Erken boşalmamı nasıl çözmem gerektiği konusunda hiçbir fikrim yok.

Sınav stresi ile nasıl başa çıkmam gerektiğini de öğrenmem lazım. Beni çok yıpratıyor. Hele sözlüde hocanın karşısına geçeceğim zamanı düşünce çok korkuyorum. “Ya dilim tutulursa, ya bilmediğim yerden sorarsa, ilk soruyu cevaplandıramazsam ilk izlenimim çok kötü olacak” tarzında düşüncelere boğuluyorum. Bu da beni iyice karamsar yapıp özgüvenimi baya düşürüyor. Genel hayatımda da özgüven eksiklikleri yaşamaya başladım. Bazen insanların beni gerçekten sevdiğine inanmıyorum, duruş bozukluğum olduğu için dışarıdan çok kötü göründüğümü düşünüyorum, erkeklik özelliklerimi yetersiz buluyorum, eğlenceli ve şen şakrak bir karakterimin olmasını çocukça buluyorum.

Son olarak yeni sınıfımdaki erkek arkadaşlarım futbol ayarladı. Beni de çağırdılar ama halamın burada ameliyat olma olasılığı olduğu için söz veremedim. Halamın ameliyatı olmasa bile katılmak istemedim, çekindim. En yakın arkadaşıma sen de gelsene dediğimde “biz kim futbol kim, git resmini çiz, bulaşma öyle şeylere” dedi. Hiç futbol deneyimim yok evet ama sınıfımdaki yeni arkadaşlarımla yakınlaşmak için gitmek istiyordum. Bir yandan da bok gibi oynayacağım için rezil duruma düşecektim. Bundan dolayı da katılmaktan aşırı çekindim. Sonraki haftalar da futbol ayarlarız o zaman gelirsin dediler. Ama çok kötü oynayacağım için kendime ızdırap çektirmekten başka bir işe yaramayacak muhtemelen. Bu rezil oynayışımla beni severler mi yoksa siktiri çekerler mi bilemedim. Gene de katılmalı mıyım size sormak istedim.

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Bu yazımda insanlarla olan ilişkilerimden bahsedeceğim (büyük bir kısmını farukla olan ilişkim oluşturuyor). Uzun ve çoğu o anki depresyonda yazılmış oldukları için önce bir özetle başlayacağım
 
Özet
- Konuştuğum insan sayısı çok az olduğu için arkadaş grubuma çok bağlıyım. Bu bağlılık yüzünden arkadaşlarımdan herhangi birisiyle sorun yaşadığımda bende büyük negatif etkiler oluşmasına neden oluyor
- Ailemle ve akrabalarımla vakit geçirmekten hazzetmiyorum. Bu istemediğim bir durum. Ailemi 2 ay sonra ilk kez gördüğüm durumlarda bile ilk gün sıkılıyorum
- Mezun olduğumda arkadaşlarımdan ayrılıp her şeye sil baştan geri başlayacağım. Ve bu beni çok korkutuyor. Daha 2 yıl olmasına rağmen yaşayacağım depresyonu şimdiden hissedebiliyorum
- Farukla olan ilişkim beklediğim gibi gitmedi. Bana pek de değer vermiyor gibime geliyor. Ama ona ekstrem bir bağlılığım ve takıntım olduğu için hayatımı devam ettirmekte zorlanmaya başladım. Size gelmek istememdeki en büyük ve yegâne neden farukla olan ilişkimi azaltabilmek ve ona olan takıntılarımı silebilmek
- Bazı arkadaşlarımla olan ilişkimde çok fazla temas bağımlısıyım. Acaba bu bana eski hayatımdan kalan bir şey mi? Bazen yılışıklık seviyesine kadar çıkıyor ve bu benim değerimi düşürüyor.
- Kendimi değerli bir insan olarak görmüyorum
- Sevgili meselesinde yaşadığım olayları sizin de değerlendirmenizi istiyorum
- Uyku sorunlarım var. Uykum olmasına rağmen uykuya dalamıyorum
- Genel olarak çok mu duygusal bakıyorum olaylara? Bu duygusallık beni bitiriyor
 
Arkadaş grubum
 
Arkadaş grubumla ilgili sorunlar yaşıyorum. Bazı zamanlar arkadaş çevremde büyük bir değişiklik yapmam gerekiyor gibi hissediyorum. Genel anlamda bir düşündüğümde arkadaş grubumdan memnunsuzluk hissediyorum. Böyle hissetmeme de genelde bir kişi sebep oluyor: bir önceki yazılarımda bahsetttiğim faruk.
 
Arkadaş grubuma çok bağlıyım. Çünkü diğer insanlarla arkadaş değilsem hiç konuşmuyorum. Böyle olunca totalde konuştuğum insan sayısı çok az. Birisiyle ya tamamen her şeyimle konuşurum ya da hiç konuşmam. Bundan dolayı konuştuğum insanlara fazla bağlıyım. Her gün sadece belli insanlara konuşmak da bıktırıyor bir müddet sonra. Hep aynı kişilere maruz kaldıkça o kişilerle sorunlar çıkmaya başlıyor tabi. Arkadaşlarımla bir sorun yaşayınca yerlerini dolduracak insan bulamadığım için tepki koyamıyorum. Çünkü birisiyle konuşmayı kesersem hayatımda konuştuğum insan sayısında oransal olarak büyük bir düşüş yaşanıyor. Bunun verdiği endişe ve mutsuzluktan ötürü sorun yaşadığım arkadaşımla araya mesafe koyamıyorum.
 
Oluşturduğum arkadaş ortamına muhtacım. Ailem veya akrabalarımla iletişime geçmek hiç cazip gelmiyor. Bundan dolayı bu arkadaş ortamının bozulmaması için çok üstünde titriyorum. Bu muhtaçlık istemediğim bir durum. Çoğu durumda beni engelliyor. Arkadaşlarıma bağımlı yaşadıkça kendi hayatımın üstüne düşemiyorum, onlarsız bir şey yapamıyorum. Onlar bensiz bir şey yapınca boşluğa düşüyorum ve mutsuz oluyorum.
 
Bir de bazı arkadaşlarımla çok fazla fiziksel temasa geçmeye çalışıyorum. Bu durum o arkadaşlarımı da rahatsız edecek seviyeye geliyor bazen. Hele faruk temastan hoşlanmayan birisi ve bunun yüzünden çok kavgalar ettik. Bu temas bağımlılığım aşırı olması arkadaş ortamındaki değerimi de düşürüyor. Hep yılışık yapışkan omurgasız bir insanmışım gibi algılanıyor dışardan bakınca. Hele bazı videolarda kendimi bile izleyemiyorum utançtan. Ne kadar yılışık hareketler yapmışım diyorum
 
Faruk!!
 
Sizle olan son terapiden sonra farukla olan ilişkimde ilgili iki görev edinmiştim: birincisi farklı staj grubuna geçmesinin hesabını soracaktım, ikincisi ona olan sevgimi her şeyiyle faruka gösterecektim
 
Birinci görevi yaptım. Onun farklı staj grubuna geçtiğinin bende büyük bir üzüntü yaşattığını söyledim. Bu yaptığı davranışın büyük bir “satış” olduğundan bahsettim. Tıp eğitimi hayatımı onunla farklı geçireceğim ki bu eğitim şu anki yaşantımın en büyük kısmını kapsıyor. Bu kırgınlığımı direkt ona söylediğimde ne abartıyorsun, buna da kırıldıysan bir şey diyemiyorum tarzında cümleler söyledi. Kendisi için bu durum bu kadar da abartılacak bir şey değilmiş. Ona bu duygularımdan bahsetmek için o kadar zorlandım ki… o ise hiçbir duygu emaresi olmayan cümlelerle direkt kestirip attı. Üzgün olduğunu bile söylemedi çünkü değildi. Farklı staj grubunda olmaktan hiçbir zaman pişman olmadı. Yaptığı bu hareketi bir satış olarak bile görmüyordu. Bir gün en yakın arkadaşım, ben ve faruk bu konuyu konuşurken en yakın arkadaşım da satış olduğunu söyledi. En yakın arkadaşımdan bu cümleyi duyunca bir anda küplere binip neyin satışını yapmışım demeye başladı. Konu en yakın arkadaşım olunca faruk bütün duygularını gösteriyor tabi… Neden farklı sınıfta olmayı tercih etti? Madem seçti neden pişman değil? Bu soruların cevabını çok aradım ama bulamadım, umarım siz cevaplandırabilirsiniz
 
Herkes kendi arkadaş grubuyla birlikte tıp eğitimi görürken sadece ben satıldım, bir ben yalnız kaldım. Bu durum öyle kolayca atlatılabilecek bir şey değil bence. Cidden büyük bir satış yaşadım. En yakın arkadaş olarak gördüğün insandan karşılık alamamak o kadar kötü hissettiriyor ki... o kadar kırıldım ki anlatamam. Bu durumun üstesinden hala gelemedim. Mezun olduğumuzda yaşayacağımız ayrılığı düşünemiyorum bile
 
Farukun kendi hayatında başka satışları da oldu tabi. Bunlardan biraz bahsedecek olursam:
- Sırf biraz daha iyi diye bizim okula yatay geçiş yaptı ve 2 yıllık arkadaşlarını tak diye bırakabildi. o arkadaşlarıyla yaptığı telefon görüşmelerini hatırlıyorum da cidden çok kırılmışlardı
- Sadece beni değil diğer arkadaşlarda da küçük küçük satışlar yapıyor. Şu an buraya hepsini yazabilmem mümkün değil ama en büyük gördüğümüz satışı staj grubunda bizim yanımıza gelmemesiydi
Bu karaktere sahip olduğuna göre cidden bizi sattığını düşünmüyor olabilir. Ama maalesef bu yaptığı hareketi haklı çıkarmıyor
 
İkinci görevimi de yaptım. Faruka bütün sevgimi gösterdim ama onda beklediğim karşılığı alamadım. Hep karşılıksız bir sevgi veriyorum. Çok mu sıktım? Veya o beni o kadar sevmiyor mu? Anlayamadım. Ama ona bu kadar bağlı olmam beni yordu. Diğer arkadaşlarımla iletişimimi geliştirmemi de engelliyor. Farukla hep ilk iletişime geçen ben oluyorum, hep ilk mesaj atan benim, halini hatrını soran gene benim. Bu ilişkide hep ben daha fazla emek ve çaba harcıyorum. İlişkimi karşı tarafın emek ve çaba seviyesine indirmek istiyorum. İlişkiyi sürdürmeye çalışan taraf hep benmişim gibi hissediyorum.
 
İlişkimi tamamen bitirmeme gerek yok tabi. Sadece ilişki seviyemi onun istediği seviyeye indirmek istiyorum. İnsanlarla olan ilişkilerimde ya çok iyiyim ya da 0’ım. İlişki azaltma benim lügatımda yok, direkt bitiriyorum
 
Farukla konuşurken hep sevinç dolu ve yüksek enerjili konuşurken o genelde soğuk bir yüz ifadesinde oluyor. İlk başta karakteri böyledir heralde diyordum çünkü genel olarak herkese böyle davranıyor ama faruk en yakın arkadaşım dediğim kişi ile konuşurken yüzü gülüyor, onunla konuşmak için hep iletişim başlatmaya çalışıyor, onunla vakit geçirmek istediğini her haliyle belli ediyor. Ama bana böyle değil. Bu durum beni kıskandırıyor
 
Faruka karşı sevgi cümleleri kurduğumda geri dönüt alamıyorum. Hep ben çabalıyorum ve bu çabalarım hep karşılıksız kalıyor. Hep ilk mesaj atan ben oluyorum, hep sohbet başlatmaya çalışan ben oluyorum. İleride farklı şehirlere dağılınca farukun beni özleyeceğini düşünmüyorum. Bana napıyorsun nasıl gidiyor mesajı bile gelmeyecektir.
 
Onu hep sıktığımı, sevgimle boğduğumu düşünüyordum ama sorunu hep kendimde aramaktan da usandım. Onun yüzünden kendimi çok değersizleştirdim. Diğer insanlarla iletişimimde sorun olmamasına rağmen farukla olan sorunlu ilişkim yüzünden kendimi değersiz hissediyorum. Konuşulmaya bile değilmeyecek bir insanım diye düşünüyorum. Kendime olan özsaygımı yitirmek üzereyim. Kendime olan güveni kaybettim. Emin adımlar atamıyorum. Depresif ve çekingen bir moddayım. Kendinden emin değilim. Bu ilişki sanki artık beni zehirliyor. Ve bunun farkında olmama rağmen bu ilişkiden kurtulamıyorum. Her seferinde ilişkimi azaltmaya çalışsam da günün sonunda gene onun yanına gidiyorum. Kendimi bundan dolayı aptal ve omurgasız gibi hissediyorum
 
Aslında ne hissediyor ne düşünüyor bunları düşünmekten de bıktım. Birisi seviyorsa mutlaka sevdiğini hissettirir ama ben farukta genelde bunu göremiyorum. Belki de büyük beklentiler içerisine girdiğim için beni tatmin edemiyordur ama artık kendimi suçlamaktan da bıktım. Evet genel olarak soğuk birisi ama benim en yakın arkadaşıma öyle bir sevecen davranıyor ki kıskanmamam elde değil. Ondan dolayı sorunu kendimde aramıyorum artık. Yaptığı her bir küçük soğuk davranışını beni sevmiyor olarak yorumluyorum artık, bu raddeye geldim
 
Faruka baya takıntılı oldum. Bu takıntı artık beni çok yordu. Ona mesaj attığımda mesajı görene kadar kafayı takıyorum, acaba mesajımı görmemezlikten mi geliyor diye düşünüyorum. Mesajlarıma yeteri kadar tatmin edici cevap vermeyince acaba benimle zorla mı konuşuyor diye düşünüp gene depresyona giriyorum. Bu takıntılarım kaynağı bence farukun bana olan bir sevgisi varsa bile bana hiçbir şekilde göstermemesi. Direkt beni arkadaşın olarak görüyor musun diye sorguya çektiğimde hep üniversitedeki en iyi arkadaşım sensin diyor ama bunu hiçbir şekilde göstermiyor. Gerçekten en iyi arkadaşı olarak mı görüyor yoksa beni geçiştirmek için mi öyle konuşuyor anlayamıyorum. Bunaldım ve bıktım artık. Farukla olan ilişkim yüzünden hayatımda ilerleyemiyorum artık. Bu takıntılarımdan kurtulmak istiyorum ama kurtulamıyorum. Bu düşüncelerimden dolayı onunla olduğumda eğlenceli bir vakit de geçiremiyorum
 
Sanki onunla olan ilişkim bitince içimde geri doldurulamayacak bir boşluk oluşacak. Ve bu boşlukla hayatıma devam edemeyeceğim. İlişkimiz her zayıfladığında bu boşluğu yavaştan hissetmeye başlıyorum. Bu boşluk beni o kadar korkutuyor ki farukla olan ilişkime geri sımsıkı sarılmak zorunda hissediyorum. İleride mezun olmaktan çok korkuyorum. Çünkü farukla bir daha hayatımın geri kalanında bu kadar sık göremeyeceğim, belki de hiç göremeyeceğim. Faruka olan bu bağlılığım ezik gibi hissettiriyor ama kurtulamıyorum. Başka bir örnek olarak faruk birkaç günlüğüne evine gidince benim içimi bir boşluk kapsıyor. Kendimi eksik hissediyorum. Günüm anlamsızlaşıyor. Bu bağımlılık beni çok rahatsız ediyor.
 
Farukla olan ilişkimi azaltabilirsem muhtemelen benimle kendisi iletişime geçmeye çalışacak gibime geliyor. Bu beklentide olmam bile sağlıksız bence…
 
Farklı staj grubunda hayatını bensiz devam ettirmesi de ayrı bir koyuyor. Aynı sınıftaki ortak yurt arkadaşlarımızla yaşıyor artık. Bu durumu da kıskanırdım bir ara ama şöyle bir genel olarak ilişkilerine baktığımda onlara da bana davrandığı gibi davranıyor: o insanlar olmasa da olur tavırları. İlişkide o kadar emek harcadım ama muhtemelen benim için de böyle düşünüyor. Mezun olup farklı şehirlere dağılmak beni oldukça korkutuyor zaten ama daha da çok üzen bir gerçek var. Farklı şehirlere gittiğimizde ben aramayı mesaj atmayı bıraksam kendisi beni ne arar ne sorar. İlişkimiz tamamen biter. Bitmesi gereken bir ilişki olduğunu ben de biliyorum ama kalbimde oluşacak o boşluğu geri dolduramayacağım diye çok korkuyorum
 
Başka insanlarla iletişime geçtiğimde ise onu unutuyorum cidden. Oh be dünya varmış diyorum. Halbuki ne çok iyi iletişime geçebileceğim seçenekler varmış diyorum. Ama hala yeterli ilişkilerim yok diğer insanlarla
 
Onunla böyle bir duruma düşmek beni cidden çok uzuyor. Biraz bile sevgime karşılık verseydi ne güçlü bir dostluk geliştirecektik... bu potansiyelin gerçekleşmeyecek olması beni derinden sarsıyor.
 
Bir de tepki koymakla (alındığını göstermek) trip atmak arasındaki farkı bir türlü çözemedim
 

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle

Sevgili meselesi
 
Reddedildiğim kızla olan ilişkim gelişmeye başladı. Arada bir mesajlaştığımız bile oluyor. Hatta bir kere onunla baş başa konuşurken flört etmek acaba böyle bir şey mi diye düşündüm. Çünkü o kadar farklı duygular hissetmiştim ki anlam veremedim. Ki reddedilişimi de biraz garip bulmuştum, sanırım çok erken teklifte bulundum. Kızın bana karşı olan davranışlarını istediğim gibi mi yorumluyorum yoksa cidden bana ilgi duymaya mı başladı anlayamadım. Erkekle konuşmayan bir tip olmasına rağmen bir benimle iletişime geçiyor, bana mesajlar atıp sohbet başlatıyor…
 
Bazen sevgili işlerine de girmek istemediğim oluyor. Çok uğraştırıcı olacak gibi hissediyorum. Boşuna kafama iş alacağım gibi. Onunla geçireceğim vakitten eğlenip eğlenmeyeceğim konusunda mı kararsızım acaba? Bu konuda bile kararsızken onunla sevgili olmaya çalışmak doğru mu? Sevgili işlerine hiç girmek istemiyorum, hiç hazır hissetmiyorum, çok eriniyorum. Gerek yok bence bu tip işlere.
 
Uyku sorunum
Uykum olduğu halde uyuyamıyorum. Yorgunluktan ölüyorum ama uykuya dalamıyorum. Yataktan çıkasım da gelmiyor hiçbir şey yapmadan saatlerce yatakta kıvranıyorum. Sonraki günü de uykusuz geçirmek zorunda kalıyorum
 

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle
Eşcinsellik hakkında yaptığı araştırmalar ve tedavi yönetmleriyle tanınan haber sitemiz yazarı ve psikolog Hüseyin Kaçın, 12 yıl önce TV 5 ekranlarında yaptığı açıklamalarla dikkat çekmiş ve bugüne gelinen sürece ışık tutmuştu.

EŞCİNSELLİK HASTALIK DEĞİL BUNALIMDIR

Eşcinsellik hakkında hastalık ifadesini kullanmamanın gerektiğini ve bunun 'psikolojik cinsel kimlik bunalımı' olduğunu belirtmek gerektiğini söyleyen Kaçın, ''Eşcinsellik özünde anne-babadan ve toplumdan o desteği alamadığınız için çocukken dışlanmış olduğunuz için bu sorunu yaşıyorsunuz. Hastalık veya rahatsızlık dediiğinizde, onlar da toplum tarafından dışlanıldığını hissettikleri için bu konuya aşırı duyarlılar. Buna cinsel kimlik bunalımı demek daha doğrudur.'' açıklamasında bulundu.

https://twitter.com/psikologhsynkcn/status/1671204340994912277

psikolog

  • Global Moderator
  • Hero Member
  • *****
  • İleti: 4077
    • Profili Görüntüle